Şucular-bucular olarak nitelendirilen sözde İslama ve insanlığa hizmet ediyorlar olarak lanse edilen, gruplaşmaların herhangi birisinin mensubu olsam kendi kendime düşünürüm.

"Geniş bir bakış açısıyla irdelemelerde ve değerlendirmelerde bulunurum. Tüm bu analizkar yaklaşımlardan sonra kendi kendime bir takım sorular sorar ve bir cevap yolu, daha geniş ifadeyle bir çıkış yolu bulmaya çalışırım. Öncelikle mensubu olduğum grubun kural-kaide-amaç ve gayelerini, hatta ve hatta ulaşılmak istenilen hedefi göz önünde bulundururum.

Saplantılardan ve takıntılardan uzak bir yaklaşım sergileyerek hak yolunda mı yoksa batıl yolunda mı olduğumuza dair sentezlemelerde bulunurum. Emeller ile fiiller birbirleriyle uyum sağlıyor mu? Sağlamıyor mu? Yani amacımız-gayemiz nasıl ve ne şekilde idi? Fakat gerçekleştirilen icraatlar ne şekilde? Gibi sorularla emel-fiil uyumluluğuna ve uyumsuzluluğuna bakarım.

Bizim asıl gayemiz ve düşüncemiz ne idi? İslama hizmet-insanlığa hizmet-hakka hizmet vesaire. Gayeler, amaçlar ve hedefler bu şekilde iken, fikirler-düşünceler tüm insanlığı kucaklamayı, kardeşlik kavramını gerçek manasıyla yaşamayı ve yaşatmayı vaat eder iken benim mensubu olduğum grup ne yapıyor? Polislik sınavına burnunu sokuyor, KPSS'ye burnunu sokuyor, bilmem ne sınavına burnunu sokuyor. Orayı karıştırıyor, burayı karıştırıyor. Kadrolaşma girişimlerinde bulunuyor vesaire.

Ama bir gerçek var ki, mensubu olduğum grup Filistin'i Irak'ı hiç görmüyor. Ezilenlerin, katledilenlerin, tecavüzlere uğrayanların, hayatları zehir-zemberek edilenlerin sesi olamıyor. Hâlbuki Müslümanlık dertleşmek değil midir? Kardeşlerinin dertleriyle dertleşmek değil midir? Müslümanlık dünyaya geldiğine geleceğine pişman edilen yeni doğmuş bebeklerin hain ve insafsız şekilde katledilmelerine seyirci kalmak mıdır? Oysa biz bu yola niçin çıktık? Fakat şuan neredeyiz? Ve neler yapmaktayız? Dikkat çekici bir husustur ki, bugün ben ve benim gibi düşünenler kendimizden olmayanları insanlık kategorisine dahi koymuyoruz.

Kendimiz gibi düşünmeyenleri Allahsız-Kuransız-Dinsiz-Kâfir olarak nitelendiriyoruz ve nitelendirmeye çalışıyoruz. Bu cümleden hareketle toplum içerisinde nifak tohumlarının serpiştirilmesine öncü oluyoruz. Hâlbuki meselenin aslına baktığımızda biz kimiz ki başkalarını Dinli-Dinsiz-Allahlı-Allahsız kategorisine koymaya çalışıyoruz. Peygamberlerin dahi bu şekilde hiç kimseyi ve kimseleri sorgulama hakları yok iken biz bu hakkı nereden alıyoruz?" Gibi değerlendirmelerden sonra emel-fiil uyumsuzluğuna ve bizim birileri tarafından kullanıldığımıza, şucular-bucular çatısı altındaki gruplaşmaların Müslüman ahaliyi bölmek-parçalamak isteyenlerin ve dinimizi gerçek manasıyla yaşamamızı istemeyenlerin ürünü olduğu kanısına varırım.

Not: Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyorlar: "Ahir zamanda öyle kimseler türeyecektir ki, bunlar dinlerini dünyalığa alet edeceklerdir. İnsanlara karşı koyun postuna bürünmüş gibi yumuşak ve güzel huylu görünürler. Dilleri şekerden bile tatlıdır, ama kalpleri kurt gönlü gibidir."

__________________
Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız.