Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Din Ve Maneviyat > Tasavvuf
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

TASAVVUF NASIL DOĞDU

Tasavvuf kategorisinde açılmış olan TASAVVUF NASIL DOĞDU konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 09.03.2013, 20:33   #1 (permalink)
Gülüşlerim;Acılarımı örtmeye çalışan
Ağır işçilerdir

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart TASAVVUF NASIL DOĞDU

Asr-ı Saadet’te müslümanlar arasında herhangi bir ihtilaf, halledilmemiş bir müşkil yoktu. Hangi konuda olursa olsun, bir müşkil olduğu zaman Hz. Peygamber s.a.v.’e müracaat edilip çözülüyordu. O dönemde akideler saf, niyetler halisti. Nübüvvet nuru tesirini devam ettiriyordu. Fakat Hz. Peygamber’in vefatından sonra yer yer ihtilaflar baş gösterdi. Müslümanlar ilk olarak halife seçimiyle karşılaşmış ve bu mevzuda ihtilafa düşmüşlerdi.

Ardından üçüncü halife Hz. Osman r.a. şehit edilmiş (h.35/m.656) ve ondan sonra Cemel Vak’ası ve Sıffin Savaşı zuhur etmişti. Müminler üzerinde büyük tesirler ve acı hatıralar bırakan bu iç savaşlar en çok akaid problemlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştu.Gerçi hadiseleri körükleyen bir kısım münafıklar istisna edilirse, birbiriyle savaşan iki taraf da farklı içtihatları sebebiyle hak ve hakikat adına savaşıyorlardı. Fakat sonuçta ortaya çıkan bu durum, huzursuzluğun yanı sıra akaidle ilgili yeni bir takım soruları da beraberinde getiriyordu.
Öte yandan hicrî birinci asrın sonlarında Suriye, Mısır, İran, Irak gibi büyük ülkelerin İslâm topraklarının sınırlarına dahil edilmesiyle müminler çok değişik inançlarla karşılaşmışlar, doğu ve batı felsefesiyle yüzleşmek durumunda kalmışlardı. Neticede “kader” meselesinden “imamet/halifelik” meselesine kadar bir dizi konuda itikadî ihtilaflar zuhur etmişti.Bunlara paralel olarak Mutezile, Cebriye, Kaderiye, İmamiye (Şia) gibi Ehl-i Sünnet’in dışına çıkan birçok mezhep zuhur etmişti. Bu gibi mezheplerin sayısı alt kollarıyla birlikte sonraları yüzün üzerine çıkmıştı.
Akaid gibi, fıkıh sahasında da ortaya çıkan yeni durum ve ihtiyaçlar yeni içtihatları gerektirmiş, tabii olarak ihtilaflar da zuhur etmişti.
Neticede Fıkıh ve Akaid ilmine Hz. Peygamber s.a.v. zamanında hiç tartışılıp konuşulmayan meseleler girmiş, yeni fetvalar ortaya çıkmış, sonraki asırlarda işin içine akıl ve felsefe de bir ölçüye kadar dahil edilmişti. Bu hususlarla ilgili metot ve düşünce farklılıklarından dolayı ister istemez değişik fıkhî/itikadî akımlar da ortaya çıkmıştı.
Tabii olarak bu durum karşısında Ehl-i Sünnet akaid ve fıkhının sağlam bir şekilde tespit edilmesi zaruret halini almıştı. Ayrıca söz konusu ilimler her müslümanın sürekli meşgul olması gereken hayatî önemi haiz ilimlerdi.
Onun için devrin alimleri ilk önce bu konularda kitap ve risaleler kaleme alarak hafızalarda bulunan ilimleri tedvin ve tasnif ettiler. Tabii ki bu ilimlerin temel dayanakları Tefsir ve Hadis ilimleriydi. O yüzden hadis-i şerifler büyük bir gayretle toplanıp tasnif edilmeye başlandı. Tefsir sahasında Sahabe neslinden intikal eden berrak düşünceler kayda geçirildi. Bunların usul ve metotları belirlendi. Böylece Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm gibi müstakil ilim dalları ortaya çıkmış oldu.
Tabii bu ilimler inkişaf ederken, içtihatlar yapılırken kolay ve sancısız olmuyordu. Yeni hareketler ortaya çıkarken yer yer cepheleşmelere de sebebiyet verebiliyordu. Hatib el-Bağdadî’nin Tarihu Bağdadî adlı eserinde belirttiğine göre, İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri içtihadına akıl ve re’yi kattığı için devrin bir kısım alimlerince dışlanmıştı. Fakat hemen belirtmek gerekir ki, onların ihtilafları ne kadar sert olursa olsun, kesinlikle heva ve arzularından konuşmuyorlar, dini bütün safiyetiyle korumak için gayret ediyorlardı.
Öte yandan içtihatta re’ye önem verenler de, devrin felsefesini alet olarak kullananlar da, vardıkları sonucu dinin muhkem hükümleriyle telif ediyor, konuyla ilgili Kur’an ve Sünnet’ten deliller getiriyorlardı. Sonuçta içtihat yaptıkları için isabet edemeseler bile sevaba girmiş sayılıyorlardı.
Şu da bir gerçek ki, içtihat ve ihtilaflar İslâm ümmeti için büyük bir rahmet ve genişlik olmuştur. Aksi halde günlük işlerimizin birçoğu haram ve dolayısıyla da cehennemlik sayılacaktı.
Saadet Asrı’ndan sonra tasavvuf
Yukarıda bir nebze bahsedildiği gibi, Sahabe neslinin sonları ve Tabiûn neslinin başlarına doğru iç savaşlar dolayısıyla huzursuzluklar artmış, gündemdeki meselelerle zihinler karışmıştı. Kerbelâ vakası, Haricîlerin gaddar tutumları ve Emevîler dönemindeki siyasi gelişmeler de işin tuzu, biberi olmuştu.
Öte yandan sürekli devam eden fetihler sayesinde ganimetler alınmış, refah ve zenginlik artarak müslümanların hayat standardı yükselmişti. Böylece Saadet Devri’nde görülmeyen, bir anlamda lüks sayılabilecek bir hayat tarz ve telakkisi ortaya çıkmıştı. Bu, şimdiki neslin aksine o günkü neslin hiç de alışık olmadığı bir durumdu. Saadet Devri’nde Hz. Fatıma r.a.’ın edindiği bir çul vardı. Yatarken altlarına serseler üstleri, üstlerine serseler altları açıkta kalırdı. (Bugün ise, bir hadis-i şerifte belirtildiği gibi, maddi imkan olmadan müminlerin imanlarını muhafaza etmeleri bile son derece zorlaşmıştır.)
Daha ziyade hicrî II./miladî VIII. asırda ortaya çıkan bu dünyevîleşme, siyasileşme, yabancılaşma, bid’atlerin zuhuru ve dine karşı bir derece lâkaytlık, devrin zühd ve takvaya önem veren müminlerini, diğer bir ifadeyle zahidleri incitmişti. Onlar, Hz. Peygamber ve Sahabe neslinin tertemiz, berrak akidelerine sarılarak dünyanın yalancı yüzünden el etek çektiler. Kendilerini ilme, ibadete, Kur’an ve Sünnet’te üzerinde durulan derunî hayata verdiler. Zühd ve takvaya bürünerek gayet sade bir hayat yaşadılar. Bu arada gayet tesirli vaazları, insanları ağlatan ateşli konuşmalarıyla halkı irşad ettiler.
Bu grubun arasında devrin büyük alimlerinden Hasan Basrî Hazretleri (ö. 110/728), mücedditlerden kabul edilen Emevîler’in devlet başkanı Ömer b. Abdülaziz Hazretleri (ö. 101/719), aşıklardan Rabiatu’l-Adevî Hazretleri (ö. 185/804) gibi simalar da vardı.
Hicrî birinci-ikinci asırda yaşayan bu zahidlerin dönemine “zühd dönemi” adı verildi. Bu dönem, tasavvufun özünü ve başlangıcını oluşturuyordu. Söz konusu zahidler, aynı zamanda Sahabe devrinde zühd ve takvalarıyla öne çıkmış Ehl-i Beyt, dört büyük halife, Suffa Ashabı, Tabiûn’dan Üveys el-Karanî gibi şahıs ve zümrelerin de bir bakıma devamıydılar.
Hicrî 200/815 senelerinden itibaren olgunlaşan zühd hayatı Tasavvuf cereyanını doğurdu. Amel, ibadet, ahlâk, nefsle mücahede ve istikametin ön plâna çıktığı zühd devrinden sonra yaşadıkları manevi tecrübelerle zenginleşen sofiler, birikimlerini Kur’an ve Sünnet ekseni etrafında izah ederek, yeni kitaplar telif ettiler. Tefsircilerin yorumlarına, hadisçilerin rivayetlerine, fakihlerin içtihatlarına kendi ruhanî tecrübelerini, aşklarını, şevklerini, vecdlerini, keşfî-manevi bilgilerini, Allah Tealâ Hazretleri’ni sevmek, tanımak ve O’na yakınlaşmakla ilgili marifetlerini de ilave ederek farklı ekoller geliştirdiler. Sahabe ve Tabiûn devrinde olduğu gibi, amel ve ibadetleri ihlâs, itikat, marifetle birleştirerek manevi derinliği canlı bir şekilde devam ettirdiler.
Böylece, Fıkıh, Kelâm, Tefsir ve Hadis alimlerinin yaptıkları gibi, sofiler de Kur’an ve Sünnet’e dayanan amelleriyle, derunî/manevi tecrübelerinden çıkardıkları içtihatlarıyla ve yazdıkları eserleriyle özel konusu, hedefi, metodu ve ıstılahları olan Tasavvuf ilmini sistemleştirip, müstakil bir ilim ve amel yolu haline getirdiler.

Venüs isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz. kaynarca haber ferizli haber program indir

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.

Saat: 22:48


bonusschool6.com