Bugünü yüksekte tutun siz



Tanrı dedi ki:

Patlayıp sönüveren hava kabarcıklarına, küçük baloncuklara bel bağlıyorsunuz ve hayat da sizi hayalkırıklığına uğratmış oluyor. Hava kabarcıkları, sabun köpükleri patlarlar. Bu onların doğasıdır. Bunlara bel bağlayamazsınız, tutunamazsınız. Bu somut Dünyada hava kabarcıklarına, köpükten balonlara bu kadar tabi olmak niye ki? Bu baloncukların keyfini çıkarın ama siz Bana doğru gelirken bırakın onlar da kendi yollarına gitsin.

Ezeliyet ve Ebediyet halini patlayıp sönen baloncuklarla takas etmezsiniz değil mi? Ama görünüşe göre böyle yapıyorsunuz; böyle yapıyordunuz. Güvenilemeyecek, itimat edilemeyecek şeylere bel bağlıyorsunuz. Dünya hayatı böylesi bir halde. Bir pembe dizi, bir arkası yarın o. Bu dizilerdeki insanlarsa arka arkaya hayal kırıklıklarına uğruyorlar. Hiç ders almayacaklar mı acaba?

Büyük hayalleriniz olsun. Olabildiğince büyük hayalleriniz olsun. Ama bu, ağacın en tepesindeki elmayı almak zorunda olduğunuz anlamına gelmez; ona sahip olmak zorunda değilsiniz. Size en yakın olan elmayı alabilirsiniz. Ya da gökyüzünde bir yıldız seçersiniz. Ne zaman gökyüzüne baksanız sizin için orada olacaktır o yıldız.

Dünya hayatı sizin için kolay lokma olmak zorunda değildir. Ancak yine de size sunulanlardan olabildiğince tat alabilir, azami şekilde faydalanabilirsiniz de. Bunu da ileri giderek ve geçmişi ardınızda bırakarak yaparsınız. Geçmişte yağan karlar nerededir şimdi ha?

Duyulara hitap eden bu dünyada bugünün gazetesi çabucak dünkü haline gelir. Niye bu kadar şaşırıyorsunuz? Bu fani dünyada kalıcı olan nedir ki?

Ve bir şeyin değeri onun ne kadar sürdüğünde, ne kadar kalıcı olduğunda mıdır? Sürdüğü kadar sürer, kaldığı kadar kalır işte o. Daha başka ne söylenebilir ki? Dünya hayatı baktığınız her yerde olan inişli çıkışlı tepelerin bir manzarası gibidir. Düzlük zeminler, pürüzsüz ovalar fazla sürmez. Hayat size fazlasını sunar ama hep sizin istediklerinize istinaden değil.

Yine de hayatı sevemez misiniz? Bir gemi olmasına müsaade edip ona yelkenlerini veremez misiniz? Rüzgar bir yönden eser ve sonrasında da yön değiştirir. Bu yön değişimi sevincinizi ya da mutsuzluğunuzu bu kadar etkilemek zorunda mıdır? Esen rüzgar sizi gitmek istediğiniz yere götürdüğünde mutlu olun; rüzgar yön değiştirdiğinde de mutlu olun.

Dünya hayatı herkesin kımıldamadan yerinde durduğu çerçeveli bir fotoğraf değildir. Bir yere saplanıp kalmak da hoşunuza gitmezdi zaten. Dünya hayatı devinime dairdir, hareketle ilgilidir o. Sabit kalmakla, durağanlıkla ilgisi yoktur. Sonsuza kadar anaokulunda kalamazsınız. Daha Biz konuşurken bile hayat akıp gitmektedir.

Bu durum size sorun olmasın, çünkü her daim Benim yüreğimde yerleşiksiniz.

Bırakın kalp kırıklıkları çekip gitsin şimdi. Bunlara ihtiyacınız yok. Bunlara tutunmaya ihtiyacınız yok. Mazi tutunulacak, bel bağlanacak bir şey değildir. Hayatın kuralları üzerinde ahkam kesmeyin, onlara hükmetmeye çalışmayın. Hiçbir şey geçmişteki gibi olmak zorunda değildir ki. Sadece olması gerektiği gibi olmak zorundadır bunlar. Olmadığı gibi olmak zorunda da değildir. Önünüze bakın, ileriye dönük olsun yüzünüz.

Tutunduğunuz şey bir nevi örümcek ağı, incecik bir ipliktir. Ona tutunamazsınız. Bırakmanız gerekir. Hayatta dalgalar vardır ve bunlara engel olamazsınız, set çekemezsiniz. Bu her şey için geçerlidir. Zaman gerçek bir mevhum değildir ama yine de akmaktadır ve siz de bir istisna teşkil etmeziniz. Yani bedeniniz bir istisna teşkil etmiyordur. Hayatınızdaki olaylar bir istisna teşkil etmiyordur.

Ama yine de siz ebedisiniz ve mutluluk da ebedi olabilir. Yanı başınızda duran, sizin olan ve geçip giden bu hayatı sevmemek niye?

İyi günler şimdidir, şimdidedir onlar. İstemiş olduğunuz, değer verdiğiniz, bel bağladığınız şeylerle birlikte ya da bunlarsız olsun, iyi günler şimdidir. Bugün iyi bir gündür. Önünüzde duran bugünden öte daha neye ihtiyacınız var ki? Bugünü yüksekte tutun siz, değer verin, değerli kılın onu.

Çeviren: Engin Zeyno Vural