Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Bayanların Dünyası > Anne ve Çocuk
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Çocuk Hastalıkları Arşivi

Anne ve Çocuk kategorisinde açılmış olan Çocuk Hastalıkları Arşivi konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 18.02.2014, 21:33   #41 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

Okul Çocukluğu Dönemi

6 yaşından cinsel olgunlaşma belirtilerinin başladığı ergenlik dönemine kadar çocuğun gelişmesindeki başlıca özellikler, gittikçe anne babaya olan yakın ilginin azalması; öğrenme, yarışma, ödev, sorumluluk ve başarma duygularının yerleşmesidir.

İlkokula yeni başlayan çocuklarda kısa veya uzun süreli uyum sorunları çok yaygındır. Sınıfa annesiyle birlikte girmek, sınıfta durmamak, sıraya oturmamak, altını ıslatmak, altını kirletmek, ağlamak, derste gezinmek, bir şeyler yemek gibi belirtilerle kendini gösteren uyum güçlükleri birkaç gün ya da birkaç haftayı bulabilir. Bazı çocuklarda okul fobisi görülebilir. Bu aşırı okul korkusu aslında okuldan korkma değil, anneye aşırı bağımlı olan çocuğun, okula gitmekle annesinden ayrılması sırasında ortaya çıkan anneden ayrılma korkusudur.

Okula uyum sorunlarının çözümü için okula yeni başlayan çocukta okuma yazma öğrenmekten önce evdeki olumlu ilişkinin okulda da sürdürülmesi, bir tür anne baba modeli olan öğretmenin çocuğa duygusal doyumu sağlayacak şekilde davranması ve bizzat kendi davranışlarıyla da çocuk için iyi bir örnek oluşturması gereklidir.

Sevgili anne ve babalar, aynı yaştaki çocukların tartı ve boy değerleri tıpatıp aynı olamayacağı gibi, aynı nörolojik ve ruhsal gelişim özelliklerini sergilemezler. Bu nedenle yaşa uygun beceriler değerlendirilirken, her bir çocuğun istenen tüm hareketleri yapması beklenmez. Ancak normalden sapmalar varsa, doktorunuza başvurarak nörolojik ve psikolojik durumunun değerlendirilmesini sağlamanız çok yararlı olur.

Ergenlik Dönemi

Ergenlik, çocukluktan erişkinliğe geçiş sürecidir. Bu süreç iç salgı bezlerinden salgılanan hormonlar tarafından başlatılır ve sürdürülür. Testis ve yumurtalık gibi cinsiyet organlarının ve cinse özgü dış görünüm özelliklerinin gelişmesi, büyüme ve kemik olgunlaşmasında belirgin hızlanma, vücut oranlarında ve bedensel yapıda değişiklik, ergenlik sürecinin özelliklerini oluşturur.

Vücutta ergenliğe yol açan hormonal değişikliklerin başlamasından sonra dış görünümdeki ilk değişiklikler kız çocuklarında 10 (8-13), erkeklerde 12 (9,5-15) yaşında ortaya çıkar. Değişikliklerin tamamlanması genellikle 3-5 yıl sürer. Ergenlik döneminin sonunda -kızlarda otalama 16, erkek çocuklarda 18 yaşında- bireyin büyüme ve gelişmesi büyük ölçüde tamamlanmıştır.

Adolesans, kimi zaman ergenlikle eş anlamda kullanılmakla birlikte aslında, hayatın bu devresinde vücutta oluşan biyolojik değişikliklere eşlik eden ruhsal gelişme ve psikososyal değişiklikleri de kapsayan bir terimdir.

ERGENLİKTE BÜYÜME VE GELİŞME

Boy Büyümesi

İlk 4 yaştan sonra büyüme hızı erkek ve kız çocuklarında benzer şekilde yılda 5-7 cm gibi oldukça durağan bir gidiş gösterir. Ergenlik belirtilerinin başlamasıyla beraber cinsiyet hormonlarının vücut kitlesini arttırıcı etkisiyle boy uzamasında belirgin bir hızlanma görülür.

Kız çocuklarında ergenlik erkeklere kıyasla 2 yıl daha erken başlar. Bu nedenle büyüme hızlanması da kızlarda daha erken olur. 10-12 yaşlar arasında kız çocukları erkeklerden daha iri olurlar. Ergenlikte büyümenin en hızlı olduğu "büyüme hızı doruğu" kızlarda ortalama yılda 9 cm, erkeklerde ortalama yılda 10,5 cm'dir. Ergenlik sürecinin daha geç başlaması erkek çocuklara büyümede aşağı yukarı 2 yıl kadar bir süre kazandırır. Kalıtım faktörlerinin etkisine bağlı olarak ergenliğe erişme yaşı çok değişken olduğundan büyüme hızı doruğunun görüldüğü yaş da bir çocuktan diğerine farklılık gösterir. Bu nedenle aynı yaştaki iki çocuğun ergenlik belirtilerinin başlayıp başlamamış olmasına göre boy ve vücut yapılarında büyük farklılıklar olması doğaldır.

Boy uzaması ergenliğin son evrelerinde giderek yavaşlar, kızlarda 16-18, erkeklerde 18-20 yaşlarında hemen hemen durur. Ancak 30 yaşa dek omurga büyümesinin bir miktar daha devam etmesi sebebiyle 3-4 milimetrelik bir artış gözlenebilir.

Kilo Artışı

Okul öncesi döneminden ergenliğin başlangıcına kadar olan evrede, boy büyümesine koşut olarak yıllık tartı artışı, 2-3 kilogram arasındadır. Ergenlikte vücut ağırlığı kızlarda yaklaşık 16 kg, erkeklerde 20 kg artar. Erkek çocuklarda kas gelişmesi ve iskelet kitlesinin artması vücut ağırlığının artmasında önemli pay alırken, kızlarda tartı artışı büyük ölçüde yağ depolanması sonucudur.

Kemik Büyümesi ve Olgunlaşması

İlk önce el ve ayakların büyümesi hızlanır. Bunu ön kol ve bacaklar, daha sonra üst kol ve uylukların uzaması izler. Ardından enine büyüme hızlanır. Kalçalar, göğüs ve omuzlar genişler. Kızlarda kalçaların, erkeklerde omuzların genişlemesi belirgindir.

Yüz kemikleri hızla büyür, yüz görünümü değişir. Çene uzar ve kalınlaşır, burun büyür, profil değişir.

Ergenlik öncesi kemik olgunlaşması kızlarda 2 yıl daha ileridir. Bu nedenle kız çocuklarda epifizler daha erken kapanır. Boy artışı erkeklerde 17-18 yaşlarına kadar sürerken, kızlarda büyüme 15-16 yaşlarında durur.

Ergenlik Dönemiyle İlgili Sorunlar

Vücuttaki yapısal değişikliklere ve çevreye uyum gerektiren bu dönem son derece duyarlı olunması gereken bir devredir. Çocukluktan çıkıp erişkinliğe ilk adımını atan insanın bedeninde ve biyolojik işlevlerinde meydana gelen değişikliklere alışması ve kabullenmesi, ayrıca fiziksel değişiklikleri nedeniyle çevresindekilerin kendisine karşı davranışlarına alışması gerekmektedir. Yine bu dönem okulda kendisinden beklenen sorumlulukların arttığı, içgüdülerini kontrol ederek davranışlarında ölçülü olmasının beklendiği bir dönemdir. Geleceği için meslek seçimi ve yaşam biçimi gibi konularda karar vermesi gerekmektedir.

Sevgili ebeveynler, çocuğunuzun hem bedensel hem de ruhsal değişimlerin yarattığı karmaşanın içinde boğuştuğu erişkinliğe geçiş sürecinde, anne ve babasının mutlak desteğine gereksinimi vardır. Ona bir erişkin gibi yaklaşmanız, sevgi ve ilginizi hissettirmeniz, sorunlarını anlamaya çalışmanız kuşkusuz çok yararlı olacaktır.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:33   #42 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

Başarılı emzirme öğütleri



Bebeğinizi yaşamının en az ilk 4, mümkünse 6 ayında sadece emziriniz.
Bu dönemde onun yararlanabileceği tek besin anne sütü olup suya dahi ihtiyacı yoktur. Bu dönemde yapay gıdaların hiçbiri sizin sütünüzün yerini tutamaz. Ancak 6 aydan sonra mutlaka uygun ek gıda başlayınız. Beraberinde bebeğiniz iki yaşına gelene kadar emziriniz.


Başarılı Bir Emzirme İçin;
Bebeğinizi doğumdan hemen sonra henüz çıplakken sizin çıplak göğsünüze konmalıdır. Bu tensel temas bebeğinizle aranızda önemli bir “bağ” kurulmasını sağlar. Erken dönemde kurulan bu bağ onun uzun süreli başarılı bir şekilde emzirilmesini sağlayacaktır./

Bebeğinizi doğumdan hemen sonra,bu mümkün değil ise en geç yarım saat içerisinde emzirmeye başlayınız. Bebeğin emmeye en istekli olduğu bu dönem geçirilirse bebek uzunca bir süre emmeye isteksizlik gösterecek ve ilk emzirme çok gecikecektir. Sezeryanla doğum yapan anneler ise kendilerine gelir gelmez yardım ile bebeklerini emzirebilirler.

Bebeğinizi emzirmeden önce başka hiçbir şey (şekerli su veya süt gibi) vermeyiniz. İlk emzirdiğinizde gelen süt kolostrum (ağız) adı verilen koyu kıvamlı bir süt olup az miktardadır. Bu sütün asıl görevi bebeğinizi enfeksiyondan korumak olduğu için bir damlasının dahi ziyan edilmemesi gerekir.

Sütünüzün bol olmasını sağlayan en önemli faktör bebeğinizin emmesidir. Bebeğiniz bir memeden ne kadar çok emerse o memede o kadar süt yapılır. Bu nedenle bebeğinizi anne memesini her aradığında gece ve gündüz sık sık emziriniz. Emzirmek için onun sinirlenip ağlamaya başlamasını beklemeyiniz. Bebekle aynı odada yatmanız onu her istediğinde emzirmenizi ve böylece sütünüzün bol olmasını sağlar. Emzirme süresi bebekten bebeğe ve aynı bebekte farklılık göstermekle birlikte normal bir emzirme süresi 4-30 dakikadır. Bu süre ilk günlerde daha uzun olabilir.

Bebeğinizi bir memenizdeki sütün tamamı bitene kadar aynı memeden emziriniz. Bebeğiniz emmeye başladığında gelen ilk süt önsüt adı verilen bol sulu süttür. Emmeye devam ettikçe süt giderek koyulaşır ve yağdan zengin bir hale gelir. Bu sonsüt onun doymasını ve memeyi kendiliğinden bırakmasını sağlar. Bu nedenle her öğünde tek bir memeden emziriniz. Bir sonraki öğünde ise diğer memenizi veriniz. Aynı öğünde, her iki memeden de az az emzirilen bebekler yağlı sonsütü alamadıkları için doymazlar.

Memenize temizlik veya bakım amacıyla hiçbir krem sürmeyiniz, karbonatlı veya sabunlu su ile yıkamayınız. Emzirdiğiniz sürece memenizi koruyacak maddeler meme başının etrafındaki küçük bezlerden salgılanmaktadır.

Bebeğinize biberon vermeyiniz. Biberon verilen bebekler daha sık ishale yakalanırlar. Ayrıca bu bebekler anne memesinden de biberon gibi emmeye çalışırlar. Sadece meme başını emmeye çalışan bu bebeklerin dilleri geride olup meme dokusunu ağızlarına almadıkları için sütü sağamaz ve meme başını boş yere emerek acıtırlar. Böyle bebekler kısa bir süre içinde anne memesini emmeyi bırakırlar.

Çalışmanız bebeğinizi emzirmeniz için engel değildir. Sütünüzü sağıp, bunu oda ısısında 8 saat, buzdolabında 24 saat saklayabilirsiniz. Sizin olmadığınız dönemde bu süt bebeğinize kaşıkla veya fincanla verilebilir.


Doğru Emzirme Pozisyonu

Memeye iyi yerleşmiş ve etkili emen bir bebek;
Memeyi iyice kavramış, ağzı geniş ve iyice açıktır. Dilini öne doğru uzattığı için alt dudağı dışa dönüktür. Çenesi anne memesine değer. Yanakları yuvarlak ve dolgundur. Meme başı ve etrafındaki koyu renkli meme dokusunun büyük bir kısmı bebeğin ağzı içindedir.

Memeye iyi yerleşmemiş bir bebek;
Meme başını emmeye çalışır. Süt kanallarına ulaşamadığı için sütü sağamaz ve alamaz. Dıştan bakıldığında bu bebeğin ağzı geniş açık değildir, yanakları içe çökük, alt dudağı içe dönük, dudaklarını ileriye uzatmıştır. Çenesi anne memesine değmez ve memenin koyu renkli kısmının tümü dışarıda kalmıştır.




Bebek Etkisiz Emmiyorsa
Bebeğin etkisiz emdiği durumlarda memeler boşalmaz, sürekli şiş ve gergindir. Emzirme anne için ağrılı olup rahatsızlık verir. Meme başı ezilmiş görünümde olup kızarıktır, ucunda çatlak görülür. Memeden yeterli süt alamayan bebek çok ağlar, aç kaldığı için sık veya uzun süre emmek ister. Giderek huzursuzlanır, memeden kayar, emmeyi reddeder, kendini geri çeker. Doymadıkları gerekçesiyle ek gıda başlanan bebeklerin büyük çoğunluğu gerçekte memeye iyi yerleşmemiş bebeklerdir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:33   #43 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

Bebek beslenmesi



Annelere Ek Besin Verme Önerileri


Hazırlayan: Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü
Sosyal Pediyatri Anabilim Dalı
Bebeğinizi 4-6 ay sadece anne sütü ile besleyiniz. Bu dönemde ona ek gıda vermeyiniz. Bebek 4-6 aydan önce ek gıda almaya hazır değildir ve bu dönemde ek gıda başlanmaması için çok önemli sebepler vardır:

Bu dönemde ağzına verilen yiyecekleri dili ile dışarı atar. Bu aslında bebeğe erken dönemde ek gıda verilmesini önleyici doğal koruyucu bir reflekstir.
4-6 aydan önce ısırma, çiğneme-yutma hareketlerini koordineli olarak yapamaz.
Tam olarak başını dik tutamaz, oturamaz.
Böbrekleri ek gıda ile alınan proteinlerin artıklarını ve mineralleri yeterince atamaz.
Nişastalı besinleri sindirmekte güçlük çeker.
Barsağın yeterli olgunluğa ulaşmadığı bu dönemde verilen yiyecekler besin hassasiyeti ve allerjilere yol açar.

4-6 ay arasında her bebeğin ek gıda almaya hazır olduğu zaman farklıdır. Bunun için bebeğinizin ek gıda almaya hazır olduğunu gösteren ipuçları bekleyin.

Bu ipuçları şunlardır:
Ağıza verilen yiyecekleri dil ile dışarı atma refleksinin kaybolmaya başlaması (dudaklarına kaşık değdiğinde ağzını açmasıyla beraber dilini dışarı doğru çıkarmaması) Başını tamamen rahatça dik tutarak oturabilmesi
Isırma, çiğneme-yutma koordine hareketlerinin başlaması Herhangi bir nesneyi parmakları ile tutabilmesi
Başlangıçtaki emme şeklinin daha olgunlaşması ve emmenin adeta bir sıvı içiyormuşçasına güçlenmesi Parmakları ile tuttuğu nesneyi ağzına götürebilmesi
Diş çıkarmaya başlaması Yiyeceği gözleri ile takip edebilmesi ve yiyecek verilince ağzını açması


Altıncı aydan sonra her bebek ek gıda almaya hazırdır. Ek gıdaya başlanması altı aydan sonraya geciktirilmemelidir. Altıncı aydan sonra bebeğin ek gıdaları kabul etmesi güçtür.

Bebeğinize ek gıda başlarken aşağıdaki noktalara dikkat edin.
Bebeğinize vereceğiniz ek gıdayı onun gelişim düzeyine göre ağzında kontrol edebileceği ve yutabileceği besinlerden yumuşak, pürtüksüz yarı sıvı besinler seçin.
Bebeğinize vereceğiniz her türlü gıda doğal ve taze hazırlanmış olmalıdır.
Bebeğiniz için hazırladığınız besinlere katı yağ, şeker, tuz ve baharat katmayın. Besinlerin doğal tatlarına alışmalarını sağlayın.
Hazırladığınız gıdaları oda ısısında 2 saatten fazla bekletmeyin.
Konserve, dondurulmuş ve paketlenmiş yiyecekleri, hazır meyve suları ve kolalı içecekleri, içine boya, tatlandırıcı veya aroma katılmış besinleri bebeğinize asla vermeyin.
Yeni besinleri bebeğiniz aç iken deneyin. Onur yorgun olmadığı ve sakin olduğu bir dönem seçin.
Yutmasını kolaylaştırmak ve ek gıdanın akciğere kaçmasını engellemek için ek gıda verirken onu kucağınızda kendini güvende hissedecek şekilde dik olarak tutun.
Her yeni gıdaya tek tek ve yavaş yavaş başlayın, az miktarda başlayıp, miktarı zamanla (3-4 gün) artırın.
Sevmediği bir gıdayı zorla vermeyin, yeniden denemek için bir süre geçmesini bekleyin.
Ek gıdaları bebeğe uygun bir kaşıkla verin, biberon kullanmayın.
Beslemeden önce bebeğin kaşıktaki yiyeceğe ilgi göstermesini bekleyin.
İsterse bebeğin yiyeceği elleyerek tanımasına izin verin.
Öğünlerde alacağı gıda miktarını bebeğinize bırakın, yemek istemediği takdirde ısrar etmeyin.
Yeme hızı bebek tarafından belirlenmelidir.
Zamanla bebeğinizin kendi kendine yemesine izin verin, bu onun özgüvenini artırır.
Ek gıdalara başladıktan sonra da bebeğinizi 2 yaşına kadar emzirmeye devam edin.
Çocuğunuza bir yaşına gelene kadar mümkünse inek sütü vermeyin. Erken yaşta verilen inek sütü çocuğunuzda allerji ve kansızlık yapar.
Çocuğunuzu kansızlıktan korumak için demir yönünden zengin (et, yumurta, mercimekli baklagiller, pekmez) ek gıdalar verin.
Çocuğunuza vereceğiniz ek gıdaların A vitamini açısından da zengin (taze sebze ve meyve) olmasına dikkat edin. Bu onu hastalıktan koruyacaktır.
Üç yaşın altındaki çocuklar günde altı öğün beslenmelidir.
Çocuğunuz ile birlikte siz de yiyin. Bu onun iştahını artıracaktır. Çocuklar kalabalıkta yemek yemeyi severler.
Beş yaşına kadar çocuğunuza fındık, fıstık, çekirdek gibi küçük kuru yemişler vermeyin. Bunlar nefes borusuna kaçarak boğulmaya ve akciğerlerin zarar görmesine neden olabilir.
9-12 ay Aile sofrasına oturur.
7-9 ay Çoklu karışımlar
6-7 ay İkili karışımlar
4-6 Tekli karışımlar


Doğum
ANNE SÜTÜ


4-6 ay
Çocuğunuza tek bir gıda türü içeren yumuşak, topaksız, yarı sıvı tekli karışımlar verin. Bu gıdalara en iyi örnekler; yoğurt
meyve püreleri ve meyve suyu (elma, şeftali, muz gibi) sebze püreleridir (kabak, havuç, patates gibi)

6-7 ay
Çocuğunuza iki çeşit gıda içeren ikili karışımlar verin. Besinleri ince ince kıyın veya rendeleyin bir sıvı veya yoğurtla karıştırın. Bu gıdalara örnekler;


yoğurtlu sebze püreleri
meyveli yoğurt
tavuklu sebze
etli sebze
tarhana çorbası
yoğurt çorbasıdır
Ayrıca bu dönemde yumurtanın sarısı, beyaz peynir gibi kahvaltılıklarda vermeye başlayın.

7-9 ay
Artık çocuğunuza üç veya daha fazla besin türü içeren çoklu karışımlar verebilirsiniz. Bu gıdalara örnekler;


sebze çorbası
dolma
baklagiller
ızgara köftedir
Çocuğunuzun yemeklerine bir tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin. Dokuzuncu aydan sonra çocuğunuz aile sofrasına oturabilir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:33   #44 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

Bebeğim duyuyormu?


BEBEĞİM NORMAL DUYUYOR MU?

Çocuğunuzun işitme kaybının olup olmadığının belirlenmesi:

Çocuğunuzun işitme kaybı olduğunu düşünüyorsanız haklı olabilirsiniz. Aşağıdaki kontrol listesi, çocuğunuzun bir işitme kaybı olduğunun belirlenmesinde yardımcı olacaktır. Her maddeyi dikkatlice okuyun ve sadece size, ailenize veya çocuğunuza uyan faktörleri dikkate alın.

İşitme kaybı için göstergeler:
Uyan her maddeyi kontrol edin.

Anne hamilelik sırasında

Kızamıkçık, viral bir enfeksiyon ve grip geçirmiş
Alkollü içecek tüketmiş

Yenidoğan (doğumdan ilk 28 güne kadar)

Doğumdaki kilosu 1600 gramdan düşük
Yüz ve kulaklarının görüntüsü farklı
Doğumda sarılığı oldu ve kan değişimi uygulandı.
Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde beş günden fazla kaldı
Damardan iğne ile antibiyotik aldı
Menenjit geçirdi

Ailemde

Erken yaşlarda olan veya gelişmiş, kalıcı veya ilerleyen işitme kaybı olan, bir veya daha fazla birey var

Bebeğim(29 gün ile 2 yaş arası)

Damardan antibiyotik aldı.
Menenjit oldu
Nörolojik bir bozukluğu var
Kulaktan kanamanın olduğu veya olmadığı kafatası kırığı olan ciddi bir yaralanma geçirdi
3 aydan fazla süren, kulakta sıvının olduğu tekrarlayan kulak enfeksiyonu var.
Çevreye Cevap Verme (konuşma ve lisan gelişimi)

Yenidoğan (doğumdan 6 aya kadar)

Beklenmedik yüksek sesli gürültülerle irkilmiyor, hareket etmiyor, ağlamıyor veya her hangi bir şekilde tepki vermiyor.
Yüksek sesli gürültülerle uyanmıyor
Kendiliğinden sesleri taklit etmiyor
Sadece sesle sakinleştirilemiyor
Başını sesime doğru çevirmiyor

Küçük bebeğim (6 ay-12 aya kadar)

Sorulduğunda tanıdık kişi veya eşyaları gösteremiyor
Konuşma sesi çıkarmıyor yada konuşma sesi çıkarmayı bıraktı
12 aylıkken, “el salla” ,”elini çırp” gibi basit sözleri yalnız dinlemekle anlamıyor

Büyük bebeğim (13 ay-2 yaş )

Hafif bir sesle ilk seslenişte doğru yöne dönmüyor
Çevreden gelen seslere duyarsız
İlk seslenişte cevap vermiyor
Sese cevap vermiyor veya sesin nereden geldiğini anlıyamıyor
Tanıdık insanlar ve evde çevresindekiler için basit kelimeleri kullanmaya ya da taklit etmeye başlamadı.
Benzer yaştaki diğer çocuklar gibi ses çıkarmıyor ve konuşamıyor
Normal ses yüksekliğinde televizyon seyretmiyor
Anlama ve iletişim için kelimelerin kullanımında yeterli gelişmeyi göstermiyor

Ne Yapmanız Gerekir?

Bu göstergelerden bir veya daha fazlasını tespit ettiyseniz, çocuğunuzun işitme kaybı olması ihtimali olabilir.

Çocuğunuzda bu göstergelerden bir veya daha fazlası varsa, çocuğunuzu kulak muayenesi ve işitme testine götürmeniz gerekir. Bu herhangi bir yaşta, doğumdan hemen sonra bile yapılabilir.

Bu faktörlerden hiçbirini belirlemediniz, fakat çocuğunuzun normal duymadığından şüpheleniyorsanız, çocuğunuzun doktoru endişelenmiyorsa bile çocuğunuzun işitmesini ölçtürün.

İşitme kaybı olmasa bile testin ona bir zararı olmaz. Ne var ki, çocuğunuzda işitme kaybı varsa, geç teşhis konuşma ve lisan gelişimini etkileyebilir.

Bu kontrol listesi maddelerinin hiçbiri bulunmasa bile işitme kaybı mevcut olabilir.

18 yaşın altındaki bir çok çocukda farklı derecelerde işitme kaybı vardır. Siz ebeveynler ve onların ana babaları bebeklerinizdeki işitme kaybını keşfedecek kişilersiniz. Çünkü onlarla en fazla vakit geçiren sizsiniz. Eğer herhangi bir zaman bebeğinizin işitme kaybı olduğunu düşünürseniz bunu doktorunuzla görüşün.

Bebeğinizin duyması profesyonel olarak herhangi bir yaşta test edilebilir. Bilgisayarlı işitme testleri yenidoğanları taramayı mümkün kılar. Bazı bebeklerin diğerlerine göre ortalamadan daha fazla işitme kaybı olasılığı vardır. Bu listedeki herhangi bir maddeyi belirlerseniz, mümkün olan en kısa zamanda çocuğunuza işitme testi yaptırmalısınız.

Okula başlamadan önce tüm çocuklara işitme testi yapılmalıdır. Bu anne, baba veya çocuğun farketmediği hafif işitme kayıplarını ortaya koyabilir. Tek kulaktaki bir kayıp bu yolla saptanabilir. Böyle bir kayıp, belirgin olmasa da konuşma ve lisanı etkileyebilir.

İşitme kaybı kulak kiri veya kulakta sıvı birikmesinden bile kaynaklanabilir. Bu tipte geçici işitme kaybı olan bir çok çocuğun, ilaç tedavisi veya küçük bir cerrahiyle işitmesi düzeltilebilir.

Geçici işitme kaybının tersine bazı çocukların kalıcı olan sinir kaynaklı sağırlığı vardır. Bu çocukların çoğunluğunun bir miktar kullanılabilir işitmesi olur. Çok azı tamamen sağırdır. Erken teşhis, erken işitme cihazı uygulanması ve özel eğitim programlarına erken başlamak, çocuğun mevcut işitmesini en yüksek seviyeye getirmeye yardımcı olabilir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:34   #45 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

Boşanma ve çocuk üzerine etkileri




Boşanma hiç kuşkusuz, çocukların başına gelebilecek en sarsıcı olaylardan birisi ve potansiyel olarak onların gelişmelerini ciddi bir biçimde etkileyecek bir dizi değişikliği de beraberinde getirmektedir. “Potansiyel bir durumdur, çünkü boşanmış bir ailenin bireyi olarak yaşamak kaçınılmaz olarak çocuklara zarar veren bir durum değildir. Önemli olan anne ve babanın evliliklerinin sona ermesini nasıl karşıladıkları, boşanmadan sonra hayatlarını ve ilişkilerini nasıl sürdükleri ve çocukları ile ilgilenmeye devam etmeleridir. 1 yılda 1 milyondan fazla çocuk, anne baba boşanması ya da ayrılığı yaşamaktadır. Boşanmaya karşı çocukların tepkilerinin varlığının farkında oluşun artmasıyla, 1960’lardan bu konu üzerine bir çok araştırma yapılmıştır.

1975’ten bu yana boşanmalar yılda 1milyonu aştı.
Bugün yapılan iki evlilikten biri boşanma ile sonuçlanacak
1983’te doğan çocukların %45’nin anne babası boşanacak. %35’inin anne babası tekrar evlenecek, %20’sinin anne ya da babası ikinci eşinden de ayrılacak.
Evliliklerin yarısı ilk 7 yıl içerisinde sona eriyor. Buna göre 1980’lerde doğmuş çocukların aşağı yukarı üçte biri 18 yaşına gelmeden tek ebeveynli bir evde yaşayacak.

Bu istatistiksel veriler boşanmanın ciddi bir sosyal sorun olduğunu şüphe götürmez bir tarzda kanıtlamaktadır. Ancak boşanmayı iyi ya da kötünün karşıtlığı olarak görmek çok basit bir yaklaşım olur.

Boşanma ile ilgili düşündürücü gerçeklerin ve anne babası boşanmış çocukların gelişimle ilgili ve psikolojik sorunlar yaşamak açısından diğer çocuklardan daha fazla risk altında olduğuna dair artan verilerin ışığı altında, giderek daha fazla çift aileyi dağıtmanın doğru olup olmayacağını sorgulamaktadır. Bazıları, en azından çocuklar büyüyüp evden ayrılana kadar, kişisel isteklerini bir kenara atıp evliliği sürdürmeyi düşünebilir. Boşanmayı karşı tarafın istediği durumlarda, eşler karşı tarafın önüne istatistikleri koyarak, karşı tarafta suçluluk duyguları uyandırıp, fikrini değiştirmeyi deneyebilir. Araştırma sonuçları göstermiştir ki; sadece çocukların iyiliği için bir arada kalmanın çok nadir işe yaradığıdır. Bazen, birarada kalmak, çocuklara, anlaşamayan eşlerin boşanmasından daha çok zarar verebilmektedir. Kasıtlı sessiz kalmalardan, sürekli bağrış çağrışlardan, fiziksel şiddet göstermeye kadar çeşitli anlaşmazlık tezahürlerine şahit olmuş çocuklar, boşanmış aile çocuklarından daha uyumsuzdur. Kısacası, bazen, bir evlilik sorununu çözmenin tek yolu evliliği sona erdirmek olabilir.

Günümüzde evliliklerin sona ermesi sık rastlanır bir olay olduğu için, bir çok çocuk- çok küçük olanlar hariç- boşanma kelimesini bilmektedirler. Eğer evliliğiniz bir süredir gergin ve mutsuzsa, çocuklarınızın birşeylerin yolunda gitmediğinin farkında olmaları büyük bir olasılıktır. Kavganın-özellikle fiziksel şiddet ve alkolizm- bol olduğu ailelerde, çocuklar farkında olmadan, anne babalarının ruhsal durumlarını okumayı öğrenirler. Kızgın ya da mutsuz bir ebeveyne yaklaşmak için en doğru zamanı çeşitli ayrıntılardan yola çıkarak bulabilirler. Aynı şekilde ne zaman ortada olmamaları gerektiğini de bilirler. Boşanma hakkında az çok bir şeyler bilmek ve sürekli anne-babanın kavgasına tanık olmak bile birçok çocuğu anne babasının ayrılıyor ya da boşanıyor olduğu haberine hazırlamaz. Olay patladığı zaman, ki bu çoğu kez anne ya da babanın evden ayrılması ile kanıtlanır, bir çok çocuk gerçekten sarsılır. Eğer çocuk anne ve babasının kavgalarından uzak tutulmuşsa daha da büyük bir şok yaşar. İstismar eden biri bile olsa, bir ebeveynden ayrı olmak çocukları dehşete düşürür. Çocuğun aileyi terk etmiş olan ebeveyni özlemesi doğaldır. Ebeveynin ayrılmış olması çocukların bağlılık duygularını yok etmez.

Amato ve Keith (1991) boşanmış ailelerin çocuklarıyla ilgili yapılan 92 çalışmanın metaanalizini yapmışlardır. Boşanma sırasında çocuğun yaşının, çocuğun psikolojik ve sosyal uyum ve anne-baba ile ilişkilerine üzerine en anlamlı etki eden faktör olduğunu saptamışlardır. Her çocuğun gelişim hızı aynı olmasa da, aynı yaş grubundaki çocuklar benzer özellikler taşır. Ailenin dağılması, aynı yetişkinlerde olduğu gibi, çocuklarda da bir çok değişik duygusal tepkiye yol açar. Çocuklar bu duyguları ilerideki yaşamlarının çeşitli aşamalarında tekrar tekrar yaşayabilirler. İçinde bulundukları yaşa göre bazı duygular öne çıkar, diğerleri geri planda kalıp ilerki yaşlarda tekrar yoğunluk kazanır.



Sevilen Ebeveynin Kaybına Tepkiler

Disforik tepkiler
Diğer bakımvericiye tepkiler
Dışa vuran Tepkiler

Acı ve umutsuzluk Kendini rahatlatma Bağımlılık Kayıp korkusu Kızgınlık Huzursuzluk
Bebeklik Kederli, ağlayan, yasta, apati Parmak emme, oyuncaklarına sarılma Yapışkanlık Ayrılık kaygısı Ayrımsız öfke Ajitasyon
Okul öncesi Ağlama (fakat azalmış), üzüntü, çekilme Masturbasyon Yapışkanlık, bakım görme arzusu Ayrılık kaygısı Oyunlarda kızgınlık ve öfkenin dışa vurması Ajitasyon
Orta Çocukluk Ağlama, üzüntü Yapışkanlık, mızmızlanma, bebeksi konuşma, bağımsızlık Okul fobisi İtaatsizlik, okuldan kaçma, suç işleme Huzursuzluk, okul başarısında azalma
Ergenlik Gözü yaşlılık, üzüntü, bitkinlik Okul fobisi Asilik, kavgacılık, kabalık, ilaç kötüye kullanımı, içki kullanma, evden kaçma, seksüel aktlar Huzursuzluk, okul başarısında azalma





Okul öncesi yaşlar

Okul öncesi çocukların ebeveyn boşanmasına tepkileri

Regresyon
Emosyonel gereksinimlerde artma
Bağımlılık, Clinging (yapışkanlık, yetişkinin eteklerinin dibinden ayrılmama)
Artmış Agresyon
Korku, üzüntü, kızgınlık olarak gözlenebilmektedir.

Klinik çalışmalarda genel olarak okul öncesi dönemdeki çocukların akut yas dönemimi yaşantılarının benzer olduğu belirtilmektedir.

Gelişimsel evreye bağlı olarak 3 özgün faktör zedelenebilirliği (vulnerability) belirlediğine işaret edilmektedir (Roseby, 1985):

Cinsiyet (Gender): Bir çok bildiride okul öncesi erkeklerin, kızlara oranla daha fazla gelişimsel bozuklar gösterdiği ve bu problemlerin daha uzun sürdüğü gösterilmiştir (Emery 1982, Hetherington ve ark 1978, 1979, Hodges ve Bloom 1984, Kurdek ve Berg 1983, Wellerstein ve Kelly 1980b). Cinsiyetler arası fark olmadığını bildiren çalışmalarda vardır (Pett 1982, Reinhard 1977). Boşanmalarda sıklıkla evi baba terk etmekte, psikanalitik çerçeveden erkek çocuğun neden daha sık etkilendiği bu açıdan izah getirilebilmektedir. Okul öncesi çocukların boşanma sonrası babanın yokluğunda erkekliği telafi (compensatory masculinity), egosentrik düşünce ve ödipal korkularla izah edilmektedir (Roseby, 1985).
Boşanma öncesi evde yaşanan Stres: Boşanma öncesi yaşanan olayların niteliği önemlidir. Eğer boşanma öncesi şiddet ve çatışmalar yoğun yaşanmış ise çocuklar bozuklukları daha şiddetli yaşamakta ve uzun süreli etkilere daha yatkın olmaktadırlar (Wallerstein & Kelly 1974)
Ebeveynlik işlevlerinin yeterli gösterilmemesi (Lack of adequate parenting): Bu durum çocukların güven ve otonomi duygusunu olumsuz olarak etkilemektedir (Wertman 1972).
Kısa Dönemdeki (Akut ) Etkiler

Okul öncesi çocukların bilişsel, gelişimsel sınırlılıkları ve duygusal immaturiteleri sebebiyle, boşanmaya tepkileri abartılı olmaktadır. Wallersteib ve Kelly (1980b) okul öncesi çocukların boşanmanın akut dönemdeki kriz etkilerine oldukça duyarlı olduklarına dikkat çekmişlerdir. Bu semptomlar bu yaş çocuklarının olaylara immatur yaklaşımları, fantazi ile gerçeği ayırt etmede güçlükleri, bakım ve korunma için anne-babaya muhtaç ve bağımlı oluşlarının farkında oluşlarıyla ilişkilidir. Erkekler babanın gidişini kızlara oranla daha az tolere etmektedirler. Bu çalışmada ayrılık sonrasında 1 yıl sonra yapılan değerlendirmede bu çocukların çoğunda; regresyon, agresyon ve korkunun kaybolduğu gözlenmiştir. Eğer bu bulgular devam ediyorsa, bu durum boşanmanın kendisinden başka faktörlere bağlıydı. Bunlar: devam eden ebeveyn çatışması ve yetersiz anne-baba işlevlerinin olmasıydı. Bu durum çalışmadaki 34 çocuğun yarısında gözlenmekteydi. Bu durum ; çok küçük çocuklarda boşanma kararı ve erken yas evresinde kriz tepkilerinin normal olabileceğini düşündürmektedir. Wallerstein ve Kelly: ebeveyn çocuk ilişkisinin kalitesinin boşanmayı takiben ilk yılda küçük çocuğun durumla başa çıkabilmesinin en önemli belirleyicisi olduğu sonucuna vardılar.

Davranışsal Tepkiler

Regresyon
Artmış Agresyon


Klinik çalışmalarda okul öncesi çocukların çoğunun, anne ve babasının ayrılmasına ve boşanmasına, gelişimlerinde tamamladıkları bir aşamaya geri dönerek tepki gösterir. Bu kısa vadede (bir kaç ay) normal sayılabilir. Çocuklara zor durumlardan kaçarak, kontrolü elinde tuttukları, zihinsel olarak emin ve rahatlatıcı bir yere sığınma imkanı verir. Bu davranışların 1 yıl sonrasında iyileşmeye başladığı belirtilmektedir (Hetherington ve ark 1978).

Tipik gerileme davranışları parmak emme, yatağı ıslatma, tutturmalar, anne ve babaya vurma, anne babaya aşırı düşkünlük gösterme ve eskiden sevilen bir oyuncuğa yada nesneye tekrar bağlanmaktır.

Çocuklar, anne ve babalarının evliliğinin sona ermesine duydukları öfkeyi, yaşlarına, kişilik özelliklerine ve ailenin durumuna göre değişen şekillerde ifade ederler. Çoğu çocuk, özellikle erkek çocuklar sık sık kavga ederek, anne ve babaya, öğretmenlerine ve onlarla ilgilenen diğer kişilere bağırarak ve kırıp dökerek öfkelerini açığa vurular. Kalter ve Rembars’ın çalışmalarında (1981): bu yaş grubu için agresyonu diğer yaş gruplarına göre düşük bulmuştur. Wallerstein ve Kelly (1975) Odipal dönemdeki okul öncesi çocukların daha agresif ve bağımlılık gösterdiklerini belirtmektedir.

Duygusal Tepkiler

Wallerstein ve Kelly (1975) boşanma veya ayrılma kararını açıklandığı erken yas evresindeki 2.5-6 yaş arasındaki küçük çocukların emosyonel tepkileri başlıca:

Korku, anksiyete ve üzüntü
İrritabilite
Akut seperasyon anksiyetesi
Uyku Problemleri
Bilişsel konfüzyon
Oto****** aktiviteler (masturbasyon)

Bütün çocuklar anne ve babalarının ayrılmasından ve ailenin dağılmasından sonra korkuya kapılırlar. Okul öncesi çocukları daha çok, birlikte yaşadıkları evde kalan ebeveyninde kendini terk edip gitmesinden, giden ebeveyn tarafından eskisi kadar sevilmemekten, yiyecek ya da yatacak yer bulamamaktan korkarlar. Bu korkularını ağlamak, ebeveynden başka kimse ile kalmayı reddetmek veya ebeveyni göz önünden ayırmamak şeklinde ortaya çıkar.

Bu dönemde çocuklar yaşadıklarına bir anlam verebilmek için fantazilere ve masallardaki büyülü olaylara sığınabilirler. Doğadaki olayların merkezinin kendileri olduklarını inandıkları için ebeveynin gidişinin kendisinin suçu olduğunu düşünürler. Hayallerinde, anne babanın hiç ayrılmadığını kurar, reddedilme ve kaybetme duyguları ile başa çıkabilmek için türlü şeyler uydururlar.

Çocuklar anne babanın ayrılma kararı konusunda söz hakkına sahip değillerdir. Ancak suçluluk duygusu bu konuda onların da rolü olduğu düşüncesine yol açar. Bu duygunun nedeni kendilerinin dünyanın merkezi olduklarına inanmaları ve bu yüzden her şeyin nedeninin kendileri olduğunu düşünmeleridir. Eğer daha uslu olsalardı, okulda daha iyi notlar alsalardı, gizlice babalarının gitmelerini istemeselerdi, annelerine geçen gece karşı gelmeselerdi vb. gibi nedenlerle her şeye kendilerinin sebep olduğunu düşünürler. Hatta durumu düzeltmenin de kendilerine bağlı olduğuna inanırlar.

Anne ve babanın boşanmasının üzerinden yıllar geçse de, hatta onlar ikinci kez evlenmiş olsalar bile bir çok çocuk hala onları bir araya getirme hayalleri kurar, bazen anne ve babalar çocuklarına yanlış sinyaller vererek, onların boş yere umutlanmasına yol açarlar.

Okul öncesi yaşlardaki çocukların çoğu cansız nesneleri insan gibi düşünür ve anne ve babanın onları her türlü şeyden koruyabileceğine inanır. Dolayısıyla en büyük korkuları, onları koruyan bu kişileri kaybetmektir. Bir ebeveynin evden ayrılması bu korkunun gerçeğe dönüşmesidir. Bir ebeveyn gittiğine göre, diğeri de her an gidebilir diye düşünürler. Zaman ve mesafe kavramları tam olarak gelişmemiş olduğu için, onlara göre, bir ebeveynin her sabah işe gitmesi ile başka bir şehirde yaşaması arasında bir fark yoktur. Ayrıca aynı örneklem grubundaki daha büyük çocuklarına oranla daha akut ve büyük tepkiler gösterdiklerine işaret etmişlerdir. Okul öncesi erkek çocukların, aynı yaş grubu kız çocuklarına oranla boşanmadan daha fazla etkilendikleri ifade edilmektedir. Okul öncesi çocuklarda boşanmanın akut etkileri bir yıllık sürede genellikle düzelmektedir.

Uzun Dönemdeki Etkiler (Long-term Effects)

Wallerstein (1984), erken dönemdeki bulguların aksine, 10 yıllık takip çalışmalarında: küçük çocukların daha büyük çocuklara oranla anlamlı derecede daha az emosyonel problem yaşadıklarını saptamıştır. Araştırmacı bunu o dönemde yaşananları küçük çocukların anımsayamamaları ile ilişkili olarak değerlendirmiştir.

Erkek çocukların Cinsiyet Özdeşimi

Yapılan ilk çalışmalarda (Biller 1970, Westman 1970): cinsiyet özdeşimi ve bozulmuş güven ve otonomiyi araştırmak amacıyla araştırmalar yapmışlar. Psikoseksüel gelişimin odipal evresinde boşanma yaşayan erkek çocukların, 3 yaş öncesi ebeveyn boşanması yaşayan erkek çocuklara oranla daha fazla agresif davranışlar gösterdiklerini saptamışlardır.

Santrock (1970) yaptığı çalışmada 0-2yaş, 3-5 yaş ve 6-9 yaşlarında boşanma veya ayrılık yaşamış 11 yaşındaki çocukları çalışmasına almış: erken yaşlarda boşanma yaşayan çocukların daha düşük derecede agresyon gösterdiklerini bildirmiştir.

Psikoanalitik alnda çalışan araştırmacılar ve klinisyenler baba-yokluğu çalışmalarında tipik olarak altını çizdikleri; ödipal evrede artmış agresyonu erkekliği telafi ile açıklamaktadırlar (Gardner 1977).

Kızların Cinsiyet Davranışı

Kalter ve Rembar (1981) 3-5 yaşlarında ebeveyn ayrılığı veya boşanmış ergen kızlarla yaptıkları çalışmada; bu kızların arkadaşlarına karşı daha fazla agresyon gösterdiklerini, aynı yaş grubundaki erkeklere oranla daha fazla akademik problemler yaşadığı gözlenmiştir. Araştırmacılar: bu kızların ödipal dönemde yaşadıkları boşanmaya karşı öfkeyi internalize ederek puberteye kadar taşıdıklarını ileri sürmektedirler.

Hetherington (1972): 13-17 yaşında intakt, dul ve boşanmış aile kızlarıyla yaptığı çalışmada: boşanmış ailelerdeki kız çocuklarının dul ailesi kız çocuklarına oranla daha fazla heteroseksüel patern ve düşük benlik sayısı saptamıştır. 5 yaşından önce ebeveyn boşanması yaşamış kızlar, 5 yaşından sonra ebeveyn boşanması yaşayan kızlara oranla; daha fazla erkeklerle uygunsuz ilişkiye girdikleri, daha fazla baştan çıkarıcı davrandıkları, daha erken ve daha sık flörte ve cinsel ilişkiye başladıkları görülmüştür. Baba yokluğu açısından bakıldığında Hetherington kızların ödipal dönemde bir erkek ebeveyni kaybının etkilerini ergenlik döneminde gösterdiklerini ileri sürmüştür. Baba yokluğu, kızların erkeklerle etkileşimlerini etkişlediğini iddia etmiştir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:34   #46 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

Davranışsal ve akademik etkiler

Kalter ve Rembar (1981) ‘e göre anne-baba ayrılığını ödipal dönemde yaşamış, anlamlı derecede daha yüksek derecede okul davranış problemleri yaşadıklarını bulmuştur. Araştırmacılar ödipal dönemde ayrılık ve ya boşanma yaşayan erkek çocukların agresyonlarını latans döneme taşıdıklarını ileri sürmektedirler.

Blachcberd ve Biller (1977): baba yokluğu yaşayan erkek çocukların okul başarılarını araştırmasında: 5 yaş öncesi ebeveyn boşanması yaşayan latans yaşı erkek çocukların anlamlı derecede daha sık okul başarısızlığı yaşadıklarını saptamıştır.

Çoğu baba sevgi doludur ve çocuklarının hayatında olumlu bir rol oynar. Babalar evden ayrıldıkları zaman çocuklarını her karşılarında görebilecekleri güçlü erkek modelinden mahrum etmiş olurlar. Dahası erkek çocuklar sorumluluk, başarı, babalık, diğer insanlarla geçinmek, karşı cinsle ilişki kurmak ve saldırgan huylarını kontrol etmek gibi konularda uygun erkek davranışlarını öğrenmek için belki de hayatlarının en güvenilir öğretmenini kaybetmiş olurlar.

Babasız evlerde büyüyen erkek çocukların daha az rekabetçi, sporla daha az ilgili, başkalarına bağımlı ve daha saldırgan oldukları araştırmalarda saptanmıştır. Okulda da başarısız olmaları ve otoriteye başkaldırmaları olasıdır. Eğer baba, erkek çocuk okul öncesi dönemdeyken ayrılırsa, çocuğun cinsel kimliği konusunda da aklı karışır.

Babasız büyüyen kız çocuklar ise karşı cinsle ilişki kurmakta zorlanırlar. Bazıları yaşlarına göre çok uyanmıştır. Bunun nedeni, babaları ile olması beklendiği gibi cinsellik dışı yollarla bir erkeğin ilgisini çekme egsersizleri yapma fırsatı bulamamış olmalarıdır. Yaşça küçük kızlar hayallerinde bir baba yaratıp, onunla kendilerini avutur ve gerçeğin soğuk yüzünden kaçarlar. Babaları tarafından ihmal edilen kız çocukların, mutluluğu, erkekleri mutlu etmekle ölçmeleri çok üzücüdür.

Araştırma sonuçları çatışmalar sonucu yıpranmış bir ailede yaşayan çocukların, boşanmış ailelere oranla daha fazla problemler yaşadığıdır. 1965-1979 arasında boşanma oranları hızlı artış göstermiştir. 1970’in sonlarında veya 80’lerin başında doğan %40-50 arası çocuk boşanma deneyimi yaşayacakları tahmin edilmektedir ve bunlar yaklaşık 5 yıl boyunca tek ebeveyn evlerde yaşayacaklardır. Boşanmış annelerin %75’i , babaların %80’i tekrar evleneceğinden, ikinci bir boşanma riski de artmaktadır (Hetherington, 1989).

Sonuçta çocuklar bir geçiş gösterirler: orijinal aileden tek ebeveynli aileye, genellikle anne ile, eğer yeni bir evlilik olursa yeni aileye ve yeni ebeveyne ve sıklıkla yeni kardeşlere uyum sağlamakla yüz yüze kalır.

Boşanmada annenin velayetindeki erkek çocukta özel sorunlar oluşmuştur. Tersine, tekrar evlenme ergenlik öncesi kızlar için özel problemler doğurmuştur. Tekrar evlenmeyi takiben ikinci yılda, anne ile kız çocuğu rasındaki çatışmalar yüksekti. Tekrar evlenmenin olduğu kızlarda, intakt ve evlenme olmayan boşanmış aile kızlara oranla daha fazla talepkar, daha hostil, ve baskı altında ve daha az sevecen oluyorlardı. Davranışları zamanla iyileşirken, aileleriyle aralarındaki zıtlaşma ve distruptif davranışlar devam ediyordu.

Üvey babaya yakınlaşma ilişkilerinde problemler özellikle kız çocuklarında yaşanıyordu. Bunun birinci sebebi boşanmanın fırtınalı döneminde anne-kız arasında oluşan olumlu ilişkinin yeniden evlenme ile bozulması olabilir. Boşanma sonrasında anneler kızlarına daha fazla bağımsızlık, otorite, ve karar verme sorumluluğu veriyorlar (boşanma öncesi yaşantıya oranla). Bu sonuçta eşitlikçi ve ortak destek ilişkisine dönüşüyor (en azından ergenlik öncesi kızlarda). Sonuçta; ergenlik öncesi kızlar, annelerinin yeniden evlenmesine gücenebilmekte ve üvey baba onun bu ilişkisi için tehdit oluşturabilmektedir. Üvey baba üvey kızını kontrol altında tutmak için iyi ebeveyn olmak yerine, yoğun duygusal katılıktan kaçınan nazik yabancı rolü alabilir. Küçük ve daha büyük çocuklar üvey babayı sonuçta sıcaklıkla kabullenirler fakat 9-15 yaşlarındakiler direnç göstermeye devam ederler çünkü bağımsızlıkları için mücadele etmek sebebiyle, çünkü güçlü seksüel arzuları nedeniyle biyolojik olmayan babayı tehdit olarak görmelerinden dolayıdır.

Hetherington (1989) yeniden evlenmenin sıkıntılı dönemlerinde kardeşlerin olmasının tampon ya da destekleyici olup olmayacağını sorgulamıştır. Yeniden evlenmiş ailelerin çocuklarında ambivalans, hostil, düşmancıl ilişkiler boşanmamış ailelere göre daha sıktır. Daha da ötesi kardeş kıskançlığı, agresyon ve alaka kurmama, antisosyal davranışların artmasında önemli rol oynar. Bu tarz erkeklerde kızlara oranla daha sıktır. Kardeş ilişkileri zamanla iyileşirken, yinede boşanmış yeniden evlenmiş grupta diğer iki grupa oranla (intakt, boşanmış yeniden evlenmemiş) daha fazla bozukluk kalır.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:35   #47 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

EBEVEYN BOŞANMASI VE ÇOCUĞU TEPKİSİ

Latans Yaşı Çocuklar

Gelişimin latans döneminde sosyal farkındalık ve kendini farkındalık önemli ölçüde artar. Erken latans döneminde boşanmayı yaşayan çocuklar kızgınlıklarının farkına varabilirler fakat sadakat ve korku hisleriyle bunları göstermede başarısız olabilirler. Yani sadakat ve kızgınlık (anger and loyalty) arasında çatışma yaşar. Latans yaşı çocuğu giden ebeveyni kendini reddi gibi algılayabilir. Latans yaşı aile dinamiklerine aktif olarak katılır. Hess ve Camara (1979) ve Coeper ve ark (1983) : bu çocukların düşük benlik saygısı, depresyon, bozulmuş davranış ve okul başarısızlığı, izlosyon göstermeye daha yatkın olduğunu belirtmektedirler.

Okul öncesi çocuklardaki gibi kızlar erkeklere oranla daha fazla davranış problemleri gösterirler. Baba ayrılığı olan latans çağı erkek çocukları, cinsiyet özdeşiminde bozukluklara yatkındır.

Kısa Dönemdeki Tepkiler

Davranışsal Tepkiler

Bir kaç çalışmada latans dönemi populasyonda; erkeklerin (tıpkı okul öncesi çocuklar gibi) kızlara oranla daha fazla kızgınlık ve stres gösterdiklerini tanımlamıştır. Çoğu erkek çocuk kızgınlıklarını; öğretmenleri ve arkadaşları üzerine kaydırabilmektedir. Bazı çocuklar ise direkt ve açık olarak “babanın ayrılıp gitmesinden” annelerini suçlamaktadır. Santrock yaptığı çalışmada (1979) latans dönemi erkek çocuklar; okul öncesi çocuklara oranla boşanma sonrası daha fazla agresyon göstermektedir. Bu agresyonları aile dışındaki kişilere de kayabilmektedir.

Hess ve Camara; boşanmanın kendisinden ziyade aile çatışmalarının agresyon seviyesini daha güvenilir yordadığını saptamıştır. Wallerstein ve Kelly (1980b): erkeklerin kızlara oranla daha fazla agresyon gösterdiklerini bulmuştur.

Emosyonel Tepkiler

6-8 yaşındaki çocuklar fantazi veya inkar ile üzüntü ve yaslarını geçiremezler (Wallerstein & Kelly 1980b). Regresyon gözlenebilir. Agresyon genellikle velayet üzerinde olan anneye yönelir. Diğer ebeveyn aktif olarak yardımcı olmasa bile tipik olarak çocuklar ikisini de sadık kalır.

Sonuç olarak: hem okul başarısında hem de arkadaş ilişkilerinde azalma; geç latans dönemi çocukların yarısında gözlenir. 1 yıl içinde bu problemlerin çoğu düzelir.

Aile ilişkileri

Wallerstein ve Kelly (1980b) ve Adams (1982): boşanma ve ayrılık yaşayan ergenlerin aile ilişkileri dışında tipik olarak destek ararlar. Bu ergenlerin gelişimsel olarak bireyselleşmeye hazırlanmasıyla ilişkilidir. Buna karşın latans yaşı çocukları gelişimsel olarak aileden bireyselleşmeye hazır değildir ve bu nedenle destek arayışı aile ile sınırlıdır. Bu nedenle aileyi barıştırma gayretleri içinde olabilirler.

Okul başarısı

Hetherington, Camara ve Fatherman (1981); ebeveyn yokluğu ve akademik başarının araştırıldığı 58 çalışmayı analizlerinde; tek ebeveynli ailelerin çocuklarının daha düşük notlar aldıklarını bildirmektedirler. Babanın elvirişli olduğu durumlarda erkek çocukların notlarının daha iyi olduğu saptanmıştır. Şunu akılda tutmak önemlidir: Babanın olmadığı evde, anne otoriteyi güç kullanarak erkek çocuğun agresyonunun bastırmaya çalıştığı belirtilmektedir (Hetherington ve ark.1978).

Uzun Dönem Etkileri

Wallerstein ve Kelly (1980b): 5 yıllık takip ettikleri: 9-12 yaş erkek çocuklarında yaptığı araştırmada boşanma kararı veya erken yas evresinde kızgınlık yaşayan grubun, kızgınlığının daha da arttığını belirtmektedir. Bunların davranım bozukluğu belirtileri ; öfke patlamaları, anne-babaya karşı gelme, suç işleme, okul başarısızlığı ve okuldan kaçma gibi sorunları daha sık gösterdiği yolundaydı. Karar aşamasında yoğun kızgınlık yaşamış grup en fazla acting-out yaşıyordu. Akut evrede anne-babalarını suçluyor, arasıra kendilerini ailelerinden yalıtıyor, geri çekiyorlardı.

Walter ve Ramber (1981): latans döneminde boşanmayı yaşamış erkek çocukların ergenlik döneminde okul başarısızlığı ev okuldan kaçma olaylarını sık yaşadıkları, oysa bu dönemdeki kızların okul problemleri az gösterdikleri yolundaydı. Kurdek ve Berg (1983): latans döneminde boşanma yaşamış çocukları 10 yıllık takiplerinde, kızların erkeklere oranla anlamlı derecede daha iyi uyum sağladığını belirlemiştir. Kızlar erkeklere oranla boşanmayı daha kabullenici oluyor, babayla temasın kaybına daha az olumsuz tepki gösteriyorlardı. Uyum sağlamanın boşanan eşler arasındaki çatışmanın derecesi ile ilişkili olduğunu saptamışlardır.

Hetherington (1972): okul öncesi ve latans döneminde boşanmayı yaşamış kızları ergenlik dönemlerinde değerlendirmiş: okul öncesi yıllarda boşanmayı yaşamış kızlarda heteroseksüel davranışları daha ciddi bulmuştur (erkeklerle etkileşimde artmış anksiyete ve baştan çıkarıcılık). Kızgınlığı ergenliğe taşınmış kızların bir grubunda; artmış cinsel aktivite ve rastğele cinsel ilişkiye girme oranı fazlaydı.

ERGENLER

Sağlıklı, bütünleşmiş kimliğin gelişmesi için aileye bağımlılığın yavaş yavaş azalması gereklidir. Kazanılacak otonomi ergen-ebeveyn ilişkisinin natürüne bağlıdır. Ergenlerde otonomi 3 alanda gelişir: emosyonlar, davranışlar ve değerler (values) (Douvan &Adelson, 1966). Emosyonel otonomi; bireyin yakınlaşma ve sevgi hislerini ev dışındaki birileriyle de doyurmaya başlamasıyla başlar. Davranışsal otonomi, kişisel davranışları hakkında karar verme sorumluluğunu alır. Değerlerin otonomisinde; yanlış ve doğruyu algılama ve yaşam stilini belirlemeye başlar. Otonomi için mücadele hem ergen hem aileler için zor anlardır. Otonominin başarılı olarak gerçekleştirilmesi boşanmış aile ergenlerinde zor olabilir. ABD’de 10-18 yaşında 14 milyon ergen tek ebeveynle yaşamaktadır (1983, Select Commitie on childen). ABD’de her 4 çocuktan biri tek ebeveyn ile yaşarken; 16 yaşına ulaştıklarında beyazların 1/3’ü, siyahların 2/3’ü boşanma nedeniyle yaşamlarının bir döneminde tek ebevyn ile yaşamak zorunda kalmıştır (Bumpass &Rindfuss 1979).

Kısa Dönemdeki Etkiler

Davranışsal Tepkiler

Peterson yaptığı çalışmada (1982): babası yok olan erkeklerin, intakt ailelere oranla daha geleneksel erkeklik sergilediklerini belirledi. Santrock (1977) boşanmış ailelerdeki 10-12 yaşındaki subjelerde; intakt ailelere oranla anlamlı derecede daha maskuline, itaatsiz, agresif ve riskli davranışlarda bulunduklarıydı.

Wallerstein & Kelly (1980b) ve Schwartzberg (1980) ergenlerde yaptıkları çalışmalarda ebveyn boşanmasına iki farklı yolla tepki gösteriyorlardı. Birinci grup regresif davranışlar gösteriyor, kendinden daha küçük çocuklarla zaman geçiriyorlardı. Okul başadevamı ve başarısında düşmeler, zihinleriyle bu konuyla aşırı meşgul etmeleriyle ilişkiliydi. İkinci grup: Bağımlılık gereksinimlerini transfer ediyor, hazır olmasalar bile bağımsız olmaya çalışıyorlardı. Bunun sonucu erkelerde antisosyal davranış ve suça yönelik davranışlar gelişiyordu. Kızlarda ise arkadaşlarına bağımlılık ve cinsel ilişkiye erken gibi davranışlar sergileniyordu.

Ebeveyn boşanmasının ergen kızların seksüel davranışlarına etki ettiğini bildiren başka çalışmalarda vardır (Hainline & Feig 1978, Hetherington ve ark 1979a): Bu kızların flörte daha erken başladıkları, daha fazla cinsel aktivitede bulundukları, erken yaşta evlendikleri ve büyük olasılıkla evlilik öncesi gebe kaldıklarıydı.

Emosyonel Tepkiler

Araştırma ve klinik bildiriler: ebeveyn boşanmasına ergenlerin ciddi emosyonel tepkiler gösterdiklerine işaret etmktedirler. Wallerstein ve Kelly’nin (1980b): 21 kişilik ergen grubunda, çoğunu karar aşamasında kızgınlık ve yas yaşadıklarını belirtmektedir. Bunların 1/3’ü kendini ailelerinden duygusal olarak yalıtarak tepki göstermişlerdir. Bu ergenler ailelerinden erken ayrılmaya meyilli olmaktadır.

Bazı ergenler stratejik olarak aileden kendisini çekmekte, böylece daha az kızgınlık duymakta ve çabuk uyum sağlamaktadırlar.

Okul Davranışları ve Başarısı

Bir çok çalışmada boşanmış ailelerdeki ergenlerin daha düşük akademik ve bilişsel performans gösterdiklerini saptamıştır (Allison &Furstenberg 1989, Rosenthal & Hansen 1980). Tek ebeveynli evlerde denetim eksikliği nedeniyle, okula gitmeme ve kaçma davranışları artmaktadır (Brown 1980).

Uzun Dönemdeki Etkileri

Boşanmanın Kuşaklar Arası Geçişi

Bir kaç çalışmada ebeveynleri boşanmış ailelerin bireylerin evliliklerinin boşanma ile sonuçlanma olasılığı daha yüksektir (Ganog, Coleman & Brown 1981).

BOŞANMANIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ



Beş ve sekiz yaş arası

Çocuklar beş yaşına geldiklerinde duygularını ve saldırganlık gibi bazı dürtülerini kısmen de olsa kontrol edebilmeyi öğrenmiş olurlar. Kişilikleri yavaş yavaş yerine oturmaya başladığı için dünyaya ve çevrelerine büyük ilgi duyarlar. Bu kritik döneme gelen anne baba ayrılığı ya da boşanma, çocukların sağlıklı gelişimine sekte vurabilir. Hala sınırlı anlama kapasitelerine rağmen boşanmanın ne anlama geldiğini düşünebilirler ve evden ayrılan ebeveynin fiziksel boşluğunu kuvvetle hissederler. "Bana kim bakacak? Bana ne olacak?" gibi sorulara somut cevaplar isterler ve anne ve babalarını barıştırmak için çeşitli yollar denerler. Her ikisine de derinden bağlılık duyarlar.

Dokuz ve On iki yaşlar arası

Bu yaş grubundaki çocuklar genellikle, anne babanın ayrılmasını ya da boşanmasını daha iyi kabullenirler, ancak yaşamlarına yansıyan sonuçları nedeniyle onlara öfke duyabilirler. Yinede ayrılan ebeveyne özlem duyarlar. Eğer bu ebeveynin cinsiyeti, kendi cinsiyetleri ile aynı ise bu özlem daha da şiddetlidir. Eski eşine öfke duyan anne ve babalar da bu yaş grubundaki çocuklarına daha çok içlerini dökerler. Bu yanlıştır.

Bu yaşlardaki çocuklar için rol modelleri önemlidir. Anne ve babalarını, akrabalarını, arkadaşlarını, öğretmenlerini ve onların gözünde değeri olan diğer insanları izleyerek paylaşma, liderlik, arkadaşlık kurma ve olaylara olumlu yaklaşma gibi becerilerini geliştirirler.

Çocuklarınızın boşanmanıza uyum sağlamalarına yardım etmek için atacağınız ilk adım yapmanız gereken şeylerin bilincine varmaktır:

Ailenizin kendine özgü koşulları içerisinde ayrı yaşama ve boşanmanın ne anlama geldiğini çocuklarınızın anlamalarını sağlamak.
Çocuklarınıza, yaşlarına uygun biçimde, boşanmanın onları nasıl etkileyeceğini somutu ifadelerle açıklamak
Çocuklarınızı her zaman sevileceklerine ve en iyi şekilde bakılacaklarına inandırmak ve bu yönde davranmak.
Çocuklarınızı diğer ebeveyn ile mutlu ve sıcak bir ilişki sürdürmek için cesaretlendirmek ve bunun için elinizden geleni yapmak
Eski eşinizle ilişkiyi mümkün olduğu kadar sorunsuz sürdürmek. Bu mümkün değilse, sorunları çocuklara yansıtmamak.
Çocuklarla ilgili konularda eski eşinizle işbirliği yapmak.
Çocuklarınızın sizin için yeri doldurulamaz ve değerli varlıklar olduğunu hissetmelerini sağlamak.
Hayatlarındaki başka insanlardan ve uzmanlardan yardım ve rehberlik istemeleri için çocuklarınıza yardım etmek.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:35   #48 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

Büyük arter transpozisyonu çocukta


BÜYÜK ARTER TRANSPOZİSYONU
(BAT)

Bu doğumsal bozuklukta kalbin sol karıncığından akciğer atardamarı, sağ karıncığından ise aort ana atardamarı çıkmaktadır (Şekil 8). Yani, kirli kanın akciğerlerde temizlenmesi mümkün olmamakta, vücutta hep kirli kan dolaşmaktadır. Hastanın belli bir süre yaşama şansı ancak, temiz kanın diğer tarafa geçmesini sağlayan bir açıklığın olmasıyla mümkündür.

Tanı nasıl konulur ?

Genellikle yaşamın ilk gününde ortaya çıkan morarma vardır. Ayrıca herhangi bir açıklık da varsa morarma hafif olduğundan hastalık geç farkedilebilmektedir. Muayenede üfürüm saptanabilir, yalnız üfürüm her hastada duyulmaz. Kesin tanı çocuk kardiyoloji uzmanınca yapılan muayene ve ekokardiyografi ile konur.

Tedavide ne yapılabilir ?

Kesin çözüm, doğumdan sonraki iki haftalık dönemde ana damarların ameliyatla yerlerinin değiştirilmesidir (arteriyel değişim). Ancak iki taraf arasındaki açıklık yeterli olmayan hastalarda kateter ile iki kulakçık arasının balon ile açılması yöntemine baş vurabilir. Bu dönem içinde tanınmayıp ameliyat olamamış hastalarda diğer ameliyat yöntemleri kullanılır. Örneğin iki aşamalı arteriyel değişme veya venöz değişme gibi.

İleriye dönük yapılması gerekenler :

Ateryel değişim ameliyatı başarılı olan hastalarda sünnet, diş çekimi, diş dolgusu gibi bazı girişimler öncesinde endokardite (kalbin iç tabakasının iltihabı) karşı koruyucu tedaviye ihtiyaç gösterirler. Ritm bozukluğu açısından izlenmeleri gerekir, hastalar belli aralıklarla doktor kontrolünde olmalıdırlar.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:35   #49 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

bebek beslenmesi 0-4 ay


0-4 Ayda Beslenme
İlk 4 ayda yalnızca anne sütü ile beslenen bebekler ishal, zatürree gibi bulaşıcı hastalıklara ve alerjik hastalıklara daha az yakalanırlar, daha sağlıklı büyürler. İlk 4 ayda bebeğinizi sadece anne sütü ile besleyiniz. Bu aylarda anne sütü ile birlikte verilen ek besinler bebeğin anne sütünden yararlanmasını engeller.

Bu aylarda, hastalık durumu ve çok sıcak havalar dışında bebeğinizin su gereksinimi yoktur. Eğer vermeniz gerekli ise kaynatılmış ve şekersiz su veriniz.

İlk günlerde gelen anne sütü çok besleyicidir, bebeğinizi sık sık emzirerek bu sütten yararlanmasını sağlayınız.

Anne sütünün artmasını sağlamak için göğüslerinizin boşalması gerekmektedir. Bu nedenle bebeğinizi sık besleyiniz. Bebeğinizin emmediği durumlarda göğsünüzü pompa ile mutlaka boşaltınız.

Tüm annelerin sütü yararlıdır. Sütünüz size sulu gelebilir. Bu anne sütünün genel özelliğidir, bu konuda endişe etmeyiniz.

Bebeğiniz her beslenmeden sonra az miktarda kaka yapabilir. Bu durum normaldir, endişelenmeyiniz.

Bebeği emzirirken göğüs uçlarında acıma, çatlak gibi durumlar sık görülebilir. Bu durumda bebek sık emzirilmeli ve göğüs başları kuru tutulmalıdır.

Emziren anneler her zaman sutyen giymelidirler. Sutyen bol ve pamukludan yapılmış olmalıdır.

Anne sütünün yetmediği inancı ile doktora danışmadan yeni bir gıdaya başlanmamalıdır. Düzenli kilo alan, günde 6 defa beslenebilen, bezini günde 6 kez ıslatan ve 1-2 kez de kaka yapan bir bebek anne sütünü yeterince alıyor demektir.

Anne sütünün yeterliliği en iyi, çocuğun gereken kiloyu alması ile anlaşılır. Bu nedenle bebeğinizi düzenli aralıklarla sağlık kontrolüne götürünüz.

Çalışan anneler sütlerini sağdıktan sonra 20 dakika kaynatılarak steril edilmiş şişelerde buzdolabı raflarında 24 saat, buzlukta ise 6 ay saklayabilir. Saklanan anne sütü hiçbir zaman kaynatılmamalıdır.

Bebeklere ilk yaşın sonuna kadar kaynatılmamış su verilmemelidir.

Emzirme Sırasında Dikkat Edilmesi Gerekenler

1-Emzirmeye başlamadan önce ellerinizi yıkayınız.

2-Emzirirken sırtınızı dayayabileceğiniz şekilde rahat oturunuz.

3-Her gün banyo yapamayan anneler, meme başlarını günde bir kez sabunlu su ile silmelidirler. Meme başlarının nemli olması meme başı çatlaklarına yol açar.

4-Emzirirken meme ucu ve etrafındaki kahverengi halkanın çocuğun ağzını tamamıyla kapatacak şekilde olmasını sağlayınız.

5-Emzirirken çocuğunuzun burun deliklerinin açık olmasına dikkat ediniz.

6-Her emzirme öğününden sonra bebeğinizin gazını çıkarttırınız.

7-Beslenme programını bebeğinizin isteğine göre düzenleyiniz. Bu istek 2 saat aralıklarla bile olabilir, buna uyunuz.

Bebeklerini emziren annelerin iyi beslenmesi anne ve bebek sağlığı açısından önemlidir. Bu nedenle anneler;

Günde 2 lt (10 su bardağı kadar) sulu gıdalar (su, süt, az şekerli limonata, komposto, çorbalar vb.) almalıdır.

Günlük beslenmesinde en az 2 su bardağı süt veya yoğurt, 1 köfte kadar et, 1 adet yumurta, 3 ince dilim ekmek veya 3 porsiyon unlu yiyecek, 2 adet meyve bulunmalıdır. Anne, süt verirken sigara içmemeli, çay ve kahve gibi besleyici değeri olmayan içecekleri tüketmemelidir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2014, 21:35   #50 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Hastalıkları Arşivi

bebek beslenmesi 4-9 ay


9-12 Ayda Beslenme

Anne sütünün tamamlayıcısı olan ek gıdaların, bu dönemde çocuğunuz için nasıl besin özelliği taşıdığını unutmayınız.

Çocuğunuz için bu dönemde özel yiyecekler hazırlamanıza gerek yoktur. Yetişkinler için pişirilen tüm ev yemekleri (az yağlı ve püreler halinde) bebeğe verilebilir.

Örnek Mönü

Sabah

1 Bardak süt (şekersiz)
1 Yumurta sarısı
1 Tatlı kaşığı reçel veya pekmez
1 Çay kaşığı yağ
1 İnce dilim ekmek veya 3-4 adet bisküvi

Ara
Meyve Püresi

Öğle

Kıymalı sebze püreleri
Dolma içleri
Sebzeli köfteler
Kuru baklagil püreleri vs.
Beraberinde bir dilim ekmek içi yemek suyu ile birlikte

Akşam

Muhallebi veya öğlenin aynısı.

Çocuğunuz bir yaşına basınca aile sofrasına oturttunuz, siz de destek olurken, kendi başına yemesine izin veriniz.

Bu yaşta çocukların, sütlü besinlerin yanı sıra günde 1 bardak süt tüketmesine özen gösteriniz.


Dr.H. KARABÖCÜOĞLU

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 16:36