Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Eğitim - Öğretim > Dersler > Felsefe - Sosyoloji
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Pskilojide Kavramlar

Felsefe - Sosyoloji kategorisinde açılmış olan Pskilojide Kavramlar konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 01.02.2014, 21:12   #81 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kendini Açma


Kendini açma bireyin kendine ilişkin bilgi veya enformasyonları diğer kişilere açma veya açıklama olgusudur. Kişiler arası iletişimde önemli sonuçları olan bu olgu Johari Penceresi'nin yapısında da temel faktörlerden biridir. Johari Penceresi kişinin 'kendisi tarafından bilinen' ve 'diğerleri tarafından bilinen' yanlarının çaprazlanmasıyla elde edilen dört bölge içermektedir.


Bu bölgeler her bir bilgi kümesinin azlığı veya çokluğuna bağlı olarak dar veya geniş olabilmektedir. Genel olarak denilebilir ki kişinin kendine öz güveni ve bulunduğu ortamın güvenirliğine inancı arttıkça dışa açılması da artmaktadır.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:12   #82 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kendini Değerlendirme



Kendini değerlendirme kavramı (self-evaluation) bir kişinin diğerini değerlendirmesi yerine kendi kendini değerlendirmesini ifade eder. Genelde bu değerlendirmenin belirli bir motivasyon taşıdığı yani kişinin kendi hakkındaki pozitif imajım korumasını sağladığı öne sürülmüştür.


Bu eğilim çeşitli mekanizmalarda somutlaşmaktadır; örneğin diğerleriyle uygun sosyal karşılaştırmalara girme; yakın kişilerin başarılarını kullanma veya paylaşma; grubun efektif normlarına diğerlerinden daha çok uyduğunu gösterme (P. I. P. Etkisi) vb.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:12   #83 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kendini Kategorilendirme


Sosyal kimlik konusundaki araştırmalar bağlamında ortaya atılan kendi kendini kategorilendirme (self-categorisation) kavramı Turner ve arkadaşlarının (1985 1987) grupların oluşumunun psikolojik temeline koyduğu bir kavramdır. Bireyin benlik kavramı kendini kategorilendirmeyi yani kendini bir grubun temsilcisi gibi görmeyi içerir. Bireylerin kendilerini yerleştirdikleri kategoriler farklı soyutlanma düzeyinde bulunabilir; örneğin 'bilim adamı' ve 'psikolog' gibi.


Bu tür kategoriler bireysel kimlik/benlik veya sosyal kimlik/ benlikten daha az veya çok soyut olabilir; örneğin kişisel düzey ya da kendini bireysel bir varlık gibi görme (kişisel kimlik) gruplar arası düzey ya da kendini bir grubun üyesi gibi görme (sosyal kimlik) ve gruplar üstü düzey ya da kendini bir insan gibi görme.

Bireyin kendini yerleştirdiği kategoriler (benlik ya da kimlik kategorileri) birbirinden ayırdedici belirli niteliklerden ziyade bulundukları düzey bakımından farklılaşırlar zira aynı bir özellik örneğin 'yardımseverlik' bağlama göre bireysel sosyal veya insanî kimliğin bir niteliği olabilir. Sonuç olarak bu perspektifte kendini kategorilendirmek için kullanılan kategorilerden veya düzeylerden herhangi birisi diğerinden daha temel (basic) değildir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:12   #84 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kendini Sunma

Bireyin diğerleri tarafından kendi benlik kavramına uygun ve çoğu kez de olumlu bir şekilde algılanma eğilimini ifade eden kendini sunma ya da benlik sunumu (self-presentation) kavramı bireyin diğerleri önündeki davranışlarım kontrol etme ve görünümünü ayarlama çabalarını kapsamaktadır. Bu çabalar hem bireyin kendini sunma amaçlarına ve hem de muhataplarının özelliklerine göre farklılaşmaktadır.


Olumlu izlenim bırakmak esas olmakla birlikte bu mümkün olamadığında geçerli bir özür veya mazeret bulunarak kayıplar en aza indirilmeye çalışılmaktadır. Bireyin kendini istediği gibi sunabilmesi büyük ölçüde diğerlerinin onun davranışlarına nasıl tepki vereceklerini kestirebilme ve başka rolleri üstlenebilme kapasitesine bağlıdır.

Benliğin davranışsal yanma işaret eden benlik sunumu benliğin bilişsel (benlik kavramı) ve duygusal boyutlarına (öz saygı) kıyasla daha az sayıda araştırmaya konu olmuştur. Araştırmalar genel olarak kendini sunmanın farklı yol ve stratejileri üzerinde odaklaşmakta ve bunun bireyin kendine ilişkin inançlarında değişmelere yol açtığını ortaya koymaktadır.

Kendini sunmada izlenen amaca bağlı olarak bazı yazarlar 'stratejik kendini sunma' ve 'otantik kendini sunma' ayrımına gitmektedirler. Birincisinde kendini sunma izlenim yönetimini esas almakta ve burada diğerlerinin hakkımızdaki algılarının kontrolü hedeflenmektedir. Bu sunma tarzı 'kendini uyarlama' kavramına tekabül etmektedir. İkincisinde ise diğerlerine kendimizi makyajsız ve rol yapmadan daha iyi anlatmak amaçlanmaktadır.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:12   #85 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kendini Uyarlama


Benlik imajının kontrolü olarak da bilinen bu olgu (self-monitoring) kişiler arası ilişkilerde diğerlerine sunulan imajın manipülasyonunu ifade etmektedir. Bu ilişkilerdediğerlerinin tepkilerine geri bildirimlerine göre ve belirli bir etki yaratmak amacıyla benlik sunumu denetlenip ayarlanmaktadır.

Kendini uyarlama bireylerin çeşitli sosyal ortamlarda kendilerini sunmalarının belirli bir tarzına işaret eder. Bu tarz diğer insanları ve durumun Özelliklerini dikkate alarak kendini diğerlerine kontrollü bir şekilde göstermeyi içermektedir. Burada kontrol konuşmanın tarz ve içeriği kadar dış görünüşü ve sözel olmayan davranışları da kapsamaktadır.


Snyder bu özelliğin kişilere göre farklılaşan bir eğilim olduğunu savunmuş ve bunun farklı düzeylerinin bir ölçek vasıtasıyla ölçülerek ortaya konabileceğini savunmuştur. Bu özelliğe yüksek düzeyde sahip olanlar bir tür 'sosyal bukalemun' olarak nitelendirilmiştir. Ancak kendini bu şekilde ayarlayarak sunma çeşitli çağ ve ortamlara göre kültürel normlar tarafından bazen aşağılanmış ('Olduğun gibi görün') bazen da yüceltilmiştir ("Kendine dikkat et dikkatli davran vb.").

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:13   #86 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Keşif Yoluyla Öğrenme


Bilişsel-bütüncü yaklaşıma göre öğrenme bireyin yaşantılarına ve oluşturduğu algılara dayalı olarak konuya ilişkin bir anlayış geliştirmesidir. Öğretim ise çeşitli konu-materyal düzenlemeleriyle bireyin uygun zihinsel bir yapı oluşturmasını ve bu yapıya uygun bir anlayış geliştirmesini sağlamaktır. Bir zihinsel yapının oluşturulabilmesi için yapının öğelerinin anlamlı bir şekilde ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir yapının davranışçı kuramlarla oluşturulması olanaksızdır.

Öğrenmenin oluşabilmesi için zihinsel yapıların kurulması soyut genellemelere ulaşılabilmesi genel kavramların oluşturulması zorunludur. Bu tür yapılar daha kalıcı bir özellik göstermektedirler. Örneğin bir öğrenci çok ayrıntılı bilgiler edinebilir. Ancak öğrendiği konuya ilişkin genel bir zihinsel yapı oluşturamamışsa öğrendiklerini hızlı bir şekilde unutur. Oysa konuya ilişkin genel bir zihinsel yapı oluşturmuşsa ayrıntılarla ilgili bilgiler bile bu yapıya kolayca katılabilir yapıyla bütünleştirilebilir.

Bruner'in kuramı bir öğrenme kur******* çok öğretim kuramıdır. Bu kuram dört temel ilkeye dayanmaktadır:

a. Güdülenme
b. Yapı
c. Sıralama
d. Pekiştirme

a. Güdülenme İlkesi

Bruner'e göre bütün çocuklarda öğrenme isteği vardır. Bu isteğin desteklenmesi güdülenmeyi oluşturur. Dışsal güdülenme belirli eylemlerin tekrarlanmasında etkili olurkeniçsel güdülenme öğrenmede sürekliliği sağlar. Bu nedenle öğrenmede içsel güdülenme daha önemlidir. Çocuklarda içsel güdülenmeye yol açan üç ana etken vardır. Birincisi meraktır. Çocuk bu güdü ile dünyaya gelir ve yaşaması canlılığını sürdürebilmesi için gereklidir. Çocuklar genellikle çok meraklı olurlar ve dolayısıyla sürekli konu ve etkinlik değiştirirler. Okullarda bu duygudan yararlanmak ve geliştirilmesi için uygun bir öğrenme ortamı oluşturmak gerekir.

İçsel güdülenme altında yatan ikinci etken başarma isteğidir. Bu istek gerçekleştirildikçe çocukta bir yeterlilik duygusu oluşur. Başarılı ve yeterli olunan alanlara karşı ise ilgiyani güdülenme artar. Üçüncü etken başkalarıyla birlikte olma eğilimi ya da güdüsüdür. Bu eğilim çocuğun başkalarıyla işbirliği yapmasına ve işbirliği duygusunun gelişmesine yol açar. Öğretmenler işbirliğine dayalı eğitim-öğretim etkinliklerinde bu doğal eğilimden yararlanabilirler.

Öğrenme uzun bir süreç olarak düşünüldüğünde öğrenmeye ilişkin seçeneklerin incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekir. Bu amaçla öğretmenin öğrenciye çeşitli seçenekler sunması seçeneklerin incelenmesinde ve değerlendirilmesinde yardımcı olması onu öğrenmeye hazır duruma getirmesi önemlidir. Seçeneklerin incelenmesi ve değerlendirilmesinde üç aşamadan geçilir.

1. Eyleme Girişme

Çocukları eyleme geçirmek için onları öğrenme durumlarıyla ya da problemlerle karşılaştırmalıdır. Ancak problemler çok zor ya da çok kolay olmamalıdır. Çocuklar çok zor problemleri almakta güçlük çekerler. Bu durum da güdülenmenin azalmasına neden olur. Çok kolay problemleri ise hafife alırlar. Bu nedenle öğrencilerin karşılaşacakları öğrenme durumları onların merakını sürekli tutacak ve başarma duygusunu oluşturacak güçlük düzeyinde olmalıdır.


2. Eylemi Sürdürme

Eylemlerini sürdürebilmeleri için çocuklar giriştikleri araştırma ve etkinliklerin tehlikesiz olduğunu bilmek isterler. Bu yüzden inceleme ve değerlendirme sonucunda kazanacakları avantajların karşılaşacakları risklerden daha fazla olduğuna inandırılmalıdırlar. Çocuklar öğretmenin rehberliğinde sürdürecekleri etkinlikleri kendilerinin yapacakları etkinliklerden daha az sakıncalı görmelidirler.

3. Yönelme

Girişilen inceleme ve değerlendirmelerin bir yönü olmalıdır. Çocuklar varılmak istenen hedefin ne olduğunu gerçekleşme düzeyini ve hedefe ne kadar yaklaştıklarını bilmelidirler. Kısaca öğrencileri öğrenme için yönlendirirken üç özelliği göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Birincisi öğrencinin merakını canlı tutmaktır. İkincisi uzun bir öğrenme süreci içinde olan öğrencinin desteklenmesidir. Çalışmalar öğrencinin gerilimini arttırmamalıdır. Üçüncüsü ise bilginin elde edilmesi için yapılan çaba ve etkinliklerin yönlendirilmesidir. Öğrencinin değişik yollar bulmasına yardım edilmelidir.

b. Yapı İlkesi

Daha önce de belirtildiği gibi öğrenmenin oluşabilmesi için öğrenilecek konuya ilişkin bir zihinsel yapının kurulması gerekmektedir. Bu yapı öğrenmeye en uygun yapı olmalıdır. Başka bir değişle herhangi bir düşünce bir problem ya da bilgi bütünü öğrencinin anlayabileceği bir şekilde basitleştirilerek sunulmalıdır. Bu yapı öğrencinin yaşına yeteneğine ve yaşantılarına göre değişir. Herkes için en uygun tek bir yapı yoktur. Ancak farklı öğrenme ve gelişim düzeyindeki bireyler için farklı en uygun yapılar vardır. Bruner bilgiyi basitleştirmek için yapıyı incelerken öğrenme bilişsel gelişim süreçlerini ve bilginin kazanılmasını birlikte ele almaktadır.

Herhangi bir konu ya da bütünsel bir bilgi en uygun bir yapı içinde sunulduğu zaman öğrenciler tarafından kolayca öğrenilebilir. Öğretmenin başarılı olması da konuların temel kavram ve ilkelere dayandırılmasına ve bir bütünlük gösterecek şekilde yapılandırılmasına bağlıdır. Böylece konunun temel öğelerinin ve bunlar arasındaki ilişkilerin kavranması yeni öğrenmelere yeni buluşlara yol açabilir. Örneğin cümlenin temel öğelerini ve dayandığı ilkeleri kavrayan bir öğrenci bu bilgilere dayanarak daha karmaşık cümleler kurabilir.

c. Sıra İlkesi

Bruner'e göre zihinsel gelişme basitten karmaşığa doğru bir sıra izler. Dolayısıyla ilköğretimden başlayarak konuların da bu sıra içinde sunulması gerekmektedir. Konuların gittikçe genişleyen ve derinleşen bir diziliş içinde verilmesi hem konuların öğrenilmesini kolaylaştırır hem de düşüncenin daha iyi gelişmesini sağlar. Konularla bilişsel gelişme arasında paralellik kurulmazsa konular çocuklara kolay ya da zor gelir. Bu da güdülenmenin düşmesine dolayısıyla da öğrenmenin azalmasına yol açar.

d. Pekiştirme İlkesi

Bruner'in kuramında pekiştirme önemli bir yer tutar. Öğrenmede başarı pekiştirme işlemine bağlıdır. Pekiştirmenin zamanlaması konusunda öğretmenler dikkatli olmalıdırlar. Pekiştirme öğrenciye amacına ulaşmakta olduğunu hissettirmeli ve onu güdüleyebilmelidir. Pekiştireçler öğrencinin anlayabileceği şekilde olmalıdır. Bu nedenle 6-7 yaşına kadar fiziksel ödüller sürdürülmelidir. Bu yaştaki çocuklara aferin demenin pek anlamı olmaz. Bruner'e göre ideal anlamda öğrenciyi dıştan güdülemek yerine kendisini düzeltici geliştirici bir işlev kazandırmak amaç olmalıdır. Sonuçların bilinmesi öğrenmeyi bir işi sürdürmeyi etkilemektedir.

Bu yüzden öğrenmeye ilişkin sonuçlar öğrenciye verilmelidir. Böylece öğrenci kendi başarısı hakkında bir yargıda bulunabilir. Geribildirim öğrenci için uyarıcı bir nitelik taşımalıdır. Bu amaçla da kendi başarını durumunu değerlendirebileceği bir aşamada verilmelidir. Geri bildirimin çok erken ya da çok geç yapılması aşırı olumlu ya da aşırı olumsuz olması yarardan çok zarar getirebilir. Ayrıca geribildirimin öğrencinin kolayca anlayabileceği bir biçim ve yapıda olması da önemlidir.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:13   #87 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kimlik


Kimlik (identity) insanın kendini tanımlama ve konumlamasının ifadesidir. Daha açık bir deyişle kimlik insanın kendisini sosyal dünyasında nasıl tanımladığı ve nasıl konumladığını yansıtır; onun kim olduğu ve nerede durduğuna ilişkin bir cevaptır. Bu noktadan hareketle kimlik bir birey veya grubun kendini diğer birey veya gruplardan ayırdedici özelliklerinin bütünü olarak tanımlanabilir. Bu açıdan baktığımızda kimliğin tanımı daima bir diğerine göre yapılır. Diğerinden Ötekinden geçer.


Kimlik terimi çok farklı alanlarda ve şekillerde kullanılmaktadır. Bir yandan etnik dinsel veya kültürel azınlıkların taleplerini belirtmektedir; Eski Yugoslavya'da Rwanda'daKafkaslarda vb. yaşanan savaşlarda kimlik çatışmalarından söz edilmiştir. Küreselleşmeye karşı tepkiler bağlamında ise kimlikçi kapanmalardan kimliksel direnişlerden; modernleşmeye karşı tepkiler bağlamında kökten dinci kimlik arayışlarından eski kimliklere dönüşlerden ya da kimlik regresyonlarından söz edilmektedir.

Ergenlik döneminde toplumların geçiş dönemlerinde ve yabancı kültürlerden ani etkileniş dönemlerinde kimlik krizinden söz edilmektedir. Nihayet toplumsal alt grupların (homoseksüeller transseksüeller vb.) komünoter grupların toplumdaki global norm ve kurallarla ilişkisinde de kamusal tanınma ya da kimlik iddiası konu olmaktadır.

Öte yandan kimliğin bir birey ya da grup için söz konusu olmasına bağlı olarak bireysel veya kişisel kimlikten ya da sosyal veya kolektif kimlikten söz edilmektedir. Kimlik arayışı bireysel yanında özel birey haklarına saygı anlamında modernite hareketine göndermektedir; bir grup veya azınlık için talep edildiğinde ise komünoter bir yan taşımaktadır. Kimliğin bu iki yanı çoğu kez çatışmalı bir özellik göstermekte; temel mantıklarında değerlerinde ve hak taleplerinde farklılaşmaktadır.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:13   #88 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kitle Psikolojisi


Kitle psikolojisi (massenpsychologie) kavramı Freud tarafından ortaya atılmıştır. Freud 1921'de yayınladığı Massenpsychologie und Ich-Analyse adlı (Kitleler Psikolojisi ve Ben'in Analizi) kitabında kendisinden önce Le Bön (1895) ve McDougall (1920) tarafından ele alınan bir konuyu daha açıkçası kalabalık veya kitle içersinde bireylerin değişmesi olgusunu kendi perspektifinden irdelemiştir.

Freud bu eserinde konu hakkında bu iki yazarın öne sürdüğü görüşleri gözden geçirdikten ve pek çok hususta hemfikir olduğunu belirttikten sonra kitlenin bireyi değiştirme kapasitesi hususunda kendi analizini ortaya koyar. Ona göre bireyin kitle içersindeki değişimi heyecanların duyguların büyümesi ve aklın düşüncenin gerilemesinde somutlaşır.

Bu konuda kalkış noktası olarak Le Bön ve McDougall'ın öne sürdüğü 'telkin' kavramı yerine libido kavramını önerir; libido sevgi aşk cinsellikle ilgili dürtülerin enerjetik kaynağıdır ve kitle ruhunun Özünü bu tür ilişkiler oluşturur. Freud ayrıca bu iki yazardan farklı olarak kitlenin sürükleyicisi veya önderi durumundaki şefin rolüne büyük önem verir.

Önderli ve öndersiz kitle ayrımı yapar; birincisi spontandır doğal duruma yakındır; ikincisi yapaydır (dağılmasını önleyen engeller vardır) kültürün ürünüdür (ordu kilise gibi). Freud'e göre kitlelerde iki yapısal eksen vardır: Kitle Üyelerinin şefle ilişkilerinin örgütlenmesini sağlayan dikey eksen ve üyelerin birbiriyle ilişkilerini ifade eden yatay eksen.

Bu ilişkiler sevgi ilişkileridir; Freud bunun böyle olduğunu gösteren bir kaç hususa işaret eder; ilk olarak şefin eşit bir sevgiyle tüm üyeleri sevdiği varsayılır ikinci olarak kitlenin dağılması halinde bir panik yaşanır üyeler kendilerini terkedilmiş yalnızlığa itilmiş hissederler; üçüncü olarak kitle üyelerinin kitle mensubu olmayanlara karşı düşmanlık hatta Öfke ve kin duyarlar. Bunlar Freud'ün kitleyi oluşturan bağların libidinal nitelikte olduğu tezini desteklemektedir.


Bu iki eksenden dikey olanı yatay olana kıyasla daha önemlidir belirleyicidir. Kitlenin varlığını sürdürebilmesi için şefin varlığı zorunludur (ancak dış bir hedefe duyulan düşmanlık da şefin yerini tutabilir). Freud analizinin sonunda şu görüşe varır. Örgütlenmiş bir kitle ikili bir sürecin sonucudur.

Bir yandan pek çok kişinin Ego ideali yerine aynı bir dış objeyi ikame etmesi yani dikey eksenin tesisi; öte yandan bu bireylerin birbiriyle özdeşleşmesi yani yatay eksenin tesisi. Birey kitle içinde özgül bir mekanizma yoluyla dönüşüm geçirir. Kitle üyelerinin her birinin ego ideali yerine şefi koymak suretiyle narsisizmin sınırlandırılmasını kabul etmesi sonucu dönüşüm yaşanır.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:13   #89 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kişisel Mekan


Çevre psikolojisinde insan-mekân ilişkileri çerçevesinde ortaya atılan kişisel mekân (personal space) kavramı her bireyin etrafında bulunan sınırları savunulan diğerine yabancı olan ve bireyin fiziksel ve bilişsel olarak hakim olduğu kişisel alanı ifade etmektedir.

Çevre psikologları kişisel mekânı mesafeye benzer şekilde ve mahremiyet düzeyi yüksek bir alan olarak kavramlaştırmaktadır. Burada kişisel mekân 'kişinin etrafında bulunan ve onun vücut semasıyla bütünleşmiş çevre parçası' (Seguin) veya 'girişi korunan ve duygusal yükler taşıyan bölge' (Sommer) veya 'gerilim ya da kaygılardan kaçınmak için işgallere karşı korunan kişilere ait olan ve vücudu çevreleyen mekân parçası' (Morval) ve benzeri şekillerde tanımlanmaktadır.


Çevre psikologlarına göre (Morval 1981) kişisel mekân sosyo-kültürel niteliklidir bireyle birlikte yer değiştirir esnektir değişkendir; fiziksel yanları olmakla birlikte salt fiziksel referans noktalarına indirgenemez.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2014, 21:14   #90 (permalink)
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Kişisel Mesafe




Kişisel mesafe (personal distance) ve bunun çizdiği kişisel alan bir bireyin kendisi ile diğerleri arasında tuttuğu koruyucu bir balon veya küreye benzetilebilecek bir tabakadır.

Hall'in tipolojisinde kişisel mesafe yaklaşık olarak 45 cm. ile l .25 m. arası alanı (kollarını açmış iki kişinin kol mesafesi) ifade eden bu mesafe samimi dostlara güvenilir kişilere ve kendileriyle özel ilgilerin paylaşıldığı insanlara açılır.

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 20:48