Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Hayat ve Eğlence > Genel Sağlık
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Tüm Cilt Hastlıkları

Genel Sağlık kategorisinde açılmış olan Tüm Cilt Hastlıkları konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 07.12.2013, 02:14   #41 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

SAÇ DÖKÜLMESİ:ALOPESİ

TANIM:


Saç dökülmesine tıp dilinde alopesi adı verilir. Saçların insan yaşamı için yaşamsal önemi yoktur ancak çok önemli psikolojik işlevleri bulunur. Özellikle kadınlarda büyük stres yaratabilir.Her bir saçın yaşam döngüsü vardır. Bunlar yaklaşık olarak üç yıl ya da daha fazla süren aktif dönem, hemen bunu izleyen ve birkaç gün süren geçiş dönemi ve ardından da üç ay kadar devam eden dinlenme dönemidir. Saçlar günde yaklaşık olarak 1/3 mm uzar. Normal şartlarda, her gün yaklaşık olarak kafamızdaki saçlardan 50-100 arasında saç telini kaybederiz. Anormal saç dökülmesi durumlarında ise bu sayı artar ve taraklarınızda, banyo ve lavabo giderlerinde ve elbiselerinizde aşırı miktarda saç biriktiğini görürsünüz.

NEDENLER:
Saç dökülmeleri nedbesiz (skarsız) veya nedbeli (skarlı) olabilir.Skarsız olan alopesilerin en sık görülen nedeni androgenetik(Erkeklik hormonuna bağlı) alopesi lerdir. Saçlarda incelmeyle başlayan hastalık erkeklerde daha şiddetli seyreder. Zemininde ırsi bir yatkınlığın olduğu düşünülmektedir. Tedavisinde bazı hormonal ilaçlar kullanılır. Halk arasında yanlış olarak saçkıran adıyla bilinen önemli bir skarsız alopesi nedeni de alopesi areata dır. Bu hastalığın en sık görülen şeklinde saçlı deride odaklar halinde saç dökülmeleri vardır. Vücudun savunma sistemlerindeki yetersizlik sonucunda bazı enfeksiyon odaklarının tetiklemesiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kendiliğinden de düzelebilen hastalığın şiddetli şekillerinde kortizonlu ilaçlar ve ışık (PUVA) tedavisi kullanılabilir. Bu hastalıklar haricinde Telogen effuvium denilen aktif dönemdeki saçların bir anda ve çok sayıda dinlenme dönemine geçmesi ile gelişen bir tablo vardır. Burada yaygın bir saç dökülmesi olur. Saçlar 3-4 ay içinde incelir ve seyrekleşir. Yenidoğan döneminde ve doğum sonrasında fizyolojik olarak görülebilir. Bundan başka siddetli enfeksiyon hastalıkları, ağır seyirli müzmin hastalıklar, büyük cerrahi girişimler, tiroid bezinin az çalışması, sara hastalığı için kullanılan ilaçlar, hormonlar ve ağır metaller böylesi bir tabloya neden olabilir. Tedavisinde bu tabloya yol açan etmenlerin ortadan kaldırılması esastır. Bunlardan başka demir, protein, çinko eksiklikleri, radyasyon tedavisi, frengi hastalığı ve mantar hastalıkları skarsız saç dökülmelerine yol açabilmektedir. Özellikle kadınlarda saçların arkada topuz yapılması veya güneş gözlüklerinin sürekli olarak bir saç tutacağı gibi kafada tutulmasının da gerginlik tipi alopesiye neden olabileceği unutulmamalıdır.
Skarlı alopesilerde ise saç kökü tahrip olduğundan skarsız alopesilerdeki gibi saçların yeniden gelme olasılığı söz konusu değildir. Şiddetli yaygın kimyasal veya termal yanıklar, deri kanserleri, ışın tedavileri, bazı şiddetli mantar enfeksiyonları ile bazı ciddi dermatolojik hastalıklar sonucunda görülebilirler.

TANI:
a) Hastalığın süresi, başlangıç yaşı, rekürrensler ve yayılım
b) belirtiler( Hastalığın aktivasyondan önce veya saç büyümesi ile eş zamanlı yanma, kaşıntı, karıncalanma )
c) Stress ile şiddetlenme
d) Genetik yatkınlık
c)Fizik muayenedeki yaygın bulgular aşağıdakileri içermelidir:
(1) Oval veya yuvarlak sınırlı, saç kaybı
(2) Kısa, gittikçe sivrilen saçlar etkilenen bölgelerde bulunabilir ( ÜNLEM işareti saçlar )
(3) Tek veya çok sayıda alanlar saçlı deri ve yüzde görülür. Fakat kıllı bölgelerde de görülebilir.
(4) Tüm saçların kaybı ( A. Totalis ) veya tüm vücut kıllarının kaybı ( A. Universalis ) şeklinde olabilir.
(5) Skatris bulunmaz.
(6) Klinik olarak belirgin inflamasyon nadir olmasına rağmen görülebilir.

TEDAVİ:
Başarılı tedavi hastalığın başlangıç yaşına ve yaygınlığına bağlıdır. Erken çocuklukta başladı ise prognoz kötüdür. Eğer hastada tedaviye cevap 2-6 ayda alınamazsa başka bir tedavi denenebilir.

1. Cerrahi Olmayan Tedaviler:
Kortikosteroidler,Puva, Topikal Minoksidil, Saç Protezleri,Psikolojik Destek, Skuarik Asit Dibütilester, Diphenylcyclopropenone, Cyclosporin, İsoprinosine..Mantara bağlı alopeside 6-12 hafta boyunca ilaç kullanmak ve bazen şampuan (selenyum sülfit veya ketokonazol içeren) ile tedaviyi desteklemek gerekebilir.Lokal minoksidil (tansiyon düşürücü bir ilaç) veya oral finasteride (sadece erkeker için) kullanılabilir.

2. Cerrahi
Seçilmiş vakalarda kısmi saç replasman cerrahisi, Seçilmiş vakalarda kozmetik tatuaj, Yine saç ekimi denilen yöntemleri ve saçsız bölgenin ameliyatla alındığı yöntemleri kullananlar vardır.

Mantara bağlı alopeside 6-12 hafta boyunca ilaç kullanmak ve bazen şampuan (selenyum sülfit veya ketokonazol içeren) ile tedaviyi desteklemek gerekebilir.

Erkek tipi ve kadın tipi saç dökülmesi gelişen bir çok kadın ve erkek genelde mutludur ve tedaviye gereksinim duymazlar. Tıbbi tedavi isteyenler için ise lokal minoksidil (tansiyon düşürücü bir ilaç) veya oral finasteride (sadece erkeker için) kullanılabilir. Yine saç ekimi denilen yöntemleri ve saçsız bölgenin ameliyatla alındığı yöntemleri kullananlar var.

ÖNLEME:
Bazı tür saç dökülmeleri, stesi azaltarak, iyi ve dengeli beslenerek, saç bakım teknikleri konusunda daha bilinçli davranarak ve saç dökülmesine nden olan ilaç kullanımından (mümkünse) kaçınarak engellenebilir. Mantar enfeksiyonlarına bağlı saç dökülmesi; saçları temiz tutarak ve şapka, tarak gibi malzemeleri baçkaları ile paylaşmayarak engellenebilir. Erkek tipi alopesi de bazen bazı ilaçların kullanımı ile engellenebilir.

SONUÇ VE TAVSİYELER:
Saç dökülmesi hangi nedene bağlı olursa olsun eğer bir kişi böyle bir durumdan yakınıyor ise hiç paniğe kapılmadan bir Deri Hastalıkları (Dermatoloji=Cildiye) uzmanına başvurmalıdır. Bazen çözümün çok basit olabileceği unutulmamalıdır.

KAYNAKLAR:
• Bergfeld, WF Redmond, GP.: Andogeneic alopecia. Dermatologic Clinics, 5:491,1987
• Mitchell, A.V. Kruli, EA. (ends); Dermatologic Clinics, 5 (3): 483-603,1987
• Olsen, E.A.: Primary Çare, 16 (3) : 768-787,1989
• Bruke, K.E.: Pastgrad Med. 85 (6): 52-77.
1989
Yazarı Dr. A.Knight

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:15   #42 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

seboreik keratoz

Seboreik keratoz, "verruca seborrheica" olarak da bilinen, her iki cinsteki yasli kisilerde cok sik gorulen benign bir lezyondur. Lezyonlar keskin sinirli, duz veya kabarik papul ya da plaklar seklindedir, siklikla et rengi veya hafifce sarimtrak ya da hiperpigmente gorunumde olurlar. Genellikle kucuk ve birkac mm capli tumuyle ekzofitik lezyonlardir fakat daha buyuk olculere ulasabilirler. Siklikla inflamasyon cok azdir fakat kasinabilir ve travma sonucu inflamasyona ugrayabilirler. Belirgin lenfositik infiltrasyonun gelistigi bir tipi vardir ve hem epidermis hem de dermisi tutan tumorler arasinda benign likenoid keratozis basligi altinda incelenecektir. Lezyonlar govdede ve ekstremitelerin proksimal kisimlarinda siktir fakat avuc icleri, ayak tabanlari ve agiz mukozasi disinda herhangi bir yerde olabilir. Bu muhtemelen kil follikulleriyle bir iliski varligina isaret eder.
PATOLOJI. Lezyonlar genellikle keratinositlerin hucresel atipi gostermedigi akantotik epidermisten ibarettir. Erken lezyonlarda dahi lezyonun hemen altindaki papiller dermis skl******tir. Seboreik keratozun en erken lezyonlari rete ridgelerde uzama ve birbirleriyle baglanma gosterir. Bazal keratinositler hafif ilâ ileri derecede pigmentedir. Tek bulgu bunlar oldugu zaman tani siklikla "pigmente retikuler dermatozis" olur. Lezyonlar kalinlastikca papillomatozis veya daha siddetli akantoz gelisir.Papillomatoz lezyonlarbazan "stucco keratoz" olarak isimlendirilir ve akantotik tipin keratin yalanci kistleri bulunmayabilir. Bu yalanci kistler ortokeratin icerirler ve kalinlasan epidermiste ortokeratin globullerinin kaynasmasindan olusurlar. Bunlar yalanci kistlerdir zira birbiriyle kaynasan keratin kitleleri siklikla lezyon yuzeyine ulasan bir kanal olusturur. Seboreik keratozlar mantar veya bakteriler tarafindan enfekte edilebilir ve belirgin bir inflamasyon olusur. Erken seboreik keratozlardaki bir baska histolojik yapi da epidermisteki fokal keratinosit gruplarinin polaritelerini korumalari nedeniyle bazan "klonal seboreik keratoz" denilen sekildir. Bu odaklar irrite seboreik keratozlarda veya primer bir fenomen olarak gelisebilir fakat bunlarin gercek keratinosit klonlari olduguna dair kesin bir delil yoktur. Keratinosit gruplari polaritelerini kaybettikleri ve hucresel olarak atipik olduklari zaman lezyon intraepidermal skuamoz hucreli karsinoma in situ olarak siniflanir. Pigmente seboreik keratozun bir varyanti da icerdikleri yogun pigmenti komsu keratinositlere nakledemeyen belirgin uzantili keratinositlerin varligi nedeniylemelanoakantoma olarak isimlendirilir. Yasli kisilerde gorulur, beyaz irkta daha siktir, yavas gelisir ve kendiliginden gerilemesi yoktur.
Ayirici tanida sigiller bulunur. Seboreik keratozlarin cogu histolojik olarak sigillerden farklidir ve lezyonlarda HPV gosterilemez. Ancak, inguinal bolgede bulunan histolojik olarak tipik seboreik keratozlarda gosterildigi uzere HPV iceren komsu condyloma accuminatum'dan gelen sigil virusuyle enfekte olabilirler. 20 yas altindaki cok genc bir kiside ayirici tanida epidermal bir nevus de vardir.
Ic organlarinda malign bir hastaligi olan kisilerde akut olarak govde ust kisminda bazilari garip gorunumlu bircok inflamasyonlu seboreik keratozlarin cikmasi tartismali bir gozlemdir. Bu durum bazan "Leser ve Trélat isareti" olarak isimlendirilir ve cesitli mide, akciger, kolon karsinomlariyla lenfomalara eslik edebilir.
Degos'un soluk hucreli akantomu. Nadir gorulen, duzgun sinirli, benign, Degos'un soluk hucreli akantomu ("berrak hucreli akantom" olarak da bilinir) isimli tumor orta ilâ ileri yastaki kisilerde alt ekstremitelerde soliter bir tumor olarak gorulme egilimi gosterir. Birden fazla tumor olabilir. Lezyon yuzeyinde siklikla bir pullanma ve eritem bulunur ve nokta tarzinda kanama noktalari olur.
PATOLOJI. Lezyonun, icindeki keratinositlerin cogunun soluk ya da seffaf gorundugu, PAS pozitif ve diyastaza direcli yapida, cok keskin sinirli bir kenar olusturan akantoz zonu vardir. Dermal papillalar uzerindeki epidermis (suprapapiller tabaka) belirgin olarak incelmistir. Notrofil iceren bir parakeratotik pullanma vardir. Dermal papillalardaki kan damarlari belirgin ve ince duvarlidir. Keratinositlerde nukleer atipi bulunmaz.
Lezyon bircok ozelligi acisindan psoriasize benzer ancak lezyondaki hucrelerin soluk ya da seffaf sitoplazmali olusu ve cevre epidermisten keskin bir sinirla ayrilmasiyla farkedilir. Psoriazis daha bazofilik sitoplazmali hucrelere sahiptir. Temel defekt glikojenin yikiminda bir fosforilazin eksikligi gibi gorunmektedir1.
Warty diskeratom. Warty diskeratom genellikle bas boyun bolgesinde, daha seyrek olarak herhangi bir yerde yerlesen, soliter, keratotik, hafifce verrukoz bir papuldur
PATOLOJI. Lezyonlar suprabazal akantoliz, villoz bazal tomurcuklanmalar, corps ronds ve grains gibi ozel yapilar gosterir. Lezyon nisbeten duz olabilir veya dermisten asagiya hafifce kabarabilir. Siklikla hafif bir dermal lenfositik infiltrasyon bulunur.
Kucuk lezyonlar Grover hastaligindan ayirdedilemez, buyukleri de Darier hastaligina benzer. Benzer degisikliklerin oldugu kucuk papuller klinik olarak normal gorunumdeki deri materyallerinde de bulunabilir. Warty diskeratom tanisi ancak soliter, kasintisiz, birkac milimetre capindaki lezyonlar icin kullanilmalidir.
Aktinik keratoz. "Senil keratoz" veya "solar keratoz" olarak da bilinen aktinik keratoz genellikle gunes goren deride pullanmali, eritematoz bir yama seklinde ortaya cikan, beyaz tenlilerdeki en sik neoplazmlardan biridir36,38. Lezyonlar hiperpigmente, yaygin ve birbirine kaynasan sekilde olabilir. Dogrudan dogruya UVB isinlarinin (ozellikle 280 ile 320 nm dalga boyu araligindaki) birikici dozuna baglidir. Iyonize edici isinlarin diger sekilleri de benzer keratozlar olusturabilir. Tersine asiri miktarda inorganik arsenik bilesiklerine maruz kalan hastalarda da benzer keratozlar ortaya cikar fakat bunlar gunese maruz kalmayan deride hatta avuc ici ve ayak tabanlarinda bile gorulurler. Aktinik keratozlar karsinoma in situya ilerleyebilen devamli bir olayin bir kismidirlar.
PATOLOJI. Lezyonlar dermis epidermis birlesim hattinda duzensiz bir sekilde hiperkromazi ve nukleus buyumesi seklinde bazal keratinositlerin buyumesiyle baslar. Daha sonra acikca atipik olan hucrelerin epidermisin ust tabakalarina cikmasiyla akantoz gelisir. Deri ekleri uzerindeki ortokeratoz haric olmak uzere parakeratoz ve hiperkeratoz da gelisir. Ilerlemis lezyonlarda epidermis tumuyle atipik hucrelerden olusur. Atipik hucreler epidermis kalinliginin tamamini doldururlar, lezyon da genis olup kil follikulleri ve ter bezi duktuslarinin cikisini kaparsa yassi hucreli karsinom tanisi daha dogru olur. Dermiste genellikle asiri solar elastoz vardir; eger bu bulgu yoksa muhtemelen arsenige bagli keratoz akla gelmelidir.
Aktinik keratozda, suprabazal bolgede primer akantolitik hastaliklari (Tablo 3) taklit eden bir akantoliz olabilir ancak primer akantolitik hastaliklarda hucresel atipi ve yuzeyde parakeratotik pullanma bulunmaz. Pigmente aktinik keratoz atipik keratinositler arasindaki melanositlerin sayi ve buyuklugunde cok az artis olmasina ragmen bazal keratinositlerdeki melanin artisi sonucu hiperpigmentasyon gosterir. Likenoid aktinik keratoz hem epidermis hem de dermisin tutulacagi bicimde dermiste yogun bir lenfosit ve plazma hucre infiltrasyonuna sahiptir.Hiperplastik aktinik keratoz siradan ince aktinik keratozlar ile yassi hucreli karsinoma in situ arasindaki lezyonlari tanimlamak icin kullanilan bir tabirdir. Buyuk hucreli akantom genellikle yuzeyde parakeratotik pullanmanin olmadigi ve bazal hucre nukleuslarinin normalin iki uc kati genisledigi bir aktinik keratoz cesididir.
Aktinik keratoz bir yassi hucreli karsinoma in situdur. Follikul derinliklerine invazyon veya genis bir sahada follikul sinirlarini silecek sekilde epidermisin tam kat atipizm gostermesi tumorun ileri donemlerinin yassi hucreli karsinoma in situnun bulgularidir. Erken aktinik keratoz ile yassi hucreli karsinoma in situ arasindaki lezyonlar hucresel atipinin miktari ve epidermisin ne kadarinin tutulduguna gore uc gruba ayrilabilir. Nisbeten az hucresel atipi gosteren erken lezyonlar bazal bolgese sinirlidir ve skuamoz intraepidermal neoplazi (SIN) derece I veya SIN-I seklinde siniflanirlar. Atipik hucrelerin epidermisin alt yarisini doldurdugu lezyonlar SIN-II'dir. Tum katlarda atipinin bulundugu ve deri eklerine dogru "bowenoid aktinik keratoz"un bulundugu lezyonlar yassi hucreli karsinoma in situ veya SIN-III'tur. Paradoks bir sekilde SIN-III lezyonlar bazi SIN-I ve SIN-II lezyonlara kiyasla daha uzun sure in situ donemde kalirlar bu lezyonlardan dermise yassi hucreli karsinom invazyonu tam kat epidermis atipisi gosterenlerden daha azdir.
UV isinlari nedeniyle tumor baskilayici bir gen olan p53 geninde mutasyonlar gelisebilir ve gunese maruz kalan deride yassi hucreli karsinom gelisimi nedenlerinden biri de bu olabilir. Bazi aktinik keratozlarda da p53'un asiri okundugu gorulebilir ve bu aktinik keratoz ve yassi hucreli karsinomlarin gelisiminin erken donemlerinde gelisen bir mutasyonu temsil edebilir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:15   #43 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

sedef hastalığı psoriasis hastalarına bilgiler

SEDEF HASTALARI İÇİN BİLGİLER
Sedef, süreklilik gösteren bir hastalıktır. Tedavi edilmezse ömür boyu sürer, ancak dönem dönem iyileşmeler gözlenir. Bazı ailelerde birden fazla kişide bu hastalığa rastlanabilir.

Yeni doğan bebekten, yetmiş yaşına kadar her yaşta görülebilir. Çocuklardaki hastalık ile erişkinlerde ve yaşlılardaki hastalık, farklı özellikler gösterebilir. Çocuklarda yeni başlamış olduğu için küçük çaplı ve kırmızı renkli, üzeri kepekli belirtiler görülür. Erişkinlerde her tür belirti görülmekle birlikte, genellikle çocuklardakilere benzeyen daha büyük çapta belirtiler vardır. Yaşlılarda ise, hastalık uzun süreden beri devam ettiği için daha büyük çapta, çocuklardakine oranla daha soluk renkte ve üzerinde kepekten çok deri kalınlaşması halinde belirtiler görülür. Ancak hastalığın alevlendiği dönemlerde, yaşlılarda bile kırmızı ve kepekli belirtiler ortaya çıkar.

Hastalığın alevlenme dönemlerinde mikrobik bir karakter taşıdığı düşünülmektedir. Ancak sedef, kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir. Burada mikrobun tümünden ziyade bazı parçalarının etkili olduğu sanılmaktadır. Hastaların bir kısmında yüksek sonuç veren ASO testi, bu grup hastalarda mikrobik kökeni gösterir. Çoğunluğunu çocukların oluşturduğu bu hastalar antibiyotiklere de iyi yanıt verirler. İleri yaşlarda ise bazen hastalığın bir grup tansiyon ilacına bağlı olarak geliştiği veya şiddetlendiği saptanır. Bu durumda tansiyon ilacının değiştirilmesi gerekmektedir.

Kepeklenmeden çok deri kalınlaşması gösteren hastalarda hücre çoğalması artmıştır. Bu nedenle, kanser ilacı olarak bilinen ilaçlar kullanılabilir. Ancak sedef hastalığının kanserle hiç bir ilgisi yoktur.

Küçük çaplı belirtiler vücudun her tarafında dağınık halde bulunurken, daha büyük çapta olanlar diz, dirsek, avuç içi, ayak tabanı, kuyruk sokumu bölgelerine yerleşirler. Saç derisi ve tırnaklar da tutulabilir.

Hastalığın çok şiddetli tipleri de vardır. Bazı hastalarda tüm vücut derisi kırmızı ve kepekli olabilir. Sedefin cerahat birikintisi gösteren bir başka tipi daha vardır. Cerahat birikintileri yalnızca avuç içi ve ayak tabanında olabildiği gibi, tüm vücudu da kaplayabilir. Tüm vücutta yaygın olanında ateş yükselir. Bunlardan başka eklem ağrıları ve şişliği gösteren bir sedef tipi daha vardır.

Sedef hastalığında diyetin yeri yoktur. Ancak bazı özel balık yağları hastalara yararlı olabilir. Güneşin azı yararlı, çoğu zararlıdır. Yapay güneş ışığı veren özel lambalar, dozu ayarlanmak şartıyla tedavide kullanılmaktadır. Stresin bazen hastalığı kötüleştirdiği bilinir. Ancak, sedef esas olarak bir"deri" hastalığıdır, yalnızca psikiyatrik ilaçlarla tedavi edilemez

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:15   #44 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

siğil siğillerin tedavisi

Siğiller (Verruka)



Tıp dilinde Verruka olarak adlandırılan siğiller, iyi huylu, kendiliğinden gerileyebilen deri ve mukoza lezyonlarıdır. Etkeni Human Papilloma Virus (HPV) adı verilen bir virüs türüdür.


Siğiller en çok 10-20 yaşlar arasında görülür. Bu yaşlar arasındaki bireylerin yaklaşık %10'unda siğile rastlanmaktadır. Siğilllerin bulaşıcı özelliği kanıtlanmıştır. Bulaşmada travmanında rolü vardır. Siğil genellikle basınca uğrayan veya kaşınan yerlerde ortaya çıkar. Virusler sağlam deriden kolaylıkla geçemezler.

Siğiller biçimlerine göre beşe ayrılır:
1. Verruca vulgaris
2. Verruca plantaris
3. Verruca planus
4. Verruca filiformis
5. Verruca anogenitalis

Verruca vulgaris: Tip 2 ve 4 HPV ile enfekte olma sonucu gelişir. Deri renginde, hafifçe kırmızı veya pigmente olabilir. Yüzeyi kabadır ve hafifçe kabuklanma gösterir. En çok çocuklarda rastlanır, çok sayıda olur. Erişkinlerde genellikle en fazla 3-4 tanedir. Herhangi bir yere yerleşebilirse de, en çok el ve parmaklarda lokalize olur. Aşırı manikür ve tırnak yeme sonucu yineleyen travmalar siğil gelişimini kolaylaştırır.

Verruka plantaris: Bu tip genellikle ayak tabanının basınca uğrayan yerlerinde lokalize olur. Coğu kez bir ayakta yerleşmiş ve çok sayıdadır. En çok banyo zemini ve malzemeleri ile spor malzemelerinden bulaşır. Üzerine basılması ağrıya sebep olur. Bu grubun nasırlardan ayrılması zor olabilir. Ancak yüzeyi bir bistüri ile kazınırsa, siğillerde kann veya noktalar halinde kann pigmentinden oluşan siyah noktalar yada noktalar halinde kanamalar görülür. Nasirlarda buna rastlanmaz. Siğiller yandan basmakla, nasırlar üzerine basmakla ağrılıdır.


Verruka planus: Bu tip siğiller 1-3 mm çapında , deriden hafifçe kabarık, üzeri düz, normal deri renginde veya gri renktedir. En çok yüz, el sırtları ve alt bacakta lokalize olur.

Verruka filiformis: Genellikle erkeklerde görülür. Bir sap ve bunun ucunda iplik gibi uzantilar vardir. Yüz, saçli deri, göz kapakları, burun delikleri, gibi bölgeler özellikle tutulur.

Verruka anogenitalis (Condylomata accuminata): Bu tip, 'veneryal' (cinsel yolla bulaşan ) bir hastalık olarak kabul edilir. Tek bir cinsel temas ile infeksiyonun bulaşma şansı %50'dir. Pembe bir lezyon olarak başlar, geliştikçe büyür ve karnıbahar manzarasını alır. Gelişmiş lezyon, pembe ile koyu kahverengi arasında herhangi bir renkte olabilir. Lezyonların yüzeylerindeki yarıklarda cerahatin birikmesi sonucu, kötü bir koku ortaya çıkar. Herhangi bir basınca uğramayanlar, karnıbahar görünümünü alır. Kıvrım yerlerinde lokalize olup iki taraftan basınca uğrayanlar, bu basinç sonucu horoz ibiğine benzer bir biçim alır.

Tedavi çeşitlerinin bolluğu, siğiller için ideal bir tedavi yönteminin bulunmadığını gösterir. Spontan olarak iyileşen olgular da vardır.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:16   #45 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

Sifiliz Frengi

1500'lü yıllardan 1900'lü yılların başına kadar batı dünyasını kasup kavuran ve dolaşım sistemi ile sinir siteminde kalıcı hrabiyetlere sebep olan frengi 2. Dünya savaşından sonra keşfedilen güçlü antibiyotikler sayesinde büyük ölçüde önemini yitirmişken, AIDS hastalığının yaygınlaşması ve frengi ile HIV enfeksiyonu arasında yakın ilişki olması nedeni ile yeniden ilgi odağı haline gelmiştir.

Özellikle Kuzey Amerikada görülme sıklığı giderek artmaktadır. Hastalık Troponema Pallidum adı verilen bir bakteri tarafından yapılır. Yapılan onca araştırmaya rağmen hala daha bu mikroorganizmayı üretebilecek bir kültür ortamı bulunamamıştır.

Görülme sıklığı konusunda çok değişken raporlar vardır. Sosyoekonomik düzeyi düşük topluluklarda daha sıık görülür. A.B.D.'de 100.000'de 16.8 ile 100 arasında görüldüğü bildirilmektedir. Vakaların büyük çoğunluğu 15-30 yaş arasında, birden fazla partneri olan kişilerdir.

Bulaş yolları AIDS ile aynıdır.

En sık heteroseksüel ya da homoseksüel cinsel ilişki ile bulaşır. Bir diğer bulaşma yolu ise enfekte kan ve kan ürünleri ile temasdır. Birden fazla kişinin kullandığı iğneler, uyuşturucu bağımlılarında hastalığın kolayca yayılmasına olanak sağlar. Plasentadan kolaylıkla geçtiği için hasta bir gebe mikrobu karnındaki bebeğe bulaştırabilir.

Klinik
Hastalık evreler halinde ilerler ve her evrede değişik bulgular verir.
Primer sifiliz: Hastalık etkeni ile temastan sonra genital bölgede ağrısız bir ülser belirir. Bu lezyona şankr adı verilir. Yine kasık bölgesindeki lenf düğümlerinde büyüme olur ancak bu lezyonlarda da ağrı görülmez. Ciddi şiakyet yaratmadığı için hastaların çoğu bu belirtileri önemsemez. Lezyonlar tedavi edilmediği taktirde 6-8 haftada kendiliğinden gerileyerek kaybolur.
Sekonder sifiliz: İlk lezyonun görülmesinden 6 hafta- 6 ay sonra mikroorganizmaların kan yolu ile yayılması sonucu eklemlerde enfeksiyon başlar. Ciltte döküntüler olur ve bu döküntüler 4-12 hafta içinde kaybolur. %1 civarında vakada karaciğer iltihabı, böbrek hastalıkları, menenjit görülebilir.Hastalarda ateş ve boğaz ağrısı olabilir.Genital bölge civarında nemli, düz condyloma lata adı verilen ve yüksek bulaştırıcılığa sahip lezyonlar ortaya çıkar. Kısmi saç dökülmesi nadiren görülebilir. Ağız, boğaz ve ******da ülserler ortaya çıkabilir.
Latent (sessiz) sifiliz: Tedavi edilmediği taktirde sekonder sifilizin belirtileri de kendiliğinden kaybolur ve sessiz enfeksiyon halini alır. Bu durumda hastalık sadece yapılan kan testlerinde saptanabilir. Bu süre zarfında mikroorganizmalar yavaş yavaş çoğalmaya devam etmektedir. Latent enfeksiyonun ilk yılı içinde hastaların %25'inde belirtiler zaman zaman alevlenebilir. Zamen geçtikçe kişinin hastalığı bulaştırıcılığı giderek azalır.
Tersiyer sifiliz: İlk enfeksiyondan yaklaşık 10 yıl sonra ortaya çıkar. Hiçbir dönemde tedavi edilmeyen vakaların %35'inde tersiyer sifiliz ortaya çıkar.Bu 10 yıllık süre AIDS varlığında daha kısa olabilir. Terisyer bulgular 3 kategoride saptanır:

Kardiyovasküler lezyonlar %10 vakada görülür. Aorta'da balonlaşma, kalp kapakçıklarında yetmezlik vb. gibi bulgular olur.
Nörolojik lezyonlar Göz, beyin zarları gibi sinir sistemi organlarında hasarlar olur
Diğer sistemik lezyonlar Dişler, dişetleri, kas iskelet sistemi, ve iç organlarda lezyonlar görülür.
Tanı
Sifiliz etkeni olan mikroorganizma kültürlerde üretilemediği için tanıda en yararlı yöntem kan testidir. Kanda yapılan serolojik testleri ile antijen ve antikorlar aranır. Taze lezyonlardan alınan örneklerin özel floresanlı mikroskoplar altında incelenmesi ile T.Pallidum görülebilir. Beyin-omurilik sıvısından örnek alınarak serolojik testler yapılabilir.

Tedavi
Hangi evrede olursa olsun sifilizin tedavisinde antibiyotikler kullanılır ve takipte antijen titreleri ölçülür.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:17   #46 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

SİVİLCE: AKNE VULGARİS

TEMEL BİLGİLER


TANIMLAMA :
Akne ( Sivilce) derideki yağ bezlerinin,erkeklik hormonu (Androjen) tarafından uyarılması ile oluşan,içi cerahat dolu veya siyah noktalar ihtiva eden,nadiren nedbe dokusu ile iz bırakarak iyileşen bir deri hastalığıdır.

Görülme sıkılığı:
Adolesanların yaklaşık 100 %'ü az ya da çok derecede etkilenir ancak, sadece% 15'i doktora başvurur.
Cinsiyet:
Erkek= Kadın (erkeklerde daha ağır seyretme eğilimi vardır.)

BELİRTİ VE BULGULAR
• Kapalı komedonlar (beyaz noktalar)
• Açık komedonlar (siyah noktalar)
• Kızarıklık ve ödemin eşlik ettiği ya da etmediği püstüller (kistler)
• Nedbe dokuları
• Lezyonlar, alın, yanak ve burun üzerinde ortaya çıkar ancak sırt ve göğüs ortasına kadar yayılabilir.

NEDENLERİ
Erkeklik hormonu yağ bezlerinin ucunun siyah noktalarla tıkanmasına yol açan keratin döngüsünü uyarırlar. Yağ bezlerinin ürettiği peynirsi madde (sebum) tıkaçın ardında birikmeye başlar.Bakteri varlığında, biriken muhteva iltihaplanarak sivilce oluşur.

RİSK FAKTÖRLERİ
• Ergenlik çağına giriş.
• Erkek
• Bazı ilaçlar( Doğum kontrol hapları,iodidler, bromidler, lityum, fenitoinler, kortizon)
• Temizleyici kremler, nemlendiriciler, yağlı fondötenleri içeren birtakım yağlı kozmetikler.
• Deri yüzeyinin herhangi bir şekilde kapatılması.
• Sıcak , nemli iklimler


TEDAVİ

GENEL ÖNLEMLER
• Siyah noktalarla tıkanmış alanların boşaltılması
• Temizleme- yumuşak bir sabunla günde birkaç defa hafifçe yıkamak yüzeyel yağlanmayı kontrol edecektir. Daha sık yıkanması deriyi tahriş eder.
• Yağsız güneş koruyucuları- bazı tedavi olmayan vakalarda ultraviole ışınları ile bir miktar iyileşme sağlanmakla birlikte, tedavide kuilanıjan ilaçlar Ultraviole ile ters etkileşim gösterir. Uzun dönem Ultraviole ye maruz kalmak kalıcı deri hasarına neden olur.

DİYET
• İyi beslenmeye yönelik öneriler
• Akneyi (Sivilceleri) iyileşlirebilen özel bir diyet tarii edilmemiştir. Çikolata ve yağlı yiyecekler akneyi(Sivilceleri) artırmazlar.

HASTANIN EĞİTİLMESİ
• Hastanın aknenin kesin bir tedavisinin olmadığını, tedavilerin sadece hastalığı ve lezyonları kontrol altına almak için yapıldığını bilmesi önemlidir.
• Tüm tedavi şekillerinde etkinin ortaya çıkması en az 4 hafta sürer.
• Topikal ajanlar yüzün kızarmasına ve kurumasına sebep olurlar, bu yüzden bir çok kişinin bu ilaçların kullanımına devam etme konusunda teşvik edilmesi gerekir.

TERCİH EDİLEN İLAÇLAR
• Özellikle haifi derecedeki sivilcelerde deriye uygulanan krem ve losyonlar en iyisidir.
• Benzoyl peroxide % 5 kuru cilde gece yatarken sürülür.
• Retinoik asid % 0,025 oranlarındaki konsantrasyonlardan başlayarak gece yatarken kuru cilde sürülür. Jel formu da (Retinojel % 0,025, % 0.05)0 vardır ve oldukça kurutucudur. Başlangıç aşamasında lezyonların artmasına neden olur.
• Kislik lezyonlara eritromisin yada Klindamisin % 2 solüsyon uygulanması
• Tetrasıklin 250 mg günde dört defa 7-10 gün kullanılması ve dozun en düşük etkin doza kadar azaltılması.

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ
Zaman içinde yavaş yavaş iyileşme meydana gelmesi

GEBELİK:
• Akne lezyonlarında remisyon ya da artışa sebep olabilir.

DİĞER NOTLAR
• Akne (Sivilce), genellikle hasta için, doktora ifade ettiğinden daha ciddi bir sorundur
• Akne (Sivilce) zamanla geriler.

KAYNAKLAR
• Fıtzpatrick, T.B., et al.: Color atlas and Synopsis of Clinical Dermatology New York, Mc Graw-HIII. 1983
• Fitzpatrick, TB, et.al (Eds.).: Dermatology in General Medicine . 3 rd ed. New York, McGraw- Hill. 1987. Pochi, P.E, Quan, M: Acne vulgaris Amer "Fam Phys Monograph, Spring, 1992
Yazarı Dr. D. Andres

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:17   #47 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

tırnak sorunları

Şikayet


El veya ayak tırnaklarınız renk değiştirdi, kırılıyor, kalınlaştı, uçları çatlıyor ya da oyuk oyuk oldu. Ayak tırnaklarınızın etrafında ağrı, şişme ve kızarıklık da olabilir.

Nedenleri

Onikomikoz (mantar enfeksiyonu) : Tırnağınız kalınlaştı ve sarardı; tırnak ucuna doğru küçük bir ayrımla bir birikinti oldu. Tedavi edilmezse, tırnağınızın tümü bölünür, şekli bozulur veya düşebilir. Mantar sadece yaralanırsanız veya başka bir deri hastalığınız varsa tırnakları etkiler. Ayak tırnakları enfeksiyonu yaralanma olmadan da oluşabilir. Kendi kendine tedavi edebilirsiniz veya doktora gitmelisiniz. El tırnaklarının iyileşmesi 6 aya, ayak tırnaklarının iyileşmesi 1 – 2 yıl sürebilir.

Tırnak kırılması : Tırnaklarınızda çatlaklar var ve uçları kırılıyor. Bu acı vermez, iyileşebilir, ama hiçbir zaman geçmez. Tırnak kırılması kalıtımsal olabilir ve bazen yaralanmayla görülür. Kendi kendine tedavi yeterlidir.

Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?

Ayak tırnağı batıyorsa, ayağınızı 2 çorba kaşığı tuz katılmış ılık suda 15 – 20 dakika kadar tutun.

Tırnakla deri ayrıldıktan sonra tırnakla deri arasına tırnak büyüyünceye ve deri iyileşinceye kadar birkaç gün küçük bir pamuk ya da gazlı bez koyun. (Dikkat: Şeker hastasıysanız, dolaşım sistemi sorunlarınız varsa veya iltihaplanma oluşmuşsa, bu yöntemi uygulamayın.)

El tırnağı batıyorsa, tırnağınızı dümdüz kesin ve köşelerini yuvarlatmayın. Pamuklu çubukla günde iki kere köşesinden kaldırın ve bu bölgeyi temiz tutun.

Tırnağı kan oturması: Kağıt atacının ucunu açıp ocakta ısıtın. Elinizi yakmamak için öteki ucunu tutamaçla tutun. Sıcak ucu bastırmadan hafifçe tırnağınıza değdirin; kanın dışarıya akması için acıtmayan bir delik oluşacaktır. Basıncı hafifletmek için bu işlemi tekrar edebilirsiniz.

Mantar enfeksiyonu: Yıkandıktan sonra el ve ayaklarınızı iyice kurulayın. Saç kurutma makinesini en az sıcaklığa getirerek tırnağı kurutun. Mümkün olduğu kadar çıplak ayakla gezin; sentetik çorap ve ayakkabından uzak durun. Bulaşık yıkarken, temizlik yaparken veya elinizi suya veya kimyasallara sokacağınız zaman pamuklu lateks veya lastik eldiven kullanın. Reçetesiz satılan ilaçlar çoğu kez işe yaramaz.

Tırnak kırılması: Renksiz oje sürün. Ojeyi çok sık çıkartmayın. Temizlik yaparken pamuklu lateks veya lastik eldiven giyin. Tırnaklarınızın etrafındaki deriye krem sürün.

Dolama söz konusuysa, iltihabı azaltmak içn günde iki defa (5 – 10 dakika) sıcak su banyosu yapın; sonra mantar enfeksiyonuna karşı antibakteriyel bir ilaç ya da %1’lik gentiyan violet sürün.

Önleme

Tırnaklarınızı temiz tutun. Her hafta düzenli dümdüz kesin. (Aşırı kısa kesmeyin; parmaklarınızın bitimi kadar olmalılar.) Tırnaklarınızı ve tırnak derinizi yemeyin, koparmayın ve yırtmayın.

Sık aseton kullanırsanız tırnaklarınızı kurutursunuz. Tırnak güçlendiricilerinden, takma tırnaklardan ve tırnak derisi alma aletinden kaçının.

Bunlar tırnakların rengini değiştirir, tırnakları kırar, etraflarındaki doğal korumayı yok eder ve tırnaklarınızın altında kötü reaksiyonlara yol açar.

Öteki Nedenler Ayak tırnağının batması Dolama El veya ayak tırnağı yaralanması Sedef hastalığı

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:18   #48 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

UYUZ :GALE

Küçücük bir canlı 2.500 yıldır insan cildine zarar vermektedir.Fark edilmesi oldukça zordur ve deride şiddetli bir kaşıntıya sebep olur.Her yıl dünyada 300 milyondan fazla uyuz vakasının meydana geldiği bilinmektedir. Hastalık herhangi bir nesilde veya çağda kişisel hijyene rağmen ortaya çıkabilir.

UYUZ NASIL İLERLER?

Uyuz insan gözüyle görülemeyen mikroskobik bir canlının sebep olduğu bir hastalıktır.Küçük, yuvarlak vücutlu ve 8 bacaklı olup deride yuva yapar ve alerjik bir reaksiyona sebep olur.Bunun sonucunda çok acı veren, şiddetli bir kaşıntı olur ve hasta bütün gece uyuyamaz.Uyuz herhangi bir kişiden başkasına( bir çocuk, bir arkadaş, bir aile ferdi olabilir) yakın temastan dolayı geçebilir.Uyuz, daha çok gelir seviyesi düşük ailelerde, ihmal edilen çocuklarda veya bağışıklığı zayıf olan kişilerde rastlanır.

Isı ve kokunun cezbettiği canlı;yuva yapmak, yumurtalarını bırakmak ve dışkısını atmak için üst deri içerisinde tüneller açar.Kurtçuk yumurtadan çıkar ve derinin yüzeyine doğru hareket eder.Yetişkin canlılara dönüşmek için deri yüzeyindeki epidermis tabakası içinde yaşar.Vücuda yayılmadan bir ay geçebilir, kişi bu süre içinde sadece kaşıntı hissedebilir.

UYUZU NASIL TANIRIZ?

Uyuzun en erken ve en yaygın belirtisi özellikle geceleri ortaya çıkan kaşıntıdır.Erken ortaya çıkan uyuzda küçük kırmızı kabarcıklar ve sivilceler görülür.Daha ilerlemiş vakalarda deri kabuklu ve pullu olabilir.Uyuz çoğunlukla vücudun kıvrım ve çatlaklarında başlar,özellikle parmaklar arasında, dirsek ve bileklerde, kalça ve kemer hizasında, kadınlarda meme başında, erkeklerde cinsel organda görülebilir.Bileziklerin, yüzüklerin altındaki deride saklanırlar veya tırnakların altında görülebilirler.Çocuklarda daha çok genel bir kaşıntı vardır.Avuç içi,taban ve saç derisini tutmaksızın bütün vücuda yayılabilir.Kişi bütün gece kaşıntıdan dolayı uykusunu kaybettiği için yorgun ve sinirli olabilir.Uyuzla birlikte bakteriyel enfeksiyon da görülebilir.Çocuklarda, uyuz çoğu zaman özellikle enfeksiyonlarla beraber olabilir.Bakteriyel enfeksiyonlar öncelikle tedavi edilmelidir.Uyuz tedavisi bilahare yapılır.Eğer uyuz tamamen tedavi edilmezse belirli bir süre sonra tekrar ortaya çıkar.

KABUKLANMA VE NORVEÇ UYUZU

Kabuklanmış uyuz; yakınmaların daha yoğun ve döküntülerin yaygın olduğu bir klinik tablodur.Eller ve ayaklar da dahil vücudun geniş bölgelerinde görülebilir.Bu kabuklarda binlerce uyuz paraziti ve onların yumurtaları saklanır, bu da yapılan tedaviyi zorlaştırır.Çünkü direkt deriye uygulanan medikasyonlar kalınlaşan deriye etkimeyebilir.Uyuzun bu çeşidi AİDS ve kanser gibi bağışıklık sistemi zayıf hastalarda en çok meydana gelen tipidir.Bu durum oldukça bulaşıcıdır.

KESİN TANI

Uyuz çoğu zaman dermatologlar tarafından teşhis edilir.Tüm vücudun sıkı bir incelenmesi gerekir.Eğer dermatolog teşhis koyamıyorsa, basit ve ağrısız bir test yapabilir.Test; şüphe duyulan yer üzerine steril mineral yağdan bir damla damlatılması suretiyle yapılır.Gerilmiş üst deriden bistüri ile küçük bir parça alınır.Bu parça mikroskobla incelenir.Teşhis;uyuz mikroplarının ve yumurtalarının bulunması ile konulmuş olur.Lüzümu halinde deri biopsisi ile de tanı konulabilir.

EN ÇOK TEHLİKEDE OLANLAR KİMLERDİR?

Uyuz etkeni zengin veya fakir, genç veya yaşlı herkese bulaşabilir.Uyuz, en çok birbiriyle yakın fiziksel temasta bulunanlarda, özellikle çocuklarda, emziren annelerde ve yaşlı insanlarda görülür.
Çalışan ailelerin 2 yaşın altındaki çocuklarında risk fazladır.Onları anneler ve daha büyük kardeşler ve sonrada yakın temasta bulundukları diğer aile fertleri izler.Bununla birlikte askerler ve erkek mahkumlar, yaşam şartlarından dolayı hastalıktan çabuk etkilenirler.Huzur ve bakım evinde kalan yaşlı kişiler de uyuza kolayca yakalanabilirler.Çünkü;

1-Bağışıklık sistemleri zayıftır.,
2-Elbise değiştirmeleri , banyo yapmaları , giysilerini ve kendilerini temizlemeleri zordur.
3-Yaşlılarda farklı hastalıkların da bulunmasından dolayı ayırıcı tanı güç olabilir.

TEDAVİ

Uyuzdan;reçeteyle yazılan %5’lik permethrin kremiyle uygulanan tedavi sonucu kolay ve çabuk bir şekilde kurtulunabilir.Bu krem yatarken tüm vücut derisine sürülür ve ertesi günün sabahı yıkanır.Kremin serin yerde muhafaza edilmesi, kuru cilde sürülmesi ve ciltte 8-14 saat kalması tavsiye edilir.Tedaviden sonra yeni belirtiler ortaya çıkarsa bir hafta aradan sonra ikinci bir tedavi daha önerilebilir.
Bir başka tedavi ise %1’lik lindane'dir.Lindane; bebeklerde, küçük çocuklarda, hamile ve emziren kadınlarda, felçli kişilerde ve diğer nörolojik hastalıkları olan kişilerde kullanılmamalıdır.
Grup veya aile içindeki her birey kaşıntı olsun veya olmasın tedavi edilmelidir.Risk altında bulunan toplumun hepsi, bir uyuz salgınını engellemek açısından tedavi edilebilir.
Bir ailede bulunan bütün bireyler eş zamanlı olarak tedavi edilmelidir.Toplu olarak ortaya çıkan uyuz vakaları sık denetlemelerle kontrol altına alınabilir.En etkili yol ise bütün hastaları ve personeli aynı anda tedavi etmektir.

UYUZ OLDUĞUNUZDA NE YAPABİLİRSİNİZ?

Tedaviye başlamak için en kısa sürede bir dermatoloğa görünün. Unutmayın;parazitlerden ne kadar rahatsız olursanız olun, uyuz sizin kişisel temizliğinizin bir yansıması değildir.
* Elbiselerinizi, yatak örtülerini ve havluları sıcak suda yıkayın ve makineyle kurutup kızgın ütüden geçirin.
* Bütün evi elektrikli süpürgeyle temizleyin ve torbasını güvenli bir yere atın.

NE YAPMAMALIYIZ?

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:18   #49 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

ürtiker kurdeşen

Toplumda sık görülen rahatsızlıklardan biri olan kurdeşen bazı durumlarda gerçekten hem hasta hem de hekim için sorun yaratan hastalıkların başında gelebilir. Tıp dilinde “ürtiker” diye anılan kurdeşen iki formda olabilir. Bunlardan ilki şikayetlerin 6 haftadan kısa sürdüğü akut ürtiker; diğeri ise şikayetlerin 6 haftayı geçtiği kronik ürtikerdir. Her iki durumda da hastalığın bulguları birbirine benzese de hastalığın oluşum nedenleri açısından belirgin farklar vardır.

Hastalığın bulguları arasında kaşıntılı, deriden kabarık, kızarık 0,5cm ila çok büyük ölçülerde deride plaklar bulunur. Bu plakların bazıları birleşme eğilimindedir. Plakların sınırlarını net olarak çizmek herzaman mümkün olmaz. Lezyonlar genellikle birkaç saat içerisinde solar, yerine başka alanlarda yenileri çıkabilir.

Ayrıca bazı ürtiker vakalarına “anjioödem” dediğimiz tablo da eşlik edebilir. Anjioödem genelde göz kapaklarında (genellikle tek taraflı), dudakta, yüzün diğer kısımlarında, kol ve bacaklarda, parmaklarda, genital bölgelerde oluşabilir. Bunlarda da özellikle şişlik ön plandadır. Her iki hastalıkta da deriden kabarık olan durumu ortaya çıkaran şey deri içinde ödem olmasıdır. Anjioödemde derinin alt tabakaları da olaya iştirak ettiği için şişlik çok ön plandadır. Şişliğe kaşıntıdan ziyade yanma hissi eşlik edebilir.

Daha önce de bahsedildiği gibi 6 haftadan kısa süreli kurdeşen akut ürtiker olarak anılır. Bu hastalıkta neden genellikle allerjidir. Bu allerji de genellikle ağız yolu ile alınan allerjenlerle oluşur. Yani gıdalar ve ilaçlar akut ürtikerdeki en önemli sebeplerdir. Bunun dışında çok nadir de olsa solunum yolu ile alınan bazı allerjenler (örneğin ev tozu akarları) de akut ürtiker yapabilir. Kronik ürtikerin altında ise allerji pek bulunmaz. Bu hastaların ancak %3-5’ inde allerji rol oynayabilirler. Bu allerjenler de genel olarak ağız yolu ile alınan allerjenlerdir (gıdalar...). Bunun dışında bu hastalığın çok değişik sebepleri olabilir. Bunlar içerisinde otoimmun hastalıklar (otoimmün tiroidit, sistemik lupus eritematozus vb.), kronik enfeksiyonlar (tuberküloz, bruselloz vb.), fokal enfeksiyonlar (sinüzit, diş ve dişeti enfeksiyonları vb.), Helikobacter pylori enfeksiyonları, bazen hepatitler, bazen bazı kanser türleri vardır. Bu nedenle bir çok araştırma yapmak gereklidir. Tüm ayrıntılı araştırmalara rağmen %60-65 vakada hiçbir neden bulunamayabilir. Bu hastalar da idiyopatik (sebebi bilinmeyen) kronik ürtiker olarak adlandırılır.

Hastalarda iyi bir hastalık öyküsü sonrası, allerji testlerini içeren araştırmalar yanında diğer bahsi geçen hastalıkların araştırmaları yapılmalıdır.

Altta yatan hastalığın tedavisi sonucunda genel olarak ürtiker kendiliğinden geçer ve tekrar etmez. Ancak sebebi bilinmeyen ürtiker hastalarında antiallerjik ilaçlardan faydalanılır. Bu hastalarda kalsik olarak sabahları sedatif olmayan antiallerjikler, akşamları sedatif antiallerjikler ve H2 reseptör blokerleri birlikte kullanılır. H2 reseptör blokerleri asıl itibari ile mide asiditesini azaltmak için kullanılan ilaçlardır. Ancak derideki histamin reseptörlerinin % 20 kadarı H2 tipinde olduğu için bu tür ilaçlar bu hastalarda faydalı olmaktadır. Bunun dışında bunlara cevap vermeyen hastalarda kortizon dahi kullanılabilir.

Bunlar dışında ayrıca değişik kurdeşen türleri de vardır. Aşağıdaki tabloda bu ürtiker tiplerini görmektesiniz:

Fiziksel ürtiker
Aquajenik ürtiker (su ile temas sonucu oluşan)
Kolinerjik ürtiker (terleme, aşırı efor sonucu oluşan)
Soğuk ürtikeri (soğuk havada oluşan)
Dermografizm (ciltte çizik ile veya kaşınma ile oluşan ürtiker)
Gecikmiş basınç ürtikeri
Solar ürtiker (güneş ışınları ile oluşan)
Vibratuvar ürtiker (vibrasyon yapan aletlerle oluşan)
Herediter ürtiker (ailenin diğer fertlerinde de görülen tip)
Ürtikeryal vaskülit (ürtiker plaklarının 24 saatten uzun sebat ettiği damar iltihabı ile giden tip)
Diğerleri.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 07.12.2013, 02:19   #50 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tüm Cilt Hastlıkları

vitiligo

Vitiligo deride renk kaybına uğramış beyaz plaklarla seyreden kronik, genelde ilerleyici kozmetik problem oluşturan bir deri hastalığıdır.Vitiligo alanlarında deri beyaz görünürken çevresindeki bölgeler normal renktedir ve bu bölgelerde cilde rengini veren melanositlerdeki hasar nedeniyle tüyler ve kıllardada beyazlık görülür.Renk kaybı olan bölgeler çeşitli büyüklüklerde ve değişik sınır yapıları içerebilirler.Kimi zaman bir nokta kadar küçükken,kimi zaman el ayası kadar büyük ve hatta tüm deriyi etkilemiş olabilir.En sık etkilenen bölgeler ise yüz, dudak, boyun, göğüs, *****, diz, dirsek ve el sırtlarıdır. Beyaz bölgeler ultraviyole ışınına karşı hassas olurlar.Güneş yanıklarından, darbelerden sonra yeni vitiligo bölgeleri gelişebilir.Vitiligo birçok hastalıklarla (diabet, anemi, kanser, tiroit bezi hastalıkları.......) beraber görülebilir.Görülme sıklığı toplumda %1-2 arasındadır.Vücudda görülen her beyaz leke vitiligo anlamına gelmez ayrımın yapılması uzman doktor muayenesini ve wood lambası diye adlandırılan özel bir ışık muayenesini gerektirir.Kuruluğa bağlı lekeler, mantar lekeleri, egzema bölgeleri vitiligo ile karışabilir. Bu hastalık, otoimmun kökenli olup vücuddaki renk yapan hücrelere karşı vücudun yıkıcı hücrelerinin aktive olmasıyla başlar.Ailede bulunması, kişide görülme ihtimalini artırabilir ve özellikle vücudun bağışıklık sisteminin zayıfladığı stres, ameliyat, hastalık dönemlerinde vitiligonun başlaması ve artması daha olasıdır. Vitiligo bazen çıktığı bölgelerde sınırlı kalırken bazen ise yayılmaya ve hatta yeni bölgelerde gelişmeye yönelir.
Tedavi:

Bu kronik hastalık mutlak olarak doktor tarafından takip gerektirir. Öncelikle hastanın yanlışları yapmayarak hastalığın artışına katkıda bulunmaması amaçlanır. Güneşe çıkış saatleri hastaların kontrol altına alınır.15 faktör üstü bir koruyucu hastaya önerilir.Güneşte aşırı kalmanın doğuracağı sonuçlar hakkında kişiler bilgilendirilir. Lokal olarak uygun birtakım kremler kısıtlı bölgede vitiligosu olan hastalarda başlanabilir ve %40-50 etki sağlanabilir. Deriye uygulanan punch greftle ise bir bölgeden alınan sağlıklı derinin beyaz plaklara ekimi prensibine dayanıp, her zaman başarılı sonuçlar vermemektedir. Vitiligonun en etkili tedavisi dünyada ve ülkemizde ancak birkaç hastanede uygulayabildiğimiz PUVA IŞINI tedavisidir.UVA (320-400nm) dalga boyundaki ışınlar kısa tedavi aralıklarıyla özel kabinlerde cilde verilir.Haftada 2-3 seanslık düzenli uygulamalarla oldukça başarılı sonuçlar elde edilmektedir.Bu tedavi sırasında cilt üzerinde önce kırmızılık daha sonra kahverengi lekelenmeler ile başlayan rengin geri dönüşü görülmektedir.%70 hastada olumlu sonuca yani rengin geriye dönüp beyazlıkların kaybolduğu görülmektedir. Özellikle yüz ve boyun gibi estetik bölgelerdeki olumlu yanıtlar daha hızlı ve umut vericidir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 14:36