Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Hayat ve Eğlence > Aşk - Şiir Dünyası
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Alın Yazısı Saati

Aşk - Şiir Dünyası kategorisinde açılmış olan Alın Yazısı Saati konusu , ...


Like Tree9Beğeni
  • 3 Post By Aytaşı
  • 2 Post By Asrevya
  • 2 Post By Muratt
  • 2 Post By Aytaşı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 22.05.2014, 11:46   #1 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Alın Yazısı Saati

Alın Yazısı Saati

Yeryüzüne ayı indir o bir şehir olsun
Yaklaştıkça büyüyen
Ayrıntıları setleri bahçeleri
Yumuşak çizgileriyle ortaya çıkan
İşte ben o şehri yaşadım yıllarca
İstanbulda parça parça
Çeşmelerinde ayı yaşadım
Servilerinde ayla birlik bölündüm
Ayla birlik yaralandım
İstanbul mezarlıklarını aydınlatan ayla
Soludum bölük bölük ahiretin
Keskin çizgili özgürlüğünü
Kanlı canlı özgürlüğünü ay kesmesi
İçtim sıcak bir yaz günü içilen buz gibi bir vişne şurubu benzeri
Kutsallığın ballı biberli çilekli çile kevserini
İstanbuldur bu otuz yıl kana kana yaşadığım
Taşlarına adeta resmim işledi
Ben İstanbulda dağıldım zerre zerre
İstanbul damla damla içimde birikti
Mermer tozu gelip gelip içimde oluştu bir şehir
Bu yeryüzünden ve gökyüzünden ötedeki şehirdir
O bir kılıçtır Doğudan Batıya uzanıp
Çin ipeğinden örülmüş şeytan kozasını bölen
Darbeleriyle Batı çeliğini lime lime eden
O Tanrının kılıç halindeki hilali
İslam ruhunun kristalleşmiş heykeli
İçimin sesi rüyamın öfkesi merhametimin şehri
İstanbula gel oruç günleri gez gör ve dinle derinden
Taştaki oymalarını incele bir er gözüyle
Semerkanttan kalkıp gelmiş erlerin gözüyle gör her yeri
Camileri mezarlıkları çeşmeleri ve sebilleri
Git Sümbülefendiye servilerden sor olan biteni
Merkezefendide tüket maddeyi yırt maddeciliğin kefenini
Bağdatta ebedi bağı ruhun ve ilahi hikmetlerin
Şamda son sınırı manevi medeniyetlerin
Kozmik bakış metafizik sezgi
Bağdattan dal, Şamdan yaprak Diyarbekirden çizgi
Hep İstanbulda kırık dökük
Parçalanmış silinmiş sönmüş
Hayaletler gibi kaçmış gizliliklere
Loş boşluklara sığınmış kan rengi bir huzur arzusu
Sabah Karacaahmette öten şafak kırmızısında savaş borusu
Sökün eder her sabah ufkun bir ucundan yeniçeriler
Su şırıltısından gök gürültüsüne değin
Bütün seslere düzen vermiş ebedi mehter
Yok olduysa bu şehir ruhu ruhuma sindi
Ben yaşadıkça o yaşayacak bende
Kimbilir belki o da dirilecek benimle
İslam Milletinin dirilişinde
O yeniden güneşin güneş ayın ay ve dünyanın dünya
İnsanın insan olduğu o günde
Ölümün biliyorum ey İstanbul diriliş içindir
Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarını indir göm toprağa
Doğrul ve kalk ayağa
Kemiklerinle etin arasında
Sonsuz güç topla korku ve muştuyla
Mucize muştusuyla
Yüreğim yırtılıyor çınlıyor ağlıyor yüreğim
Fırtına yaprak yaprak dökülüyor
Gecenin tüyleri savruluyor havaya
Ölümümü kutlayan Arz oğullarıyla
Mübarek toprağın anlamından bile yoksun
Taşın demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile düşman
Kabus ruhumu çalmak isteyen hırsız
Madde dönüşür binbir şeye ama ruh kaybolmaz
Altın madeni gibi pırıl pırıl kalır ve solmaz

Ve ben kardan geldim ama denizi üstlendim
Denizi yüklendim adeta denizle evlendim
Denizle yaşadım denizle öldüm
Öldükten sonra denizin gözlerini gördüm
Denizden denize yükseldim
Birliğin şarkısını işittim dinledim derinliklerinde
Sedeflerinden yapılmış İstanbul camilerinin taşları
Beyaz güvercin kanadı köpüklerinde kubbelerini gördüm camilerin
-Ama gizleyerek saklayarak itiraf etmeyerek-
Bursadan gelen yeşil bu denizi boyadı gökten sonra
Ve trenler şifreli düdükleriyle trajedileri perdelerken
Dönüp bir köşeden ötede kaybolurken
Ben kayalarını denizin ahenkleştirdiği kıyılarda
Gerçeği koğaladım hayal meyal görünen kelimeler arkasında
Ve derken birden karaya sıçradım Ayasofya
Padişah türbeleriyle örtülmüş maskelenmiş şehzade mezarlarıyla
Kayboldu o deniz o kentle birlikte Rabbim bildir bana
olup biteni
O yeşil ötesi ışığı o güneşi tahlil eden su çizgisini
Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksın bitmez tükenmez suçlarına karşılık
Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlık
Serin ve kilim nakışlı kızıl gözlü dev bir cam gibi
Ve kılıcımın ucunda Ayasofya küçük bir bilya gibi
Uçuyorum göklerin kubbesine bir ikram gibi
Gök sofrasında bir çeşni bir garnitür gibi
Kalk ve kavra ruhum bir kadavra gibi solan bu göksel yapıyı
Bir kartal taşırken yere düşmüş
Ve kalakalmış kaldığı yerde
Sonra karanlıklardan çıkan kartallar tünemiş üstüne
Yemişler ötesini berisini
Ey kozmiğin kemirdiği bir kent gibi yükselen yapı
Ey Allaha açılan ve kapanan ulu kapı
Bir at gibi soluyorsun kulelerinle
Deniz öfkenin köpükleriyle benekli
Gel barışın köprüsü ol içimizde dışımızda
Yeniden sularından içelim kana kana
Savaşabilirim bugün bütün dünyayla
Gerekirse
Ruhumuzun susadığı hakikat olan
Evrensel İslam Barışının zaferi için
Aşk için Tanrı hakikati aşkı için
Göğe çıkan İsa yere insin diye
-Fazla çıkardılar göğe-
Gel ey Muhammed ve İsa hakikati
Burada sizi bekleyen bütün bir insanlık var
Bulutlar yaralı insanlar zehir saçan fırtınalar
Kara-düşünce fırtınalarıyla yüklü kurşun levha havaları
Savaşırım doğudan daha doğu
Doğrudan daha doğru olanı bulmak için
Zulme karşı savaşabilirim
İnsan başı yalnız Tanrı önünde eğilecektir
Ebedi hakikat budur
Bunun için savaşırım ben
Bunun için kanım helal olsun
Şehrimin altına özgür Tanrı aşkını yazmak
İstanbulu yeniden Tanrı şehri yapmak
Bunun için savaşırım ben
Servi için savaşırım çınar için savaşırım
Tozlanmamış gün doğuşu için
Yıldızlar geceleri yeniden görünsün diye
Tuz deniz damlasında gülsün
Çam denizle gülüşsün
Su tenimizle barışsın
Ruhumuzla ışısın diye
Savaşçıyım ben atalarım gibi
İstanbul için savaşırım
Bağdatın dervişlik ortağı
Şamın kılıç kardeşi
Olan İstanbul için
Benim güneşimden öteye kimse gidemez
Benim güneşimin üstüne doğmadığı yaşam yaşam değil
"Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır"
Gerçek özgürlüktür kölelik değil Allah'a kulluk
İstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü
Kıyamete kadar söylenecek türkü


Sezai Karakoç

Aytaşı isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 22.05.2014, 20:52   #2 (permalink)
Son/suz Söz,Öz/söz Olmalı!

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alın Yazısı Saati

Alıntılayamadım.
Her bir satırı manaya muktedir hisse dolu.
Paylaşan yüreğine şükranlar sevgili Amazonn.
Gerçek özgürlük Allah'ın kulu olabilmek.
Gerisi hikaye.

Muratt ve Aytaşı beğendi
__________________

Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan,
Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan,
Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun.

"Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere.
Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme."
Asrevya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 23.05.2014, 10:51   #3 (permalink)
Ne sana yar,
Ne sensiz bahtiyar oldum.

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alın Yazısı Saati

Müthiş bir şiir, daha önce okumamış olmanın eksikliğini hissettim.

Necip Fazıl üstadın sakaryaya yüklediği anlam ve misyonu, şair İstanbul ve Ayasofya'ya yüklemiş...

Nedense yer yer hep Üstaddan esintiler buldum şiirde. Keşke Allah'ın tanrılaştırıldığı dizeler olmasaydı, biliyorum niyetini ama yine de nedense hep hırpaladı kulağımı.

Paylaşım için teşekkürler @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL], ellerine, yüreğine sağlık, yine bir İstanbul şiiri paylaşmışsın

Asrevya ve Aytaşı beğendi
__________________
"SEN, AKLIM VE KALBİM ARASINDA KALAN, EN GÜZEL ÇARESİZLİĞİMSİN"

Sevmek, bazen vazgeçmeyi bilmektir.

Canımı canan dilerse, bil ki minnet canıma,
Can nedir ki, onu vermeyem cananıma

Bir destan yazar gibi durmadan gündüz gece,
Ben hep seni yazmışım yüreğime gizlice.

Muratt isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 23.05.2014, 10:59   #4 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alın Yazısı Saati

Alıntı:
Muratt Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Müthiş bir şiir, daha önce okumamış olmanın eksikliğini hissettim.

Necip Fazıl üstadın sakaryaya yüklediği anlam ve misyonu, şair İstanbul ve Ayasofya'ya yüklemiş...

Nedense yer yer hep Üstaddan esintiler buldum şiirde. Keşke Allah'ın tanrılaştırıldığı dizeler olmasaydı, biliyorum niyetini ama yine de nedense hep hırpaladı kulağımı.

Paylaşım için teşekkürler @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL], ellerine, yüreğine sağlık, yine bir İstanbul şiiri paylaşmışsın

Evet ,değistirecektim "Tanrı" kısımlarını.
Yalnız mümkün olmadı.
Ben de hoşlanmıyorum o hitaptan.
Biliyorsun,bile bile dile getiriyorsun.
Allah Allah

Şiir de kendimi buldum.Sanki benim için yazılmış dedim gördüğümde.
Ben de sizin gibi cok sevdim bu şiiri.
Cepten yaziyorum bu cevabi.
O yüzden ancak bu kadar yazabiliyorum.
Sizin ne yorumunuzu tam göremiyorum su an da.

Asrevya ve Muratt beğendi
Aytaşı isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 00:12