|
Serbest Kürsü kategorisinde açılmış olan Bir anlam ifade ettiği anlar kelimelerin konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
25.01.2014, 20:12 | #1 (permalink) |
| Bir anlam ifade ettiği anlar kelimelerin Bir anlam ifade ettiği anlar kelimelerin İki yarımın bir bütün etmediğini öğreniyoruz elimizdeki yarım hayat artıklarına son ve umutsuz bakışımızı fırlatırken Ne çok şeyi ıskladığımızı farkediyoruz Uzansak tutuverecekmişiz oysa dalından eteğinden; şimdi görüyoruz Sevgilinin vedasını bile yarım yaşıyoruz yılların alışkanlığıyla Ne "gitme" diyebiliyoruz hançeremizden çıkacak güçlü bir avazla, ne de "git" gözbebeğimize hapsettiğimiz son görüntüsüyle Biliyoruz, yarın pişman olacağız bu sessiz boyun eğişten; ama yine de vazgeçmiyoruz bekleyişimizden Ya sevgili? Bizden kalan yarımı hangi harlanmış harman yeriyle tamamlayabilir ki? Ucu kütkurşun kalemle yazılmış belli belirsiz hayat hikayelerimiz var hepsi de birbirine benzeyen Aynı yöne ve nereye olduğunu bilmediğimiz bir koşuşturmanın telaşında farkedemiyoruz aslında yanımızdakinin de, önümüzdekinin de bizden olduğunu Hep bizim olan değerli ve önemli öncelik sıralamasında Nalıncı keseri bize işlediği sürece sorun yok Başkalarının acılarına akıttığımız gözyaşları sadece bir kamulajdan ibaret içten içe sevinişimizi ört bas için "İyi ki bize olmadı"nın sevincini yaşıyoruz aslında bir yandan Tıpkı başkalarının da bizim acılı günbatımlarımızda yaptığı gibi Zaten yazılanı yaşamaksa kaderimiz, bunca silgi tüketmek neden? Sorular ve sorgulamalarla kaybediyoruz sevgilerin gerçekliğini yaşamaya adamamız gerekli zamanları Sonra geçmişe yaktığımız mumlarla iki elimizin arasına aldığımız başımızın ağırlığında pişmanlıklarımızı akıtıyoruz gözpınarlarımızdan Oysa iki basit kelime inanmamız gereken: "Seni seviyorum!" Bumerang gibi bizi vuran inançsızlığımızın gölgesinde oturuyoruz şimdi yalnızlığımızla Sırtımızda bir ince sızı, elimizde sevginin ikinci el tarifleriyle gözümüzü dikmişiz ufuk çizgisine Arkamızı döndüğümüz duyguyu çok uzaklarda görmeye çalışıyoruz başımızı çevirip de inkar ettiğimiz sevgiyle/sevgiliyle yüzleşmek yerine "Ne yardan, ne serden" geçebiliyoruzİnanmadığımız sevgi sözlerinin gerçek olabilme ihtimalini düşünüp yanımızdan yöremizden ayrılmasını istemiyoruzYani neye inandığımızı bile bil-mi-yo-ruz Kendi yaşanmamışlıklarımızın sorumlusu gördüklerimize zehirden yaşamlar sunmak acımızı hafifletip kaybettiğimiz anları ve anıları geri getirir mi? Ne zaman bir papatya tarlasına düşse hüznümüzün gölgesi, yanar yüreğimizde eskiden kalma aşkların en ateşlisiÖylesine tekdüze yaşanmakta ki günümüzün sevgisi, unutulmuş seviyor-sevmiyor arasındaki heyecanlı koşu; şarkılarda asılı kalmış eski bir öykü şimdi: papatya falları Artık, yürek elçisi ellerin narin dokunuşlarından uzak, sevdaya ulak olmayı bekleyerek ölüyor papatya, aşk mevsimini boşa harcayarak Aşklar eskisi gibi olmadığı için mi tarlasında eskimekte papatya, yoksa papatyaya ihtiyac olmadığı için mi yeni sevdalarda? Dolunaydan çaldığımız gecenin kuytusuna saklıyorduk gözyaşlarımızla yeşerttiğimiz sevdaların dikenli terkedilmeklerini Aynı aksak ölçülü şarkının nakaratında dillendiriyorduk katledilen aşkımızın hüznünü Madem ki olması gerektiği gibi yaşayamadık var olanı, ölmesi gerektiği gibi öldürürüz "an"ı Tenimizdeki siyah noktalar yeter mi anlatmaya yüreğimizdeki matemi? Şehrin ağlayan sabahlarına uyandığımızda bir martı kanadında geliyor kulağımıza karşı kıyıdaki yarin avazı Öyle bir duygu ki, boşu doldurmaya yetmiyor, doluya hiç koyamıyoruz İkircikli adımların kaldırım taşlarındaki yankısında kaybediyoruz "yar" olanın varlığını Şimdi hangi şarap, hangi kadehte içilmeli ki ısınsın yüreğimizin zemherisi? Anlaşılamamanın sokaklarını arşınlıyoruz yeknesak adımlarla Herkes kendine göre haklı bizim dışımızda Herkes kendine göre yontmakta doğru olanı yontabildiğince Yücelttikçe yükseklere koyduğumuz, kaf dağlarına taç yaptığımız sevdamız şimdi bize küçümseyerek bakıyor bulunduğu yerden ve bulunduğu yere aslında bizim çıkarttığımızı unutarak Daha kaç sevda yuvarlanacak zirvenin ardındaki uçuruma ve daha kaç sevda bizi de birlikte sürükleyecek ölümün kuytusuna? Yaftamız boynumuza asılı ilerliyoruz karşılık beklemeden sevmenin cezasını çekmek üzere ve başımız dik inadına Son dileğimiz yarin gözlerine bakarken tekmelemek ayağımızın altına konacak eğreti tabureyi Yerine getiril-e-meyeceğini bile bile son dileğimiz bu yine de Yaşam defterinin "keşke" sayfasına yazılacak son satırlar olacak sevgilinin gözlerini seyretmek, sevgilinin gözlerinde idamımızı seyretmek Biz ölsek de sevdamızın anka kuşu gibi tekrar tekrar dirileceğini bilmek sevgilinin yüreğini açacağı her yeni aşkta, çare olmuyor içimizde bitmek bilmeyen harlı ateşe Evet sevgili! Ben hazırım ölmeye Peki sen hazır mısın her yeni sevdanda beni tekrar diriltmeye? Aşkın abecesini öğreniyoruz yeniden ve ömrümüzün son demine yaklaşmışken Elimizde yorgun yüreğimiz, yüreğimizde çimlenmek üzere pamuklara sardığımız taze sevda taneciği Ders 1: Dozunda verilmeliymiş su çiçeğe, aşkın fazlası çürütürmüş en kök salmış sevgiliyi bile; öğrenmenin yaşı yok Bir öncekinin çürümüşlüğünden gebe kalan gönlümüz kaç sevda daha doğuracak? Hayatın figüranı olduk jön olma hayaliyle ve jönlerden dayak yiye yiye Kendi ellerimizle uğurladık esas kızı esas oğlanın şehrine Gözlerimizdeki parıltının içimize akıttığımız yaşlardan ileri geldiğini hiç belli etmedik Giden, yüreğimizi de götürüyordu ama geride sadece "tek kişilik" replikler bırakıp gidiyordu Nasıl olsa birisi ya da birileri tamamlardı esas kızın sahnesini, bizim bireysel oyunumuzdan kime ne Yerli film tadında yaşadık ya aşkı bile, en kral figüran biziz artık Tüm ülke krala aitken; kralın figüranı olmak mı, figüranlar kralı olmak mı tercih edilmeli? Uzun soluklu bir ağıt tadında yaşadık aşkı bu denize kıy1sı olan şehirde Sazımız hep yalnızlıktan yana besteledi şarkımızı "Kimler geldi" dedik de, "kimler"i geçiremedik gönlümüzden "Gelen" hep gittiğni sandı; oysa daha çocukluk aşkımıza güle güle diyemedik, aceleniz ne ki? Her gelen bir öncekinin üstüne inşa etti sevginin yıkılmaz yapısını Her birinin temeli bir öncekinin zirvesiydi ve hepsinin birlikteliği bütünün yüceliğini belgeliyordu Uzun soluklu bir ağıt tadında yaşadık bu denize kıyısı olan şehirde aşkı da, ayrılığı da Ayrılığa merhem olanlara minnettarlığımız1ı sun-a-madan, yeni bir gel-gitin dalgalarına yem olduk Acemi ve titrek adımlarımız yetmedi aşkın sokaklarını korkusuzca ve yorulmadan arşınlamaya.. Yenildik Günü düne uydur-a-madık Şimdi bir öykünün satır arasında yatıyor beceriksiz sevmelerimizin cansız bedeni Bir şiirin kafiyesinde can veriyor yek diğeri Artık yalnızlığımıza doğru yol almalı bu gemi.. Haydi kaptan; rota belli, gün düne kavuşmadan yola düşmeli
__________________ Yaşamı bir film gibi düşünmek lazım çeşitli içerisinde çeşitli rolleri barındıran bir film. Bu rollerin içerisinde ne artist , ne aktrist nede figuran olmalı insan. Senarist yönetmen olmalı kendi yazıp kendisi yönetmeli kendi yazdığımız bir film olmalı hayat. . |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |