Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Eğitim - Öğretim > Açık Öğretim

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Aöf Lisans Kamu Yönetimi Notları

Açık Öğretim kategorisinde açılmış olan Aöf Lisans Kamu Yönetimi Notları konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 25.11.2014, 13:20   #1 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Aöf Lisans Kamu Yönetimi Notları

Aöf Lisans Kamu Yönetimi Notları

Kamu Yönetimi İle İlgili Bilgiler

Programın Amacı:



Kamu yönetimi programının amacı devlet teşkilatının çeşitli kademelerinde sistemini ekonomik ve sosyal yönden gelişmesinden sorumlu elemanları yetiştirmek ve bu konuda araştırma yapmaktır.


Programda Okutulan Belli Başlı Dersler

Kamu yönetimi programında siyaset ve sosyal bilimler, yönetim bilimleri, kentleşme ve çevre sorunları, siyasal teoriler, siyasal düşünceler tarihi, devlet olgusu ve kökeni, siyasal iktidar, siyasal rejimler, anayasa, hukuk gibi alanlara ilişkin dersler okutulmaktadır.

Gereken Nitelikler

Bu alanda çalışmak isteyenlerin üstün bir genel akademik yeteneğe sahip, düşüncelerini yazılı ya da sözlü olarak ifade edebilen, sosyoloji, psikoloji, mantık, felsefe ve tarihe meraklı ve bu alanlarda iyi yetişmiş kimseler olmaları gerekir. Ayrıca, halkla ve üst makamlarla devamlı etkileşim halinde çalışan yöneticilerin sağlam bir mantığa, inandırma gücüne, insan davranışlarının nedenlerini algılama yeteneklerine sahip olması beklenir.

Mezunların Kazandıkları Unvan ve Yaptıkları İşler

Üniversitelerin kamu yönetimini bitirenler çalıştıkları kurumda pozisyonlarına göre “Kaymakam”, “Müfettiş”, “Yönetici” gibi unvanlar alırlar.
Devlet sektöründe çalışan kamu yöneticisi, hükümet tarafından, uygulanmak üzere gönderilen kanun ve emirlerin ilgili dairelere iletilmesini ve bunların uygulanmasını sağlar; yanlış ve eksik uygulama olup olmadığını denetler,halkın dilek ve şikayetlerini dinler, ilgili yerlere havale eder. Özellikle vali ve kaymakam gibi kamu yöneticileri bulundukları il ve ya ilçelerin güvenliğinden, ekonomik ve sosyal yönden gelişmelerinden sorumludurlar.
Diğer resmi ve özel kuruluşların yönetim birimlerinde yönetici olarak çalışan mezunlar kanun ve yönetmeliklerin uygulamasını sağlar, bu konuda diğer personeli denetler, kısaca yönetim biliminin ilkelerini çalıştığı kurumda uygular.
Çalışma AlanlarıKamu yönetimi mezunları başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere bakanlıkların tümünde idari görevlerde çalışabilirler; özel sektörde yönetim mekanizmasının çeşitli kademelerinde görev alabilirler.

alıntı


Konu Papatya tarafından (10.12.2015 Saat 20:40 ) değiştirilmiştir.
Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 25.11.2014, 13:26   #2 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Kamu Yönetimi - Özel Yönetim İlişkisi

Kamu Yönetimi - Özel Yönetim İlişkisi


Yönetim, genel ve beşerî bir faaliyettir; bütün sosyal durumlarda söz konusu olmaktadır. Kamu yönetimi ve özel yönetim, genel bir kavram olan yönetimin alt dallarını oluştururlar. Kamu yönetimi kavramı, yönetimin kamu kurumlarıyla ilgili dalını; özel yönetim ise, kamu kurumlan dışındaki özel işletmelerde uygulanan yönünü anlatmak için kullanılır. Yönetimin bu alanı ile "İşletme Yönetimi = Business Administration ya da Management" ilgilenmektedir. Kamu yönetimi ve özel yönetim, yönetimin birer alt dalları olmaları sebebiyle, bazı ortak özellikleri bulunmakla birlikte, değişik amaçları, yöntemleri ve statüleri nedeniyle de bir takım farklılıklara sahiptirler.

Benzerlikler

Yönetimle ilgili örgüt teorilerinin büyük bir kısmı, özel sektör kuruluşlarında yapılan araştırmalara dayanmaktadır. Kamu yönetimi, bu araştırmalardan büyük ölçüde yararlanmaktadır. Mühendis, doktor ve iktisatçı gibi uzmanlar, ister özel kesimde isterse kamuda çalışsınlar, işlerini yürütürken aynı bilgileri, usulleri ve teknikleri kullanırlar. Her iki kesimde de, kurallar sistemi, örgüt, personel, malî kaynak ve dış çevre gibi ortak Öğeler ve sorunlar bulunmaktadır. Esas itibariyle bütün yönetimler, insan kaynakları, malî yönetim, örgülün yapı ve işleyişini idare etme; siyasa, program ve yöntem geliştirme gibi dört temel işlev yürütürler,

Dünya'daki genel değişmelere uygun olarak kamu yönetimi ve özel yönetim arasında önemli bir yakınlaşma ve işbirliği görülmekledir. Çalışma yöntemleri bakımından iki kesimin giderek birbirine benzemekte olduğu söylenebilir. İki yönetim arasında işbirliğinin arttığını gösteren en önemli olay, kamu yönetiminin çoğu proje ve faaliyetlerini ihale ya da başka yöntemlerle özel sektöre yaptırması, Özelleştirme ve bazı işletmelerini kiraya vermesi; toplam kalite yönetimi, stratejik yönetim, performans yönetimi, insan kaynakları yönetimi gibi kavram ve anlayışların kamuda da benimsenmesidir. Yukarıda da belirtildiği gibi, işletme yönetim ve tekniklerinin kamuda da uygulanabileceğine ilişkin teori ve uygulamalar son zamanlarda öne çıkmıştır. Yeni kamu yönetimi anlayışı, kamu sektöründe idareden (administration) işletmecilik (management) anlayışına geçişi simgelemektedir. Kamuda öteden beri uygulanan geleneksel yönetim anlayışı yerine, özel sektör yönetiminden esinlenerek geliştirilen yeni kamu yönetimi anlayışı egemen olmaya başlamıştır.

Farklılıklar

Bu benzerliklere rağmen, kamu yönetimi ve özel yönetim arasında, yapı ve işleyişten kaynaklanan temel bazı farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar, nitelik bakımından ve dönemler itibarıyla bazı değişikliklere uğrasa da, azalma eğilimi göstermekle birlikte bir ölçüde devam edeceğe benzemektedir. Bu farklılıkları ve yeni eğilimleri şu başlıklar altında değerlendirmek mümkündür.

1. Siyasal Çevre

Kamu yönetimi, siyasal sistemin yürütmeye ilişkin kolunu oluşturmaktadır. Bu nedenle kamu yönetimi, siyasal sistem içinde alınan kamu politikası kararlarını uygulamakla ilgilenir. Kamu yöneticileri, yürüttükleri faaliyetler konusunda siyasal yönetici ve organlara karşı sorumludurlar; yönetsel kararlar alırlarken ve bunları uygularken bu sorumluluğu göstermek zorundadırlar. Siyasal yöneticiler ve organlar, zaman zaman yaptıkları denetimlerle, kamu yöneticilerinin bu sorumluluğunu değerlendirirler ve böylece onların eylem ve işlemlerini siyasal iradeye uygun olarak yönlendirmeye çalışırlar. Kamu kurumlan, içinde seçmenler, politikacılar, üretici ve tüketici çıkar gruplarıyla gönüllü kuruluşlardan oluşan siyasi bir ortamda faaliyet gösterirler. Bu nedenle, kamu kurumlarının faaliyetleri her bakımdan geniş bir kesimin ilgi merkezi halindedir. Kamu yönetimi, siyasal çevrenin dışında, bir de hizmet sunduğu topluluk bakımından "sosyal çevreye" sahiptir. Kamu kurumları hizmetlerini yürütürken, her iki çevreye karşı sorumluluklarının bilinciyle hareket etmek durumundadır.

2. Kamu Yararı ve Özel Yarar

Kamu kesiminin ürettiği mal ve hizmetlerin büyük bir kısmı "kamusal" ya da "yarı kamusal" niteliktedir. Kamusal mal ve hizmetler demek, faydası ülke geneline yayılmış ve bütün bir toplumun ortak çıkarı olan mal ve hizmetlerdir. Bu mal ve hizmetlerin faydası çoğu kez bölünemez, kullanıcılara göre fiyatlandırılamaz ve hizmete ilişkin fiyatı ödemeyenler bu hizmetten malınım edilemezler. Bu hizmetler, genellikle vergiler yoluyla finanse edilir. Millî savunma ve genel güvenlik hizmetleri bu türdendir.

Yarı kamusal hizmetler de, faydası belirli bir bölge ya da toplum kesimi ile sınırlı ve bu ölçekte bölünemez olan ortak hizmetlerdir. Her iki niteliği taşıyan hizmetlere "kamu hizmeti" denilir. Bu hizmetler diğerlerine göre daha acil ve zorunludur.

Özel mal ve hizmetler ise, faydası ferdî ve bölünebilir niteliktedir; hizmete ilişkin fiyatı ödemeyenler hizmetten yararlandırılmazlar. Özel mal ve hizmetlerden yararlanmanın tek yolu, fiyatını ödeyerek onu satın almaktır. Para, özel mal ve hizmetlerden yararlanma aracıdır ve piyasa sisteminin egemen gücüdür. Özel mal ve hizmetlerin fiyatı, serbest ekonomik şartlarda piyasa koşullarına göre belirlenir. Kişiler, özel bir kuruluşun ürettiği mal ve hizmetleri alıp almamakta serbesttir. Çünkü bunların alternatifleri piyasada daima bulunmaktadır. Oysa kamu hizmetinin bir bedeli olacaksa, fiyatını siyasî organlar belirler ve dolayısıyla bu fiyat, piyasa fiyatı değil daha çok "siyasî fiyat" özelliğini taşır. Siyasî organlar, kamu hizmetlerinin fiyatlarını belirlerken, toplumu meydana getiren çeşitli grupların gelir düzeyini dikkate almak durumundadır. Kamu hizmetlerinin fiyatı ticari güçler tarafından belirlenemez.

Bu nedenle kamu hizmetleri, doğrudan kâr amacına göre değil, "kamu yararı"na uygun olarak halka sunulur. Kamu yönetimindeki kâr kavramı, farklı bir özelliğe sahiptir. Kamu kurumlarında "kâr"ın yerini "sosyal fayda" kavramı alır. Yoksulların ve kimsesizlerin korunması, evi olmayanlara uygun fiyatlarla konut verilmesi, çiftçilerin çeşitli şekillerde desteklenmesi, işsizliği azaltmak için, çalışanların daha genç yaşta emekli edilerek yeni istihdam imkânlarının sağlanması, üretimi artırmak için devlet tarafından verilen teşvikler, hep "sosyal fayda" kavramı içinde değerlendirilebilecek hususlardır. Ancak sosyal faydayı, bütün siyasî partilerin kabul edebileceği kriterlerle ölçmek mümkün değildir. Çünkü hangi politika ve uygulamanın "sosyal fayda" kavramı kapsamında olduğu konusu, siyasal partilerin programlarındaki ilke ve önceliklerinden dolayı farklılık göstermektedir. Nitekim bir parti, işsizlikle mücadele için erken emekliliği savunurken; diğer bir parti de, erken emeklilik sisteminin, sosyal güvenlik kurumlarının kaynaklarını sıkıntıya sokacağı, işsizliğe de bir çare olamayacağı görüşünü belirtebilir.

Kamu hizmetlerinden yararlananlara "halk", "kamu" ya da "toplum"; Özel mal ve hizmetleri satın alanlara ise "müşteri" denilir. Ancak 1980'den sonra, yeni kamu yönetimi anlayışının gelişmesiyle birlikte, kamu kurumlan da hizmet sunduğu kesimlere müşteri nazarıyla bakmaya başlamışlardır.

Özel firma ve kişiler, halkın genel arzularına uyup uymamakta ya da başkalarının değerlerine önem verip vermemekte tamamıyla serbesttir. Özel bir kuruluşun amacı, örgütün çıkanın geliştirmektir. Bu çıkar ya kâr ya da sosyal bir değişiklik olabilir. Buna karşılık, kamu yöneticilerinden halkın çıkarlarına uygun hareket etmeleri beklenir. Kamu kurumlan, kendi çıkarlarını belirlemede ve geliştirmede, özel kuruluşlar gibi serbest ya da bağımsız değildir. Kamu kurumlarının görevi kendileri tarafından değil, seçimle işbaşına gelen organlarca belirlenir. Kamu kurumlarının görevleri ve politikaları, büyük ölçüde seçim esasına bağlı olarak oluşan siyasi kişi ve organlara dayandığına göre (hükümet programı, anayasa ve yasal değişiklikler, yerel yönetim karar organlarının kararları, kamu politikaları vb.), kamu kurumların eylem ve işlemlerinde kamu yaran anlayışının egemen olduğu düşünülür. Bununla beraber, kamu kurumlarının bütünüyle kamu yararına yönelik olmayan işleri de söz konusu olabilmektedir. Personelin kendi sosyal imkânlarını geliştirmek için yaptıkları harcamalar (araç, gereç, dinlenme tesisleri vb.), lüks yatırımlar, aşın istihdam, hizmet kayırması, adam kayırma ve rüşvet gibi yozlaşma olayları, kamu kurumlarında kamu kaynaklarının, birey ya da grup amaçlarına göre kullanabildiklerini gösterir. Kamu yaran, çoğu zaman, bu tür eğilimlerin gerçekleştirilmesinde arkasına saklanılan bir kavram haline gelebilmektedir. Eğer yöneticiler, moral değerler itibarıyla kamu yararına yönelik bir düşünce ve eylem içinde değillerse, görev tanımlamalarının, yasal sınırlamaların ve idari denetimlerin fazla yapacağı bir şey yoktur.

Özel sektör yönetiminin, yasal yönden kamu yararına karşı ilgisi daha azdır ya da fazla duyarlı değildir. Bununla beraber özel sektör daha fazla kâr edebilmek için kamuda olumlu bir imaj bırakmak ister. Son zamanlarda, kamu-özel sektör işbirliğinin gelişmesiyle birlikte, özel sektör yönetiminde sosyal sorumluluğun ve kamu duyarlılığının giderek artmakta olduğu görülmektedir. Ayrıca, özel sektör kuruluşları, siyasî organlar ve kamu yönetimleri tarafından, sağlık ve eğitim gibi konularda, toplumun yararı dikkate alınarak hazırlanmış usul ve kurallara uymak durumundadır.

3. Serbestlik

Özel işletmeler, kamu örgütlerine göre daha fazla serbestliğe sahiptirler. Kamu örgütleri, devletin birer parçasıdırlar ve dolayısıyla değişik organlarca yoğun bir denetime tabidirler. Kamu hizmetleri devamlıdır, herkese eşit olarak sunulur ve müşteriye göre farklılık göstermez; dolayısıyla hizmetlerin belirli standartlara ve usullere uygun olarak yürütülmesi gerekir. Bu nedenle kamu yöneticileri, önceden belirlenen kurallara uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Kamu yöneticileri kamu hizmetlerini genişletmek ya da daraltmak yetkisine sahip değildirler.

Yasalar ve planlar, ya da başka düzenleyici işlemler, yargı kararlan, çoğu kere kamu yöneticilerinin hareket özgürlüğünü kısıtlayıcı bir nitelik gösterirler. Ayrıca kamu yöneticileri, hem yasama ve yürütme organlarına karşı, hem de kamuoyunun eleştiri ve denetimine konu olabilirler. Kamu yöneticilerinin, görevlerinden dolayı mahkeme önünde sorumlu tutularak yargılanması ihtimali her zaman vardır. Kamu yöneticilerinin sorumluluğu, daha çok hizmetlerin yasalara uygun olup olmadığı konusunda toplanmaktadır. Öte yandan hizmetlerde verimlilik konusu, kamu yönetiminde, özel işletmelerde olduğu gibi en çok dikkat edilen hususların başında yer almaz. Buna karşılık özel kesimdeki işletmelerde en önemli sorumluluk sebebi, işlerin kötü ve verimsiz yönetilmesidir.

4. Kamu Gücü

Özel kişi ve kuruluşlar arasındaki ilişkiler, tarafların eşitliği esasına dayanır. Karşı tarafın istemediği bir şeyi yaptırma imkânı yoktur, dolayısıyla karşılıklı ilişkilerde anlaşma esastır. Buna karşılık kamu yönetimi, amacını gerçekleştirmek için kamu gücünden yararlanır ve gerektiğinde karşı tarafın rızası olmadan tek taraflı kararlar alarak uygulayabilir. Kamu gücü, "tek yanlı işlem"dir. Kamu ile özel kişiler arasındaki ilişkilerde çoğu kere eşitlik yoktur. Örneğin belediye, yol veya köprü yapmak için, kişilerin rızasını aramak ihtiyacını hissetmeksizin kamulaştırmada bulunabilir. Yasaları uygulamak ve gerektiğinde zor kullanmak, ceza vermek kamunun görevleri arasındadır.

Kamu yönetimi, kamu gücünü temsil ettiği ve yürüttüğü için, kendini toplumun üzerinde görür ve halktan uzak olma eğilimi içine girer. Yönetimin dışa kapalılığı, gizliliği, kural ve usullere aşın bağlılığı, hep halkın karşısında üstün bir konumda olma eğiliminden kaynaklanır. Vatandaş, çok sayıda ve karmaşık usul ve kurallar karşısında boynu bükük olarak yönetimin iradesine teslim olmak zorunda kalır.

5. Kuralların Yoğunluğu

Kamu yönetiminde uygulanan usul ve kurallar yasalarla ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Kamu yönetiminin örgütlenmesi, görev ve yetkileri, kamu personelinin hizmete alınması, haklan ve yükümlülükleri, kamu kurumlarının mal ve hizmet satın almaları çok sayıda yasal düzenlemenin konusunu oluşturmaktadır. Özel kesimde de yasal düzenlemeler vardır. Ancak özel kesimdeki yasal düzenlemeler genel niteliktedir, fazla ayrıntılı değildir ve ayrıca sayı bakımından da azdır. Yeni kamu yönetimi anlayışı, ayrıntılı kurallar yerine, yöneticilere uygulamada geniş bir takdir alanı oluşturmak ve serbestlik vermek için kuralların azaltılması, genel esaslar halinde düzenlenmesi ve sadeleştirilmesini savunur. Son zamanlarda, kamu yönetiminde uygulanan kuralları azaltmak yönünde bir eğilim dikkati çekmektedir. Kamuda bazı ülkelerde uygulanan "düzenleyici etki analizi" gibi çalışmalar, esas itibariyle düzenlemeyi asgari düzeyde tutmak ve düzenlemenin kalitesini iyileştirmek amacına yöneliktir.

alıntı

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 25.11.2014, 13:37   #3 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Aöf Lisans Kamu Yönetimi Ders Notları

Aöf Lisans Kamu Yönetimi Ders Notları


DENETLEME
Devlet yönetimi açısından denetim gerek dışarıdan toplum, parlamento yürütme ve yargı organları tarafından olsun, gerek hiyerarşik denetim ve teftiş şeklinde içeriden olsun, denetim hukuki ve siyasi olmak üzere iki ana noktada toplanır.
Kamu yönetimi açısından denetimin çeşitli sebepleri:
Devlet idarelerinin yaptıkları işle orantısız bir şekilde genişleme eğilimlerine engel olmak,
Kamu personelince,kamuoyu nun eleştirilerinin de dikkate alınmasını sağlamak,
Kamu personelinin,hukuki metinleri keyfi bir şekilde yorumlamalarını önlemek,
Kamu personelinin,bulundu kları makamı kişisel çıkarları için kullanmalarını önlemek,
Bürokratların,devlet yönetiminde tek başlarına söz sahibi olmalarını ve otoriter bir yönetim sergilemelerini önlemek.
Kamu yönetimi açısından denetleme daha ziyade bürokratların görevleri dolayısıyla sahip oldukları yetkileri keyfi bir şekilde kullanmalarına engel olmak için önem taşır.

ÖRGÜTSEL DENETİM:

Yönetimin belli başlı beş temel işlevinin sonuncusudur.Denetle me sürecinde yönetici,gerçekleşti rmek istenen amaçlara ne ölçüde ulaşıldığını belirtmekte ve planlanan amaçlar ile gerçekleşen hedefler arasında fark varsa bunun miktarını ve nedenini araştırmaktadır.
Denetimin amacı:Örgüt üyelerinin zamanında doğru yerlerde,gerekli kaynaklarla,gerekli ve doğru işleri yapmaları amacını güder.
Eğer bir karşılaştırma varsa denetleme olur.
Önceden belirli standartlar saptanacak ,sonra yapılan eylem ve işler karşılaştırılacak bunlar olursa denetleme olur.
Denetleme sayesinde bir örgüt,amacına göre yapılması doğru olmayan yada yapılmasında sakınca bulunan işlemlerin yapılmasını engel olunabilinir.

HENRİ FAYOLA GÖRE DENETİM:

Her şeyin benimsenen plan,verilen buyruklar ve konulan ilkelere uygun bir biçimde gerçekleşip gerçekleşmediğiyle ilgilidir.
Etkin bir denetleme faaliyetinin yapılabilmesi için:örgüt amacının ve bu amaca ulaşmak için yapılacak olan işlemlerin bir plan çerçevesinde saptanması gerekir.
Örgütsel denetim hata ve suçlu arama amacı gütmez,örgüt amaçlarının ne ölçüde gerçekleştiğini belirler,eğer sapmalar varsa nedenlerini bulup gerekli düzeltici önlemleri alma amacını güder
Çalışanlar üzerindeki denetimin ise belli başlı iki etkisinden bahsedebiliriz.
1. Her şey den önce sadece bir denetimin varlığı ,çalışanların davranışlarını devamlı olarak düzeltmeye yöneltir
2. Resmi ve şekli bir sonucun sağlanması açısındandır.
Denetlenen kişiler hep sıkıntı içindedir.
Yönetim açısından denetleme çalışanlara rehberlik etmek onlara yol göstermek ve olası olumsuz sonuçlara yol açacak faaliyetleri ortadan kaldırmak ve düzeltmek.
Denetleme yapılırken her türlü durum fiziki ortamda kontrol edilmeli ,bir araştırmaya çabalamaya yönelik olmalıdır.
Çalışanlar arasında denetim olumlu izlenimde yapmıyor motivasyonu etkiliyor.Ama bu olmadığı takdirde memur açısından keyfiliğe kaçıyor.
Denetleme sonucunda kurum ve kuruluş ,kişiler açısından psikolojik bir baskı söz konusudur çünkü kurum açısından verilecek bir olumsuz rapor iyi olmaz.
TEFTİŞ:Genel olarak soruşturmalar yoluyla faaliyetlerin mevzuata uygun olup olmadığını kontrol edilmesidir
DENETİM:Yönetime önderlik ederek ve onun gelişmesine yardımcı olarak etkenliğini arttırıcı yöndeki faaliyetleri kapsayan bir anla taşır.

DENETİM TEFTİŞ
Devamlılık arz eden ve hala yapılmakta olan faaliyetleri ve örgüt çalışmalarını kapsar Soruşturma yoluyla yapılıp bitirilmiş faaliyet ve işlerle ilgili işlerle ilgili olarak başvurulacak bir işlemdir
Örgütün planlanan amaçlara ulaşıp ulaşmadığını örgütte çıkan aksaklıkları ortaya çıkmasında yapılan faaliyettir Olup bitmiş geçmişe dönük evraklar üzerinde yapılan işlemlerdir.
Burada hata olsa hemen öğrenilip inceleme yapılır ve amaca ulaşmak için o hatanın düzeltilmesi sağlanır daha iyi bi şekilde amaca ulaşmak için Burada hata olsa ve öğrenilse bile artıp olup bitmiştir .bundan sonraki faaliyetlerde artık o hataların olmasını ön görürü
Yönetim bilimciler genellikle denetimi,yönetim faaliyetlerinin,kabu l edilen PLAN,verilen DİREKTİF,konulan İLKELER ‘e uygun olarak etkin bir şekilde yapılıp yapılmadığını belirten araç olarak tanımlar.

DENETİMİN ŞARTLARI:
I. Kabul edilen planın,verilen direktiflerin veya belirli bir şekilde konulan ilkelerin varlığı denetim için ilk şarttır.
II. Kabul edilen plana ,verilen direktife ve konulan ilkelere uygun ve etken bir yönetim faaliyeti denetim için ikinçi şarttır.
III. Kabul edilen plana,verilen direktife ve konulan ilkelere uygun ve etken bir yönetim faaliyetinin bulunup bulunmadığını denetleyecek,bir kimsenin ve organın varlığı denetimin üçüncü şartını meydana getirir
DENETİMİN AŞAMALARI:
I. Belirle standartların saptanması,
II. Gerçekleşen faaliyetlerin ölçülmesi ve rapor edilmesi,
III. Gerçekleşen faaliyetler ile standartların karşılaştırılması
IV. Sapmaların giderilmesi ve düzeltme kararının verilmesi

BELİRLİ STANDARTLARIN SAPTANMASI
Örgütün amaç ve hedefleri yönünden belirli standartlar tespit edilir.Saptanan standartlar örgütün amacına ulaşması için yapılması istenen eylemlerdir.
Tespit edilen bu stratejik denetim noktalarındaki sonuçlar karşılaştırılmadan önce şu iki noktaya dikkat etmek gerekir.
I. Kuruluşun amaç ve hedefleri ile kişisel sorumluluklar arasında bağlantı kurulur.
II. Yönetici az zaman harcamak suretiyle kendisine işlerin gidişi hakkında yeterli bilgi verecek noktaları tespit etmelidir.
Bu noktalar tespit edilirken şu hususlar göz önünde bulundurulmalıdır.
a) Zamanlı olmalı
b) Ekonomik olmalı
c) Kapsayıcı olmalı
d) Dengeli olmalı
Örgütün hedefi başlangıç…….a………..b… ………c……….d…….son uç bu süreçten oluşsun.
Örgüt amacına ulaşmak için bir takım hamleler yapması gerekiyor yani sonuca ulaşabilmek için a..b..c..d hamleleri yapması gerekiyor.
• Bu noktalar belirlenirken kişilerin amaçlarıyla sorunları belirlenmeli sorunlu olanlar tespit edilmelidir.


YR. DOÇ.DR MEHMET GÖKÜŞ


Kamu Yönetimi Ders Notları -2


Gerçekleşen işlemler amaca ulaşmak için plan yada programlarla örtüşmeli ,
Planlanan hedef ne? Gerçekleştirilen hedef ne?
Müfettiş amir yada bilgisayar programlarıyla ortaya çıkarılabilir
Eğer bi şube mevcutsa rapor alınıp analiz edilmeli
Şimdi a….b….c……. gibi sonuca yada amaca ulaşmak için yapılan hedeflerde c noktasında bir sorun oluşursa bu sorun araştırılacak neyden kimden kaynaklanıyor nasıl çözülmesi gerekir şeklinde sonuca ulaşılacak
Eğer kı denetlemeyi bu noktalarda değil de en son yaparsak hedefimizi amaçlananında ötesinde sapmış bi vaziyette bulabiliriz
Ama normal denetleme yaparsak hedefe giderken amaca ulaşırken yaparsak belirli standartlarla hedeften sapma olduğu zaman sorun çözülerek gene aynı noktaya gelebiliriz.
Ama denetleme en son olursa geriye dönük sorgulama yapılır ve amaçtan sapılmış olunabilinir.

GERÇEKLEŞEN FAALİYETLER İLE SATANDARTLARIN KARŞILAŞTIRILMASI
Hedefler arasında sapma olabilir,bu olumlu yada olumsuz olabilir
Bu tespit edilen sapmanın düzeltilmesi gereken kararın verilmesi gerekir
Sapma ortaya çıkarsa yöneticilerin yapacakları eylemler vardır.
Olumsuz sapma olduğu zaman bu evrede geribildirim sistemi önemli rol oynar.

SAPMALARIN GİDERİLMESİ VE DÜZELTME KARARININ VERİLMESİ
Düzeltici eylem,olumlu bir eylemdir ve yöneticinin görevlerinden bir tanesini meydana getirir.
Düzeltici eyleme belirsizlikler,bilin meyen olaylar,ihmaller ve beşeri hatalar nedeniyle ihtiyaç duyulur
Yöneticiler denetleme sonucu önemli bir sapma durumunu ortaya çıkarırsa şu iki yoldan birini izler:
1. Düzeltici denetim yoluna başvurabilir,yani geçmişte gerçekleşen işin hatalı yönlerini düzeltir
2. Önleyici denetim yolu izlenerek gerçekleşecek işin yine gerçekleşecek amaca uygun olarak ortaya çıkması için tedbir alınır.
Bu tedbirler:
Fiziki ve dış şartlar düzeltilir
Çalışanların seçimi ,eğitimi,ve yönetilmesi ile ilgili eylem ve işlemler gözden geçirilir.
Ödüllendirme ve cezalandırma sistemi geliştirilir
Diğer yönetim fonksiyonları gözden geçirilerek gerekli yerlerde değişiklikler yapılır.

Denetim Çeşitleri
Genellikle kamu kuruluşları ile ilgili denetim; yönetim içi denetim ve yönetim dışı denetim yolları ile sağlanır.
I. YÖNETİM İÇİ DENETİM(idari denetim)
İdari teşkilatın idari denetim yoluyla denetlenmesidir.
a) Hiyerarşik Denetim
b) İdari Teftiş olmak üzere iki şekilde gerçekleşir.
A. Hiyerarşik Denetim
Bir örgütte üstün, ast üzerindeki denetimine hiyerarşik denetim adı verilmektedir.
Genel olarak üstün ast üzerindeki denetimi için, yasal bir dayanağa ihtiyaç yoktur.Üstün astlarını denetlemesi, üstün yönetme görevi içindedir.
Sadece amir olması astın denetlenmesi için yeterlidir.
Üstün astları üzerinde sahip olduğu denetim yetkisi iki grupta toplanabilir:
a. Üstün astın kişisel statüsü ile ilgili yetkileri:
Üstün, astına gerekirse disiplin cezası verebilmesi yetkisi
Üstün, ilerleme ve yükselmesine, vereceği sicil raporları ile etkili olabilme yetkisi
Astın hizmet yerini değiştirebilme yetkisi
b. Üstün astın yaptıkları işlemler ile ilgili olarak sahip olduğu yetkiler
Üstün, astına hukuki işlem yapılmadan önce yol göstererek işlemin belirli şekilde yapılmasını sağlama yetkisi
Üstün, işlemin yapılmasından sonra da denetleme yetkisine sahiptir.
Hiyerarşik amirin işlem yapıldıktan sonraki denetimi ya kendiliğinden veya ilgilinin baş vurması üzerine olur.Üçüncü kişilerin başvurması üzerine, hiyerarşik amir harekete geçer. Üçüncü şahısların hiyerarşik amire denetim için başvurmasına ‘hiyerarşik müracaat’ denir.

Hiyerarşik amir astı tarafından yapılan işlemleri
Elverişlilik
Kanuna uygunluk açısından denetler.(Kanunlara uygunluğun denetlenmesi daha çok yargı mercilerin işidir)
Hiyerarşik amir denetim sonucunda astın yaptığı işlemi;
• Kabul edebilir
• Yürürlüğünü geciktirebilir
• İptal edebilir veya değiştirebilir.
Astın görevine giren konularda, üstün astın yerine herhangi bir işlemde bulunamaz.

B. İdari Teftiş
İdari teftiş, planlama, örgütlenme, yönetme, koordinasyon, hiyerarşik denetim(yönetim süreci) gibi idare ile ilgili işlemler ve eylemler ile ilgili kararların yürütme yetkilerine sahip otorite adına müfettişler tarafından denetlenmesidir.
İdari teftiş müfettişler tarafından yapılır ve yürütme yetkileri yoktur. Halbuki hiyerarşik denetim yapan amirlerin, yürütme yetkileri vardır.

II. YÖNETİM DIŞI DENETİM YOLLARI
• Politik Denetleme
• Yargı Denetimi
• Diğer Yargı Benzeri Denetleme Biçimi
• Kamuoyu Denetimi

1. Politik Denetleme
Genellikle yasama organı tarafından yapılan denetlemedir.
Hükümet ve bakanlar, yasama organına karşı sorumludurlar.
Yasama organı, yönetimi dolaylı olarak hükümet veya bakan aracılığıyla denetler.
Yasama organının denetleme yapması bir hayli zordur.Çünkü her yasama organı üyesi denetleme usullerini bilmez.Bu nedenle bu işlemlerden anlayan parlamenterler görevlendirilir. Yasama organı yürütmeyi(yönetimi) 5 şekilde denetler:
a) Soru
b) Gensoru
c) Genel görüşme
d) Meclis soruşturması
e) Meclis araştırması
Mahalli düzeyde yasama denetimi ise, mahalli meclis üyeleri ve bu mahalli yerinden yönetim kuruluşlarının seçilmiş bakanları tarafından yapılmaktadır.
Belediye ve il özel idarelerinin de denetimi söz konusudur.

2. Yargı Denetimi
Bu denetim çeşidinde, yönetilenlerin, idarenin hukuk kurallarına uymasını sağlamak için yargı organlarına başvurma hakkı vardır.
Yönetimin yargı organları tarafından denetlenmesinde belli başlı iki sistem uygulanmaktadır:
a) Yönetimin idari yargı organları tarafından denetlenmesi
• Özel idare mahkemeleri söz konusudur.
• Örnek : Fransa, Türkiye, Almanya
b) Yönetimin sivil yargı organları tarafından denetlenmesi
• Adli yargı sistemi
• Yönetimin vatandaşlar gibi normal hukuk kurallarına tabi olması ve uyumazlıkların normal mahkemelerde çözülmesini öngörmektedir.
• Örnek : ABD, İngiltere
Yönetimin yargısal denetimi, yönetim mekanizmasının işleyişinden doğan uyuşmazlıkları kesin çözüme bağlama yetkisinin, yönetimden ayrı bağımsız bir organa verilmesi amacını güder.Bu tür denetimin asıl amacı yönetim(devlet) tarafından yönetilenlerin ve memurların korunmasını sağlamaktır.
Yargı denetimi, idari organların iyi işlemesini gözetme amacı güder.
İdari yargı denetiminin kapsamı ülkeden ülkeye değişmektedir.

3. Diğer Yargı Benzeri Denetleme Biçimi
Bu tür denetlemede, denetleme organı gücünü parlamento desteğinden almakta ve görevini yönetsel biçimde yapmaktadır.Denetlem e sonuçları yargı denetlemesine benzemektedir.
Bu denetleme biçimine en iyi örnek Ombusman(kamu denetçisi) kurumudur.Bu kurum ile yönetimin eylem ve işlemleri denetlenmektedir.Gen el olarak yasama organı tarafından görevlendirilen ve bağımsız olarak hareket eden; İskandinav ülkelerinde doğan ve Anglosakson ülkelerde kullanılan bir kurumdur.

4. Kamuoyunun Denetlemesi
Kamuoyu : Kamu yaşantısı ile ilgili olan tartışmalı bir sorun karşısında, bu sorunla ilgilenen kişiler grubunun veya grupların taşıdıkları kanaatlerin anlatımlarıdır. Başka bir anlatımla, bir sorun karşısında halkın düşünüşü, halkın taşıdığı kanıdır.
Devleti yönetenler, demokratik düzende, kamuoyunun etkisi altında kalırlar ve daima kamuoyunun görüş ve düşüncelerine önem verirler.
Kamuoyunun uyanık ve bilinçli olması, denetlemenin başarılı olması açısından önemlidir.
Kamuoyu dernekler, siyasi parti üyeleri ve basın gibi araçlarla belirir.
Bir toplumda kamuoyu denetiminin etkili olabilmesi için şu koşulların oluşması gerekir:
Toplumsal davranış
Basın ve kitle iletişim araçlarının varlığı
Özerk ve özgür örgütlerin varlığı
Genel olarak toparlamak gerekirse, denetlemenin en önemli amacı, yapılan kusurların tekrarına engel olmaktır.Denetleme yapmak kusur bulmak, ilgilileri güç duruma düşürmek amacı gütmez.Denetlemeden beklenen yararların sağlanabilmesi, bu yönetim işlevinin sürekli, zamanında, yerinde, amacına uygun biçimde ve rasyonel sınırlar içinde yerine bağlıdır.Denetleme daha sonraki işlemlerin kusur payını azaltıyorsa veya daha iyi yapılmasına hizmet ediyorsa başarılı sayılır.



YR. DOÇ.DR MEHMET GÖKÜŞ


Kamu Yönetimi Ders Notları - 3


A. Modellerin Ortaya Çıkış Süreci
Kamu sektörlerinin 1970’li yıllara kadar olan dönemde Keynesyen ekonomi yaklaşımının da etkisiyle aşırı derecede büyümesi politika cıları, bürokratları ve akademisyenleri reform girişimlerinin kaçınılmaz olduğunu kabul etmeye zorlamıştır.
Her alanda olduğu gibi, kamu yönetiminde de reform yapılması için önce bir baskının olması gerekmektedir.Söz konusu bu baskı reform nedeni olarak da ifade edilebilir.
1970'li yıllarda sosyal devletten refah devlet anlayışına geçilmiştir.

Mali Kriz (ekonomik koşullar)

Genelde kamu sektör reformlarının, özelde de verimliliğe yönelik reform hareketlerinin ortaya çıkışında en önemli kilometre taşlarından biri olarak kabul edilen 1974-74 petrol krizleri, politikacılar ve bürokratlar kadar ekonomistleri, hatta kamu yönetimi bilimiyle uğraşan kimseleri de ilgilendirmiştir.
Gramble‘ nin de söylediği gibi, gelişmiş Batı ekonomileri iki temel üzerinde durmaktadır: Ucuz enerji ve İstikrarlı para.Bu ikisinden herhangi birinde veya ikisinde birden –yukarıya veya aşağıya doğru- herhangi bir hareket olursa, o zaman bu tür ekonomiler istikrarlarını kaybeder ve bir dizi domino etkisi şeklinde yeni olaylar ve etkiler yaratır.Petrol krizi bu açıdan değerlendirilebilir.
Enerji fiyatları açısından iki çarpıcı nokta bulunmaktadır:
Gelişmiş ekonomiler genellikle ağır endüstrilere dayandığı için ucuz enerji bu endüstrilerdeki maliyetleri düşürmektedir.Bu da dış ticaret açısından karşılaştırmalı üstünlükler yaklaşımı çerçevesinde değerlendirildiğinde , bu ekonomileri diğer ülkeler karşısında daha güçlü konuma yerleştirir.İç ticaret açısından ise, ülke içinde talebi etkiye neden olur.Enerji fiyatlarının aşırı derecede artması da bunun tam tersi bir etki yaratır.
Gelişmiş ülkelerde gelişmiş ülkelerde gündelik hayatta enerji kullanımı gelişmemişlere oranla çok fazla olduğundan, bu ülkelerde hayat daha pahalı hale gelir.“Vatandaşların ekonomik yönden kısıtlanması“ olarak ifade edilebilecek olan bu durum enerji fiyatlarının önemini anlatması bakımından önemlidir.
Petrol krizi ne gibi sonuçlar doğurmuş olabilir?
Enerji fiyatlarının çok aşırı bir şekilde artmasıyla Keynesyen politikalarla ve tabi ki Refah Devleti anlayışı ile aşırı bir şekilde büyümüş olan ve fiili olarak ekonominin çok büyük bir kısmını kontrolünde tutan devletin üretim maliyetleri de büyük oranda artmış oldu.
Özel ve kamu sektörlerinde maliyetlerin artışından kaynaklanan bir enflasyon süreci başlamış oldu.Yani bununla paranın istikrarlılık özelliğini kaybetmesi konusu kastedilmiş olmaktadır.
Böylece Keynesyen ekonomi yaklaşımının hiç de öngörmediği bir durum olan stagflasyon, yani“enflasyon ve durgunluk“ adı verilen yeni bir kriz sürecine girildi.
Maliyetlerin artması, devletin borç faizlerini ödemesi ve vergilerin azalması, enflasyon sarmalının artan oranda büyümesi sonucunu doğurdu.
Bu ağır ekonomik ve belli oranda siyasal kriz şartlarında özel sektöre bakıldığı zaman, onun göreli olarak bu şartlara uyum sağlamada kamu sektöründen daha iyi durumda olduğu akademisyenler ve bürokratlar kadar politikacıların da gözlerinden kaçmıyordu.
Sonuçta kamu sektörünün üretim verimliliğinin daha düşük olduğu görüşüne varıldı.Böylece kamu sektörü ve tabi ki kamu yönetimi, köklü bir reformla karşı karşıya kalıncaya kadar ağır eleştirilerdeb nasiplerini almaya başladılar.Bu eleştirilerin radikal denebilecek öğelerinin yapılacak olan reforma yön verdiği de, göze çarpan diğer bir unsurdur.

Politik Koşullar

Kamu tercihi yada kamu seçiciliği denilen ve kamu yönetiminin aşırı büyüdüğünü savunan teori ile Yeni Sağ ve Neo-liberal ekonomik yaklaşımlar bu reformları hem etkilemede, hem de bu etkileşimden dolayı ortaya çıkan reformun daha hızlı ve güçlü bir şekilde etkilerini göstermesinde etkili olmaktadır.
Kısacası, kamu yönetimi artık radikal reformlara muhatap oluyor ve bu reformlar da bazı teorik ve pratik etkenlere maruz kalıyordu.
Yeni Sağ ve Neo-liberal ideoloji neler öneriyordu? Gramble’nin ifadesiyle kısaca “serbest piyasa ekonomisi“ ve “güçlü devlet“.
Devlet serbest piyasa ekonomisine geçecek ve bu geçiş zorunlu olarak devletin ekonomiden, siyasetten ve toplumsal alandan zorunlu olarak elini çekmesini de beraberinde getirecekti.Diğer bir ifadeyle devlet küçülecekti.Bu, aynı zamanda devletin işlevlerinin tartışmaya açılmasını ve devasa boyutlara varmış olan yapısının tersine çevrilmesini gerektiren bir sorgulamaydı.
İkinci olarak, birinci ilkeyle çelişkili izlenimi veren güçlü devlet ilkesi ise, devletin küçük ama motorize, yani refleksleri güçlü ve piyasa ekonomisinin önündeki engelleri kaldırmada kuvvetli olmasını ifade ediyordu.
Neo-liberal ideolojiye baktığımız zaman bunun Yeni Sağ’a benzeyen özellikleri içinde barındırdığını görürüz.
Keynesyen ekonomiye bir karşı duruşu ifade etmesinden dolayı bu yaklaşım da ekonomide müdahalecilik yerine serbestliği, maliye politikası araçları yerine para politikası araçlarını önermekteydi.
Bu haliyle Refah Devleti anlayışının sürdürülmesinin imkansızlığını ve yeni bir anlayışa yani Küçülmeci devlet anlayışına geçilmesinin zorunluluğunu savunuyordu.
Bütün bu söylenenler ‘devlet yapmıyor, bıraksın!’ anlamına geliyordu.
Yeni Sağ ve Neo-liberal politikalar sosyal kaygıları bir kenara bıraktıkları noktasında eleştirilere tabi tutulmaktadırlar.

Toplumsal Koşullar
Kamu sektörünün ekonomik kriz şartlarında başarısız olması ve vergiler yoluyla elindeki kaynakları çarçur ettiği yolundaki kamuoyundaki yaygın kanaat, vatandaşlar üzerinde devlete karşı negatif bir bakış açısını beraberinde getirdi.
Vatandaş vergi vermede isteksiz davranıyordu ama yapılan kamuoyu yoklamalarının gösterdiği bir gerçek vardı ki o da vatandaşın devletten daha fazla hizmet bekler hale gelmesi idi.
Özellikle teknolojide meydana gelen değişiklikler ve hayat standardına bağlı olarak insanların hayattan daha fazla şeyler bekler hale gelmeleri, insanları daha fazla talep eder bir konuma getirmişti.
Bu, aslında hem modernleşmenin, hem de kentlileşmenin bir sonucu olarak da karşımıza çıkıyordu.
Devlet bu ikilemi nasıl çözecekti?
Vatandaş fazla vergi vermek istemiyor ama daha fazla hizmet bekliyordu.Çözüm eldeki kaynakların etkin kullanımı yani üretici verimliliğin arttırılması olarak sunuldu.
Kısaca girdi/çıktı oranında girdi sabitse çıktıyı artırmak; kaynakları daha verimli bir şekilde kullanmak gerekiyordu.Öyleyse devlet verimliliği artırıcı yolları bulmak zorunda kalıyordu.(Yeni yönetim anlayışları ortaya çıkmaya başlıyor)

Diğer Etkenler
Kamu sektöründe verimliliği belirleyen diğer etkenler arasında, kamu ve özel sektör arasındaki ekonomik rekabet ile uluslararası finans kurumlarının taleplerini zikretmek gerekir.(Ekonomik rekabet elementi, özel sektörün kamu sektörüne karşı duruşunu temsil eder)
Söylenen şey; kamu sektörünün gerek vergi vermemesinden dolayı, gerekse hammadde türü gereksinimlerine ya hiç ödeme yapmaması ya da çok az ödeme yapması gibi nedenlerle özel sektör karşısında haksız rekabet yoluna gitmesidir.Ekonomide crowding-out denen bu açıklama hem vergi vericiler hem de girişimciler açısından kamu sektörünün reforma tabi tutulması için bir neden oluşturuyordu.
Ayrıca, uluslararası finans kuruluşları da, kamu sektörlerinin kaynakları etkin bir şekilde kullanamamalarından yakınarak, buna yönelik tedbirlerin alınması yolunda hükümetlere baskı yapmaktan geri kalmıyorlardı.24 Ocak 1980 Ekonominin liberalleşmesi programı, Türk kamu yönetimi için çok önemli bir tarih ifade eder.
Bu tarihte başbakanlık müsteşarı Turgut Özal, “Dünya Bankasının isteği doğrultusunda!“ bu programı açıklamıştı.


YR. DOÇ.DR MEHMET GÖKÜŞ

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.

Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 07:53