Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Eğitim - Öğretim > Dersler > Felsefe - Sosyoloji
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Felsefi Terimler

Felsefe - Sosyoloji kategorisinde açılmış olan Felsefi Terimler konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 29.11.2012, 21:02   #91 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler

MANİŞEİZM

İran`lı Mani`nin kurduğu Hıristiyan-Zerdüşt karması dualist din.

Manişeizm`in temeli Zerdüştçülüğün iyilik ve kötülük ilkesine dayanır. Evrende iki ilke egemendir; iyilik ışık ve ruhtur kötülük de karanlık ve bedendir. Evren bir iyilik-kötülük karışımıdır insanda bundan ötürü ruhtan ve bedenden yapılmıştır. Bedenin içine hapsedilip acı çeken ruhları kurtarmak gerekir. Amaç iyilik-kötülük savaşının üstündeki birlikte ulaşmaktır. İnsanları bu birliğe bilim ***ürebilir bilimse sevgiyle kazanılır. Sevgi kötülüğü iyilik içinde eriterek insanları birliğe ulaştıracaktır. Bu amaca varabilmek için her türlü tutkudan ve yalancılıktan sakınarak yaşamak yeter.

Mani kendisini Adem`den Buda Zerdüşt ve İsa`ya kadar uzanan bir peygamberler zincirinin son halkası olarak görüyordu. Ona göre doğru dinin geçmişteki vahiyleri tek bir dilde tek bir halka seslendiği için etkili olamamıştı. Ayrıca manişeizme sonradan katılanlar onun özgün hakikatini görememişlerdi. Oysa kendisi bu öteki dinlerin yerini alacak evrensel bir dini yaymakla görevlendirilmişti.

Mani vahiyle gelen önceki bütün dinlerin özellikle de Zerdüşt dininin Budacığın ve Hıristiyanlığın içerdiği kısmi doğruları bütünlüğe kavuşturarak gerçek bir evrensel dünya kurmayı amaçlıyordu. Ama bu din sıradan bir eklemeciliğin ötesinde değişik kültürlere göre farklı biçimler alabilecek bir hakikati de dile getirmeliydi. Manişeizm özünde bir tür gnostisizmdi. Öteki bütün gnostisizm türleri gibi manişeizmde bu dünyadaki yaşamın katlanılmaz ölçüde acı ve kötülükle dolu olduğunu öğretiyordu. İç aydınlanma ya da gnosis (içrek bilgi) Tanrı ile aynı doğayı paylaşan ruhun kötülüklerle dolu madde dünyasına düştüğünü ve tin aracığıyla bundan kurtarılması gerektiğini gösteriyordu. Bu bilgi kurtuluşa ulaşmanın tek yoluydu. Kişinin kendini bilmesi geçmişte beden ve maddeyle karıştığı için bilgisizliğin ve öz bilinç yokluğunun kararttığı gerçek benliğini yeniden elde etmesi demekti. Kendini bilmek ruhunun Tanrı ile aynı doğayı paylaştığını ve aşkın bir dünyadan geldiğini anlamaktı. Bilgi insana maddi evrende içinde bulunduğu düşkün koşullara karşın aşkın dünyadan kopmadığını bu dünyaya ölümsüz ve içkin bağlarla bağlı olduğunu kavrama olanağını veriyordu.

Manişeizm insanlığın gerçek doğası yazgısı tanrı ve veren üzerine taşıdığı bilgileri karmaşık bir mitolojiyle sunar. Günahkar ruh kötülüklerle dolu maddeyle karışır ve sonunda tin aracılığıyla özgürlüğe kavuşur. Bu nedenle mitoloji üç aşamada gerçekleşir: tin ve madde iyi ve kötü ışık ve karanlık gibi temelden karşıt özlerin birbirinden ayrı olduğu ilk dönem; iki tözün birbirine karıştığı ve yaşadığımız çağa karşılık gelen ara dönem; başlangıçtaki ikiliğin yeniden kurulacağı gelecek dönem. İyi insanların ruhları ölümle birlikte Cennet’e döner. Zina çocuk yapma mülk edinme ürün yetiştirme et yeme şarap içme gibi bedensel şeylere kendini kaptıran kişinin ruhu ise yeni bedenlerde sürekli yeniden doğmaya mahkumdur.



Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:02   #92 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler


MARBURG OKULU

Alm. Marburger Schule Fr. ecole de Marbourg

Varlığı mantıksal bağıntıların bir örgütü olduğunu öne süren gerçekliği kavramsal matematiksel yolla kavrayan bir lojistik geliştiren Yeni Kantçı okul.

Bu okulun kurucusu H. Cohen geliştiricileri P. Natorp ve E. Cassirer'dir. Bu akım özdekçilik ve doğalcılığın karşısında bilgi eleştirisi ve bilim kuramı doğrultusundadır. Bu okulun ayrıca ahlak felsefesi sanat felsefesi dil din söylencebilim araştırmaları da vardır.



Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:03   #93 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler

MARKSÇILIK

Alm. Marxismus Fr. marxisme İng. Marxism

Karl Marx ve Friedrich Engels'in geliştirdiği; "bilimsel toplumculuk" doğrultusundaki felsefe toplum ve ekonomi öğretisi.

Marksçılar felsefelerini eytişimsel özdekçilik olarak adlandırırlar. Marksçılığın dayandığı temel insanlığın tarihsel ve toplumsal gelişmesinin ekonomik güçler ve ilişkilerle belirlenmiş olduğu ve düşünce ile ilgili tinsel güçlerin de bunların bir yansıması olduğu görüşüdür. Ekonomik ilişkiler ve bununla ilgili tinsel biçimler ile kültür altyapı ve üstyapı olarak bağlantı içindedirler bir- birleriyle nedensel bir bağlılık içinde bulunurlar. Marksçılığın felsefe bakımından temel ilkesi şudur: İnsanın bilinci varlığını değil tam tersine toplumsal varlığı bilincini belirler. Düşünce ve bilinç insan beyninin ürünleridir insanın kendisi de bir doğa ürünüdür çevresi içinde ve çevresi ile birlikte gelişir; insan toplumu da kültürü ile birlikte bir doğa parçasıdır; insan tarihi de neden-etki bağlantısı içinde ve eytişimsel bir biçimde gelişir. Evren olmuş bitmiş bir şey değil ilerleyen bir süreçtir; eytişim de Marx'a göre gerek dışdünyadaki gerek insan düşüncesindeki genel devinim yasası -bu devinim özdeğin varoluş biçimidir- üzerindeki bilimdir.

Hegel'in karşıtlıklar içinde ilerleyen eytişimsel değişmesi Marx'da sınıfların savaşına çevrilmiştir. Sınıfların savaşı öğretisi de Darwin'in öğretisinde kendisine dayanak bulur. Doğadaki yaşama savaşını Marx insan toplumlarına da aktarmıştır. Bilimsel toplumculuk da sonunda bir doğa bilimi biçimine girer.

Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:03   #94 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler

MATERYALİZM (Özdekçilik)

Evrendeki tek cevherin madde olduğunu ve bütün varlıkların maddeden türediğini öne süren görüş

Alm. Materialismus Fr. materialisme İng. mııterialism es. t. Maddiye

Bütün evrenin her varlığın ve olgunun en temelde maddi özellik gösteren öğelerden oluştuğu bunlarla ilgili açıklamaların da bu öğelere ve aralarındaki ilişkilere indirgenebileceği yolundaki görüş.


1- Her türlü gerçekliğin -yalnızca nesnel değil ruhsal ve tinsel olan gerçekliğin de- özünü ve temelini özdekte gören özdekten başka hiçbir tözün bulunmadığını öne süren dünya görüşü. //

Özdeği evrenin ilkesi yapan eski Yunan atomcularından Leukippos ve Demokritos'tan beri özdekçilik türlü biçimlerde ortaya çıkar. İngiltere'de 17. yüzyılda Hobbes Fransa'da 18. yüzyılda Lamettrie ve Holbach Almanya' da 19. yüzyılda Ludwig Büchner'le en yüksek düzeye ulaşmıştır.

2- (Ahlak felsefesinde) Yalnızca yararlı ve haz veren şeyleri erişilmeye değer sayan içeriksel-özdeksel değerler dışında kendi başına var olan bağımsız bir değerler alanını kabul etmeyen dünya görüşü.

Maddecilik özellikle dualist ve tinselci görüşler karşısında gelişmiştir. Bunların ilkinden daha çok tekçi özelliğiyle ikincisinden ise idealizme karşı gerçekçi özelliğiyle ayrılır. Dualizmdeki apayrı ve birbirine indirgenemeyecek iki varlık görüşüne karşı maddecilik varlığın en temelde tek bir biçimi olduğunu ileri sürer. Buna göre düşünsel ya da zihinsel denen olgular ya maddi olguların karmaşık biçimleridir ya da varlıkların temellerindeki yapıya indirgenerek açıklanabilir. Tinselci ve idealist görüşler karşısında da maddecilik düşünsel ya da zihinsel olguların kendi başlarına var olmadıklarını görünürdeki var oluşlarının ise onları olanaklı kılan maddi bir temel üzerinde açıklanabileceğini öne sürer. Ruh-beden ya da düşünce-madde ayrımının aldatıcı olduğunu bu iki varlık türünün gerçekte tek bir maddi temelin iki farklı görünüşü olduğunu savunur.

Maddecilik tarih ve toplum gibi insana ilişkin varlık alanlarının açıklanmasında bunlara bir “amaç” “erek” ya da “istek” atfetmek yerine maddi bir temele dayanan anlamlı nedenlere başvurmayı öngörür. Bu yaklaşıma göre insanların toplum ve tarih içinde ürettikleri düşünsel içerikli olgular vardır ama bunlar tek başlarına ne ortaya çıkabilirler ne de bu alanlarda etkili olabilirler. Bunları hem ortaya çıkaran hem de etkiliymiş gibi görünmelerini sağlayan maddi ve somut nedenler vardır. Bu nedenler tarihsel ve toplumsal değişimlere yol açan asıl etkendir. Düşünsel içerikli olgular ancak bu asıl etkene başvurularak açıklanabilir.

Maddecilik psikoloji gibi bireylerin zihinsel süreçlerini inceleyen bilgi dallarında da örneğin duygu düşünce amaç koyma ve yönelmelerin nedenlerini bunların temelinde yatan organik fizyolojik maddi süreçlerde arar. Buna göre insanın belirli bir düşünceye sahip olması bedenindeki en yalın fizyolojik süreçlerden beynindeki elektromagnetik etkinliğe kadar bir dizi maddi etmenin sonucudur. Zihinsel süreçlerin temelinde yatan maddi süreçler yeterince anlaşılırsa zihin de anlaşılmış olacaktır.

Batı felsefesinde maddecilik geleneğinin başlangıcı Sokrates öncesi filozoflardan Demokritos ve öğretmeni Leukippos’a dayandırılır. Atomculuğun da ilk biçimini ortaya atan bu filozoflara göre bütün everen daha fazla bölünemeyecek katı tek başına var olan küçük parçalardan (atomlardan) oluşuyordu. Dünyadaki her olay bu atomların birbirleriyle etkileşiminin yarattığı süreçlerden kaynaklanıyor algı ve bilgi de bu parçacıkların insanların organları üzerindeki etkilerinden doğuyordu. Eski Yunan ve Latin sonrası dönemde Hıristiyanlığın etkisiyle maddecilik hemen tümüyle bir yana atıldı.

Yeni çağda çeşitli bilimlerde ulaşılan somut sonuçlar felsefede de maddeciliğin yeniden doğmasına yol açtı. 17. yüzyılda İngiltere’de Thomas Hobbes ve Fransa’da Pierre Gassendi eski atomculardan da esinlenerek maddi temeller üzerine kurulu bir dünya görüşünü işlediler. Gassendi deneyimle elde edilen olguları açıklarken modern bilimlerin yöntemlerini kullandı. Hobbes ise duyumların beyinde oluşan maddi hareketler olduğunu ileri sürdü.

Materyalizm 19. yüzyılda doğa bilimlerindeki önemli gelişmeler sonucu yeniden güçlendi. Özellikle Darwin’in biyolojide yarattığı devrim doğal düzene ilişkin görünürdeki kanıtların tümüyle nedensel nedenlere dayanarak açıklanabileceğini gösterdi.

20. yüzyılda modern fizikte görülen devrim niteliğindeki gelişmeler nedensel temellere dayalı yaklaşımları sarsarken katı ve bölünmez maddi temel sayılan “atom” düşüncesinin de sorgulanmasına yol açtı. Bunun sonucunda maddecilik tartışması daha çok bilimsel yöntem ve uygulamalar açısından sürdü. Fizikteki gelişmeler nedeniyle madde kavramı gittikçe daha az açıklayıcı ve anlaşılır olmaya başladı.


Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:04   #95 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler


MEKANİZM

Bütün olayları mekanik nedenlerle açıklama anlayışı.

Antikçağ Yunan düşüncesinde Abdera düşünürleri adıyla anılan Leukippos ve Demokritos doğayı nicelik farklılaşmalarıyla oluşan bir nedensellik anlayışı içinde gördüler. Hava su vb. gibi atom biçimlerini büyüklük ve küçüklükleriyle eş deyişle nicelikleriyle birbirinden ayırıyor farklılaştırıyorlardı. Onlara göre evren sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe kadar birbirlerine çarpıp birbirlerini itmeyle devinen bir atomlar yığınıydı. Her şey bu çarpma ve itmeyle gerçekleşen yer değiştirme devimi (mekanik devim)’nin zorunlu düzeni içindeydi. Yoktan varolma ve vardan yok olma diye bir şey yoktu her şey bu çarpma ve itme devimiyle birleşen (doğum) ve ayrılan (ölüm) özdeksel atomlardan oluşuyordu bu oluşma ilksiz ve sonsuzdu. Evren aralıksız ve sürekli bir nedensellik zinciri içinde akıp gidiyordu. Ruh bütün duyu algıları bütün düşünme de özdeksel atomdan ibaretti. Atomlar pürüzlü düz köşeli tekerlek yuvarlak eğri büğrü kanca çengel biçimindeydiler ve sayısızdılar. Bölünmez (atom) ve parçalanamazdılar. “atomlar sonsuz boşluk içinde birbirinden ayrılmış; biçim büyüklük duruş sıralanış bakımından birbirinden farklı olarak boşlukta sürükleniyorlar birbirleri üzerine gelerek çarpışıyorlar. Bir bölümü birbirinden uzağa atılırken bir başka bölümü biçimlerin büyüklüklerin duruş ve dizilişlerin simetrisine göre birbirleriyle örülüp kalıyorlar”dı. Abdera düşünürlerinin bu özdekçi atom öğretilerinde evren mekanik devim’le açıklanmaktadır. Bu mekanik devimli zorunlu olarak bir nedensellik zinciri meydana getirir çarpan neden ve kendisine çarpılan sonuç’tur. (iten ve itilen). Bu nedensellik zinciri de zorunlu olarak bir aralıksızlığı eş deyişle süreklilik’i gerektirir; kendisine çarpılan da bir başkasına da çarparak onun nedeni olacak ve bir sonuç meydana getirecektir bu vuruşmalı devim araya hiçbir kesinti girmeksizin böylece sürüp gitmek zorundadır. Kısaca mekanizm evreni bütün olguların bir nedensellik zinciriyle birbirlerine bağlı bulundukları sürekli bir yer değiştirme devimiyle açıklama anlayışıdır. Buysa vereni bir makine düzeni içinde görmektir doğa çarpma yasalarına göre işleyen bir makinedir. Devim özdeğim içerdiği bir güç değildir ona dışardan verilir; bu yüzden de oluşma aşamaları birbirinin içinden çıkmaz yan yana dizilir. Demek ki doğadaki bütün değişmeler diyalektik değil mekaniktir.

Bu mekanikçi açıklama doğada özdekten başka hiçbir öğe tanımamasına rağmen idealist bir açıklamadır. Mekanik hareketin sıraladığı neden-sonuç dizisi zorunlu olarak ilk ve son ereği gerektirir buysa metafiziği gerektirmek demektir. nitekim mekanikçi özdekçilik özdeği ilk devindiren dışsal gücün tanrı olduğunu ileri sürmüştür.
Mekanikçi Gerekircilik: her türlü nedeni mekanik nedene indirgeyen ve rastlantıyı nedensellik sa***** yadsıyan gerekircilik anlayışı. Bilimin temeli olan gerekircilik (determinizm) XVIII ve XIX yüzyıllarda fizikçi Newton’un mekaniğinden etkilenerek mekanikçi bir anlayışa yönelmiştir. Gerekirciliğe göre her olgunun bir nedeni vardır. Mekanikçi gerekirciliğe göreyse bu neden mekaniktir ve birbirinden bağımsız bir neden sonuç zinciri halinde sürekli olarak tekrarlanır. Aynı nedenler aynı sonuçları doğururlar kendi nedeniyle belirlenen sonuç da kendi nedeniyle aynılaşır ve kendisiyle aynı olan yeni bir sonuç meydana getirir. Bu demektir ki gelişme (evrim) ve sıçrama (devrim) olanaksızdır.

Mekaniğin temel yasaları olan dinamik yasalara göre belli bir durum belli ve zorunlu durumlar zincirini meydana getirir ve belli bir durum bilinince bu durumun meydana getireceği daha sonra ki durumlar bilinebilir. Bu temelden yola çıkan Laplace ki mekanikçi gerekirciliğe Laplace’çı gerekircilik de denir. Doğayı harekete getiren bütün güçleri ve doğayı teşkil eden bütün varlıkların birbirlerine karşı olan durumlarını belli bir anda bilebilecek ve bunları matematik formüllere bağlayabilecek bir öke tasarlar ve böyle bir öke olsaydı evrenin en büyük cisimlerinden en küçük cisimlerine kadar hepsinin hareketlerini matematik formüllerde kolaylıkla toplayabilir ve geleceği de geçmişi de gözlerimizin önüne serebilirdi” der. Laplace’in bu ökesinin Laplace’in cini adı verilir.



Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:04   #96 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler


MEKANİKÇİ ÖZDEKÇİLİK

Doğal ve toplumsal olguların mekaniğin yasalarıyla açıklanabileceğini sana özdekçilik anlayışı.

Mekanikçi özdekçilik evreni özdeksel bir temele oturtmak ve bunun da mekanik yer değiştirme devimiyle ve makinelerde olduğu gibi zorunlu bir nedensellik içinde işlediğini ileri sürer; ve böylece düşünceyi sınırlandırır bütün süreçleri ve bütün devim biçimlerini mekanik devime indirgemekle organik özelliklerin ve toplumsal yasaların anlaşılmasına engel olur. Mekanik ve matematiğin evreni tümüyle bilmek için yeterli ilkeleri sunduğunu savunur.

Descartes evreni kocaman bir makine olarak görür ve Hobbes canlı doğayla cansız doğayı bir ve aynı sa***** mekanik nedenlerle açıklar ve tanrıyı bile “doğal nedenlerin en üstünü” sa***** doğalaştırır. Hobbes’a göre evrende her şey özdeksel ruhsal insansal toplumsal her şey doğal ve bundan ötürü de özdeksel nedenlerle belirlenmiştir. Ruhirade vb. gibi özdeksel olmayan tasarımlar boş ve temelsiz önyargılardır; evrene bütün olup bitenleri bu gibi tasarımlardan ve düşlerden kurtararak matematikte olduğu gibi zorunlu şemalara bağlamalıdır. Mekanik yasalara göre kurduğumuz işlettiğimiz bir makinenin artık nasıl işleyeceğini ve neler üreteceğini önceden bilebilirsek öylece evrensel belirlenişin tek kaynağı olan özdeksel nedenleri de bilmekle bir makinede olduğu gibi önceden dilediğimiz yönü verebiliriz. İşte bu anlayış katıksız bir mekanikçi özdekçilik anlayışıdır.

Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:04   #97 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler

METAFİZİK

Felsefenin en temel konularını bu konuların felsefe içinde işlenmesi açısından ele alan bilgi dalı. Tek tek ve farklı biçimlerde varolan nesnelerden ayrı genel ve bir bütün olarak varlığın ya da varolmanın ne olduğunu araştırır. Metafizik terimi felsefe tarihi boyunca bir yandan en üst felsefe disiplini olarak olumlu bir yandan da boş ve anlamsız önermeler içeren bir alan olarak olumsuz anlamda kullanılmıştır.

Metafizik deyimini ilkin i.ö. 1. yüzyılda Andronikos kullanmış ve Aristoteles’in ders kitaplarını sıralarken doğa bilgisi derslerinden sonra gelen on dört kitabına Meta ta Phusika ( doğa bilimlerini kapsayan kitaplardan sonra gelen kitaplar) adını vermişti. Nitekim bu kitaplarına Aristoteles de duyularla kavranan bilgi (fizik)’in üstünde saydığı usla kavranan bilgiyi kapsadıklarından ötürü ilk felsefe adını vermiş bulunuyordu. Aristoteles için bu felsefenin ilk’liği bütün bilimler için gerekli ilkeleri incelemesinden ve saptamaya çalışmasındandı. Böylece metafizik ilk kullanımında fiziğin üstünde ötesinde ya da dışında sayılan düşünce ile ilgili düşünsel bir anlam taşımaktadır. İşte bu anlam giderek onu idealizm ve ruhçuluk ile kaynaştırmış ve gerici bir dünya görüşü oluşturmuştur.

Metafizikle bilinçli biçimde ilk uğraşan ilk filozoflar Eski Yunan düşünürleridir. İlk kez bu düşünürlerin ele aldığı temel metafizik sorun zihin tarafından bilgi nesnesi edinilebilen ama gerçek dünyada bulunmayan şeylerin (soyut düşüncelerin örneğin sayıların) genel olarak biçimlerin varlığı ve niteliğidir. Eski Yunan felsefesi algılanabilir gerçek dünya ile düşünülen zihinsel bir idea dünyasını ayırt etmiş daha sonra metafizik ile ilgilenen felsefeciler de soyutlamalar ile tözler arasındaki ilişkiler üzerinde durmuşlar bunların ikisinin de mi gerçek olduğu yoksa birinin ötekinden daha mı çok gerçeklik taşıdığı sorununu tartışmışlardır. Dolayısıyla doğa zaman ve uzam Tanrı’nın varlığı ve nitelikleri gibi sorunları biçim ile idea arasındaki ilişkiyi kavrama çabasıyla irdelemişlerdir.

Felsefe tarihinin ilk metafizikçileri Parmenides ve Platon’du. Sonraki yüzyıllarda metafiziğin en önemli konularından biri olarak görünen dünya ile gerçek dünya ayrımı ilk kez bu düşünürlerce dile getirildi. Platon sürekli değişen duyulur dünyanın geçici nesnelerinin karşısına değişmeyen duyulara verilmeyen düşünce yoluyla ulaşılabilir bir dünya yerleştirdi. Aristoteles bunu farklı bir biçimde yorumladı. Ona göre madde her zaman kendi en üst biçimine doğru sürekli bir devinim içindeydi. Dolayısıyla Aristoteles için maddi dünya organik değişim içindeki bir süreklilikti.

Hıristiyanlığın gelişmesiyle ortaçağda dinsel etki alanına giren metafiziğin ana sorunu Tanrı’ydı. Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için çeşitli usavurmalar geliştirilirken Tanrı ile dünya arasındaki ilişkiler (yaratılış zamanın başlangıcı Tanrı’nın dünya içinde varlığı vb.) metafiziğin başlıca konuları oldu. Böylece ortaçağda metafizik tanrıbilim ile eş sayıldı. Ortaçağ egemenliği tümüyle Hıristiyan kilisesinin elindedir. Hıristiyan kilisesine göre dinsel dogmaların dışında hiçbir bilim yoktur tek gerçek dinsel dogmalardır. Birçok aydın düşünceleri kapsadığı halde tanrıbilim ile eş sayılan metafiziğin ortaçağda Hıristiyan kilisesi tarafından kullanılmasıyla ortaçağa karanlık çağ adı verilmiştir.

16. yüzyıldan sonra metafizik deyimi ontoloji anlamında kullanıldı. Ne var ki bu varlık “duylarla kavranılan dışındaki varlık” ve “görünüşlerin ardındaki kendilik” olarak ele alınıyordu. Hegel’e gelinceye kadar bu çağın metafiziği de ortaçağın metafiziği gibi bilimsel temelden yoksun kurgul görüşler ve varlığın duyularla algılanamayan kendiliği üstüne varsayılan yapıntılar olarak sürüp gitmiştir. Hegel metafizik terimine diyalektik karşıtı anlamını vermiştir.

Metafizik deyimi ruhçuluk temelinde birleşen şu anlamları kapsar: duyularla kavranılanların dışındaki varlıkların bilgisi kendiliğinde şey’in bilgisi doğanın ardında gizlenen ve ona imkan veren varlık bilgisi mutlak bilgisi ussal bilgi madde olmayanın bilgisi son erek bilgisi doğasal ve biçimsel olmayanın bilgisi dogmacı bilgi varlık yasalarını bulmak için düşünen benliğin bilgisi.

Rene Descartes bütün varlığı temelde yer kaplayan madde ile düşünen zihin olarak iki bağımsız alana ayırdı. Bu kavrayış içinde Tanrı’nın konumu yalnızca yalnızca maddeyi yaratmış bir ilk neden olmakla sınırlıydı; ilk yaratılıştan sonra her iki dünya da kendi yasalarıyla işliyor aralarındaki ilişki de insanın ruhu ile bedeni arasındaki ilişki aracılığıyla kuruluyordu.



MİMEMİS

Taklit; benzetme örnek alınan şeyi yeniden yapma. Kimi düşünürler sanatı nesnelerin bir taklidi (mimemis) bir benzetmesi olarak görürler.



Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:05   #98 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler


MONAD

Leibniz’in felsefesinde sonul gerçekliği oluşturan sonsuz küçüklükte ruhsal-maddi varlıklara verilen ad. Leibniz bu terimi felsefenin temel kavramı olarak kullanmıştır. Her monad bilinçlilik derecesine göre öteki monadlardan farklılaşan tek yok edilemez dinamik bir tözdür. Monadlar arası gerçek bir nedensellik ilişkisi yoktur ama her biri kendi içinde bir değişme ilkesini barındırır. Yaratılış sırasında Tanrı’nın kurduğu düzende bütün monadlar birbirleriyle eş zamanlı olarak ayarlanmıştır. Bu yüzden de her monad öteki monadlardan etkilenmediği halde değişen gerçekliğin tümünü olduğu gibi yansıtır. Böylece farklılıklar dünyasına birlik egemen olur.

Bu terim ilkin antikçağ Pitagorasçılarınca kullanılmıştır. Pitagorasçılara göre monad ruhla özdeği aynı zamanda içeren evrensel matematik bir birimdir ve “1” sayısıdır. Sonra Platon’un ideaları için kullandığı bu deyim Yeniplatoncuların dilinde tanrıyı dile getirmiştir.
Monotheizm : Tanrının dünyadan ayrı ve tek olduğuna inanma. En büyük tektanrıcı sistemler Yahudilik Hıristiyanlık ve İslam olmakla birlikte pek çok dinde tektanrıcı öğelere rastlanır.

Tek tanrıcılığa dayalı bu üç dinde tanrı birlik ve yalınlık(ezeli varlık olarak tanrı) özelliklerini taşır. Ayrıca sadakatin ve güvenirliğin ifadesidir. Panteizm’deki tanrı anlayışından farklı olarak tektanrılıktaki tanrının kendi kişiselliği vardır. Kendi iradesiyle hem doğal hem de tinsel dünyalar yaratmıştır. Tanrı aynı zamanda en yüksek iyiliğin kaynağıdır.

İbranice kutsal metinler İsrailoğullarının öbür tanrıların varlığını yadsımaksızın bir tanrıya tapmış olduğunu gösterir. Hıristiyanlık’ta ise üçlü baba oğul kutsal ruh üçlemesi vardır. Bunlar bu iki dini tektanrıcılıktan uzaklaştırmaktadır. Tektanrıcılık Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte İslam’da olduğu kadar vurgulanmaz. İslam inancına göre Allah birdir varlığının başlangıcı ve sonu yoktur yaratılmış şeylerin hiç birine benzemez.

Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:05   #99 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler

MORALİTE (ahlaklılık)

Bir insanın iyi ve kötü açısından davranış biçimleri ve ahlaki düşünüşü. Ahlaki kurallar ile uyum içinde Mutçuluk

Alm. Eudömonismus Fr. eudrimonisme Ing. eudaemonism Yun. eudaimonismos es. t. istisadiye

Yaşamın anlamını mutlulukta bulan insan eylemlerinin son ereği olarak mutluluğu gören ahlak öğretisi.

Mutluluk kavramına verilen anlama göre mutçuluk öğretileri türlere ayrılır:

a. Hazcılık: Duyusal hazlara bağlanan mutçuluk.

b. Bireysel mutçuluk: Tek kişinin mutluluğuna bağlanan mutçuluk.

c. Toplumsal mutçuluk: Toplumun mutluluğunu iyiliğini erek olarak alan mutçuluk. Bu sonuncusu "Olabildiğince çok insanın olabildiğince çok mutlu olması." düşüncesiyle kesin formülünü bulur ve yarar açısından ele alınarak yararcılığa varır.


Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 29.11.2012, 21:07   #100 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Felsefi Terimler

NEDEN

Bir olayı meydana getiren etken.

Neden kavramını ilk olarak öznel nedenler ve nesnel nedenler olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Nesnel nedenler insanın bilinç ve iradesinden bağımsız olarak etken olan nedenlerdir. Örneğin yoksul bir köylünün bilgisiz kalmasının nedeni böylesine nesneldir onun bilinç ve iradesinin dışındaki yaşam koşullarından doğmaktadır. Öznel nedenlerse nesnel nedenlerin insan bilincindeki yansımasına dayanan insansal faaliyetlerdir. Örneğin bireyin şu ya da bu siyasayı izlemesinin nedeni böylesine özneldironun bilinç ve iradesine bağlıdır. İkinci olarak temel nedenler ile temel olmayan nedenler diye ikiye ayrılabilir.bir etkinin zorunlu ve öznel niteliklerini temel nedenler rastlantısal niteliklerini temel olmayan nitelikler gerçekleştirebilirler. Örneğin bir uçağın uçuşundan da temel neden uçağın motorudur temel olmayan neden pervanelerdeki bir bozukluktur. Üçüncü olarak ise dış nedenler ve iç nedenlerdir. Bir nesne ya da olaya başka neden ve olaylarca yapılan etkiler dış nedenler bir nesne ya da olayın geliştirici iç çelişkileri iç nedenlerdir. Örneğin ısı bir yumurtanın civcivleşmesi için dış neden tohumsa iç nedendir. Dış ve iç nedenler birbirleriyle bağımlıdır. Birinin etkileyebilmesi öbürünün varlığına bağlıdır ve biri öbürüne dönüşebilir.
Nesnel İdealizm: İnsandan bağımsız saltık bir düşüncenin ya da ruhsal ilkenin varlığını ve önceliğini ileri süren idealizm anlayışı. Nesnel idealizm nesnel gerçekliği bireysel bilinçten üstün olarak tasarımladıkları genel bir bilince indirger. Bu anlamıyla varlığın kaynağını insansal ruha indirgeyen ve maddeyi düşüncenin ürünü sayan nesnel idealizmin karşılığında kullanılır.

Nesnel idealizmin savunucuları sonlu dünyayı tek gerçek olan zihnin bir yansıması sayarlar gelip geçici olan sınırlı varlık bağımlı olduğu sonsuz ve sınırsız bir varlığı gerekli kılar. Hakikat dış düşünceler ve dış gerçeklikler arasında bir bağlantı değil yalnızca düşünceler arasında bir uyum ilişkisidir.

Nesnel idealizm; dinsel nitelikli öğretilerden daha soyut bir görünüşe bürünür gerçek dışı ve bilim dışı olmakla beraber açıkça tanrılık varsayımın dile getirmeden evrenin temelinde ruhsal bir özün evrenden önceliğini ileri süren metafizik bir anlayıştır.
Nicelik: Nesnenin ölçme konusu olan yanı.Nicelikle nitelik bağımlıdırlar birbirlerine dönüşürler ayrıştırılamazlar. Sadece nicel ya da sadece nitel olan hiçbir şey yoktur. Soyut kavramlar bile bu bağlantıdan koparılamazlar.

Her nesne ve olay belli bir nitelik ile belli bir niceliğin birleşimidir.Bu birleşimin bozulması o nesne ya da olayı başka bir olaya ya da nesneye dönüştürür. Bir şeyin neyse öyle kalması için niteliksel yanının niceliksel yanıyla belli bir oranda birleşmiş dengeye girmiş olması gerekir. Denge bozulursa o nesne başka bir nesne olur. Fakat bir nesnenin nitelik değiştirmesi için az da olsa bir nicelik değişimi gereklidir. “Nicelik değişimi olmaksızın nitelik değişmesi mümkün değildir.”Nicelikle niteliğin bağımlı birliğinde temel olan niteliktir çünkü bir nesne ya da olayın az ya da çok sürekli bir biçimi vardır ve niceliksel olarak değişirken bu niteliksel varlık biçimini belli bir sınıra kadar sürdürür. Niteliğin değişmesi için niceliğin değişmesi zorunludur. ama her nicelik değişimi nitelik değişimini gerektirmez. Örneğin 1-99 ısı dereceleri arasında su niteliğinde olan iki hidrojenle bir oksijen 0 derecede buz niteliğinde ve 100 derecede de gaz niteliğindedir. Her nitelik değişimi yeni nicelik değişimlerine yol açar



Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 22:20