|
Aşk - Şiir Dünyası kategorisinde açılmış olan Sahi Bir Kalp Kırıklığı Kaç Kalbe Denk Gelir konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
29.12.2015, 16:21 | #131 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben Çünkü sevgiliye sadakatin özü ve özeti; aşkını sır gibi saklamak, iyilik gördüğünde de, kötülük gördüğünde de bu tavrı değiştirmemektir. |
29.12.2015, 16:21 | #132 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben Öyle ya aklı olmayanın ne derdi vardır ki? Çevremize bakalım, delilerden başka mutlu insan görebiliyor muyuz? |
29.12.2015, 16:23 | #133 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben İnsanın en mutlu olduğu anlar; aklın gönül içinde eridiği, yani aşka kendini teslim ettiği anlardır. Aklın gönle teslimiyetini aşk olarak tanımladığımıza göre insanın soyut varlığını aşktan ibaret görebiliriz. |
29.12.2015, 16:24 | #134 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben Ey Mecnun! Aşka tutulduğun andan itibaren sevgilinin yurdunu kendine uzak sanma artık. Çünkü seher vakti yola çıkan her aşık, daha o gece Leylâ'da akşamlar. |
29.12.2015, 16:27 | #135 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben Ego karşılaştırma ile beslenir. Sen bir kadına ''Seni seviyorum'' dediğinde bu bir anlama gelir; ama bir kadına ''Kleopatra senin yanında çok sönük kalırdı'' dersen bu bambaşka bir anlam taşır - hatta tam tersi demektir. Ne diye Kleopatra'yı işin içine sokuyorsun? Bu kadını Kleopatra olmaksızın sevemez misin? Kleopatra egoyu şişirmek için söz konusu oluyor. Sen bu adamı sev - ne diye Büyük İskender'den bahsediyorsun? Aşk karşılaştırma nedir bilmez; aşk hiç karşılaştırma yapmadan sever. |
29.12.2015, 16:27 | #136 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben Ben acılarımın başını Evcimen telaşlarla okşadım bayım. Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım. Uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım! |
29.12.2015, 16:28 | #137 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben "Onun gururunu ben de kolaylıkla hoş görebilirdim.. Benim gururuma dokunmamış olsaydı.." -JAne Austen |
29.12.2015, 16:33 | #138 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben "Sevmeyenler, yaşamayanlardır. Onlar ölü ruhlardır. Her an toprağından taze hayat fışkıran tarlanın üstüne atılmış kuru kütüklerdir. Dünyamızın tadını onlar alamazlar, hayatın kudretini onlar bilemezler." |
29.12.2015, 16:34 | #139 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben |
30.12.2015, 13:59 | #140 (permalink) |
Siyahı da Gökkuşağından Dışlamadılar mı? | Cevap: Son Baharın Sarı Kaderine Yazılmış Küçük Bir Öyküyüm Ben Ayın iki yüzü gibiyim. Sen aydınlık, ben karanlık yanı, birbirini tamamlayan bütün. Duygular sevgi ateşiyle yanarken güneş kendinden geçer, aşkın sıcaklığı ile. Sözcükler bittiğinde gözlerimle, ruhumla konuşuyordum. Yüreğime akıtıyordun deli pınarlar gibi sevgini. Karanlığıma dolan dolunaydın. Bakışınla ruhumu okşardın. Dudağımın kenarına yapışan hüzünle hüzünlenen, kirpiğimin gizlediği damlalarda ağlayansın. Üşüyen ruhumu ısıtan, yaşama bahar bahçelerine açılan camdan baktıransın. Bağdaş kurup dinlediğim, sevdan ile demlendiğimsin. Anlımda ki yazgım, kahkahamda ki tını, kaybetmeye dayanamadığım ulaşılmaz hayalimsin. Yüreğimin duvarları arasında, sana olan sevgimi büyütüp çoğaltıyorum. Susuyorum sessiz çığlıklarım canımı acıtırcasına içimde büyüyor. Kelimeler boğazımda düğümleniyor..Hiçlikler içinde kıvranıyorum. Boşluklarda zavallıya dönüşüyorum. Ayağım tökezliyor, sözcükler yığınından yuvarlanıyorum. Sana gelen yolların zorluğunu göze alıyorum. Sarp kayalardan geçerken ruhum çalı dikenleriyle parçalanıp çürükler içinde kalıyor. Uçurum kenarlarından düşmemek için senin aşkının gücüne tutunuyorum. Yangının önemini anlamayacak kadar ateşin içinde yanıyordum. Ateş, su ve koku olarak içime doldun. Yakan sen yanan bendim. Aşkın pazarında hiçbir ölçü geçerli değildi. Kimine göre bir gram, kimine göre bir tondu. Sen ise bende senin içindeki beni katlıyordu. İsmimle dolduramadığım boşlukları vardı yüreğimin. Dilimde örselenmiş sevda sözcükleri. Yüreğim hep susar duvarları kan ağlardı. Hiçbir şeyi hatırlamıyor hatırladıklarımı da unutmaya programlanmıştım. Azaba dönüşen yaşamımdan kaçıyordum. Alışamadım zifiri karanlıklara. Benim olduğunu bilmek artık bana yetmiyor. Benim olduğunu göstermeni, hissettirmeni istiyorum. Yüreğim mengeneye sıkışmış gibi nefes alamıyorum. Elimden tutup beni uçurumun kenarına getiren sensin, o uçurumdan itende. Şimdi bana ya uç, ya da düş diyorsun. Aşk zorlanmaya gelemez be serseri. Narindir, hafiftir. Çabucak kırılır. Karanlıklar ortasında ne kadar muamma olsa da aşk, girdiği bedenin yüreğini yansıtır. Kapalı kapılar ardında kelimelerle kurulmuş, kalbimle mühürlenmiş, söylemsiz mektuplarımdın. Suyun dahi silemediği, bozulmayan büyünün aşk zedesi olarak yaşayacaktım. Yaşadıklarımı mum alevinde yakmaya başladım. Ortalık yangın yerine dönerken yanmayan yüreğimdi. Kalbimle aklım arasında, davranışlarım ve senin aranda sıkışıp kaldım. Daldığım derin uykulardan senin nefesinle uyanmalıyım. Toparlanmalıyım senin sözcüklerinle dokunuşlarınla hayat bulmalıyım. Dimağım iflas etmeden, sırça yüreğim zerrelere ayrılmadan yüreğimin duvarlarına nakş ettiğim adınla bir yazmalıyım. Ölüm döşeğinde son nefesimle birlikte çıkmalı adın. İçinde hapsolduğum dairenin içinde dönüp dururken merkezim oluyorsun. Baktığım her yönde sen, yürüdüğüm menzilde karşıma çıkıyorsun. Çıkışı olmayan bir labirentte dönüp duruyorum. Karanlığın yuttuğu sokaklar gibi. Ümidimi hiç yitirmedim. Sadece zamana tutsaktım. Kaderimi suçlayıp karanlık gecelerde yıldızlara ağladım. Seni söylemekle sözlerim uçardı. Seni yazdığım kâğıtlar bir gün gelir yanardı. Zamanla hafızamda aldatabilir diye yüreğimin duvarlarına kazıdım ismini. Mermer ustasının maharetiyle. Yüreğimin denetleyicisi olan aklımın yollarını kapattım. Geriye aşkım ve sözcüklerim kaldı. Mantığım bir çocuk gibi boynunu büküp giderken sözcüklerim ardından eşlik bile edemiyordu. Aşkın saltanatını sürerken yüreğim sözcüklerim sana olan bağımlılığımı gösteriyordu. Hayatın kırgınlığında kurtulmayı hiç istemediğim mahzunluğu yaşıyordum. Sahi sen aşkın hangi haliydin? İçimde yaşattığım şimdiki hali mi? Yaşamaya çalıştığım geniş halimi? Yoksa yaşayacak olduğum gelecek hali misin? Bütün yaşanmışlığına rağmen yaşanmışlığı inkar eden bir aşktı bizimkisi…. Aşksan aşk gibi gel. Beni olduğum gibi kabul ederek. |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |