Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Din Ve Maneviyat > İslamiyet > Sahabeler - Evliyalar

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Evliyalar - Ebû Muhammed Cerîrî

Sahabeler - Evliyalar kategorisinde açılmış olan Evliyalar - Ebû Muhammed Cerîrî konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 11.04.2015, 16:03   #1 (permalink)
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
tick Evliyalar - Ebû Muhammed Cerîrî

Evliyalar - Ebû Muhammed Cerîrî



Evliyânın büyüklerinden. İsmi Ahmed bin Muhammed bin Hüseyin, künyesi Ebû Muhammed, nisbesi Cerîrî veya Cüreyrî'dir. Cerîr, Kûfe yakınlarında bir yerin adı, Cüreyr ise Mekke yakınlarında bir yer ile Kûfe civârında yaşayan bir kabîlenin ismidir. Doğum târihi bilinmemektedir. 923 (H.311) Hübeyr senesi diye bilinen, Karâmita ve Karmatî denilen sapıkların halkı kırıp geçirdiği yıl, yaşı yüzü aşkın iken vefât etti.

Ebû Muhammed Cerîrî, evliyânın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinden ilim ve edeb öğrendi. Onun en önde gelen talebesi oldu. Fıkıh ilminde imâm ve müftî, edeb ilminde mükemmel bir zât olarak yetişti. Aynı zamanda büyük velî Sehl bin Abdullah Tüsterî'den feyz aldı. Tasavvuftaki derecesi o kadar yüksekti ki, Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri bunun için; "Zamânımızın velîsidir." buyurdu. Hazret-i Cüneyd'e vefât edeceği zaman; "Sizden sonra kimin sohbetlerine devâm edelim?" diye sordular. "Ebû Muhammed Cerîrî'ye gidin." buyurdu.Tasavvufun üstün hâllerine vâkıf olmakta nihâyette olup, mürşid-i kâmil bir zâttı. Edebinin çokluğundan, yalnızken bile ayaklarını hiç uzatmaz; "Allahü teâlâya karşı edebli olmak lâzımdır." buyururdu.

Bir sene müddetle Mekke-i mükerremede kaldı. Hiç uyumadı, konuşmadı, sırtını bir yere dayamadı ve ayağını uzatmadı. Ebû Bekr Kettânî; "Bu kadarını nasıl yapabildiniz?" diye sorunca; "Kalbimi ve niyetimi, Allahü teâlânın râzı olacağı şekilde düzelttim. (Kalbimi riyâ, kibir, ucub, düşmanlık gibi mânevî hastalıklardan temizledim.) Nihâyet bu, zâhirime tesir etti. Âzâlarım da Allahü teâlânın beğendiği işleri yapmaya başladı. İşte, bende görüp beğendiğin hâlin sebebi ve sırrı budur." buyurdu.

Ebû Muhammed Cerîrî, Mekke-i mükerremeden döner dönmez, hemen hocası Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini ziyâret edip evine döndü. Ertesi sabah, namaz kılarken hocasını yanında duruyor gördü. Namazdan sonra; "Muhterem efendim! Mekke-i mükerremeden dönünce bana geleceğinizi biliyordum ve sizi yormamak için dün gelir gelmez ziyâretinize geldim." dedi. Hocası Cüneyd; "O senin fazîletlerindendir. Seni ziyâret etmek de bizim vazîfemizdir. Sen buna fazlasıyla lâyıksın." buyurdu. Çünkü, sâdık talebe, hocasını yanına çeker.

Talebelerinin arasında, içinden devamlı; "Allah Allah" diye zikreden birisi vardı. Bir gün bu gencin başına bir hurma dalı düşüp, başı yarıldı. Başından akan kan, yer üzerinde; "Allah Allah" yazıyordu. Anlaşıldı ki, her kaptan, içinde olan dışarı sızar.

Bir gün talebeleri kendisine; "Efendim, sizi üzen, unutamadığınız bir hâdise var mıdır?" diye sordular. Cevâbında buyurdu ki: "Bir gün ikindi namazında mescidimize, hâlinden garîb olduğu anlaşılan bir kimse geldi. Abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra başını önüne eğip tefekküre başladı. O gün akşam yemeğinde, halîfe bizleri dâvet etmişti. Gideceğimiz zaman o kimsenin yanına yaklaşıp; "Biz dâvete gidiyoruz siz de bulunmak ister misiniz?" dedim. Başını kaldırdı. "Dâvete gitmeyeyim. Bir bulamaç aşı getirebilirseniz yerim. Yoksa siz bilirsiniz." dedi. Ben de, her halde bizim arkadaşlarla berâber olmak istemiyor diye düşünüp, kendisine fazla iltifât etmedim. O gece rüyâmda Peygamber efendimizi gördüm. Yanlarında yaşlıca iki zât ve arkalarında kendilerini tâkib eden birçok kimseyle geliyorlardı. Yanımdakilere, Peygamber efendimizin yanındaki iki zâtın kim olduklarını sordum. Birisi İbrâhim Halîlullah, diğeri Mûsâ Kelîmullah ve arkalarındakiler de binlerce nebîdir, dediler. İleri atılıp kendileri ile konuşmak istedim. Fakat, Peygamber efendimiz bana iltifât etmediler. "Yâ Resûlallah! Ne kabahatim var ki, mübârek yüzünüzü benden çeviriyorsunuz?" dedim. "Dostlarımızdan biri senden bulamaç aşı istedi. Sen ise vermekten çekindin." buyurdular. Ağlayarak uyandım. Hemen mescide koştum. O zât hâlâ başı önüne eğik olarak tefekkür ediyordu. Kendisine; "Ey efendim! Arzunuzu yerine getirebilmem için bir mikdâr bekleyiniz." dedim. Tebessüm edip; "Bir kimse bir ihtiyâcını size söylüyor. Siz de, yüz yirmi bin nebî şefâat etmedikçe onu yerine getirmiyorsunuz değil mi?" dedi ve çıkıp gitti. Bundan sonra ne kadar aradım ve sordum ise kendisini bulamadım. İşte kırk yıldır bu hâdisenin üzüntüsü bende devâm ediyor." buyurdu.

Bir gün Cerîrî'ye; "Tasavvuf nedir?" dediler. Cerîrî; "Tasavvuf, sulhu olmayan bir cenktir. Yâni, tasavvuf talep ve sulh ile ele geçmez. Ancak nefisle muhârebe netîcesinde gerçekleşir."

Başka bir keresinde de; "Tasavvuf, çirkin ve aşağı her türlü kötü huydan vazgeçmek ve güzel huylarla bezenmektir."

Tasavvuf kalp huzûru, murâkabe ve gönül uyanıklığı ile Allahü teâlâyı zikretmek, sünnete uygun amel etmektir." dedi.

Cerîrî hazretleri, çok Kur'ân-ı kerîm okur, Allahü teâlânın hitâbındaki mânâyı tefekkür eder, düşünürdü. Kur'ân-ı kerîmi dünyâlık ve fâni, gelip geçici şeylere âlet edenlerin, onun hayır ve bereketini büsbütün kaybettiklerini söylerdi.

Hikmet ehlindendi. "Allahü teâlâ indinde her şeyin bir hakkı vardır. Allahü teâlânın yanında hakların en yücesi hikmetin hakkıdır. Kim hikmeti (faydalı ilim, fen, sanat, söz, nasîhat, din ilmi, mânevî ilim, Peygamber efendimizin sünneti) ehli olmayana bırakırsa, Allahü teâlâ ondan hikmetin hakkını ister." buyururdu.

Bir gün kendisine; "Dînin sermayesi nedir?" diye sordular. Bunun üzerine; "Ârifler, dînin sermâyesinin bâtınî ve zâhirî olmak üzere bir takım esaslar üzerine sözbirliği etmişlerdir. Bunlardan bâtınî olanları; Allahü teâlânın sevgisi, O'ndan uzak kalma korkusu, O'nu görememe endişesi ve O'na ulaşma ümididir. Zâhirî olanlar ise; doğru sözlülük, cömertlik, alçak gönüllülük, başkasına eziyet vermemek, nefsin isteklerine sabırdır." buyurdu.

Ameline (yaptığı ibâdet ve iyi işlere) güvenenleri îkâz edip uyarır hattâ onlara; "Kim amelinin kendisini kurtaracağını zannederse, yolunu şaşırır. Çünkü Peygamber efendimiz; "Sizden hiç birinizi ameli kurtaramaz." buyurmuştur. İnsanı korktuğundan kurtarmayan şey, umduğuna nasıl kavuşturur? Kimin Allahü teâlânın ihsânına güveni tamsa, onun korktuğundan emin, umduğuna nâil olacağı ümid edilir." buyururdu.

"Âlim kimdir?" diye sordular. O; "Âhireti isteyen, dünyâdan, dünyevî meşgûliyetlerden yüz çevirendir." buyurdu.

Îmânın esâsının üç şeye bağlı olduğunu bildirirdi. "İktifâ, ittikâ ve ihtimâ. İktifâ; Allahü teâlâyı kâfi görmektir. Allahü teâlâyı, kendisi için kâfi görenin içi rahat olur. İktifâ netîcesinde mârifete, Allahü teâlâyı tanımaya kavuşur. İttikâ; Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden sakınmaktır. Yasaklardan (haram ve mekruhlardan) sakınanın içi ve dışı, yaşayışı düzelir. Hayâtı intizâma girer. İnsan bunun netîcesinde güzel ahlâka kavuşur. İhtimâ; nefsi perhiz etmeye, az yemeye alıştırmaktır. Haram ve helal olan gıdâlara dikkat eden nefsini riyâzet üzere bulundurur. Helâlinden az yiyenin beden sıhhati düzgün olur." buyurdu.

Nefis hakkında da; "Nefsine aldanan, şehevî duygularına esir olur. Hevâî arzûlarının zindanına kapatılır ve o kulun kalbi faydalı işlerden zevk alamaz. Kur'ân-ı kerîmi her gün hatm etse bile, ilâhî kelâmı okumaktaki esas tadı bulamaz. Bunun çâresi, nefsin esâretinden kurtulmayı candan arzu etmektir." buyurdu.

Ebû Muhammed Cerîrî uzleti, yalnızlığı, halktan uzaklaşmak olarak görmez, Hakk'a yakın olmak olarak kabûl ederdi. "Uzlet, kalabalık arasına girmek, lâkin kalbi korumak ve nefsi günahtan uzaklaştırmak, kalbi sâdece Allahü teâlâya bağlamaktır." buyururdu.

"Sabır nedir?" dediler. O; "Kalbin nîmet ve mihneti, sükûnetle bir görmesidir. Zorlanarak sabretmektense, mihnet yükünün ağırlığını kalbinde hissetmekle berâber musîbetleri sükûnetle karşılamaktır." diye cevap verdi.

İhlâs hakkında da; "İhlâs, âhiretteki nîmet ve azaplara yakînen inanmanın alâmetidir. İbâdetlerdeki riyâ, gösteriş de, âhiretteki nîmet ve azaplara inanmakta tereddüd olduğunun alâmetidir." buyurdu.

Mekke yolunda Karâmita sapıklarının çok zulmedip müslüman kanı döktükleri sırada şehîd oldu. Vefâtı için, başka târihler de rivayet edilmektedir. İbn-i Atâ er-Rûzbârî diyor ki: "Vefâtından bir sene sonra, Ebû Muhammed Cerîrî'nin kabrine uğradım. Kabirdeki hâli bana gösterildi. Dizleri göğsüne dayalı, parmağı ile Allahü teâlânın birliğini gösteren işâreti yapar halde oturuyordu."

DUÂ, BELÂ GELMEDEN YAPILIR

Talebelerinden birisi anlatır:

Ebû Muhammed Cerîrî'nin vefâtı senesi, Karâmita sapıkları ile yapılan muhârebede ben de bulunuyordum. Savaş bittikten sonra, müslümanların bulunduğu kâfilenin yanına döndüm. Yaralılar arasında Ebû Muhammed Cerîrî'yi gördüm. Çok halsizdi. Yüz yirmi yaşlarındaydı. "Ey efendim! Allahü teâlânın bu belâyı üzerimizden def etmesi için duâ etseniz." dedim. "Duâ, belâ gelmeden önce yapılır. Belâ geldikten sonra râzı olmaktan ve sabretmekten başka çâre yoktur." buyurdu.

DeRDeST isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.

Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 14:48