Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Eğitim - Öğretim > Kişisel Gelişim

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Çok Fena Yoksa Siz De Kıskanç Mısınız?

Kişisel Gelişim kategorisinde açılmış olan Çok Fena Yoksa Siz De Kıskanç Mısınız? konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 10.04.2013, 15:23   #1 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Çok Fena Yoksa Siz De Kıskanç Mısınız?

Çok Fena Yoksa Siz De Kıskanç Mısınız?

İnsanın tabi duygularından biridir kıskançlık. Nevileri zararları ve kontrol yöntemleri vardır..


Kıskançlık günlük kullanımda iki farklı manayı ifade eder. Biri sahip olunan şeylerin korumaya yöneliktir, diğeri de sahip olunmayanlara karşı bir çekemezliktir ki bu manayı haset kelimesi daha iyi anlatır. Bu iki mana farklı toplumlarda farklı kavramlarla ifade edilse de toplumumuzda, kıskançlık kavramının içine girmektedir. İki halde de ortada paylaşılmak istenmeyen bir varlık vardır ki bu kimi zaman bir annedir, kimi zaman bir arkadaştır, kimi zamanda yaşam seviyesidir. Ve bu istenmeyen paylaşımda rakip olarak ortaya çıkan bireyler vardır.


Çünkü kıskançlık peşi sıra rekabeti getirir. Çocuk kıskandığı kardeşini kendisine rakip görür. Rakip gördüğü müddetçe de ya onun gibi davranmaya ya da aksi hareketler sergilemeye başlar. Her iki halde de kendi kişiliğini geliştirememekte bir taklit ya da nefretle farklı tavırlar sergilemektedir.


Bazı çocukların ve yetişkinlerin kıskanç olmadıkları iddia edilir. Hiç bir zaman kıskanç olmadıkları konusunda da kendilerini inandırmışlardır. Fakat yeterli sebebi varsa, durum ne olursa olsun kıskançlık oluşur. Peki kıskançlığı tamamen hayatımızdan çıkaramaz mıyız? İnsanda benlik diye adlandırdığımız bir his vardır. Bu benlik insandan tamamen soyutlanamaz. Yani insan benliğini kendinden söküp atamaz, ama benliğini şekillendirebilir. Biraz daha somut bir ifade kullanırsak benliğini terbiye edebilir. Benlikten kaynaklanan kıskançlık sayesinde kontrol altına alınabilir ve doğu yönlere yönlendirilebilir. Kıskançlığı kontrol altında tutmak kıskançlığın ortaya çıkardığı zararlardan kurtulmak demektir. Başka bir ifadeyle kıskançlığın zararlarını önlemek demektir. Kıskançlık utanılacak bir duygu değildir. Aslında hiçbir duygu utanmaya sebep değildir. Çünkü utanmaya sebep olanlar duygular değil davranışladır. Davranışlar duyguların kontrollü yada kontrolsüz olarak dışa yansımasıdır. Eğer duygularımızı kontrolsüz olarak dışa yansıtıyorsak bu durumla ilgilenmeli ve buna kendi içimizde çözümler bulmalıyız. Aksi halde istemediğimiz davranışlar sergiler ve bunun sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırız.


Kıskançlığın bir başka boyutu da eşler arasında yaşanandır. Kıskançlık denince belki de bir çoğumuzun aklına eşlerin birbirlerini kıskanması gelir. Kıskançlığın kaybetme korkusundan doğduğunu söylemiştik. Ama önemli olan bu korkunun nedenidir. Yani eşler birbirlerini kıskanırken birbirlerini sevdikleri için mi kaybetmek istemiyorlar, yoksa başka bir sebeple mi? Bu sebepler neler olabilir. Örneğin eşler arasında maddi bir bağımlılık vardır da asıl kaybedilmekten korkulan bu maddiyat olabilir. Ya da aile ve arkadaşlar arasında prestij kaybetmekten, acınmaktan veya alay konusu olmaktan korkulabilir. Veya bir sahiplenme güdüsüyle “benim olana bir başkası nasıl göz koyabilir” düşüncesi içinde bir hırsa kapılabilir. Bunların her biri, kıskançlık için birer sebep olabilir. Bu kıskançlıklar sevgi kaynaklı değildir ve yapıcı olmaktan çok yıkıcıdır. Ancak kıskançlığın sebebi salt sevgi olursa yapıcı bir rol oymayabilir. Sevgiden kaynaklanan kıskançlık evliliği umursamazlıktan kurtarır. Çiftlerin birbirlerine değer verdiğini ifade eder. Kıskançlık batı toplumunda lanse edildiği, toplumumuzun da benimsemeye başladığı gibi ayıplanacak bir duygu değildir. Kıskaçlık aksine ilişkileri koruyan duygudur. Ama burada sözünü ettiğimiz kıskançlık kontrollü olan kıskançlıktır. Yoksa kontrolünü kaybetmiş, eşlere zarar veren, yıpratıcı bir şekilde kendini gösteren kıskançlık değildir.


Eğer eşler arasındaki kıskançlık yıpratıcı boyutlara ulaçmışsa o kıskançlık evliliği korumak yerine ona zarar verir. Bu durumda eşler oturup konuşmalı, değer yargılarını belirlemeli ve kıskançlıklarını dile getirip dışavurumlarında gördükleri zararı birbirlerine anlatmalıdır. Burada en doğru yol eşlerin samimi bir şekilde duygularını birbirlerine açmalarıdır. Eğer eşlerden biri yada ikisi de bu olgunluğa sahip değilse ve aralarında yersiz kıskançlıklar ve bunlara bağlı olarak da büyük problemler oluşuyorsa bizim önerebileceğimiz şey kıskanan eşin durup düşünmesi, kendini gözden geçirmesi ve en az bir kez kendisine ben ne yapıyorum diye sorması olacaktır.


Bir diğer kıskançlık ise birbirini seven diğer insanlar arasında yaşanabilir. Bir kişi sevdiği bir arkadaşını diğer arkadaşından kıskana bilir., bir çocuk teyzesini bir başka kuzeninden kıskana bilir yada öğretmenini arkadaşından kıskanabilir. Bu kıskançlıklarda da temel duygu yine aynıdır. Sevilen bir değerin paylaşılmak istenmemesi. Bu da büyük ölçüde sevginin insanlara yanlış öğretilmesinden kaynaklanır. Aslında sevgi paylaşım demektir. Ve gerekiyorsa sevilen kişi de paylaşıla bilir. Eğer bu paylaşım çocuklara doğru öğretilirse kıskançlıkların yol açacağı zararlar önlenmiş olur. Bu tür kıskançlıkları yaşayanlar eğer çocuk ise ailelerin yardımıyla, yetişkin ise kendi başlarına ya da dostlarıyla eğer yeteli olmuyorsa uzmanların yardımıyla kıskançlıklarına ve yol açtığı zararlara çözüm bulabilirler.


Kıskançlık mevzuunda değinilmesi gereken bir nokta da hasettir. Haset elde olanı paylaşmak istememek, kaybetmekten korkmak değil elde olmayan için çekememezlik hissetmektir. Hasette de yine rekabet duygusu vardır. Birbirlerine karşı haset eden bireyler birbirlerini rakip olarak görürler. Bu rekabet statülerin eşitliğinden yada yakın olmasından kaynaklanır. Bunlar aynı kulvarda yarışan yarışmacılar gibidir. Bunların gayesi yarışı kimin kazanacak olması değil yarışta kimin önde gittiğidir. Çünkü bu yarışın sonu asla gelmeyecek ve bir kazanan asla olmayacaktır. Birbirlerini rakip olarak gören bu bireyler birisi diskalifiye oluncaya kadar yarışa devam ederler. Bundan sonsa diskalifiye olan birey kendine başka bir kulvar bulup yarışa orada başlar. Diğer birey ise yanında yarışacağı başka rakipleri varsa onlarla devam eder, yoksa o da kendine başka bir kulvar bulur. Sonuç ise hayat boyu yarış, kaybetme korkusu ve mutsuzluktur.


Haset duygusunun gelişimi şöyledir:

Başka birine özenç duyar mesela “Ayşe hanımlar yeni koltuk takımı almışlar, keşke bizde alsak” diye düşünür. Özenç çaresizliğe dönüşür ve “keşke bizde de alabilsek. Ama bizim bey almaz. Ayşe hanım çok şanslı bir hanım”der.


İşte bu noktadan sonra haset yavaş yavaş devreye girmeye başlamıştır. Kişiliği de rekabetçi bir kişilik geliştirmişse çekememezlik başlar. Düşüncesi şudur: “Niye Ayşe hanım alabiliyor da ben alamıyorum”


Artık çekememezlik yerini hasede bırakmıştır. Kişide aşağılık ya da üstünlük kompleksi oluşur ve “ben buna daha layığım. Daha çok çalışıp didiniyor, daha çok fedakarlık yapıyorum. O koltuk takımı bana alınmalıydı” diye yada “Ben ondan daha fazla uğraşıyorum. Köle gibi çalışıyorum, ama benim değerimi bilen yok. Ne istediklerim alınır, ne dediğim yapılır. Bu evde karın tokluğuna çalışıyorum sanki. Nedir benim çektiğim. Ben bu evin hanımı mıyım yoksa hizmetçisi mi?” şeklinde düşünür.


İşte hasede dönüşen bu duygu ve düşünceler insanı yer bitirir. Hayatı boyunca başkalarıyla uğraşan, başkalarını rakip gören insan çevresinde yaşanan mutluluklardan zevk alamaz. Kontrol altına alınmamış kıskançlık ve haset kişinin iç dünyasının mutsuzluğunun resmidir. Bu mutsuzluk da dış dünyaya olumsuz ve kırıcı davranışlarla yansır. Kendisine ve yaşama dair sevecek ve mutlu olacak bir sebep bulamayan insan dış dünyadan insanlardan ve insanlarla ilişki kurmaktan nefret eder. Yaşam onun için ağır bir yüktür. Çekilmesi zor bir sıkıntıdır. Kocaman bir külfettir. Yaşamdan zevk alamaz. Çünkü yaşamını, elde edemedikleri için üzüntü çekip sinirlenmeye adamıştır.


Mutlu bir yaşam için başkalarıyla uğraşmaktan onları rakip görmekten vazgeçmeli, kendimizi yaşamalıyız.

(alıntı)

Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.

Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 19:55