|
Aşka Dair Herşey kategorisinde açılmış olan Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
25.01.2014, 02:24 | #1 (permalink) |
| Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Bir hazân vakti…Hatırlar mısın, ey sevgili? Hüzün renklerinin bütün ahengiyle bir araya gelen ve rüzgârın nefesiyle dans eden yaprakların bir o yana bir bu yana savrulduğu o uzun yolda, o uzun yolun sislere karışan son noktasında yavaş yavaş kayboluyordu bedenin. Gidiyordun… Benden fersah fersah uzağa attığın adımların, feryâd ü figanıma binbir âh kattığın adımların bir eylül saatinin tik taklarına takılıp sürükleniyordu. Mevsim sonbaharı gösteriyordu. Ve sen gidiyordun. Yağmurlarına açtığım bütün şems/iyeler iyeliğimden ayrılıyor ve Şems’i elinden alınmış Mevlânâ gibi dönüyor, dönüyor, dönüyor; yollarında peşin sıra yön buluyordu. Oysa sen gidiyordun. Dört unsurumu kıyâmete, beş duyumu felâkete ve altı yönümü dalalete uğratıyordun. Bir hazân vakti… Sevgili! Bir hazân vakti hatırlarım ben seni... Sonumun baharıdır gözlerin ve benim sonbaharımdır terk edişin. Bu mevsimde muammâ, bu mevsimle müsemmâdır sözlerin. Sonbahar kadar soğuk, son bir bahar kadar donuktur sesin. Ve bir hikâyeydi gidişin. Mecnûn’u çöllerin kölesi, Ferhâd’ı dağların efendisi ve Kerem’i acılarının veremi yapan bütün hikâyeler, hicrânına önsöz oluverdi. Mazmunlar hüzünle beslendi yokluğunda. Bu mevsimde pervanenin kanadı kırık ve mumun ışığı kaybolmuşsa… Bu mevsimde bülbülün şeydâsı kısık ve gülün sevdâsı solmuşsa… Bütün kabahât senin. Sevgili! Bir hazân vakti hatırlarım ben seni… Kente yağmur yağmış gidişinin ardından. Dışarda keskin bir yalnızlık kokusu, içimdeyse bu yalnızlığın korkusu… Oysa yalnızlık yalnız bırakmıyor sîretimi. Sararan yapraklar ellerimden tutuyor, bulutlar solgun yanağımı okşuyor. Okyanusa hasret damlalar bir okyanus kadar bomboş kalan içime düşüyor. Toprak bedenim aşka müştâk iken, Nisan yağmurları bana hâk iken; şimdi her yanım hazânın hicrân yaşlarıyla sırılsıklam…Vakit akşam… Dinlesene ey yâr, Beyatlı bu bendeki hâli nasıl tasvir ediyor: Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş Geçtim yine dün eski hazân bahçelerinden Hazân bahçelerinden geçmek kolay da senden geçilmiyor, âh yâr!.. Âh bu şarkılar… Nâlân bir tek yüreğin nâdân bir çift göze yazdığı nağmeler yükseliyor dilimden, neye yarar? Âh bu romanlar… Aklımdan Mehmet Rauf’un Eylül’ü geliyor: “Evet, her şey çürüyor, her şey… Tabiat da bunu anlamış gibi acı bir düşünceyle üstüne çöken ıssızlığın, matemin altında ezilerek durur. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar dayanabilirse dayansın kışın galip geleceği, artık her şeyin her ümidin bittiği, buna tahammül lâzım geldiğini anlamaktan doğan bir takatsizlik ile ağlar… Ne renk, ne de güzel koku… İşte yapraklar ölüyor… Rüzgâr insafsız, yağmur inatçı; her şey çürüyor, oh!.. Her şey çürüyor…” Sevgili! Bir hazân vakti hatırlarım ben seni... Gökyüzü kurşunîdir ve ağırdır ölüm kadar. Bilirsin, hava soğuktur ve ateş yanar. Güneşe eş olmaz; lâkin üşüyen ateş yakar. Belli ki üşüyordun; giderken bir kıvılcım fırlattığın melâl yüklü bu gönül, şimdi bir avuç külle örtülü... Bilesin ey yâr, küllerimin üstüne gözlerimden hasret döküldü; hasretimin içine beden diri diri gömüldü. Ve gönül sonbaharın tam ortasında, ayrılığın hüznünü besteleyen rüzgârın notalarında tek bir noktaya büründü: Süveydâ! Kara göründü. Eylülde melül oldu gönül soldu da lâle Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hâle diyor Akyel. Mısralara akseden ahvâlim, bir yeniçeri gibi isyana kalkışan kalbim, sonbahar yapraklarıyla oluşan esame defterinde kırmızı çizgilere boyanıyor. Ey sevgili! Hazânın en hazîn zamanlarıdır bu ânlar. Ayrılığın hüznü, hicaz makamından bestelenir nota nota… Âh rüzgâr!.. Yaprağı fidandan, cânanı candan ayıran soğuk havanın en boğuk sesidir rüzgâr. Ve yapraklar... Kederinden sararıp solan ve nihayetinde, tutundukları daldan medet bulamayıp kendilerini o muâmma boşluğa bırakan yapraklar… Bir nev’î intihardır sonbahar… İçimde milyonlarca kurban var, ey yâr!.. İçimde bu yangından arta kalan koyu bir duman var, âh yâr!.. Şâir Genç diyor ya: Dostluklar da biter, düşmanlıklar da İzleri kalırmış hâtıralarda Ümitler yeşerir her ilkbaharda Sonbahar gelince duman olurmuş Âh sonbahar… Bu mevsimde ağlamak kader midir bulutlara, yoksa bir keder mi dolanır başlarında?.. Cadde, sokak ıslak... Ve şehir çırılçıplak… Sonbaharın mâtemli yüzüdür dünyâya nazar eden. Zamanın en alacası belirir takvimlerde… Ve ben ey sevgili!.. Hep seni hatırlarım böyle mevsimlerde… Sevgili! Gidişinle zaman durdu ve saat ayrılığı vurdu. Dört mevsimim de sonbahar şimdi… Unutmak mı? Amennâ! Sevgili! Hâl böyleyken, bir hazân vakti unuturum ben seni… Bir hazân vakti… Senem GEZEROĞLU
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." |
26.01.2014, 10:34 | #2 (permalink) |
| Cevap: Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Seven ve özleyen bir gönül için "vakit, yine sen vakti" ellerine yüreğine sağlık @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL], etkileyici, yürek burkan bir ayrılık yazısı.
__________________ "SEN, AKLIM VE KALBİM ARASINDA KALAN, EN GÜZEL ÇARESİZLİĞİMSİN" Sevmek, bazen vazgeçmeyi bilmektir. Canımı canan dilerse, bil ki minnet canıma, Can nedir ki, onu vermeyem cananıma Bir destan yazar gibi durmadan gündüz gece, Ben hep seni yazmışım yüreğime gizlice. |
26.01.2014, 13:29 | #3 (permalink) | |
| Cevap: Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Alıntı:
Her insan aslında birgün gitmeyecek mi? Ömür bile adım adım bir berzaha değil mi? O yüzden gidişler biraz da özlem barındırır,içimizdeki sen ile.
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." | |
26.01.2014, 20:47 | #4 (permalink) | |
| Cevap: Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Alıntı:
Beni nedense gidişlerin "hüzün" yanı daha bir çeker içine. İster dönüş umudu olan bir gidiş olsun ister berzaha olduğu gibi dönüşsüz bir gidiş osun, mutlaka her gidişte yürek burkan bir hüzün vardır. Bu hüzün çok defa yaşanamamışlıkları bir daha yaşayamamak, söylemek istediklerimiz bir daha söyleyememek adına duyulan hüzündür. Yani hiç bir şeyin bir daha eskisi gibi olamayacağından doğan bir hüzün... Sanırım benim anlatamadığımı, şair imbikten damlatırcasına özetlemiş: "Gidecek miyim tam da söyleyecek çağımda; Söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda"
__________________ "SEN, AKLIM VE KALBİM ARASINDA KALAN, EN GÜZEL ÇARESİZLİĞİMSİN" Sevmek, bazen vazgeçmeyi bilmektir. Canımı canan dilerse, bil ki minnet canıma, Can nedir ki, onu vermeyem cananıma Bir destan yazar gibi durmadan gündüz gece, Ben hep seni yazmışım yüreğime gizlice. | |
26.01.2014, 21:36 | #5 (permalink) | |
| Cevap: Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Alıntı:
Ama insanı olgunlaştıran da bu hüzünler ,onların dışta yaşanan değil de asıl içte kalan yolculuğu değil midir? Ayrılık da sevdaya dair diyor şair.Sonu hüzzam olsa da yine de kendi bestesi üzere.
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." | |
26.01.2014, 21:51 | #6 (permalink) | |
| Cevap: Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Alıntı:
Sadece sevdaya dair değil bence ayrılıklar. Hani diyor ya şair: "Yanlız acı bir lokma zehirle pişmiş aştan, Ve ayrılık anneden, vatandan, arkadaştan" her ayrılığın sonunda gerçekten hüzzam bir beste var, tam da belirttiğin gibi.
__________________ "SEN, AKLIM VE KALBİM ARASINDA KALAN, EN GÜZEL ÇARESİZLİĞİMSİN" Sevmek, bazen vazgeçmeyi bilmektir. Canımı canan dilerse, bil ki minnet canıma, Can nedir ki, onu vermeyem cananıma Bir destan yazar gibi durmadan gündüz gece, Ben hep seni yazmışım yüreğime gizlice. | |
26.01.2014, 21:57 | #7 (permalink) | |
| Cevap: Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Alıntı:
Ne yaşadığından ziyade ne süzebildiğinde esas sonuç. İçteki dinginlik için yalnızlığın gerekli olduğunu düşünüyorum. Her yolculuk ya da yolcu bir hayatın parçası sonuçta. İnsan ki bilinmeze doğru yitirmeye aday her paylaştığını. Yaşarken olmasa da günü gelir ölümle. Anılar o boşluğu doldururken,aslında değer katar.Belki paylaşırken es geçilenlerin hüznüdür bu hüzün. Yorumlarınız için şükranlarla @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]. Ufkumuza mana sunduğunuz için.
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." | |
26.01.2014, 22:02 | #8 (permalink) |
| Cevap: Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Ben teşekkür ederim @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL], sadece sizden aldığımı yansıtmaya çalıştım. Gerçekten ufuk bulduğum için minnittarım size.
__________________ "SEN, AKLIM VE KALBİM ARASINDA KALAN, EN GÜZEL ÇARESİZLİĞİMSİN" Sevmek, bazen vazgeçmeyi bilmektir. Canımı canan dilerse, bil ki minnet canıma, Can nedir ki, onu vermeyem cananıma Bir destan yazar gibi durmadan gündüz gece, Ben hep seni yazmışım yüreğime gizlice. |
28.03.2014, 18:26 | #9 (permalink) | |
| Cevap: Bir Hazan Vakti | Senem Gezeroğlu Alıntı:
Teşekkürler @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." | |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |