Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Kültür - Sanat > Kitap Tanıtımları > Hikayeler
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

Hikayeler kategorisinde açılmış olan Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler konusu , ...


Like Tree23Beğeni

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 08.10.2012, 20:17   #1 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler



Güneşli bir gündü. Kadın parkta yanında oturan adama “Bakın, salıncakta sallanan şu kırmızı kazaklı çocuk benim oğlum” dedi.

Adam gülümseyerek “Güzel bir oğlunuz var” dedi. “Diğer salıncaktaki mavi kazaklı çocukda benim oğlum”

Sonra saatine baktı ve “Heyyy, Todd, sanırım artık gitme zamanı” diye seslendi oğluna.

Çocuk salıncakta yükselirken “Beş dakika daha baba, lütfen yalnızca beş dakika daha” diye karşılık verdi babasına.

Adam başını “peki” anlamında sallayınca çocuk neşeyle sallanmaya devam etti.

Dakikalar sonra adam ayağa kalkarak tekrar seslendi oğluna “Todd, artık gidelim mi, ne dersin?”

Çocuk yine gitmeye isteksiz “Ne olur baba, beş dakika daha, lütfen, beş dakika daha” diye bağırdı babasına.

Adam” Tamam” deyince çocuk kahkahalar atarak sallanmaya devam etti.

Sonunda kadın dayanamadı ve sesinde gizli bir hayranlıkla “Ne kadar sabırlı bir babasınız” dedi .

Adam gülümsedi kadına. “Sabır değil yaptığım bayan” dedi. “Büyük oğlum Tommy’yi geçen yıl burada sarhoş bir sürücünün çarpması sonucu kaybettim. Buraya yakın yolda bisiklet sürüyordu. Tommy’e hiç yeterince zaman ayırmamıstım. Oysa şimdi onunla beş dakika daha fazla birlikte olabilmek için herşeyi yapardım. Todd’la ayni hatayı yapmayacağıma söz verdim kendi kendime..

O her “Beş dakika daha baba” dediği zaman , oyun oynamak için beş dakika daha kazandığını düşünüyor, oysa işin gerçeği ne biliyor musunuz? Ben onu oyun oynarken beş dakika daha fazla izleyebiliyorum, asıl kazanan benim”

Dionysos, Kosovalı, Aytaşı ve 1 diğer kişi beğendi
Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:19   #2 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

Arjantin' li ünlü golf ustası Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı
kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip
oradan
ayrılmak üzere hazırlanmıştı. Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki
arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın, başarısını
kutladıktan
sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı
kadının hastane masraflarını ödemesi olanaksızdı. Kadının anlattığı
öykü De
Vincenzo'yu çok etkilemişti, hemen cebinden bir çek defterine ve kalem
çıkarttı, turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı. Çeki
kadının
eline sıkıştırırken de ona:
- 'Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın...' dedi.

Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, Profesyonel Golf Derneği'nin
bir
görevlisi yanına geldi.
- 'Otoparktaki görevli çocuklar bana geçen hafta turnuvayı kazandıktan
sonra
yanınıza bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunu söylediler' dedi.

De Vincenzo başını salladı. 'Evet' dedi
Görevli:
- 'Size bir haberim var o zaman. O kadın bir sahtekardır. Üstelik hasta
bir
çocuğu da yok! '
- 'Sizi fena halde kandırmış efendim! ' dedi alaycı bir tavırla.

De Vincenzo;
- 'Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu? ' dedi.
- 'Hayır, yok' dedi görevli.
- 'İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber! ' dedi De Vincenzo.


'AYNI PENCEREDEN DIŞARI BAKAN İKİ ADAMDAN BİRİ
SOKAKTAKİ ÇAMURU, DİĞERİ İSE GÖKTEKİ YILDIZLARI GÖRÜR.

Frederick Langbridge

Kosovalı ve Aytaşı beğendi
Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:22   #3 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

Baldan Umut....



Köyün birinde arıcılıkla uğraşan bir ailenin beş altı yaşlarındaki çocuğu yemeden içmeden kesilivermiş. Su ve bal dışında bir şeyin yüzüne bakmıyormuş. Ne ekmek, ne süt, ne şeker kesinlikle yemiyormuş. Ailenin, akrabaların, arkadaşların, tüm köy halkının çabaları işe yaramamış. Ufaklık balı parmaklıyor, başka hiçbir şeyi ağzına koymuyormuş. Gitikçe zayıflayan çocuğu doktor doktor, hoca hoca gezdirmişler. Büyülere, telkinlere götürmüşler. Para etmemiş. Çocuğun gözü baldan başka bir şey görmüyormuş. Tabii ağzı ve midesi de öyle...

Sonra bir gün bilen kişiler bir erenden övgüyle bahsetmişler. Her gün bir kapıya giden aile, iskelete dönen çocuğu alıp eren kişinin kapısına varmış. Yaşlı adam onları uzun uzun dinledikten sonra bir iç geçirmiş ve demiş ki:
- "Bilmiyorum, belki elimden bir şey gelir ama bana on gün müsaade etmeniz gerekir. Yine de size söz veremem. On gün sonra ne olur bilemem. Belki bir yardımım dokunur."
Ailenin tüm ısrarlarına rağmen yaşlı adam on gün sonra görüşmek üzere onları yolcu etmiş.

On gün boyunca çocuğu kapı kapı gezdiren, ufaklığın hiçbir telkin tınmayan sabit bakışlarını ve iyice güçsüzleşen bedenini umutsuzca izleyen aile, on gün sonra yaşlı adamın karşısına çıkmışlar. Yaşlı adam sabırsızlıkla kendisine bakan anneyle babanın elinden çocuğu tutup yanına çekmiş, ona şöyle bir bakmış:
- "Baldan başka şeyler de yeniyor, daha iyi oluyor..." demiş ve bir parça ekmek uzatmış. Çocuk da başını sallayıp ekmeği kemirmeye başlamış.

O günden sonra her şeyi yemeğe başlayan çocuğun ailesi bayram etmiş tabii. Ama babası bir yandan da büyük bir meraka düşmüş. "Bu dervişin söyledilerini bin kere başkaları da söyledi. Daha güzel, daha etkileyici laflar edenler de oldu. Ama çocuk niye bu adamı dinledi? İhtiyardaki keramet nedir? Dur hele... Belki işime yarar... İşin sırrını öğrenirsem herkese istediğim her şeyi yaptırırım" deyip yaşlı adamın peşine düşmüş. Onu görür görmez dolambaçlı yollardan sorusunu sormuş.

Derviş bu karmaşık laflar içindeki soruyu farkedince gülümsemiş. "Basit" demiş. "Ben de bal düşkünüyüm. Kulübenin arkasında iki kovan var. Bazı günler sadece bal yiyorum. Başka şey yemek hiç canım istemiyor. Zorunluluktan yiyorum. Siz çocuğu getirdiğinizde ağzımdan çıkan sözün sahibi olmak için on gün müsaade istedim ve on gün ağzıma bal koymadım. Zor oldu ama başardım. Gördüm ki baldan başka şeyler de yenirmiş. Bunu söyledim. Çocuk benim kendi söylediklerime yürekten inandığımı hissetti. Bu nedenle inandı" demiş ve keramet avcısı babanın gözlerine bakıp sözlerini şöyle bitirmiş:

"Yürekten akan sözler yüreğe akar. Ağızdan çıkan sözler ise bir kulaktan girer bir kulaktan çıkar..."

Aytaşı beğendi.
Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:22   #4 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ

Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir
dostum olan fırıncı,"Biraz bekleyeceksin hocam," dedi.
"İki-üç dakikaya kadar çıkartıyorum."

Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye
yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol
yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe
topallıyordu. Selam verdikten sonra, fırıncının tezgahına
yaklaşarak, "Ekmeklerimi alayım," dedi.
"Benim ikizler acıkmıştır."

Fırıncı, adamın kendesine uzattığı torbayı alarak tezgahın
altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan
ekmeklerden dört-beş tane çıkardı.

Ben o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş,
tezgahın yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç
tanesinin şekli değişmiş, katılaşmış, taş gibi olmuştu.

Fısıltı şeklinde fırıncıya sordum. Neden taze ekmeği
beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak ya!..

"Bayat ekmekleri kendisi istiyor." dedi fırıncı. "Çok fakir
olduğundan, ona yarı fiyatına veriyorum."

"Kim bu adam?" diye sordum.

"Kore gazilerinden " dedi. "Oğluyla gelini bir trafik kazasında
vefat edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır
onlara bakıyor, hem de çok az bir maaşla."

Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve
ufak da olsa bir şeyler yapmak istiyordum.

"Aradaki farkı ben vereyim," dedim. "Hiç olmazsa bugün
taze ekmek yesinler." Fırıncı, teklifimi kabul etti ve biraz
sonra da, fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına
doldururken şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgahın altına koydu.

"Çok şanslısın hacı amca," dedi. Çocuklar için sana
bugün pasta gibi ekmek vereceğim."

Yaşlı adam, bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı
göğsüne bastırırken. "Allah, senden razı olsun evladım" dedi.
"Bugün onların doğum günü olduğunu nereden biliyordun?"

Kosovalı beğendi.
Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:23   #5 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

GERÇEK DOSTLUK

Murat ve Ali zamanında çok iyi birer dostturlar.Murat çok kurnaz, zeki, atılgan; Ali ise tam tersine içine kapanık ve saftır.Murat’ın işleri çok iyi giderken bir anda her şey alt üst olur borca girer. Bu durumda da ilk olarak aklına Ali gelir çok iyi dostturlar, para onların arasında sorun bile olamaz, diyerek Ali’nin yanına gider ve arkadaşından borç ister tabii Ali de aynı şekilde aralarında bunun lafı olmayacağını düşünerek parayı çıkartır ve verir.Ali bu aralar nişanlıdır ve evlenmek içinde bir takım hazırlıklar yapmaya başlar; fakat bu sıralarda hiç ummadığı bir olayla karşılaşır.Murat gelmiş ve nişanlısına aşık olup onunla kendisinin evlenmek istediğini söylemiştir Ali bu durum karşısında çok şaşırır ama dostluk bu onu kıramaz ve nişanlısını Murat a verir. Aradan uzun bir zaman geçer bu sefer Ali’nin işleri bozulur ve kısa süre içerisinde işten atılır bir süre boş gezdikten sonra aklına Murat gelir. Dostunun çok iyi bir işi vardır ve kendisini yanına alır düşüncesiyle dostunun yanına gider fakat hiç ummadığı bir olayla karşılaşır Murat onu işe almak istemez ve daha fazla konuşmadan oradan ayrılır.Ali bu duruma anlam veremeden tekrar iş aramaya devam eder ama aklından dostunun yaptığı bu davranışı silemez. Günler geçer Ali’nin cebinde çok az miktarda para kalır ve yolda yürürken yaşlı bir amcaya rastlar; amca ilaç alması gerektiğini ama parası olmadığını söyler. Ali buna dayanamaz ve cebindeki son parayı çıkarır amcaya verir.Birkaç gün sonra ise amcanın öldüğünü ve mirasını ona bıraktığını öğrenir. İyi ama ilaç almak için parası olmayan adamın nasıl mirası olur ? Ali kısa zamanda amcanın bıraktığı parayı alarak dostunun evinin yakınlarında bir ev alır.Kısa bir süre sonra kapısı çalar bu sefer yaşlı bir teyzedir kapıdaki. Kalacak yeri olmadığını bütün ev işlerini yapabileceğini söyler Ali teyzeyi yanına alır.Aradan aylar geçer ve bir gün teyze tanıdığı çok iyi bir aile kızı olduğunu kendisinin de evlenmesi gerektiğini söyler ve Ali yi kızla tanıştırır. İkisi çok mutlu olur ve evlenmeye karar verirler . Düğün günü gelir davetliler arasında en iyi dostu Murat ta vardır. Ve an gelir Ali mikrofonu eline alarak :
-''Zamanın birinde çok iyi bir dostum vardı ona ne borç nede kız arkadaşımı vermekten çekinmedim ki önemli şeyler değillerdi fakat o bana bir iş vermedi gene de her şey için sağ olsun iyi ki varsın dostum ''Der. Ve ardından Murat mikrofonu eline alır.
-''seni işe nasıl alabilirdim sen dostumdun, emrim altında çalışamazdın Ve tabi benden de para almayı kabul edemezdin bu yüzden sana yaşlı babamı yolladım ölmek üzereydi, mirasını sana bıraktırdım yoksa kabul etmezdin. O yaşlı kadın benim annemdi; yalnız yaşıyordun yemeğinin temizliğini yapamazdın. Dedi ve devam etti. Nişanlın kötü yola düşmüştü ama o kadar saftın ki bunu bile fark edemedin ve şu anda evlendiğin kız benim kız kardeşim size mutluluklar!'' der ve oradan uzaklaşır...

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:23   #6 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

Iste sevgi bu.

Oldukça yogun bir sabah.. Tahminen saat 8:30 da seksenlerinde,yasli
bir
adam
basparmagindaki dikisleri aldirmak üzere içeri girdi. Çok acelesi
oldugunu
söyledi, zira saat tam 9:00 da bir randevusu varmis. Onun canli
titresimlerini hissettim adeta ve kendisine oturmasini söyledim.
Çünkü tedavisinin bitmesi ve onun birisini görmesi en azindan bir saat
sürerdi. Saatine baktigini görünce, baska bir hastam da olmadigi için
yarasi ile
ben
mesgul oldum. Tetkik ettigimde yaranin çok güzel iyilestigini
görünce doktorlardan birisine bantlari açmasini ve yeniden sarmasini
söyledim. Yaranin tedavisi esnasinda konusmaya basladik. Bu kadar
acelesi
olduguna göre acaba bu sabah bir doktorla mi randevusu oldugunu sordum.
Bana hayir diye cevap verdi. Bana bakimevine gidip esi ile kahvalti
etmek
için
acelesi
oldugunu söyledi. O zaman esinin sihhatinin nasil oldugunu sordum.
Bana orada uzun bir süredir kaldigini ve Alzheimer hastaliginin bir
kurbani oldugunu nakletti. Konusurken yarasini da sarmis bulundum ve
karisi
onu beklerken biraz da geç kalmis olmasindan dolayi acaba esiniz
endise duyar mi dedim. Bana bes seneden beri onun kim oldugunu bile
bilmedigini
ve
kendisini tanimadigini söyledi. Sasirmistim. "sizi tanimadigi halde
yine
de
her sabah onu görmeye mi gidiyorsunuz?" . elimi oksayarak gülümsedi.
O beni tanimiyor ama ben halen onun kim oldugunu biliyorum" dedi.

semragül beğendi.
Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:23   #7 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

HAYATA HEP GÜZEL BAKMAK

Hastahanenin bir koğuşunda üç kötürüm bulunuyordu.Bunlardan
koğuşa ilk gelen pencerenin önüne,ikincisi ortaya,üçüncüsü ise kapı
kenarına yatırılmıştı.
Ortadaki hasta iyimser bir adam olduğu için,neşeli konuşmalarıy-
la ötekileri eğlendiriyor ve kederlerini azaltmaya çalışıyordu.
Soğuk bir kış gecesi,pencerenin yanındaki hasta öldü.Onu kaldırdık-
tan sonra ortadaki hastayı pencerenin önüne,kapının yanındakinide
ortaya yatırarak,boşalan yere yeni bir hasta getirdiler.
Pencerenin önüne alınan iyimser hasta,dışarıda gördüklerini anlatmaya
başladı.
Yol kenarındaki parkı,dev çınar ağaçlarını,cıvıldaşan kuşları
işlerine koşan insanları,neşeli çocukları ve karşı dağlardaki çiçek
dolu tarlaları uzun uzun anlatarak,çaresiz durumdaki arkadaşlarını
rahatlatıyordu.Adam kısa bir süre sonra,gelip geçenlere isimler tak-
maya başladı.Öteki hastalar,artık sabah işe gidenlerin,seyyar satıcı-
ların ve akşam vakti yorgun argın eve dönenlerin öykülerini dinleye
dinleye,onları gözleri önünde canlandırıyordu.
Kısa bir süre sonra hastahanenin ruha ağırlık veren havası dağıl-
mış ve türlü geçmek bilmeyen can sıkıcı saatleri tatlı öyküler doldur-
muştu.Bir gün ortadaki hastanın aklına bir fikir geldi.Eğer pencere-
nin önündeki hastaya birşey olursa oraya kendisi geçecek ve onun öy-
külerini dinlemektense,dışarıdaki renkli ve canlı yaşamı kendi göz-
leriyle görecekti.Bu düşünce günlerce kafasına yer etti.Yattığı yer-
den hep bunu düşünüyor ve çareler araştırıyordu.Sonunda onuda buldu
Pencerenin önündeki hastaya bazen kalp krizleri geliyordu.Adam bu
durumda komodinin üzerindeki ilacına güçlükle uzanıyor ve odada hasta
bakıcı olmadığından ilacı kendisi alıyordu.
Bir gece,pencere önündeki hastaya yine bir kriz geldiğinde,ortadaki
hasta büyük bir gayretle doğrularak onun ilacını devirevirdi.Şişe
yere düşmüş ve paramparça olmuştu.Ertesi sabah,pencerenin önündeki
hastayı ölü buldular.Ve onu kaldırdıktan sonra,ortada yatan hastayı
cam kenarına geçirdiler.Adam göreceği manzaranın heyecanıyla dışarıya
baktığında beyninden vurulmuşa döndü.!
Pencerenin bir kaç metre ötesinde,simsiyah bir duvardan başka
hiç birşey yoktu..

MeLodi beğendi.
Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:23   #8 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

DENİZ YILDIZI

Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden
bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder
gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile
vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir
adam olduğunu fark eder.

Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek.
Onları suya atmazsam ölecekler.
Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var.
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı
daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:24   #9 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

Bir bardak süt

Hamit, yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu.

O gün, hiçbir şey satamamıştı ve karnı da çok açtı. Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek birşeyler istemeye karar verdi. Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı. Yiyecek bir şeyler yerine

- "Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim?" diyebildi yalnızca.

Genç bayan, çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona. Çocuk, sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra

- "Çok teşekkür ederim, borcum ne kadar?" diye sordu genç bayana.

Genç bayan, "Borcunuz yok" diyerek, yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti;

- "Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini beklemememizi öğretti bize" dedi.

Çocuk "O halde çok teşekkürler, yürekten teşekkür ederim size" dedi.

Hamit, evin önünden ayrıldığı zaman kendisini yalnızca bedensel olarak değil, ruhsal olarak da güçlü hissediyordu.

Yıllar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı. Yöredeki doktorlar ç****iz kalınca, hastalığı ile ilgili araştırmalar yapılması için onu büyük kente gönderdiler.

Dr. Hamit, konsültasyon yapması için çağrıldığı hastanın hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı. Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ilk gördüğü anda tanımıştı ve onun yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı.

Uzun süren tedaviden sonra bayan sağlığına kavuştu. Dr. Hamit, denetlemesi için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve üstüne birşeyler yazarak zarfın içine koydu ve hasta bayanın odasına gönderdi.

Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline. Açmaya korkuyordu...

Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu.

Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti. Kâğıtta şunlar yazılıydı:

- "Hastane giderlerinin tamamı bir bardak süt karşılığı ödenmiştir.".

semragül beğendi.
Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 08.10.2012, 20:24   #10 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tavuk Suyuna Çorba Duygusal Hikayeler

SON YAPRAK

Ülkenin batısındaki küçük bir mahallenin bir sokağının neredeyse
tamamı ressamlardan oluşmaktaydı. Bu mahallede, üç katlı bodur bir
tuğla yığınının tepesinde iki kız arkadaşın stüdyoları
bulunmaktaydı.
Alt katlarında ise yaşlı bir ressam otururdu.
Günlerden bir gün kız arkadaşlardan biri zatürree hastalığına
yakalandı.
Genç kız günden güne eriyordu. Bir gün, arkadaşı resim yaparken o
da
yatağında pencereden dışarı bakıyor ve sayıyordu...

Geriye doğru sayıyordu; "Oniki" dedi, biraz sonra da "onbir";
arkasindan "on", sonra "dokuz"; daha sonra, hemen birbiri ardina
"sekiz" ve "yedi".Arkadaşı merakla dışarı baktı. Sayılacak ne vardı acaba?
Görünürde sadece kasvetli, bomboş bir avlu ile altı yedi metre
ötedeki
tuğla evin çıplak duvarı vardı. Budaklı köklerinden çürümüş, yaşlı

yaşlı bir asma, tuğla duvarın yarı boyuna kadar tırmanmıştı.

Dönüp arkadaışna "Neyin var?" diye sordu. Hasta kız fısıltı
halinde"
altı"
dedi."Artık hızla düşüyorlar. Üç gün önce neredeyse yüz tane vardı.
Saymaktan başıma ağrı giriyordu. Ama şimdi kolaylaştı.
İşte biri daha gitti. Topu topu beş tane kaldı şimdi."
''Beş tane ne?" diye sordu arkadaşı. "Yapraklar, asmanın
yaprakları.
Sonuncusu da düşünce, ben de mutlaka gideceğim. Hissediyorum
bunu."

Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip içmesi için çorba götürdü.
Fakat o: "İşte bir tanesi daha gidiyor. Hayır, çorba filan
istemiyorum.
Bununla geriye dört tane kaldı. Hava kararmadan sonuncusunun da
düştüğünü görmek istiyorum.. Ondan sonra ben de gidecegim."
diyerek
cevap verdi.

Genç kız uykuya daldığında arkadaşı da alt katta ki yaşlı ressama
ziyarete gitti. Bu sırada yaprak olayını da anlattı yaşlı adama.
Yukarı çıktığında arkadaşı uyuyordu. Ertesi sabah hasta kız hemen
arkadaşına perdeyi açmasını söyledi. Ama hayret! Hiç bitmeyecekmiş
gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetle
esen
rüzgârdan sonra, bir asma yaprağı hâlâ yerinde duruyordu.

Sapına yakın tarafları hâlâ koyu yeşil kalmakla birlikte, testere
ağzı
gibi tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürümenin sarı rengi gelmiş
olan
yaprak, yerden altı yedi metre yükseklikteki bir dala yiğitçe
asılmış
duruyordu.
"Bu sonuncusu" dedi hasta kız."Geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm.
Rüzgârı duydum. Bugün düşecektir, o düştüğü an ben de öleceğim."
Ağır ağır geçen gün sona erdiğinde onlar, alacakaranlıkta bile,
asma
yaprağının duvarın önünde sapına tutunmakta olduğunu
görebiliyorlardı.

Derken şiddetli yağmur tekrar başladı. Hava yeteri kadar
aydınlanır
aydınlanmaz, genç kız hemen perdenin açılmasını istedi. Asma
yaprağı
hâlâ yerindeydi. Genç kız, yattığı yerden uzun uzun yaprağı
seyretti.
Sonra
arkadaşına seslendi. "Münasebetsizlik ettim. Benim ne kötü bir
insan
olduğumu göstermek istercesine, bir kuvvet o son yaprağı orada
tuttu.

Ölümü istemek günahtır. Şimdi biraz bana çorba verebilirsin."
dedi.
Akşamüstü gelen doktor ayrılırken; şimdi alt kattaki bir hastaya
bakmam gerekiyor. Yaşlı bir ressammış sanırım. O da zatürree.
Yaşlı adamcağız çok ağır bir durumda, kurtulma umudu yok ama daha
rahat eder diye bugün hastaneye kaldırılıyor dedi.

Ertesi gün doktor : "Tehlikeyi atlattınız, siz kazandınız." dedi.
O gün öğleden sonra arkadaşı artık iyileşmiş olan arkadaşına alt
kattaki yaşlı adamı anlattı. Yaşlı adam iki gün hastanede
yattıktan
sonra ölmüş.

Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu, odasında sancıdan
kıvranırken
bulmuş. Pabuçları, elbisesi baştan aşağı sırılsıklam, her yanı buz
gibi bir haldeymiş. Öyle korkunç bir gecede nereye çıktığına akıl
sır
erdirememişti kimse. Sonra, hâlâ yanık duran bir gemici feneri,
yerinden sürüklene sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven, bir
de
üstünde birbirine karışmış sarı, yeşil boyalarla bir palet ve sağa
sola saçılmış bir kaç fırça bulmuşlar. O zaman o son yaprağın
sırrı da
çözüldü. Rüzgâr estiği zaman bile yerinden oynamayan yaprak, yaşlı
ressamın şaheseriydi. Yaşlı adam, son yaprağın düştüğü gece oraya
bir
yaprak resmi yapıp yapıştırmıştı.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 21:16