Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Teknoloji Dünyası > Teknoloji - Bilim Haberleri
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Teknoloji sözlüğü

Teknoloji - Bilim Haberleri kategorisinde açılmış olan Teknoloji sözlüğü konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 03.10.2012, 21:58   #91 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

virüs taşıyıcı (Alm. , Fra. porteur d'un virus, İng.virus carrier) Bir virüsü bulaştırma olasılığı olan herhangi bir ortam (disket, manyetik kartuş, disk), kütük ya da program.
virüs temizlemeyici program (Alm. , Fra. logiciel de décontamination, İng. disinfection utility) Bulaşık bir programı ya da diskten virüsleri temizleyici program.
virüslü alan (Alm. , Fra. zone infectée, İng. infected area) Bir virüs tarafından örselenmiş program ya da veri alanı.
virüslü uygulama programı (Alm. , Fra. application contaminee, İng. infected application) Bir virüs, bir zaman bombası, bir Truva atı ya da başka herhangi bir yasadışı programın bulaşmış olduğu program.
virüsssüz (Alm. , Fra. exempt de virus, İng. virus-free) Herhangi bir virüs içermediği bilinen disket, disk, bilgisayar sistemi, program, kütüğe ilişkin.
virüsten bağışık bilgisayar (Alm. , Fra.ordinateur à l'épreuve des virus, İng.virus-proof computer) İmalatçısına göre tüm savunma mekanizmaları donanımla oluşturulmuşve virüsün yer edemediği bilgisayar.
vurgulama (Alm. , Fra. mise en évidence, İng. highlighting) Bir gösterim ekranında, belirli bir alanın, başka bir alana göre belirli niteliklerini pekiştirme.
vurgun (Alm. , Fra. , İng. hit) Verilerin hatalı olarak alınmasına yol açan herhangi bir sapma, gürültü, bozukluk.
vurguyu kaldırma (Alm. , Fra. désaccentuation, İng. de-emphasis) Önvurgulamaya tabi tutulmuş bir işaretin başlangıçtaki durumuna geri döndürülmesi.
vuru (Alm. Schwebung, Fra. battement, İng. beat) 1) Sıklıkları yakın iki dalganın girişimi ile oluşan ve sıklığı sıklıkların farkına eşit olan dalga. 2) Değişik sıklıklardaki dönemli sinyallerin üstdüşümünden kaynaklanan dönemli değişimler.
vuru sıklığı (Alm. Schwebungsfrequenz, Fra. fréquence de battement, İng. beat frequency) Vuru durumunda olan iki salınımın sıklıklarının farkı.
vurum (Alm. Impuls, Fra. impulsion, İng. pulse) Bir sinyaldeki sonlu süreli ve çoğun sabit genlikli değişme; darbe.
vurum gecikmesi (Alm. Impulsverzögerung, Fra. retard d'impulsion, İng. pulse delay) Bir vurumun dayanak zaman noktasına göre gecikmesi; darbe gecikmesi.
vurum genişlik kiplenimi (Alm. Pulselängenmodulation, Fra. modulation de largeur d'impulsions, İng. pulse width modulation) Fiziksel büyüklüklerin dönemli bir vurum dizisindeki vurumların sürelerini değiştirerek elde edilen kiplenim.
vurum genlik kiplenimi (Alm. Pulseamplitudenmodulation, Fra. modulation d'impulsions en amplitude, İng. pulse amplitude modulation, PAM) Fiziksel büyüklüklerin dönemli bir vurum dizisindeki vurumların genliklerini değiştirerek elde edilen kiplenim.
vurum kod kiplenimi (VKK) (Alm. Puls-code-modulation, Fra. modulation par impulsions et codage, MIC, İng. pulse code modulation, PCM) Bir işaretin örneklenmesi, her örneğin nicemlenmesi ve sayısal bir işarete çevrilerek kodlanması süreci.
vurum serpiştirme (Alm. Ineinanderschachtelung von Impulsen, Fra. entrelacement d'impulsions, İng. pulse interleaving) Ortak bir veriyolu üzerinde zaman bölüşümlü çoğullama ile gönderilmek üzere iki ya da daha çok kaynaktan vurumların ardıştırılması; darbe biniştirme.
vurum yükselme süresi (Alm. Impulsanstiegzeit, Fra. temps de montée d'impulsion, İng. pulse rise time) Anlık genliğin vurumun tepe değerinin yüzde onu düzeyinden yüzde doksanı düzeyine yükselmesi için geçen süre.
vuruntu (Alm. , Fra. détonation, İng. knock, denotation) Ateşleme bozukluğu nedeniyle, motordan gelen değişik ses ve gürültülerden anlaşılan çalışma düzensizliği.
vurusuz (Alm. , Fra. sans battement, İng. zero beat) İki sıklığın işitilebilir bir vuru yaratmayacak denli birbirlerine yakın olması durumu.
vuruş (Alm. Ausprall, Fra. impact, İng. impact) Çarpışan iki nesneden birinin ya da ikisinin birden hızlarını değiştiren etkileşim.
vuruş basıncı (Alm. Auspralldruck, Fra. pression d'impact, İng. impact pressure) Devinen bir akışkanın, akış doğrultusuna dik bir yüzeye uyguladığı basınç.
vuruşlu yazıcı (Alm. , Fra. imprimante à impct, İng. impact printer) Mekanik vuruşa dayalı yazıcı tekniği.
vuruşsuz yazıcı (Alm. , Fra. imprimante sans impact, İng. nonimpact printer) Basım için mekanik vuruşlara dayanmayan, ısıl, elektrostatik ya da lazer yöntemlerini kullanan yazıcı.


wattlık (Alm. Wattzahl, Fra. wattage, İng. wattage) Watt olarak ölçülen elektriksel güç tutarı.
wattölçer (Alm. Wirkverbrauchszahler, Fra. wattmètre, İng. wattmeter) Elektriksel gücü ölçmek için kullanılan, wattlara, bunların kat ve altkatlarına göre bölmelenmiş aygıt.
wattsaat (Alm. Wattstunden, Fra. watt-heure, İng. watt-hour) Bir wattlık gücün bir saatte oluşturduğu ya da harcadığı enerji tutarı.
wattsaatölçer (Alm. Wattstundemesser, Fra. watt-heuremètre, İng. watt-hour meter) Bir devrede harcanan toplam elektriksel enerjiyi wattsaat olarak veren aygıt.
Wheatstone köprüsü (Alm. Wheatstone-Brücke, Fra. pont de Wheatstone, İng. Wheatstone bridge) En az biri ayarlanır bir direnç olmak üzere üç kolu dirençlerden, dördüncüsü de direnisi ölçülmek istenen dirençten oluşan ölçme köprüsü.


X-penceresi (Alm. , Fra. , İng. X-windows) Birçok UNIX sistemi tarafından kullanılan grafik nitelikli kullanıcı arayüzü.
xy kayıtçısı (Alm. XY-Registrierer, Fra. enregistreur XY, İng. XY recorder) İki dik eksen boyunca ölçülen niceliklere orantılı biçimde oynatılan bir kalemden oluşan kayıt aleti.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 21:58   #92 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

YA geçidi (Alm. ODER-Gatter, Fra. porte OU, İng. OR gate) Girdilerin en az biri 'doğru' olduğunda çıktının da 'doğru' olduğu mantık devresi.
yağlı kablo (Alm. Ölkabel, Fra. câble à huile fluide, İng. oil-filled cable) Yağın kablo içersinde serbest olarak dolaşmasını kolaylaştırmak için tasarımlanmış olan ve basıncı sağlayan akışkanı yalıtıcı yağ olan metal koruncaklı basınçlı kablo.
yağlı kesici (Alm. Ölleistungsschalter, Fra. disjoncteur à huile, İng. oil circuit-breaker) Kontakları yağ içerisinde açılan ve kapanan kesici.
yakalama (Alm. , Fra. prise, İng. seizure) Bir teleiletişim dizgesinde bir özkaynağı edinmek için yapılan ve başarıyla sonuçlanan girişim.
yakalama (Alm. , Fra. prise, İng. seizure) Otomatik telefon sistemlerinde belirli bir aletin hemen sonraki aşamada kullanılmak üzere tutulması.
yakalama-yanıtlama oranı (Alm. , Fra. taux de prises avec réponse, İng. answer seizure ratio) Belirli bir süre içinde çağrılan aboneye ulaşılan durumların yanıtlama yüzdesi.
yakın alan (Alm.Nahfeld, Fra. champ proche, İng. near field) Akışkan parçacığın hızının sadece dalganın yol aldığı yönde olmayıp, teğet hızların da var olduğu bölge.
yakın çaprazkarışma (Alm. , Fra. diaphonie, İng. near-end crosstalk, NEXT) Uzak uçtan zayıflayarak gelen bir sinyale, yakın uçtan gönderilmekte olan bir sinyalin çaprazkarışması. Karışan sinyal, gelen sinyalden çoğunlukla daha gür olabilir.
yakın uçtaki yankı (Alm. , Fra. , İng. near-end echo) İki-telliden dört-telli arabağa geçişte oluşan sinyal yansıması.
yakınsak dizi (Alm. konvergente Folge, Fra. suite convergente, İng. convergent sequence) Bir ilingesel (topolojik) uzayda limiti var olan dizi.
yakınsak mercek (Alm. Brennglas, Fra. lentille convexe, İng. convex lens) Geçirdiği ışık ışınlarını ana eksene doğru toplayan, ortası çevresinden daha kalın mercek.
yakınsaklık (Alm. Konvergenz, Fra. convergence, İng. convergence ) 1) Bir dizinin ilk n teriminin toplamının, n sonsuza giderken sonlu bir limite yaklaşması, 2) Bir ışıksal dizgenin odak uzaklığının tersi.
yaklaşık değer (Alm. Näherungswert, Fra. valeur approchée, İng. approximate value) Gerçek değere yakın olan değer.
yaklaşıklama kuramı (Alm. Approximationstheorie, Fra. théorie d'approximation, İng. approximation theory) Bir büyüklüğe, sistem davranışına, matematiksel bir işleve vb., sırasıyla, yaklaşık bir büyüklük, yaklaşık bir sistem davranışı, yaklaşık bir işlev elde edebilme için kullanılan matematiksel yöntemler.
yaklaşıklamak (Alm. approximieren, Fra. approximer, İng. to approximate) Bir şeyin değerini ya da davranışını yaklaşık, benzer kılmaya çalışmak.
yaklaşma anahtarı (Alm. Naherungsschalter, Fra. interrupteur de proximité, İng. proximity switch) Hareketli bölüme mekanik temas yapmadan çalışan konum anahtarı.
yaklaşma kontrol radarı (Alm. , Fra. radar de contrôle d'approche, İng. approach control radar) Erimi içindeki bütün uçakları göstern havaalanı radarı.
yalın harmonik (uyumcul) devinim (Alm. einfache harmonische Bewegung, Fra. mouvement pendulaire, İng. simple harmonic motion) Zamanın sinuzoidal bir işlevi olan ve bir nokta yöresinde yinelenen devinim.
yalın kök (Alm. einfache Wurzel, Fra. racine simple, İng. simple root) Bir polinomun çokkatlı olmayan kökü.
yalın stratejisi (Alm. reine Strategie, Fra. stratégie pure, İng. pure strategy) Bilgi kümesinden karar kümesine yapılan göndermenin gerekirci (deterministik) olduğu durum; yalın gengüdüm.
yalıtıcı (Alm. Isolator, Fra. isolateur, İng. insulator) Bir iletken bölümü tutturmak ve yalıtmak için tasarımlanmış bileşen.
yalıtık (Alm. isoliert, Fra. isolé, İng. isolated) Bir yalıtkan ile yalıtılmış olan.
yalıtık kablo (Alm. , Fra. câble isolé, İng. insulated cable) Her biri ayrı ayrı yalıtkan bir malzemeyle sarılmış ve tümü de bir koruyucu bir kılıf içinde bulunan iletkenler topluluğu.
yalıtım (Alm. Isolation, Isolierung, Fra. isolation, İng. isolation) 1) Bir nesnenin ya da bir yerin çevresi ile her türlü enerji ya da madde alışverişini ya da etkileşimini engelleme işi. 2) Bir dizgenin bir kesiminin diğer kesimlerden gelecek istenmeyen etkilerden ayırtılması.
yalıtım direnci (Alm. Isolationswiderstand, Fra. résistance d'isolement, İng. insulation resistance) Yalıtkan malzeme ile ayrılmış iki iletken cisim arasında belirli koşullar altındaki direnç.
yalıtım kaçağı göstergesi (Alm. Isolationsfehlerdetektor, Fra. détecteur de défaut d'isolation, İng. insulation fault detecting instrument) Elektrik yalıtımında arızaları sezip gösteren alet.
yalıtım sargısı (Alm. , Fra. isole-bande, İng. insulating tape) Akım geçirilecek çıplak elektrik tellerini, birbirinden ya da başka iletkenlerden yalıtmak için kullanılan sargı.
yalıtım sınama gerilimi (Alm. Isolationsprüfungsspannung, Fra. tension d'essai diélectrique, İng. insulation test voltage) Bir aletin üzerinde yalıtım sınamasının yapıldığı gerilim.
yalıtkan (Alm. nichtleiter, Fra. corps isolateur, İng. isolator) Belli bir sıcaklığa dek ısı, elektrik, ses vb. biçimlerde enerjiyi iletmeyen.
yalpalama (Alm. Präzession, Fra. précession, İng. precession) Bir eksen çevresinde dönen bir cismin dönme eksenine dik bir kuvvet çifti etkisinde kalınca dikleşik bir üçüncü eksen çevresinde dönmeye başlaması.
yama (Alm. , Fra. correction (sommaire), connexion électrique, , İng. patch) 1) Bir yazılım programının doğru çalışmasını sağlamak üzere yapılan geçici yazılım düzeltmesi. 2) Bir ara kablo ile devreleri geçici olarak birbirine bağlamak.
yamamak (Alm. , Fra. rapiécer, İng. patch) Bir bilgisayar izlencesi üzerinde tümünü gözetmeden yapılan değişiklik.
yamukluk (Alm. Schiefe, Fra. dissymétrie, İng. skewness ) Bir sıklık dağılımın bakışımlı olmama ölçüsü; olasılık kütlesinin ortalama değere göre bir yöndeki savrukluğu.
yan bant (Alm. , Fra. bande laterale, İng. sideband) Taşıyıcı sıklığın üstündeki ya da altındaki sıklık bandı.
yan güç kaynağı (Alm. Hilfsleistungsversorger, Fra. alimentation auxiliaire, İng. auxiliary power supply) Yük gücünden başka, bir aletin düzenli işlemesi için beslenmesi gereken gücü sağlayan aygıt.
yanal ivme (Alm. Seitenbeschleunigung, Fra. accéleration transversale İng. lateral acceleration) Devinim çizgisinin yanına doğru ivme.
yanay (Alm. Profil, Fra. profil, İng. profile) 1) Bir nesne, yapı ya da tabanın düşey doğrultudaki kesiti, 2) Yer katmanlarını gösteren kesit.
yangeçiş (Alm. , Fra. contournement, İng. by-pass) 1) Boru üzerinde bulunan bir aygıtın çalışmaması üzerine akışkanın yöneltildiği yardımcı boru, 2) Bir elektrik çevriminde akımın bir ya da daha çok öğesine geçiş olanağı sağlayan ikincil bağlantı.
yangeçiş kanalları (Alm. , Fra. canal contournant, İng. bypass channels) Bir düğümde, çoğullamadan çıkarılmadan geçip yönlendirilen kanallar.
yangeçit sığacı (Alm. Nebenschlusskondensator, Fra. condensateur en dérivation, İng. bypass capacitor) Bir devrenin bir yerindeki akıma, daha düşük bir çeli (impedance) veren paralel sığaç.
yanılım (Alm. , Fra. , İng. fallacy) Doğru ya da geçerli çıkarım koşullarını sağlamayan düşünce.
yanılsama (Alm. Illusion, Fra. illusion, İng. illusion) Duyu yanılması, yanlış algılama.
yanıltma sinyali (Alm. Täuschen, Fra. décéption, İng. spoofing) Elektronik savaşta düşmanı sinyallerin varlığı ya da konumu hakkında yanıltmaya yönelik sinyal gönderimi.
yanıp-sönme (Alm. , Fra. clignotement, İng. blinking) Bir ekran üzerinde belirli bir yörenin uyarı amaçlı olarak kararıp aydınlanması.
yankı (Alm. Echo, Fra. écho, İng. echo) Gönderilen dalgadan farklı olarak algılanabilen bunun için yeterince gür ve gecikmeli olarak varan ve yansımalar ya da dolaylı yayılma ile oluşan elektriksel, akustik, ya da elektromanyetik dalga.
yankı bastırıcı (Alm. Echounterdrücker, Fra. suppresseur d'écho, İng. echo suppressor) Yankıyı bastırmak üzere iletim yoluna yitim veren, sesle güdülen ve bir devrenin dört-telli kısmına yerleştirilen aygıt.
yankı bastırımı (Alm. , Fra. suppression d'echo, İng. echo suppression) İletişim dizgelerinde, yankı yoluna eklenen ve çıkarılan bir direnç ile yankının etkilerinin azaltılması.
yankı eğrisi (Alm. Echokurve, Fra. courbe d'écho, İng. echo curve) Yankının zaman genlik eğrisinin çizimle ya da bir osiloskopta gösterimi.
yankı giderici (Alm. , Fra. annulleurs d'écho, İng. echo canceller) Dört telli devreye konarak yakın yankıyı, yankının bir kestirimini kendisinden çıkartarak bastıran aygıt.
yankı giderimi (Alm. , Fra. annullation d'echo, İng. echo cancellation) Sayısal iletişim dizgelerinde, iki tel- dört tel değiştiricisinden kaynaklanan yankının sinyal çözümleme tekniklerine ve uyarlanır süzgeçlere dayanarak giderilmesi.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 21:59   #93 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

yankı yitimi (Alm. Echoverlust, Fra. affaiblessement d'écho, İng. echo loss) Yankının yolu üzerinde uğradığı yitimler.
yankılaşım (Alm. Widerhall, Fra. révérberation, İng. reverberation) Kapalı bir yerde yinelenen yansımalar dolayısıyla sesin sürüp gitmesi.
yankılayarak denetim (Alm. , Fra. contrôle par comparaison, İng. echo check) İletilen verilerin doğruluğunun, göndericiye geri gönderilen verilerin karşılaştırılması ile yürütüldüğü sınama.
yankılı ölçüm (Alm. echometrische Messung, Fra. mésure échometrique, İng. echometric measurement) Yankı nedenlerini incelemek üzere kısa süreli bir ölçme işareti ileterek ve oluşan yankıyı irdeleyerek yapılan ölçüm.
yanlı kestirici (Alm. verzerrtes Auswerten), Fra. estimateur avec biais, İng. biased estimator) Kestirimin beklenti değerinin asıl değerden farklı olduğu kestirici.
yanlı örneklem (Alm. verzerrte Stichprobe, Fra. échantillonement avec biais, İng. biased sample) Sistematik yanılgı içeren bir süreçle elde edilen örnekleme.
yanlılık (Alm. , Fra. biais, İng. bias) Bir değerin dayanak değerinden sistematik olarak sapması.
yansıma (Alm. Reflexion, Fra. réflexion, İng. reflection) Bir engele çarpan dalgaların geldiği ortama geri dönmesi.
yansıma açısı (Alm. Reflexionswinkel, Fra. angle de réflexion, İng. angle of reflection) Parlak bir yüzeyden yansıyan ışınla yüzeyin dikmesi arasında kalan ve geliş açısına eşit olan açı.
yansıma dalgası (Alm. reflektierte Welle, Fra. onde réfléchie, İng. reflected wave) Bir ortamda, başka bir ortamla olan arabağından yansıyarak oluşmuş dalga.
yansıma katsayısı (Alm. , Fra. facteur de réflexion, İng. reflection coefficient) Bir dalga kılavuzunda geri yansıyan dalganın genlik ve evresini ifade eden karmaşık sayının ileri yöndeki dalganın genlik ve evresi olan karmaşık sayıya oranı.
yansıma kaybı (Alm. , Fra. perte due aux réflections, İng. reflection loss) Çelisi (impedance) kaynaktaki çeliden farklı bir yüke verilen gücün, çelisi kaynaktakinin genlik ve açı olarak aynısı olan bir yüke verilmiş olabilecek yüke oranının logaritması.
yansıma kipli süzgeç (Alm. , Fra. filtre de mode de réflexion, İng. reflection mode filter) Dalga kılavuzu ve iletim hatlarında belirli bir kipi geçiren, süzmek istenen tüm diğerlerini geri yansıtan süzgeç.
yansıtaç (Alm. Reflektor, Fra. réflecteur, İng. reflector) Işığı, ısıyı, elektromanyetik dalgaları, sesi yansıtan araç; yansıtıcı.
yansıtıcı-yayındırıcı (Alm. , Fra. réflecteur - diffuseur, İng. broad side) Işığı hem yansıtarak hem de yayındırarak veren stüdyo lambası.
yansıtırlık (Alm. Reflexionsvermögen, Fra. pouvoir réflechissant, İng. reflectivity) Bir yüzeyden yansıyan ışınım yeğinliğinin gelen toplam yeğinliğe oranı.
yansız kestirici (Alm. unverzertte Schätzfunktion, Fra. estimateur sans biais, İng. unbiased estimator) Tüm örneklem büyüklükleri için beklenen değeri gerçek ortalamadan farklı olmayan kestirici.
yansız örneklem (Alm. unverzerrte Stichprobe, Fra. échantillonement sans biais, İng. unibiased sample) Bir farklılığa neden olacak süreç kullanmadan seçilen örneklem.
yanton (Alm. Nebenton, Fra. effect local, İng. sidetone) Telefonda konuşan abonenin kendi sözünü belirli bir zayıflamayla duyması.
yantümce (Alm. Klausel, Fra. clause, İng. clause) Öznesi ve yüklemi olan ve bileşik bir tümce gibi işlevi olan sözcükler grubu.
yanürün (Alm. Nebenerzeugnis, Fra. sous-product, İng. by-product) Bir üretim sürecinde ana ürünün yanında üretilen ikincil ürün.
yanyana (Alm. nebeneinanderliegend, Fra. juxtaposé, İng. juxtaposed; juxtaposed storage elements) Örn. yanyana bellek öğeleri.
yapay dil (Alm. künstliche Sprache, Fra. langage artificiel, İng. artificial language) Kurallarının kullanımından önce saptandığı dil.
yapay sinir ağları (Alm. , Fra. réseau neuro-mimique, İng. artificial neural networks) Öznitelik sayısı kadar giriş düğümü, sınıf sayısı kadar çıkış düğümü ve belirli katlarda ve sayıda ara düğümü olan, insanlardaki sinir yapısından esinlenen örüntü tanıma yapı ve algoritmaları.
yapay trafik (Alm. , Fra. trafic artificiel, İng. artificial traffic) Belirli koşulların benzetimini yürütmek için üretilen trafik.
yapay zeka (Alm. künstliche Intelligenz, Fra. intelligence artificielle, İng. artificial intelligence) Algoritma biçiminde tanımlanamayan, buluşsal yöntemlerle otomatik öğrenme yöntemlerinden yararlanan ve doğal dil anlama, söz çözümleme, örüntü tanıma gibi algısal ya da bilişsel süreçlerle ilgili bilgisayar modelleri geliştiren araştırma alanı; yapay anlayış.
yapı (Alm. Struktur, Fra. structure, İng. structure; structure declaration, structure definition, structure tree, structure type, structure file) 1) Yapılan, kurulan, inşa edilen şey, 2) Bir örgüt örüntüsünde oluşmuş; 3) Parçaların ya da parçacıkların bir gövde içinde düzenlenişleri, yer alışları örn. yapı bildirimi, yapı tanımı, yapı ağacı, yapı tipi, yapı kütüğü.
yapı bildirimi (Alm. , Fra. déclaration de structure, İng. structure declaration) Bilgisayar programlamasında bir değişkenin yapısının belirtilmesi.
yapılı (Alm. struktiert, Fra. structuré, İng. structured; structured microprogramming, structured variable field) Örn. yapılı mikroprogramlama, yapılı değişken alanı.
yapın (Alm. , Fra. manufacturé, İng. manufactured) El ya da makina ile yapılmış, işlenmiş, tüketime sunulmuş madde, gereç, araç; mamul.
yapısal (Alm. strukturell, Fra. structural, İng. structural; e.g., structural element, structural matrix) 1) Yapıyla ilgili ya da yapıyı etkileyen, 2) Oluşumu yapı tarafından yol açılmış, örn. yapısal öge, yapısal matris.
yapısal model (Alm. , Fra. modèle structurelle, İng. structure model) Bir sistemin fiziksel ya da anlamsal yapısının modeli; örneğin bir bilgisayarın iletişim hatlarıyla bağlantılanmış kutularla gosterimi.
yapısal program (Alm. , Fra. programmation structurée, İng. structured program) Herbirinin tek bir girdisi ve tek bir çıktısı olan kontrol yapılarına dayandırılan bilgisayar programı.
yapısal tasarım (Alm. , Fra. concéption structurée, İng. structured design) Birimsellik (modülerlik), yukarıdan-aşağıya tasarım, adım adım geliştirme gibi ilkelere dayanan disiplinli yazılım geliştirme.
yapışım (Alm. Anhaftung, Fra. adhesion, İng. adhesion) Değişik madde katmanları arasındaki moleküler (özdeciksel) çekimden kaynaklanan tutunum.
yapma ilinti (Alm. Scheinkorrelation, İng. spurious correlation) Değişkenlerin ilintisiz olmasına karşın bunların özgün değerleri yerine oranları arasında bulunan ilişki.
yaprak tipi akış (Alm. laminare Strömung, Fra. écoulement laminaire, İng. laminar flow) Bitişik katmanlar arasında hiçbir karışmanın olmadığı (moleküler ölçeğin dışında) akış.
yararlanırlık (Alm. Verfügbarkeit, Fra. disponibilité, İng. availability) Kullanılırlık.
yararlı çıkış gücü (Alm. , Fra. puissance de sortie utile, İng. useful output power) Radyo iletişimde belirli bir frekans aralığında bilgi işaretlerini belirli bir yük üzerinden göndermekte kullanılan güç.
yararlı yük (Alm. Nutzlast, Fra. charge payante, İng. payload) Yararlı yükün gelir getiren kısmı; ticari yük.
yardım menüsü (Alm. , Fra. menu d'assistance, İng. help menu) Bir bilgisayar sisteminde kullanıcıya açıklayıcı bilgilerin sunulduğu konuların yer aldığı menü.
yardımcı devre (Alm. Hilfstromkreis, Fra. circuit auxiliaire, İng. auxiliary circuit) Kumanda, ölçme, işaretleşme ve ayarlamayı amaçlayan - ana devreden başka - bir devreyi içeren anahtarlama ve kumanda tesisi ünitesinin iletken bölümlerinin tümü.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 21:59   #94 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

yardımcı donatım (Alm. Zusatzeinrichtungen, Fra. dispositifs auxiliairs, İng. auxiliary equipment) Bir bilgisayar dizgesi çevresinde, çevrimdışı kullanılan aygıt ya da makinalar.
yardımcı işlemci (Alm. , Fra. coprocesseur, İng. coprocessor) Genel amaçlı bir işlemciye destek olan ve kimi özel hesaplamaları hızlandırmayı amaçlayan özgülenmiş işlemci.
yardımcı program (Alm. Dienstprogramm, Fra. logiciel utilitaire, İng. utility program) Bir bilgisayarın dizge yazılımıyla birlikte kullanıcıya sunulan, bir ortamdan bir ortama veri kütüklerini aktarma, kütük ayıklama, sıralama, birleştirme vb. gibi kullanıcının sık sık gereksinme duyabileceği hizmetler için parametrelerle yönetilen genel yordamlar biçiminde düzenlenmiş yazılım ürünü.
yarı çift yönlü (Alm. , Fra. semi-duplex, İng. half-duplex) İki nokta arasında bilginin aynı anda olmamak koşuluyla her iki yönde iletilebilmesine değin.
yarı toplayıcı (Alm. Halbaddierrer, Fra. semi-additionneur, İng. half adder) Elde terimini gözönüne almadan ikili büyüklükleri toplayan donanım.
yarı-kalıcı bağlantı (Alm. halb-permanente Verbindung, Fra. connexion semi-pérmanente, İng. semi-permanent connection) Bir kullanıcının kullanımı için yarı-süre atanan bir bağlantı. Diğer zamanlarda bu bağlantı anahtarlanan trafiği kotarmak için kullanılabilir.
yarı-kesin artı matris (Alm. positiv-semi-definierte Matrix, Fra. matrice semi-définie positive, İng. positive semi-definite matrix) Her bir sınırlı düzgeli x vektörü için x'Ax ? 0 koşulunu sağlayan A matrisi; yarı-kesin artı dizey.
yarı-otomatik denetleyici (Alm. halbautomatische Regeleinrichtung, Fra. régulateur semi-automatique, İng. semiautomatic controller) Bazı işlevlerin otomatik biçimde, ötekilerinin elle gerçekleştirildiği denetleyici.
yarı-saydam (Alm. deurchscheinend, Fra. translucide, İng. translucent) Işığı dağıtarak geçirdiği için ardındaki nesneleri bulanık gösteren.
yarıda bırakmak (Alm. abbrechen, Fra. avorter, interrompre, İng. abort) Donanım ve yazılım aksamasından ötürü bir işlemi, yordamı, eylemi yarıda kesme.
yarıda kalan bağlantı (Alm. , Fra. abandon de connexion, İng. aborted connection) Yerleşik yordamlara göre gerçekleşmeyen bir bağlantı çözülmesi.
yarıiletken (Alm. Halbleiter, Fra. semi-conducteur, İng. semiconductor) İletimin elektron ve deliklerle oluştuğu ve bu öğelerin derişimlerinin belirli bir erim içinde artan sıcaklıkla çoğaldığı madde.
yarıiletken anahtar (Alm. Halbleiterschaltgerät, Fra. appareil de connexion à semiconducteur, İng. semiconductor switching device) Bir yarıiletkenin iletkenliğini kontrol edilerek bir elektrik devresinden akım geçirmek için tasarımlanmış anahtarlama aygıtı.
yarıiletken bellek (Alm. , Fra. mémoire à semi-conducteurs, İng. semiconductor memory) Yarıiletken gereçlerden yapılma kapanlardan (flip-flop) oluşan, dolayısıyla başka bellek türlerine göre daha pahalı olmakla birlikte çok hızlı erişim sağlayan bellek türü.
yarık (Alm. Schlitz, Fra. fente, İng. slit) Kimi ışık deneylerinde gerekli dar uzun kesikli bir demet elde etmek için kullanılan aralık.
yarık dizilimi (Alm. , Fra. réseau de fentes rayonnantes, İng. slot array) Yarık ışıyıcılardan oluşmuş anten.
yarık ışıyıcı (Alm. , Fra. fente rayonnante, İng. slot radiator) Bir ışıyıcı gibi işlev yapan dalga kılavuzunun duvarındaki ya da iletken bir yapraktaki yarık.
yarılım (Alm. Aufspaltung, Fra. clivage, İng. cleavage) Bir kristali doğal katmanları doğrultusunda yarma işlemi ya da biçimi.
yarım dalga dipolu (Alm. , Fra. doublet demi-onde, İng. half-wave dipole) Elektriksel uzunluğu yarım dalga boyunda olan dipol.
yarım dalgalı doğrultucu (Alm. Halbwellengleichrichter, Fra. rédresseur de demi-onde, İng. half-wave rectifier) Dalgalı akım girdisinin, çıktıda artı ya da eksi kutuplu yarıçevrimlerini alarak doğrultan aygıt.
yarım güç bant genişliği (Alm. , Fra. largeur de bande à mi-puissance, İng. half-power bandwidth) Bir spektrumda gücün doruk değerinin yarısına düştüğü ilk sıklık değerine göre hesaplanan bant genişliği.
yasak (Alm. illegal, unterlaubt, verboten, Fra. interdit, İng. illegal; e.g., illegal assignment, illegal character, illegal syntax, illegal operand merging) Örn. yasak atama, yasak damga, yasak sözdizim, işlenenlerin yasak birleşimi.
yasak bant (Alm. verbotenes Energieband, Fra. bande interdite İng. forbidden band) Elektronların bulunamayacağı bir enerji bandı.
yasak damga (Alm. , Fra. caractère interdit, İng. illegal character) Tip bildiriminde yer almayan damga.
yasak geçiş (Alm. verbotener Übergang, Fra. transition interdite, İng. forbidden transition) Atomik nicem (quantum) halleri arasında, kuvantal kuralları engellediği için yapılamayan geçiş.
yasak işlem (Alm. , Fra. opération interdite, İng. illegal operation, forbidden operation) Bilgisayarın yerine getiremeyeceği bir komut ya da geçersiz, istenmeyen sonuçlar üreten süreç.
yasak komut (Alm. , Fra. instruction illegale, İng. illegal instruction) Bir bilgisayarın komut kümesinin parçası olmayıp ya programcı hatası sonucu oluşmuş, ya da bir programı bir yerde durdurmak amacıyla kasten konmuş işlem kodu.
yastık bellek (Alm. Zwischenspeicher, Fra. mémoire tampon, İng. buffer memory) Veri gönderimi sırasında gönderilen bilgiyi kısa bir süre saklayan aygıt.
yastık saklayıcı (Alm. Pufferregister, Fra. registre intermédiaire, İng. buffer register) Bellekten alınan ya da belleğe aktarılacak veriyi saklamaya adanmış saklayıcı.
yastık tipi bozunum (Alm. , Fra. distorsion en coussin, İng. pin-cushion distortion) Televizyonda düzenli bir tarama örgüsünün bozularak kenarlarının bükey görünmesi.
yastık yükselteç (Alm. Trennverstärker, Fra. amplificateur tampon ou séparateur, İng. buffer amplifier) İki devre arasında bir yönde yalıtımı sağlayan yükselteç.
yaşam çevrim maliyeti (Alm. , Fra. coût global de possession, İng. life cycle cost) Bir ürünün, sistemin, aletin yaşam çevrim boyunca yol açtığı maliyet.
yatay eşlik denetimi (Alm. , Fra. contrôle de parité horizontale, İng. horizontal parity check) Bir matris halinde düzenlenmiş veriler üzerinde satırlar boyunca eşlik denetiminin yapılması.
yatık (Alm. schief, Fra. oblique, İng. oblique) Ne dik ne de yatay olan.
yatışkın akış (Alm. stationäre Strömung, Fra. écoulement stationnaire, İng. steady flow) Akışkana özel değişkenlerdeki dönemliliklerin, ölçme dizgesinin sönümsüz doğal sıklığının beşte birinden az olduğu akış, (tersi vurumlu akış).
yatışma süresi (Alm. Ausregelzeit, Fra. durée de rétablissement, İng. settling time) Girdideki basamak türü bir değişme sonucu çıktının kalıcı değerinin, örneğin %5'i gibi, belirli bir yüzde aralığında yatışmasına değin geçen süre.
yavaşlama bağlağı (Alm. Verzögerungsrelais, Fra. relais décélarateur, İng. decelerating relay) Bir motor yavaşlatılırken alan uyarmasını denetleyen armatür akım ya da geriliminin belirli sınırlar içinde kalmasını sağlayan bağlak; yavaşlama rölesi.
yay (Alm. Boger, Fra. arc, İng. arc) Çember, elips, parabol gibi eğrilerin bir parçası.
yayılı izge (Alm. , Fra. spectre étalé, İng. spread spectrum) Bir sinyalin izgel bantgenişliğinin, çok hızlı değişen bir diziyle çarpılması ya da sıklık hoplaması gibi bir yöntemle yayılması; yayılı spektrum.
yayılım (Alm. Fortplanzung, Fra. propagation, İng. propagation) Bir dalganın ya da parçacık akışının kaynağından her yana akışı.
yayılım gecikmesi (Alm. , Fra. temps de propagation, İng. propagation delay) Elektromanyetik dalgaların belirli bir ortamdaki bir mesafeyi kat etmek için gereksindikleri süre.
yayılım hatası (Alm. , Fra. erreur de propagation, İng. propagation error) Yayılım etkileri sonucunda bir dalga cephesinin karşılaştığı biçim değiştirmesi ya da sapma.
yayılım hızı (Alm. , Fra. vitesse de propagation, İng. propagation velocity) Bir iletim ortamında elektriksel ya da optik sinyallerin iletim hızı.
yayılım katsayısı (Alm. , Fra. constante de propagation, İng. propagation constant) Sonsuz uzunlukta olduğu varsayılan bir iletim hattı üzerinde akım ya da gerilimlerin birim uzunluk başına evre ve genlik değişimlerini ifade eden karmaşık katsayı.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 21:59   #95 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

yayın ağı (Alm. , Fra. réseau de radiodiffusion, İng. broadcasting network) Ses ve video programların bir yörede ya da bir ülkede yayınlanmasını sağlayan sistem.
yayın hizmeti (Alm. , Fra. service de radiodiffusion, İng. broadcasting service) Yayınların herkes tarafından alınmasının öngörüldüğü radyo iletişim hizmeti.
yayın iletisi (Alm. , Fra. message à diffusion générale, İng. broadcast message) Bir bilgisayar ağının tüm kullanıcıları için amaçlanmış ileti.
yayın ortamı (Alm. , Fra. support de diffusion, İng. broadcast medium) Bütün iletilerin bütün ağ düğümleri tarafından algılanabildiği iletim sistemi.
yayın topolojisi (Alm. , Fra. topologie de diffusion, İng. broadcast topology) Bütün ağ bilgisayarlarının mesajlarının diğer tüm ağ bilgisayarları tarafından algılanabildiği ağ topolojisi.
yayında (Alm. , Fra. en ondes, İng. on the air).
yayınım süreci (Alm. Diffusionsprozess, Fra. processus de diffusion, İng. diffusion process) Süreci belirten tüm işlevlerin sürekli olduğu Markov süreci.
yayınma (Alm. Diffusion, Fra. diffusion, İng. diffusion) 1) Moleküllerin, derişikliğin az olduğu yerlere doğru dağılma olayı, 2) Kristal yapısı içinde sıcaklık ve bileşim bayırı (gradyanı) etkisiyle atomların devinip yayılması olayı, 3) Doğrultulu bir ışınımın, bir ortamdan geçerek ya da yüzeyden yansıyarak uzaysal dağılışın değişmesi, birçok doğrultulara yayılması.
yaylı körük (Alm. gefederte Balgen, Fra. soufflet à ressort, İng. spring-opposed bellow) Devinimini kısıtlamak amacıyla içine yay yerleştirilmiş körük.
yazarlık dili (Alm. , Fra. langage autheur, İng. authoring language) Bilgisayar destekli eğitimde ders malzemesinin hazırlanması için kullanılan yüksek düzeyli dil.
yazı işlemci (Alm. , Fra. machine de traitement de texte, İng. word processor) Yazı işleme yeteneklerine sahip olabilen bilgisayar ya da bilgisayar programı.
yazı makinası (Alm. Screibmaschine, Fra. machine à écrire, İng. typewriter) Bir klavye ve tambur aracılığı ile ve vuruşlu basım damgaları kullanarak yazı yazılabilen makina.
yazıcı (Alm. Drucker, Fra. imprimeur, imprimante, İng. printer; e.g., printer character, printer drum, printer output, printer control) Bilgisayardan gelen metin bilgilerini kağıt ortama döken aygıt; bilgiyazıcı; örn. yazıcı damgası, yazıcı tambur, yazıcı çıktısı, yazıcı denetimi.
yazıcı güdüm komutu (Alm. Wagenrücklauf, Fra. retour du chariot, İng. carriage return) Belirli bir satırda bir sonra basılacak damganın basılacağı ya da gösterileceği yeri hazırlayan işlem.
yazıcı paylaştırıcı (Alm. , Fra. serveur d'imprimante, İng. print server) Yerel alan ağlarında bir ya da daha fazla yazıcıyı, kullanıcılardan gelen basım işlerini teker belleğinde kuyruğa sokarak paylaşımlı olarak düzenleyen bilgisayar.
yazıcı tamburu (Alm. , Fra. tambour d’imprimante, İng. printr drum) Bilgiyazıcılarda kullanılan silindir biçimindeki parça.
yazılım (Alm. Software, Fra. logiciel, İng. software) Bir bilgi işlem dizgesinin işleyişi ile ilgili bilgisayar izlencelerinin, yordamların, kuralların ve gerektiğinde belgelerin tümü.
yazılım aracı (Alm. , Fra. outils logiciel, İng. software tool) Bir programın yaratılması, belgelenmesinde kullanılan geliştirme, sınama, analiz ve bakım programları; örneğin akış çizeneği; monitor, zamanlama çözümleyicisi.
yazılım bakımı (Alm. Softwarebestandsführung, Fra. maintenance de logiciel, İng. software maintenance) Varolan programları tümüyle yeniden yazmadan yapılan değiştirme ve güncelleme işleri.
yazılım belgeleme (Alm. Softwaredokumentation, Fra. documentation de logiciel, İng. software documentation) Bir yazılımın bakımı ve desteği için gerekli bilgilerin ve açıklama deyimlerinin tümü.
yazılım bombası (Alm. , Fra. bombe logicelle, İng. logic bomb) Belirli bir olay, zaman, tarih gibi sistem durumuyla tetiklenen ve bilgisayar sistemine zarar veren tahrip edici program
yazılım destekli (Alm. softwaregestützt, Fra. à l'aide d'un logiciel, İng. software aided) Bir bilgi işlem işinin yazılım ile yürütülmesi özelliği.
yazılım dizgesi (Alm. , Fra. système logiciel, İng. software system) Donanım ve veri kaynaklarını, genellikle bir dil aracılığıyla, kullanıcının tanımladığı işlere göre kullanan ve istenen sonucu üreten yordamlarla programlardan oluşan yazılım birimi.
yazılım geliştirme (Alm. , Fra. développement de logiciel, İng. software development) Belirli isterleri sağlayan yazılımın yaratılması.
yazılım geliştirme çevrimi (Alm. , Fra. cycle de réalisation de logiciel, İng. software development cycle) Bir yazılım geliştirmek için isterlerin belirlenmesi, tasarım, gerçekleştirme, sınama, kurma ve son denetim aşamalarından oluşan süreç.
yazılım geliştirme kütüphanesi (Alm. , Fra. bibliothèque de réalisation de logiciels, İng. software development library) Bir yazılım geliştirme sürecine ilişkin okunabilen ve bilgisayarda çalıştırılabilen bilgiler.
yazılım havuzu (Alm. , Fra. gisement de logiciel, İng. software repository) Yazılım programları ve ilgili belgeler için arşiv (belgelik) niteliği taşıyan yazılım kütüphanesi.
yazılım korsanlığı (Alm. , Fra.piratage informatique, İng. software piracy) Kişisel ya da ticari amaçlarla izinsiz olarak yazılım ürünlerinin kopyalanması ya da kullanımı.
yazılım kütüphanesi (Alm. , Fra. bibliothèque de logiciel, İng. software library) Yazılımın geliştirilmesi, kullanımı ve bakım için gerekli programların ve ilgili belgelerin derlemi.
yazılım mühendisliği çevresi (Alm. , Fra. outils de génie logiciel, İng. software engineering environment) Yazılım mühendisliğine ilişkin bilgisayarlar, derleyiciler, çeviriciler, işletim sistemleri, benzeticiler, hata programları, öykünücüler, veritabanı yönetim sistemleri, test araçları ve belgeleme araçları gibi yazılım, donanım ve bellenim.
yazılım özniteliği (Alm. , Fra. attribut de logiciel, İng. software feature) Başarım, işlevsellik, taşınabilirlik gibi bir yazılım ayırt edici özelliği.
yazılım paketi (Alm. Softwarepaket, Fra. progiciel, İng. software package) Belli bir konudaki yazılım öğelerini, düzenli bir bütün biçiminde, belgelenmiş olarak içeren yazılım ürünü.
yazılım ürünü (Alm. , Fra. produit logiciel, İng. software product) Bir kullanıcıya teslim edilmek üzere hazırlanan bilgisayar programları, yordamlar, belgeler ve veriler.
yazılım vandallığı (Alm. , Fra. vandalisme par logiciel, İng. software vandalism) Zarar verme amacıyla virüslü yazılımın kullanımı.
yazılım yaşam çevrimi (Alm. , Fra. cycle de vie logicielle, İng. software life cycle) Bir yazılım ürününün tasarlanmasından başlayıp geliştirilmesi, sınanması, bakım ve sona erdirilmesi aşamalarını içeren çevrim.
yazılımevi (Alm. , Fra. société de service et d'ingégnierie de logiciel, İng. software house) Müşterilere yazılım desteği sağlayan şirket.
yazılımla erişim denetimi (Alm. , Fra. mesure de securité logigue, İng. logicall access control) Bir bilgisayar sistemine erişimin fiziksel güvenlik önlemleri yerine giriş parolası gibi yazılımla yürütülmesi
yazılımla güvenlik (Alm. , Fra. securité logicielle, İng. software security) Çoğunluğu yazılıma bağımlı, ya da işletim sisteminin parçası olan güvenlik önlemleri.
yazılımla koruma (Alm. , Fra. protection par logiciel, İng. software protection) Yazılımın, donanıma dayalı önlemlerden başka, yazılıma dayalı önlemlerle de korunması.
yazılmaya korunmuş (Alm. screibgeschützt, Fra. protégée pour écriture, İng. write protected) Üzerine çiğnenerek yazılma işleminden kaynaklanan bilgi yitimlerine karşı korunmuş.
yazma (Alm. Druck, Fra. impression, İng. printing) Verileri, sürekli ya da geçici bir biçimde, bir belleğe ya da bir veri ortamına işleme. Bir saklayıcıda ya da ana bellekte bulunan veriyi dış ortama çıktı biçiminde aktarma.
yazma akımı (Alm. Schreibstrom, Fra. courant d’écriture, İng. write current) Bilgisayarda bir bilginin belleğe yazılması için gerekli akım ya da akım miktarı.
yazma çevrimi (Alm. Schreibzyklus, Fra. cycle d’écriture, İng. write cycle) Bilgisayarda belleğe kaydetme çevrimi.
yazmaç (Alm. Register, Fra. registre, enregistreur, İng. register) 1) Veri saklama ya da işleme için kullanılan donanım devresi. 2) Çevirilen vurumları sezen ve daha sonraki anahtarlama işlemlerini denetleyen aygıt.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 21:59   #96 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

yazmaç tabanlı mimari (Alm. registerorientierte Architektur, Fra. architecture orientée sur le registre, İng. register-oriented architecture) Bilgi işlem dizgesini oluşturan donanımın saklayıcı (yazmaç) öğelerine dayandırıldığı durum.
yedek artıklık (Alm. , Fra. redondance passive, İng. standby redundancy) Aktif artıklık yönteminden farklı olarak gereksinim duyulana değin aktif olmayan, ancak birincil işlevler aksadığında canlandırılan yazılım artıklığı.
yedek dizge (Alm. Bereitschaftssystem, Fra. système de réserve, İng. stand-by system, back-up system) Kullanılmakta olan bir bilişim dizgesinin ya da donanım dizgesinin herhangi bir aksaklık nedeniyle kullanım dışı kalması olasılığına karşı, geçici bir süre için hemen kullanıma sokularak hizmetin sürmesini sağlamak üzere hazır bekletilen dizge.
yedek kopya (Alm. , Fra. copie de sauvegarde; copie de secours, İng.backup, backup copy) Sistemin çöküşü durumunda bilginin kurtarılabileceği disk, teyp gibi bilgisayarın okuyabileceği ortamlarda saklanan verilerin ya da dosyaların kopyası.
yedekleme (Alm. , Fra. sauvegarder, faire une copie de secours, Ing. to backup) 1) Bir bilgisayar dizgesinin bakım ve onarımını hızlandırmak için bir başka dizgeyi hazır bekletmek, 2) Belleğin herhangi bir silinme olasılığına karşı kopyasının alınması.
yedekleme diski (Alm. , Fra. disquette de sauvegarde, İng. backup disk) Önemli kütüklerin yedek kopyalarını saklayan disket.
yedekleme dosyası (Alm. , Fra. fichier de réserve, İng. backup file) Belirli bir zamanda, o dosyanın bir sonraki sürümünü yeniden kurmaya elverecek verileri içeren dosya.
yedekleme merkezi (Alm. , Fra. centre de sauvegarde, İng.backup facility; duplicate data center) Bilgi işleme merkezinden farklı olan ve bütün yedekleme kopyalarının tutulduğu oda.
yedekleme yordamı (Alm. , Fra. procedure de sauvegarde, İng.backup procedure) Bir bilgi işleme sisteminin bozulması ya da bilgisayar felaketi durumunda yedekleme kopyalarından yitik verilerin geri kazanılmasını sağlayan güvenlik yordamı
yeğin (Alm. stark, Fra. intense, İng. intense) Ölçülebilir bir büyüklüğün, özellikle bir alanın, bir kuvvetin ve bir enerjinin, duyu organlarının etkilenmesi ile algılanır durumda olması.
yeğinleme (Alm. , Fra. intensification, İng. intensification) Birim alanda varolan ya da birim zamanda geçen bir niceliği (tanecik sayısı, akım, güç, ışık) arttırma.
yeğinlik (Alm. Intensität, Fra. intensité, İng. intensity) Kuvvet, alan, enerji gibi niceliklerin seçilen bir birimle ölçülen sayısal tutarı.
yeniden başlama (Alm. Wiederanlauf, Fra. redémarrage, İng. restart) Bir işin, programın ya da başka bir işlemin yeniden başlatılması. Bir programın herhangi bir aksaklık nedeniyle kesilmesi durumunda, işi en baştan başlatmak yerine, öngörülmüşse yeniden bir başlama noktasından sürdürme.
yeniden başlama noktası (Alm. Restartpunkt, Fra. point de recommencement, İng. restart point) Uzun bir yürütme süresi gerektiren bir programda, herhangi bir aksaklık nedeniyle kesilme olasılığında, işi en baştan yenileme yerine, belirli sürelerde dış belleğe yapılan dökümlerle desteklenen ve işlenen verilerdeki tutarlılığı bozmadan sağlanan yeniden başlama noktası.
yeniden birleşme (Alm. Rekombination, Fra. recombinaison, İng. recombination) Bir elektron veya negatif iyonun bir pozitif iyon tarafından yakalanması ve bunun sonucunda yüklerin nötrleşmesi.
yeniden düzenlenir adres (Alm. , Fra. adresse translatable, İng. relocatable address) Kendisin içeren program başka bir yere yerleştirildiği zaman ona göre yeniden düzenlenen adres.
yeniden düzenleşim (Alm. , Fra. reconfiguration, İng. reconfiguration) Bir bilgisayar sistemi düzenleşiminin elle ya da otomatik müdahale ile ve sistemin iyi çalışmasını sağlamak üzere değiştirilmesi.
yeniden girişli program (Alm. , Fra. programme rentrant, İng. reentrant program) Yeniden bir çok kez erişilebilen ve komut ya da parametreleri değiştirilmediği sürece daha önceki çağrımları tamamlanmamış olsa bile yeniden kullanılabilen bilgisayar programı.
yeniden iletim (Alm. , Fra. retransmission, réémission, İng. retransmission) Bir iletinin ikinci ya da daha sonraki iletimi.
yeniden kullanılır program (Alm. wiederverwendbares Programm, Fra. programme réutilisable, İng. reusable program) Bir kez yüklenip, dış program parametrelerinin değiştirilmemesi ve yürütüldüğünde değişmiş komutlarının başlangıç durumuna getirilmesi koşullarıyla bir çok kez kullanılabilen program.
yeniden kurma (Alm. , Fra. réassemblage, İng. reassembly) Alınan bölütlerden kullanıcının tam iletisini yeniden oluşturma süreci.
yeniden oluşturulan sinyal (Alm. wiederhergestelltes Signal, Fra. signal réconstitué, İng. reconstructed signal) Nicemlenmiş bir sinyalin sayısal gösterimi beslendiğinde, kodçözücüsünce üretilen analog çıktı; geriçatılan sinyal.
yeniden oynatma (Alm. Wiedergabe, Fra. reproduction, İng. playback; e.g., playback key, playback head, playback mode) (Video için) örn. yeniden oynatma düğmesi, yeniden oynatma kafası, yeniden oynatma kipi.
yeniden üretim (Alm. Regeneration, Fra. régéneration, İng. regeneration) Genlikleri, dalgabiçimleri ve zaman anları belirli sınırlar içinde kısıtlanmış olan sayısal sinyallerin sezilmesi ve yeniden oluşturulması işlemi.
yeniden yerleştirmek (Alm. , Fra. translater, déplacer, İng. to relocate) Makina dilindeki program kodunu belleğin bir konumundan alıp başka bir konumuna taşımak ve yeni konumunda yürütülecek şekilde adresleri ayarlamak.
yeniden yönlendirme (Alm. , Fra. réacheminer, rédiriger, İng. redirecting) Paket anahtarlamada, ilkin amaçlanan adresin yolu tıkanık olduğunda, seçenek bir adrese yol atama işlemi.
yenim (Alm. Korrosion, Fra. corrosion, İng. corrosion) Kimyasal ya da elektrokimyasal tepkime sonucu metal yüzeylerin aşınması olayı.
yenimönler (Alm. , Fra. anticorrosif, İng. anticorrosive) Metal yüzeylerdeki yenim olayını önleyici özellikteki gereç.
yer ayırmak (Alm. zuordnen, Fra. répartir, allouer, İng. allocate) Bir yeri belirli bir kullanım amacıyla birisine özgü kılmak.
yer dalgası (Alm. , Fra. onde de terre, İng. ground wave) İyonosfer tarafından kırınıma uğramayan dalga.
yer değiştirme akım yoğunluğu (Alm. Verschiebungsstromdichte, Fra. densité de courant de deplacement, İng. displacement current density) Elektrik akı yoğunluğunun zamana göre türevinin alınmasıyla elde edilen vektörel büyüklük.
yer istasyonu (Alm. , Fra. station terrienne, İng. ground station) Bir uyduyla sinyal alışı ve verişi yapabilmek üzere bir araya getirilmiş anten, sinyal üreteci, verici, alıcı gibi donatım.
yer yankısı (Alm. , Fra. écho de sol, İng. ground return) Bir hava radarına yerden yansıyan ve algılanması istenen yankılar.
yer-uydu bağı (Alm. , Fra. liaison sens terre-satellite, İng. uplink) Bir yerdurağan (geosynchronous) uyduya yerden bilgi taşıyan kanal.
yerdeğişirlik (Alm. , Fra. relogeabilité, İng. relocatability) Bir bilgisayarın donanım yapısında ve işletim dizgesinde yerdeğişir izlencelere olanak veren özellik.
yerdeğiştirebilir program (Alm. verschiebbares Programm, Fra. logiciel relogeable, İng. relocatable program) Belleğin herhangi bir bölgesine yerleştirildiğinde çalışabilecek biçimde göreli adreslerle yazılmış program.
yerdurağan uydu (Alm. , Fra. satellite geóstationnaire, İng. geostationary satellite) Ekvatorun üzerinde yaklaşık 36.000 km uzaklıkta bir yörüngede dünyanın açısal sıklığı ile dönelen uydu.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 22:00   #97 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

yere eşzamanlı yörünge (Alm. , Fra. orbite géostationnaire, İng. geosynchronous orbit) İletişim uydularının yerin aynı noktasında durağan kalacakları ve yaklaşık 36.000 kilometre yükseklikteki yörünge.
yerel (Alm. local, Grund, Haus, Fra. local, İng. local, home; e.g., home adress, home position) Örn. yerel adres, yerel konum.
yerel alan ağı (Alm. , Fra. réseau local d'ordinateur, İng. local area network, LAN) Çapı birkaç kilometreye kadar olabilen bir kablo ortamı üzerinde bağlantılanan ve belirli bir erişim protokolunun yönetiminde birbirleriyle iletişim kuran bilgisayar topluluğu.
yerel bellek (Alm. , Fra. memoire locale, İng. local memory) Bilgisayar donanım birimlerinin, işlevlerini görmek üzere kullandıkları kendilerine özgü bellekleri.
yerel çağrı (Alm. , Fra. appel local, İng. local call) Tek bir santral üzerinde kotarılan çağrı.
yerel döngü sınaması (Alm. , Fra. bouclage local, İng. local loopback) Döngü sınamasını yerel bir modemin analog çıkışında tamamlayan sınama.
yerel salıngaç (Alm. , Fra. oscillateur local, İng. local oscillator) Alıcılarda, örneğin süperheterodin alıcılarda, taşıyıcı sıklığında bir salınım üreten ayarlanabilir salıngaç.
yerel santral (Alm. , Fra. système de commutation locale, İng. local exchange, local central office) Abonenin hatlarının sonlandığı santral.
Yerin etkin çapı (Alm. , Fra. rayon terrestre fictif, İng. effective radius of Earth) Elektromanyetik dalga yayılımında dikey yöndeki yayılma indisinin değişmez ve doğrusal ışıma varsayımları altında radyo ufkuna eşdeğer dünya çapı.Standart atmosfer koşullarında etkin çap dünya çapının 4/3'dür.
yerine koyarak örnekleme (Alm. Stichprobenentnahme mit Zerücklegen, Fra. échantillonement avec remplacement, İng. sampling with replacement) Sonlu bir evrenden çekilen herbir örneklem biriminin, çekim yinelenmeden önce yerine konulduğu örnekleme.
yerine ölçüm yöntemi (Alm. Substitutionsmessverfahren, Fra. méthode de mesure par substitution, İng. substitution method of measurement) Ölçülen büyüklüğün, gösterge elemanındaki etkileri aynı olacak şekilde, değeri bilinen aynı cins bir büyüklükle yerinin değiştirildiği ölçüm yöntemi.
yerleşik (Alm. eingebaut, Fra. incorporé, İng. built-in)
yerleşik altprogram (Alm. , Fra. sous-programme résidente, İng. resident routine) Sürekli olarak ana bellekte tutulan yordam.
yerleşke (**. , Fra. , İng. campus) Aynı yerel alan ağı tarafından hizmet götürülen binalar topluluğu.
yerleşke dışı hat (Alm. , Fra. ligne de poste hors lieux, İng. off-premise line).
yerleşke içi dağıtım (Alm. , Fra. , İng. premises distribution) Bir binalar tümleşkesi içinde teleiletişim hizmetlerini dağıtan eşeksenel kablo ya da bükülü tel çiftleri.
yerleşke içi kablolar (Alm. , Fra. , İng. premises wiring) Bir teleiletişm müşterisine ait binalar arasında ya da bina içlerindeki kablo bağlantı düzeni.
yerleşke kaboları (Alm. , Fra. circuits de câblages locaux, İng. premises wiring).
yerpaylaşır bölüt (Alm. , Fra. segment recouvrable, İng. overlayable segment) Bir programda, sürekli olarak bellekte tutulması gerekmeyen, böylece ortaklaşa kullanım için ayrılmış bir bellek alanına çağrıldıkça yerleşen bölütlerden herbiri.
yerseyici (Alm. Landekurssystem, Fra. radiophare d'alignment, İng. localizer) Aletli iniş sisteminin parçası olup, uçağın belirli bir yol doğrultusuna göre yerel sapmasını veren radyo yöngüdüm aygıtı.
yerüstü karışması (Alm. , Fra. intérference terrestre, İng. terrrestrial interference) Uydu sinyallerine karışan yüksek güçlü 4 GHz bandında yerüstü mikrodalga işaretleri.
yeterli istatistik (Alm. hinreichende Masszahl, İng. sufficient statistic) Bir istatistiksel sezim probleminde tek bir koordinatının karara varmak için yeterli olduğu yeni koordinat sistemi.
yeterli koşul (Alm. hinreichende Bedingung, Fra. condition suffisante, İng. sufficient condition) p ---> q gerektirmesinde q önermesine göre p önermesi.
yeti (Alm. Vermögen, Fra. faculté, İng. faculty) İnsanda bulunan bir şey yapabilme gücü, örneğin düşünme yetisi; meleke.
yetişme süresi (Alm. Anstiegszeit, Fra. temps de dosage d'intégration, İng. rise time) Oransal-tümlevsel davranışlı bir öğede giriş değişkeni basamak biçiminde değişirken, basamağın hemen sonrasında çıkıştaki değişmenin iki katına ulaşması için geçen süre.
yığılmalı iyonlaşma (Alm. kumulative Ionisation, Fra. ionisation cumulative, İng. cumulative ionisation) Bir elektronun arka arkaya birkaç atom veya moleküle çarparak bunları iyonlaştırması ve bu iyonlaşma ile serbest kalan elektronların aynı şekilde diğer atom veya molekülleri iyonlaştırması sonucu giderek hızla artan bir iyonlaşma biçimi.
yığın örneklemesi (Alm. Stichprobenentnahme, Fra. échantillonement par lots, İng. bulk sampling) Yığın biçimdeki nesnelerden yapılan örnekleme.
yığınsal (Alm. gross, Fra. de grande capacité, İng. bulk; bulk memory, bulk data transmission, bulk delay) Örn. yığınsal bellek, yığınsal veri iletimi, yığınsal gecikme.
yığınsal veri iletimi (Alm. , Fra. transmission en masse, İng. bulk transmission) Etkileşimli kullanımların dışında kalan verilerin, büyük hacimli kütükler halinde iletimi.
yığışım hali (Alm. Aggregatzustand, Fra. états d'aggrégation de la matière, İng. state of aggregation) Maddenin (özdeğin) bir yere birikmiş fiziksel hali katı, sıvı ya da gaz halleri.
yığıt (Alm. Stapel, Fra. pile, İng. stack) Öğelerden son gelenin ilk işlem görecek biçimde yığıldığı varsayılan veri yapısı. Öğelerin listenin hep aynı ucuna eklenmiş olup, o uçtan geri alındığı liste; bu uca listenin başı adı da verilir.
yığıt bellek (Alm. , Fra. mémoire à liste directe, İng. pushup storage) İlk giren son çıkan ilkesine göre çalışan bilgisayar belleği.
yığıt işaretçisi (Alm. , Fra. indicateur de sommet de pile, İng. stack pointer) Bir yığıttaki sırayı gösteren işaretçi.
yığıt makinası (Alm. Stapelmaschine, Fra. machine à pile, İng. stack machine) Yapısında ve işleyişinde yığıtları temel öğe olarak kullanan, bu bakımdan saklayıcı makinası da denilen geleneksel von Neumann makinalarından ayrılan bilgisayar türü.
yıldız (Alm. , Fra. étoile, İng. star) Merkezi kontrol istasyonunun tek tek her bir bilgisayara bağlantılandığı yerel alan ağı topolojisi.
yıldız ağ (Alm. , Fra. réseau en étoile, İng. star network) Her aygıtın doğrudan merkezi bir düğüme bağlantılandığı ağ topolojisi.
yıldız-bağlantılı devre (Alm. Betriebsmittel in Sternschaltung, Fra. disposif en étoile, İng. star-connected device) m-evreli olup m tane dalının ortak bir düğüme bağlandığı devre (Çoğunlukla yıldız-bağlantılı devreler üç evrelidir).
yıldız-üçgen yol verici (Alm. Stern-Dreieck-Starter, Fra. démarreur étoile-triangle, İng. star-delta starter) Duraç (stator) sargıları yol alma konumunda yıldız ve çalışma konumunda üçgen olarak bağlanmış bir üç fazlı endüksiyon motoru yol vericisi.
yineleme (Alm. Wiederholung, Fra. réplique, İng. replication) Aynı girdi ve rasgele değerlerle elde edilen benzetim kaydı.
yineleme isterleri (Alm. Wiederholungsanforderung, Fra. demande de répétition, İng. repeat request) İleti, bit vb. hatalarının aynı iletinin, bitin yeniden gönderilmesi ile düzeltildiği bilgi iletim sistemine ilişkin.
yinelemeli çözüm (Alm. , Fra. solution itérative, İng. iterative solution) Yinelemeli süreç aracılığı ile elde edilen çözüm.
yinelemeli süreç (Alm. , Fra. procès itératif, İng. iterative process) İstenen sonuç ya da sonuçları ardışık işlemlerle giderek sonuca yaklaşacak biçimde elde etme süreci.
yineleyici (Alm. Leitungverstärker, Fra. répéteur, amplificateur de ligne, İng. repeater) Bir iletim sisteminde hat sinyallerinin alınıp kuvvetlendirildiği ya da yeniden biçimlendirilip gönderildiği ara aygıt.
yineleyici-boğucu (Alm. , Fra. brouilleur-répéteur, İng. repeater-jammer) Elektronik savaşta aldatma ya da boğma amaçlı olarak gelen işaretleri çoğaltan, geri yönde yayımlayan, yükselten alıcı-verici birimi.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 22:00   #98 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

yineli girilebilen program (Alm. wiederbetretbares Program, Fra. programme rentrant, İng. reentrant program) Daha önceki yürütmeleri tamamlanmadan ve dış program parametreleri ya da komutlarından herhangi birinin değiştirilmemesi koşulu ile istenildiği kez yine girilebilen program.
yinenelebilirlik (Alm. Wiederholbarkeit, Fra. répétabilité, İng. repeatability) Değişmeyen koşullarda, aynı laboratuvarda, aynı gözlemci tarafından aynı yöntemle ve aynı ölçme aletleriyle kısa zaman aralıklarında bir niceliğin aynı değeri üzerinde yapılan ölçümlerin yakınlığı.
yitik çağrı (Alm. , Fra. appel perdu, İng. lost call)
yitim (Alm. Verlust, Fra. perte, İng. loss) Yararlı bir iş için kullanılmadan yiten güç.
yitim matrisi (Alm. Verlustmatrix, Fra. matrice de pertes, İng. loss matrix) Her bir öğesi durum ve kararlara göre yitimi gösteren matris.
yitim oranı (Alm. Verlustfaktor, Fra. facteur de dissipation, İng. dissipation factor) Bir çevrim süresince bir öğede yiten enerjinin saklatılan enerjiye oranı.
yitirgen kuvvet (Alm. Verlustungsstärke, Fra. force dissipatrice, İng. dissipative force) Devimsel enerjiyi ısıl erkeye çeviren, devinim engelleyici kuvvet.
yoğruk (Alm. Kunststoff, Fra. plastique, İng. plastics) Isı ile ya da sıkıştırılarak işlenebilen ve bu etkiler kalkınca biçimini koruyan yapay reçineler ya da bunların karışımları; plastik.
yoğrukluk (Alm. Plastizität, Fra. plasticité, İng. plasticity) Makaslama zorlamasına tutulan kimi katıların sürekli akış özelliği.
yoğun hesap (Alm. , Fra. calcul, İng. number crunching) Bilgisayarın merkezi işlem biriminin veri hareketleri ve giriş-çıkış işlemleri yerine aritmetik ve mantıksal işlemlerle yoğun biçimde uğraştığı çalışma tarzı.
yoğunlaşma (Alm. Kondensierung, Fra. condensation, İng. condensation) Maddelerin gaz halinden sıvı haline dönüşmesi.
yoğunlaşmış veri (Alm. , Fra. donées comprimées, İng. packed data) Verinin ve saklama ortamının özelliklerini gözönüne alarak yapılan ve tekrar veriyi aslına döndürecek şekilde yapılan sıkıştırma işlemi.
yoğunlaştırıcı (Alm. Kondensor, Fra. condenseur, İng. condenser) Gazı yoğuşturmaya ve sıvı olarak toplamaya yarayan aygıt.
yoğunlaştırma (Alm. Verdichtung, Fra. condensation, İng. packing) Özgün bilginin geri kazanılabilmesi koşulu ile saklatım ortamının ve verinin özelliklerinden yararlanarak veriyi sıkıştırılmış biçimde bir ortamda saklama.
yoğunluk (Alm. Dichte, Fra. densité, İng. density) Bir maddenin birim oylumuna düşen kütle.
yoğunluk kiplenimi (Alm. , Fra. modulation de densité, İng. density modulation) Zamana göre yük taşıyıcıların yoğunluğunu değiştirme süreci.
yoğunlukölçer (Alm. , Fra. densitomètre, İng. densitometer) Saydamlık ya da yansıtma yoluyla fotoğraf yoğunluğunu ölçmeye yarayan araç.
yoklayıcı (Alm. , Fra. palpeur) Dokuma tezgahlarında atkı ipliklerinin niceliğini sürekli olarak denetleyen elektrikli düzenek.
yokoluş (Alm. Vernichtung, Fra. annihilation, İng. annihilation) Bir temel parçacık ile karşıtının bir yere gelince enerji ışıması ile birbirlerini ortadan kaldırılmaları.
yol (Alm. Pfad, Weg, Fra. chemin, İng. path) Bir çizgede birbirleriyle bağlantılı dalların üzerinden dal okları doğrultusunda yapılan geçiş, iz.
yol (Alm. Weg, Fra. route, İng. route) İki nokta arasında kalıcı ya da anahtarlanmış bağlantılar kurabilmek amacıyla kullanılan radyo, kablo, tel gibi bağlantılar.
yol atayıcı (Alm. , Fra. routeur, machine à détourer, İng. router) 1) Bir ağı yazılıma dayalı mantıksal alt bölümlere ayırarak veri trafiğinin ağ üzerinde yönetimini kolaylaştıran aygıt; 2) Yerel alan ağlarında ağlar arası dinamik yol atama aygıtı.
yol verme değeri (Alm. Startwert, Fra. valeur de démarrage, İng. starting value) Bir rölenin öngörülen şartlarda yol aldığı giriş uyarma büyüklüğü değeri.
yol zayıflaması (Alm. , Fra. affaiblissement sur un trajet, İng. path attenuation) Belirli bir zaman, sıklık, ve yol üzerinde elde edilen gücün kayıpsız standart bir antenle elde edilebilecek güce oranı.
yolatama (Alm. Auswahl von Wegen, Fra. acheminement, İng. routing) Belirli kurallar çerçevesinde yürütülen bir çağrıya özgü gezingenin oluşturulma süreci.
yolatama çizelgesi (Alm. , Fra. tableau d’acheminement, İng. routing table) Bir teleiletişim ağındaki yolatamanın yeraldığı düğümlerde bulunan ve atanacak yolları belirleyen başvuru çizelgesi.
yolverici (Alm. Starter, Fra. démarreur, İng. starter) Bir motorun durma halinden normal hızına ivdirilmesi ya da motorun durmasını sağlayan elektriksel denetleyici.
yolverme (Alm. Starten, Fra. démarrage, İng. starting) Bir motorun durma halinden hızlandırılma işlemi.
yonga (Alm. Chip, Fra. puce, İng. chip) Bir tümleşik devreyi taşıyan yarıiletken gereç.
yonga plakası (Alm. , Fra. tranche (de silicium), İng. wafer) İşlemden sonra kırmıklara bölünen, tipik olarak silisyumdan oluşan, ince bir arıtılmış kristal yarıiletken tekeri.
yonga seçme (Alm. Chipauswahl, Fra. sélection de circuit, İng. chip select; e.g., chip select signal, chip select input) En alt donanım düzeyindeki bir öğenin seçimi, örn. yonga seçme sinyali, yonga seçme girdisi.
yordam (Alm. , Fra. procédure, İng. procedure) Özel bir amacı olan bir eylem için atılması gerekli adımların bir tanımı.
yordam (Alm. , Fra. routine, İng. routine) Genel ya da sık kullanımı olan bir bilgisayar programı ya da bir bilgisayar programı kesimi.
yordama yönelik dil (Alm. , Fra. , İng. Procedure-Oriented Language) Çözüm yordamının tanımlandığı işte kullanılan genel dile az çok benzeyen ve çözümün uygulandığı bilgi işlem donanımından olabildiğince bağımsız izlenceleme dili.
yordamlık (Alm. Bibliothek, Fra. bibliotèque, İng. library) Bir bilgisayar dizgesinde kullanıma hazır biçimde tutulan program ve yordamlar topluluğu; kitaplık.
yorulum (Alm. Ermüdung, Fra. fatigue, İng. fatigue) Bir metalin gerilme dayanıklılığı sınırının oldukça altında yinelemeli zorlamalarla kendini bırakma eğilimine girmesi.
yorumlamak (Alm. interpretieren, Fra. interpreter, İng. interpret) Kaynak dilinin her bir deyimini, bir sonraki deyime geçmeden önce çevirip yürütmeye koymak.
yorumlayıcı (Alm. Interpreter, Fra. interprétateur, İng. interpreter) Girdi olarak verilen deyim ya da yordamları, herhangi bir amaç izlence üretecek biçimde değerlendirmeksizin doğrudan uygulayan bir izlence.
yön bulma (Alm. , Fra. radiogoniomètre, İng. direction finder) Radyo aracılığı ile bir uçağın yön bulmasına elveren anten, alıcı devre vb. oluşan donatım.
yön değiştirme gecikmesi (Alm. , Fra. temps de retournement, temps d'inversion de ligne, İng. turnaround time) Yarı çiftyönlü hatlarda veri iletim yönünün göndericiden alıcıya dönerken karşılaşılan, ve iletim gecikmesi, bilgisayar işlemleri gibi nedenlerden kaynaklanan gecikme.
yön saptırma (Alm. Ablenk, Fra. déviation, İng. deflection) Yönünden ya da yolundan saptırma.
yön seçiciliği (Alm. , Fra. directivité, İng. directivity) Bir antenin belirli bir yönde, diğerlerine göre, daha kuvvetli ışıma özelliği.
yönbağımlı (Alm. , Fra. non-isotropic, İng. unisotropic) Kimi fiziksel özellikleri yöne bağımlı olan alan ya da gerece ilişkin.
yönbağımsız (Alm. isotropisch, Fra. isotropic, İng. isotropic) Işıma gücü her yönde aynı olan bir antene ilişkin; elektromanyetik özellikleri yönden bağımsız olan bir gereç ya da cisme ilişkin; kimi fiziksel özelliklerinin yönden bağımsız olduğu alan ya da gerece ilişkin.
yöndeğiştirici (Alm. , Fra. inverseur, İng. change-over switch) 1) Bir makinanın ters yönde çalışmasını sağlayan düzenek, 2) Bir devre bölümünün iki uç bağlantısının ters yöne döndürülmesini sağlayan düzenek.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 22:00   #99 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

yönelim (Alm. Ausrichtung, Fra. orientation, İng. orientation) Bir kristal ya da madde içinde öğecik (atom) kümelerinin ya da o moleküllerin belirli doğrultularda yönelmiş olarak düzenlenimleri.
yöneltilmiş yayın (Alm. Richtsendung, Fra. transmission en faisceau, İng. beam transmission) Yöneltilmiş antenler kullanarak bir yerden ötekine telsiz yayını.
yönetici program (Alm. , Fra. programme superviseur, İng. supervisory program) Çoğunlukla bir işletim sisteminin parçası olup, başka programların yürütümünü denetleyen ve iş akışını sağlayan program.
yönetim bilişim dizgesi (Alm. Managementinformationssystem, Fra. système de management-information, İng. management information system (MIS)) Bir örgütün yönetimi ile ilgili veri kaynaklarını bir dizge bütünlüğü içinde toplayıp örgütün gündelik işlerine bilgiişlem desteği sağlayan, özellikle türlü düzeylerdeki yönetim katlarına taktik ve stratejik kararlarını başarılı kılacak nitelikte sürekli bilgi akıtmayı amaçlayan bilişim dizgesi.
yönetim oyunu (Alm. , Fra. jeu d'enterprise, İng. management game) Verili kısıt ve koşullar altında katılımcıların belirli yönetim hedeflerine ulaşmaya çalıştığı benzetim oyunu.
yönetsel bilgi işleme (Alm. Verwaltungsdatenverarbeitung, Fra. traitement de l'information en gestion, traitement des données en gestion, İng. administrative data processing, business data processing) Sayışım ya da iş yönetiminde kullanılan otomatik bilgi işleme.
yönetsel güvenlik (Alm. , Fra. sécurité administrative, İng.administrative security) Kabul edilebilir düzeyde veri güvenliğini sağlamak üzere işletim ve izlenebilirlik yöntemleri, erişim kısıtları, ek önlemlerden oluşan güvenlik.
yöneylem araştırması (Alm. Unternehmensforschung, Fra. recherche opérationelle, İng. operations research) Eldeki kaynakların en iyi biçimde kullanımı ile ilgili karmaşık sorunlar için modellerin tasarlanması ve bu sorunların çözümü için, matematiksel yöntemlerin uygulanması konularını kapsayan bilim ve araştırma alanı.
yöngüdüm (Alm. , Fra. navigation, İng. navigation) Seyir halindeki uydu, gemi, uçak gibi araca konumunu belirliyebilmesi ve/ya da belirli bir gezingeyi izleyebilmesi için gerekli bilgilerin verilmesi.
yönlendirilebilir anten (Alm. , Fra. antenne orientable, İng. steerable antenna).
yönlendirilmiş çizge (Alm. gerichteter graph, Fra. graphe directionnel, İng. directed graph) Her bir dalına bir yön atanmış olan çizge.
yönlendirme sayamakları (Alm. , Fra. chiffres d'acheminement, İng. routing digits) Bir iletişim çağrısının istenen santral ya da hizmet merkezine yönlenmesini sağlayan sayamaklar.
yönlenim (Alm. Orientierung, Fra. orientation, İng. orientation) Bir alanın etkisiyle moleküllerin ya da vektörlerin belirli bir yöne doğru dizilmesi.
yönlü (Alm. orientiert, Fra. orienté, İng. oriented; e.g., oriented graph) Örn. yönlü çizge.
yönlü anten (Alm. , Fra. antenne orientée, İng. directional antenna) Işın demetini belirli bir yönde odaklayabilen anten.
yönlü çizge (Alm. orientierter Graf, Fra. graphe orienté, İng. oriented graph) Her bir bağının yönlü olduğu çizge.
yönlü doğru (Alm. orientierte Linie, Fra. ligne oriente, İng. directed line) Üzerinde bir artı yön belirlenen doğru.
yönlü türev (Alm. Richtungsableitung, Fra. dérivatif directionnel, İng. directional derivative) Belirli bir birim vektör doğrultusunda elde edilen türev.
yönseme (Alm. Trend, Fra. tendance, İng. trend) Zaman dizisi gibi sıralı bir dizinin, salınım ve rasgele bileşenlerle uzun dönemde gösterdiği artma-azalma devinimi.
yönseme uydurma (Alm. Trendanpassung, İng. trend fitting) Bir zaman dizisinin yönseme bileşenini belirten genel süreç.
yönsüz çizge (Alm. nicht-orientierter Graf, Fra. graphe non-orienté, İng. non-oriented graph) Her bir bağının yönsüz olduğu çizge, diğer bir deyişle düğümler arası bağlantıların yönünün belirtilmediği çizge.
yukarı yönde (Alm. , Fra. , İng. upstream) Uçtaki kullanıcıdan hizmeti sunan birime doğru giden bilgiye ilişkin.
yukarı yuvarlama (Alm. , Fra. arrondir à l'unité supérieure, İng. round up) Bir sayıya daha az basamağa kırpıp en sağdaki basamağa 1 ekleme. Bir sayıyı bir üstteki büyüklüğe yuvarlamak.
yukarı yuvarlama (Alm. , Fra. arrondir à l'unité supérieure, İng. rounding up) Bir sayıyı bir üstteki büyüklüğe yuvarlamak.
yukarıdan aşağı tasarım (Alm. Top-down Entwurf, Fra. concéption de haut vers bas, concéption déscendante, , İng. top-down design) Tepeden tabana tasarım.
yumuşak kırpıcı (Alm. weicher Begrenzer, Fra. limiteur mou, İng. soft limiter) Kırpma davranışına sahip, ancak enküçük ve enbüyük noktaları arasındaki değerleri süreklice olan doğrusalsızlık.
yumuşatma (Alm. glätten, Fra. lissage, İng. smoothing) Grafik, cebirsel ya da fiziksel yöntemlerle bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkide gürültünün etkilerini yoketme ya da azaltma.
yunuslama (Alm. nicken, Fra. tangage, İng. pitching) Enine eksen boyunca açısal devinim.
yunuslama ekseni (Alm. Nickachse, Fra. axe de tangage, İng. pitch axis) Yunuslamanın yer aldığı yanal eksen.
yuvalama (Alm. schachtellen, Fra. emboîter, İng. nest) Bir ya da daha çok yapıyı, aynı türden bir yapı içine yerleştirmek.
yuvarlama (Alm. auf-oder abrunden, Fra. arrondir, İng. round-off) Bir sayıda en az anlamlı basamak ya da basamakları kaldırmak ve arda kalan sayıyı belirli bir kurala uyarlamak.
yuvarsal dalga (Alm. Kugelwelle, Fra. onde sphérique, İng. spherical wave) Bir noktasal kaynaktan yayınlanan ve yönbağımsız ortamda eşevreli yüzeyleri yuvarsal olan dalga, küresel dalga..
yuvarsal sapınç (Alm. sphärische Aberration, Fra. aberration de sphericité, İng. spherical aberration) Mercek kenarlarından gelen ışığın, ana eksene yakın gelen ışıktan daha yakında odaklanmasından kaynaklanan mercek kusuru.
yük (Alm. Belastung, Last, Fra. charge, İng. load) Enerji soğuran bir öğe ya da böyle bir öğeye verilen gerçek ya da görünür güç; elektriksel yük.
yük alışverişi olgusu (Alm. Ladungsaustauscherscheinung, Fra. phénomène d'echange, İng. charge exchange phenomenon) Yeterli kinetik enerjisi olan bir pozitif iyonun bir molekülle çarpışarak ondan aldığı elektronla nötrleşmesi olgusu.
yük altında (Alm. Unter-Last-Betrieb, Fra. fonctionnement en charge, İng. on load) Bir düzen ya da devrenin, çıkış gücünü vermiş olduğu çalışma.
yük ayırıcısı (Alm. Lasttrennschalter, Fra. interrupteur-sectionneur, İng. switch-disconnnector) Açık konumda bir ayırıcı için öngörülen ayırma şartlarını yerine getiren anahtar.
yük dengelemesi (Alm. , Fra. équilibrage de charge, İng. load balancing) Bir anahtarlama dizgesinde çağrı kuran aboneleri hat donatımlarına dağıtarak trafiği dengeleme.
yük paylaşımı (Alm. , Fra. répartition de charge de traitement, İng. load sharing) Doruk yükte işlem yükünü aralarında paylaşan bilgisayar grubu. Bir bilgi işlem sistemi üzerindeki yükün iki ya da daha fazla bilgisayar tarafından paylaşılması.
yük sargıları (Alm. , Fra. bobines de charge, İng. load coils) Telefon devrelerinde 300-3000 Hz arasındaki bantta zayıflama bozulmasını en aza indirmeyi amaçlayan bobinler.
yük taşınma süresi (Alm. , Fra. temps de transit d'un porteur de charge, İng. charge transit time) Bir yük taşıyıcısının belirli bir mesafeyi aşma süresi.
yük yoğunluğu (Alm. Ladungsdichte, Fra. densité de charge, İng. charge density) Birim yüzölçümüne ya da birim oyluma düşen yük tutarı.
yükle değişme (Alm. Belastungsregulierung, Fra. régulation de charge, İng. load regulation) Boş yükten tam yüke geçildiğinde belirli bir değişkenin değerindeki kalıcı düşme.
yükleme birimi (Alm. Lademodul, Fra. module chargeable, İng. load module) Yürütme belleğine konmaya hazır durumda, ve çoğunlukla bir bağ düzenleyicisinin çıktısı olan programlama birimi.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 03.10.2012, 22:00   #100 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Teknoloji sözlüğü

yüklemek (enerji) (Alm. laden, Fra. charger, İng. to charge) Bir aygıta enerji depolamak.
yüklemek (Alm. , Fra. charger, İng. load) İç bellekten ya da bir saklayıcıdan başka bir saklayıcıya veri aktarmak.
yükleyici programı (Alm. , Fra. programme de chargeur, İng. loader) Makina dilindeki bir programı yürütüme hazırlamak üzere ana belleğe okuyan program.
yüklü çalışma (Alm. unter Last, Unter-Last-Betrieb, Fra. fonctionnement en charge, İng. on load, on-load operation) Bir aygıtın ya da devrenin çıkışında güç harcarken çalışması.
yüklü parçacık (Alm. geladens Teilchen, Fra. porteur éléctrisé, İng. charged particle) Elektron, pozitron, iyon ve mezonlar gibi elektrik yüklü parçacıklara verilen genel ad.
yükölçer (Alm. Coulometer, Fra. coulomètre, İng. coulometer) Elektrik yükünün miktarını ölçmeye yarayan alet.
yüksek çeli durumu (Alm. , Fra. état haut impédance, İng. high impedance) Devrenin giriş ya da çıkış empedansının yüksek olduğu, pratik olarak o uçta devrenin açık sayılabileceği durum.
yüksek duruma geçirme (Alm. , Fra. faire passer à niveau haut, İng. drive to a high state) Bir elektronik mantık devresini "yüksek" diye tanımlanmş duruma sürme.
yüksek düzeyli dil (Alm. höhere Programmiersprache, Fra. langage évolué; langage de haut niveau, İng. high-level language) Herhangi bir bilgisayarın ya da bilgisayar sınıfının yapısına bağımlı olmayan, her bir izlence komutunun bir ya da daha fazla makina dili komutuna karşı düştüğü dil.
yüksek düzeyli protokol (Alm. , Fra. protocole à haut niveau, İng. high level protocol) Ağ kullanıcılarının, sadece veri taşımanın ötesinde ve üstünde işler yapmalarını sağlayan protokol.
yüksek geçen süreç (Alm. Hochpassprozess, Fra. procéssus passe-haut, İng. highpass process) Enerjisi yüksek sıklıklarda yoğunlaşmış rasgele süreç.
yüksek geçiren süzgeç (Alm. Hochpassfilter, Fra. filtre pass-haut, İng. highpass filter) Belirli bir kesim sıklığın altındaki bileşenleri söndüren, üstündekileri en az bozulmayla geçiren süzgeç.
yüksek hızda bellek (Alm. , Fra. mémoire rapide, İng. high speed memory) Bilgisayardaki çevre (ikincil) bellek birimlerine göre daha hızlı bilgi erişimi sağlayan bellek.
yüksek sıklık (Alm. Hochfrequenz, Fra. haute fréquence, İng. radio frequency) İşitilir sıklıkların üstünde, kızılberisi sıklıkların altındaki elektronik sinyallerin sıklığı.
yükselme süresi (Alm. Anstiegszeit, Fra. temps de montée, İng. rise time) Bir dizgenin basamak yanıtında sıfırdan başlayan çıktının kalıcı değerinin iki belirli yüzde değerlerine (örneğin %10 ve %90) ilkin ulaştığı anlar arasındaki süre.
yükselteç (Alm. Verstärker, Fra. amplificateur, İng. amplifier) Gereken enerjiyi yardımcı bir kaynaktan edinerek bir sinyalin düzeyini yükselten aygıt.
yükselteç gürültüsü (Alm. , Fra. bruit interne, bruit propre, bruit de fond, İng. receiver noise, set noise) Radyo elektroniğinde alıcı ya da yükselteç aygıtında oluşan gürültü.
yükselteç kazancı (Alm. , Fra. gain d'amplificateur, İng. amplifier gain) Bir yükselticinin çıkış ve girişindeki sinyallerin genlik ya da etkin değerlerinin oranı.
yüksüz çalışma (Alm. Betreib ohne Last, Fra. fonctionnement hors charge, İng. no-load operation) Bir aygıt ya da devrenin hiçbir çıkış gücü sunmazken, ancak diğer çalışma koşullarının olağan olduğu durumdaki çalışması.
yükten bağlaşık aygıt (Alm. , Fra. dispositif à couplage de charge, İng. charge coupled device, CCD) Veri saklama ve işlemenin elektriksel yüklerin belirli konumlarda birikimi ve bunların aktarımına dayalı olduğu aygıt.
yürürlükteki (Alm. , Fra. en courant, İng. current; e.g., current line, current library) Örn. yürürlükteki satır, yürürlükteki kitaplık.
yürürlükteki dosya (Alm. , Fra. fichier actif, İng. active file) a) Üzerinde çalışılan dosya; b) Son kullanım tarihi gelmemiş dosya.
yürürlükteki satır (Alm. , Fra. ligne en courant, İng. current line) Bir metinişlem programının işlemekte olduğu satır.
yürütme (Alm. Ausführung, Fra. exécution, İng. execution) Bir bilgisayar tarafından bir programın yürütüme konması; yürütüm.
yürütmek (Alm. ausführen, Fra. exécuter, İng. execute) Bir programı oluşturan komutların bilgisayar donanımınca uygulanması, programın işletilmesi.
yürütücü (Alm. exekutiv, Fra. exécutif, İng. executive; e.g., executive control, executive utility routine) Örn. yürütücü denetim, yürütücü yardımcı izlence.
yürütücü program (Alm. Organisationsprogramm, Fra. logiciel superviseur, İng. executive program) Altyordamların yüklenmesi ve yer değiştirmelerini denetleyen ve bazan da programcının bilmediği komutları kullanan program. Çoğunlukla işletim sisteminin parçası olup, bilgi işlem sistemindeki veri akışını düzenleyen ve başka programların yürütümünü denetleyen bilgisayar programı.
yürütülür (Alm. ausführbare Anweisung, Fra. instruction exécutable, İng. executable instruction) Örn. yürütülür komut.
yürütüm çevrimi (Alm. , Fra. cycle opératoire, İng. execution cycle) Bir komutun gerçek yürütümünün yer aldığı makina çevrimi.
yürütüm izi (Alm. , Fra. trace d'exécution, İng. execution trace) Bir bilgisayar programının yürütümü süresince ele alınan komutların dizisinin tutanağı.
yürütüm süresi (Alm. Ausführungszeit, Fra. temps d'exécution, İng. execution time) Bir izlence, yordam ya da komutun gerçekleştirilmesi için harcanan zaman süresi.
yürüyen ortalama (Alm. , Fra. , İng. moving average (MA)) Herhangi bir andaki çıkış değerinin geçmiş ya da gelecekteki sonlu sayıda girdinin ağırlıklandırılmış ortalamasına eşit olduğu sinyale, sürece, modele ilişkin.
yüz açısı (Alm. Winkel an der Spitze, Fra. angle de face, İng. face angle) Bir çokyüzlünün bir yüzü üzerinde ardışık iki kenarın oluşturduğu açı.
yüz saniyedeki çağrılar (Alm. , Fra. , İng. hundred call seconds, CCS) Bir işlemciye ya da santrala yüz saniye içinde gelen çağrıların sayısı.
yüzde birlik (Alm. Perzentile, Fra. persentil, İng. percentile) Toplam sıklığı yüz eşit parçaya bölen değerlerden herbiri.
yüzde dağılımı (Alm. Perzentverteilung, Fra. répartition de pourcentage, İng. percentage distribution ) Her bir bölümdeki sıklığın toplam sıklığa oranının dağılımı.
yüzerme (Alm. Adsorption, Fra. adsorption, İng. adsorption) Bir cismin yüzeyi üzerinde yabancı bir madde yaygısı (filmi) oluşumu.
yüzertoplu vana (Alm. Schwimmerventil, Fra. vanne à flotteur, İng. float valve) Bir kaba gelen sıvı akışını vanayı ayarlayan bir yüzertop aracılığı ile denetleyen düzey denetleyicisi.
yüzey dalgaları (Alm. Oberfläche Wellen, Fra. ondes de surface, İng. surface waves) Bir yüzey üzerinde hareket eden dalgalar.
yüzey oluğu (Alm. , Fra. conduit de surface, İng. surface duct) Yerin alt katını oluşturduğu ve içindeki kırılma indisinin her yerde üsteki katmanlardan fazla olduğu troposferik radyo oluğu.
yüzey tümlevi (Alm. Flächenintegral, Fra. intégrale surfacique, İng. surface integral) Yönlü bir yüzey üzerinde hesaplanan tümlev. Bu tümlevin ayrımsal öğesi yöneysel yüzey öğesi ile bir sayıl ya da vektörel büyüklüğün çarpımıdır.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 08:44