Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Din Ve Maneviyat > İslamiyet > Diğer Dinler
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

Diğer Dinler kategorisinde açılmış olan Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları konusu , ...


Like Tree11Beğeni

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 13.04.2014, 21:09   #271 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

EBRÂR:
1) İyi kimseler. Îmânlarında sâdık (doğru), Allahü teâlânın yasak kıldığı şeylerden sakınıp,
emirlerine uyan, bozuk inanışlardan, kötü ahlâktan ve çirkin işlerden uzak duranlar. Teklik
şekli berr'dir.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Muhakkak ki ebrâr, nîmetleri devamlı olan Naîm Cenneti'ndedirler. (Mutaffifîn sûresi:
22)
Allahü teâlâ ebrâra, anne ve babalarına ve çocuklarına iyilik yapmaları sebebiyle bu
ismi verdi. (Hadîs-i şerîf-İbn-i Asâkir)
2) Nefislerinin sevgisinden kurtulmamış olup, nefislerini azâbdan korumak ve nîmetlere
kavuşturmak için ibâdet eden; tasavvufta sona varmamış.
Ebrâr bana kavuşmayı çok istiyor. Ben de onları çok istiyorum. (Hadîs-i kudsî-Deylemî,
İhyâ)
Ebrâr, Allahü teâlâya nîmetlerine kavuşmak için ve azâbından korktukları için ibâdet
ederler. Bu iki dilekleri ise nefislerinin arzularıdır. Çünkü bunlar, Allahü teâlânın zâtını
sevmek seâdetine kavuşmamışlardır. (İmâm-ı Rabbânî)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:09   #272 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

EBTER:
Nesil ve hayırdan kesilmiş.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
(Habîbim) gerçekten biz sana Kevser'i verdik. O hâlde (buna şükür olarak) namaz kıl ve
kurban kes. Sana buğzeden, düşmanlık eden yok mu? İşte asıl ebter odur. (Sana gelince
Habîbim; senin temiz neslin, şân ve şerefin kıyâmete kadar devâm edecektir.) (Kevser sûresi:
1-3)
Resûlullah efendimizin Hadîcet-ül-Kübrâ'dan olan son erkek çocuğu vefât edince, Âs bin
Vâil'in; "Muhammed ebter oldu" demesi üzerine; Kevser sûresi gelerek, Allahü teâlâ Âs bin
Vâil kâfirine, cevâb verdi. (İbn-i Abbâs, Taberî, Kurtubî)
EBÛ HANÎFE:
Ehl-i Sünnetin reisi, Hanefî mezhebinin İmâmı. İmâm-ı A'zam. (Bkz. İmâm-ı A'zam Ebû
Hanîfe)
EBÛ TÜRÂB:
Peygamber efendimizin amcasının oğlu, dâmâdı, Cennet'le müjdelenen on kişinin ve dört
büyük halîfenin dördüncüsü, Allahü teâlânın arslanı hazret-i Ali'nin "Toprağın babası"
mânâsına gelen lakabı.
Peygamber efendimiz bir gün mescide girdiğinde, hazret-i Ali'yi uyumuş ve ridâsı
(paltosu) düştüğü için sırtına toprak bulaşmış gördüler. Mübârek elleriyle toprağı silip; "Kalk
yâ Ebâ Türâb (Toprağın babası)! Kalk yâ Ebâ Türâb!" diye iltifât buyurdular. (Hadîs-i
şerîf-Şevâhid-ün-Nübüvve)
Hazret-i Ali, kendisinin Ebû Türâb lakabıyla anılmasını ve çağırılmasını çok severdi.
(Zerkânî)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:09   #273 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

EBÜ'L-VAKT:
Tasavvufta kalb makâmından yukarı çıkıp, kalbin sâhibine varan, hallerden kurtulup,
halleri verene ulaşan. Bunlara Erbâb-üt-temkîn de denir.
Ebü'l-vaktin vakitleri değişmez. Halleri değişmez. Vakit onlara değil, onlar vakte
hâkimdirler. Onlar zamanla değil, zaman onlarla bereketlenmiştir. (İmâm-ı Rabbânî)
ECEL:
Belli vakit. Hayâtın sonu. Hayat sâhibinin, canlının ölümü için Allahü teâlânın takdir ve
tâyin ettiği vakit.
Allahü teâlâ insanları yaratırken, ecellerini, ömürlerini ve rızıklarını takdir etmiştir.
(Hadîs-i şerîf-Berîka)
Hadîs-i şerîfte; "İlâçların en iyisi, Kur'ân-ı kerîmdir" buyruldu. Hastaya okunursa
hastalığı hafifler. Eceli gelmemiş ise iyi olur. Eceli gelmiş ise, rûhunu teslim etmesi kolay
olur. (Senâullah Dehlevî)
Herkesin belli bir eceli vardır. Bu ecel hiç değişmez. Onun için hastalıkta sıkılmamalı,
telâşa düşmemelidir. Böyle derd ve belâlar gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, âfiyet vermesi,
kurtarması için duâ etmelidir. (Ahmed Fârûkî)
Ecel geldi cihâna
Baş ağrısı bahâne.
(Atasözü)
Ecel-i Kazâ:
Kazây-ı muallak, kesin olmayıp sebebe bağlı kılınan ecel.
Bir kimseye takdir edilen belâ, kazây-ı muallak ise, yâni o kimsenin duâ etmesi de takdîr
edilmiş ise, duâ eder, kabûl olunca belâyı önler. Ecel-i kazâyı da iyilik etmek geciktirir. Ecel-i
kazâ meselâ; eğer iyi iş yapar, yâhut sadaka verir, haccederse, ömrü altmış sene, bunları
yapmazsa kırk sene diye takdir edilmesi gibidir. Birinin üç gün ömrü kalmış iken akrabâsını,
Allah rızâsı için ziyâret etmesi ile ömrü otuz sene uzar. Otuz yıl ömrü olan kimse de
akrabâsını terk ettiği için ömrü üç güne iner. Vakit tamam olunca eceli bir an gecikmez.
(İmâm-ı Gazâlî)
Ecel-i Müsemmâ:
Belli vakit, bilinen ecel, Allahü teâlânın bir kimse için ezelde takdir ve tâyin buyurduğu
(belirlediği) hiç bir şekilde değişmeyen ecel, hayâtın sonu.
Vebâ olan yerden kaçmayan ve ölmeyen kimse de, gâzîler, mücâhidler ve belâlara sabr
edenler gibidir. Herkesin bir ecel-i müsemmâsı vardır ki, azalmaz ve çoğalmaz. Kaçıp da
kurtulanlar ecel-i müsemmâları gelmediği için ölmemiştir. Yoksa kaçmak onları ölümden
kurtarmış değildir. Kaçmayıp, sabredip ölenler de ecelleri geldiği için ölmüşlerdir. (İmâm-ı
Rabbânî)
Ecel-i müsemmâ değişmez. (İmâm-ı Gazâlî)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:10   #274 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

ECÎR:
Bir işi yapmak için kendi kuvvetini veya san'atını kirâya veren, çalışan kimse, işçi.
Ecîr-i Hâs:
Belli zamanda, belli işi yapmak için husûsî tutulan işçi.
Ecîr-i hâs olarak tutulan işçi iş yaparken elindeki mal kasıtsız helâk olursa
(kullanılmayacak hâle gelirse, kırılırsa v.s.) ödemesi lâzım olmaz. Ecîr-i hâs olarak tutulan
işçiye farklı ücret ile iki veya üç iş gösterilip, hangisini yaparsa onun ücretini vermek câizdir.
Dört iş göstermek olmaz. Sözleşilen zaman iyi bilinmezse de, ücret verilir. Ücret söylemedi
ise, tutulan kimse işçi veya san'at sâhibi olarak çalışan biri ise, o memleketteki ücret
üzerinden hakkı verilir. Eğer böyle biri değilse, yardıma gelmiş olacağından bir şey verilmez.
Çağırmadan gelene de ücret verilmez. (İbn-i Âbidîn)
Ecîr-i Müşterek:
Serbest işçi. Kirâlıyanından (işvereninden) başkasına çalışmaması şartı koşulmamış
hamal, terzi, saatçi gibi işçi.
Ecîr-i müşterek, ancak işini bitirince ücretini alır. Eşyâ, elinde emânet olup, helâk olursa
(kullanılmayacak hâle gelirse) ödemez. Fakat helâk olmasına ecîr-i müşterek kendi sebeb
olursa, kast bulunmasa dahi öder. Doktor, dişçi, eczâcı fen hâricinde, yanlış iş yapıp hasta
zarar görürse öderler. (İbn-i Âbidîn)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:10   #275 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

ECR (Ecir):
İyilik, mükâfât, ücret, karşılık. Allahü teâlânın râzı olduğu, beğendiği işleri yapanlara
verdiği sevâb.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizi imtihân etmek için verildi. Allahü teâlâ
iyiliklerinize karşılık, size çok büyük ecr verecektir. (Tegâbün sûresi: 15)
Allahü teâlâ, insanların yaptığı işleri iki kısma ayırdı. Bir kısmını beğendiğini, bunları
yapanlardan râzı olduğunu, her iş karşılığında, bunlara nîmetler, râhatlıklar, iyilikler
vereceğini vâd etti. İşte iyiliklerin ölçü birimi ecr ve sevâbdır. Dünyâda yapılan her iyiliğe
karşılık olarak, âhirette çeşitli miktârlarda nîmetler verilecektir. Nîmetlerin verileceği yere
Cennet denir. (Şehristânî, Nesefî)
Haramlara hiçbir zaman ecr verilmeyeceği gibi, özürsüz haram işleyen muhakkak günâha
girer. Haramlardan, Allahü teâlâdan korktuğu için sakınıp vaz geçen sevâb kazanır. (Nablüsî,
Muhammed bin Ebî Bekr)
Ecr-i Misil:
Âdil iki ehl-i vükûfun (bilir kişinin) takdîr ettikleri ücret.
Alacaklısına (borçlu olduğu kimseye), evini verip ücretsiz otur demek, fâsiddir (dînen
uygun değildir). Alacaklının ecr-i misil vermesi lâzım olur. (İbn-i Âbidîn)
Bir kadın, oğlunu evinde, tâmir etmek şartı ile oturtsa, senelerce oturup, tâmir etmeden
çıksa, anasına ecr-i misil ödemesi lâzım olur. (İbn-i Âbidîn)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:10   #276 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

EDÂ:
Yerine getirme, yapma. Namaz, oruç, hac, zekât gibi bir ibâdeti vaktinde yapmak.
Allahü teâlânın sana farz kıldıklarını edâ et, insanların en âbidi (ibâdet edeni) olursun.
Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden sakın, insanların en zâhidi, dünyâya rağbet
etmiyeni olursun. Allahü teâlânın verdiği rızka râzı ol, insanların en zengini olursun.
(Hadîs-i şerîf-Hadîka, Künûz-ül-Hakâyık)
Edâ niyyeti ile kılınan bir namaz, vakti girmeden kılınmış ise, nâfile olur. Vakti çıktıktan
sonra kılınmış ise, kazâ olur. "Bugünün öğle namazını edâ etmeye" diye niyet eden kimse,
vakit çıkmış ise, öğleyi kazâ etmiş olur. Öğle vakti çıktı sanarak, bugünkü öğleyi kazâ etme
niyeti ile kılınca, vakit çıkmadığı anlaşılınca, öğleyi edâ etmiş olur. (İbn-i Âbidîn)
Edâ Şartları:
Bir işin, ibâdetin sahîh ve mûteber olması için lâzım olan şartlar.
Cumâ namazının edâ şartları yedidir: 1) Namazı şehirde kılmak. 2) Hükûmet reisi veya
vâlinin izni ile kılmak. 3) Öğle namazının vaktinde kılmak. 4) Vakit içinde hutbe okumak. 5)
Hutbeyi namazdan önce okumak. 6) Cumâ namazını cemâatle kılmak. 7) Câminin herkese
açık olmasıdır. (İbn-i Âbidîn)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:10   #277 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

EDEB:
1. Güzel hallere ve huylara sâhib olma ve utanılacak hareketlerden sakınma, her hususta
haddini bilip, sınırı gözetme hâli.
Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz. (İmâm-ı
Rabbânî)
Allahü teâlâya karşı edeb, O'nun emirlerini yerine getirmekle olur. Avâmın, halkın edebi,
dînin emirlerine uymak, havâssın, seçilmişlerin edebi, dînin emirlerine uymakla berâber kalbi
zikr (Allahü teâlâyı anmak) nûru ile aydınlatmak, gönülden Allahü teâlâdan başka her şeyi
çıkarmaktır. (İmâm-ı Gazâli)
Âdemoğlunun edebden nasîbi yok ise insan değildir. Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark
budur. Gözünü aç ve gör ki bütün Allahü teâlânın kelâmının mânâsı, âyet âyet edebden
ibârettir. (Şems-i Tebrîzî)
İnsanlar edebe ilimden çok daha fazla muhtacdır. (Abdullah bin Menâzil)
En büyük edeb, ilâhî hududu muhâfaza etmek, gözetmek, Allahü teâlânın emirlerine
uymak, yasaklarından sakınmaktır. (Abdülhakîm-i Arvâsî)
Din büyüklerinin yolu baştan sona edebdir. (İmâm-ı Rabbânî)
Bir kimsenin edebli olması, iyi kalblilik ve akıllılık alâmetidir. (Sırrîy-i Sekatî)
Kul için güzel edebden daha iyi mertebe görmedim. Çünkü aklın hayâtı edebdir. İnsan
edeb ile dünyâ ve âhirette yüksek derecelere kavuşur. (Ebû Osman Hîrî)
Edeb ehli edebden hâli olmaz,
Edebsiz ilim öğrenen âlim olmaz.
(M.Sıddîk bin Saîd)
İlim meclislerinde aradım, kıldım taleb,
İlim geride kaldı ille edeb ille edeb.
Edeb bir tâc imiş nûr-i Hüdâ'dan
Giy ol tâcı emin ol her belâdan
(Yûnus Emre)
2. Namazda müstehab ve mendup olan şeyler.
Namazın sünnet ve edeblerinden birini gözetmek ve tenzîhi bir mekruhtan sakınmak; zikir
ve tefekkürden üstündür. (İmâm-ı Rabbânî)
İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri namaz abdestinin edeblerinden bir edebi terk ettiği
için kırk senelik namazını kazâ etmiş, yeniden kılmıştır. (İmâm-ı Rabbânî)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:11   #278 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

EDÎB:
1. Güzel hasletleri kendinde toplayan, haddini bilen. (Bkz. Edeb)
2. Düzgün, güzel ve pürüzsüz söz söyleyen ve yazan, edebiyatçı.
EDİLLE-İ ŞER'İYYE:
Din bilgilerinin elde edilmesine esâs olan ve bunlara bağlı bulunan deliller.
Edille-i şer'iyye dörttür: Kitâb (Kur'ân-ı kerîm), Sünnet (Peygamber efendimizin söz, fiil
ve takrirleri, bir iş yapılırken görüp de ona mâni olmadıkları şeyler), İcmâ (müctehid
âlimlerin dînî bir işin hükmünde söz birliği etmeleri) Kıyâs (hükmü bilinmeyen bir şeyi
hükmü bilinene benzeterek anlamak). (Abdülganî Nablüsî)
İslâmiyet, edille-i şer'iyye ve ona bağlı ikinci derecedeki delil ve vesîkalar ile bize
gelmiştir. Bu delîllere dayanmayan, bunların dışında kalan her şey bid'attir, red olunur.
(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Din ile ilgili hükümlerin isbâtında edille-i şer'iyye, mû'teberdir. Tasavvufçuların keşif ve
kerâmetleri değil. (İmâm-ı Rabbânî)
Edille-i şer'iyyenin dört olması müctehidler içindir. Mukallidler yâni dört mezhebden
birinde olanlar için delil, sened, bulunduğu mezheb reisinin ictihadı ve sözüdür. (Hâdimî)
EF'ÂL-İ İLÂHİYYE:
Allahü teâlânın işleri.
Rızk; maâşa, mala, çalışmaya bağlı değildir. Böyle olmakla berâber, çalışmak lâzımdır.
Çünkü ef'âl-i ilâhiyye, sebebler ile meydana gelir. Âdet-i ilâhiyye (Allahü teâlânın kânunu)
böyledir. Fakat bâzan bir işin meydana gelmesinde lâzım olan sebepler bulunduğu hâlde, o
fiil (iş) meydana gelmiyebilir. Yâhut sebepsiz de hâsıl olabilir. (Muhammed Rebhâmî)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:11   #279 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

EF'ÂL-i MÜKELLEFÎN:
İslâm dîninde mükelleflerin (dînî vazîfeleri yerine getirmekle yükümlü, sorumlu
kimselerin) yapmaları ve sakınmaları lâzım olan emirler ve yasaklar. Ahkâm-ı İslâmiyye
(fıkıh bilgileri), din bilgileri.
Ef'âl-i mükellefîn sekizdir: Farz, vâcib, sünnet, müstehâb, mubâh, harâm, mekrûh, müfsid.
Bunları fıkıh ilmi öğretir. (Bkz. İlgili maddeler) (İbn-i Âbidîn)
İki cihân (dünyâ ve âhiret) seâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhiretin
efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi olmağa (uymağa) bağlıdır. O'na tâbi olmak için
îmân etmek ve ef'âl-i mükellefîni öğrenmek ve yapmak lâzımdır. (İmâm-ı Rabbânî)
Ef'âl-i mükellefîni yerine getirmek çok kolaydır. Kalbi bozuk olana güç gelir. Bir çok işler
vardır ki, sağlam insanlara kolaydır. Hastalara ise güçtür. Kalbin bozuk olması, şerî'ate,
İslâmiyete tam olarak inanmaması demektir. Bu gibi insanlar, inandım dese de hakîkî tasdîk
(inanma) değildir. Laf (dil) ile tasdîkdir. Kalbde hakîkî tasdîkin, doğru îmânın bulunmasına
bir alâmet, Ef'âl-i mükellefîni yerine getirmekte kolaylık duymaktır. (İmâm-ı Rabbânî)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 13.04.2014, 21:11   #280 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Alfabetik sırayla göre dini terimler ve anlamları

EFSÛN:
Fen yolu ile tecrübe edilmemiş maddeler ve Kur'ân-ı kerîmden olmayan, mânâsız yazılar
kullanmak. Mânâsı bilinmeyen ve îmânın gitmesine sebeb olan şeyleri okumak.
Efsûn yapan ve ateş ile dağlayan kimse, Allahü teâlâya tevekkül etmemiş olur. (Hadîs-i
şerîf-Kimyây-ı Seâdet)
Tevekkül edenler (herşeyi Allahü teâlâdan bekliyenler), falcılık, efsûn ve dağlamak ile
hastalığı tedâvi etmez! (Hadîs-i şerîf-Kimyây-ı Seâdet)
EGOİST:
Kendi menfaatini düşünen bencil, hodbîn, enâniyet sâhibi. (Bkz. Enâniyet)
EHAD (El-Ehad):
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Hiç bir yönden benzeri
olmayan, tek olan, ikilik tasavvur edilmeyen, hiç bir şeye muhtaç olmayan.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
De ki: O, Allah'tır, Ehad'dır. (İhlâs sûresi: 1)
Bilâl-i Habeşî radıyallahü anh, Ümeyye bin Halef'in kölesi iken İslâmiyet'le şereflenmişti.
Hazret-i Bilâl'in müslüman olduğunu duyan Ümeyye, ona çok eziyet ve işkence yapardı.
"İslâm dîninden dön! Lât ve Uzzâ putlarına tap" diye zorladıkça, Bilâl radıyallahü anh da;
"Ehad Ehad" diyerek îmânını bildirdi. (İbn-i Sa'd)
EHÂDÎS:
Hadîs-i şerîfler. Peygamber efendimizin mübârek sözleri, işleri ve görüp de bir şey
demedikleri, mâni olmadıkları şeyler. Hadîs'in çokluk şeklidir. (Bkz. Hadîs)

__________________



Jade isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 08:37