Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Din Ve Maneviyat > Kuran-ı Kerim
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Hz Yusuf alınacak dersler

Kuran-ı Kerim kategorisinde açılmış olan Hz Yusuf alınacak dersler konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 09.09.2013, 17:45   #1 (permalink)
Tecrübeli Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Hz Yusuf alınacak dersler

Hz Yusuf - Alınacak Dersler..



4. Bir zamanlar Yusuf, babasına (Ya'kub'a) demişti ki: Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm.

Öğrenmeye sormaya açık ol. Sor ne olursa olsun. Sor nasıl sorarsan sor, eğer öğrenmek için soracaksan

5. (Babası Yavrucuğum! Dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.


Kötülükler şeytandandır. Her nefis sahibinin günah işlemesi mümkündür. Kardeşlerini affet şeytan herkesi kandırabilir çünkü.Sır saklamayı öğren olgunlaşma böye başlar. Sırrı saklaman onun anlaşılmayacağı, hissedilmeyeceği manasına gelmez. Sabır olgunlaşmanın ilk basamağıdır. Babacığım diye başla oğulcuğum diye cevapla ki eğitimin temeli sevgi olsun. Evde başlamayan eğitim geç başlamıştır.

6. İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.
7. Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardır.
8. (Kardeşleri) dediler ki: Yusufla kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Hâlbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.


Eğitim müslümanın günahsız kalmasını sağlamaz. Öğretmeniniz/babanız peygamber bile olsa. Öyleyse eğitime hiç ara verilmemeli başarı/başarısızlık dikkate alınmadan sürekli devam edilmelidir. Öğrencinin kendinden beklenilmeyen davranışlar gösterebileceği unutulmamalıdır. Eğitimin sonuçları hemen görülmeyebilir bunun motivasyonu etkilemesine izin verilmemelidir.

9. (Aralarında dediler ki Yusufu öldürün veya onu (uzak) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da (tevbe ederek) sâlih kimseler olursunuz!
On kardeşi rahatsız eden Yusuf’tur. Gönül ile ruh arasındaki ilişkidir. Ruhu gönülden çıkaralımda babamızın gönlü bize kalsın. Yaptığımız yanlışlığında farkındayız. Günah işlerken hala rahatsız oluyoruz öyleyse kendinimizi sonra tevbe ederiz diye kandıralım.
10. Onlardan biri: Yusufu öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan biri onu alsın (götürsün), dedi.

Toplumlar düşünmez, yapar. Aleni günahlar ruhu iyice güçsüzleştirir umursamazlığı/cezayı önemsememeyi sağlar. İçinde bulunduğun cemaat senin düşünme ve hareket etme şeklini belirler. Yanlışlarını düzeltmek için içinde bulunduğun ekip ve çevre ile aynileşirsin

11. Dediler ki: "Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysaki biz onun iyiliğini istemekteyiz.
12. Yarın onu bizimle beraber (kıra) gönder de bol bol yesin (içsin), oynasın. Biz onu mutlaka koruruz."
13. (Babaları) dedi ki: Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım.


Bela dile vehildir” demişler. Öldürmesinlerde kayboldu desinler diye mi düşünmüştür kutlu nebi bunu söylerken ya da bilmeden mi yapmıştır bilinmez ama “Batılı tasvir körpe dimağları zehirler” diyen Said Nursi gibi hayallerde, düşüncede başlayacak zararlı fikirleri dile getirmekten-tartışmaktan sakınılmalıdır. Yoksa bunlar uygun zamanlarda Şeytan ve nefis tarafından körüklenerek alevlendirilir.

14. Dediler ki: Hakikaten biz (kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler sayılırız.
15. Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusufa: Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.


Duanın sözlere dökülmesi gerekmez her zaman. Karşılıksız kalmaz hiçbir dua. İlahi yardım herkesi kuşatmıştır, görmek isteyen almak isteyen için hep yanıbaşındadır.

16. Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.
17. Ey babamız! Dediler, biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusufu eşyamızın yanında bırakmıştık. (Ne yazık ki) onu kurt yemiş! Fakat biz doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın.
18. Gömleğinin üstünde sahte bir kan ile geldiler. (Yakub) dedi ki: Bilakis nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında (bana) yardım edecek olan, ancak ALLAH'tır.


Yusuf’un peşine düşmek diğerlerini de kaybetmek manasına gelmez mi? Böyle bir durumda yapılması en zor olan hiçbir şey yapmadan sabretmek değil midir? Ayrıca böylelikle ağabeylerin içinde günahın büyümesi ve pişman olmaları sağlanabilir. Zaten ayrılık ve hicret her peygamberin kaderi olmuştur

19. Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusufu görünce) "Müjde! İşte bir oğlan!" dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. ALLAH onların yaptıklarını çok iyi bilir.
20. (Kafile Mısır'a vardığında) onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.
21. Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: "Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz." İşte böylece (Mısır da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusufu o yere yerleştirdik. ALLAH, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.


Bakmasını bilen görür. Gören ibret alırsa doğruyu bulur. Kervancılar bakmışlar ama görememiş vezir görmüş ama ibret alamamıştır. Züleyha ise (uzunca bir süre) ne bakmayı nede görmeyi becerebilmiştir. Yusuf ise kuyuya baktığında, züleyhaya baktığında zindana baktığında ve ilerde kardeşlerine baktığında hep İlahi takdiri görmüştür. Zor görevlerin insanının zor şartlarda yetiştirileceği bilinmeli yük ve taşıyıcısı doğru eşleştirilmelidir. Annesi/kardeşleri/babası-peygamberi/kuyu/mısır/kölelik bütün bu imtihanlar lideri doğru karar veren/merhametli davranan/tevekkül eden/tavizsiz bir hale sokan araçlar haline gelmiş ve Hz. Yusuf ortaya çıkmıştır.

22. (Yusuf) erginlik çağına erişince, ona (isabetle) hükmetme (yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.
23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve "Haydi gel!" dedi. O da" (Hâşâ), ALLAH'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi.
24. Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı.


Günaha karşı kendine güven olmaz. İş yerlerinde, ulaşım araçlarında, hastanede, sokakta, ya da İslami faaliyetlerde olsun tanıdıklarımızla ya da tanımadıklarımızla, İslami hassasiyet sahipleriyle veya ALLAH’tan hakkıya korkmayanlarla kadın- erkek ilişkilerinde ölçümüz her zaman hayâ ve edep olmalıdır. Nefsimizin, şeytanın yanıbaşımızda beklediğini unutmamalı, Günahı işlemeyin yerine günaha yaklaşmayın emri İlahisindeki hikmetleri rehber edinmeliyiz
25. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!
26. Yusuf: "Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi" dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: "Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır."
27. "Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir."
28. (Kocası, Yusuf'un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): "Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür."
29. "Ey Yusuf! Sen bundan (olanları söylemekten) vazgeç! (Ey kadın!) Sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun"


Günahlar sıradanlaşmış, “iyide herkes yapıyor” cümlesi mısır’da mazeret olmuştur. Günahtan kaçmalıyız. Durup onunla savaşmak cesaret değil ahmaklıktır. Günah işlenen ortamlardan uzak durmalı hiç değilse bu tür ortamlarda tek başımıza bulunmamalıyız.

30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusufun sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz.

Sevda kalbe inmişse, akıl yerine kalp karar verir hale gelmiş ise nefis bu durumun sorumlusu ise ne hesap-kitap kalır ne kural ne de düzen. Sevda gözde başlar, öyle ise bakışlarını yere indir. Sevda hayallerde büyür öyle ise bir işi bitirdiğinde ya da yorulduğunda başka bir işe sarıl boş kalma. Sevda şehvette azgınlaşır öyle ise ibadet ile nefsini zayıflat.

31. Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirine bir bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken Yusufa): "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Rabbimiz! Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir!
32. Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!


Aşkını duyurma, sevdiğini duvarlara yazma günümüzde moda olduğu gibi eski mısır’da da moda imiş. Hâlbuki sevdayı kendine bile itiraf edememek, içinde büyütmek. Sevileni varlığı ile rahatsız etmemek, sevilen için değil sırf sevda için var olmak aşkı dilden kalbe indirmenin tek yoludur. Sevda sevileni ele geçirmek ona sahip olmak gibi bir basitliğe indirgenirse züleyhanınki gibi kısır, her iki tarafada zarar verici ve kolay bir iş haline dönüşüverir.

33. (Yusuf Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! Dedi.

İnsan acizdir. Aciliğinin farkına varan dua ederek bunu kabul eder. Dua eden başarının, korunmanın kendi elinde olmadığını anlamıştır.

34. Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pekiyi bilendir.
35. Sonunda (aziz ve arkadaşları) kesin delilleri görmelerine rağmen (halkın dedikodusunu kesmek için yine de) onu bir zamana kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun göründü


Seçmek seçilmeyeni kaybetmeyi göze almaktır. Züleyha, kocası ve mısır sosyetesi dünya’yı seçmiş Ahireti kaybetmişlerdir. Yusuf ise Ahireti seçmiş ve dünyayı kaybetmiştir. İmtihan-Dünya hayatı bir seçimler sürecidir. Yusuflara düşen vazgeçilebileceklerini belirlemektir. Seçim bazen seçmen olmakla meşrulaşmaktadır öyle ise Seçim bazen de seçmemektir. Yakup’da yanlış bir seçimle karşılaştığında seçmemiş “ya Yusuf yâda öbür oğullarım” dememe cesaretini göstermiştir. ALLAH Yusuf’u seçmiş, Kardeşleri kuyuyu seçmiştir. Yakup sabrı seçmiş. Züleyha yusuf’u seçmiştir. Yusuf zindanı seçmiştir. Yusuf zindanda bile daveti omuzlamayı, içine kapanmamayı, vazgeçmemeyi seçmiştir.
36. Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.
37. (Yusuf) dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben ALLAH'a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir.
38. Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. ALLAH'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, ALLAH'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
39. Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek ALLAH mı?
40. ALLAH'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. ALLAH onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece ALLAH'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
41. Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir


Zindan her zaman kişinin aklında kalbindedir. Müslüman için dini yaşamayadığı her yer zindandır, bazen Dünya zindandır. ALLAH’a dayanan için ise duvarların arasında olmak tercihinin sonuçlarına katlanmak en geniş özgürlüktür. Ev, iş, aile, cemaat… Zindan olabileceği gibi özgürlüğe Rıza-ı İlahi’ye açılan birer kapıda olabilir. Soru üslubu, cevapsız bırakılan sorularla muhatabın kendi kendine hakkı bulmasını sağlamak ferde tebliğ başlığında işlediğimiz konulardı. Sizi dinlemek zorunda olan insanları dini anlatmadan bırakmak davetcinin asla yapamayacağı şeylerdir

42. Onlardan, kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: Beni efendinin yanında an, (umulur ki beni çıkarır). Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla (Yusuf), birkaç sene daha zindanda kaldı.

Her zindan’a bir Yusuf. Her Yusuf’a bir zindan. Bilin ki Yusuf olacaksanız mutlaka zindan olacaktır. Seni seçimlele susturamazlarsa duyulamayacağını sandıkları yerlere tıkacaklardır. Yine bilinki zindanda değilseniz Yusuf değilsinizdir.

43. Kral dedi ki: Ben (rüyada) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.
44. (Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz.
45. (Zindandaki) iki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra (Yusufu) hatırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen (zindana) gönderin.
46. (Yusufun yanına gelerek dedi ki Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! (Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.
47. Yusuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız.
48. Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar (tohumluk) hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir.
49. Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara (ALLAH tarafından) yardım olunacak ve o yılda (meyvesuyu ve yağ) sıkacaklar.
50. (Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki: "Onu bana getirin!" Elçi, Yusufa geldiği zaman, (Yusuf) dedi ki: "Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kadınların zoru neydi? Diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir."


Olayları değerlendirmede basiret, izzet ve vakar sahibi ol*malı aceleci davranılmamalıdır. Hz. Yusuf (a.s.) ileride suçlu olduğu ve suçu sebebiyle zindana konulduğu şeklinde itham edilmemesi için suçsuzluğu ilân edilmeden, manevî temizliği kabul edilmeden ve şerefli olduğu ortaya çıkmadan zindandan ayrılmak iste*medi. Davetci gerçekten bir günah işlemiş veya iftiraya uğramış olabilir. Bu durum davetin önünde engel ise Hz. Musa veya Hz. Yusuf gibi bunu temizlemek gerekir. Temizlik zindanda kalmayı uzatacak vaya devamlı hale getirecek olsa bile

51. (Kral kadınlara) dedi ki: Yusufun nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Hâşâ! ALLAH için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki: "Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir."
52. (Yusuf dedi ki): Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve ALLAH'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını (herkesin) bilmesi içindir.
53. (Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.


Bütün suçsuzluğuna ve günahsızlığına rağmen insanın kendini tezkiye etmesi doğru değildir. Çünkü nefsin daima kötüyü emredeceği ilke olarak bu sûrede konmaktadır. Bunun istisnası ancak. Yüce ALLAH'ın merhamet edeceği nefistir. Müslümanın kişiliği, canından daha değerlidir. Şerefi, can*ından ileridir. Yûsuf'un bu olgunluğunu belirtmek için Peygambe*rimiz: "Şayet ben, Yûsuf un kaldığı kadar zindanda kalmış olsaydım, krala götürmek için gelen kişinin sözünü hemen kabul edip giderdim!"demiştir. Ayrıca Yusuf iyiliğini gördüğü ve gerçekten kendisini seven Zelîhâ'nın adını tasrîh etmeyip, kadınlar topluluğunun ken*disini suçlamasının araştırılmasını istemesidir. Burada Yûsuf, kendisine iyilik yapan efendisinin şerefine saygısı yanında, Zelîhâ'ya da acıyarak onun adını anmamıştır.

54. Kral dedi ki: Onu bana getirin, onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca: Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin, dedi.
55. "Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben (onları) çok iyi korurum ve bu işi bilirim" dedi.
56. Ve böylece Yusuf'a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.
57. İman edip de (kötülüklerden) sakınanlar için ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.
58. Yusufun kardeşleri gelip onun huzuruna girdiler, (Yusuf) onları tanıdı, onlar onu tanımıyorlardı.
59. (Yusuf) onların yüklerini hazırlayınca dedi ki: "Sizin bababir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafirperverlerin en iyisiyim.
60. Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek bir ölçek (erzak) yoktur, bana hiç yaklaşmayın!"
61. Dediler ki: Onu babasından istemeye çalışacağız, kuşkusuz bunu yapacağız.
62. (Yusuf) emrindeki gençlere dedi ki: Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri gelirler.
63. Babalarına döndüklerinde dediler ki: Ey babamız! Erzak bize yasaklandı. Kardeşimizi (Bünyamin'i) bizimle beraber gönder de (onun sayesinde) ölçüp alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız.
64. Ya'kub dedi ki: Daha önce kardeşi (Yusuf) hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da size ancak o kadar güvenirim! (Ben onu sadece ALLAH'a emanet ediyorum); ALLAH en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir.
65. Eşyalarını açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermâyemiz de bize geri verilmiş. (Onunla yine) ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu (seferki aldığımız) az bir miktardır.
66. (Ya'kub) dedi ki: Kuşatılmanız (ve çaresiz kalma durumunuz) hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair ALLAH adına bana sağlam bir söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem!" Ona (istediği şekilde) teminatlarını verdiklerinde dedi ki: Söylediklerimize ALLAH şahittir.
67. Sonra şöyle dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama ALLAH'tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm ALLAH'tan başkasının değildir. (Onun için) ben yalnız O'na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O'na dayansınlar.
68. Babalarının kendilerine emrettiği yerden (çeşitli kapılardan) girdiklerinde (onun emrini yerine getirdiler. Fakat bu tedbir) ALLAH'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı; ancak Ya'kub içindeki bir dileği açığa vurmuş oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler..


Hüküm ALLAH’ındır. O dilediği hakkında dilediği hükmü verir. Ancak bu hüküm bize gizli olduğu için biz üzerimize düşeni yapmakla yükümlüyüz. Bir işe kalkıştığımızda o işle alakalı bütün şartları yerine getirip, sebepleri tamamlamamız gerekir. Hz. Yakub, oğullarını Mısır’a gönderirken tedbir yollarını göstermiş ve gerçek tevekkülün de bu olduğunu ifade etmiştir. Gerçek tevekkül, her tür tedbiri aldıktan sonra takdirin ALLAH’a ait olduğunu bilmek ve ona göre davranmaktır. âyette "insanların çoğunun bilmediği şeklinde ifade edilen husus, Hz. Yakub (a.s.)'m "tedbir ile ALLAH'a tevekkül" asa*sında kurduğu dengedir. O, ALLAH'ın kendisine verdiği gerçek bilgi sayesinde akl-ı selimin gerektirdiği bütün tedbirlere başvurmuş; önceden Hz. Yusuf (a.s.)'a yap*tıklarını hatırlatarak, onları Bünyamin hakkında aynı şeyi yapmaktan sakındır*mış ve onu koruyacaklarına dair kesin bir söz almıştır.

69. Yusuf'un yanına girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve "Bilesin ki ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme" dedi.
70. (Yusuf) onların yükünü hazırladığı zaman maşrabayı kardeşinin yükü içine koydu! (Kafile hareket ettikten) sonra bir tellal: Ey kafile! Siz hırsızsınız! Diye seslendi.
71. (Yusuf'un kardeşleri) onlara dönerek: Ne arıyorsunuz? Dediler.
72. Kralın su kabını arıyoruz; onu getirene bir deve yükü (bahşiş) var dediler. (İçlerinden biri Ben buna kefilim, dedi.
73. ALLAH'a andolsun ki, bizim yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler.
74. (Yusuf'un adamları) dediler ki: Peki, siz yalancıysanız bunun cezası nedir?
75. "Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız" dediler.
76. Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusufa böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak ALLAH'ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.
77. (Kardeşleri) dediler ki: "Eğer o çaldıysa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı." Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. (Kendi kendine) dedi ki: Siz daha kötü durumdasınız! ALLAH, sizin anlattığınızı çok iyi bilir.
78. Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz.
79. Dedi ki: Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını yakalamaktan ALLAH'a sığınırız, o takdirde biz gerçekten zalimler oluruz!
80. Ondan ümitlerini kesince, (meseleyi) gizli görüşmek üzere ayrılıp (bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden ALLAH adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya benim için ALLAH hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.
81. Babanıza dönün ve deyin ki: "Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz.
82. (İstersen) içinde bulunduğumuz şehire (Mısır halkına) ve aralarında geldiğimiz kafileye de sor. Biz gerçekten doğru söylüyoruz."
83. (Babaları) dedi ki: "Hayır, nefisleriniz sizi (böyle) bir işe sürükledi. (Bana düşen) artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki, ALLAH onların hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."
84. Onlardan yüz çevirdi, "Ah Yusuf'um ah!" diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine boz geldi.


Kederini içine gömmek onu yok saymak mıdır? Görmezden gelmekmidir? Değil elbette keder ne olursa olsun vazifeyi terk etmemek sorumluluğunun bilince olmaktır. İster günahdan doğan keder olsun ister yaşanan sıkıntılardan kaynaklı keder davete eğitime mücadeleye devam etmektir kederi içine gömmek.

85. (Oğulları "ALLAH'a andolsun ki sen hâlâ Yusuf'u anıyorsun. Sonunda ya hasta olacaksın ya da büsbütün helâk olacaksın!" dediler.
86. (Ya'kub Ben sadece gam ve kederimi ALLAH'a arzediyorum. Ve ben sizin bilemiyeceğiniz şeyleri ALLAH tarafından (vahiy ile) biliyorum, dedi.
87. Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın, ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmez.


Ümit etmek, Kuran'da müminlerin önemli bir vasfı olarak bildirilmiştir. Aynı zamanda kişinin imanının da bir göstergesidir. Samimi iman sahibi bir mümin; Her olayın yalnızca ALLAH'ın dilemesi ile gerçekleştiğini bildiği için hiçbir konuda üzüntüye, karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmez. ALLAH'ın müminlerin dualarına icabet ettiğinin şuurunda olduğu için, en kötü görünen bir olayın bile imtihan ortamının bir parçası olduğundan ve müminler için mutlaka hayra dönüşeceğinden kuşku duymaz.

88. Yusuf'un yanına girdiklerinde dediler ki: Ey aziz! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz ALLAH sadaka verenleri mükâfatlandırır.
89. Yusuf dedi ki: Siz, cahilliğiniz yüzünden Yusuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz?
90. Yoksa sen, gerçekten Yusuf musun? Dediler. O da: (Evet) ben Yusufum, bu da kardeşim. (Birbirimize kavuşmayı) ALLAH bize lütfetti. Çünkü kim (ALLAH'tan) korkar ve sabrederse, şüphesiz ALLAH güzel davrananların mükâfatını zayi etmez, dedi.
91. (Kardeşleri) dediler ki: ALLAH'a andolsun, hakikaten ALLAH seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz.
92. (Yusuf) dedi ki: "Bugün sizi kınamak yok, ALLAH sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.


Geç de olsa gerçeği itiraf etmek fazilettir. Hakkı itiraf eden, hatâsını kabul eden kimseleri mahcûbetmemeli, artık hatâlarını anıp onları ma'nen yıkmamalıdır. Affedici olmak, kin tutmamak. Yusuf güçlü iken affettiği gibi güçsüz iken de affetmiş böylece seçimini kardeşlerini kazanmaktan yana kullanmıştır. Davet’e muhatap olanlar zaten kendilerinden bekleneni yapıyorlar nefislerine hoş görüneni affediyor kendinden olmayanı kendinin olmayanı affetmiyorlar. Oysa biz “belki onların soyundan iman eden biri çıkar” diyen bir Resulun ümmetiyiz. Zulmü affetmemeli ama zalimi affetmeye ve kardeşimiz olmasını sağlamaya çalışmalıyız.

93. "Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin."
94. Kafile (Mısır'dan) ayrılınca, babaları (yanındakilere): Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf'un kokusunu alıyorum! Dedi.


Derler ki: Yakup’a sormuşlar burnunun dibinde iken Yusuf’u bilemedin de mısır’dan kokusunu nasıl aldın? “Ben ALLAH’ın gör dediğini görürüm, görme dediğini göremem”…demiş oda.

95. (Onlar da VALLAHi sen hâlâ eski şaşkınlığındasın, dediler.
96. Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz (Ya'kub) görür oldu. Ben size: "ALLAH tarafından (vahiy ile) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim" demedim mi! dedi.
97. (Oğulları) dediler ki: Ey babamız! (ALLAH'tan) bizim günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten günahkârlar idik.
98. (Ya'kub Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O çok bağışlayan, pek esirgeyendir, dedi.
99. (Hep beraber Mısır'a gidip) Yusufun yanına girdikleri zaman, ana-babasını kucakladı, "Güven içinde ALLAH'ın iradesiyle Mısır'a girin!" dedi.
100. Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: "Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."
101. "Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!"


Soru cevap: Hasedin neticesi nedir? Sualine cevap, hacalet ve mahcubiyettir.

Kadınların meşru olmayan tekliflerine iltifat etmemenin neticesi nedir? Sualine cevap, aziz olmaktır.

Sabrın neticesi nedir? Sualine cevap, selâmettir. Zira Yusuf aleyhisselâm sabretti, selâmeti buldu.

Ayrılığın neticesi nedir? Sualine cevap, buluşma ve ülfettir.

Kötülük edenlere karşı ne yapmak lâzımdır? Sualine cevap, iyilik yapmak ve affetmek lâzımdır.

Evlâdın pedere karşı soğuk muamelesine ne yapmak lâzımdır? Sualine cevap, pederin af ile muamele etmesi lâzımdır.

İstiğfar için bir vakit seçmek lâzım mıdır? Sualine cevap, evet her vakit Cenab-ı Hakk’a istiğfar lâzımsa da, mühim olan münacaatta seher vaktini gözetmek lâzımdır.

__________________
Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız.
FifiVePirtik isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 10:26