Son 10 yılda kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. 5 yılda 4 bin kadın eşleri, sevgilileri, babaları ya da aile yakınları tarafından öldürüldü. Bu cinayetlerin pek çoğu medyada yazıldı, yayınlandı, ekranlara taşındı.

Türkiye’de 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken 2010 yılında bu rakam, 1550’ye yükseldi.
Ancak konu sadece öldürülen kadınlar değil, tecavüze uğrayan, dayak yiyen, çalıştıkları yerlerde sözlü ve psikolojik tacize maruz kalan ve intihar eden binlercesi de var.
Bu, bir cinsiyet ırkçılığıdır.
Bu, bir katliamdır.

***
Türkiye’de artık eli dayaklı her erkeğe potansiyel katil gözüyle bakılmalı. Şiddete sıkça başvuran bu adamlar psikolojik gözlem altında tutulmalı ve gerekirse rehabilite edilmeli.

Neden mi?
Çünkü kadına yöneltilen bu şiddetin altında, çoğunlukla şizofreni, paranoya ve benzeri psikotik durumlar ve psikoz hastalığı, kişilik bozuklukları, narsizm yatar. Başvurulan şiddet eğilimi, alkolik kişilerde ve/veya uyuşturucu bağımlılarında artış gösterir.
Şiddete başvuran erkek, duygusal olarak da empati yeteneğinden yoksundur. Bu adamların bir an önce tedavi edilmeleri gerekmektedir.

***
Türkiye’de artık kadın cesur olmak zorunda. Kadın sustukça, korktukça, geri çekildikçe üstlerine inen bu acımasız darbeler artmaya devam edecek.
Kıskançlık, namus, saygısızlık, boşanma talebi ve benzeri sebeplerle öldürülmeye devam edecek.
Çalıştıkları yerlerde mobinge maruz kalmaya, taciz edilmeye devam edecek.
Kadınartık, dayakla, korkutularak, sindirilerek, canı pahasına sıkıştırıldığı kabuğundan çıkmalı ve hakkını aramalıdır.

***
Aile içi şiddetin , kadına şiddetin her gün medyaya yansımasının rutine döndüğü bir toplumda yetişen gençleri de düşünün.
Şiddet mağduru kadınların desteklenmediği bilerek ve sanık ve saldırganların hak ettiği cezayı almadıkları gerçeğiyle küçük yaşlarda tanışan ve böyle bir düzende büyüyen erkek çocuğu ne yapar?
Peki ya geleceğin kadınları? Kendilerine ait yaşam haklarından bihaber, sindirilmiş olarak mı büyüyecekler?

Kendi evlatlarınız için nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz? En iyisini ve en güzelini mi?
Öyleyse :
Bir insan görmediği şeye sahip olamaz.

***
Kadınlar şu an kuzuların sessizliğindeler. Aslında ortada korkunç bir çığlık var. Kimse kılını kıpırdatmıyor.
İşte bu yüzden kadın artık daha cesur olmalı, kabuğundan çıkmalı ve sakladığı gözyaşlarını göstermeli.


Çünkü, akmayan gözyaşları için kimse savaş vermez.

Sadece erkek değildir kadını ezen.Kadın kendi hayatından sorumlu olmaktan vazgeçerek kendi kendini de eziyor.

Kadınlarımız,
Topluma,oğluna,kızına,kocasına,anasına,babasına yön veren kadınlarımız.
Akıl tutsak olunca,söz biter,eylem biter,toplum biter.
Kadınlarımız,
Bu toplum size emanet,siz tutsak düşmeyin,bizi esir etmeyin.

__________________

Aslına bakarsanız bu durumda artma söz konusu değil, Türkiyenin bilgisayarla tanışması 96 ehele mehele derken 2000 de yaygınlarştı.Medya,haber ve programlarda teknolojiye paralel yaygınlaştı.Bu gün kadına yapılan en büyük şiddet teknolojinin nimeti olan internet ve televizyonda yapılıyor.Tabi bu olayı doğru okuyabiliyorsanız anlarsınız.Cinsiyet ırkçılığı denen olayı bilmem avrupa denel, batı denilen şizofrenlerin kadınlara verdiği değeri daha yüzyıl öncesine kadar tarihin ince detaylardan öğrenebilirsiniz.bi kaç satır başını okuduğum şu yazıdan ne çıkarabilirim biliyor musun?feminist yaklaşım ve bunu yayılmaya zorlayan sistem.

__________________

Konunun haklılık yanı olan pek çok yanı var. Lakin burada bahsedilen mevzu cinsiyetçiliktir.

Cinsiyet ırkçılığı ise daha farklı bir şey. Cinsiyetleri ırklara göre övmek yada aşağılamak anlamına gelir. Mesela "A ülkesinin kadınları güzeldir saraylara layıktır ama B ülkesinin kadınlar çirkindir ancak çadırlarda yaşamalıdır" gibi bir tabir kullanmak yada "Filanca yörenin erkeği terlediğinde tahrik edici görünüyor, ama falanca yörenin erkeği terledimi pis kokuyor" demek tam olarak Cinsiyet Irkçılığına girmiş oluyor.

__________________

Irkçığın her bir şekli mideyi bulandırıyor,şöyledir böyledir die kendimi yormama gerek yok zira herkes bir yol tutturmuş gidiyor.