|
Felsefe - Sosyoloji kategorisinde açılmış olan Pskilojide Kavramlar konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
01.02.2014, 21:46 | #171 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar İletişim Duvarı Moles (1971) tarafından ortaya atılan bu terim kitle iletişiminin bir paradoksunu ifade etmektedir. Dünyaya açılan bir pencere olması beklenen kitle iletişim sistemleri fiziksel olarak uzak olan olayları mevcut ana ve bulunulan yere getirmektedir. Birey kitle iletişim çağında pek çok iletişim aracına bağlanmış bir durumda bulunmakta ve genel bir iletişim ağı içinde yer almaktadır. Ancak bu durum bireyin dışa açılmasından ziyade kendi üstüne kapanması sonucunu doğurmaktadır. Kitle iletişimi dayanışmaya yol açmak yerine 'insanı kendisine' göndermektedir. Örneğin televizyon ekranı bireyleri diğerleriyle temasa geçiren ama aynı zamanda onlardan ayıran bir cam duvar gibi işlemektedir. |
01.02.2014, 21:47 | #172 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar İletişim Ekolojisi Moles tarafından ortaya atılan iletişim ekolojisi terimi ekoloji kavramının iletişim alanına uyarlanmasının bir sonucudur. Terim makro Ölçekte belirli bir yerleşim bölgesinde veya coğrafi alanda çeşitli iletişim türlerinin ve kaynaklarının dağılımını iletişim ağlarını ve iletişim türleri arasındaki ilişkileri ifade etmektedir. Örneğin toplumdaki TV. sayısının sinema veya tiyatro salonlarındaki seyirci sayısıyla ilişkisi bir kentte birbirinden uzakta oturan bireylerin birbiriyle dostluğunun birbirlerine telefonla ulaşabilme imkan ve kolaylıklarıyla ilişkisi bir toplumda bayramlarda tüketilen kartpostal veya atılan mektup miktarının kişi başına düşen telefon miktarıyla ve özellikle de cep telefonlarının miktarıyla ilişkisi gibi. Mikro ölçekte ise bireylerin zaman bütçesi ve bunun çeşitli etkinliklere göre kullanım biçimleri arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Burada iletişim ekolojisi kavramı bireylerin herhangi bir iletişim aracını kullanışlarının bir diğerini kullanıp kullanmama üstündeki etkisini anlamayı sağlamaktadır; örneğin bir öğrencinin TV. seyretmeye ayırdığı sürenin sinema veya tiyatroya gitme şıklığıyla veya kitap okumaya ayırdığı süreyle ilişkisi bir ev kadınının evinde radyo veya müzik dinlemeye ayırdığı sürenin onun müzik konserlerine gitme sıklığına etkisi gibi |
01.02.2014, 21:47 | #173 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar İnanç İnanç (belief) bir dinin hareketin veya bir grubun söylemine itibar gösterme inanma olgusudur. İnanç çoğu kez kanaat kanı iman gibi terimlerle karışmaktadır. P. Ricoeur'e göre bu tür terimleri birbirinden ayıran şey bunların temelindeki yargının sübjektif olup olmamasıdır: "Kanaat hem sübjektif hem de objektif olarak yeterli olmadığının bilincinde olan inançtır; inanç sübjektif olarak yeterli objektif olarak yetersiz olduğunda imandır; inançher iki açıdan da yeterli olduğunda bilimdir. Sübjektif yeterlilik bizzat kişinin kendisinin kani olmasını objektif yeterlilik yani diğerlerinin gözünde yeterlilik ise kesinliği ifade eder". İnanç terimi psikolojik literatürde insanın herhangi bir nesneye ilişkin kognitif bilgisini ifade etmektedir. Bu anlamda inanç bir şeyin varlığına veya doğruluğuna inanma olgusu ya da bu inanışın ifadesidir. Daha kısa bir deyişle inanç belirli bir tutum objesi hakkındaki kanaattir. İnanç terimi literatürde asgari tanımlama tekniğiyle (Rothman) şu şekilde tanımlanmıştır: İnanç biri diğerini tanımlamayan iki kognitif kategori arasındaki ilişki ya da her biri kendi öz anlamına sahip iki uyaran arasındaki özel ilişkidir. Örneğin 'kedinin miyavladığına inanıyorum' denmez ama 'kara kedilerin uğursuzluk getirdiğine inanıyorum' denir. İlk cümlede 'miyavlama' 'kedi' kategorisini tanımlayan bir özelliktir ama 'uğursuzluk getirme' böyle değildir (Bloch ve ark 1997). |
01.02.2014, 21:48 | #174 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar İndirgemecilik İndirgemecilik (reductionism) genel olarak psikolojik olguları kimyasal biyolojik ve benzeri olgular gibi gören anlayıştır. Burada belirli bir olgunun daha elemanter ve daha alt düzeyde bir olguya indirgenerek açıklanması söz konusudur. |
01.02.2014, 21:48 | #175 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar Üst İletişim Üst-iletişim (meta-communication) bir başka iletişimden söz eden her tür iletişimi İfade etmektedir. Üst-iletişim bir iletişim hakkında iletişim iletişimi konu alan iletişimdir. Üst-iletişim iletişim sürecinde yer alan muhatapların anlam inşasında birbiriyle karşılıklı olarak etkileşiminin bir göstergesi sayılabilir. Kişiler arası iletişim genellikle bir anlam müzakeresi içerir; bu müzakere örneğin iki tarafın bulunduğu bir TV tartışmasında tarafların birbiriyle sürekli etkileştiği anlam inşasında birlikte rol aldıkları bir ilişki müzakeresi niteliğinde olabilir. İletişim bizzat süreç içinde şekillenir. Çoğu kez pratikte iletişim durumunun bir tür gizil iletişim kontratı sayılabilecek kuralları ve gerekleri enformel niteliklidir; örtüktür (zımni) açık seçik bir tarzda ifade edilmemiştir. İletişim sürecinde tıkanıklıklar veya bozulmalar (dysfonctionnement) ortaya çıktığında örtük olanı açmak açık seçik olarak ifade etmek gerekir. Bu durumda iletişim kontratı düzeyinde bir iletişim başlar; örneğin rollerin belirlenmesi açıklığa kavuşturulması talepleri ('Siz kim oluyorsunuz?' veya 'Benimle bu şekilde nasıl konuşursunuz?' gibi...) konuya davetler ('Konumuza dönelim') yönlendirmeler veya anlam belirginleştirmeleri ('Daha önce de size söylediğim gibi..' veya 'Bu sözü şu anlamda kullanıyorum') vb. Tüm bunlar iletişimin kendisi hakkında bir iletişim yani üst-iletişimi oluşturur. |
01.02.2014, 21:48 | #176 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar İzlenim Oluşumu Kişiler arası ilişkiler büyük ölçüde kişilerin birbirine ilişkin algısına dayanır. Yeni biriyle karşılaştığımızda onu iyi tanımasak dahi onunla ilgili bir dizi veri ya da enformasyona sahip oluruz. Onun neye benzediği nasıl göründüğü nasıl tepkide bulunduğu ve ardından ona yönelik sorularımıza nasıl cevap verdiği ortadaki bir sorun karşısında ne tür tavır takındığı nasıl hareket ettiği gibi konularda hemen enformasyonlar toplarız. Tüm bunların ardından hatta bunlarla eş zamanlı olarak karşımızdaki kişi hakkında bir fikir oluştururuz. Bu süreç 'izlenim oluşumu' (impression formation) ya da 'izlenim oluşturma' sürecidir. Dolayısıyla izlenim oluşturma kişisel özelliklerini bir bütün halinde örgütleyerek belirli bir kişiyi nitelendirme sürecidir. Diğerleri hakkındaki algılarımız sosyal yaşamımızın önemli bir parçasıdır. Onlar hakkındaki fikrimiz ya da izlenimimiz onlarla etkileşimlerimizi anlamayı öngörmeyi ve denetlemeyi sağlarlar. Bu izlenimlere dayanarak on!an birbirinden farklılaştırır ve davranışlarımızı ayarlarız. Diğerleri hakkındaki izlenimlerimizin bu denli önemli sonuçlar vermesi sosyal psikologları konuyla ilgilenmeye yöneltmiş ve izlenim oluşumunun çeşitli yanlarını aydınlatan farklı model ve açıklamalar ortaya konmuştur. Bunlar arasında Geştaltçı İzlenim Modeli (Asch) Matematiksel İzlenim Modeli (Asch Anderson vb.) Pozitif İzlenim Eğilimi (Sears vb.) İzlenimde Siireçsel Süreklilik Modeli (Fiske ve Neuberg Pavelchak vb.) Bilişsel Aktiftik ya da Meşguliyet Etkisi (Gilbert Pelham ve Krull vb.) Motivasyonel İzlenim Modeli (Fiske ve Taylor) Durumsal İzlenim Modeli (Berscheid ve ark. Neuberg ve ark. Tetlock Freund Kruglanski Swann vb.) sayılabilir (Kaynak; Vallerand & ark. 1994). |
01.02.2014, 21:48 | #177 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar İzlenimde Polyanna İlkesi Diğerlerine ilişkin yargılarımızda gözlenen pozitiflik yanlılığının açıklanmasına getirilen cevaplardan biridir. Polyanna ilkesine göre insanlar kendilerinin iyi şeylerle hoş kişilerle birlikte bulunduklarını güzel deneyimler yaşadıklarını düşündüklerinde kendilerini daha iyi hissederler. Olumsuz bazı yaşantılar veya durumlarda bulunmak da (hasta olma komşularıyla anlaşamama vb.) bu eğilimi fazla değiştirmemektedir. Ayrıca olayların çoğukarşılaştırılabilir oldukları tüm olaylara kıyasla daha olumlu görülmektedir. Ancak pozitiflik şeyler ya da objelerin söz konusu olmasına kıyasla kişiler söz konusu olduğunda daha yüksek düzeyde gerçekleşmektedir. |
01.02.2014, 21:49 | #178 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar Zevk-Gerçeklik İlkesi / Kavramlar Freud tarafından önerilen bu iki ilke (pleasure principle- principle of reality) psişik İşleyişi yöneten iki ilkedir. Birinci ilke sınırsız ve engelsiz olarak zevk sağlama ve acıdan kaçınmayı (örneğin bebeğin anne memesini emme durumu) ikincisi ise zevk ilkesine dış gerçekliğe uyum açısından zorunlu bir takım sınırlar getirmeyi öngörmektedir. |
01.02.2014, 21:49 | #179 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar Zihniyet Zihniyet kavramı bir toplumda bireyler arası farklılıklar bir yana bırakıldığında geride kalan istikrarlı psikolojik yapı ve tüm bireylerde ortak olan bir takım inançlar yargılar ve temsiller bütünü olarak tanımlanabilir; zihniyet toplum veya kültürlere özgü bir zihinsel yapıdır. Bu yapı bireysel planda birbiriyle mantık veya inanç bağlarıyla bütünleşmiş entelektüel eğilimler ve fikirler bütünü olarak ortaya çıkmaktadır. Zihniyet kavramını irdeleyen yazarlara göre (Bouthoul 1966) zihniyet bir toplum veya kültürün üyelerinde ortaktır; bir başka deyişle toplum benzer zihniyete sahip bireyler topluluğudur. Bireyi toplumuna bağlayan en sağlam ve dış etkilere en dirençli bağdır. Zihniyetlerin bir diğer özelliği son derece istikrarlı ve kalıcı olmalarıdır; zihniyetler kişilerin isteğine bağlı olarak değiştirilemezler. Öte yandan zihniyet sosyal yaşamın içselleştirilmiş yoğun bir özü gibidir insanla dış dünya arasında yer alan bir prizmadır Kant anlamında insan bilgisinin a priori biçimidir. Nihayet zihniyetler ile kişilerin refleksleri temel tepkileri arasında bir bağ vardır; bir toplumda yaşamak onun coşkularını objelere ilişkin çekim duygularını nefretlerini paylaşmak demektir vb. Zihniyet konusundaki literatür zihniyet kavramının çerçeveleri (kozmoloji moral din teknik sosyal yaşamın kategorileri yani değerler kutsal inançlar hiyerarşiler dostluk ve düşmanlıklar vb.); zihniyetin içeriği ya da bileşenleri; zihniyet tipleri (dogmatik zihniyet-pozitif zihniyet; ilkel zihniyet-modern zihniyet vb.) gibi hususlar üstünde odaklaşmaktadır. |
01.02.2014, 21:49 | #180 (permalink) |
Özel Üye | Cevap: Pskilojide Kavramlar Zoraki Kabul Sosyal psikoloji araştırmalarında önemli bir paradigma oluşturan zoraki kabul ya da uyma (forced compliance) bir bireyin çeşitli dış etkenlerin etkisiyle görüş inanç ve tutumlarına zıt davranışta bulunmasıdır. Örneğin Milgram'ın itaat deneyine katılan denekler bu tür bir durumda bulunmaktadırlar. Bunun diğer bazı klasik Örnekleriaraştırmacının isteğiyle deneklerin inançlarına aykırı fikirleri savunan bir dilekçeye imza atmaları çekici bir oyuncakla oynamamaları veya kendilerini yiyecek veya içecekten mahrum etmeleridir. Zoraki uyma paradigması ilk bilişsel çelişki deneylerinin temel paradigmasıdır. Bu tür deneylerde denek inançlarına aykırı bir davranış yapma durumuna sokulmakta ve daha sonra tutum veya motivasyonlarını bu davranışla bağdaşacak şekilde değiştirmektedir. Bu çalışmalarda çelişkiyi giderme (azaltma veya indirgeme) süreci davranış sonrasında yer alır ve çelişkiyi ortadan kaldırma çabası tek bir davranışa dayanmaktadır. Daha sonraki bazı çalışmalarda deneklerin tutumları veya motivasyonlarıyla çelişen bir yerine iki davranış öngörülmüş ve bu düzenek 'ikili zoraki uyma' olarak nitelendirilmiştir. Örneğin T tutumuna sahip bir denek bu tutumla uyuşan (+) veya uyuşmayan (-) A ve B davranışlarını yapmış olabilir. Bilişsel çelişkinin söz konusu olabilmesi için bunlardan bir tekinin sözgelimi A davranışının deneğin T tutum veya motivasyonuyla çelişkili olması yeterlidir. Buna ek olarak B davranışını alalım. B için iki ilişki dikkate alınmalıdır B'nin hem A hem de T ile ilişkisi. Nötr ilişkiler dikkate alınmazsa iki davranış aralarında uyuşabilir ve bu durumda her ikisi de T ile çelişkilidirler (A ile B aralarında + ilişkili T ile - ilişkili): Deneycinin isteği üzerine hoş olmayan bir iş yapmak (A) ve sonra bu işin hoş olduğu yönünde görüş belirtmek (B). Diğer durumda B davranışı A ile çelişkili olup T ile uyuşabilir (T ile B aralarında + ilişkili A ile - ilişkili): A'yı yapmakla birlikte bunun hoş olmadığı yönünde görüş belirtmek (B). Bu tür deney düzeneklerinde ikili zoraki uyma durumu söz konusudur ve bu deney koşulları bilişsel çelişki teorisinin radikal versiyonlarının revizyonu bakımından önemli sonuçlar vermektedir. Nitekim bu çerçevede yapılan bir çalışmada (Joule 1993) deneklerin çelişkisinin L koşulda daha büyük II. koşulda ise daha az olacağı öngörülmekle birlikte sonuçlar aksi yönde çıkmıştır. Buna göre çelişki oranının saptanmasında I. koşulda A ile T ilişkisinin II. koşulda ise B ile T ilişkisinin dikkate alınmaması gerekmektedir. Girandola da (1996 1997) Festinger ve Carlsmith'in ünlü araştırmasının repliğini yaparak bu araştırmayı çelişki yaratan iki davranışla tekrarlamış ve tutumlarına aykırı iki davranış yapanların bir davranış yapanlara kıyasla daha az çelişki yaşadıklarını saptamıştır. (Kaynak: Beauvois Joule & Monteil 1993). |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |