Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Kültür - Sanat > Kitap Tanıtımları > Hikayeler
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Orada Kimse Var mı ?

Hikayeler kategorisinde açılmış olan Orada Kimse Var mı ? konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 22.08.2013, 08:32   #1 (permalink)
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Orada Kimse Var mı ?

Orada Kimse Var mı ?









Birinci bin yılın sonları ülkemize büyük felaketler getirdi. 17 Ağustos 1999 günü 03.02 sıralarında şiddetle sallanan yer, üstünde bulunan insanları büyük acılara arkadaş etti.. Çileye, cefaya ve acılara alışkın insanlar bu büyük felaketin acısına dayanmada zor anlar yaşamaya başladılar.

Enkaz alanda kalmaktan bir şekilde kurtulanlar, enkazdan gelen imdat çağrılarına yetişme gayretindeler. Anne-baba ve yakınlarını arayanların yürek parçalayan yardım çığlıkları. Herkes kendi derdinde. Kimse kimseye yardım edemeyecek halde, insanlar çaresizlik içinde yardıma muhtaç...

Ülke yardıma koşuyor. Bütün insanımız orada, enkazın altında canlı arıyor. Birden deprem sahasını tek bir ses kaplıyor, "Orada kimse var mı?" Ses büyüyor, vatan oluyor. İşte Türkiye! İşte necip Türk milleti!..

Millet yardıma koşar da onun azat kabul etmeyen hizmetkârı Türk polisi yardımdan kaçar mı? O da koşuyor halkının, sevdalı sının yardımına İzmir'den, Ankara'dan, İstanbul'dan, kısaca her yerden...

Komiser Ergin Erkılıçoğlu da herkes gibi yardıma koşanlar arasındaydı. O, halkını çok seviyordu. Her gün yardımında olduğu insanların, böylesine zor durumunda geri çekilmesi mümkün değildi. Herkesin tereddüt ettiği enkaz boşluklarına girmekte tereddüt etmiyordu. Korku mu? Onun lügatında korku kelimesi yoktu. Yazılmamıştı.

O korkunç deprem Mehmet beyi ayakta yakalanmışa. Sarsıntı anıda üzerine sokak kapısı düşmüştü. Dört buçuk gün sokak kapısının altında yaşam mücadelesi verdi. Bu İnanılması zor bir mücadeleydi. Zihnini sürekli açık tutmaya gayret etti. Her tarafı kapalı bir mezar içerisine girmişti. Teknolojik aletlerle burada sağ kişi yok demelerine rağmen o bulunduğu yerde hayat mücadelesi veriyordu ve sağ çıkacağı ümidini hiç yitirmemişti.

Kurtarılmasında emeği geçen, onu yeniden hayata döndüren İzmir Çiğli havaalanında görevli özel harekat timinden komiser Ergin Erkılıçoğlu'nu unutamıyordu. "Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır" diyordu. Ağzından "Orada kimse var mı" sesini duyduktan sonra, ona bulunduğu yeri ve vücudunda herhangi bir darp ve yaralanma izi olmadığını, zihninin açık olduğunu ve sağlıklı olduğunu söyledi. Arkadaşları ve akrabaları da kendisine seslenerek yarım saat içinde kurtarma ekipleri tarafından göçük altından kurtarılacağını söylediler. Fakat o yarım saat doksan yedi saatten daha fazla gibi geldi. O berbat göçükte, altı buçuk yedi metre kala kadar hayatını hiçe sayarak yanına gelen kurtarıcısının varlığını bir ışık huzmesiyle birlikte hissetti. Kendi kendine; kurtarılma anında kurtarıcısına her türlü yardımı yapacağına söz vermişti.

Bulunduğu durum çok zor bir durumdu. Kapının altında kalmış ve sağa sola dönme imkanı yoktu. Yanına kadar gelen kurtarıcısını gördüğü, göz göze geldiğinde canlı birini görmekten dolayı çok sevindi. Fakat, son gücü de tükenmek üzereydi. Kurtarma işleminde son engel ortadan kalkınca kurtarıcısıyla tünelin içinde bakışan iki yüz haline geliverdiler. Kurtarıcısı, talimatlarının dışına çıkmaması hususunda sürekli uyarılarda bulunuyordu.

Onun dediği gibi tahmini doksan kilo ağırlığında iki insanın sürünerek girebileceği "fare deliği büyüklüğünde" açılan tünelde bin bir zorlukla sürünürken bir ara kurtarıcısıyla elleri koptu. Hareket edebilmesi için "L" şeklinde bükülmesi gerekiyordu. Ancak, o bunu başaramadı.

Bunun üzerine kurtarıcısı, göçük altından çıkarmak için ayaklarını kırabileceğini, bilimin çok ilerlediğini, platin takılarak ya da bastonlarla yürüyebileceğini söyledi. Yani oradan çıkabilmek için gerekirse ayaklarını kıralım, sonra onarırız demeye getiriyordu. Bu tasvir ona tarifi mümkün olmayan ürpertiler verdi. Kendini motive ederek kendine uzanan ele kuvvetlice sarıldı. Ama hareket edecek gücü bulamadı. O anda nasıl olduysa oldu birden bîre kurtarıcısı sağ bileğinde bir kesik açtı. Bileğindeki kesik beş, altı santim derinliğindeydi. Daha sonra telsizle anons ederek sağlık ekibinin hazır bulundurulmasını, bileğindeki kesiğin dikilmesi gerektiğini söyledi.

Hayretler içinde kalmıştı. Kendine böyle bir zararı niçin verdiğini anlayamamıştı. Kurtarıcısının o anda yüz ifadesini çok net olarak görüyordu. Çünkü yüz yüze bakışıyordular. Bu arada kurtarıcısı bileğini sıkarak: " Ben bu kam niçin döküyorum, benim de bir ailem var, benimde bir çocuğum var ve ben de buradan sağ çıkmak istiyorum ve seni de sevenlerine sağ salim kavuşturmak istiyorum." diyordu. Çünkü altı-yedi metre uzunluğunda ve her an çökme tehlikesi olan, hatta diğer yabancı ekiplerin o göçüğe girilmesinin son derece riskli olduğunu, her an kurtarıcının da ölebileceğim söylemesine rağmen o kahraman bu riski göze almıştı. Bir moral yüklemesi üzerinde İnanılmaz bir etki yaptı. Yabancı bir insan, bir başka insan için bileğini kesiyor ve moral yüklemesi yapıyor. İnanılmaz şey!

Bundan sonra her şeyi göze alarak onun talimatlarını eksiksiz yerine getireceğini söyledi. Çünkü bîr an önce çıkmak istiyordu. Zaten onun sözünü dinlemediği için bu engelle karşılaşmıştı. Tekrar bilekleri birleştiği zaman dediklerini harfiyen yerine getirdi. Sonunda ayakları hiç zarar görmeden göçük altından çıkmayı başardı. Bundan sonra üç-dört metrelik bir yollarının kaldığını ve bunalmak üzere olduğunu söyledi. Haklıydı. Kapalı bir yerde o giysilerle hem krikolarla göçük kaldırıyor, hem yol açıyordu. Aman ya Rabb'im ne inanılmaz bir mücadele yaşanıyordu Bir anda kendini dışarıda buldu, tabi kurtarıcısı da güler yüzüyle yanındaydı. İnsanın yaşadığını hissetmesi ne güzel bir duyguydu. Bu duyguyu doya doya yaşamak istiyordu.

Kurtarıcıyla son kez ambulansla Bursa'ya giderken görüştü. Ambulansın camını açıp "Bileğimdeki kesik az kalsın atar damarıma kadar iniyormuş, senin yüzünden hastanelerde tedavi için eziyet çekecektim" dedi. Bu arada kurtarıcısının ismini öğrenmek istediğinde; "Bu hiç önemli değil, bir kamu kuruluşunda çalışıyorum. Önemli olan senin oradan sağ çıkmandı" dedi ve gülümseyerek uzaklaştı.

Zaman geçip, gitmişti ama kendi istihbaratıyla kurtarıcısının kimliğini öğrenmekte zorluk çekmedi. Onu bulduktan sonra Türk polisine ve özellikle komiser M. Ergin Erkılıçoğlu'na ne kadar dua etse, ne kadar teşekkür etse az olduğunu söyledi. Bunu söylemekten gurur duyduğunu da her yerde ve herkese söylemekten çekinmedi.

Alıntı

__________________
Rüya Perisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 22:39