Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06.06.2014, 18:21   #1 (permalink)
Lev
Sıkılmış bir yumrukla tokalaşamazsınız...

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Kızılkalkan - Forumaşkı 5#

Kızılkalkan - Forumaşkı 5#

@[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
@[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
@[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
@[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
@[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
@[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]


5. Bölüm ile tekrar buradayım. Keyifli okumalar.


Hayal edebilecekleri gerçek dışılığın kat ve kat fazlasını yaşamış oldular. Korkunun, ümitsizliğin, heyecanın, anlamsızlığın gerçekliği, bu gerçek dışılığın üstesinden gelebiliyordu pekala. Blue Rain tamamen merak içerisindeydi. Ninova'nın seçimi, Uluova meleği Perii'nin ucunu açık bıraktığı mesajı, kafasındaki hançer mührü. Her şey olağanüstü geliyordu ona. Merakını bir türlü yenemiyordu. Medusa ve inception, Blue Rain'in bu halinden tedirgin olmuşlardı. Artık eskisi gibi şakalar yapmıyordu. Ormana odun toplamak için değil, düşünmek için gidiyordu. Eskisinden çok daha az konuşuyordu. Ninovayı bekliyordu. Medusa ve inception, Blue Rain'in Ninovayı beklediğini net olarak biliyorlardı. Ama yine de tedirginlerdi. Perii'nin sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla, üstlerine büyük yükler binecekti. Işıkgölünü terk etmeleri gerekiyordu. Medusa, bütün atları, koyunları, inekleri ormana saldı. Onlara ihtiyaçları yoktu. inception, kulubenin içinde ne kadar işe yarar bıçak, balta, çekiç varsa toplamıştı. Perii'nin yolunun ne kadar muhteşem olsa da, tehlikeli olduğunu biliyordu.
Vakit gelmişti. İhtiyaçları olan her şey yanlarındaydı. Blue Rain, her ne kadar Medusa karşı çıksa da kulubeden kurtulması gerektiğini düşünüyordu. Çünkü çok iyi bildiği bir diğer şey ise, bu yolculuğun sonunda artık eve ihtiyaçları kalmayacak olmasıydı. Evleri, sonsuzluk ve karanlık olacaktı. Elindeki meşaleyi, o çok sevdiği ahşap balkonun altına bıraktı. Balkonu saran sarmaşıklar o an alev almıştı. Herşeyi, gözlerinin önünde sonsuza kadar yok oluyordu. Mutluydu.




AsiRuh günler, geceler boyunca mektubu Karaorman'a iletebilmek için at üstünde ilerliyordu. Artık öylesine yorgun düşmüştü ki dinlenmek için atını bir derenin kenarında durdurdu. Sürekli beline koyduğu mektuba dokunuyordu. Oturduğu taşın üzerinden ayağa kalktı. Derenin karşı kıyısında meyve ağaçları olduğunu fark etti. Karnı çok açtı ve atı da çok yorgundu. Derenin karşı kıyısına geçti. Bir kaç elma ağacı buldu. Elinde ki bezi torba gibi katlayarak biraz elma aldı. Atının yanına tekrar geri dönmek için arkasını döndü. Birden kaskatı kesildi. Karşı kıyıda, atının yanında duran bir kadın ve iki adam vardı. Silahlarını görebiliyordu. Temkinli yaklaşmakta yarar vardı. Onlara doğru yürümeye başladı. Derenin yarısını geçtiğinde gözlerine inanamadı. O iki adamdan birinin, Karaorman süvarilerinin komutanı inception olduğunu gördü. Büyük bir sevinçle yanına koştu ve önünde diz çökerek, belinde ki mektubu inception'a sundu.

- Ben Karaorman casuslarından AsiRuh.

Sol kolunu sıyırıp, dirseğinde ki aslan dövmesini gösterdi. inception, çok şaşırmıştı. Bir Karaorman casusu, general dahi olsa kimliğini açıklamazdı.

- Bu mektup Şeytanyolu'nda elime geçti. Karaorman'ın müdafaası için, onu Karaorman'a götürüyordum. Birliklerimizin komutanı olarak size sunarım.

inception mektubu aldı. Eli yanarcasına mektubu açıp okudu.

" Kızılkalkan...
Bu meydanın etrafına, Uluova askerlerinin kafalarına geçirilmiş kazıklardan bir sur yapıldı. Ölülerimizin kemikleri çamura bulaştı. Onlar, ölüleriyle savundular, ölülerimiz ile savunmaya devam ediyorlar. Yenilgimiz tüm Uluova diyarının batan güneşi oldu. Ninova'nın kurduğu denge, bununla beraber yok oldu.

Uluova meleklerinin, Ninova'ya yeni bir yemini var artık...


Diyârın ve Ninova'nın oğulları. "


Mektup, tıpkı Perii'nin dediği gibi, kaçak olan iki Uluova meleğinin dilinden yazılmıştı. Anlaşılan Kızılkalkan planlarının ilk bölümüydü. Elinde tuttuğu mektup ise ikinci bölümü anlatıyordu. İnsanlığı, Uluovaya karşı savaş açması için tetikleyen bir mektuptu bu.

- Bunun bende kalması daha iyi olur. Görevinizi yerine getirdiniz. Şeytanyolu'na tekrar dönebilirsiniz.

AsiRuh, neden bile sormadan atına atladığı gibi, geri döndü.

inception, şanslarına şükrediyordu. Eğer ki bu mektup eline geçmemiş olsaydı, insanlık, Uluovaya büyük bir savaş açacaktı. Ölümler, yağmalar, karanlık zamanlar dünyanın üzerine çökecekti. Kaçak Uluova meleklerinin istediği ise tamda buydu. Kaos. Bu sayede, istedikleri gibi yönetebilirler, istedikleri gibi öldürebilirlerdi. inception mektubu yakarak imha etti. Derenin kıyısında otururlarken, birden karşılarında Perii'yi gördüler. Perii bütün ihtişamıyla yanlarına doğru ilerliyordu. Ayağa kalktılar.

- Mektubu yok etmen iyi oldu inception. Hain planlarıyla Uluovayı, Ninovayı yok edebilirler. Artık Ninova ile tanışmanızın vakti geldi. Planlarını ona anlatacaksınız. Sizleri tanımak ister...

Medusa, kendisini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Blue Rain'in bir görevi vardı. Özenle Ninova tarafından seçilmişti. inception ise Karaorman'ın efsanevi komutanı, şimdi ise muhtemelen Uluova'nın komutanıydı. Kendisini işe yaramaz ve üzgün hissettemeye başlamıştı. Bu, kalbini incitiyordu.




Perii, Medusa'nın sebepsiz hüznünü çoktan beridir hissediyordu. Ninova'nın sebepsiz hiç kimse ile tanışmadığını bildiğinden, Medusa'nın da bir görevi olacağını tahmin ediyordu. Ama onun hüznünü dindirebilmek için, elinden birşey gelmezdi. Ninova'nın huzuruna çıkana kadar acısını çekmeliydi.

Perii, Elbisesinin içinden bir bez parçası çıkardı. Üçünün de o beze dokunmasını istedi. Parçaya dokundukları anda, içlerinde daha önce hiç hissetmedikleri kadar büyük bir boşluk hissettiler. Bu, Uluovanın sihri, dünyanın gerçek dışılığını gösteren bir yöntemdi. Hiç hissetmedikleri duyguları hissedebiliyorlardı. Bir ağacın kalbini görebiliyorlardı. Perinin yüzüne baktıklarında, o mimiksiz ifadenin yerini, ışıklar almıştı. Birbirlerinin yüzlerine baktıklarında daha derini görebiliyorlar, ne hissettiklerini anlayabiliyorlardı. Bu sihir, imkansızı imkanlı kılıyordu.

- Bu sayede Uluova'ya, gökköprü'den geçebileceksiniz. Gözlerinizde ki bağ kalktı. Sizin için var olmayan, artık var.

Muhtemelen hayatlarının en muhteşem anlarını yaşıyorlardı. Perinin ardından, göğe doğru adım atarak ilerlediler. Biraz sonra karşılarında duruyordu işte. Uluova. Muhteşem güzellikte bir diyardaydılar. Karşılarında Ninova'nın sarayı duruyordu.




Uluova'nın içerisinde o kadar renkli bitkiler var dı ki hayatlarında görmeyi değil, hayal bile edemezlerdi. Akıllarının alamayacağı kadar güzel, insani varlıklar etrafta dolaşıyordu. Ellerinden ışıklar saçılan bu varlıklar, dokundukları her bitkiye can veriyor, güzelleştiriyordu. Bunların yanı sıra, etrafta Uluova askerleri de vardı. Hepsi nizami bir şekilde bekliyorlardı. Zırhlarından yüzleri bile görünmüyordu. Muhteşemliğin sonuydu burası. Perii, sarayın önüne geldiğinde durdu.

- Ninova, kalplerinize ışık doldursun. Saygınız, Ninova'ya verilebilecek en akıllıca hediyedir.

Saraya doğru tekrar ilerlemeye başladılar. Perii önlerinde, kapıya doğru ilerliyorlardı. Medusa'nın kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. inception, her ne kadar çelik gibi dursada, heyecanını gizleyemiyordu. Blue Rain, kapıya yaklaştıkça artan başının sıcaklığını umursamıyordu bile.

Efsaneler, gerçek oluyordu...









--------------

Lev isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla