Neden ?

[Asrevya]

Değerini bileceğimiz bir zamanda olacağı için

Neden çocuklar ömür paresidir?

[Jaqen]

Çünkü girdikleri eve huzur getirdikleri için

Neden şarkılarda hep kendimizi ararız ?

[Zeyy]

Cunku dunya sade ve sadece sarkilar yalan soylemez.Sarkilardaki durustluklere inanmak isteriz bu yuzden sarkilarda kendimizi arariz.

Neden yasiyoruz ?

[Jaqen]

insan dünyaya nasıl, neden ve ne olarak geldi?
Cenab-ı Allah, Kendisine iman ve Kendisine ibadet için, biz kullarını yaratırken, bedenlerimizden önce ruhlarımızı yaratmıştır. Bilahare, ruhlarımıza beden elbisesi giydirerek, bizleri, imtihan mahalli olan bu dünyaya göndermiştir. Kur'an-ı Kerim'de bu hususta şöyle buyrulur " Cinleri ve insanları, ancak beni tanıyıp iman etsin ve ibadette bulunsunlar diye yarattım. "


Biz kullar, imtihan mahalli olan bu dünyaya İslam fıtratı üzere, yani, Müslüman doğarak geliriz. Sonra, kendi akıl ve irademizi iyiye kullanarak İslam fıtratı üzere yaşamaya devam eder ve Müslümün'ca bir hayat süreriz veya akıl ve irademizi iyiye kullanmayıp, İslam'ın dışında bir hayat sürmeye başlarız. Bu hususa Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şu şekilde işaret buyurmuşlardır " Her doğan, İslam fıtratı üzere doğar, Sonra onu, anası - babası ( yakın çevresi ) Yahudi, Hiristiyan ve Mecusi yapar. "


Nasıl, neden ve ne olarak geldiğimiz, kıcasa böyle. Peki, Müslüman olarak doğmamız, Müslümanlığımızın başlangıcı mıdır?


Elbette ki, hayır. Anne çocuğu doğurur, çocuk, Müslüman olarak doğar. Lakin, Müslümanlığı Kalu Bela' dan beridir .


Cenab-ı Allah, insan bedenini yaratmadan önce, insanların ruhlarını yaratmış ve bu ruhları, ruhlar alemi denilen bir alemde bir araya getirerek, kendilerine hitaben " Ben sizin Rabbiniz değil miyim? " diye sormuştur. Ruhlar da " Evet, Sen bizim Rabbimizsin " ve yine " Ancak Sana ibadet eder, Senden yardım dileriz " diye cevap vermişlerdir.


İşte bu konuşmanın olduğu zamana, Kalu Bela zamanı nedir.


" Evet, Sen bizim Rabbimizsin " ve yine " Ancak Sana ibadet eder, Senden yardım dileriz " Cenab-ı Allah, insan ruhunun bu sözünde ne derecede samimi ve doğru olduğunu ortaya çıkarmak için, içinde yaşadığımız dünyayı imtihan yeri olarak yaratmıştır.


Yazı başlığı ile ilgili olarak anlatılabilecek hususlar bu kadar.


Bu kadar mı acaba ?


Arkadaşarımızdan biri yazmış ve demişti ki " ... yazılarımın okunmaması benim için önemli değil..." veya buna benzer bir şey. Ben aynı görüşte değilim. Son zamanlarda fark etmekteyim ki, yazılarım okunmamaktadır. Bu husus beni üzmektedir. Ancak, yılmayacağım ve iki sebepden dolayı yazmaya devam edeceğim.


Birinci sebep; uzak bir ihtimal, çünkü, henüz o mertebeye gelmedim. Ama, belli mi olur, belki yazdıklarım, birine veya birilerine ışık olur.


İkinci ve benim için çok önemli sebep; Sizlere, kendisini tanımadığım ve adını hiç duymadığım, Ahmet ŞAHİN beyefendinin yazmış olduğu, bir okuma parçasını aynen aktarmak istiyorum.


" DERVİŞİN FİKRİ NE İSE, ZİKRİ DE ODUR


Yazıya başlık olarak aldığım cümle sadece bir ata sözü değil, aynı zamanda bir hadis mealidir. Resul-i Ekrem Efendimiz ''yaşadığınız gibi ölürsünüz, öldüğünüz gibi de ( huzur-u ilahide ) muamele görürsünüz'' buyurmuştur.


Bu bakımdan, yaşayışımız imanı, islamı mevzularla dopdolu olmalı, benliğimizdeki iman merkezlerine inançlarımız bütünüyle yerleşmeli, asrın fitneleriyle sökülmez hale gelmelidir. Böyle köklü ve sökülmez iman ise, islami mevzularla çok meşgul olup zihinde ona ciddi yer ayırmakla mümkün olur. Başka bir ifadeyle insan, inançlarına kafasında ne kadar yer verir, gönlünde ne ölçüde besleyip büyütürse, ölürken de o nisbette onunla meşgul olur, şuur altında yerleşmiş olan o meşguliyetinin tekrarıyla son nefesini verir. Yani, hayatında neyi fikretmişse, son anda da onu zikreder.


Ak sakallı ihtiyar, son günlerinde yatağında baygın yatmaktaydı. Doktorlar 'Bize düşeni yaptık gerisi Allah'a kalmış'' diyor, başka bir söz bulamıyorlardı.


Zaten ayak ucunda bekleyen oğlu da ümidini kesmişti. Seksen sene gibi ender yaşanan bir ömür sürmüştü muhterem babası. Tanıyanları ona, ' ibadet kavisi ' diyorlardı. Yani bunca ömür ancak ibadet kuvvetiyle yaşanır, demek istiyorlardı. Ama ne kadar yaşansa da yine akibet ölümdü. İşte ak sakallı zat belki de o ölüm anını yaşamaktaydı.


Baygın halde yattığı yatağından ansızın doğruldu. Heyacan ve telaşlı bir hali vardı. Yumuk gözleriyle, belki de irade dışı hareketler yapacaktı.


Öyle de oldu.


Nefes nefese feryad ediyordu ''Oğlum arif! Çabuk ibriği getir, abdest alacağım, baksana ezan okunuyor, cemaate yetişmeliyim...''


Bir-iki saniye sonra, sanki oğlu ibriği getirmiş; o da yumuk göz, zor aldığı nefesle, elini kolunu yıkamaya başlamıştı. Bu sırada abdestini almış, hatta camiye girip safa da geçmiş, işte imamla birlikte ilk tekbirini de alıyordu.


''ALLAH-U EKBER! ''


Ne var ki, şuur altına yerleşmiş bu abdest alma, sonra da namaza başlama tekbiri, son cümlesi olmuş, böylece ömrünü ''Allah-u Ekber '' cümlesiyle tamamlamıştı.


İşte bu hal, dervişin fikri ne ise zikri de odur, gerçeğinin ifadesidir. Ömür boyu namazla, cemaatle meşgul olan, dünyayı sadece eline alıp, gönlüne koymayan nur yüzlü zat, nasıl yaşamışsa öyle ölmüştü.


Demek ki, ömür boyu zihnimizde beslediğimiz meşguliyetimiz, ölüm anında bile bizi bırakmıyor, neyle yaşamışsak, onunla ölmemiz söz konusu oluyor.


O da, seksen yaşına yakın bir ömür sürmüştü bu alemde. Ama bir tek hedefi vardı onun, para kazanmak, zengin olmak. Para kazanmak aslında iyi bir şeydir, ama parayı ele; imanı, islamı da gönüle koymak şartıyla. O, böyle yapmadı. İmanı, islamı koyacağı gönüle parayı koydu, benliğindeki iman merkezlerine hep dünyayı yerleştirdi.


Bir çok işlerle meşgul olmuş, son senelerde de inşaatçılığa dökmüştü işi. Çok para olduğu söylendiği için o sahaya kaymıştı. Kaydığı sahada o kadar fani oluyordu ki gece rüyasında gündüz hayalinde besliyordu onu. Nitekim uykusunda bile ''kum getir, çakıl getir'' diye tekrar ediyordu.


Son anlarında da aynı şeyi tekrarlamaya başladı 'kum getir, çakıl getir, kum getir, çakıl getir!.


Bir tanıdığı yanına gelince onun halini anladı. Kulağına eğilerek fısıldadı Müteahhit bey, iş bitti, paydos!


Ve bundan sonradır ki, son nefesini verdi, Ama nasıl ?


Kum getir, çakıl getir, kum getir, çakır getir!.. diyerek...


Evet ''dervişin fikri ne ise zikri de odur. ''Bu yüzdendir ki Resulullah Efendimiz Nasıl yaşıyorsanız öyle öleceksiniz, nasıl ölüyorsanız öyle muamele göreceksiniz. '' buyurmuştur. İşte bu iki tablo bunun örneğidir.. "


Evet, okuma parçası bu .. benim de ikinci sebebim bu .. Allah kabul eder, inşaAllah.


Herkese nasip olur, inşaAllah


Allah’ıma şükürler olsun. Vesile olandan Allah’ım razı olsun.


Cennetle mükafatlanır, inşaAllah. Amin.


Yazı başlığı ile ilgili olarak anlatılabilecek hususlar bu kadar.


Bu kadar mı acaba ?


Da kalmıştık değil mi?


Bu kadar değil, Allah nasip ederse, anlatmaya devam ederim, inşaAllah


Selam ve dua ile… Allah’a emanet olun.


aerenst 09/09/2011


YARATILIŞ GAYEN NEDİR BİR DÜŞÜN


Düşün insanoğlu sen bu hayatı


Allah yaratmıştır hayat-mematı


Daima va’z eder hilkat san'atı


Yaratılış gayen nedir bir düşün.


İnsanlık başlamış ol Adem ile


Her kavim yaşamış peygamber ile


Allah’ın buyruğu gelmiştir dile


Yaratılış gayen nedir bir düşün.


Gelmişiz imtihan için cihana


Dağılmışız rızık için her yana


Uymamız gerekir yüce Kur'an'a


Yaratılış gayen nedir bir düşün.


Hayatta amacın olsun ibadet


Allah'a inanıp eylemek taat


Bitecek dünyada ömür ve saat


Yaratılış gayen nedir bir düşün.


Değerlendir bu dünyada zamanı


Sorulacak bize ömrün her anı


Emr eyledi Allah doğru olmanı


Yaratılış gayen nedir bir düşün.


Aldanma dünyanın fânî varına


Bir bak, neler hazırladın yarına


Çalışmaz mı insan kendi kârına


Yaratılış gayen nedir bir düşün


Nice sultan, nice yiğit geldiler


Ömrü bitti Yaratan’a döndüler


Göçtü, baki mekanına kondular


Yaratılış gayen nedir bir düşün


Dünyada kalmak yok, ölüm gelecek


Son nefeste herkes yerin görecek


Söylenenler hakmış bunu bilecek


Yaratılış gayen nedir bir düşün.


Kimi tabi oldu, kimi isyankâr


İsyan edenlere olur ukbâ dar


Ya cennet ya cehennem, verilir karar


Yaratılış gayen nedir bir düşün.


Allah'ım nasip et imanla göçmek


Rasûl’ün Havzı'ndan kanarak içmek


Sırattan yıldırım hızıyla geçmek


Nasip olsun diye bunları düşün.


Neden mutluyken isyan etmezsinde mutsuzken isyan edersin?

[JaCk]

çünkü nankörsün(üz)dür.

Neden bu belediye işini bitirmeden asfalt atar da 2 gün sonra bir daha kazar ve yama yapar

[Xerath]

Cunku mutluyken birşeye ihtiyaç yoktur ama.mutsuzken herseyi istersin

Neden insanlar hep onyargili

[ira]

Kırılcaklarından korktukları için

Neden illa etrafımıza duvarlar öreriz?

[Xerath]

Telefonu bile çalmasınlar diye pin koyuyorlar bizi çalmasınlar diye duvar örmüşüz çokmu?

Neden insan hep yalnız kalmak ister

[ira]

Güzel cvp

yalnız kalmak bazen kafa dinlemek insana iyi gelir arada bir yapılmalı..


Neden insanlar hem yalnız kalmak ister hem bundan şikayet eder?

[Xerath]

İnsanlar tek basına kalırsa diğerlerini düşünmek zorunda kalmayacağına inanır. Ama sessizlik umutsuzluk insani ürkütür.

Neden insanlar dost arıyor da dost olmayı bilmiyor