Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Kültür - Sanat > Kültür - Sanat - Tarih > Mitoloji
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Aşkı ölümsüzleştiren iki ağaç... ıhlamur ve çınar

Mitoloji kategorisinde açılmış olan Aşkı ölümsüzleştiren iki ağaç... ıhlamur ve çınar konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 10.01.2019, 15:48   #1 (permalink)
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Aşkı ölümsüzleştiren iki ağaç... ıhlamur ve çınar

Aşkı ölümsüzleştiren iki ağaç... ıhlamur ve çınar

Doğa mucizelerle dolu; kimi zaman bir dağın ilginç görüntüsü hayrete düşürürken bizi, kimi zaman bir ağacın mucizevi silüeti ile irkiliriz. Biz sadece şaşkınlık ve hayranlıkla izlerken; atalarımız sadece izlemekle kalmamış insanın içine işleyen duygulu ve anlamlı hikayelerle ölümsüzleştirmişler doğadaki bu mucizeleri. Tıpkı tek bir gövdede büyüyen iki ağaç; ıhlamur ve çınar ile aşkları bu ağaçlarla ebedileşen Baukis ve Philemon'un efsanesi gibi.

Toprağındaki bereket ve iklimindeki çeşitliliği aratmayacak niteliktedir efsaneleri de Anadolu'nun. Bu efsanelerin en güzellerinden biri de yine Anadolu'dan, bir zamanlar Frigya Krallığı sınırlarında kalan Bergama'dan. Hikaye Bergama Ovasındaki aynı kökten beslenip iki ayrı dal veren ıhlamur ve çınar ağacına ait.



Bergama'nın zengin ve bereketli ovasında insanlar çalıştıkça kazanır, toprağa bir ektikçe bin alıp günden güne zenginleşip refah içinde yaşamaya başlarlar. Zenginleştikçe sevgide fakirleşir, evleri büyüyüp genişledikçe yürekleri daralır, kazançları çoğaldıkça cömertlikleri azaldıkça azalır. Gün geçtikçe tamahkarlık ve hırsa daha fazla kapılır hem tanrıları, hem insanları mutlu etmeyi ve paylaşmayı unuturlar.

İnsanların iyilik ve sevgilerinin tükenip yüreklerinin çorak topraklara döndüğü kentte; fakir kulübelerinde, sevgiden eksilttiklerini paralarının üzerine koyarak zenginliklerini arttıranlara inat, Baukis ve Philemon bir birlerine duydukları sevgiyi azaltmadan yaşlanan mutlu bir çifttir.

Küçük bahçelerinde yaşamlarını sürdürmelerine yetecek kadar sebze ve meyve yetiştirir, Philemon'un ormanda topladığı odunların ısıttığı ocaklarının başında Baukis'in sevgiyle pişirdiği yemeklerini yer, yaptıkları sirkeden biraz hallice ama onlara göre en ala şaraplardan bile lezzetli şaraplarını yudumlar, birlikte oldukları için tanrılara minnetle dua ederek mutluluk ve huzur içinde günlerini geçirirler.

Zeus Olympos'da Frigya Krallığının Bergama ovasındaki insanları düşünceli gözlerle izler: Verimli ovada yaşayan zengin kulları bir zamanlar tapınaklarını hiç boş bırakmaz, değerli armağanlar, küp küp şaraplar, semiz kurbanlık hayvanlarla kendisini onurlandırırken, son zamanlarda pek uğramaz tanrılarına sunularını eksik eder olmuşlardır.

Oğlu haberci tanrı Hermes'i yanına çağırarak, onunla tebdili kıyafetle iki yoksul köylü görüntüsünde ölümlülere bir ziyaret yapıp, tanrıları neden unutup ihmal ettiklerini anlamak için yakından bakmak ister.

İki fakir yabancı görüntüsünde evlerin kapısını çalmaya başlarlar fakat; çaldıkları her kapı ya açılmaz, ya da açılmasıyla kapanması bir olur. Tanrılara bir verip karşılığında bin dilek dileyen, kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyen bencil insanoğlunun, karşılık alamayacağı iki yoksula verebilecek ne bir tas çorba, ne bir dilim ekmek, ne de bir kupa şarabı vardır.

Kimi yatacak yeri olmadığını söyleyip kapatır kapısını, kimi evindeki yemeğin ancak kendine yettiğini söyleyerek yol verir iki tanrıya. Çaldıkları tüm kapılar yüzüne kapanan Zeus ve Hermes son çare ormanın kenarındaki küçük kulübeye doğru yönelirler.

Kulübenin kapısını açan Philemon karşısında iki tanrı misafirini görünce sevinçle buyur eder içeriye. Ocağın kenarına oturttuğu soğuktan titreyen misafirlerini ısıtmak için ateşi harlandırır, sıcak sularla ayaklarını ovup güzelce kurular. Baukis fakir mutfağında eline geçirdiği yiyeceklerle hızlıca pişirdiği yemeği masaya getirir. Bir yandan telaşla kendilerini ısıtıp doyurmak için bir o yana bir bu yana koşturan, diğer yandan kendileriyle tatlı tatlı sohbet eden bu sevgi dolu çifti hayranlıkla izler tanrılar.

Hep birlikte sofraya oturulunca Philemon şarap fıçısında kalan az miktar şaraba kupaları daldırıp misafirlerinin önüne koyar. Bardakları her boşaldığında fıçıya daldırdıkça, şarabın eksileceğine arttığını görüp şaşkınlık içinde kalır. Bu mucizeyi gören Baukis ve Philemon misafirlerinin sıradan insanlar değil birer tanrı olduklarını anlarlar.

Zeus yaşlı çifti ellerinden tutarak kulübeden çıkarır ve ormana doğru ilerler. Bir süre gittikten sonra durup arkalarına dönen Baukis ve Philemon; Bergama Ovasının sular altında kaldığını, sadece kendi kulübelerinin olduğu tepecikte ise bembeyaz mermerden bir tapınağın yükseldiğini görürler.

Zeus yaşlı çifte evleri olarak tapınağı gösterir ve ''Ey iyi ve cömert insanlar! Dileyin benden ne dilerseniz.'' der. Bu yaşa kadar birbirlerinin aşkından başka bir şeyleri olmamış, bu durumdan ve hallerinden her zaman mutlu yaşamış iki yaşlı insanın ne beklentisi olur?

''Tanrım ben asla Philemon olmadan yaşayamam, onu da bensiz bırakamam.'' der Baukis. Sevgiyle karısının ellerini tutan Philemon; '' Bizim en büyük mutluluğumuz birlikte olmamız. Ne karım gömüldüğümü görsün, ne de ben onu kucağımda mezara koyma acısını yaşayayım. Senden tek dileğimiz hayatta olduğumuz günleri birlikte geçirip, birlikte ayrılmak dünyadan.'' diye ekler.



Baukis ve Philemon, kulübelerinin yerinde yükselen Zeus'un tapınağının rahip ve rahibesi olarak yaşarlar uzun süre.

Bir gün tapınağın önünde el ele güneşe çıkarlar artık yaşama zor tutunan bedenleriyle. Birden yere daha bir sağlam basar olur, kök salmaya başlarlar toprağa. Son kez aşkla bakıp sarılırlar insan bedenleriyle birbirlerine.

Yavaş yavaş dal vermeye başlarlar. Ulu bir çınara dönüşen Philemon, beş parmaklı bir ele benzeyen yapraklarıyla uzanır Baukis'in dallarına doğru. Önce kalp şeklinde yapraklar çıkarıp, sevgiyle bırakır el şeklindeki yapraklarının üzerine Philemon'un Baukis. Ardından mis kokulu sarı göbekli bembeyaz ıhlamur çiçekleri açar; şefkatle okşasın diye sevgilisi.

İşte bu sebeptendir ki, ne zaman doğada ıhlamur ağacının etrafa yaydığı mis gibi kokusunu hissetsem; yanında çiçeklerine sevgiyle dokunan çınar ağacını ve yapraklarını arar gözlerim.

__________________
İyiler Kaybetmez,Kaybedilir.
ArtemiS isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 20:55