Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08.10.2015, 00:32   #7 (permalink)
Mecnun
Sen de mi Brütüs?
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk'ün Son Sözleri

Alıntı:
eXtreme Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kimin nereye gideceğine yaradan karar verir.
Olabilir neden olmasın?
Bunu insanlar kılıf olarak kullanıyor.İnsanlar bu sözü-kimin cennete gideceğini Allah bilir- kullana kullana "Ben ibadet etmem ama kalbim temiz" diyen bir zihniyet oluşturdu.
Ben kendi fikrimi değil müctehid imamların ve tefsir alimlerinin görüşünü belirtiyorum.

Gerek resmî ve gerekse gayr–ı resmî kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Said Nursî, 9 Kasım 1922* tarihinde Ankara'da bulunmuş, Meclis'te kendisi için bir "Hoşâmedî" merasimi yapılmış ve kendisi de kürsüye çıkarak, mebuslara hitaben konuşup muzafferiyet için duâ etmiştir.
Bediüzzaman için Meclis'te yapılan resmî merasimle ilgili olarak, aynı tarihli Zabıt Ceridesi'nde yer alan bilgilerin bir kısmını hatırlatmakta fayda var.
Bediüzzaman, özel dâvet ile ve bazı dostlarının ısrarlı talepleri üzerine İstanbul'dan Ankara'ya gelmişti.
Açık oturum şeklinde (135. içtima/oturum) gerçekleşen o günkü Meclis toplantısında, Üstad Bediüzzaman da dinleyici salonunda (kendi ifadesiyle "sami'în locası"nda) oturmakta idi.
Onu aralarında gören bazı milletvekili dostları, Meclis Başkanlığına teklifte bulundular. Teklif kabul gördü ve Bediüzzaman duâ için kürsüye dâvet edildi.
Bediüzzaman'ın burada yapmış olduğu konuşma ve duâya dair detaylı bilgilerin yer aldığı Zabıt Ceridesinin orijinal nüshaları, Meclis arşivinde ve Ankara'daki Millî Kütüphanede bulunmaktadır.
Bu hususla ilgili olarak resmî tutanakta kayda geçen metnin bir kısmı şöyledir:
"Ulemadan Bediüzzaman Said Efendi Hazretlerine Beyan-ı Hoşâmedî.
“Reis: Efendim, Bitlis mebusu Arif Bey'le rüfekasının (arkadaşlarının) takriri (önergesi) vardır:
"Riyaset–i celileye,
“Vilâyât-ı Şarkiyye ulema-i benamından olup, Anadolu gazilerini ve Meclis-i Âli'yi ziyaret etmek üzere İstanbul'dan buraya gelerek, Sami'în Locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretlerine 'beyan-ı hoşamedî' edilmesini teklif eyleriz.
Takriri (önergeyi) veren mebuslar: Bitlis milletvekili Arif, Bitlis milletvekili Derviş, Bitlis milletvekili Resul, Muş milletvekili Kasım, Muş milletvekili İlyas Sami, Siirt milletvekili Salih, Ergani milletvekili Hakkı
“Alkışlar...
“Rasih Efendi (Antalya): Kürsüye teşriflerini ve dua etmelerini kendilerinden rica ederiz.”1
Said Nursî'nin o günlerde Ankara'da olup olmadığını bilmediğini (hatta zannetmediğini) TV ekranlarından duyuran tarihçi, araştırmacı ve gazetecilerin bilgi eksikliğini gidermek için bu belge yeterli olacaktır.
* * *
Bu günlere dair önemli bazı ayrıntıları da şu şekilde sıralamak mümkün:
* O tarihte Meclis Başkanlığı makamında bulunan kişi M. Kemal'dir.
* Vekiller Heyeti Reisi (Bakanlar Kurulu Başkanı, Başbakan) ise Rauf Orbay'dır.
* Dışişleri Bakanı olan İsmet Paşa, Lozan'a gidecek heyetin başına tayin edilmiş olup, bu tarihte Ankara'da değildir. "Hatırat"ıyla ünlü Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur da aynı durumdadır.2
* 1 Kasım 1922'de, Saltanat ile Hilâfet birbirinden ayrılarak, Saltanat lağvedildi. Buna göre, yönetim merkezi hem resmî, hem de fiilî olarak Ankara'ya devredilmiş oldu.
Ulaşabildiğimiz hemen bütün kaynaklar, Said Nursî'nin Saltanatın ilgası ve Lozan sürecinin başlangıcı sayılan Kasım 1922'den Lozan'daki nihaî görüşmelerin (II. Lozan Konferansı) hızlandığı Mayıs 1923 tarihine kadar geçen bu en kritik aşamada Ankara'da bulunduğunu gösteriyor.

Mustafa Kemal ile karşılaşma

1) Meclis'te, Başkanlık Makamında
Elimizdeki bilgilere göre, Said Nursî ile M. Kemal Ankara'da birkaç defa doğrudan görüşmüşlerdir.
Ayrıca, hemen her karşılaşmada, derin görüş ayrılıkları sebebiyle, aralarında şiddetli tartışmalar yaşanmıştır.
Bu tartışma safhalarına dair, Bediüzzaman, muhtelif mektup ve eserlerinde şu bilgileri aktarıyor:
"Ankara da, divan–ı riyasetinde (Meclis Başkanlığı makamında) pek çok mebuslar varken Mustafa Kemal şiddetli bir hiddetle divan–ı riyasetine girip, bana karşı bağırarak: 'Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilâf verdin.' Ben de onun hiddetine karşı dedim: 'Îmandan sonra en yüksek namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur."
"Hazır mebus dostlarım telâş ettikleri ve herhalde beni ezeceklerini tahmin ettikleri sırada, bana karşı bir nevi tarziye verip o mecliste hiddetini geri alması, adeta dehşetli bir kuvveti ve hakikati hissedip geri çekilmesi, ikinci gün hususi riyaset odasında (odasında başbaşa), Hücumat–ı Sitte'nin Birinci Desiseden …ta İkinci Desiseye kadar, bir saat tamamen ona söyledim.
"Bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiğim halde bana ilişmemesi, hatta taltifime çok çalışması…"3
Buradaki ifadelerden anlaşılıyor ki, bir gün arayla iki defa görüşme olmuş. Biri kalabalık mebusların bulunduğu ortamda, diğeri ise Başkanlık odasında baş başa olmak üzere…

1-Zabıt Ceridesi, c. 24, s. 457; Necmettin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, Yeni Asya Yayınları, İst., 1976, s. 245–246.
1-TC Tarihi Kronolojisi, TTK Yayını, Ankara 1988, s. 363–364.
3-Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, Germany 1994, s. 214; Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, Germany 1994, s. 498.




__________________
Dertleri zevk edindim.Neşe bende ne arar.
Mecnun isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla