|
Dini Şiirler - Yazılar kategorisinde açılmış olan Din İnsanı Özgürleştirir konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
17.06.2017, 00:36 | #1 (permalink) |
Bağımlı Üye
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Din İnsanı Özgürleştirir Din İnsanı Özgürleştirir İnsan akıl ve hür irade sahibi olan, yaratıcı yeteneklerle donatılmış olan bir varlıktır. Yüce Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır. Yüce Allah, insana destek olmak için vahiy göndermiştir. Hür irade sahibi olan insan, doğru verilerle aklını doğru kullanmayı başardığı zaman doğrulara, hakikate ulaşabilir. Ancak, biliyorsunuz, doğruyu bilmek, her zaman doğru olanı yapmak anlamına gelmemektedir. İşte din burada devreye girmekte, insanın iyi, güzel ve doğru olanı gerçekleştirmesi için ona yardımcı olmaktadır. Din, en temelde insan hayatına anlam kazandırmak için vardır. Öyleyse, öncelikle dinin ne olduğu sorusunu kendimize sormamız gerekmez mi?. “Din nedir?” şeklindeki bir soruya, herkesi tatmin edecek bir cevap vermek gerçekten zordur. Bu konuda yüzlerce tanım denemesi vardır. Daha önceki İslam alimleri dini, “insanları, kendi hür iradeleri ile dünyada ve ahirette mutluluğa götüren yol” şeklinde tanımlamışlardır. İslam’ı merkeze alarak düşünecek olursak, dinin tanımının Kur’an’daki evrensel kurucu ilkelerin ışığında yapılması gerektiğini söyleyebiliriz. Buna göre dinin merkezinde Tevhid, yani tek Tanrı inancı vardır. Tevhid olmadan İslam’dan söz edilemez. Tevhid, inanç dünyasını aydınlık hale getirerek, sevilen ve korkulan şeyleri putlaştırma tehlikesini ortadan kaldırarak, sağlıklı bir öncelikler sıralaması imkanı sağlayarak insanı özgürleştirir. Ahiret ve nübüvvet inancı, Tevhid’i destekleyen iki önemli unsurdur. İşin bir de davranışlarla, eylemle ilgili boyutu vardır: “Dosdoğru olmak”. Ahkaf suresinin 13 ve 14. ayetleri sanki dinin özeti gibidir: “Rabbimiz Allah’tır deyip dosdoğru olanlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. İşte cennetlikler bunlardır ve yaptıkları güzel işlere karşılık olarak orada sürekli kalacaklardır”. Dinin temel işlevi biraz önce de belirttiğimiz gibi, insan hayatına anlam kazandırmaktır. Bunun için vardır din. Çünkü Tanrı-insan ilişkisi sağlıklı bir şekilde çözümlendiği zaman, insan kendisinin evrendeki yerini bulma imkânına kavuşur ve bu noktada yaratıcı yeteneklerini de, en üst düzeyde etkili kılmak için, harekete geçirir. Oysa yaratıcılığın önü, yaşamın anlamının kaybolması ile birlikte kapanmaya başlar. Başka mecralarda, akmaya başlar insanın bütün enerjisi. Öncelikler sıralaması anlamını kaybeder. Hâlbuki insanın en temel amacı kendini gerçekleştirmektir. Din, insana kendini gerçekleştirmesinde katkı sağlar, yardımcı olur. Başlı başına bir amaç değil, insan için bir araçtır din. Daha düz bir ifâde kullanmak gerekirse; din insan içindir, insan din için değil. Hâlbuki yaygın anlayışta bunun tersi daha çok ön plâna çıkar. Zannedilir ki, insan din için kurban edilecek bir varlıktır. Hayır! Din insanın en iyi şekilde kendini gerçekleştirmesi için vardır, din insan hayatına anlam kazandırır. Din, insanı “anlamsızlık”, “yersizlik”, “boşluk” duygularından kurtararak insanı özgürleştirir. Özgürlük, beraberinde ciddi bir sorumluluk duygusu getirir. Bu sorumluluk bireysel planda kendini gerçekleştirme, kendini inşa etme; toplumsal planda ahlaklı ve adaletin egemen olduğu bir toplum yaratma olarak çıkar karşımıza. Bu aynı zamanda, dünyayı güzelleştirme, kültür ve uygarlık yaratma sorumluluğudur. İnsan, hayatın anlamını, yaratıcı yeteneklerini etkin kılarak yakalayabilen bir varlıktır. Yaşama sevincinin sürekliliği de, ancak hayatın anlamı sağlıklı bir şekilde yakalandığı zaman sağlanabilmektedir. Din, öncelikle insanın evrendeki yerini belirleyerek insanı özgürleştirir. İnsanı, belirsizlik, anlamsızlık kadar rahatsız eden çok az şey vardır. Evrendeki yerini, hayatın anlamını bilen insan, özgürce yaratıcı yeteneklerini etkin kılabilmenin yollarını aramaya başlar. Bilmek, özgürlüktür. İnsan, en güzel şekilde yaratılmış bir varlıktır. (Tin, 4). Tanrı, insana kendi ruhundan üflemiş (Secde,9; Hicr, 29); onu “halife” olarak yaratmıştır (Bakara, 30). Daha da ötesi, “göklerde ve yerde ne varsa hepsi, insana boyun eğdirilmiş, insanın istifadesine sunulmuştur” (Casiye, 13). Bunun anlamı, insanın madde üzerinde tasarruf sahibi olmasıdır. İnsan, bu dünya hayatında iyiyi, güzeli ve doğruyu yaratma sınavı ile karşı karşıyadır. Bu sınav, bir anlamda, daha önce dikkat çektiğimiz “insanın kendini gerçekleştirme” sınavıdır. Dinin insanı özgürleştirmesi, her şeyden önce, insanın insanca yaşayabileceği ortak paydayı insana kazandırmasıyla başlar. Dikkat ederseniz, rahatça uyuyabilmek için güvenli bir ortama ihtiyaç olduğunu görürsünüz. Kafamızı yastığa koyduğumuzda eğer kendimizi güven içinde hissetmezsek uyuyamayız. Çünkü bütün canlıların en temel içgüdüsü, en temel özelliği canlılıklarını korumaktır. Güvenli bir ortam olmadan bunlar sağlanmaz. İşte bu güvenli ortamı sağlayabilmeniz için sağlam bir yerde olmanız lâzım. Bu noktada tek Tanrı inancı müthiş bir güvenlik kalkanı oluşturur ve bu kalkan her şeyden önce bizim kendimizi güven içinde hissetmemizi sağlar. Kendimizi güven içinde hissettiğimiz zaman da yaratıcılığımızın önü açılır, artık üretebiliriz. İşte dinin insanı özgürleştirmesi yüksek güven kültürü yaratma konusunda da ortaya çıkmaktadır. İslam, öncelikle tek Tanrı inancı ile, yüksek güven kültürünün temellerini atmakta, insanı boşluktan kurtarmakta; evrende sağlam bir yerde durmasını sağlamaktadır. İslam, “dinde zorlama yoktur” (Bakara, 256) ilkesiyle, insana hem dinsel tercihleri noktasında, hem de dinin emir ve yasaklarını yerine getirme konusunda oldukça derin ve geniş bir özgürlük alanı açmıştır. Hiçbir kimse, ne Müslüman olması konusunda, ne de başta namaz ve oruç olmak üzere ibadetleri yerine getirme konusunda zorlanabilir. Dindarlığın bireysel bir tercih olduğu unutulmamalıdır. Müslüman insan, bilmediği şeyin ardına düşmez (İsra, 36). Müslüman bilerek inanır, bilerek yaşar. Müslüman insan Yunus’un ifadesiyle “yaratılanı, Yaratan’dan ötürü” hoşgörür. Kendi varlığının farkında olmayan insanların “özgürlük”ten söz etmelerinin hiçbir anlamı olmaz. Prof. Dr. Hasan Onat
__________________ |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |