|
Aşk - Şiir Dünyası kategorisinde açılmış olan Gönderilmemiş Aşk Mektupları konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
07.06.2014, 03:10 | #11 (permalink) | |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Alıntı:
teşekkürler yorumun için
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! | |
07.06.2014, 03:11 | #12 (permalink) |
Root Administrator | Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Gönderilmemiş Aşk Mektupları basLik Ben BaşLiğa Göre dedim TombuLum rıca ederim |
07.06.2014, 03:12 | #13 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları KORKMA... Severek gidebilmek de erdemdir bence, sevmekten vazgeçip gidenlere bakarsan. Seni kötü anarak yürümemek için bütün çabam, elde bir sıcak anıyı tutma derdindeyim. Günahını kimsenin ödeyemeyeceği bir ayrılığı tartışmak zaman kaybıdır. Korkma ben, aklından sildikten sonra yüreğine söz dinletebilenlerdenim. İnsanın içi sızlıyor elbette, kolay mı alışılıyor ki başka bir tene? İlk günler geliyor aklıma, neyi seversin, nasıl öpersin diye meraklandığım anlar. Keşfetmenin zevkiyle karışırdı yabancılık ama gel şimdi bak, başladığımız yere döndük, yabancılaştık. Korkma, bir daha öğrenmeye gücü olmayanlardanım ben. Ayrılık acısı dediğin, güneş doğana kadar sürer. Bahsettiğim güneş gökyüzünde değil, yürekte olandır. Alışılır mutlaka yalnızlığa da, yeni sevdalara da, başka kolda uyumaya da, kimler nelere alışmadı ki? Bu gönül sancısı sonsuza dek süremeyecek ya! Sonra, hangi gece bitmemiş ki, ne kadar uzun sürse de! Korkma, ben karanlığa alışık olanlardanım. Sevişmelerimiz geliyor aklıma elimde değil. Saatler boyu nasıl seyrederdik birbirimizi? Sahi ya, insan neden uyuyan birini seyreder ki? Gözünün hareketlerinden, kirpiğinin oynamasından gördüğü rüyayı tahmin etmeye çalışmak, kendi uykundan vazgeçip, kolunu ağrıtarak yastığa dayanıp öylece yüzüne bakmak, aşkın göstergesi midir? Rüyalar alemindeyken seyrederek ezberlediğin yüzü, ayrıldıktan sonra görmek istememeye ne denir? Korkma, ben her zaman gözlerine içine bakabileceğim. Güvenmek için kaybettiğimiz zaman, aslında mutlu olacağımız anılar yaratmaktan çalınıyor. Aşık olmaktan korkuyoruz çünkü yara bantlarımız bitti kanayan yerlerimizi kapatacak. İncinmemek için sakladığımız kalbimizi, hiç olmayacak yerlerde ortaya koyuyoruz. Korkma, ben değmeyecek adamları önceden sezip, sevmeyenlerdenim. Şimdi, ayrılığın acısını dindirmeliyim içimde. Sarhoş olmalıyım bir akşam vakti. Sigaramın dumanından halka çıkarsa, senin düşündüğünü zannetmeliyim. Burnumun direği, yüreğimin içi sızladığında, deniz kenarına inip biraz gözyaşı dökmeliyim. Seni sevişlerini hayal etmeliyim uyumadan, birkaç kez öpmeliyim. Rüyalar görmeliyim, ter içinde uyanıp, seni merak etmeliyim. Olsun, ben aşkı acısıyla beraber sevenlerdenim. Bunu da aslanlar gibi çekmeliyim. Seni silik bir anıya dönüştürmeliyim içimde, sonra belki adını bile unutup gitmeliyim. Ama yapamam korkma, ben henüz ruhu o kadar kirlenmemişlerdenim….. *** miş li geçmiş zamanlarda bile görülmeyecek türdendi yazdıkların. ama ne var ki okumayı öğrenmiştim bir hata ile. çocukluğumdan yiteli de yıllar geçtiği için, "aşk"ın "mutlulukla" eş anlamlı olduğuna inanmıyordum. eş anlamlıyla zıt anlamlının eş anlamlı olması gibi birşey olması olurdu bu. neyse, şiir=acı yazacağım sana... bir adam, bir de kadın var şiirde.. bir sen, bir de ben yokum... uzun saçaların tellerine yazılmış bir öyküydü, elleri kadının saçlarında dolaşırdı adamın... o zaman kadın gözlerini adama çevirirdi. silahsız bir cesurluk vardı bakışlarında aşka dair. elleri hep kadının saçlarındaydı adamın, ama kadın varlıkla özlüyordu adamı... aşk gibi. şimdilerde böyle değil tabi! neyse... sana ait şeyleri bize ait olmadan yazmak zor oluyor. acaba bu yitişirimizden mi? zamanı, bizi, varlığı, birşeyleri bizden yani... nerde kalmıştım, aşk gibi bakıyordu kadın... bir emanet almıştı yüreğine, narin, hassas, ürkek... bu yüzden dikkatliydi.... bir başkasında görmüştü kadın bu emaneti, çok yakışmış demişti. ve almıştı kendine, hayır hayır isteyerek olmamıştı bu alışveriş. saçlarında bir el, gözlerinde aşk vardı! herhangi bir anda yitirmekten korktuğu... belki de yalandı... öylesine bir sancıydı! *** Dudaklarım kurumuş,içim yanıyor,suya hasret bir ot gibiyim.Yağmur olup yağıyorsun üzerime ve yeşerip,filizleniyorum sanki.Sonra güneş olup hayat veriyorsun bana,koku veriyorsun. Her şey seninle güzel. Hayat daha bir anlamlı artık. Doğan her yeni güne senle uyanıp günü yine senle sonlandırıyorum. Sensizliği düşünemiyorum bile. Yıllardır kış uykusunda olan bu yüreği uyandırdın gülüm. Şimdi bırakıp gidersen bir daha ve son defa kuruyacağım,dağılıp toz olacağım anlıyor musun?Çünkü senden sonra kimseler gelmeyecek,biliyorum.Kimseler çalmayacak kapımı.Gidersen beni bana mahkum edeceksin.Keşke ölsem diyeceğim ozaman keşke ölsem!! Şimdi sendeyim,seninleyim,seni yaşıyorum... Beni bana bırakma... Senden bir parçayım artık,belkide baştan başa sen oldum,farkında değilsin... Sen olduğun için mutluyum ve sen olduğun içinde istersen ben olmam.Hiç benim olma ama bırakma beni ne olur.... BENİ BANA BIRAKMA...!!!! *** Anlamını yitirmiş bir aşkın son çırpınışlarını izlemekte gözlerim Yaşama sebebimden Aşk’tan Ağlamalardan Beklemelerden İkili yalnızlıklardan Çaresizlikten… Senden, sebebi sen olan her şeyden vazgeçiyorum Gücüm kalmadı yoruldum, yorgun düştüm bu yanılmalardan Tükenmişliğimi, yok ettiklerini göremiyor musun? Üzüntüm senin sevincin mi oluyor çözemedim bir türlü Değişmişsindir sanıyorum her defasında Hesapsız açıyorum yüreğimi aşklara kapattım diye söz verdiğim halde Yeniden değer yaşamaya dedikçe değerimden oluyorum Yeminlerimi bozuyorum Sözlerimi yutuyorum Sen bana her gelişinde ben, biraz sen biraz yalan oluyorum… Kaç sayfaya bu bir başlangıç diye imza attım ben bile unuttum Bütün yanlışlarına kılıflar uydurdum,bir kısır döngünün içinde oyalandım durdum Anladım ki başlangıçlara değil,bir sona ihtiyacım var Kelimelerin gölgesinde kaleme hükmederek sana sesleniyorum Hep ben dinlerdim seni şimdi sıra sende. Dinle Gel-git’lerinde takındığım suskunluklar Avaz avaz çığlıklara dönüşüyor Korkuyordum ya her gidişinde Cesaret pelerinini giydim bu gece üstüme Gitsen de geri dönmesen de Bak söylüyorum işte Sensizlikten korkmuyorum Yoruldu artık bu yürek, düğüm düğüm oldu serzenişlerim Gitmeyi bilemedin madem, iyi dinle o zaman; Seviyorum demek, çocuk oyuncağı değil Sensiz yaşayamıyorum diyip, başka kollarda hayat aramak hiç değil Aşk ise yaşadığın duygunun adı; kirletmeye, kirletilmeye gelmez bunu bil Şayet seveceksen birini ya adam gibi sevmeyi dene Ya da ...!!! __________________ ***
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:13 | #14 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları ben degıl baskaları gonderememıs
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:16 | #15 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Bu gece aşkın sırrına kalem basıyorum. Kapatıp gözlerimin parantezini, dikkat tabelası asıyorum sözlerimin ünlemine. Ustabaşı hüznüme, üstü başı yırtık çırak oldu ellerim… Ellerime dokundu yüreğimdeki kederim… Cümlelerim teker teker nedamet oldu sensiz güncelerimde… Hiç ihanet etmedim yalnızlığıma, hiç vefasızlık etmedi yalnızlığım bana… Gururumun ölüm döşeğini sererken ayaklarına, suni teneffüsler yapardım umuduma… Yine kaybeden olurdum, yine kaybolan intihar boşluklarında… Tortulu bir yalnızlıkmış ayazıma düşen kar… Gün dönümlerinde keder tüten evlerin saçaklarından topladığım. Kederli bir şarkıymış adın, geceler boyu tersinden okunan, bestesiz sarkılar gibi söylenen… Aşk gibi birşey değilim ben! Sözüm uçar, yazım silinir, siluetim yanar hafızalarda… Bir bakışım kalır, keskin nişancı elinden, delip geçen hayatı… Acı´ya aç, hüzne muhtaç yüreğim kalır, aşkın kapalı kapılarında… Aşk gibi birşey değilim ben! Yapışmam duygunun en yoğunundan hayata… Sürgünü oldum sevdanın… Sığınmam pişmanlık taşan af kelimeleriyle sahte dünyaya… Sığınmam suskunluk biçilmiş sevdanın, dilsiz diliyle aşkın otağına… Aşk gibi birşey değilim ben! Kırdım kalemini sevdanın, yaktım gemisini aşkın. Ne gitmek vardır artık, ne dönmek sözümden… Batan son güneşimin son mirasıydı yalnızlık, anıt oldu hayata… Kanıt oldu yalnızlıklıktan ölen insanların yalnızlıklarına… Aşk gibi birşey değilim ben! Sözüm uçar, yazım silinir, yüzüm yanar aynalarda. Güneş yanığı ömrümle öderim borcumu hayata… Ben arabesk bir aşkla sevmiştim acıyı… İsyansız acılar biriktirip,imkansız aşklara, hasreti gömmüştüm kalbimin samanyoluna… Her yıldız kaydığında üşürdü gözlerim… Aşk gibi birşey değildim ben… Yakmazdı alevim, yanardım kendim… Her özlemde bir damla asardım kirpiğimin kimsesiz boşluğuna… Kirpiğimin boşluğundan bakardım sana… Yani özlemle, yani aşkla! Gittiğim med ve cezirlerde azığım olurdu ağzımdaki ahım… Seni her düşündüğümde acırdı yüreğimdeki boşluk, acırdım kendime… Yıkılırdı aşkın gök kubbesi üstüme… Benliğim, bencilliğim, yok olası gururum kaldıramazdı bu yükü, geceler boyu… Aşk gibi birşey değildim ben! Susardı dilimdeki boşluğun, susardım hep kendime… Dilim kelimelerle kekelerken, yüreğim özlemle taşarken susturucu takardım sesime… Yine taştı yüreğim, yine sıçradı özlemim bir kaç kelimeye… Aşk gibi birşey değildim ben… Her duygunun acıyla birleştiği kıyılardan bağlanırdım hayatın yaşamak limanına… Aşk acıya değdiği zaman aşık ederdi beni kendine… Hasretin gurbet elden dönmesini beklerdim hasretle. Aşk gibi birşey değildim ben… Kimsesiz bir çocuk gibi büyüttüm yalnızlığımı, sevda koydum göbek adını… Sevdamın gözü öyle karaydı ki,aklayamadı hiçbir gece, öyle sakladım ki seni içimdeki gölgelere, farketmedi varlığını hiç kimse, (BEN BİLE!) Aşk gibi birşey değildim ben! Uçardı sözüm, silinirdi yazım, yanardı yüzüm aynalarda… Sözüm uçtu, yazım silindi, yüzüm yandı sensiz aynalarda… Yazımda yazgımda sevdayaydı, sevdadandı… Kırıldı kalemi sevdanın, çok kırıldık bizde… Artık sukutun gizemli yamaçlarında gizleniyorum yazgıma, yani aşksızlığıma… Zifir bir cümle zannetsemde kendimi, aşk benim tahtımda gizli....... *** Ağlıyordu kadın!Başını yastığa gömmüş,sessiz sessiz ağlıyordu. Ama sessiz attığı bu çığlıklar,hunharca paramparça edilmiş kalbinin,kan sızan duvarlarına çarpıp,daha şiddetli,daha ürkütücü bir yankıyla geri dönüyordu beyninde. Duygularının bu denli ucuza harcanmasına,yıllardır vermeye çalıştığı sevginin ışığının,araya giren denli densiz gölgelerle lekelenmiş olmasına ağlıyordu. Ve bazı gerçekleri bu kadar geç görebilmiş olmanın verdiği üzüntüyle ağlıyordu. Şu an ki enkaz haliyle ona her ne kadar hayal gibi gelmiş olsada başaramayacağından korksa da zamanla kendisini çok daha iyi hissedeceğini de biliyordu. Okadar kolay silebilmişti ki adam onu!! Okadar kolay "Ne sen beni gör,ne de ben seni göreyim" diyebilmişti ki... İşte içinde bir yerlerde yüreğini parçalayan,kalbini kan revan içinde bırakan tavırda bu olmuştu.. Bu kadar kolay mıydı kapıyı çarpıp çıkmak. Bu kadar kolaymıydı tüm yaşananlara bir anda sırtını dönüp , hiç yoktu saymak?? Düşünüyordu da ne çok severdi adam "Bu aşkın nüshası rüzgarlarda,aslı bende kalacak" şarkısını.. Nasılda kendine mal ederdi kadın bu sözleri duyduğunda.. Ama şimdi düşünüyordu da,olmayan bir şeyin aslı nasıl kalabilirdi insanda??!!!! Kalması için ,muhafaza edilebilmesi için,önce var olması gerekmezmiydi? Peki bu adamda çoğaltıp çoğaltıp nüshalarını rüzgara salacağı sevginin aslı yoksa,kadın neden ve nasıl mal edebilirdi bu sözleri kendine?? Bu kadar mı yanlış anladı,bu kadar mı yanlış ulaştı sinyaller yüreğine?? Hayır! Adamın gözlerinde sevgiye dair izler yakaladığından fazlasıyla emindi. Bakışlarında,dokunuşunda bu sevginin kıpırtılarını hissettiğini biliyordu.. Peki bir halusinasyon muydu yaşadıkları? Böyle bir adam,böylesine sevgiyle bakan gözler hiç olmamıştı da hayalinde yarattığı bir kahramanın ardından mı dökülüyordu gözyaşları? Madem bu kadar emindi,madem bu kadar net hissedebilmişti de adam neden kabullenmiyordu sevgisini? Neden söylemiyordu hem öncesinde hem şimdi seviyor olduğunu? Neden korkuyordu? Tek bildiği şey, bu enkazı kaldırmanın zaman alacağı ve büyük ihtimalle de yardıma ihtiyac duyacağı gerçeğiydi.. İşte şimdi onu ve duygularını onaracak zamanın saati işlemeye başlamıştı bile.. Tik TAK TİK TAK... Ve her geçen dakika,her geçen saat,her geçen gün ile beraber,ağlamak için daha az gömüyordu başını yastığa.. İşte şimdi bildiği ama kabullendiği için içini daha az acıtan tek ve en büyük gerçek tüm çıplaklığı ile ortadaydı.. Eskiden "SEVDİĞİ ADAMIN" sevdiği ve söylediği şarkıda söylenenin aksine... BU aşkın ASLI RÜZGARLARA KARIŞIP GİTMİŞ,SADECE BİR NÜSHASI KALMIŞTI kadının yüreğinde.... *** sen su olmalısın sevgili… Sen bir denizsin ucu bucağı olmayan;kim bilir kaç aşkı yıpratmışsındır dalgalarında, kaç yüreği kabul etmeyip atmışsındır sahillerine… Ama yine de ; ben bir akarsuyum, kollarım hep sana çıkar ve kaybolmaya çalışırım senin içinde saniye saniye , dakika dakika ve damla damla.. İçine fazla girilmesini sevmezsin sen, derinlerine daldı mı bir insan, adamı kendinden edersin ve çekersin diplerine korkunç girdaplarının.. Sonra da bir ceset bırakırdın senden geriye bir de işe yaramayan ıslak gözler…. O kadar da kötü değilsindir aslında ; kalbinde yüzmeyi bilen biri olduktan sonra gösterirsin ona bütün güzelliklerini , içindeki bütün renkleri , içindeki başka bir hayatı ve de en önemlisi özelini, saklını, kıymetlini gösterirsin ona;en diplerinde sakladığın küçük inci tanelerini… İşte bu yüzden…. SEN SU OLMALISIN SEVGİLİ… *** Yalnız Aşık Ya da Aşk Yalnız.. Tam sana geliyordum ki, yol bitti bugün. Bildiğim tüm adresler yanılttı beni. Ne yöne gitsem bir çıkmaz sokak, her çıkmaz da ayrı bir azap... El ele tutuştum hüzünlerle, yine de yalnızlıktan bir adım öte gidemedim. Hasretindeyim ben dayanılmaz hallerle... Ne bir ses ne de haber Gelmiyor artık senden Öylece kala kaldım da Deli hasretimle ben. Eskittim, evet evet eskittim ruhuma acı veren ne varsa. Lakin kullanılmışlık daha çok sahiplenmemi sağladı bu ağrılı duyguları. Senli anlar lazımdı ayrılıklardan öte. Denizi kucaklayıp, damlacıklarını yanaklarıma sürdüğüm masalını anlattım, göz yaşlarımı soranlara. Avunulacak bir yanı yoktu halimin, acınılacak da... Bu hali perişanlıkta öylece daldım... Bir yabancı selamın ile Hüzünlere daldım Kendi ellerimle ben, Beni kederlere saldım. Oysa bilmeyenlerce aşkı, küçücüktü ağrılarım, ağırlıklarım. "Avuç içine ancak sığacak şeyleri dert etme" derlerdi bilmeyenler seni. İşte o zaman anlardım, unutmaşlardı senin ne demek olduğunu içimde. Anlamalarını da beklemezdim zaten, başımı öne eğip, elimi yumruk yapardım. Yürekler; avuçlar, sıkılan yumruklar kadardı ya hani... O başı boş cümle kulaklarımda çınlardı: "Avuç içine ancak sığacak şeyleri dert etme..." İşte o an daha çok taşardı yüreğimden ağrılarım. Daha çok çoğalırdı yokluğun. Hiç bir neden durdurumazdı fırtınalarımı. Sımsıkı sarıldım sen sandığım siluetlere. Sonunda bir oyuncak Kara sevda aldım senden Yani değişmedim hala biraz çocuk kaldım. Bu yorgunluk ve yoklukl gittiğin yolu bilmeksizin, ayak izlerini sürmeksizin yolculuklarına çıktım bugün. Ne sesini duyabildim, ne haberini alabildim. Uçan bir kuşun izinden, hazan geldi yine bugün. Kim bilir hangi bahara erteleniyor vuslat. Şimdi gel de gülebil biraz... Ya da gülü bil... "Yok öyle el gibi soğuk durma gül biraz sana gülmeler yaraşır Yok öyle güz gibi soğuk olma güz ayrılık taşır." Mısraları geldi dilimin ucuna... Dudaklarım mırıldanmaksızın vazgeçtim. Ne ayrılığından bahsediyorum diye sordum kendime. Tek kişilik bir aşkta, ayrılık olur mu yar? *** Her zamankinden daha bi "Ayrılık"... Her zamankinden daha bi "Özlem" dökülüyor dilimizin ucundan.. . . Sen bir masalın şımarık kahramanısın sadece .. Okundukça varsındüşlendikçe gerçeksin.. Sonrası yok.. Sonrası terkediş ve dönüş arasında sıkışmış hüzünlü bir bakış.. Geç kalmış olmanın verdiği bir pişmanlık.. Ve sızlayan bir eski yara.. ... Sonran yok artık..Dön ve git... Giderken yüzünü yüzümden çek .. "Güle güle" havasında olan dokunuşunu tenimden sök.. Bir de gölgeni yakan adımlarının izlerini de al .. Ve geldiğin gibi yine git.. Ardından; Her zamankinden biraz daha tutuşur bakışlarım.. Biraz daha küllenir sol yanım.. Belki biraz daha boş kalır ellerimdaha da soğur avuçlarım.. Benle beraber buralar da öylece kalır..Donuk ve boş.. Ama; Sen yine de yürek şehrimin sokaklarından akıp git.. Karış karanlığa.. Bir ben bir de ay şahit olsun gidişine.. Her zamankinden biraz daha fazla gömeyim ikimizi geceye ... ... Esas oğlan içine akıtır yaşlarınıbelli edemez.. Esas kadın gurur yapardönüp ardına bakamaz.. Biliyordu ikisi de; Tenleri ayrı koksadayürekleri beraber çarpıyordu her zaman.. Ve biliyordu ikisi de; Dillerinin ucunda ıslanan kelimeleri bir sıksalar.. "Seni seviyorum"lar dökülürdü yere damla damla.. Oysa şimdi; Her zamankinden daha bi "Ayrılık"... Her zamankinden daha bi "Özlem" dökülüyor kalemin ucundan __________________ Üstüme düşmeden sevdim seni haddim olmadan Sevdim sen hiç bilmedin… Gözlerini bulamadım belki geceleri Belki kulaklarına fısıldayamadım sen dolu şiirleri Bir simidi gazozla paylaşmadık belki Bir filmi izlerken beraber ağlamadık ya da Sana hasretlerimi giderecek mektuplarını almadım Keşkelere bağladığımız umutlarımız olmadı Sen kaçaktın belki aşka Ve ya ben yeniktim sevdaya… Ben seni hiç köşe başlarında beklemedim Dalgaları dinlemedim senle Ve yıldızları saymadık gökyüzüne bakıp Biz senle hiç hayal kurmadık Hep ordaydın yoksa sen bilmiyordun Şimdi vurulmuştur aşk sol tarafından Senden benden kopartılmıştır. Sevmek günah sayılmıştır bize Benim sende hiç olamadığım kadar sen düşsün sözlerime Ve bir gece gökyüzüne baktığında anmayacağını bildiğim halde ismimi Ben sana parlayacağım Sen bir dilek tutacaksın ben senin için kayacağım… Ben senin hiçbir şeyimdim Sen bende çok şeydin… *** Hayatın anahtarı kendimi keşfetmemde sanki! Kendimi keşfetmem de hayatın ta kendisi. İçimde dolaşıp duran harfler var. Kelimeler ve cümleler var yakalayamadığım. Bir türlü bir araya gelemeyen, ama var olduğunu hep bildiğim. Olduğum bir ben var. Olmak istediğim bir ben daha var. Bir kıyı var, uzak mı yakın mı bilemediğim. Huzur ve sükuneti bulurum sandığım. Farklı pencereler, bakamadığım. Uzak ülkeler kadar uzak bir ben var. Aynadaki kadar yakın bir ben daha. Bir çocuk var yine içimde oradan oraya koşturan ve bir ihtiyar derin çizgileriyle geriye bakan. Saklambaç oynayan dünyalar içimde, sobeleyemediğim. Aralayamadığım kapılar, bulamadığım anahtarlar, açamadığım kilitler var yine. Mavi ve beyaz çoğu zaman. Özgür ve temiz. Biri deniz, bir beyaz bir martı. Yağmurun ardından nefis bir toprak kokusu içime çektiğim. Hayatla ölüm arasında kısacık, incecik bir çizgi var çözemediğim. İçimde, içimi anlatan bir kilim var dilini sökemediğim. Balonlar var rengarenk, bilerek ipini bıraktığım. Uçurtmalar var kocaman enginlere saldığım. Oyuncaklar sonradan bulduğum. Ve kuşlar salıverdiğim. Aydede var ucunda sallandığım. Papatya tarlaları, içinde kaybolduğum. Bir gül bahçesi var içinden geçtiğim. İçimde dolaşıp duran harfler var. Kelimeler ve cümleler de. Doğru yerde bir virgül, yanlış yerde bir nokta var. Soru işaretlerinin yağmuru, ünlemlerin şaşkınlığı var. Satır başları ve araları. Yapısına uymayan, yarım kalmış cümlelerim var bir yerlerde, var olduğunu hep bildiğim. Mektuplar var henüz yazılmamış. Korkular var yine içimde yapışkan ve soğuk. Olduğum bir ben var. Olmak istediğim bir ben daha var. Ümitlerim var gökkuşağının arkasında. Filize dönmüş tohumlar. Günü karşılayan, geceye karışan. Yıldızlar kadar uzak, rüzgarlar kadar özgür ve dün kadar yorgun. Manzaralar var, seyretmeye doyamadığım. Kayıplarım var tutamadığım. Okyanus derinliklerine dağların zirvelerine yolculuklarım, küçük mağaralara kaçışlarım. İçimde dolaşıp duran harfler var. Kelimeler ve cümleler var yakalayamadığım. Bir türlü bir araya gelemeyen, ama var olduğunu hep bildiğim... __________________ Yangınımı körüklüyor sinsice esen yel iki çatık kaşın arasında birleşiyor gök ile yer sarsılırken kalbimin en kuytu yerinde ben kendime yabancı, kendime uzak ölüyormuşum gibi derinde zemherinin vardiyasındayım üşüyorum yürek avlusunda yalnız şafaklar söktürüyorum vurgunlar yiyorum hesapsız kaçışım yok, her yer labirent her yönüm kapalı çıkmaz yol uzanıyor göğsüme eli hançerli görünmeyen kol dokunduğu her yanım acıyor bir hayalı ısıtıyorum avuçlarımda, hayaller flu beynim sancıyor yok sayılıyorum hayatın esamesinde ve kendimi arıyorum gecenin buruk sesinde sıkışıyorum iki dudak arasında tunçtan heykeller gibiyim ruhu çalınmış ve ıssız nasibime düşen kaderimden bir hayat ki yaşıyorum bedenimde cansız aramayın izim yok benim parmak uçlarımı yaktım şiirleri atarken kor ateşe kırmızıya dönerken yüzü satırlarda bıraktım alev alev yanan gündüzü __________________ Sen Fotografta Ölecek Kadar Çirkindin Beynime uygulanan bir elektroşok. Soğuk duşun her kabarcığıher kabarcığın kalıtsallığı İzdüşümüm İzlerimdüşlerim düşüşlerim dizlerim. Saat farkına inat doğurduğum kendimi saran meridyenlerim. Evlatlarım bacaklarımdan akan Tanrı’nın gözyaşları. Biraz sonra bir arada diyebileceğim anlamsızlığım. İçsel olarak anlam veremediğim kendimi büründürdüğüm maskeler aynalar Hepimizin aynısı değil mi aynalarımız derken kırılan aynılığımız. Bir fotoğraftaki bir kadın. Herhangi her kadın gibi yeterince yeterlice yetileriyle bir kadın. Kadarım kadar bir kadın. Kalmışlığım kadar bir kadın Bir sözcüğe yakışacak ve defalarca Tanımadan Suratına Suratsızlığına Çirkinliğine Güzelleşmeye yüz tutmuş gülümsemesine Kadınlığından arta kalanlarına Benliğinde benden çaldıklarında benden düşürdüklerinde Bunların hiçbirini bilmeden bir anda Kayıplardan yorulmuş koşamayan insanların insansı duygularına değer vermeyi sırf insanların aynı sonbaharı yaşadığı için mevsimlere kendince isimler veren –mesela sonbahar ayının Lal anlamına gelmesi-kendince bu dünyanın kendiliğinde kendi delilik sınırlarının insanlar tarafından değil de kendi arzına ulaşmaya çalıştığındaki düşük kırıklarında kendine hemzemin bir adamın yükseltisinde uçmaya çalışan bir bilyenin ağırlığına bakarak onu güneş zanneden bir çocuksallığın yaratılmışlığıyken ve bu cümlenin sırf kendini bir şeye benzetememesi ve benzemeyen kendine benzer olduklarını duyduğubir şeye benzemeyenlerin olmuşluğunu duymasındaki sancıyı anlatmak isterken Tekrar etmem gerekirse Bunların hiçbirini bilmeden bir anda Bir cesede hayran olabilir miydin? Fotoğraflar her zaman ölü bir anıyı hatırlatmada kullanıldığından Sen de benim ölülerime dakikalarca bakıp anmak ister miydin? Ben de birkaç kere öldüm ölü suratımdaki gülümsemeyi bazıları sevdi bazıları sevimsiz dedi. Ben fotoğraflarımı hep harflerimle çekmek isterdim. Fotoğraf çekmeyi bilmem. Ölüleri severim bir işe yaramazlar bir çok hayaliyle toprakta kemirirler yağmur sonrası gelen kutsal kokuyu. Ve sen de Ve ben de Ve ile başlayan ve mutlaka bir kişiye ait olmuş olan diğer karşıdan bakılan cümleler gibi Ve sen de o kokuyu sevdim. Kuru bir yaprağı yiyen bir yağmurun yürüyerek ki genelde birbirlerine çarpmadan yürürler bu toprak yolculuğunda bıraktığı aslında kendini intiharın eşiğe getirip sırf birkaç kişiye bir şeyler bırakmak için öldürdüğü zannedilen aslında o buharken mutlu olabilen geveze damlanın bende unuttuğu bir Lal’di içime çekip tat alamadıklarım. Sen de koklar mısın? Bir sonbahar bir koku üzerine tartışmak isterim. Konu tat ile başlayıptatsızlık çıkmasına kadar getirmeliyim sırf çirkinim diye tat alamadığı söylemek isterim. Ben bir böceğim bir kaybetmiş yeterince özgüvenli bir maske ile sana konuşmalıyım. Bir formül içinde ölümüm izletmeliyim birkaç kitap arasında eskiliğini hissetmeliyim. Aynanın kırılış öyküsünde aslında aynanın hiç kırılmadığını sadece bize bir yansımanın olmadığında nasıl dehşete kapıldığımızı aynadaki parçalı koyuluklu yansımamızdan nasıl tiksindiğimizi güzelliğimizin bu dünyanın bir yansımasındaki herhangi bir adamın kirpiklerindeki kesiklerden anlaşılması gerektiğini ya da bir kadının aynaya aynalık yapmasındaki durumu özetleyen bir yazının noktasını koyması gibi değil mi? Ölüm bu değil mi? Yaşamın sol çaprazından doğan güneşin yeterince ansız doğması gerektiği bu değil mi? Seni tanımam bir gereksizlik değil mi? Korkularım korkaklıklarım baktığım anlardaki bir ölünün anısı ile konuşmamın senin sırf benim gibi yaşadığını anlatan mitoslardan dolayı senin de benim gibi aciz olduğun için acıdığımı anlamanın bu kadar zor bir yaş-lantı olduğunu anlayabilir misin? Bu yazının aslında bir iç titremesinden doğduğunu İçimi titreten varlığına saygımla Ya da Bu kadın benim ölümüm baksana ellerimizi oluşturan damarlarımızın kabarıklığı bile aynı. Cümlelerini kurduğum bir ölünü nhangi çağda hangi sıkıştırılmış bedende kendi bedenine aykırılığını birbirimize birden bire bir olmayı bile hayal etmezken bir kavramının sırf rakam ya da bir çokluk-teklik ifadesinden bambaşka bir “Bir” lik olduğunu anlatmak için kaç aynı cümle kullanacağımı anımsamamdaki karmaştırdığım rastlantısal harfler değil mi? Bak artık bir ölünün yakılmış küllerini kitaplarımın arasına serpip kokladım. Baksende öldün artık. Bugün birkaç saat önce doğdun. Ben aynalarda küller yaktım sırf kırılmasın diye birkaç kurumuş yaprağın toprak tonluluğu. Fotoğraftaki kadın. Bugün öldün. Korkarım öldükten sonra doğanlardan. Mucizeye inanırım fakat canım acıdı. Tanrı çocukları sevmiyor. Ben bilyelerimle dua ederim hep halen. Hali hazırda sende bir ölüyken. Birkaç kere söyleyeyim. Sen ölü olduğun için seni seviyorum. Birimizin doğumu diğerimizin ölümü. Ben çirkin sen benden daha çirkin. Bir dünya bile yaratmayalım sırf bizim çirkinliğimiz için. Tanrı olur musun? Yaratabilir misin benim kadar çirkin koyu bir yaratığı. Ben yeterince köle olabilir miyim? Lal mevsimler arasında bir sahte görüntü olabilir mi? Bir fotoğrafın bir adama yazdırdığı bir yazı hangi gözlerin yorulmasına değecek Kadar Değerli Olabilir ki? Ben hayal ettimsen yeterince öldün. Yeter. Artık ölüler ile konuşmak istemiyorum. Sözler değil eylem Artık yazmayacağım… __________________
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:18 | #16 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları KAVUŞAMASAK DA SEVMEYİ BİLDİK BİZ Seninle hiç aynı sokaklarda gezmedik aynı havayı tenefüs etmedik Kavuşamasak da Sevmeyi Bildik Biz ama hep aynı düşlerdeydik aynı sevgiyi taşıdık kalbimizde herkez göçtü bir biz göçemedik gidemedik yabancı yüreklerin arasında hep yanlız kaldık savaştık öylesine çıkarsız yapayanlız inandığımiz tek şey sevgimiz adı kavuşmak olmasa bile o sevgi oldu tek inancımız doğru dürüst hayal bile kuramadık keşkelerin arasında kaybolurken günler karanlık geceler zindan her sabaha yanlız uyandık şikayetmiz olmadı hiç boyun büküp uzaktan sevmeyi bildik arada bir haber alıp birbirimizden iyi olmamıza biraz olsun sevindik ama hep hasret besledik içimizde sen ayrı dünyada ben ayrı dünyada kavuşmak gözyaşı oldu gözlerimizde ağladıkça kavuşamadık kavuşmak istedikçe ağladık şiirlerle avuttuk kendimizi gizli mesajlar yazdık okur anlar diye sustuk eller konuştu biz konuşamadık anlatamadık yüreğimizdeki sevgimizi susmalıydık.. susuyorduk değiştiremezdik kader yazımızı bir gün gülsekte ikinci gun tutamadık gözyaşımızı ağladık ağlamalıydık bir bedende bir kalp dindiremedik yürek sızımızı.. değiştiremedik kader yazımızı severek kucakladık aşk sızımızı yazsakda onca yanlızlığımızı bir sen anlarsın beni birde ben anlarım seni başka kimse anlayamaz bizi.. __________________
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:20 | #17 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Erkeğin-Kadınına yazdığı mektuplar... Kadınım, Gün aşırı intiharlarının sonu olacak yazacaklarım ve bildiğini bilmekse benim sonum. Seni kaybetmeyi göze alarak işte itiraf ediyorum… Ben cesaretsizim, korkağım ve dibine kadar aşığım… Bir keresinde bana “Beni sevdiğini söylesen çıban mı çıkar dilinde?” demiştin. Ah, içimdeki yalancı adam “evet” demişti sana kadınım, ben dememiştim. “Çıkarsa yüreğinde çıkar çıban, o da sevdiğini söyleyemediğinden” demiştin. Yüreğimdeki çıbanı sana emanet edip, gideceğim, kanattıkça sana aşkımı anlatacak. Sana kanamadan, sana doyamadan, ardımda cevapsız sorularla, kanı pıhtılaşmaz yaralarımla sol yanımda, gideceğim Kadınım… Kadınım, hayatımı anlamlandıranım, hayatını alt üst ettiğim yetmiyormuş gibi itiraflarımla baş başa koyup seni, gitmeye hazırlanıyorum. Kalamam… Daha da kötüsü neden kalamadığımı anlatamam… Biriktirdiğim tüm cesaretimle içimde senden habersiz büyüttüklerimi ve bir sır gibi sakladığım tüm gerçekleri söylemeye karar verdim. Lakin yüzüne değince gözlerim biliyordum yine susacaktım, o bana benzemeyen adam olacaktım, bu yüzden ilk kez sana yazmayı deniyorum. Okurken yüzünde belirecek kıvrımları şimdiden görebiliyorum, tüm ifadelerin hızla karışacak birbirine… Yüzündeki o tarifsiz masumiyeti bir yana atıp, kızmak isteyip de kızamadığın her anın acısını çıkaracaksın. Pişman değilim dediğin her an için pişmanlık duyacaksın belki, belki ağlayacaksın… Ağlamayı yasak etmiştim sana, bozuyorum. Dilediğince ağla kadınım. Ağlayamadığın tüm anlar için bir bir ağla, sen bilmeyeceksin ama ben de ağlıyor olacağım. Ve kadınım, ilk kez ağlarken utanmayacağım. Biliyorum üşüyeceksin, ama alışacaksın, hayata karışacaksın ve günün birinde hak ettiğin adam gibi “adam”ı bulacaksın. Sevdiğim, sevdiğimi söyleyemediğim… Sana söyleyemediğim öyle çok şey var ki… Kumsaldaki tüm taşları denize atmaya çalışan yarım akıllı bir çocuk gibi telaşlıyım. Ve biliyorum ardımda suya değmeyecek binlerce taş, söylenmemiş binlerce söz ile zamansız gitmiş olacağım. Sen bunları her şey gibi çok sonra öğreneceksin. ………………………….. Cesaretsizim, korkağım, dibine kadar aşığım ve bir de beceriksizim kadınım… Denedim ama yazamadım. __________________ Kadınım, İçimdeki telaşın farkına vardın. Artık oyalanmamalıyım. Şimdi durursam, bir daha gidemem. Caymadan gitmeliyim, ertelememeliyim. Gideceğimi hissetmişsin gibi daha sıkı sarılıyorsun bana. Dün gece uyandığımda yüzümdeydi gözlerin, beni izliyordun. Böylesine korkak, böylesine cesaretsiz, böyle çekilmez bir adamı nasıl seviyorsun, anlayamıyorum. Dokunmaya bile kıyamazken, nasıl böyle hoyrat davranabiliyorum sana! Kendime bazen şaşıyorum! Durumu daha da zorlaştırmadan gideceğim… Kasım bitmeden… Vazgeçmeden. Bu gece yağmur yağarsa gideceğim. Sokaklarda kaybolmuş bir çocuk gibi ağlaya ağlaya yürüyeceğim. Saçlarımı yağmur, yüzümü yaşlarım ıslatacak, sen beni hiç öyle görmedin, görmeyeceksin. Yağmur camlarımı kıracak, git diyor bu şehirden, sevdiğini söyleyemediğin kadını bırakıp ardında düş yollara… Gitmekten ve sevmekten vazgeçmeden git diyor… Elveda kadınım, yüreğim dayanmıyor artık, sevgini taşıyamıyor bu geniş bedenim, gidiyorum! Bir kadını bunca çok severken sevgisinden korkup, kaçan bir adama yakışanı yapıyorum, kaçıyorum! İç savaşlarımdan çok yara aldım, kaybedecek bir “sen”im kaldı, onu da kaybetmeyi kaldırmaz yüreğim. Şimdi sen sağ kal, farz et ki, ben zamansız toprak altına girmiş bir şehidim! Elveda Kadınım, elveda sevdiğim!... Yanındayken nasıl sevdiysem seni uzağında da öyle seveceğim… Dişlerimi sıkarak, nefesimi tutarak, için için yanarak seveceğim Kadınım seni… Hiç bilmediğin gibi… Hiç bilemeyeceğin gibi! __________________ Kadınım, Yanı başındayken özlediğim, gitmekle hata mı ettim(?)… Şimdi adını bilmediğim bir şehirdeyim. Adımlarının izi yok kaldırımlarında, hiçbir arabanın camında adım yok, adın yok… Hava ayaz, saçların nasılda uçuşuyordur kışa inat bahar kelebekleri gibi… Ben de yokum, üşüyorsundur şimdi… Ah, en çok üşüyenim, yağmuru bol uzakların hüzün kokan çiçeği, çiçeğim… Kokunu çok özledim. Ellerim titriyor, içimde bir yerlerde çınarlar devriliyor, bir bir yanıyor ormanlarım, can veriyor içimdeki vahşi hayvanlar… Sarsılıyor omuzlarım, hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Elimde kalan terinle teninin, okyanus akıtıyorum. Sandığımdan da azmış gücüm, direncim… Kadınım tuzumla batıyorum, boğuluyorum. Oysa sen beni hiç boğulurken görmedin, düşleyemezsin. Tenini nasıl özledim kadınım, bilemezsin. Şimdi ben uzaklarda, bilmediğim şehirlerde bilmediğim yüzlere seni anlatıyorum, sana söyleyemediğim sevgimi bir küfür gibi ağzıma doldurup, gördüğüm her yüze tükürüyorum. Uyuyunca çabuk geçiyor zaman… Uyanır uyanmaz kâbusa dönüyor hayat… Yoksun sen kadınım, çocuk inadı uykusuzluklarımla baş başayım… … şimdi hayat da kurduğun cümleler gibi hep eksik, hep yarım… Ah, eksik yanım, diğer yarım, Kadınım… Dilimde adınla ıslanıyor her cümle, anılardan bozma yırtık bir battaniyeyle ısınmaya çalışıyor aciz bedenim ama nafile… Kadınım, özledim….sessizliğini bile! Dilimdeki mağarada yankılanıyor adın… Sana susadım kadınım, çok susadım!... (…) Bu şehri de işgal etti özlemimle yalnızlığım… Tenha sokakların sıvasız duvarlarında bile senin adın, ben yazdım… Yaktığım ağıtlar bu şehrin de iklimini bozdu, yanılıp göçmen kuşlar geliyor buralara, bir bir ölüyorlar, gitmem lazım. Kokun rüzgâr kılığında sızıyor odama, belli ki senden yeterince uzaklaşamadım diyorum kendi kendime. Kaç şehir girdi aramıza, kaç zaman uzandı tuzak mezarlara, kaç ömür yaşlandım, yine de senden uzaklaşamadım! Hala korkuyorum “yol yakın, dön” derim kendime diye… Uzaklara, daha uzaklara gitmem lazım… Bu şehri de işgal etti özlem erlerim, vurulmadan, özlemine şehit düşmeden kaçmam lazım. Gitmeliyim, yokluğuna yenik düşmeden, Aralık bitmeden… __________________ Kadınım, Sensiz tüm şehirlerde sığıntı bu bedenim, eğreti yatıyorum uyku düşmanı yataklarda… Kaç şehir gezdim, senden uzak kaç gece geçirdim, sensiz geceleri saymayı da bıraktım artık, sensizliğe sövmeyi de! Gittiğim her şehrin gecesinin ırzına geçtim. Hüzne gebe artık sensiz adım attığım her şehrin gecesi… İkimizin dokunamadığı her coğrafyada tüm geceler zifir karası bebelerini doğuruyor yetim yalnızlığımın. Doğum sancılarında yankılanıyor senin adın, sağır oluyorum! Duyduğum tek şey yankısı adının… Kadınım, adını sevdiğim, sevdiğimi söyleyemediğim, şimdi halimi görsen ne çok şaşardın! Kuyruğunu yakalamaya çalışan bir kediden çok kuyruğu gibiyim bir kedinin… Yaklaştıkça kendime, yakalanmamak için saklandığım içimdeki “sen”e, dönüp duruyorum… Kısır bir döngüye hapsoluyorum. Ne kadar kaçarsam senden, o kadar yakın duruyorsun bana sen! Benim gitmemle olmuyor, sök kendini içimden sen git! Git…! Artık sana yazmayacağım! Sensiz uykuya uzanıyorum, bir daha uyanmamak umuduyla! Seni hep çok sevdim… Elveda Kadınım, elveda sevdiğimi söyleyemediğim… Bu kez bu son veda… Elveda. __________________ kadınım Ve işte yine; telefon çalıyor kelimeleri, sessizlik çoğalıyor... Bir elimle ahizeyi kulağıma dayıyorum ve diğer elimle namluyu şakağıma. Sesinin dalgalanışını dinliyorum bir süre. Sorular soruyor. Ağzımdan çıkan kelimeler hiç olmadığı kadar emanet geliyor ve almak istediği cevaplar asla vermek istediğim gibi olmuyor. “Mektubumu aldın mı” diyorum “Evet” diyor “İçime yapışan bütün hisleri yazmaya çalıştım oraya ama yaşananlar kağıtlara sığmıyor” “Okudum” diyor. ”hepsini aralıksız okudum, gene saçmalamışsın.” “Hayır “ diyorum “Saçmalamadım ama okumanın, senin için sadece harfleri sıraya koymak olduğunu unutmuştum.” Yüzünün ani değişen çizgilerini göremiyorum ama sanırım sinirleniyor. Bağırmaya başlıyor, dokunduğunu eritiyor, deniz ortasından yırtılıyor . Suratıma kapatıyor telefonu. Pek şaşırtmıyor bu beni ama içimde bir çarpışma başlıyor, ani ve saldırgan. Öfkemi yerine oturtamıyorum. Büyük bir alev gibi gölgeleniyor odanın içinde. Alevlerin karanlık sessizliği sakinleştiriyor ruhumu ve düşünceli bir tavır takınıyorum kendime. Hatalar yaptım mı...? Şüphesiz... Kılıçlarımız çarpıştı kıvılcım, kan ve ter içinde. Ruhani kılıçlar daha çok acıtır bedeni, yeterince derine saplandığında. Elimdeki kılıcın üzerindeki izlere bakıyorum. Çentik çentik her yanı, lekeli, uzun süren savaşlardan çıktığı belli. Yine de unuttuğum birşeyler olmalı; Hayaller yok, düşler kayıp Ve ne kadar denesemde bulamıyorum. İç hesaplaşmalarımda açık var; Yaşanan hayatların işlevsiz bir yanı var... __________________ söyLeSene kadınım, unuttun mu bu deLi adamı ? Bir qece aniden verdiqim bir kararLa ve sana qöre yarqısız infazLarLa qiderken bırakıp seni uzakLara; içimde bir yerLerde beni unutacaqın korkusunu ta$ıdıqını hiç dü$ünmemi$tim yüreqimin.. $imdi kar$ıma dikiLen unutuLma korkusunun e$Liqinde qeLiyor o qüzeL qözLerin akLıma.. Yüreqine ba$ka birinin dokunabiLme ihtimaLi yanqın yerine çevirirken tüm benLiqimi, beLLi beLirsiz sesLeni$Lerim ba$Lıyor sana.. SessizLik, karanLık,korkuLar ve sen...Ve ben...Ve de biz... Yar ü$ümekteyim sensiz... SessizLik qecenin bir yarısı sensizLik oLup döküLüyor kar$ıma bir anda ve ansızın tek bir damLa qözya$ı süzüLüyor yanaqıma. Kendinden biLe habersiz, ziyaretime qeLdiqin qeceLere inat donup kaLıyor dudaqımın kenarında derken sebepsiz. Ah yar ne çok özLemi$im seni öpmeyi oysa ; Oysa sana sarıLmak nasıL da özLem oLup daqLamı$ yüreqimin dört bir yanını ansızın da ince bir sızı oLup yerLe$mi$ benLiqime böyLe... SessizLiqe esir dü$mü$ yüreqim aLev aLıyor $imdi ve bizi yok eden benLiqimize kanıp siLiyor soL eLim, dudaqımın ucunda akmamak için çaba sarf eden o damLayı sebepsiz.. KaLbimin derinLikLerinde senLe doLu bir fırtınanın tam ortasında, kendi kendini anLayamayan benLiqim qidi$ini anLamLandırmaya çaLı$ırken daha çok acıyor sevqiLi! Dü$ünürken seni... Dü$ünürken sensizLiqi... Bir titreme aLıyor kaLbimi... Ü$üyorum yar... SensizLik var qecede Ve içine dü$tüqüm sessizLik kanımı donduruyor yine... Yar yüreqim çok ü$üyor... Korkuyorum derken,sen yoksun ya hani,hani sensizim ya ; yüreqine sakLadıqın ve benim biLmediqim sebepLer yüzünden.. Yoksun ya hani sevqiLi ve hani qittin ya nedensiz... KaranLıkta kaLmı$ ve son kibrit eLinde bekLeyen bir çocuk misaLi; sana dair oLanLarı yitirmemek için yakamıyorum o son kibriti... BekLiyorum çaresiz ve bekLiyorum haLa son bir umut ; eLimde yakmamak için uqra$ verdiqim kibritLe karanLıqın orta yerinde seni... Bir yandan da korkuyorum,çok korkuyorum sevqiLi... KorkuLarımdan qizLeyip kendimi yada kendimden qizLeyip korkuLarımı; dü$ürürüm teLa$ıyLa yüreqimin en içine sakLıyorum sevdamı. Ah yar... Sen... Sen,hayatımın tam ortasında duran en qizLi ve dokunuLmaz oLandın oysa... DokunuLmazLıqın sevdamdandı,qizLiLiqin a$kımdan... Giderken sen, ben bakakaLmı$tım ardından... Sen qiderken yanımdan usuLca, tek bir peki çıkmı$tı hatırLıyor musun aqzımdan? Oysa ne çok baqırmak istemi$tim, ne çok istemi$tim duyurmayı sana yüreqimi... Her adımına bir qitme sıqdırmı$tım sevqiLi ve birer damLa qözya$ı her harfinde sakLı.. Her eLvedanda bir seviyorum ve harfLerince yürek kırqınLıqı... SöyLeyemedikLerim yüreqimde ve bir pekiye kaLakaLdı arkandan bakarken benLiqim çaresizce. Korkuyorum yar... Çok korkuyorum... İyice sensiz kaLmı$Lıqım ürkütüyor beni... Ya unutursan beni, Ya unutmama izin verirsen seni... SessizLik, karanLık,korkuLar ve sen...Ve ben...Ve de biz... Yar ü$ümekteyim sensiz... söyLesene kadınım ; unuttun mu anSızın kar$ına çıkıp, bir anda biLinmezLiqe karı$an bu hoyrat yüreqimi.. ? yüreqine dokundumu bendEn ba$ka biriLeri ? söyLesene kadınım ; unuttun mu iLmek iLmek yüreqine i$Lediqim adımı.. ? zamanLardan neydi cıktıqında kar$ıma , ya da hanqi aSırda sevmi$tim ben seni ? seni ne zaman tanımı$tım ve hanqi anda kaLmı$tı bakarken duyduqumuz mutLuLuk caqı ? bana sakın , unuttun mu diye SORMA ! __________________
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:23 | #18 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Ne zaman susasam sevgiye aşka Seni yad ederim canım kadınım Seni sevmek var ya her şeyden başka Sen benim soldaki yanım kadınım Lal olur dillerim lal olur sensiz Söyle ruh ne yapar kalırsa tensiz Ne ben dayanırım ne de sen bensiz Gönlümün sultanı hanım kadınım Bazen aslı gibi küllere seren Bazen şirin olup dağlara süren Bazen de Leyla'sın çöllere veren Umudum her şeyim canım kadınım Yar bildim sığındım sıcak kucağın Yanarak tüttürdüm sevgi ocağın Şen olur illerin gülşen bucağın Edirne’den Kars’a Van’ım kadınım Derviş oldum diyar diyar dolandım Bazen durulanıp bazen bulandım Sen olmasan ben bir koca yalandım Seninle yücelir şanım kadınım canım kadınım Seni sevmek var ya her şeyden başka Sen benim soldaki yanım kadınım *** Oysa ki Yağmurum Ben Sen bilemezsin yağmurum ben Düşerim semadan ellerine... Islatırım yanağını, saçını Sırılsıklam olursun. Dokunurum tenine nerden bileceksin... Yağmurum ben... Baharda yanıbaşına düşen her damlada ben varım Herçiçege hayat verir yüregim Ben yağmurum sen AŞKIM ... Yeniden dünyama HOŞ GELDİN KADINIM.. __________________ BELALI KADINIM BELALI KADINIM TENİ ILIK KAHVE TADINDA SAÇLARINDA YILDIZLAR ASILI YÜREĞİ SEVDAM İLE YARALI EY GÖZLERI BELALI KADINIM YILLANAN ŞARAP TADINDA BUSELERİN CENETE DAVET MISALI DÜŞLERİN YÜREĞİMİ YARAR ORTASINDA GÜLÜŞLERİN EY SÖZLERI BELALI KADINIM UZANINCA TENİNE VURGUNA GİTTİĞİM AŞKIN YÜREĞİMDE OLMUŞ KÖR DÜĞÜM SEVDASINI NAKIS MİSALİ İLİKLERİME ÖRDÜĞÜM EY BAKIŞLARI BELALI KADINIM GÖZLERİNİ KAPATINCA TİTREYE KALDIĞIM HER DOKUNUŞUNDA CEHHENEM MİSALİ YANDIĞIM UĞRUNA HAYATAN CAYDIĞIM EY GÜLÜŞLERİN RUHUMA BELALI KADINIM SAÇLARI CENET KOKAN KİRAZ DUDAKLARI TENİMİ YAKAN BENİ MECNUN MİSALİ ARDINA TAKAN EY BAKIŞLARI BELALI KADINIM SEVİŞMELERİ CENNET DAVETİ MİSALİ SENSİN İNAN HURİLERİN PERİLERİN EMSALİ SEN LEYLANIN ASLININ ŞİRİNİN TİMSALİ EY BURAM, BURAM AŞK KOKAN TENİ BELALI KADINIM UYUYUNCA HURİLERİ ANDIRAN TABBESÜMÜYLE PERİLERİ KISKANDIRAN AKLIMI BAŞIMDAN USTA HIRSIZ MİSALİ ÇALDIRAN EY GÜLÜŞÜ EY GÖZLERİ EY TEBBESÜMÜ YÜREĞİME BELALI KADINIM __________________ Erkekler kime kadınım der? Bir erkeğin hayatına giren kadınların hepsi sevgilidir. Ama bir tanesi vardır ki ona sadece “KADINIM” diye hitap eder. Sevgilim dediği, günlerini gün ettiği, hoş vakit geçirdiği, bazen boşluğunu dolduran, bazen hüzününü dağıtan, bazen onu eğlendiren, bazen onu dertlerinden uzaklaştıran ya da boş zamanlarını doldurandır. Bir erkek "kadınım" diye hitap ettiği zaman ona yüklediği anlam bambaşkadır. Onun içinde şevkat, sevgi, aşk, sahiplenme, kıskançlık, onunla gurur duyma, koruma hissi ve kimseyle paylaşamama vardır. Artık dünyaya neden geldiğini biliyordur. Hayatının anlamı vardır artık. Aradığı sadece o’dur. Onu bulmak ve onunla yaşamak için doğmuştur. Onun olmadığı bir yaşam düşünemez. Çok emindir, tanrı onu sadece kendi için yaratmıştır. Dünyada bir tek o ve kendisi vardır. Onun için canını verebilir. Bu aşktan da öte bir şeydir. Bu bir tutkudur. Bu mantığın bittiği yerde başlayan bir duygudur. Bu kadınım dediği kişinin resmi nikahlı karısı olması şart değildir. Ama zaman zaman karım diye bile hitap eder. Bu duyguların en güzel örneğini ünlü şair Bedri Rahmi Eyüboğlu yaşamıştır. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Hanım'la evlidir. Ancak Mari Gerekmezyan’a aşık olmuştur. Mari, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun asistanlik yaptığı , GüzelSanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir ögrenci olarak gelmistir. 1949'da bir gün İstanbul Büyük Kulüp'teki bir toplantıda davetliler, Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını isterler. Eyüboğlu ayağa kalkar ve Karadut'u okumaya baslar: "Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın." Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzülür. Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştır. Çünkü aşklarını bütün İstanbul bilmektedir. O anda yanında oturan Eren Eyüboğlu da anlamıştır. Çünkü şiirde "kadınım, kısrağım, karımsın" dediği kadın kendisi değildir. Görüldüğü gibi erkekler sadece nikahlı karılarına kadınım ve karım kelimelerini kullanmıyorlar. Bu bambaşka bir duygu. Bunun adı aşk. Doğa üstü bir duygu. İnsanın vücut kimyasını değiştiren, ruhunda volkanların patlamasına neden olan bir duygu. Onu bulduktan sonra kaybetmek ise çok acı verir. Bunu en iyi Ercan Saatçi’nin yazdığı 'Yastayım' adlı şarkı sözü anlatıyor: Yoksun yine varlığım sürünüyor Sensizliğim bilinmiyor Sen gittin gideli ellerim hep titriyor Kalbim bu acıyı saklıyor Yıllar sonra bile hiç kimseye söylemedim Bu sevdayı kalbime gömdüm ve sen öldün Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor Yastayım hiç kimse bilmiyor .......................... Bu yazıyı yazdıktan sonra fikirlerine güvendiğim erkek arkadaşlarıma sordum. “Hangi kadına kadınım diye hitap edersin?” diye; “Kadınım kelimesinin içinde cinsellik vardır. Çok özel biri olması gerekmez” dediler. Çok hayret ettim. Oysaki kadın gözüyle kadınım kelimesi çok özeldir ve her kadına söylenince anlamı kalmaz. Şimdi diyeceksiniz ki, sen bir kadın olarak erkeklerin duygularını bu kadar iyi nereden biliyorsun. Çok haklısınız. Peki bana “KADINIM” diye hitap edilmiş olamaz mı [img]http://www.***************/images/smilies/wink.gif[/img] [img]http://www.***************/images/smilies/rolleyes.gif[/img] ...::: KADINIMSIN :::... Senin saçlarındı onlar, arzularımın tutunduğu yıllarca Ümitlerimin canı ellerindeydi, görüyorum Cümlelerin gibiydi özlemimin nâmeleri Kadınım diyebileceğim kadın gibisin sen ''Şefkât kokuyorsun,doğudan esen bütün yellerden'' Yangınımın hepsi bu, bu kadar yanabilirim ancak Sende başladı,sende biter mi bilmem? Ateşim sensin, suyum sen Söndür söndürebilirsen ''Yollarında gölgem ağlıyor, sensizliğe yol alırken'' Yakınsın sanki bana benden fazla Yakınsam, duymazsın sesimi oysa Ne çok kadın gördüm en güzelinden, bir bilsen Bir ellerin sürükledi yerlerde tutup gözlerimden ''Uğruna adanan adak gibiyim kendi kendimden'' Ya seni önce yaratmış yaradan Ya beni geç bırakmış, hesap soramam Varsın ya, buldum ya seni, henüz ölmeden Dert etmem, varlığın güzel cümle alemden ''Kadınımsın, özüm benim, özgürlüğüm, canım dediğimsin gönülden'' Senin cümlelerindi biriktirdiğim gırtlağıma kadar Söylemediler, içimde kaldın yıllarca Şimdi kan ağlasam kim anlar? Bir anam ağlar Bir de yıldızlar Senden uzak şehirlerin yıldızlarıdır onlar Özleminle daha parlayan, köşe bucak seni ararken benimle Kadınım buldum ya seni Yıldızlar kadar büyüğüm şimdi Yıldızlar sevinçten ağlar ''Kadınımsın, mısralarım benim, biriktirdiklerim ömür denilenden'' Benim karargâhımdı o, yalnızlığına kurulan İçinde çocuklar büyürdü eli silahlı Kim kaçarsa vururlardı sevdadan Bendeydi tüm çocuklar, sana büyütürdüm Şimdi teninde bir kalem oynar Koca adam olmuş ufaklıklar Göğsüne yokluğuna yattığım zindan günleri karalar Göğsümde bir kadın yatar, uyandırma! Bütün düşlerim onda başlar Uyanırsam sabahlar ağlar ''Kadınımsın, uykusuzluğum, her damla gözyaşımsın benim '' Senin gözlerindi onlar, yerlere kadar eğildiğim önünde Hayalindi odama kilitlediğim, çıkıp giden anahtar deliğinden, Yalvarmadan geri dönmeyen Bekliyorum, gir içeriye açık kalan penceremden Öyle vur ki beni,bir nefeste öleyim kadınım diyemeden Ya da; bırak Sana kimsenin diyemeyeceği kadar yürekli, ....kadınım diyeyim en derinden.... __________________ Susuyorsun; Güneş kadar sessiz bakıyorsun gözlerime, Rüzgar gibi fısıldayarak esiyorsun yanımdan, Hani, hani bir gülüşün olurdu ya gamzelerin görünürdü, Ha işte o anı ne olur yüzünden hiç silme. Susuyorsun; Nefesin dipsiz kuyularda infaz mı bekliyor nedir? Neden suratın bu kadar asık bana karşı? Gözlerini yere indirme, bitkin durma bu kadar. Ya, ya senin için yazdığım onca şiir ne için. Susuyorsun; Son bir kez olsun dokunamaz mıyım ellerine, Yüreğime koy avuçlarını, hisset içimden geçen kıpırtıları, Bakmıyorsun bana, yüzünü çevirme ne olur. Bütün sevmeler boş mu olacak artık. Gittin; Ve bana bıraktığın tek emanetin suskunluğun Susuyorsun; Giderken yağmur vuruyordu camlara Yağmurun sesine karışmıştı ayak seslerin Çaresizliği ve umutsuzluğu yaşayan biri kalmıştı geride Ve ben, ve sen, ve sevgi ya aşkımız? Bitmişti... Hepsi bitmişti... Geride ise küllenmeye başlayan bir aşkta Hala bir rüzgar bekleyen Bir ateş parçası kalmıştı Susuyorsun; Ve bir rüzgar bekliyordu yeniden alevlenmek için İlk ayrılıktı bu... İlk aşk ve ilk ayrılık... Giderken sessizliği öğrettin bana Giderken hüznü öğrettin Hiç gelişin olmadı zaten... Bazen içimdeki umut bir mum oldu Karanlık gecelerde seni aramak için Lakin rüzgara karşı yürüdüğümün farkında değildim... Ve şimdi... Her yağmur sesinde seni düşlerim Her yağmur sesinde seni özlerim Ve hala giden sevgili seni beklerim Seni beklerim... Yağmur yüreklim... Unutulduğuma değil de Unutulacak kadar az sevildiğime yandım! Susuyorsun; Keşke inanmasaydım o kadar, uçmasaydım gökyüzünün en tepesine.. Yıkmasaydım kumdan kalelerimi bir UNUTAN için! Keşke yağmur olup yağsaydım, fırtına gibi esmeseydim boş yere! Bu sevdaya umut bağlamasaydım,hayat kaynağımdır diye! Bana $imdi maziye daldığımda bu kadar acı veren bu aşka, Tutulmasaydım keşke delicesine! Unutamamaya değil de, Unutmayacak kadar çok sevdiğime yanıyorum $imdi.. Değer miydi bu kadar çok sevmeye? Bilmiyorum.. Ama unutulduğuma değil.. Unutulacak kadar az sevildiğime yandım! Ve SEN hala Susuyorsun!!!!!!!!! * kırık bir aşk...KADINIM....hikayesi bu..* *umutsuzluklarla..........ve hüzünle dolu...* *güneşinden yoksun; umut, bulutlar ardında* *gökyüzü kapkaranlık ve biz burada ışıksızız* *yollar aşılamaz türden, ufuklar bizden uzak* *bugünler mutsuz ve yarınlar çok umutsuz* *amaçlar belirsiz ve araçlar çok yetersiz* *görüşebilmek zor, görüşmemek zor* *sevebilmek ve de sevilebilmek* *ne kadar mümkün sence* *ne kadar olası bu düş* *birleşebilir miyiz* *sen-ve-ben* *bir gün!* **** * Sen hayatımın en vazgeçilmez aşkı Sen uğrunda en çıldırdığım esmer Sen yolunda savaşlar verdiğim sevdam Sen uğrunda ölümlere gidip geldiğim Sen beklediğim Sen özlediğim Sen gizlediğim... Güneş doğmayı unutabilir Sabah olmayı Yağmur yapmayı Ama ben seni asla... Çiçekler açmayı unutabilir Kuşlar uçmayı Baharlar gelmeyi Ama ben seni asla... Ne zaman bir şiir okunsa aklımdasın. Ne zaman bir telefon çalsa karşımdasın. Sen tanrımın en güzel armağanı Sen hayatımın en gerçek yalanı Sen bütün huylarımı ezbere bilen Sen gözyaşlarımı en iyi silen Sen dünyanın en güzel kadını... Sen sevdikçe sevilesi Övdükçe övülesi Öptükçe öpülesi aşkım... Sen beni yokluğuyla delirten varlığıyla yolumu yolundan çeviren Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren kadın Bundan böyle senden sorulsun günahlarım Sende bütün sorularım Sende bütün cevaplarım Adam olmuşsam senden Katil olursam senden Ben çoktan vazgeçtim kendimden Ama senden Asla kadınım ASLA...! __________________ KADINIM..senden Geçen zamanımı,kaçırdığım fırsatlarımı geri istiyorum Kaybettiğim umutlarımı ,hayellerimi,inançlarımı. Çok değerli olan Sevgiyi.arkadaşlığı.güveni istiyorum Döktüğüm göz yaşı kadar gülmeyi Sevdiğim kadar sevilmeyi. İmkansız olanı kabullenmeyi Sevgiye hasret kaldığımda güçlü olmayı Unutulmamayı ,diliyorum… Yaşamın son dörtte birindeyim. Hayat bir başka görünüyor bana. Aşklar daha tatlı, Geceler daha parlak geliyor. Yarınlar daha anlamlı , Gökyüzü daha masmavi, Ağlatacak acılar yok bende. Yaşamın son dörtte birinde. Geleceğe dair hayallerim yok.. Aşık olmak ise Yaşamın ilk dörtte birinde idi.. Sevmek ise ,nefes almak. Bir gülüşte can bulmak. Mümkün mü? Acaba! Son dörtte birinde , Görebilmek,sevdalı bakışları. Yaşamak aşkı yeniden Oysa ben……… Zamansız sevdalarla avunmuş, Verdiğim sözleri tutmuş, Verilen vaadlere kanmışım, Sevdanın gülüşüne aldanmışım. Kimbilir. Belki bu son şiirim . Beklide dört de dördü doldurmuşum. Yaşamın son dörtte birinde. Üstümde birkaç kürek toprakla, Dalından kopan birkaç yaprak, Üstü çimlere bürünmüş mezarımda, Soğuk bir mermer taşında adım. Ölüme çeyrek kalmışım…. Duyuyormusun KADINIM..? Ama yine şu var ki, Her son bir başlangıç ise Son dört de birinde olsam da, Ölümde bir başlangıç benim için. Güneşin doğuşunda yok olmak.. Gerçeklerle son kez yüz yüze gelmek. Son bir nefes , Son bir bakış ,yaşamak adına .. Karşıdaki caminin selası ile Sevdiklerin gözyaşına karışan. Yağmurlar yağacak. Aşk bitmiş. Hayat bitmiş. Ben yokmuşum. Hepsi bitmiş……… Geride sensin kalan KADINIM.. __DİNLE KADINIM__ Aşk yaşamaktır.hükümsüzdür. Sevginin karşılığı yada garantisi olmamalı. Bırakın sevgi karşınızdaki kalpte büyüsün, Bırakın o sevgi sizi sarsın.. Sevmek bazen birkaç saniye Yada bir gün bile yeterli olabilir. Ama Kalbe giren bir sevgiyi unutmak ise; Aylar ,yıllar kim bilir belki Bir ömür bile sürer. Bir kalbi bir görünüş ,bir bakış Beklide bir gülüş bağlayabilir Sizi mutlu eden . Sizin kalbinizi gülümseten. Sevgiyi seçmek için Hep umudunuz olsun. Sevgisizlik uçsuz bucaksız, Kocaman bir yalnızlık Yalnızlıkları ufacık bir tebessümle Sonsuza dek yok edebiliriz.. Önemli olan dudaklarımızdaki O tebessümü göstermekte, Geç kalmayalım.. Evrenin tüm güzelliklerini, Gösterecek o ilk adımı atmak. Adım adım mutluluğa yürümek, Aşk ateşi ile yanmak kül olmak, Savrulmak rüzgara karşı Sevmek ,çok sevmek, Günden güne sular gibi çağlamak Bütünleşmek bir beden olmak Her gün yeniden sevgiliyi keşfetmek Sevgilin gözlerinde doğmak Dudaklarında varolmak. Şairin sessizlik içindeki Kalemindeki dizeleri yakalamak Seni sen yapan . Çiçekleri ,kuşları pembe bulutlarla Bambaşka bir dünya yaratan Yaratılan bu dünya da bir insan Güzel olan her şeyi yaşamak ister. Bu sonsuzlukta, Bir kere ölür. bir kere doğar.. İnsan severse yaşar Söz biter ise sevgi biter. Ve Bir gün o insan ölür. Acılar diner Perde iner…. Geç kalma KADINIM..hadi gel.. __________________
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:26 | #19 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Ağlama KADINIM.. Ağlama KADINIM ağlama sende Umut sende herşey sende Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye Bu kırgınlık bu durgunluk sıkıntın niye Çok uzakta öyle bir yer var O yerler de mutluluklar Bölüşülmeye hazır Bir hayat var Ağlama KADINIM ağlama sende Yarın sende herşey sende Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye Bu suskunluk bu durgunluk kızgınlık niye __________________ AHH KADINIM... En çok özlenildiği zaman sevilir giden Özledikçe severiz, sevdikçe özlemler birikir göğsümüzün en yangın yerinde. Sevgi varken yaşanan ayrılıklar sızılı bir masaldır. Sebep ya şartlardır, ya zamandır, ya da belki de sevginin göz alıcı, sihirli ışığına teslim olmaktan korkmaktır. Ne olursa olsun bu masal ayrılıkların ayrılıklarla başlamadığını anlatır. "Hoşça kal" der bir yazı, ya da bir ses. Yüzünü sevgilinin yüzüne değdirmeyi kimse bu anda istemez. Çünkü en çok o ana isyan eder belki çıldırasıya sarılma, delice öpme isteği... ("Dur gitme! Hoşça kalamaz ki kimse, ne giden ne de kalan geriye...") Gidenin biz olduğumuzu düşündüğümüzde hep kalan olmadık mı aslında geriye? Gittiğimizi düşünüp aynı yerde saydık hep. Doğum günleri çoğaldı avuçlarımızda, takvim yaprakları anılarıyla düştü yüreğimize. Ne yana kaçsak aynı yerde kaldık hep. Vakitli vakitsiz hasretler nöbeti, gece yarısı sevgilinin o güzel hayali, gözlerde lanetli bir hıçkırığın intihar eşiği...) Sevdikçe sevilenin yürekte kalmasındandır aslında hepsi... Oysa aslında bitmemiştir değil mi? Sözler söylenmiş, gereği düşünülmüş, süren sürülmüştür... Ama bir bekleyiştir, içinde taşıyan ümidi... Beklersin, neyi niye niçin beklediğini bilmeden... Aslında bilirsin, çünkü geriye sevgi ve şiir kalmıştır, terk edemez ki onları seven. (Evet şimdi ne zaman bir şarkı, bir söz, bir hatırlayış olsa hep bir pay bırakır bana ve sana olan sevdama... UNUTMA BEN GİDERKEN DÖNÜP DOLASIP HEP SANA GELİYORUM ASLINDA... Arkama baksam da bakmasam da umudum "Gitme" sözünün fısıltısında ........................................) __________________ Yandı bu yaz ve yaktı bizi Beyaz bembeyaz güller Kuruyup düştü avuçlarımdan Uzak çok uzak sanki, Ayrı dünyalardan bulduk birbirimizi Tuzak bir tuzak belki, Güvendim bakışlarına çok sevdim seni Ben de sevdim demek yetmiyor, Yanımda yoksun yoksun artık Sensizliğe gücüm yetmiyor, Günler sensiz sensiz geçmiyor Efsane olmuştu iki günlük sevdamız Mevsimler geçti bak bitti aşk masalımız Birtanem her şeyim sevdiğimdin sen benim Rüzgarlarla uçup gitti unutuldu şarkımız.. Söyle KADINIM anılıyor mu adımız..? __________________ Aşk sarhoşu bir kalple ve ceplerimde suskunluğumla Sana yürüyorum. Şarap kokuyor sokaklar Tenha... Bilirim, sen benden daha korkaksın. Ürkekliğini giyin gözlerine ve beni bekle. Habersiz geliyorum... Sisler ardına saklı kimliğim Bilirim, sen beni ayak sesimden tanırsın KADINIM..sen bana herkesten yakınsın.. Ne geceler ne gündüzler gördüm En vazgeçilmez yeminlerden döndüm Görmedim senin gibi Sevmedim hiç kimseyi Yapayalnızım şimdi Unuttum gülmeyi Sen vaktinden çok sonra gelen Sevdalı bir yağmur gibisin Çisil çisil gözlerimden Sen Çıldırmış şairlerin Ttreyen mısralarında Bahsettiği o perisin Pencereler önünde çürürken o güzelim yıllarım Hayalin Gözlerimin önünde bize ağlıyorum Pencereler önünde çürürken senden kalan çiçekler Gül yüzün gözlerimin önünde.. KADINIM..sensin bende ki tüm gerçekler.. __________________ GECELERDE DÜŞÜM..DİLİMDE TÜRKÜMSÜN..KADINIM.. Üç noktalı düşler kuruyorum ben ise şimdi yatağımda.. Birinci nokta bana, Belki bende ki sana KADINIM.. Sokuldun Yanıma Üşüyorsun Aklım Sende Kaldı Dün Gece Biliyorum Susuyorsun Tek Bir Sözün Yok Yine Dudaklarında Gizli Korkuların KADINIM.. şehrin gözlerinden damlıyorum yaşama okşa gözlerindeki bebeği yüzünde donuyorum da ısıt beni KADINIM.. Ve dilimdeki tek türküm sanadır.. Seher vakti gurbet elde neyi söylersin bülbül Gül gülistan içindesin eli neylersin bülbül Meyhanede dem çekerken yar koynuna mı susarsın Yarda sensin, gülde sensin demi neylersin bülbül *** UZAĞA GİDEN KADIN BENİM SENDEN DUYACAĞIM EN GÜZEL SÖZ BEN'DİR.. "Geleceğim bekle" dedi gitti. Ben beklemedim! O da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu Ama kimse ölmedi. Bütün dünyayı kucaklamak istedim ama kollarım yetmedi. Gölgene saklandım bende. Öyle yakındım ki sana, Yakınlıktan göremedin beni. Hani insan kendi içini göremez ya! İşte öyle bi şey bu.. Sen beni göremedin * Elinde tutun yüreğimi Senden gelen sıcaklıkla İçini ısıttım bende bi yudumda. Önceleri şekere katarak tattın beni. Baktın şeker özümü çaldı yalın sevdin beni. Yalınlığımı kaldıramayınca gözünü dışarı kaydırdın usulca. Ihlamur, kuşburnu, papatya.. Yok kesmedi bunlarda! Acı kahvenin büyüsüyle yakınca bi sigara Evde seni beklesin ince belli kimin umrunda! Yanındayım! Yanı başında.. Haberin yok.. ** Yok pes etmem öyle Kürkçü dükkanı da yandı haberin ola Hele bi gelme Ben gelicem yanına Dudağını yakıcam Usulca boğazından akıp canına karışıcam Her dem benden içilmez Az gün görmüş Sözü sohbete doymuş Yüreğini saracak bi yudum aradığında Bana gel ! KADINIM..ADAMIN.. burda... __________________ KADINIM..SÖYLE BANA.. Buna nasıl ayrılık bu nasıl veda Gözlerin kal diyor dudakların git Bakışın anahtar gözlerin kilit Ellerin aç diyor dudakların git Ayrılık dönüşü olmayan nehir Yalnızlık yıkılmış bomboş bir şehir Kaç sevda kül oldu böyle kimbilir Gözyaşın kal diyor dudakların git. Gidersem bir daha dönmeyeceğim Kalırsam kalbime yenileceğim Çözemedim seni delireceğim Gözlerin kal diyor dudakların git Duvardan insin mi resimlerimiz Yabancı olsun mu isimlerimiz Ya o deli dolu gecelerimiz Anılar kal diyor dudakların git Bu romanda biter belki birazdan Ne aşklar yıkıldı gururdan nazdan Ağlıyor besteler yine hicazdan Şarkılar kal diyor dudakların git ! ! ! *** Sana Seni Yazıyorum KADINIM..! Güneşin başka iklimleri aydınlatmaya, başka gönülleri ısıtmaya gittiği şu saatlerde, kâğıdı, kalemi elime alıp, seninle dertleşmek, yalnızca sana yazmak ve yalnızca seni özlemek geçiyor içimden. Sana yazmak. Sana Seni Yazmak. Seni ve yüreğimde anlam bulan duyguları. sana ait yüreğimin derinliklerinden kopup gelen artçı şokları anlatmak. Ve toprağı alnından öperken yağmur taneleri, tüm benliğimle sana yağmak istiyorum. Bu gece dudaklarımdan dökülen her kelimede sen varsın ve yine sen varsın, yarım kalan sevdamın eksik taraflarında. bomboş ve sessiz kaldırıkmlarda yürürken seni haykırıyorum sensizliğin inadına. bu sensizlik gecesinde sevdamın en ücrâ köşelerine seni yazıyorum. Bu gece gene yağmur yağıyor. Yağmur yağıyor gönlümün sensizlikle yanan her yerine. Yağsın, yağsın ki saklasın sensizliğimde döktüğüm gözyaşlarımı. Ve yine saklasın sensiz geçen bomboş hayatı. İşte seni haykırıyorum sensizliğe alışamamış sine-i püryanıma, işten seni yazıyorum. Bu gece gene yağmur yağıyor. Sen yoksun oysa biliyorum ve üşüyorum sensiz kaldığım saatlerde. Göz yaşlarımı efkârıma kattım bu gece. Sevdamı, umudumu ve seni kızgın bir sel gibi kalbime akıttım. Bu gece yağmurla birlikte göz yaşlarım yağıyor ve ismini yazıyor sensizliğin acısı ile kıvranan kaldırımlara. Süzülen her damlada sen vardın ve yine sen vardın gecenin en karanlık anında. O, doya doya bakamadığım gözlerin, Gözlerimin içine bir kez daha değseydi ve tebessümünden bir gül açsaydı yanaklarında, yetmez miydi? Bir bakışın bir ömre değmez miydi, ey! İsmini kazıdığım kaldırımlara sanki sen yağıyorsun yağmurla birlikte ve sevgin yağıyor yüreğime. yalnız ve bomboş odamda sen varsın hâlâ. Hâlâ sensizliğim duruyor yanıbaşımda. Bu gece gözyaşlarım yağıyor sensizliğimle birlikte kaldırımlara. Seni arıyorum, erimekteyim. karanlık geceye inat ay bu akşam gökyüzünde. Ve gökyüzü, yüreğimde! ! ! ***
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:28 | #20 (permalink) |
Ne Kadar Silersen Sil Ya Yırtılır Defterin,Yada İzi Kalır Cümlelerin. | Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Amma uzunmuş kitap okumam diyorumda burda kitap var |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |