Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11.09.2013, 12:38   #1 (permalink)
FifiVePirtik
Tecrübeli Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Türkü aleminde duygular

Türkü Âleminde Duygular
Müziksiz bir evde büyüyen kişinin, ruhunda bir parça eksiklik olduğunu düşünüyorum. Daha öncede yazmışımdır; Babam Türk Halk Müziği, annem ise Türk Sanat Müziği tutkunuydu... 80'li yılların başında evimize televizyon girmişti ama bizler TRT Ankara'nın halk ve sanat müziği korolarını dinliyorduk... Bunun yanı sıra evde bir pikap ve 45'lik plaklar vardı. Belkıs Akkale, Arif Sağ, İzzet Altınmeşe, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Aşık Mahzunî Şerif, Reyhanî ve adını hatırlayamadığım nice ses evimizin içinde dolaşır, dururdu.

Yabancı müzikle 80'nin ortalarında tanıştım ama mayamızda Anadolu'nun renkleri olduğu için yabancı müzikler derdimize derman olmuyordu...

Bu girişten sonra asıl mevzuumuza gelelim...
Ben ve birkaç arkadaş şirketimizde DVD izleme günleri düzenlemeye başladık. Geçen perşembe "Anadolu'nun Kayıp Şarkıları"nı izledik/dinledik. Sanırım, böylece yazının müsebbibi anlaşılmış oldu.

Bazı türküler kalbimden bir ilmek söküp, gidip hiç bilmediğim başka bir kalbe bağlıyor ve bu bağ üzerinden sürekli, bazen hüzünlü bazen sevda dolu sinyaller alıyorum.

Acem kızı misâl! Acem kızının o ilk melodisi gelmeye başladığında, hüzünle karışık duygu kanalından, beynim yârin özlemi pompalıyor yüreğime; tıpkı gurbette yaşadığım hasretlik halleri gibi kalbimle burnum arasındaki manyetik alanda bir parçalanma, hazzımla hüznüm arasında bir gerilim yaşayıp duruyorum. "Yârim İstanbul'u mesken mi tuttun/Gördün güzelleri beni unuttun" tadında, iflâh olmaz bir aşk illetiyle yataklara düşmüş gibi oluyorum. İnce bir hastalık hâli ruhumu sarıyor, ateşler içinde!

Türkülerdeki duygular, sanki başka bir âlemde yaşanmış gibi!
Genellikle çocuk şarkıları öğretildiği için yuvada, çocuklarla birlikte bunları söyleriz. Evlerimizde müzik kanalları açık olmadığı için popüler şarkıları zaten bilmezler. Biraz farklı olarak bizim evde Tasavvuf musikîsinden tutun da şaman müziğine kadar repertuar geniştir. Kardeş Türküleri çalıp çok halay çekmişliğimiz vardır ablam ve kızlarımızla.. Ardından Michael Jackson'la moonwalker yaptığımız vâkidir.

Ama bugünkü olay bir ilkti/buluştu... Ben bu yazıyı henüz kaleme almamışken, ablam dört yaşındaki yeğenime sabah "Beyaz giyme söz olur/Siyah giyme toz olur/Gel beraber kaçalım/Muradımız tez olur/Salına da salına da gel/Haydi yavrum dön dolaş yine bana gel" türküsünü okudu. Ablamın kızı türküyü duyunca birden kalbinden vurulmuş gibi donup kaldı... Yüzüne, acı ile karışık bir tebessüm yayıldı. Hani dört yaşındaki bir insancığın yüzünde mutluluktan ağlamaklı gibi bir ifade hâsıl oldu. Ablam Türküyü bitirince "bi daha anlat anne!" dedi! "Anlat" "Söyle" değil... "Anlat"!..
İşte o zaman anladım ki türküler şarkılar gibi söylenmiyordu... Anlatılıyordu... Bu büyük buluşu, bana armağan eden dört yaşındaki yeğenime müteşekkirim...

... ve yazıyı kaleme almak isteyişimin asıl sebebi geldi aklıma... Neden eski aşklar yok günümüzde? Neden evlilikler eskisi gibi uzun, saygı ve sevgi dolu sürmüyor... Çünkü artık türkü duygu âleminde yaşamıyor, popüler şarkı duygu âleminde yaşıyorduk..

__________________
Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız.
FifiVePirtik isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla