Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Din Ve Maneviyat > İslamiyet
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Kur'an ın Tefsire Ve Tevile İhtiyacı Var mıdır

İslamiyet kategorisinde açılmış olan Kur'an ın Tefsire Ve Tevile İhtiyacı Var mıdır konusu , ...


Like Tree1Beğeni
  • 1 Post By halukgta

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 07.09.2013, 19:18   #1 (permalink)
Üyeliği Durduruldu
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Kur'an ın Tefsire Ve Tevile İhtiyacı Var mıdır

KUR'AN IN TEFSİR VE TEVİLE İHTİYACI VAR MI

Günümüz İslam toplumlarında, Kur’an ayetlerini anlamaya çalışırken, bazı kaynaklardan istifade edilmesinin gerekli, zorunlu olduğu söylenir ve Kur’an ın tefsiri ve tevili dedikleri kaynaklara yönlendiriliriz.

Kur’an ın muhkem ayetlerinin, tek başına okunduğunda anlaşılamayacağı, bazı kişilerin ayetleri tefsir ve tevil etmesi gerektiği düşüncesi, çok yaygındır İslam toplumunda. Peki, bu düşünce doğru olabilir mi? Gelin birlikte, Kur’an ışığında araştıralım ve üzerinde düşünelim.

Önce Kur’an ayetlerini tefsir etme, ne anlama geliyor onu anlamaya çalışalım. Tefsir anlamı kapalı anlaşılmayan bir sözü, yazıyı ya da konuyu YORUMLAYARAK, ANLAŞILIR HALE GETİRME, yani anladığını anlatmaktır.

Genel olarak tefsir sözcüğü, Kur’an'ın ayetleri hakkında, GÖRÜŞLER İLERİ SÜRME ve bunları yazma AYETLERİ AÇIKLAMAK, anlamında kullanılıyor.

İsterseniz önce şu soruya Kur’an dan cevap arayalım. Allah bizlerin sorumlu olduğu ayetlerini açık ve anlaşılır bir şekilde göndermemiş olabilir mi? Eğer ayetler açıklanmaya, yorumlanmaya muhtaçsa, bu söylenenler doğru demektir. Gelin bu önemli konu üzerinde, birlikte düşünelim ki, imanımızı sağlam temeller üzerine oturtabilelim.

Araf 52: Gerçekten, onlara inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, bilgiye dayalı AYRINTILI AÇIKLAMALARDA BULUNDUĞUMUZ bir kitabı ulaştırmıştık.

Araf 174: Hakka dönsünler diye işte ayetleri, böylece AYRI AYRI AÇIKLIYORUZ.

Hud 1: Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri önce sağlam kılınmış, sonra da DETAYLANDIRILIP AÇIKLANMIŞ bir kitaptır.

Nur 34:Andolsun, biz size AÇIKLAYICI AYETLER, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik.

Nahl 89: (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.

Kehf 54: Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.

Sizlere bunca açık ayetlerden sonra, sormak isterim. Allah katından bizlere rehber ve müjde olarak gönderilen, nice örneklerle açıklanan ve detaylı olduğunu özellikle söyleyen Rabbimiz, bizlerle direk irtibat kurup, ayetlerini anlayacağımız şekilde göndermedi de, birilerinin ayetleri açıklamasına, tefsirine muhtaç mı bıraktı bizleri? Bu sorunun doğru cevabını, mutlaka bulmalıyız. Tabi hesabın görüleceği o çetin gün, üzülmek ve pişman olmak istemiyorsak.


Allah Kur’an ayetlerini iki bölüme ayırdığını, bir kısmının muhkem ayetler, bir kısmının da müteşabih ayetler olduğunu açıklar bizlere.


Al i İmran 7:Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; ONLAR KİTAP'IN ANASIDIR. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun teviline öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Ayeti okuduk, muhkem ayetlerin kitabın anası, yani dinin asıl emirlerini bildiren, bizlerin imanımızı yaşarken, sorumlu olduğumuz ayetler olduğunu gördük. Peki, muhkem ne demek, şimdi ona bakalım.

(Muhkem ayet, sağlaştırılmış, tartışma götürmez, MANASI AÇIK SEÇİK ANLAŞILAN VE TEREDDÜDE YOL AÇMAYAN AYET demektir.)

Demek ki bizlerin sorumlu olduğu ve kitabın, dinin anası olan muhkem ayetlerin, açık seçik ve tereddüde yol açmayacak şekilde, anlatılmış, açıklanmış, izah edilmiş olduğunu anlıyoruz. Zaten birçok ayetinde Allah bunu açıklıyor ve biz ayetlerimizi anlayasınız, dersler alasınız diye, nice örneklerle apaçık anlattık diye de örneklerini veriyor.

Allah dinin anası olan ve bizlerin sorumlu olduğu ayetleri, hiç kuşku duymayacağımız bir şekilde anlattıysa, izah ettiyse, bu durumda ayetlerin tefsire yani yoruma, açıklanmaya ihtiyacı var diyebilir miyiz?

Yorum yapmak için, o konunun açık olmaması gerekir. Yorum, açık olmayan bir konu üzerinde fikrini söylemek, kendi düşünceleri ile değerlendirme yapmaktır. Tefsir yani yorum yapılan her konunun içinde, kişinin bizzat kendi fikri, düşünceleri de vardır.

Bu yolu ve yöntemi eğer Allah ın ayetlerini anlamakta kullanmaya kalkarsak, SİZCE ALLAH IN NE SÖYLEDİĞİNİ Mİ ANLARIZ, YOKSA ALLAH IN SÖYLEDİKLERİNİ, YORUMLAYAN KİŞİNİN NE ANLADIĞINI MI ANLARIZ? İşte bu konu, bu kadar çok önemli. Lütfen bu sözlerimin üzerinde düşününüz.


Şunu söyleyebiliriz. Allah açık ve detaylı ayetini anlatmıştır, bunda şüphe yok. Ancak ayet üzerinde daha derinlemesine düşünerek, çok daha geniş anlamda ayetlerden faydalanmalıyız dersek, bu düşünceye katılırım. Bunu da herkes, kendi kapasitesince yapabilir. Bu durumda elbette, birbirimizden yardım almalıyız, daha iyi anlayana sormalıyız, danışmalıyız. Bundan doğal, hiç bir şey olamaz. Çünkü Kur’an bir deryadır, onun kaynağından akan bilgi sonsuzdur. BU KAYNAKTAN BİLGİ ALMAK İÇİN, KİM NE KADAR ÇABA HARCAR VE NASİPLENİRSE, O KADAR NURUNDAN NUR ALIR.

Özet olarak şunu söyleyebiliriz. Kur’an ın muhkem ayetleri, asla yoruma açık değildir. Allah apaçık hükmünü vermiş ve bizleri de bu ayetlerden sorumlu tutmuştur. Bunun tersini yapan İslam âlemi, ayetleri anlamaya çalışırken, beşeri düşüncelerin etkisinde ayetleri anlamaya çalıştığı için, farklı şekillerde ayetleri anlaşmış, Allah ın ne söylediğini değil, ayeti tefsir edenin ne anladığını bizler anlamışız. Böyle olunca da Rahmanın ne söylediğini, farklı farklı anlayarak dinde bölünmüşüz.

Tevil konusuna gelince. Bu konu hakkında şöyle açıklamalar yapılmakta.

(Bir sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme çeviri, yorumlama.)

(Bir ayet-i kerimenin manasını Peygamber efendimiz açıkça bildirmemiş ise, İslam âlimleri, bu ayet-i kerimenin manalarından dinimize uygun olanı seçerler, buna tevil etmek ve bu seçilen manaya da, meal denir.)

Size sorsam ve desem ki, peygamberimize tebliğ edilen ayetleri, topluma gereği gibi açıklamadı ve tebliğ etmedi de, bu görev daha sonraki âlimlere mi kaldı? Bir başka deyişle Rabbimiz sorumlu olduğumuz ayetlerini, kullarına Kur’an da gereken açıklamayı yapmadı da, daha sonra birilerinin aklına, açıklamak izah etmek mi geldi? Ne söylediğimizin farkında mıyız?

Tevil bir sözü ya da davranışın, görünür açık anlamından başka bir anlamda kabul etme, çeviri yorumlama olarak kabul ederde, Allah ın açıkça verdiği bir hükme, farklı anlamlar yüklersek, bu yol bizleri böler, parçalar ve dinden saptırır.

Eğer mecaz anlamında söylenen bir sözün, asıl anlamını açıklamak dersek, bunda hiçbir sorun olmaz. Zaten mecaz anlamında söylenen kelimeler, biraz düşündüğümüzde, kullanılan cümle içinde ne anlama geldiği anlaşılmaktadır.Bunun da sınırları bellidir. Bu yöntem öyle bir kullanılıyor ki günümüzde, Allah ın ayetinde bahsettiği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir sonuç çıkartılabiliyor. Bu büyük bir tehlikedir bizler için.


Tefsir ve tevil konusunda bir başka farklı düşüncede şöyle anlatılır. Tefsir peygamberin ve ashabının yorumu, tevil ise İslâm âlimlerinin yorumudur derler. KUR’AN IN MUHKEM AYETLERİ, ASLA YORUMA AÇIK DEĞİLDİR bunu tekrar belirtmek isterim. Çünkü Allah açık, anlaşılır ve detaylı indirdim ki doğruyu bulasınız der. Zaten adı üstünde MUHKEM, yani şüphe duyulmadan anlaşılan ayetler demektir. YORUMA AÇIK OLAN BİR REHBER, NASIL OLURDA TÜM İSLAM TOPLUMUNU BİR NOKTADA BULUŞTURUR, lütfen bunu da düşünelim. Bu yöntemle her istenen, İslam dinine sokulmakta ve din Allah ın dininden, gittikçe uzaklaştırılmaktadır.


Gelelim MÜTEŞABİH ayetlere. Allah bu ayetler konusunda, çok dikkat çekici ve üzerinde düşünmemiz gereken uyarılar yapıyor.

(Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun teviline öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. )


Demek ki bizlerin üzerinde durmamız gereken, muhkem ayetler olduğu böylece anlaşılıyor. Bu ayetlerin bizlerin din ve iman adına, sorumlu olmadığımız ayetler olduğu çok açık, önce bunu bilmeliyiz. Çünkü anlamını bir Allah biliyor birde ilim tahsil etmişler diyor. Demek ki bu ayetler, zamanla anlamları ortaya çıkacak ayetler olduğu da anlaşılıyor. Bizler eğer okuduğumuzda anlayamıyorsak, nasıl olurda sorumlu oluruz?

Ayette dikkat çeken ise, insanların muhkem ayetlerin ardına düşecek yerde, anlamları tam olarak bilinmeyen ayetlerin ardına düştüklerini söylüyor Allah, tıpkı bugün olduğu gibi.

Anlamları tam olarak daha ortaya çıkmamış, ayetlerin ardına düşerek, kendilerince tefsir ve tevil edenlerin yanlışlığına da işaret ediyor. Açık belirtilmeyen, izah edilmemiş bir ayete, kendi nefislerince anlamlar yüklemenin yanlışlığı anlatılıyor. Dikkat ederseniz anlamları tam anlaşılamayan, müteşabih ayetlerin tevilinden bahsediyor Allah. Ama muhkem ayetlerden bahsederken, ne tevil nede tefsirinden bahsetmiyordu. Demek ki muhkem ayetlerin buna ihtiyacı yok. Müteşabih ayetlerin ise, ilmi kanıtlara ihtiyacı var olduğunu anlıyoruz.


Müteşabih ayetlerin bizleri bağlayıcı ve imanımızı yaşamamızda gerekli ayetler olması, asla mümkün değildir. Olsaydı açık ve anlaşılır ayetler olurdu, lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Olsa olsa Allah ın verdiği örneklerde olduğu gibi, zamanla müteşabih ayetlerin ilimle manalarının ortaya çıkmasıyla, iman edenlerin imanlarının artacağı, güçleneceği gerçeğidir.

Eğer müteşabih ayetler, tüm insanlığı bağlayıcı olsaydı, ilim adamlarının günümüz yüz yılında yaptıkları çalışmaları sonucunda, ayetlerin yeni ortaya çıkan anlamlarından, geçmiş de yaşamış Müslümanlarında bu ayetlerden sorumlu olduklarını söylememiz gerekirdi. Bunu söylemek ve düşünmek, Kur’an ın adaletine ters düşer.

Bugüne kadar bizlere öğretilen tüm bilgileri, Kur’an a danışarak tekrar sorgulayalım. Bunu yapmakla hiçbir kaybımız olmaz. Aksine imtihanımızı garantiye alarak, Rabbin huzuruna emin adımlarla ilerleriz.

Allah düşünmeye, aklımızı kullanmaya çok önem verdiğini gösterir Kur’an da. Bunun anlamı da düşünen, sorgulayan bir kul olmamızı istediğindendir.

Dilerim elde Kur’an, düşünerek iman eden, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

cortnek beğendi.

Konu halukgta tarafından (07.09.2013 Saat 19:20 ) değiştirilmiştir.
halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 09.09.2013, 12:53   #2 (permalink)
Üyeliği Durduruldu
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Kur'an ın Tefsire Ve Tevile İhtiyacı Var mıdır

Allah Kur'an da elçisine şöyle hitap eder ve bakın ne der.

( Tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.)

Yine bir başka ayette de elçisine seslenerek,

(
Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak. )

Demek ki Allah, kendisi ile kulları arasına girmesine izin vermiyor. Bu durumda, sizlere rehber olarak gönderdim, bu kitaptan sorumlusunuz dediği Kur’an ın anlaşılması için, başka bir beşere bizleri muhtaç kılar mı?
YANİ KUR'AN İLE ALLAH IN ARASINA, BİR BAŞKASININ GİRMESİNE İZİN VERİR Mİ?


halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 11.09.2013, 13:13   #3 (permalink)
Üyeliği Durduruldu
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart ALLAH A TANRI YADA İLAH İSMİYLE HİTAP ETMEMİZ YANLIŞ OLUR MU

ALLAH A TANRI YADA İLAH İSMİYLE HİTAP ETMEMİZ YANLIŞ OLUR MU?




Bizleri din adına birileri öyle yönetiyor ki, sanırım eğriyi doğrudan ayırabilmemiz için, eğer Rabbin gönderdiği Furkan ile aramıza bir duvar örülmesine müsaade etmiş, onunla bağımız kesilmiş ise, doğrusu nasıl bir yolda yürüdüğümüzün de farkına varmamız, mümkün olmayacaktır.


Geleneksel İslam ın öğretisinde Allah a, Tanrı ya da ilah demenin yanlış olduğu öğretilmiş ve Allah ın 99 ismi içinde, Tanrı kelimesi geçmiyor, onun için bu ismi kullanamayacağımız bizlere öğretilmişti. Fakat ayetler üzerinde bir bütün olarak düşündüğümüzde, bu düşünceden yola çıkarsak, yanılabileceğimizi göreceksiniz. Bu düşüncelerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Yorum ve karar elbette sizlerin.



Önce sizlere bazı ayet örneklerini vermek istiyorum, ama aynı ayeti yine Diyanetin yayınladığı, fakat her ne hikmetse bazı kelimeleri zamanla değiştirip yayınladığı, meallerinden dikkatinizi çekmesi adına örnek vermek istiyorum. Acaba gerçekten Kur’an da, TANRI YA DA İLAH kelimesi geçmiyor mu, bunu gelin birlikte anlamaya ve üzerinde düşünmeye çalışalım.



Diyanet İşl. Bşk. eski meali:

HUd 84: Medyen halkına kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan başka Tanrınız yoktur. Ölçüyü tartıyı eksik tutmayın. Doğrusu ben sizi bolluk içinde görüyorum ve hakkınızda kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum."


Diyanet İşl. Bşk. yeni meali:

Hud 84: Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.”



Yukarıdaki Diyanet İşleri Başkanlığının, önce ve daha sonra yayınladığı Kur’an mealleri üzerinde düşünelim. Çok ilginçtir Diyanet ilk çevirisinde bu sözcüğü, TANRI kelimesiyle çevirmekte hiçbir sakınca görmediği halde, daha sonra sanırım geleneksel İslam ın baskısı sonucu olsa gerek, değiştirme gereği duymuş ve ilah olarak çevirmiş.

Hud suresi 84. ayette geçen cümleye bakalım önce.


("Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan başka Tanrınız yoktur.)


Cümlenin ilk bölümünde Rahmanın, yaratıcının bizzat özel ismiyle bahsediliyor ve Allah a kulluk etmemiz emrediliyor. Peki, ondan sonra kurulan cümlede geçen, ondan başka Tanrı yoktur, ya da daha sonra değiştirilen mealde geçen O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktursözleriyle ne anlatılmak isteniyor olabilir?

Buradan şunu çok açık anlıyoruz ki, ilk cümlede Allah ın birçok isimlerinden birisiyle zikredildiği halde, daha sonraki cümlede geçen çok özel bir isimle yani TANRI ya da İLAH kelimesiyle nitelendiriliyor. Demek ki son söylenen kelimenin anlamı, ilk söylenen Allah özel isminden, çok farklı olmalı değil mi sizce de? Ayetten anlaşıldığı gibi, ilk söylenen Rahmanın Kur’an da geçen birçok isminden birisi. İkinci zikredilende ise onun makamını, gücünü temsil eden ismi olduğu anlaşılıyor.



Bizlere ne öğretilmişti hatırlayalım. Tanrı kelimesi ile Allah ı anamayız, çünkü onun 99 ismi içinde Tanrı ismi yoktur. Eğer Tanrı kelimesini diğer 99 ismi ile aynı manada algılarsak, söylenenlere doğru dememiz gerekir. Fakat aynı cümle içinde, arka arkaya Rabbin çok farklı bir özelliğinden bahsediliyor ki, son bahsedilen ister Tanrı olsun ister İlah, burada geçen kelimelerin anlamının, çok farklı olduğu çıkıyor ortaya.


Şimdide bu sözcüklerin ne anlama geldiğine bakalım.



İlah kelimesinin anlamı, Tanrı, mabud anlamları ile aynı olup, Kendisine ibadet edilen, mutlak tek güç, her şeyden çok sevilen kutsal olan, yardım istenilen ihtiyaç duyulan, anlamında kullanılır.

Çok tanrılı dönemlerde bu kelimeler, birden fazla ilahlar için kullanılırdı. Tek tanrı yani Allah ın indirdiği ehli kitap dönemlerinde, Allahtan başka İlah olmadığı, bir başka deyişle Allahtan başka Tanrı olmadığı için, artık bu kelime Yalnız Allah için kullanılmaya başlanmıştır. Yaratıcımızın Kur’an da Allah, Rahman, Rahim ve benzerleri birçok isimleri geçer. İlah, Tanrı kelimeleri ise, onun makamına, otoritesine, gücüne ve yüceliğine verilen isimlerdir.


Yukarıdaki açıklama üzerinde düşünelim şimdide. Dikkat ederseniz öyle büyük, kutsal bir güçten bahsediliyor ki, makamına verilen isimle zikrediliyor. Bu isim Allah ın Kur’an da verdiği özel isimlerden çok farklı anlamda gücünü, otoritesini yansıtan anlamında bir isim olduğu anlaşılıyor. Yani bizler TANRI ya da İLAH sözcüğüyle, Allah ı tüm genel özellikleri sıfatlarıyla, gücüyle kabul ettiğimiz anlamında, makamının ismiyle onu anmış oluyoruz.


Bu durumda Allah ı andığımızda Tanrı, ilah sözcüğünü kullanmamız, elbette yanlış olmayacaktır, bunu Kur’an dan açıkça görüyoruz. Fakat Kur’an ın zikrettiği diğer özel isimleriyle, bizzat Onu anmamız, ona özel isimleriyle hitap etmemiz, bizlerin yaratıcımıza daha yakın hissetmemize, neden olacağını düşünüyorum. Bu benim şahsi düşüncem olduğunu da belirtmek isterim.


Bizleri Yaratan Rahman, kendi sıfatlarıyla bizlerin ona hitap edebileceğimizi, Kur’an da ki örnek ayetlerden anlıyoruz. Yaradan ı anarken, Kur’an ın genelinde sıkça kullandığı isimlerle ona hitap etmemiz, daha doğru daha güzel olacağını şahsım adına düşünüyorum.


Tanrı ya da ilah kelimesi, bazı yanlış bilgilerin etkisiyle, o kadar yanlış anlamlara dönüştürülüyor ki, anlamak mümkün değil. Örneğin bu konuda bakın neler söyleniyor?


(Allah adı yerine, tanrı veya tanrı adı yerine Allah demek caiz değildir. Çünkü tanrı,
ilah, mabud-put demektir.)



Bu düşünce ve inanç yukarıdaki Hud 84. ayeti ve Kur’an da benzeri birçok ayeti, acaba nasıl çevirip anlıyorlar, bu ayetlerden haberleri yok mu, doğrusu merak ediyorum.

Bizlerin her zaman Rahmanı zikredip övdüğümüz ve La ilahe illallah demekle,Rahmana bir söz verdiğimizi hatırlayınız. Acaba bizler bu sözle ne diyoruz? Allahtan başka ilah yoktur diyoruz. İşte bizler ne söylediğimizin farkında bile değiliz. Bizler La ilahe illallah diyerek Allahtan başka İlah, yani Tanrının olmadığını, sahte ilahlara iman etmediğimizi ve buna gönülden iman ettiğimizi, Rabbimize her gün söylemiş oluyoruz.


Bahsettiğimiz ayette geçen kelime yerine, ister Tanrı deyin, ister ilah hepsi aynı anlama gelmekte olup, bizlere öğretilen Allahın 99 ismi arasında ikisi de yoktur. Demek ki ayette verilen anlamla, bizlere söylenen isimlerin anlamları çok farklıymış. Lütfen araştırınız, birçok Kur’an meallerinde, bu ayette geçen kelimenin, TANRI olarak çevrildiğini göreceksiniz.


Konuyu daha iyi anlayabilmemiz, Allah ile Tanrı arasındaki farkı daha iyi kavrayabilmek için, Araf suresi 59. ayeti de örnek vermek istiyorum. Bakın Diyanet bile yanlış bir düşüncenin etkisiyle, neler yapabiliyor.

Eski Diyanet İşl. Bşk. meali:

Araf 59: And olsun ki Nuh'u milletine gönderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka Tanrınız yoktur; doğrusu sizin için büyük günün azabından korkuyorum" dedi.

Yeni Diyanet İşl. Bşk. Meali:

Araf 59: Andolsun, Nuh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur.Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi.

Bakın yine Diyanet İşleri başkanlığı dikkat ederseniz, değişim rüzgârlarını estirmiş. İşte kelimelerden medet umarak, yanlış inançlarımıza Kur’an ı uydurmak, alet etmek bu olsa gerek. Bu yöntem o kadar çok kullanılıyor ki günümüzde, birazcık düşünen tüm gerçekleri anlayacaktır. Biz yinede iyi niyetle bakalım ve doğruyu anlamaya çalışalım.

Araf suresi 59. ayete baktığınızda yukarıda verdiğim ayet örneğiyle aynı şeyleri anlattığını görüyoruz.

Bir örnek daha vermek istiyorum. Hem de Diyanet İşleri Başkanlığının yeni mealinden.

İsra 22:Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın.

Ayette ne anlatılmak isteniyor, önce ona bakalım. İsra suresi 22. ayetinde, Yaradan ın özel sıfatları, isimleri ile anarak, Allah ile birlikte başka bir Tanrı edinme diyor. Peki, bu cümleden siz ne anladınız? Allah ile birlikte başka yardım istenecek, kendisine ibadet edilecek Tanrı yani İlah edinme diyor. Çünkü Kur’an da Allah ve ilah sözcükleri aynı ayette, birçok kez yan yana kullanmış, anlamlarının farklı olduğu anlatılamaya çalışılmıştır. Araf suresi 59. ayette bu örneği görüyorsunuz.

Daha önce söylemiştik, Allah ın yani Rabbimizin makamının özelliği, yardım istenecek ve kendisine ibadet, kulluk edilecek tek makam oluşuydu. Bakın Diyanet yeni mealinde, belki de farkında olmadan, bu gerçeği yeni mealinde yazmak zorunda kalmış.

Buradan da anlıyoruz ki, Allah dan başka İlah (Tanrı) yoktur. Yalnız ondan yardım istenir, yalnız ona ibadet edilir.

Bizler Yaratıcımızla daha samimi, daha yakın olabilmek, ona duygularımızı daha rahat açabilmek istiyorsak, Kur’an ın bütünlüğünde yüzlerce kez geçen, birbirinden güzel sıfatları, özel isimleri ile onu anmalı, ona hitap etmeli, ona yalvarmalı, ona kulluk etmeliyiz diye düşünüyorum. Bunu yaparak bizler kendimizi, Allah a daha yakın hissedebileceğimiz kanısındayım.


Kur’an ı doğru anlamak için, önce kafamızdaki yanlış bilgilerden kurtulmalıyız. Daha sonrada Allah ın Kur’an ı anlamamız için verdiği öğütleri hatırlayıp, dikkatle düşünmeliyiz. Bakın o zaman her şey, nasıl çok daha farklı anlaşılacak göreceksiniz.

Dilerim Rabbimden, Kur’an ın ipine sıkı sıkı sarılıp, onu anlamak adına çırpınan, en az hata yapmak adına çaba gösteren, Rabbin halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 05:55