|
Hikayeler kategorisinde açılmış olan Kurtulduk kalk Ali kalk konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
27.10.2014, 23:20 | #1 (permalink) |
Ne mutlu eğri zamanda, Doğru yerde durabilene. | Kurtulduk kalk Ali kalk Kurtulduk kalk Ali kalk Yeni tuttuğu hizmetçi kadına sordu: - Dilin Anadolulu'ya benzemiyor. Rumelili misin sen? - Serfliçe köylerindendim. Alnımın yazısı imiş, buralara düştüm, dedi kadın. Gözleri eski şekerlenmiş şuruplar kadar donuk ve fersiz. Dibe çökmüş bir gam tortusu. Biraz inceleyince canı sıkıldı. Akşam akşam keyfini kaçırmasından korktu. İçinden 'bir başkasını bulunca savarım' diye düşündü. Hikayesini dinleyince bunu asla yapamadı. Balkan Savaşı kopunca, sınıra yakın köyde, bir akşamüstü şu söylenti yayılmış.Düşman geliyor.Gelen düşman, sadece can değil, ırz ve din düşmanıdır da. Müslüman erkeği süngüleyecek, kadını kirletecektir. Köy halkı, mal mülk neyi varsa bırakıp kaçmaya karar verir. Dul Ayşe de hazırdır, bir atın üstündedir. Arkasında beş yaşındaki oğlu belinden sımsıkı sarılmış, önünde üç yaşındaki kızı bir kuşakla dizlerinden eyere bağlı, kucağında daha bir yaşına basmamış yavrusu uykuda. Tepelerden aralıksız bir yağmur yağıyor, kış başlangıcı yağmuru. Herkes biliyor ki, bu sürerse ovayı su basacak, çaylar kabaracak, köprüler çökecek, yol iz kalmayacaktır. Sırılsıklam kafile, ıslak gece içinde ilerliyor. Öndeki ümit Türk ordusuna yetişmek, arkadaki korku düşman ordularına çiğnenmemek. Ayşe, beline dolanan ufak kolların ara sıra gevşediğini duyuyor. - Uyuma Ali diyor, uyuma. Önündeki baş yer yer dikliğini kaybediyor - Uyuma Emine'm, uyuma diyor. Sonra kucağında kıpırdamalar başlayınca. - Uyu ciğerim, uyu Osman'ım, diyor. Yaşlı, romatizmalı at, ikide bir sürçüyor, toparlanıyor, sonra çamura gömülüyor, silkinip ilerlemeye çalışıyor. Yağmur dinmiyor, toprak iyice cıvık hale geliyor. Saplanıp bir yerde kalmaları ya da bir ırmağın akıntısında boğulmaları ihtimali büyüyor. Atın ve kendisinin kudretsizliğini gören Ayşe, yavrularına sarılarak ölmeyi artık fena bulmamaktadır. Asıl dehşetli korkusu, üç canlı yükü ile yaya kalmaktır. Nihayet bu oluyor. Çöken, yan üstü uzanan mecalsiz attan çabucak iniyorlar. Zira felaket kafilesinden kopmak, Ayşe için bundan da korkunçtur. Geride kaldığını anlayınca, üç çocuğu birden taşımanın mümkün olmadığını görüyor, ikisini kurtarmak için birini feda etmek lazımdır diye düşünüyor. Hangisini? Yanında, elinden tutmuş, dizine kadar çamura bata çıka yürüyen Ali'nin minik elini bırakmak istemiyor. Boynuna dolanan mecalsiz elleri çözmeye de cesareti yok. Kucağındaki ıslak, hareketsiz, sessiz bohça ona cansız gibi görünüyor. Soğuktan, sudan, havasızlıktan ölmüştür. Ananın ümidi, yaşamadığını anlayarak kundağı en az çamurlu, en az batak yere bırakıvermek. O kıyamet içinde Osman'a eğiliyor, ses duymamak ümidiyle dinliyor. Ama yavrusunun ılık ılık ağladığını duyuyor, eyvah, diyor. Bir enkazı andıran kafile bata çıka ilerlemekte, kimi karanlığın içinde çamura gömülmekte, kimi üstüne basılarak ezilmektedir. Ayşe hala yükünü atamamıştır. Soluk soluğa, buz gibi ter içindedir. Ayaklarını çamurdan çekecek kudreti erimekte, kolları karıncalanmaktadır. O kadar ki, sol kolunun açılıp yükünü kendiliğinden bıraktığını bile anlayamıyor. Şimdi göğsünün üzerinde Ali vardır. Sanki uzun bir hasretten sonra birbirine kavuşmuşlardır. Bir yandan da yağmur ve çamur içindeki kaçış sürüyor. Böyle birkaç saat mi, birkaç dakika mı koşuyorlar ya da öyle sanıyorlar. Ayşe tükeniyor, arkada bıraktıkları at gibi yere uzanıvereceğini anlayarak, haykırmak, birini imdadına çağırmak istiyor. Yine koşuyor ve aniden bir hafiflik, bir canlılık duyuyor. Neden sonra anlıyor ki, boynundan sarılan zayıf, ufak kollar artık yoktur. Emine de dökülmüştür. "Çık sırtıma, sıkı sarıl sakın gevşeme Ali!" diyor. Böylece kanının son ateşini yakarak, batıp çıkarak yuvarlanarak, ter ve gözyaşı yüzünü yıkayarak molasız yürüyor Ayşe. Ali'sini kurtarmış olmanın sevinci ile. Öbür felaketlere katlanıp ümitle yürüyor, kafileye yetişiyor, hatta onları geride bırakıyor. Seher vakti ay yıldızlı ıslak bir bayrak çekili küçük kasabaya varıyor. Yükünü bir cephane sandığının üstüne indiriyor. - Kurtulduk Ali kalk, kalk Ali, diyor. Ali kımıldamıyor. Anne, saatlerdir bir ceset taşıdığını anlamıyor, anlamak istemiyor. Ali kalk kurtulduk diyor. Ayşe, gece yağan yağmur gibi dökülen gözyaşları içinde gülümsüyor. Hizmetçi, donuk, fersiz, kuru gözlerini işaret ederek, -"Bey" der ."O günden beri ağlayamam. İstesem de gözlerimden yaş gelmez." Refik Halid Karay (Gurbet Hikayeleri) Konu LifeisBeauty tarafından (27.10.2014 Saat 23:37 ) değiştirilmiştir. |
28.10.2014, 09:42 | #2 (permalink) |
| Cevap: Kurtulduk kalk Ali kalk Hikaye çok duygusalmış, hani anne yüreği derler ya anne yüreği işte mücadele anında bile evlatları her daim aklında ..Çok dersler var aslında bu hikayeden çıkarılacak özellikle de sadece çocuk doğurunca anne olduğunu düşünenler için ibretlik dersler aslında..Emeğinize sağlık olsun |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |