Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Hayat ve Eğlence > Genel Sağlık
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Tüm Cilt Hastlıkları

Genel Sağlık kategorisinde açılmış olan Tüm Cilt Hastlıkları konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 07.12.2013, 02:05   #21 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

Genital tüberküloz



Tüberküloz yani verem bir zamanların en tehlikeli ve en ölümcül hastalığıydı. Günümüzde ise eskisi kadar yaygın olmasa bile hala daha özellikle ülkemizde yaygın olarak görülmekte olan bir hastalıktır.
Ancak geliştirilen antibiyotik ve aşılar sayesinde hem önlenebilen hem de tedavi edilebilen bir hastalıktır. Son 50 yılda tüberküloz tedavisindeki gelişmelere ve gelişmiş ülkelerde büyük ölçüde yok edilmiş olmasına karşın tüm dünyada bakıldığında önlenebilen ölüm sebepleri arasında 5. sıradadır.

Dünya Sağlık teşkilatı 1990 yılında tüm dünyada 2.910.000 kişinin bu hastalık nedeni ile hayatını kaybettiğini açıklamıştır. Çarpıcı olan bu ölüm vakalarının sadece 40.000'inin gelişmiş ülkelerde meydana gelmesidir.

Uzun süre belirti vermemesi nedeni ile ve ihmalkarlıklar sonucu ülkemizdeki tüberküloz görülme sıklığı tam olarak bilinmemekte, hastaların önemli bir kısmı saptanamamakta ve teşhis konulan hastalar yeterli düzeyde takip edilememektedir. Tüberküloz en sık solunum yollarını tutmaktadır. Bu hastaların %2-5 kadarında da genital tüberküloz saptanmaktadır.

Genital tüberküloz primer ve sekonder olarak ikiye ayrılır. Son derece nadir olan primer genital tüberkülozda mikroorganizmanın ilk enfeksiyon yarattığı alan genital organlardır. Vakaların %99'dan fazlası sekonder tüberkülozdur. Burada vücudun başka bir yerinde (genelde akciğerler) bulunan enfeksiyon kan yolu ile genital organlara yayılır (dessendan enfeksiyon).

Dış genital organların tüberkülozu son derece nadirdir. En sık endometrium ve adneksler (yumurtalıklar ve tüpler) tutulur.

Klinik
Genital tüberküloz vakalarında tüberküloz için tipik olan yorgunluk, kilo kaybı, gece terlemeleri, gece yükselen ateş çok nadir görülür. Genital tüberkülozlu hastalarda en sık başvuru sebebi infertilitedir. Hastalarda %25-50 oranında pelvik ağrı ve %10-40 oranında anormal kanama görülür. Endometriumda olan harabiyet nedeni ile zarlar birbirine yapışır (Asherman sendromu) ve bu durum hem infertiliteye hem de adet kanamasının azalmasına ya da olmamasına neden olur. Tüpler sıklıkla iki taraflı tutulur ve histerosapingografide (rahim filmi) görünümü tipiktir.

Tanı
Genital tüberkülozdan şüphelenilen vakalarda aile ve kişinin kendi öyküsü önemlidir. Daha önceden tüberküloz tanısı alıp almadığı, ailesi ve yakın çevresinde bu hastalığa sahip kişi olup olmadığı araştırılmalı ve detaylı bir fizik muayene yapılmalıdır. Tanıya yardımcı olması açısından akciğer grafisi çekilmeli ve PPD testi yapılmalıdır. İnfertilite nedeni ile müracaat etmiş hastalarda HSG çekilmeli, gerekli vakalarda endometrium biopsisi yapılmalıdır.

Tedavi
Genital tüberkülozun tedavisi tıbbidir. Ancak gelişmiş olan infertilite vakalarında tedaviye yanıt çok iyi değildir. Sebat eden vakalarda cerrahi tedavi de uygulanabilir. Çocuk isteği olmayan kadınlarda rahim alınabilir. Genital tüberküloz tedavisi güç ve yüzgüldürücü olmayan bir hastalıktır.
"Bu yazı Dr. Alper Mumcu


Konu Behice tarafından (03.09.2015 Saat 00:51 ) değiştirilmiştir.
Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:06   #22 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

impetigo



Klinik bulgular : Büllöz olmayan formu, sıklıkla yüz ve ekstremitelerde , kesi, çizik, böcek ısırması gibi minör bir travma sonucu oluşur. Eritemli bir zeminde papül, ardından küçük bir vezikül şeklinde başlar, hızla püstüle ve rüptüre olur. Pürülan akıntı kurur ve karekteristik kalın, sarı-yeşil kabuklar oluşur. Bal peteği görünümündedir. Kaşıntı sıktır ve kaşınmayla yayılır. Yüzeyeldir, ülsere olmaz ve dermisi infiltre etmez. Hafif bölgesel bir lenfadenopati olabilir. Sistemik infeksiyon bulguları , ateş çok nadirdir. Ağrısızdır ve skar bırakmaz. Grup A streptokoklar tarafından oluşan impetigo bazen poststreptokokal glomerulonefrite yol açabilir. Büllöz impetigo; yenidoğan ve infantlarda oluşur. Vezikül olarak başlar, sonra bül haline geçer , büller kolayca rüptüre olur, kırmızı bir yüzey oluşur, sonra açık kahverengi krutlar ortaya çıkar. Sıklıkla boyun, yüz ve çeneyi tutar.

Etyoloji : Etken genellikle A grubu beta hemolitik streptokok veya Staphylococcus aureustur. Birlikte de olabilirler. Büllöz impetigoda S. aureus etkendir(grup II bakteriofaj içeren ). Yenidoğan da B grubu streptokoklar da etken olabilir.

Epidemiyoloji : Streptokokal impetigoda genelde fiziksel temasla geçiş söz konusudur. . Epidemiler yapabilir. İmpetigoyu takiben de çoğunlukla üst solunum yolunda da kolonize olur.

Tanı : Kesin tanı enfekte bölgeden S.pyogenes veya S.aureus’un kültürde izolasyonu ile konur. Genellikle mikrobiyolojik çalışma gerekmez. Gram boyama yapılabilir.

Ayırıcı tanı : Tipik olmakla birlikte başlangıçta su çiçeği, mantar enfeksiyonları, Herpes simplex virus enfeksiyonları, akut püstüler psöriazis ile karışabilir.

Tedavi : Lokal yara bakımı yararlıdır(su ve sabunla yıkama). Topikal antibiyotik; bacitracin, neomycin-bacitracin, mupirocin de kullanılabilir. Günde 3 kez , 7-8 gün uygulama yeterlidir. Yaygın impetigo, aile içi infeksiyon varsa , kreş grubu veya atletik takım ve büllöz impetigoda topikal ajanlar yeterli olmaz. Sistemik antimikrobiyal ajan kullanımını gerektiriyorsa; *****ilin veya amoksisilin verilir.. Oral 1.jenerasyon sefalosporinler, *****iline allerjisi olanlarda; eritromisin, azithromycin doz clarithromycin verilir. Stafilokokların etkin olduğu düşünülüyorsa, büllözse; *****ilinaza dirençli oral *****ilin ör:dicloxacillin--cloxacillin veya I.jenerasyon sefalosporinler; cephalexin, cephradine veya , cefadroxil oral kullanılabilir.Cefixim S.aureusa etkin olmadığı için kullanılmaz. Amoksisilin/clavulanic asit, Clindamycin veya trimethoprim/sulfamethoxazole 160/800 mg.lıktan oral yolla günde iki kez verilebilir. Gerekirse diğer antistafilokokal ajanlar da kullanılabilir. Oral ajanlarla tedavi süresi bir haftadır.

Dozlar : *****ilin : Oral *****ilinV ; 25000-90.000Ü/kg/gün, dört dozda, 10 gün ,erişkinde; 250 mg , oral, 4 kez/gün veya benzathin *****ilinG ;300 000-600.000Ü çocuk, 1200 000Ü erişkin olarak tek doz kas içine uygulanır.

Amoksisilin : 25-50mg/kg/gün, üç dozda, erişkin:1.5gr. iki-üç dozda

Ampicillin : 50-100mg/kg/gün, 4 dozda, erişkin: 2-4 gr/gün, 4 dozda

Oral 1.jenerasyon sefalosporinler : Cephadroxil oral; 30mg/kg/gün, iki doza bölünerek, erişkinde 2gr. iki doza bölünüp, , cefpodoxime; 10mg/kg/gün 2 dozda, erişkinde 800mg, iki doza bölünüp, cefprozil; 15-30mg/kg/gün iki doza bölünüp, erişkinde 1 gr/gün iki dozda, ceftibuten 9mg/kg/gün, bir doz, cephalexin ; 25-50mg/kg/gün 4 doza bölünerek, erişkinde günlük doz 1-4 gr, cephradine; 25-50mg/kg/gün 2-4 dozda ,erişkinde 250mgx4 doz.

Erythromycin: Yenidoğanda doz : 2000gr.dan düşük ağırlıklı bebekte;10mg/kg ağırlıklıda 12 saatte bir , 2000gr.dan büyükte; 10mg/kg, 8 saatte bir , 20-50mg/kg 2-4 dozda erişkinde 6 saatte bir 250-500mg olarak.

Azithromycin 5-12mg/kg gün tek doz, erişkin : 500mg/gün veya İlk gün 0.5 gr.daha sonra 250 mg/gün toplam 5 gün.maksimum doz; 600 mg.
Clarithromycin 7.5 mg/kg/gün iki dozda, erişkinde 1 gr/gün, iki dozda,. 10 gün verilir.

Dicloxacillin : 3.125-6.25 mg/kg-cloxacillin 12.5 mg/kg dörde bölünüp, erişkinde 250mg oral 4 kez/günde) veya sefalosporin: cephalexin, cephradine (25-50mg/kg) ikiye bölünüp(erişkinde 250mg , oral, günde 4 kez) veya , cefadroxil 30mg/kg /gün, iki dozda kullanılabilir.
Amoksisilin/clavulanic asit:25-45 mg/kg/gün, 2-3 dozda(formülasyona göre), erişkin:1.5 gr./gün, üç dozda.

Clindamycin : 2000gr.dan düşük yenidoğanda 5mg/kg, 12 saatte bir, 1 haftadan büyükse 5mg/kg 8 saatte bir, 2000gr.dan büyük ve 1 haftadan küçüklerde 5mg/kg, 8 saatte bir, bir haftadan büyüklerde 5mg/kg 6 saatte bir , infantlarda; 15-25mg/kg/gün 3-4 doz oral, erişkinde 150mg-450mg, 4 kez günde oral.

Trimethoprim/sulfamethoxazole : 8mg/kg/gün(trimethoprime göre), 2 dozda, erişkin; 160/800 mg.lıktan oral yolla günde iki kez verilebilir.

Korunma : Kişisel temizlik kurallarına uymak. Cilt infeksiyonu olanlar antimikrobiyal tedaviye başladıktan 24 saat sonraya dek okula gönderilmemeli, mümkünse o sürede yakın temastan uzak durmalı.


Konu Behice tarafından (03.09.2015 Saat 00:52 ) değiştirilmiştir.
Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:06   #23 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

kepek saçta kepeklenme



Şikayet

Kafa derinizden beyaz beyaz bir şeyler dökülüyor.

Nedenleri

Derideki yağbezleri iltihabı : Omuzlarınıza adeta kar taneleri düşüyor, başka belirti yok. Veya kaşlarınızda, burnunuzda, kulaklarınızın arkasında, hatta koltuk altlarınızda ve cinsel organlarınızda çok miktarda pul pul kabuk ya da kepek var. Kızarma, kabuk bağlama ve akıntı görülüyor. Bunun nedeni kesinlikle bilinmiyor, ancak bu muhtemelen aşırı yağlanmayla birlikte görülen ve çoğunlukla fiziksel ya da duygusal stresle, aşırı sıcak ve nemli havayla veya soğukla daha da kötüleşen bir mantar enfeksiyonundan kaynaklanabilir.

Kendi kendine yardım yöntemleri genellikle işe yarar.

Sedef hastalığı : Önce kepek vardı, ama artık lekeler başladı ve bu beyaz pullarla kaplı kabarık lekeler saç derisine, dizlere, dirseklere ve kaba etinize yayıldı.

Lekeler kaşınıyor veya ağrı yapıyor. Tırnaklarınızda yumuşama ve renk atma, eklem ağrıları ve sertleşme de söz konusu olabilir.

Mantar Enfeksiyonu : Saç derinizde kaşınan, kırmızı veya gri lekeli pullar var. Muhtemelen saçınız biraz döküldü. Mantar enfeksiyonlarına mikroskopik organizmalar yol açar. Tutulmalar hafif ile ağır arası derecelerde olabilir. Enfeksiyon genellikle hijyene dikkat etmemenin sonucudur. Bazen reçetesiz veya reçeteli ilaç gerekebilir.

Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?

Reçetesiz veya reçeteyle verilmiş ve sülfür, asit salisilik, selenyum veya katran içeren bir şampuanla her gün yıkayın. Talimatlara harfiyen uyun ve iyice durulayın. Bir güçlendirici yararlı olabilir.

Önleme

Kepeğe karşı şampuanı ara sıra, normal şampuan kullanımının arasında kullanın. Farklı şampuanları deneyin, iki şampuanı değişmeli kullanın veya birkaç günde bir şampuan değiştirin.

Öteki Nedenler

Kontakt dermatit

Çocuğunuzun Tedavisi

Yumuşak bir saç fırçası veya diş fırçasıyla saç derisinin rahatsız bölgesini (pullu, kırmızı, kabuklu ya da akıntılı kısmını) yumuşatın. Kabuklar çıkmayacak kadar sertse, ılık bebe yağı sürün ve çocuğunuzun başına ılık havlu sarıp 15 dakika beklettikten sonra kepek giderici şampuanla yıkayın, ancak şampuan çocuğun gözüne kaçmasın.


Konu Behice tarafından (03.09.2015 Saat 00:53 ) değiştirilmiştir.
Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:07   #24 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

Klamidya enfeksiyonu



Klamidya enfeksiyonu chlamydia trachomatis adı verilen bir bakterinin sorumlu olduğu bir hastalıktır ve özellikle gelişmiş ülkelerde cinsel yolla bulaşabilen hastalıkların en sık görülenidir.

A.B.D.'de her yıl 4 milyon yeni klamidya vakası görülmektedir ve maalesef bu kadınların %40'ından fazlası hasta olduğunun farkında değildir. Çoğu zaman enfeksiyon herhangi bir belirti vermez ve başka bir nedenden dolayı doktor kontrolüne gidene kadar fark edilmez. Problemin erken dönemde fark edilebilmesi için yılda bir ya da tercihan 6 ayda bir doktor kontrolü ve tarama testlerinin yapılması şarttır. Bu özellikle genç kadınlarda ve birden fazla partneri olan 35 yaş üstü kadınlarda önemlidir.

Belirtileri
Genelde belirti vermemesine rağmen bazı kadınlarda hafif sarımsı akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, ******l bölgede yanma ve kaşınma, kızarıklık, şişlik, dış genital organlarda yaralar, ilişki esnasında ağrı ve anormal kanama gibi kalmidya enfeksiyonuna özgü olmayan nonspesifik tabir edilen belirtiler olur. Erkeklerde ise en sık bulgu *****den olan akıntı ve idrar yaparken olan yanmadır.

Tanı
Tanı hastanın öyküsü ve muayene esnasında alınan servikal doku örneğinin laboratuvarda incelenmesi ile konur. Bu masraflı bir teknik olmasına ve heryerde yapılamamasına rağmen en etkili teşhis yöntemidir.

Klamidyayı saptayacak ve tarama testi olarak kullanılabilecek idrar analiz teknikleri geliştirmek amacı ile çalışmalar sürdürülmektedir. Klamidya saptandığında kişinin son 1 hafta içinde ilişkide bulunduğu bireyler de taranmalıdır.

Tedavi edilmediği taktirde klamidya enfeksiyonununen ciddi sonucu infertilitedir.

Pek çok kadında pelvik iltihabi hastalığın etken faktörü klamidyadır ve vücuda girdikten uzun yıllar sonra bu tabloya neden olabilir. Klamidya enfeksiyonu karın boşluğu içerisinde yapışıklıklara neden olur ve uzun dönemde çocuk sahibi olmada güçlükler meydana gelebilir.Enfeksiyon varlığından habersiz olan gebe kadınları bekleyen en büyük tehlike ise erken doğum riski ve bundan çok daha önemlisi doğum esnasında mikroorganizmayı bebeğe bulaştırmaktır. Klamidya bebeklerde göz iltihaplarına neden olur. Trahom adı verilen bu hastalık körlükle dahi sonuçlanabilir. Ayrıca yenidoğanlardaki diğer bir tehlike de klamidya zaatürresidir. Bu nedenle gebe olan her kadında klamidya taraması iddeal olarak yapılmalıdır.

Önlem
Klamidya enfeksiyonundan korunmanın en etkili yolu diğer bütün cinsel yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi (uzun süreli tek eşli bir ilişki yok ise) kondom kullanmaktır. Bunun dışında yıkanırken akan suyla yıkanmak yani duş yapmak, ****** içini su ile yıkamamak, sentetik iç çamaşır yerine pamuklu olanları tercih etmek, çok dar pantolon giymemek gibi basit kurallara dikkat etmek tüm ******l enfeksiyonlardan korunmada olduğu gibi klamidyadan da korunmada etkilidir. En az yılda bir herhangi bir yakınma olmasa bile kontrole gitmek de genel sağlık açısından önemlidir.

Tedavi
Klamidyanın tedavisi antibiyotikler ile olur.Yapılan araştırmalar sonucu Amerikan Hastalık Kontrol ve Öneme Dairesi klamidya enfeksiyonları için standart protokoller önermiştir. Bu tedaviler ile klamidya herhangi bir zarar yaratmadan tedavi edilebilir. Klamidya ile gonore (bel soğuklu) genelde birarada bulunduğundan bu hastalıklardan bir teşhis edildiğinde diğerine yönelik tetkik ve tedaviler de mutlaka yapılmalıdır.
"Bu yazı Dr. Alper Mumcu


Konu Behice tarafından (03.09.2015 Saat 00:55 ) değiştirilmiştir.
Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:07   #25 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

KONTAKT DERMATİT VE MESLEKİ EKZEMA


Erişkinler arasında, ekzemanın en çok rastlanan tipi kontakt dermatittir. İki tip kontakt dermatit vardır; allerjik kontakt dermatit ve irritan dermatit. Her ikisi de zararlı maddelerin direkt teması ile ortaya çıktığından klinik olarak ayrımları zordur

Kontakt dermatitin üstesinden gelebilmek için bu zararlı maddeler ile temas durumunun ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Allerjik Kontakt Dermatit
Allerjik kontakt dermatit sadece allerjiye eğilimli kişilerde görülür. Görülen karakteristik kırmızı, ekzematöz leke belirli allerjenlerle direkt temas sonrası ortaya çıkmaktadır. Allerjik reaksiyona yol açabilecek çok sayıda diğer maddeler de olmasına rağmen bu konuda en sabıkalı olanlar nikel, kauçuk (lastik vb.), lanolin ve kumaş boyalarıdır.


Kontakt Dermatit
İrritan kontakt dermatit, kişinin irritanlarla (temas sonucu zarar verebilecek maddeler) defalarca temas etmesi sonucu oluşur. Bu irritanlar, derinin lipid tabakasını ortadan kaldırmakta, dolayısıyla da bu tabakanın koruyucu özelliği yok olmakta ve zararlı maddelerin deriden yüksek oranda emilmesine yol açmaktadırlar.

Islak giysi içindeki kauçuk dikiş alerjisi
Başlangıçta, deride birikim sonucu oluşan bu hasar görülmeyebilir çünkü zararlı maddeye karşı vücut aylarca ve hatta yıllarca tolerans gösterebilir. Ancak, bu olumsuz durumun deride defalarca tekrarlanması sonucunda öyle kritik bir noktaya gelinir ki, bu maddelerin küçük miktarlarda dahi teması sonucu hastalık başlayabilmektedir.

İrritan Kontakt Dermatite Neden Olabilecek Maddeler

Alkaliler Zayıf asitler Makine ve motor yağları Sabunlar
Deterjanlar Terebentin, tiner, aseton, kuru temizleme sıvıları gibi çözücüler.

El sırtları, parmakların avuç içine bakan tarafları, bilekler ve ön kol kısımları irritanlar ile en sık temas eden yerler olmalarından ötürü, hastalıktan en sık etkilenen yerlerdir.Bu tip dermatitin erken evrelerinde, irritan maddelerin sık birikim yaptığı parmak arası boşluklarında kurumalar görülür .Eğer irritan madde ile kontakt devam ederse elin bütünü etkilenebilir ve etkilenen deride acı, hassasiyet ve hareket kısıtlılığı gelişir.



Mesleki Ekzamanın Gelişimi
Sıklıkla, kişinin mesleği ile ilgili günlük aktiviteleri, irritan veya allerjik maddelerle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır .Nem, ısı, sürtünme ve basınç koşulları altında irritasyona neden olan adı geçen maddelerin etken olduğu çalışma ortamı, bu hastalık için başlı başına bir anlam içermektedir. Eğer ortam devam ederse, meslek ile ilgili ciddi deri rahatsızlıkları ortaya çıkabilir.

Oluşan yaraların şiddetli ve ağrılı olması durumunda, o kişinin etkin bir şekilde çalışabilmesi mümkün olmayabilir. Bunun yanısıra, bu durumdaki kişiler, derilerindeki hoş olmayan görüntüler nedeniyle içinde bulundukları toplum tarafından dışlanabilirler.Diğer birçok deri hastalığında olduğu gibi, ekzama ile de ilgili çok sayıda söylenti bulunmaktadır.



Ne yazık ki, hala birçok kişinin bu hastalığa yaklaşımı ile ilgili yanlışlıklar vardır. Bu hastalık ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmayan birçok insan ekzemayı bulaşıcı bir hastalık sanmakta ve havlu, terlik gibi kişisel eşyaların paylaşımı ile veya direkt temas yoluyla hastalığın bir diğerine geçebileceğine inanmaktadır. Ekzama, hiçbir şekilde bulaşıcı bir hastalık değildir ve yukarıda adı geçen yolların hiçbiriyle kişiden kişiye geçmesi söz konusu değildir. Bir kişinin, bu hastalığa yakalanması için ya kişisel allerjik bir durumun oluşumu ya da irritan maddelerle uzun süre teması gereklidir.

Mesleki dermatitler, her yıl binlerce gün iş kaybına neden olmaktadır.

Bazı mesleklerin, kontakt dermatit açısından yüksek risk içerdikleri bilinmektedir.Kronik kontakt dermatit açısından yüksek risk grubundaki meslekler :

Fırıncılar Güzellik uzmanları Kasaplar Temizlik işçileri
Aşçılar İnşaat işçileri Diş teknisyenleri Balıkçılar Bahçıvanlar Kuaförler Metal işçileri Motor -mekanik işçileri (örn.Oto tamircileri) Matbaa işçileri Sağlık personeli



Kontakt Dermatit ve Mesleki Ekzamanın Tedavisi
Kontakt dermatitin erken tanımlanması kesinlikle bir avantajdır, şöyle ki, gerek işyeri gerekse evdeki potansiyel irritan veya allerjik maddeler, mümkün olduğunca çabuk bir şekilde ortamdan uzaklaştırılabilir.

Olaya neden olan maddelerle temas kaçınılmazsa ,hastalar kullanım konusunda, işverenler ise koruyucu kremler, giyecek malzemesi ve özel temizlik uygulamaları gibi koruyucu önlemler konusunda eğitilmelidirler Şiddetli vakalarda, meslek değişimi önerilebilir.Bunun yanısıra, yumuşatıcı kremleri ve uygun topikal kortikosteroidleri, olayı başlatan zararlı maddeden uzak kalmak suretiyle kullanımını içeren bilinçli tedaviler, hastaların büyük bir çoğunluğunda etkili olmaktadır.Schering Alman İlaç Firması, dermatologlarla bir uyum içinde sürdürdüğü araştırma ve gelişmelerle bu alanda hizmet vermektedir.


Konu Behice tarafından (03.09.2015 Saat 00:56 ) değiştirilmiştir.
Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:07   #26 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

Kıllanma Hirsutizm

Vücudun normalden aşırı kıllanmasına Hirsutismus diyoruz. Bu bir kadın için büyük üzüntü kaynağıdır. Aşırının ölçüsü toplumdan topluma, insandan insana değişebilmektedir,mesela dudak kenarındaki tüylenmeden erkek tipi bıyığa kadar değişebilir. Bir insana göre veya bir topluma göre önemli olan kıllanma, bir diğer insan veya topluma göre mutsuzluk nedeni olabilir.Batı toplumlarında kadınlarda alışılmışın dışında kıllanma kabul edilemez bir durumdur,bu durumdaki kadınlar kendilerini çekici hissetmezler,güvensiz olurlar ve sosyal ilişkilerde zorlanırlar,hatta bu yüzden karşı cinse yaklaşamayan kadınlar dahi vardır.

Kıllanma kozmetik ve görsel bir problem den daha fazlasıdır genelde,çünkü altında hormonal bir neden yatmaktadır.

Nedeni:Normal dışı kıllanma her hanımda az miktarda var olan erkeklik hormonunun çeşitli nedenlerle artmasına bağlı olarak gelişir.Çok az olarak ta bazen kıl köklerinin bu hormona hassasiyeti artar.

Kıllanmada ( hirsutismus’da ); üst dudakta, alt çene ve üst çenede, şakaklarda, memeler rasında, meme başı etrafında, göbek altında, kuyruk sokumunda ve kalçalarda anormal kıllanma vardır. Bu bölgelerde hanımlarda da var olan ince, renksiz, kısa ayva tüyleri kalın, uzun koyu renkli kıllara dönüşür ve deri yağlanır, yüz sırt ve göğüs civarında akneler(siyah lekeler) oluşabilir.

Kıllanma sorunu olan bir hanımda sorulması gerekli sorular şunlar olabilir;

-Kıllanma ne zaman başlamış, artıyor mu ?

-Ailevi mi ?

-Erken adet başlangıcı, veya menopoz(adetten kesilme) ?

-Kıllanmaya karşı ne tür kozmetik yöntem kullanıldı ? ( mesela jilet kullanılarak kıllar arttırıldı mı ?)

-Adet düzensizliği, adet görememe, kısırlık şikayeti var mı ?

-Kıllanma yapabilecek herhangi bir ilaç kullandı mı ?

-Sistemik bir hastalığı var mı ?( şeker gibi )

Kıllanma derecesi seçilir, hafif, orta ve ağır kıllanma olarak değerlendiririz.

-Hafif kıllanma; yüz yanlarında, çenede ( tam sakal değil ), kol ve bacaklarda hafif kıl artışı, ve karında artma, kıl yapısı ince, yumuşak ve açık renkte

-Orta derecede kıllanma, kıl yapısı kalın ve koyudur, yüzde ( tam sakal değil ), göğüste, karında kıllanma vardır.

-Aşırı kıllanmada ise kaba kalın kıllar, yüzde sakal oluşumu, kulaklar, parmaklarda dahi kıllanma vardır.

Dokuz farklı vücut bölgesinde kıllanma skorlaması yapılır.
Normal değerler:
toplamda 4-8 arası normaldir.
8 üstü hafif kıllanmaya,16üstü şiddetli kıllanmaya girer.Ayrıca tek alanlarda 3-4 de tek başına kıllanma göstergesidir.

3 tip kıl vardır;

1-Lanugo kılları :Bebek anne karnındayken olan vücuttaki kıllar,erken doğmuş bebeklerde daha sık görülür

2-Vellus kılları : Ayva tüyü tabir edilen kıllar

3-Terminal kıllar : Ayva tüylerinin bluğ çağına(cinsel olgunluk başlaması)girilmesi sırasında hormonların etkisi ile son halini alması.

Erkekler ve kadınlar doğduklarında aynı sayıda kıl tomurcuğuna sahiptirler, ve insan vücudundaki kıl tomurcukları sayısı ve dağılımı ırklara göre farklılık gösterebilir.

Kıl tomurcuğu gebeliğin 2. ayında gelişmeye başlar,doğumda çocuğun hayatı boyunca sahip olacağı tüm kıl tomurcuğu(folikülü) mevcuttur.

Kılların üzerinde erkeklik ve kadınlık hormonlarının farklı etkileri vardır.Mesela erkeklik hormonu erkeklerde göğüste kıl çıkmasını uyarırken,kadınlarda kadınlık hormonu(östrojen)göğüste kıl çıkmasını engeller,sakaldada aynı olay gerçekleşir.

Ne yapmalıyız ?

Her konuda dediğimiz gibi altta yatan neden araştırılmalıdır, bunun içinde bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına müracaat etmelisiniz.

Doktorunuz sizi sorgulayacak ( ne zamandır gibi? ) ve muayene edecektir.

Muayene ve ultrasonografi ile olabilecek bir anomaliyi ( yumurtalık yokluğu gibi ) veya fazla erkeklik hormonu salgılanmasını sağlayan bir tümör gibi olabilecek olasılıkları değerlendirecek, gerekirse radyolojik tetkikte isteyerek,

laboratuar tetkiki isteyerek hormon düzenini inceleyerek sebep olan faktörleri ortaya çıkarmaya çalışacaktır.

Toplumumuzda görülen kıllanmalarının bir çoğu basit nedenlerden oluşmakta hastanın yaşı, konumu, çocuk isteyip istemediği gibi durumlar değerlendirilerek verilen tedavilerle bu konu çözümlenmektedir.

Tedavide kıllanmayı oluşturan faktörün bulunup ortadan kaldırılması veya tedavi edilmesi birinci basamak ikinci basamak ise oluşmuş kıların kozmetik yöntemler ile temizlenmesidir.

Şişmanlarda adet düzensizliği ve kıllanma varsa önce zayıflama kürlerine baş vurularak zayıflatılmalı ve kozmetik yöntemlere baş vurulmalıdır.

Adet düzensizliği ve kıllanma arasındaki yakın ilişki göz ardı edilmemeli bu tip yakınmaları olanlar en kısa sürede hekime başvurmalıdırlar.

Başka neler kıllanma yapabilir?;
bazen gebelik,
polikistik over hastalığı (adet düzensizliği,gebe kalamama,kıllanma şişmanlık,yumurtalıklarda problemin olduğu bir hastalık)
bazı yumurtalık tümörleri,
diğer bazı beyin tümörler
bazı böbrek üstü bezi hastalıkları
kronik stress
bazı bünyelerde bazı doğum kontrol hapları vs

Sayın bayanlar her şeyin çözümü mevcuttur, şikayetleriniz için geç kalarak geçirdiğiniz süre bedeninize kalıcı zararlar verebilir. Erken tehşis ile her şey çözülebilir.

Hanımlarımızdan bir ricamızda kıllanmanın kozmetik çözümleri hakkında iyi araştırma yapmadan rastgele tedavi ve tüy döktürücü işlemler yaptırmamalarıdır. Özellikle son zamanlarda bazı kişilerin hanımlarımızın bu zaafları ve iyi niyetlerinden faydalanarak yüksek paralar karşılığında bilinçsizce laserle epilasyon tedavisi veya ne olduğu bilinmeyen bir takım karışımlar ,jeller ile tüy dökücü seanslar yapmaları sonucu ciddi sağlık problemleri ortaya çıkmıştır, uzun vadede neler yapabileceği ise ürkütücüdür.

Unutmayınız var olan kıllar yok edilemez,sadece zayıflatılabilir,kıllanmanın birinci tedavisi nedeni yok etmektir,sonra ise kılların alınması(kozmetik çözüm) gelir.

Çeşitli kuruluşlar ve yerler kılları kesinlikle yok ettiklerini söyleyebilirler ama bu çok zordur,sadece günlerce süren seanslar ve tonlarca para sonucu ya cildiniz yanar yada bir sure sonra kıllar tekrar çıkmaya başlar.

Bu konuda danışma alabileceğiniz size yol gösterebilecek çok ciddi kurumlar vardır, lütfen onlara danışarak seçiminizi yapınız.


Konu Behice tarafından (03.09.2015 Saat 00:57 ) değiştirilmiştir.
Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:08   #27 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

liken planus

Sebebi bilinmeyen ("liken ruber planus"ta oldugu gibi nadiren de sebebi bilinen), oldukca sik gorulen bir "papuloskuamoz" hastalik olan liken planusta, hastalarda cok kasintili, pullanan, duz tepeli lezyonlar bulunur. Tam olarak gelismis lezyonlarin rengi koyu kirmizi ile mor arasindadir. Lezyonlar pullanan plaklar olusturacak sekilde birbirleriyle birlesirler. Travmaya ugrayan bolgelerde yeni lezyonlar ortaya cikar (Koebner fenomeni). Tercih ettigi yerler diz ve bileklerin fleksor yuzleridir fakat vucut yuzeyinin bircok kisminda olabilir. Sacli deride, diger deri yuzeylerinde gorulen likenoid lezyonlarla birlikte veya tek basina inatci, skarlasan alopesi ("liken planopilaris") olabilir, fakat genellikle deri yuzeyinde en azindan follikuler hiperkeratoz bulunur. Hastalarin yaklasik yarisinda agiz lezyonlari da vardir ve bunlar ulserasyonlara bagli siddetli rahatsizlik olusturabilirler. Vakalarin %20 kadarinda da genital lezyonlar bulunur. Lezyonlarin merkezinde yuvarlak bir beyazlasma olabilir ve bu sifilitik sankrdan ayirmada onemlidir. Tirnaklar da etkilenebilir. Lezyonlarda kalin bir pullanma ("hipertrofik liken planus") ve hatta blisterler bile ("bulloz liken planus") olusabilir. Agiz boslugundaki kronik ulseratif liken planusta yassi hucreli karsinom gelisebilir fakat bu nadir gorulen bir durumdur.
PATOLOJI. Histopatolojik degisiklikler ayirdettiricidir. Travmaya ugramamis lezyonlarda, parakeratoz olmaksizin stratum korneumda kalinlasma ve sikilasma vardir. Granuler tabaka fokal olarak kalinlasir. Stratum spinozum da kalinlasmistir ve bazal keratinositler ortadan kalktigi icin bazal membran bolgesine dogru uzanir. Geride kalan bazal keratinositlerde sitoplazmik vakuolizasyon bulunabilir. Nekrotik bazal keratinosit kalintilari kolloid cisimcikler ("Civatte cisimcikleri") olarak gorunur. Nekrotik keratinositlerin hemen cevresinde lenfositler birikir ("satellitozis"). Papiller dermis kalinlasir ve bant tarzinda lenfosit infiltrasyonuyla dolar. Tam olarak gelismis lezyonlarda lenfositler dermis epidermis sinirini siler. Papiller dermiste lenfositler kadar, melanofajlar ve fibrozis de bulunabilir. Dermis degisiklikleri karakteristik olarak yuzeyeldir ve papiller dermisi tutar fakat liken planopilariste kil follikullerinin derinliklerine kadar uzanabilir. Atrofik lezyonlarda nisbi hipergranuloz ile cok ince bir epidermis bulunabilir. Bulloz lezyonlarda dermis epidermis birlesim yerinde, bazal keratinositlerin nekrozundan kaynaklanan bir yarik vardir ve liken planus vakalarinin cogunda buna benzer daha kucuk yariklar bulunur ("Max Joseph mesafeleri").
Liken planus ilâclara sekonder, lupus eritematozus kaynakli gibi baska likenoid hastaliklardan ayirdedilmelidir. Likenoid ilâc erupsiyonlari dermiste hatta epidermiste orta derecede yogun olabilen eozinofillere sahiptir. Plazma hucreleri, ozellikle eozinofillerin bulunmadigi hallerde sekonder sifiliz ya da lupus eritematozus icin arastirma yapilmasini gerektirir. Bazi hastalarda lupus-liken planus cakisma sendromu (LE-LP overlap sendromu) denilen bir durum olusur; burada lupus lezyonlari klinik olarak liken planusa benzer ve bazi lezyonlar histopatolojik olarak dahi liken planustan ayirdedilemez. Dermis epidermis sinirinda ince granuler tarzda immunoglobulinlerin varligi gibi immunofloresan bulgular lupus eritematozusun gostergesidir. Liken niditus ve liken striatus yuzeyi parakeratotik bir pullanma ile ortulu, lenfositik infiltrasyon gosteren, kucuk likenoid papullere sahip farkli hastaliklardir. Liken striatusta papuller lineer bir dizilim gosterir. Histolojk olarak siklikla kil follikulleri ve ter bezlerini tutar hatta derin dermise de ilerler.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:08   #28 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

Makatta kaşıntı anal kaşıntı pururitis ani

Pruritus ani de denen anal (makat bölgesi) kaşınma sık rastlanan bir sorundur.

İnatçı anal kaşınma, çocuklarda ve yaşlılarda daha sık görülen bir durumdur. Çocuklarda bu durum, sık rastlanan bir parazit olan kılkurdunun varlığına bağlı olabilir. Yaşlılarda ise neden, yaşlanan deri-nin kurumasıdır.

Doktorunuz anal kaşınmanızın nedenini araştırırken, sedef hastalığı gibi bir deri hastalığının, deri kanserinin ve bir mantar enfeksiyonunun işaretlerini de arayacaktır. Kaşınmaya ve tahrişe neden olan hemoroid, anal fissür ve anal fistül yönünden de muayene edilebilirsiniz; bu hastalıklar anal kaşınmanın nadir nedenleridir. Çoğu kez kaşınmanın kesin nedeni bulunamaz.

Aşırı Bakım

Bazı kişiler, anüs bölgesini sert bir sabun bezi ve sabunla iyice temizlemeye çalışırlar. Bu durum, bölgenin kaşınmasına, yanmasına ve tahriş olmasına yol açabilir.

İlaç Reaksiyonları

Bazı kişilerin kaşınmayı geçirmek için kendi başlarına kullandıkları ilaçlar, tahrişe yol açarak kaşımayı ve yanmayı artırabilir.

Stres

Bazı doktorlar, kanıtlanmamış olsa da, stresin kaşınmaya yol açabileceğine inanmaktadır.

Anal Kasların Gevşemesi

Normalde anal kanalı kapalı tutan kaslar gevşediğinde, dışkı dışarı sızarak bu bölgedeki deride tahrişe yol açabilir.

Kötü Bakım

Eğer dışkılamadan sonra uygun temizlik yapılmazsa, anüs bölgesindeki dışkı artıkları tahrişe ve kaşınmaya neden olabilir.

Eskiden kronik anal kaşınması olanlarda, anüs bölgesine ışın tedavisi, alkol enjeksiyonu ve hatta bu bölgedeki deri ve sinirleri çıkarmak için ameliyat yapılırdı. Artık bu tür uygulamalar ortadan kalkmıştır.

Eğer böyle bir sorununuz varsa, aşağıdakileri deneyin.

1-Kaşımayı kesin. Sürekli kaşıma tahrişe yol açar. Ne kadar çok kaşırsanız, o kadar çok kaşınırsınız. Bölgeye soğuk uygulamayı de-neyin.

2-Bölgeyi temiz tutun. Gece, gündüz ve her dışkılamadan sonra bölgeyi tahriş etmeden, nazikçe temizleyin.

3-Dışkı sızıntısının deride yaptığı tahrişi engellemek için, bu bölgeye bez koyun ve gerektikçe değiştirin.

4-Kaşınmayı azaltmak için yatarken antihistaminik bir ilaç da alınabilir.

Eğer kaşıntınız sürerse, tam bir muayene için doktorunuza baş-vurun.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:08   #29 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

mezoterapi

Mezoterapi, uzun zamandan beri estetik tıpta en sık talep konusu olan lipodistrofi veya sellülit konusunda en seçkin tedavi biçimini oluşturmaktadır. İlk kez 1952 'de Dr. Michel Pistor tarafından uygulanmıştır. 1987 'de Fransız Tıp Akademisi tarafından geleneksel tıbbın bir parçası olarak kabul edilmiştir.
Fransa' da ortalama 15.000 doktor, günde 60.000 den fazla hastayı mezoterapi yöntemi ile tedavi etmektedir. Uluslar arası Mezoterapi Derneğine üye olan Avrupa, Afrika ve Güney Amerika'da 14 ülkede yöntem başarı ile uygulanmaktadır.
Mezoterapinin kelime anlamı orta deri tedavisidir. Temeli, tedavi edilecek bölgeye 4-6 mm uzunluğunda çok ince iğneler kullanılarak çok küçük miktarlarda ilaçları lokal olarak enjekte etmeye dayanan tamamen tıbbi bir eylemdir. Endikasyona göre değişen çeşitli ilaç karışımları 5-10 dakika gibi bir süre içerisinde deri altına enjekte edilir.

Hangi Durumlarda Uygulanır ?

ESTETİK KULLANIMLARI;
Sellülit
Saç Dökülmesi
Ergenlik ve Hamilelikte Oluşan Çatlaklar
Yüz Gençleştirme
Yara İzleri, ( skatrisler )
DİĞER KULLANIM ALANLARI;
Romatoloji
Dolaşım Problemleri ( varis, varis ülserleri )
Migren
Spor Hekimliği
Mezoterapi seans aralıkları minimum 1 hafta olmalıdır.Bir seansta enjekte edilen ilaç dozu 10 cc yi aşmamalıdır.Mezoterapide ortaya çıkan yan etkiler genellikle seans aralığı ya da dozaja dikkat edilmedi ise görülmektedir.

Uygulanmaması Gereken Durumlar

Kalp Yetmezliği
Diyabet
Böbrek Rahatsızlıklarında
Antikuagülan Tedavi Altındaki Hastalarda
Sonuç
Mezoterapi, etkinliği bütün dünyada kanıtlanmış bir geleneksel tıp yöntemidir. Bir çok ülkede uygulanıyor olması, her gün binlerce doktorun hastalarına uygulaması, yararlı bir yöntem olduğunun en güçlü kanıtıdır. Hasta ile hekim arasında etkin bir dialoğun olması sonuçların biran önce ve en iyi şekilde elde edilmesi için gereklidir. Ancak mezoterapiden, her zaman çok kısa sürelerde sonuç alıp, mucize bir düzelme de beklenmemelidir

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:09   #30 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

nasır

Nasır, aşağı yukarı herkesin bildiği bir sorundur. Genellikle kendi kendine tedavi edilebilir; ama çok ciddi olduğunda doktora göstermek gerekir. Nasır, sürtünme ya da basınç nedeniyle derinin boynuzsu tabakasından oluşan bir oluşumdur. Ölü deri hücreleri birikerek bir keratin (protein) tabakası oluştururlar. Bu durum ilerledikçe nasırın altındaki deri hücreleri iltihaplanır, ağrı ve rahatsızlık verir.

Nedenleri


Nasır, daha çok derinin aşırı sürtünmeyle karşılaştığı yerlerde ortaya çıkar. Elleriyle çalışan işçilerde ve çıplak ayakla dolaşanlarda, normal olarak ağrı vermeyen ve gerçek nasır olmayan deri kalınlaşması olabilir. Ancak, sözgelimi kemancılarda sürekli olarak çenelerini kemanın gövdesine dayamaktan ya da yeni ayakkabı alanlarda ayakkabının belirli noktalarda ayağı vurmasından gerçek nasır oluşur.

Bütün sıkı ayakkabıların ve yüksek ökçelerin nasır oluşturabilmesine karşılık, nasır en çok ayaktaki çıkıntılarda, parmaklar arasında ve topukta ortaya çıkar. Bunyonların üzerinde de nasır olur. Bunun nedeni, buradaki kemiğin çıkıntılı oluşu ve sürekli olarak ayakkabıya sürtünmesidir. Bu kemik çıkıntıları üzerindeki sert deri tabakası alt tabakaları koruduğundan, buralarda nasır sık görülür. Ancak nasır ve bunyon oluşumu arasında bundan öte bir ilişki yoktur. Bazı kişiler, özellikle de yaşlılar, nasıra daha eğilimlidirler.

Protez kullananlarda, derinin aşınması nedeniyle de nasır olabilir. Böyle durumlarda nasır oluşturan nedenin ortadan kaldırılması genellikle yeterlidir ama bazen nasırın alınması zorunlu hale gelebilir.

Belirtiler


Nasır, çevresindeki normal deriye göre daha sarımsı renkte, kalın bir deri tabakasıdır. Koni biçiminde olabilir. Ayak parmakları arasındaki nasırlar ise çoğunlukla yumuşaktır. Nasırlar günün sonunda ağrı yapar, ayrıca basınçla karşılaşınca rahatsızlık verirler. Kronikleştiğinde ya da şiddetli olduğunda, çevresindeki deri kızarır ve nasır, hareketsiz durulurken bile çok ağrır. Belirtiler çok çeşitlidir ve bazen nasırı siğilden ayırmak zor olur. Ancak siğil genellikle daha ufaktır ve basınçla ağrı yapar. Derinin üst tabakası kazındığında siyah noktacıklar halinde siğilin kökü ortaya çıkar.

Nasır rahatsızlık verir ve ağrır, ama çoğunlukla tehlikeli değildir. Daha ciddi bir sorun, "hiperkeratoz" denen, derinin avuç içinde ve tabanda hiçbir neden olmadan kalınlaşması ve bunun yayılması durumudur. Hiperkeratoz hemen doktora gösterilmelidir. Nasırın tek tehlikesi, alınması sırasında kirli aletlerin kullanılmasıyla enfeksiyon kapması ve iltihaplanmasıdır. Özellikle şeker hastalarının bu konuya dikkat etmesi gerekir. Ayaktaki kan dolaşımları zayıf olduğundan, enfeksiyon kolaylıkla kangrene dönüşebilir. Bu yüzden en iyisi nasırlarını bir uzmana göstermeleridir.

Tedavi


Nasır, kalınlaşmış deri olduğu için, derinin üst tabakalarının temizlenmesiyle tedavi edilir. Nasırlı kısım bir süre ıslatılıp yumuşatıldıktan sonra ponza taşıyla ovulur. Bu, yeni oluşmaya başlayan nasırlar için yeterlidir. Daha ileri durumlarda ise, nasır bir makasla ya da özel bıçaklarla alınır. Ancak bu işlem sırasında yumuşak deriyi kesmemeye dikkat edilmelidir. Yumuşatıp nasırı düşüren nasır yakıları da vardır. Salisilik asit (% 40 oranında) içeren bu yakılar nasırın tam üstüne uygulanır ve 24 saat bırakıldıktan sonra alınıp, yumuşayan nasır bir ponza taşıyla temizlenir. Tek uygulamada yumuşamayan nasıra yeniden yakı konur. Daha yaşlı kişiler bazen nasırlarıyla yaşama yolunu seçerler. Bunun için yumuşak tamponlar kullanılır. Ortası delik olan bu tamponlar nasırın ağrı vermesini önler. Şeker hastaları ve dolaşım sistemi bozukluğu olan kişiler ise, sık sık bir uzmana giderek gerekli bakımı yaptırmalıdırlar.

Değişik bir alışkanlık ya da yeni bir ayakkabı nedeniyle oluşan tek bir nasırın giderilmesi oldukça kolaydır ve bir daha yinelemez. Büyük nasırlardan kurtulmak için, önce nedenin ortadan kaldırılması gerekir. Ayak kemikleri üzerindeki ya da parmak aralarındaki yineleyen nasırlar, düzenli bakım ister. İyi uyan ayakkabılar yardımcı olursa da, bu tür nasırlar genellikle kronikleşme eğilimi gösterirler. En iyisi, daha başlangıçta tedavi için girişimde bulunmak ve düzenli ayak bakımını ihmal etmemektir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 01:33