Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu

Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu (https://www.forumaski.com/)
-   Kişisel Gelişim (https://www.forumaski.com/kisisel-gelisim/)
-   -   Bizimkisi Bir Apartman Hikayesi - Gri ve Mat (https://www.forumaski.com/kisisel-gelisim/134622-bizimkisi-bir-apartman-hikayesi-gri-ve-mat.html)

Papatya 13.10.2014 17:34

Bizimkisi Bir Apartman Hikayesi - Gri ve Mat
 
Bizimkisi Bir Apartman Hikayesi - Gri ve Mat


Kayahan’ın “Bizimkisi bir aşk hikâyesi” isimli şarkıyı çok severim. Sanırım yazımı da bu şarkıdan etkilenerek yazdım… Bu şarkıyı hemen hemen birçoğumuz biliriz. Kayahan’ın hakkını vermek gerek, nefis bir şarkı… Sosyolojik açıdan baktığımızda Türk aile tipi, geniş aile dediğimiz yani büyük anne büyük baba, amca vb gibi akrabaların oluşturduğu aile şeklinden ayrılıp, çekirdek aile dediğimiz anne baba ve evlenmemiş çocukların oluşturduğu aile tipine büyük oranda geçmiştir. Bu da ister istemez ayrı evlerin ve mekânların oluşmasına neden oldu. Ve karşımıza olağanca büyüklükte apartman dediğimiz beton yığınları çıkmaya başladı. Amacım apartmanların varlığını eleştirmek değil elbet. Olaya pedagojik açıdan yaklaşıp özellikle 0–12 yaş grubu çocukların ve bu yaş guruna sahip olan ailelerin, bu çocuklara apartman dediğimiz evlerde bakmak zorunda olmalarını ve bunun getirdiği sıkıntıları tahlil etmek, apartman hayatının çocuklar üzerindeki olumsuz yönlerine dikkat çekmektir. Bunu yaparken de ister istemez “apartmanlarda” bu eleştiriden pay alacaklar…


Apartman hayatı sadece çocukları etkilemiyor. Ya bizleri? Kaçımız acaba yaşadığımız apartmandaki komşularımızı tanıyabiliyoruz? En azından yarısını tanıyabiliyor muyuz? Kaçımız bir bayram günü bayramlaşmak için komşularımızın yanına çıkıyoruz? Bulunduğumuz apartmanda; kimler hasta, kimler yalnız, kimlerin bir sıkıntısı var, kimlerin çocuğu evleniyor… Evet, işin doğrusu bilmiyoruz. Belkide bilmek istemiyoruz. Bu apartmanlara girip bir asansöre biniyor iyi ya da kötü bir insanla karşılaşma durumu olmaksızın asansör bizi doğrudan oturma odasının kapısına ulaştırabiliyor. Kişisel ilişki kurma fırsatları giderek bizden alınıyor. Günümüzde güvence, grift alarm sistemleri, güvenlik görevlileri anlamına geliyor. Arabamıza, evimize her yere alarm sistemleri kurduk… Onları kilitledik sağlam mühürler vurduk. Bu mühürleri onlara vururken gönüllerimize de vurduğumuzu hesaba katamadık…
Ev alma komşu al derken atalarımız komşuluk ilişkilerinin ne denli önemli olduğuna bu yüzden mi dikkat çekmek istediler acaba... Korkuyorum ki artık “komşu alma ev al yarışı” başladı… Ne yazık ki izole edilmiş bir hayat ve ilişkiler çıkmazındayız... İlişkilerimiz o kadar çok birincil ve organik ki…(resmi, soğuk, duygusuz ve mesafeli)


Apartman çocukları,


· Sık sık dışarıya çıkamazlar.
· Gönüllerince hoplayıp zıplayamazlar.
· Arkadaşlarıyla dışarıda oynanacak bir sürü oyunu oynayamazlar.
· Eskimiş bir araba tekerleğini gönüllerince sürükleyemez ve bunun vermiş olduğu o müthiş hazzı yaşayamazlar.
· Ayçiçeği sapını “At” yapıp koşturamazlar.
· İki mahallenin oluşturduğu rakiple Futbol oynamanın hazzını yaşayamazlar…
Ne yazık ki apartmanda yaşayan çocukların birçok imkânı kısıtlı olduğundan bu duyguları yaşayamıyorlar ve o küçücük yaşlarında, birçok öğrencinin bu ve daha değişik etmenlerinde içinde olduğu durumlardan kaynaklanan iç sıkıntısı yüzünden depresyona girdiğini biliyoruz.

Bu çocuklar, bir şekilde ev de kalmak zorunda. Hormonlar, şaha kalkmış bir at gibi yerinde duramıyor iken, içlerindeki bu devasa enerjiyi nereye boşaltacaklar? Tabi ki ister istemez evlere... Kırılsın camlar, kovalar, tencereler… Sadece kırılan ezilen eşyalar değil… Ezilen, hırpalanan, taşan sinirlere, psikolojilere ne olacak. Bunlarda ister istemez ebeveynlerin ruh hallerini etkileyecek. Ebeveynler, bu kitleyi zapt etmek için olağanca enerjilerini bu çocukların kontrollerini sağlamaya aktaracak. Kalpler kırılacak, eşler arasında zamansız ve acımasız tartışmalar yaşanacak, çocuklara bir takım kısıtlamalar ve yasaklar konacak. Sonra ne olacak. Birde bakmışınız ki o anneyi, babayı; çocuğu okuldaysa, bir psikolojik danışmanın odasında ya da bir psikiyatrın bekleme salonunda göreceksiniz.” Hocam bu çocuk çok yaramaz, hiç yerinde durmuyor, durduramıyorum bu çocuğu, düz duvarlara tırmanıyor, hiperaktif mi ne? Gibi cümleler ağzınızdan dökülüverecektir. Elbette, bu anlamda ciddi sorun yaşayan çocuklara, velilerimize kesinlikle bir uzman desteği almasını da öneriyoruz. Ama burada esas etken, insanoğlunun yapısına, anatomisine uygun olmayan, doğal bir sürecin engellenmesinden kaynaklanan dürtülerin mevcut bir alana kanalize olamaması gerçeğidir.


Çocuklarımız Akvaryum Balıkları gibi…


Kendi çocukluğumuzu hatırlıyorum. Biz daha iyiydik. Şimdiki çocuklar ekser binalarda, apartmanlarda tıkılmış kalmış durumdalar. Zaman geçirmek için imkânları yok. Dört duvar arasında bir tutsaklıkta büyüyorlar. Akvaryum balıkları gibiler. Nazik, sevimli ama dayanıksız… Oyunlar oynardık. Envai çeşit oyunlarımız vardı. Kollektif oyunlardı hepsi. Paylaşmayı, dayanışmayı, organizasyonu temel alan oyunlar... Televizyon hayatımızda bu kadar yoktu. Kanal sayısı azdı. Veya ilgimizi tamamen kapsayan boyutta bir alet değildi. Bisiklet mi bir kaç çeşit mesela. Onun var benim niye yok tarzı bir ortam yoktu. Bakkallarda çocukların tüketeceği ürün çeşitleri azdı. Hırs ve haset duygusunun gelişme katsayısı şimdiki gibi ebatlı değildi. Çok şey değişti… Şimdi 4 yaşındaki çocuklar oturdukları yerden bilgisayarlarda, atarilerde strateji oyunları oynuyor. Toza bulanmıyorlar, burunları akmıyor! Dirsekleri kanamıyor! Su bol, gıda bol, giysi bol, imkân bol; ama... Hayatı dokunmadan yaşıyoruz, ya da yaşatıyoruz. Vurmadan, hırpalamadan, sökmeden, temas kurmadan, içine girmeden, acıtmadan, acılanmadan yaşamak… İşte bunlar çocukların istedikleri şeyler değil…

Nevzat ÖZER


Saat: 16:08

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.