Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Eğitim - Öğretim > Dersler > Türkçe - Edebiyat
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri

Türkçe - Edebiyat kategorisinde açılmış olan Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 20.12.2013, 21:02   #1 (permalink)
ultrAslan

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri

Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri
Nasrettin Hoca Türk halk bilgesi. Halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuştur.

Sivrihisar'ın Hortu bölgesinde dünyaya geldi., Akşehir'de vefaat etti.. Önce Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü. Babasının ölümü üzerine Hortu'ya geri dönerek o bölgenin imamı oldu. 1237'de Akşehir bölgesine yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerine katıldı. İslam diniyle alakalı çalışmalarını devam ettirdi. Bir rivayete göre medresede ders verdi, kadılık yaptı. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hoca adı verilmiştir

Nasrettin Hoca'nın hayatıyla alakalı bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi nedeniyle, söylentilerle karışmış, daha çok olağanüstü özellikler kazanmıştır. Bu rivayetler içinde, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.

Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir.

Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma, gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir. O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir. Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur.
Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur.

Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar genellikle halk arasında geçer. Hoca, soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez. Sözgelişi onun tanıştığı söylenen Selçuklu sultanlarıyla ilgili gülmecesi yoktur.

Timur'la ilgili "hamam, Timur ve peştemal" gülmecesi de, Timur'dan çok önce yaşadığı için, sonradan üretilmiştir. Halk beğenisi Hoca'yı Timur gibi çevresine korku salan bir imparatorun karşısına hamamda çıkarak, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" türünden bir yergi yaratmıştır. Burada yerilen, dolaylı olarak kendini toplumun, halkın üstünde gören saray insanlarıdır.

Nasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez. Onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir. Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir. Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir. Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutar.

Bu konuda başka bir çelişki sergilenir. Gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir. Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir.

Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahiret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar. "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur. Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir.

__________________

Fitness Eğitmeni
SrKn isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 20.12.2013, 21:06   #2 (permalink)
ultrAslan

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri

O zamanda ben bulunmadım

Nasreddin Hoca << işlerinin çokluğu dünya
tel''şeleri hastalık sağlık vs gibi >> çeşitli bahanelerle
ibadetten birçok zaman kaytaran birileri ile
sohbet ediyormuş. Mazeretleri de bir sürü imiş. Bir
ara söz yemekten içmekten açılmış.
- Bugünlerde canım bir helva yemek istiyor ki!
bir türlü pişirip de yiyemedik.demiş Nasreddin
Hoca.
- O kadar zor bir şey mi helva pişirmek a
Hoca demişler.
-Ne yapalım demiş Hoca. Şeker ve un bulundu
tere yağı bulunmadı. Tere yağ ve şeker bulundu
un bulunmadı. Un ve tere yağ bulundu şeker bulunmadı.
- Hiç bir araya getiremedin mi bunları? demişler.
- Hepsinin bir araya geldiği de oldu demiş
Hoca. Amma o zaman da ben bulunmadım.

Öğüt : Atalarımız Bu günün işini yarına bırakma
demişler. Söz ancak öğüt dinlemesini bilene
k''r eder.
--------------------------------------------------------------------------
İkinizin arasında gidiyorum

Nasreddin Hoca bir Kadı ile Bir tüccara yoldaş
olmuş. Ortada Hoca sağında Kadı efendi solunda
Tüccar efendi hem konuşuyorlar hem de yürüyorlarmış.
Hoca efendi yeri geldikçe yol arkadaşlarının
yaşamları ve ibadetlerindeki gevşeklikleri
konusunda söz dokundururmuş.
Makamına güvenip kendini çok büyük bir adam
sanan Kadı efendi Hocaya:
- Sana da l''f yetişmez ki demiş İstersen öyle
kurnaz kesilirsin ki en yaman muzırları bile geride
bırakırsın. İstersen yaban öküzünden daha şaşkın
görünürsün.
- Yok canım abartıyorsun bak ben haddimi nasıl
biliyor muzırla yaban öküzünün arasında gidiyorum.
demiş.

Öğüt: Atalarımız Kişi kendin bilmek gibi
irfan olamaz demişler. Ne olduğumuzu ve ne
olacağımızı iyi düşünmemiz gereklidir. Gönül
kırmak çok kolay gönül adamı olmak ise çook
çoook zordur.
Gönül kırmamayı becerenlere ne mutlu !
--------------------------------------------------------------------------

Ördek çorbası

Nasreddin Hoca erkenden yola koyulmuş. Akşam
hava kararmadan gideceği köye varmak için
acele ediyormuş. Öğle vaktine yaklaşırken bir pınarın
başında durup hem namazını kılmak hem de
kuru peksimetten ibaret olan azığını yemek istemiş.
Pınara yaklaşırken yaban ördeklerinin suda oynaştıklarını
görünce Şunlardan bir tanesini yakalayıp
kızartıp yesem diye düşünmüş. Sessizce
ördeklere yaklaşmaya çalışırken ördekler Hoca'yı
fark edip uçmuş kaçmışlar.
Hoca pınarın başına oturmuş çantasından peksimetini
çıkarmış suya batıra batıra yemeye başlamış.
Oradan geçen bir yolcu :
- Afiyet olsun Hocam demiş ne yiyorsun ?
Hoca peksimetini suya batırırken :
- Ördek çorbası demiş.

Öğüt: Konuşurken gereksiz ve anlamsız
konuşmamağa dikkat edelim. Bakıp gördüğümüz
durumların çok belirgin yönlerini fark etmeden
konuşmayalım.
--------------------------------------------------------------------------

Buna değmiş buna değmemiş
Nasreddin Hoca'nın Köylüsü iri yarı bir delikanlı
olan Ali Can sıcak bir yaz gününde ormana gidip
odun hazırlamağa karar vermiş. Gittiği baltalık ormanda
su yokmuş. Herkes heybesine bir testi su
koyar öyle gidermiş. Ali Can “Su testisini taşıyacağıma
iki üç karpuzu taşırım daha iyi olur. Nasıl
olsa dönüşte odunları sırtlayıp getireceğim. Birde
toprak testimi kırmadan geri getirmeye uğraşmayayım”
diye düşünmüş. Torbasına karpuzlarını koyup
ormana gitmiş.
İşe koyulmadan evvel bir karpuz yiyeyim demiş.
Karpuzu kesmiş. Beğenmemiş bir kenara atmış.
Öbür karpuzu kesmiş o karpuz da çok hammış
kaldırmış atmış. Kızmış karpuzların üstüne işemiş.
Ormana gitmekte olan Nasreddin Hoca olayı
görmüş. Yanına yaklaşınca Ali Can'a :
- “Delikanlı ham da olsa o nimete işenmez
tövbe et. Nimeti vereni gücendirirsin !” demişse de
delikanlı öfkesini yenip tövbe edememiş.
Öğlen vaktine doğru hem sıcaklardan hem de
çalışmaktan dolayı iyice susamış. Etrafta su isteyebileceği
hiç kimse yok. Su yok. Varmış ham karpuzların
yanına. “Ona değdi buna değmedi” diye diye
Ş u Bizim Nasreddin Hoca'mız 33
attığı bütün karpuzları yemiş. Son parçalardan birini
yemekteyken ormanda işini bitirip eşeğine odunlarını
yükleyip dönen Nasreddin Hoca ile tekrar
karşılaşmış. Hoca bir yenmiş karpuzların kabuklarına
ve birde Ali Can'a bakmış :
- “Suphanallah bak Ali Can becerip tövbeni
yetiştiremedin. Rabbim ne kadar çabuk senin çişini
sana yedirdi! ...” demiş.

Öğüt: Büyüklerin tecrübelerini ve söylediklerini
yabana atmayalım. Alican'ın edindiği bu
tecrübeler yaşlandıkça çokça artacaktır. O halde her
şeyin tecrübesini üzerimizde yaşayıp birinci yani
ilk kafa olacağımıza akıllı adamların yaptıkları
gibi <bizden evvelkilerin binlercesinin akıllarını
da kullanıp> düşünen bininci kafa olalım.
(Ben yaşlılığı şöyle de tarif ediyorum.
<<yaşlılık: Ömrün bereketli kullanılması hakkında
“hayat tecrübelerini gençlere aktarmak isteyen
kişilerin sözlerini” hiç dikkate almayan gençlerin
Amerika’yı yeniden keşfetmek için harcadıkları
yıllarından sonra ulaştıkları istasyonun adıdır

__________________

Fitness Eğitmeni
SrKn isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 20.12.2013, 21:08   #3 (permalink)
ultrAslan

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri

Söylediğine söyleyeceğine...
Köylünün biri diğerinin kuzusunu çalmış kesip
yemiş. O da onun keçisini aşırmış kesip yemiş.
Nasreddin Hoca olayı incelediğinde kimin ne
yaptığını fark etmiş.
Olayın kahramanları bir gün çayhanede oturuyorlarken
keçinin sahibi keçisini övmeye başlamış:
- “İki arşın tüyü vardı gerdanı üç karıştı başı
şöyleydi gözleri böyleydi vs” diye hayvanını methediyormuş.
Keçiyi kesip yiyen bu abartmalar karşısında çok
sıkılmış. Amma ne yapsın adam susmak zorunda.
Nasreddin Hoca keçiyi çalıp kesen adama
dönmüş :
- “Yahu bu adam ne kadar atıp tutuyor. Şimdi
git evine. Şu uyuz keçinin postunu getir de bu adam
söylediğine söyleyeceğine pişman olsun.”

Öğüt : Bir topluiğne değerinde bile olsa hiç
kimsenin bir malını kendisinin rızası olmaksızın
alıp kullanmayalım. Bizden razı olmayanlar çoğaldıkça
ahiretteki hesabımız da çok çok zorlaşır.
Kendimizi “ahirette sopa yemek ve azarlanmaktan”
burada fırsat elimizdeyken kurtaralım.
--------------------------------------------------------------------------

Bu karanlıkta
Nasreddin Hoca’nın bir konuğu gece yatısına
kalmış. Adam zayıf inançlı biriymiş. Ben görmediğime
inanmam Ahirete gidip gelen var mı? Görülmeyen
şey bilinir mi? gibi şeyler dermiş.
Hoca sabır göstermiş. Konuğunu incitmeden bir
şeyler anlatmağa çalışmışsa da konuk ikna olmuyormuş.
Yatma vakti gelince Hoca odaya iki yatak
sermiş. Birinde konuğu diğerinde kendisi yataklarına
girmişler. Hoca sağ tarafındaki mumu söndürmüş.
Bir süre sonra Konuk;
- “Hoca efendi sağ tarafındaki mumu yakar
mısın” deyince :
- “Sen deli misin be birader” demiş Hoca “bu
zifiri karanlıkta ben sağ tarafımı nasıl bileyim!”


Öğüt: Atalarımız “Kendi noksanını bilmek
gibi irfan olamaz” demişler. Kendi noksanını bilen
öğrenmeye hazır bir kişidir. Ona öğretmeye ve
zaman harcamaya değer. “Kendini bilen haddini
bilir.” Demişler. “Ya öğrenen ol ya öğreten ol. Asla
ikisinin arasında olan olma” öğüdünü unutmayalım.
Acaba her gördüğümüze inanabilir miyiz?...
Örneğin; Gökte gördüğümüz bütün yıldızların halen
var olduklarını söyleyebilir miyiz? Biz o varlıkları
bize gelen ışıkları ile bilebilmekteyiz. Bize ışığı üç
milyar yılda ancak gelebilen bir yıldız iki milyar yıl
evvel çökmüş ve yok olmuşsa Dünyamızda bir
milyar yıl sonra yaşayacak olan insanlar h''l'' daha
o yıldızın var olduğunu göreceklerdir değil mi!...
--------------------------------------------------------------------------

İpe un sermişler
Komşusu Hoca'dan urganını ( y''ni kalın ipini )
istemiş.
Hoca içeriye girip çıkmış.
- “İp boş değil” demiş “kadınlar üstüne un
sermişler.”
Komşusu:
- “Bu nasıl iş efendi?” demiş “hiç ipe un serilir
mi?”
- “Serilir” demiş Hoca “vermeye gönlün olmayınca
ipe un da serilir.”

Öğüt : Bir olumsuzluğu bir tersliği bildirirken
bizler de yumuşak bir tarzı kullanmayı becerebilmeliyiz.
--------------------------------------------------------------------------

Gizlisi - açığı
Bir kıtlık zamanında Hoca'yı çarşıda ekmek
yiyerek giderken görenler :
- “Hoca efendi herkesin gözü önünde böyle
ekmek yemek ayıp değil midir?” demişler.
- “Komşusu açken bol bol tıkınmanın gizlisi
ayıp olmazsa açıkta yapılanı ne diye ayıp olsun” demiş
Hoca “ Komşusu açken tok yatmak ya her
zaman her yerde ayıptır ya da hiç ayıp değildir.”

Öğüt :Bizler de etrafımızdakilerin ihtiyaçlarına
duyarlı olmağa çalışalım.
--------------------------------------------------------------------------

Kim Daha Büyük
Hoca’ya:
- “Efendi” demişler “padişah mı büyük yoksa
çiftçi mi ?”
- “Çiftçi büyük elbet” demiş Hoca ve eklemiş;
“Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse p''dişah
acından ölür.”

Öğüt: İnsanların kendileri gibi işleri de
toplumun bir parçasıdır. Bir meslek grubunun
eksikliği vücudumuzdaki bir uzvumuzun eksikliği
gibidir. Değil mi ?
--------------------------------------------------------------------------

Gönlüm razı olmadı
Nasreddin Hoca kasabadan Kur’an-ı kerim
tefsir ve ilmihal gibi bazı kitaplar almış. Bir çuvala
yerleştirmiş. Çuvalı sırtına almış eşeğine binmiş
köyüne doğru gidiyor.
Yolda Hoca'yı görenler :
- “ Bre Hoca çuvalı niye kendi sırtına aldın ?”
diye sormuşlar.
- “Ne yaparsın” demiş Hoca “zavallı hayvan
zaten benim bütün kahrımı çekiyor. Kendi bindiğim
yetmiyormuş gibi çuvalı da ona taşıtmağa gönlüm
razı olmadı.”

Öğüt: Aslında her iki halde de eşeğin taşıdığı
yük aynı. Olaylara yeteri kadar dikkatli ve inceleyici
bir gözle bakmalı sonra tepkimizi ortaya koymalıyız.
Çuvalın içindekilerin üzerine oturulabilir mi?

__________________

Fitness Eğitmeni
SrKn isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 20.12.2013, 21:10   #4 (permalink)
ultrAslan

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri

Ya Tutarsa
Nasreddin Hoca azığını heybesine koyup yola
çıkmış. Öğlen vakti Akşehir gölü kenarında bir
ağacın altında oturmuş. Ekmeğini zeytinini ve bir
çanak yoğurdunu gölgede keyifle yemiş. Yoğurt
çanağını gölde çalkalarken birisi görüp sormuş.
- “Ne yapıyorsun Hoca ?”
-“Göle maya çalıyorum” demiş Hoca.
Adam üstelemiş :
- “İl''hi Hoca göl maya tutar mı hiç ?”
-“Ben de biliyorum tutmayacağını ammaaa ya
tutarsa !...”

Öğüt: Bu söz 750 yıldır bütün insanların hay''l
hudutlarına hitab ediyor. Yaşantımızda güzel
örneklerden faydalanalım.
--------------------------------------------------------------------------

Sesimin Arkasından Koşuyorum
Hoca ikindi ezanını okumağa başlamış. O sırada
bazı komşuları evlerinin önlerinde birbirleriyle
konuşuyorlar sanki ezan sesini duymuyor gibi
davranıyorlarmış. Aslında O komşular camiye de
pek sık gelmiyorlarmış. Hoca sesini biraz daha
yükseltmiş amma bakmış ki fark eden bir şey yok.
O tarafa doğru koşmağa ve koşarken de ezanı
okumağa devam etmiş.
O komşulardan birkaç kişi Hoca'ya bir şey
olduğunu düşünerek yanına koşuşup sormuşlar :
- “Ne oldu Hoca Efendi niçin koşarak ezan
okuyorsun.?”
- “Sesimin nerelere kadar gittiğini merak ettim
de; arkasından koşuyorum” demiş.

Öğüt: Ezanların insanları ebedi kurtuluşa çağırdığını
unutmayalım. Her an eksilmekte olan ömür
sermayemizi en mükemmel şekilde kullanma gayreti
içinde olalım.
--------------------------------------------------------------------------

Hanımla Muhabbet
Hoca bir gün karısına :
- “Hatun” demiş “Şu bizim komşu çarıkçı
Mehmet ağanın adı neydi ?”
- “Kendin söyledin ya efendi” demiş karısı
“Mehmet ağa.”
- “Canım dilim sürçtü işte... Ne iş yapar
diyecektim.” demiş Hoca.
- “A efendi” demiş karısı “kendin çarıkçı
demedin mi?”
- “Anlasana işte” demiş Hoca “nerede oturuyor
demek istedim.”
- “Efendi bugün sana ne oluyor?” demiş karısı
“Komşu” dedin ya...”
Hoca birden sinirlenmiş.
- “Aman be karı... Seninle de bir türlü
konuşulmaz ki!”

Öğüt : Sohbetler basit konularla da kolaylıkla
açılabilirler. (örneğin: “Bu gün hava çok güzel” diyene
“görüyorum kör değilim” denir mi ?) Sohbetlerimizi
sıcak ve faydalı konularda yoğunlaştırabilirsek
kazançlı çıkarız.
--------------------------------------------------------------------------

İnsanlar gibi düşünür
Nasreddin Hoca pazarda dolaşırken bir
papağanın on iki altına satıldığını görünce şaşıp
kalarak yanındakilere sormuş:
- Bu kuş neden bu kadar para ediyor ?
- Bu papağandır demişler konuşur.
Hoca doğru evine gitmiş. Hindisini koltuğunun
altına alıp pazara getirmiş.
- Kaça hindi ? diye sormuşlar.
- On beş altın demiş Hoca.
- Bir hindi on beş altın eder mi ? demişler.
- Görmüyor musunuz ! demiş Hoca yumruk
kadar papağanı on iki altına satıyorlar.
- Onun marifeti var insan gibi konuşur. Ya
seninki ne yapar ? diye sormuşlar.
- O düşünmeden konuşur demiş
Hoca Bu
da insanlar gibi düşünür.

Öğüt: Düşünmeden konuşanın kendisine ve
diğer insanlara pek yararı olmadığı gibi büyük
zararları da olabilir. Konuşabilmek insanlara verilmiş
büyük bir lütuftur.
Düşünerek idrak ederek konuşabilmek ise çok
daha büyük bir lütuftur. Olgun insanlar iyi
düşünürler faydalı konuşurlar.
--------------------------------------------------------------------------

Bindiği dalı kesmesi
Nasreddin Hoca köy meydanındaki koca çınar
ağacının üzerine çıkmış elindeki balta ile bindiği
dalı kesmeğe başlamış.
Görenler :
-Aman Hocam bindiğin dalı kesiyorsun düşeceksin!
diye bağırmağa başlamışlar.
Hoca kesmeğe devam ederek seslenmiş:
-Bu dalı kesenin yere düşeceğini hepiniz akıl
ettiniz de ben size yıllardır ahiretin dalı olan dünyanızı
keserseniz cehenneme düşersiniz diyorum
neden h''l'' akıl edemiyorsunuz!!!...

Öğüt : Gerçek akıllı kişi dünya işlerini
pl''nlayıp ona göre hareket eden ve dünya işleriyle
meşgul olurken öldükten sonraki ahiret hayatı için
de hazırlık yapan insandır.

__________________

Fitness Eğitmeni
SrKn isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 20.12.2013, 21:12   #5 (permalink)
ultrAslan

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri

Oğlumun babası öldü de
Bir gün Nasreddin Hoca yı siyah elbiseleriyle
görenler:
- Ne oldu Hoca efendi demişler bu gün
karalar giymişsin?
- Oğlumun babası öldü de ... demiş Hoca
O'nun yasını tutuyorum.

Öğüt : Kültürümüze ve ahl''kımıza uygun her
renk ve model elbiseyi giyebiliriz. Tereddüt ettiği
konuları bilene danışmak akıllı insanın özelliğidir.
--------------------------------------------------------------------------

Su dediğin böyle olur
Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken
öğle vaktine doğru bir hayli susar. İlerde bir göl
görür. Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölün
kenarına gelir avucunu doldurur hızla bir kaç
yudum yutar; amma midesi bulanır tükürmeğe
çalışır. İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgöl'ün
sodyum sülfatlı suyu midesini berbat etmiştir.
Hoca civarda aranırken küçük bir su kaynağına
rastlar. Suyun tatlı su olduğunu anlayınca önce
ağzını iyice çalkalar sonra da kana kana su içer
Eşeğini de sular.
Şakır şakır dalgalanan Acıgöl'e şöyle bir bakar
su içtiği kaynaktan avucunu doldurarak gölün
kenarına gelir;
- Cimri zenginin zek''tsız malı gibi şişinip
durma!... Su dediğin böyle olur diyerek avucundaki
suyu şak diye gölün yüzüne savurur.

Öğüt : Yerinde ve zamanında yapılmış
ikramın küçüğü büyüğü olmaz. Allah ın rızasını
kazanmak için fırsatları iyi değerlendirelim.
--------------------------------------------------------------------------

Birinin anası ağlayacak
Hoca'nın oğullarından biri yakın köylerin birinde
çömlekçilik yapıyormuş. Bir gün Hoca yanına
gidince :
- Baba bütün paramı şu çömleklere yatırdım
demiş. Hava güneşli olurda zamanında hepsi
kurursa zengin olacağım. Ama yağışlı olursa anam
ağlayacak!
Hoca oradan ayrılıp başka bir köyde oturan
büyük oğluna uğramış.
Oğlu :
- Baba varım yoğum şu tarlada zamanında
rahmet yağarsa zengin oldum gitti. Kuraklık olursa
anam ağlayacak demiş.
Hoca eve canı sıkkın dönmüş.
Karısı :
- Hayrola efendi yüzün neden asık demiş.
- Benimki bir şey değil demiş Hoca asıl Sen
kendi halini düşün. Yağmur yağsa da yağmasa da
bizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak.

Öğüt : İşlerimizde gerekli tedbirleri önceden
almağa tesadüflerin etkilerinden olumsuz etkilenmemeğe
dikkat edebilmeliyiz. Başarının bir sırrı
çok çalışmaksa diğer bir sırrı da işimizin gerektirdiği
tedbirleri zamanında almaktadır.
--------------------------------------------------------------------------

Körüğün havası

Nasreddin Hoca körüğü ile ateş yakar, içine
böcek, fare vs. girmesin diye kullandıktan sonra körüğün
ağzını tıkayıp duvara asarmış.
Körüğün ağzını ne için tıkıyorsun Hoca?
diye sormuşlar.
Yaa!, tıkamayayım da içindeki onca hava
boşa mı gitsin demiş Hoca, ben savurganlıktan
hoşlanmam!

Öğüt: Çok az düşünülse bile hikmeti anlaşılabileceği
için doğrudan cevabı lüzûmsuz gören
Hocamız, dolaylı bir cevapla savurganlığın iyi bir
şey olmadığını anlatıyor.
--------------------------------------------------------------------------

Mevsimlerden yakınanlara
Bir toplulukta soğuklardan yakınanlar olmuş.
İçlerinden biri:
- Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez;
kışın soğuktan yazın sıcaktan yakınırlar. demiş.
Konuşmaya kulak misafiri olan Hoca :
- Öyle deme bre cahil bak bahara kimsenin bir
şey dediği var mı? demiş.

Öğüt: Olayları bir bütün olarak değerlendirebilmek
olgunluk belirtisidir. Dünyayı insanlar
için sonsuz güzelliklerde ve sonsuz bir il''hi sanatla
yaratan ve her an varlıkta tutan Rabbimize teşekkür
etmeyi şükretmeyi unutmayalım
--------------------------------------------------------------------------

Acemi bülbül
Hoca bir gün yol kenarındaki hayrat ağaçlardan
birine çıkmış incir yemeğe başlamış. Yanından
geçen bir yolcu seslenmiş:
- Hey ! Sen kimsin ? Ne yapıyorsun orada ?
- Ben bülbülüm demiş Hoca.
Adam :
- Öyleyse öt bakalım deyince Hoca karga gibi
acayip sesler çıkarmış.
- Bu ne biçim bülbül sesi yahu demiş adam.
Bülbül hiç böyle mi öter.
- Ne yapalım demiş Hoca acemi bülbül bu
kadar öter!

Öğüt: Türk - İsl''m kültürünün çok güzel bir
örneği olan vakıf müessesesini sevelim. Bizim de
<bir dikili ağaç dahi olsa> bir vakfımızın olmasına
çalışalım.
--------------------------------------------------------------------------

Ay alıp sattığım yok
Nasreddin Hoca Konyada akşam namazından
çıkmış, yatsıya kadar biraz çarşıda gezinmek istemiş.
Tanımadığı kellifelli bir adam gökteki yusyuvarlak
aya bakıyormuş.
Hoca yaklaşınca, adam seslenmiş:
Efendi demiş, Bugün ay kaç?
Bilmem ki evl''dım demiş Hoca, Bu günlerde
ay alıp sattığım yok.

Öğüt: Ayın on dördü gibi bir tabirimiz vardır.
Ay yusyuvarlak olduğunda on dördüdür. Kalıp
kıyafetin yerinde olması yeterli değil, aklımızın da
yerli yerinde olması gerekli.

__________________

Fitness Eğitmeni
SrKn isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 20.12.2013, 21:14   #6 (permalink)
ultrAslan

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nasreddin Hoca fıkralarından mesajlar ve içindeki öğütleri

Akıl sır ermiyor
Hoca'nın iki yüz akçe parası kaybolmuş.
Bulunması için dua etmeye başlamış. O sırada
Akşehir'in zenginlerinden birinin bindiği gemi yolda
fırtınaya tutulmuş. Eğer sağ salim memleketime
varırsam Hoca'ya iki yüz akçe vereceğim
diye adakta bulunmuş. Adam kurtulup gelmiş
Hoca'yı bulup parayı vermiş.
Hoca bir süre düşündükten sonra:
- Allah ım bu ne dolambaçlı yol ! Bu parayı ben
nerede yitirdim Sen bana nerede buldurdun ! ...
İşine gerçekten de akıl sır ermiyor demiş.

Öğüt : Sebeplere sarılmayı hiç ihmal etmeyelim.
Denizde balık tutmayı bekleyen bir insanın en
azından denize atılmış bir oltası olmalıdır.
--------------------------------------------------------------------------

Mesele çatallaştı
Kasabalılar, Nasreddin Hocaya Kadıdan yakınmışlar
Kadı efendi çok menfaatçi bir adam.
Aynı suça bazen beraat, bazen de çok ağır ceza
veriyor. Hak hukuk tanımıyor, nereden menfaati
varsa o taraftan oluyor. Münafık bir adamdır.
Bundan nasıl kurtuluruzdemişler.
Hoca durumu mülki amirlere bildirmişse de,
onları pek inandıramamış. Nasıl ispat edersin
demişler.
Hoca'mız, Kadı efendinin tanımadığı bir müfettişin
kendisine gönderilmesini ve beraberce Kadı'yı
ziyaret etmelerinin yeterli olacağını mülki amire,
(vali'ye) anlatmış. Kabul etmişler.
Kararlaştırılan günde müfettiş bey kasabaya,
Nasreddin Hoca'nın konuğu olarak gelmiş.
Kimliğini gizli tutarak, kasaba eşrafından beş altı
kişiyle beraber kadı efendiyi ziyarete gitmişler.
Hoş beşten sonra, Hoca , Kadı efendiye :
-Efendidemiş. Kırda sığırlar yayılırken bir
alaca inek, -sanırım sizinki- bizim ineği karnından
boynuzlayıp öldürmüş. Buna ne gerekir ?
- Bunda sahibinin ne kabahati var ?demiş
Kadı, hayvandan kan davası edilmez.
Hoca sözünü değiştirmiş:
- Yok yok yanlış söyledim, bizim inek sizinkini
öldürmüş !
Bunu duyan kadı efendi hızla yerinden kalkıp,
raftaki Kanun kitabına uzanırken;
- Haa mesele şimdi çatallaştı, bakalım kara kaplı
kitap ne diyor?demiş.

Öğüt : Mevki ve makamlar kimseye kalmaz.
Eskilerimiz mahkeme Kadı'ya mülk değilderler.
Aklımızı en iyi şekilde kullanıp, ömrümüz
boyunca bütün işlerimizi en doğru şekilde yapmağa
gayret edelim.
--------------------------------------------------------------------------

Ben küçük yangınlara karışmam

Kasabanın en zenginlerinden olan Murat ağa,
kendisinin çok akıllı olduğu için servet sahibi
olduğunu sanırmış.
Cumadan cumaya camiye gelirmiş. Caminin
yakınında, etrafı sağlam taş duvarlarla çevrili, içinde
çok çeşitli meyve ağaçları olan büyük bir bahçe
içinde, üç katlı kocaman bir evi varmış.
Süslü ve pahalı elbiseler giyer, gururla dolaşırmış.
Nasreddin Hocanın cuma vaaz ve hutbelerini
dinledikten sonra, vaaz işine gelmiyorsa;
-Hoca, sen dünya işlerine karışma, din işi ayrı,
dünya işi ayrı der bilgiçlik taslarmış.
Bir gün Murat ağanın evinde yangın çıkmış. O
sırada cemaat öğlen namazından çıkmaktaymış.
Murat ağa camiye doğru koşup, Nasreddin Hocaya
ve cemaate hitaben:
- Aman Hocam yetişin! Evimden alevler çıkıyor.
Şu yangını söndürelim diye feryat eylemiş.
Hoca sakin ve aldırışsız bir sesle:
- Bak komşu, Kırk yılda bir de olsa bugün senin
sözünü dinleyelim. O yangın bizim asla karışmamamızı
istediğin bir dünya işidir. Hem meraklanma.
Ev birkaç saat içinde kül olur ve yangın da söner.
Ahrette, ateşten bir evde sonsuz yaşamaktan korkmayan,
senin gibi cesur, yiğit, zengin, akıllı bir adamın
böyle ufak bir yangın için tel''şı da ne demek
olur! demiş.

Öğüt: Kibir, gurur insanları yanlış
düşüncelere götürebilir. Hatta cehenneme bile
gönderebilir. Kendimize zulüm etmeyelim.
--------------------------------------------------------------------------
Bulmanın keyfi

Nasreddin Hoca kasabanın pazarına gitmiş.
Eşeğini bir yere bağlamış. Alış veriş yapmış. Döndüğünde
eşeğini bağladığı yerde bulamamış. Hemen
bir tell''l tutmuş. Şöyle bağırtmağa başlamış :
- Eşeğimi kim bulup getirirse, Semeriyle,
yularıyla ve üstündeki her şeyle beraber eşeğimi ona
vereceğim.
- Hoca efendi demişler, eşeği bulana verecek
olduktan sonra ne diye arıyorsun ?
- Kaybolan şeyi bulmanın keyfini bilmezsiniz
siz! demiş Hoca;
Eşeği bulup getirene mük''fat olarak o eşek
yeter.
Gençliğimi bulup getirene bütün servetimi veririm.
Cenneti bulsam, canımı da veririm.

Öğüt : Çalıntı mal haramdır. İnsanlar hayatları
boyunca hoşgörülü , geniş düşünceli olmalılar. Kendi
zararımıza da olsa, başkalarının hukukunu da koruyalım.
-------------------------------------------------------------------------

İp olur

Köylüler EYYÛB ismini, Eyip, İyip, iyp gibi
bozuk şekilde tel''ffuz ediyorlarmış.
Bir gün Nasreddin Hoca vaazında:
- Ey Müslümanlar! Oğlunuz olursa adını sakın
Eyyûb koymayın. Halkın dilinde çokça söylene
söylene, incele incele İp olur demiş.

Öğüt : Güzel Türkçemizi çok sevelim. Onu
en değerli bir varlığımızı korur gibi koruyalım.
Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan, Türkçemizde
asla yeri olmayan sesleri kullanmadan,
en basit meramını bile anlatamayan bir Türk, Ord.
Prof. dahi olsa sizce ne kadar Türk tür ?
--------------------------------------------------------------------------

Belki ağaçtan öteye bir yol düşer
Mahallenin çocukları Nasreddin Hoca;ya muzip
bir şaka yapmak istemişler. Pl''nlarını kurmuşlar.
;Hoca'yı ağaca çıkaralım. Pabuçlarını alıp uzaklaşarak
biraz şaka yapalım; diye düşünmüşler.
Hoca'nın yoldan geçeceği saatlerde uçurtmalarını
büyükçe bir ağaca taktırmışlar. Hoca;yı beklemeye
başlamışlar. Hoca oradan geçerken de hemen etrafını
sarmışlar :
- ;Hocam uçurtmamız ağaca takıldı. Biz çıkıp
kutraramadık. Bize yardımcı olur musunuz?; deŞ
u Bizim Nasreddin Hoca'mız 27
mişler.
- ;Hay hay; demiş Hoca. Ayakkabılarını çıkarıp
sırt çantasına yerleştirmeye başlamış.
Çocuklar :
- ;Hoca efendi onları niye yanına alıyorsun?
Ağaçta pabuçları ne yapacaksın ?; demişler.
- ;Belli olmaz ki evl''tlarım; demiş Hoca; ;Bu
iyiliğime karşı Rabbim belki bana ağaçtan öteye bir
yol ikram eder.;

Öğüt: Akıl akıldan üstündür demişler. Bazılarının
bizden daha iyi akıl edebileceklerini daima
hatırımızda tutalım.
Biz de davranışlarımızda zarafeti efendiliği ve
gönül kırmamayı ilke edinelim.
--------------------------------------------------------------------------

Şu koca tasla
Nasreddin Hoca yeni öğrencilerine [mollalarına]
dünya ve ahireti genel anlamı ile anlatmaya
kavratmaya çalışmış.
Ahiret hayatımızın tarlası dünya hayatımızdır.
Burada kazanırken usulüne uyarsak orada da
biriktirmiş oluruz. Herkes önceden buradan ne
gönderdi ise orada karşılığını bulur. Hiç bir işimiz
amelimiz karşılıksız kalmaz.vs. diye anlatmış.
Bakmış mollalarda gevşeklik ve uyku hali var.
Vakitte öğle yemeği vakti :
- Haydi çocuklar ders tamam. Namazımızı kı
lar kılmaz hep beraber bizim eve etli pilav ve yoğurt
yemeye gidelim demiş.
Hocanın evine gelmiş salona doluşmuşlar. Hoca
içeriye Karısına seslenmiş;
- Hatun hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye
geldik.
İçerden Karısı :

- Aman efendi Evde o kadar ne pirinç ne et ne
yağ ne de yoğurt var. Hatta o kadar yemeği pişirebilmek
için odun bile yok. diye seslenmiş.
Hoca içeri gitmiş. Eline koca bir kazan bir kepçe
koca bir tepsi büyük bir yoğurt bakracı ve bir
sürü kaşık alarak salona gelmiş.
- Kusura bakmayın çocuklar demiş. Eve yeteri
kadar et pirinç yağ süt ve odun getirebilmiş
olsaydım şu koca kazanla pişirip bunlarla da sizlere
ikram edebilecektim ! ...

Öğüt: Eskiler ne doğrarsan aşına o gelir
kaşığına demişler.
Bir şeyler ummak beklemek için evvelden gerekli
çalışmaları yapmamızın lüzumunu unutmamalıyız.
"Balık tutmak isteyen" bir insanın en azından
suya atılmış bir oltası olmalıdır. Yoksa hiç kimse su
kenarında bekleyerek balığın çantasına girmesini
bekleyemez.

__________________

Fitness Eğitmeni
SrKn isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 05:31