Oyundaki sahneler

[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

Tanrı dedi ki:

Siz uydurulup da icat edilmediniz. Yaratıldınız. Benim tüm farkındalığımla yaratıldınız. Gözlerimin önünde filizlenip serpildiniz. Nasıl da güzeldir Benim Hilkatım. Güzel bir Dünya yarattım ve güzel olan sizleri de orada oyunlar oynamanız için yarattım Ben. Böyle görünmeyebilir ama Yeryüzü tamamen oyun oynamakla alakalıdır. Bu oyun nasıl da ciddiye alınır. Galibiyetler, kazanılan paylar nasıl da gerçek görünür. Onlara nasıl da sıkı sıkıya tutunursunuz. Amaçlarınız, hedefleriniz konusunda nasıl da umutsuzsunuzdur. Ama yine de kazancınız, kazanımınız garanti altındadır çünkü hemencecik Bana dönersiniz sizler.

Hayat sizin sandığınız tüm o şeylerle alakalı bir şey değildir. Her şey sizin sandığınız o şeylere tabi ya da bağlı değildir. O ufak tefek çatışmalar, çekişmeler bir yana; uyanacağınız bir hayal görmektesiniz. Şimdi uyanın.

Hayat sizin için yaşam ya da ölümdür. Sizin için böylesi bir önem taşımaktadır. Oynadığınız oyun, girdiğiniz sınav, dizinizdeki sıyrık, annenizin ne düşündüğü, babanızın ne iş yaptığı, dünyayı nasıl yapılandırıp şekillendirdiğiniz böylesi önemlidir ve bunların hepsi de hiçtir. Solup giderler.

Fırtınalar yoktur ama fırtınalara tutunursunuz. Başarı yoktur, başarısızlık da yoktur. Dünyadaki geçerlilik mevhumu başarıya atfedilir ancak maçtaki her oyun olduğu gibidir ve başarılıdır. Dünya sizin sandığınız tüm o şeylere dair değildir. Yanlış kuralları izlediğinizi fark etmeniz gerekmesi nasıl da üzücüdür. Önemli olan oyundur, dahilindeki bireyler değil.

Bu, hayatınızın bir kolaja benzemesi gibidir; insanlardan ve hatıralardan oluşan bir kolaj ve sizinki de nasıl da muhteşemdir ama. Nasıl bir zanaat işidir. Her şey nasıl da biri birine geçmekte ve uyum göstermektedir. Nasıl da önemlidir, dikkate şayandır. Her bir desen nasıl da bireysel ve aynı zamanda evrenseldir de. Katkıda bulunduğunuz bu hayat dokuması üzerinde attığınız ilmekler olağanüstüdür. Sizse sonuçlara, semerelere inanırsınız.

Bir sonuç, bir semere yoktur. Bana gelirsiniz. Akibet budur. Skor çizelgeleri sahte birer numaradır ama yürekten inanırsınız bunlara. Bir hayal dahilindeki oyuncularsınız. Hakikatin, üzerlerine şafak gibi söktüğü oyuncularsınız. Hayatı nasıl da ciddiye alıyorsunuz. Önünüze nasıl da bir drama seriyorsunuz. Ve bunların hepsi, tamamı gerçek olduğuna yemin billah ettiğiniz bir serap. Suyu içmiş, içinde de yıkanmıştınız halbuki. Fiziksel dünya ve dahilindeki duruşunuz, hareketleriniz nasıl da gerçek görünmektedir size. Tüm o gündelik ayrıntılar nasıl da yakındır. Hakikatse nasıl da uzak. Dünyayı gerçek olarak alırsınız, Hakikati ise bir kenara bırakırsınız. Trajediler yoktur canlarım. Hayatın dansı vardır ve bu dans bazen harala gürele bir hale gelir. Ona kapılıp gidersiniz. Dışına nasıl çıkacağınızı bilmezsiniz.

Muazzam bir esasa, bir yapıya sahipsiniz ama genellikle buna tepeden bakıyorsunuz. Masaldaki üç küçük domuz tuğla, tahta ve saman kullanmıştı. O kocaman kötü kurt ise tuğlalar hariç hepsini yıkmıştı; lakin taş da tuğla da sonsuza kadar kalmaz, ne de öyle kalmaları murad edilir. Yürek ve ruh sonsuza kadar yaşar. Siz ne üzerine oynardınız bu oyunu peki?

Süre giden bakidir, kalıcıdır. Gelip geçici olan da gelip geçicidir ve kalıcı olmaz. Mesel böyledir işte. Siz geçici değilsiniz. Ebedisiniz. Şimdiki hayatınız ise tüm oyun dahilindeki tek bir sahne sadece. Oyunun kendisi ise çok uzun süreli. Ebedi ve ezeli. Benim bağımın meyvelerisiniz. Yeryüzünün tarlalarında yetişen ekinlersiniz; büyüyorsunuz; bir başka yerde olduğunuza inandığınız zamanlarda dahi bulunduğunuz Yere ve Kim olduğunuza yönelik farkındalığınız artıyor ve Cennet’e geri dönüyorsunuz. Başka bir yerde olduğunuza inandığınız zamanlarda da, bir başka sahnenin ortasındayken de Cennet’tesiniz sizler.

Çeviren: Engin Zeyno Vural