Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07.09.2013, 21:00   #1 (permalink)
FifiVePirtik
Tecrübeli Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Kendimden utandım

Kendimden Utandım
Sizin de olmuştur içten içe utandığınız, itirafında zorlandığınız anlar. Bende sıkça oluyor şu sıra. Önyargılı davranıp, suçluyorum karşımdakini. Çabucak da yanıldığımı görüp ar içinde kıvranır halde buluyorum kendimi.

Mutfağımın penceresinin önünü Muğla kuşları dışkılama merkezi çeviren kanatlılara sayıp söverken yoldan bir çocuk seslendi; " teyze sen bu sokakta beş lira buldun mu? " Mermeri yıkamayı kesip mahsun bakışlı veledin nasıl da ustaca beni kandırmaya çalıştığını düşündüm. Zamane çocukları bayağı zekiydi. Öylesine ustaca para kapmaya çalışanını ilk kez görüyordum doğrusu. Şaşkındım! Fakat garip bir dürtüyle tersleyemedim onu. Doğruyu da söylüyor olabilirdi. " ben o parayla yemek yiyecektim, evde de kimse yok, ne yapacağım şimdi?" diyerek söylenmeyi sürdürdü. Kıyamadım. " dur bir oğluma sorayım, belki o bulmuştur senin paranı." deyip içeri girdim. Durumu anlatıp, aslında göz göre göre kandırıldığımın farkındayken beş lirayı vermenin içimden geldiğini söyledim. Uyanıktım ya!...

Perdeyi aralayıp " gel bakayım buraya." dedim. Elimdeki parayı görünce sevineceğini ummuştum. Bisikletini yere yatırıp pencere altına yanaştı. Kırgın ve mutsuz bir ifadeyle; " sen bana yalan söyleyeceksin değil mi, aslında oğlun bulmadı paramı, sen kendiliğinden vereceksin bana değil mi? " demez mi... Duraksadım, bir kez daha şaşırdım. " Evet, kendiliğimden vereceğim, oğlum görmemiş. Hem sen nerden çıkardın benim yalan söyleyeceğimi? Yakala bakalım" diyerek attım katlanmış beşliği. Rüzgarın azizliği bahçedeki çam ağacına savurdu garibimin haracını. Kerata bana teşekkür edeceği yerde, "teyze senin de elinin ayarı yokmuş he!" dedi. İki sallayınca daldan düştü para. Aldı ve kayboldu...

Kim bilir, belki de yalan değildi anlattıkları. Dört yanımızın yalan kaynadığı dünyadaki tek tük doğrulardan biriydi o. İnanmak istedim oğlana. Güvensizliğimin utancında ezilerek Bodrum' a doğru yollandık...

Düğün mevsimi devam ediyor. Halimem yandan yandan, severim seni candan türküsü eşliğinde göbekler atılıyor, halaylar çekiliyor hala. Turgut Reis sahilinde bir otel arıyoruz. Davetiye elimize ulaştırılamadı diye telefonla adres aldık. Labirente girmiş fareler gibi sokak tarıyoruz. Durdurup sorduğumuz otelin adını herkes biliyor ama ne yazık ki hiç biri emin değil! Biri sağa döndürüyor, öteki; yan yoldan karşı şeride geçirip, altıncı ışıktan sola döndürüyor. Otelden vazgeçtik, Kardak adalarına çıkıp tutuklanmasak iyi diye şükrediyoruz. Sanki Bodrum değil de Kerbela' da geziyoruz. Allah rızası için bir yerliyle karşılaşamıyoruz. Yabancılar da " adresi bilmiyoruz." deme terbiyesizliği yapmamak adına yalan yanlış tarif veriyorlar. Takı törenine yetişsek bari telaşındayız. Her geçen dakika daha da kayboluyoruz karanlıkta...

On bir sularında, artık çökertme ve kerimoğlu havalarına geçildiğinde ki bu artık sona yaklaşıldı anlamına gelir, varıyoruz otele. Sinir katsayımızın tavan yapması ise takıyı unuttuğumu fark ettiğimizde gerçekleşiyor. Uzun sözün kısası utanç dolu bir gündü...

__________________
Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız.
FifiVePirtik isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla