|
Aşk - Şiir Dünyası kategorisinde açılmış olan Gönderilmemiş Aşk Mektupları konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
07.06.2014, 03:30 | #21 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları KADINIM.. Erkekler Yalnız Ağlar... Günlerdir sınırında yaşıyoruz aşkın, Günlerdir uçurumunda Bu kaçıncı atışım kendimi Kollarından yalnızlığa Bu kaçıncı dargınlık, Bu kaçıncı barışma ? Belli ki Sensizliğe sürgün artık bu gözler, Sensizliğe sürgün bu dudaklar bu eller Şimdi yorgun bir çınar gibi kalbim Artık sana değil Sensizliğe yaslanacağım Hoşça kal güzçiçeğim hoşça kal Seni artık gözyaşlarınla ıslanmış Yastıklara bırakacağım. Oysa yıllarca Yemyeşil bir orman köyünde sakladım gözlerini Dağ başlarında çoban ateşleri yaktım üşümeyesin diye Ellerine kör gecelerin karanlığında sarıldım Ve haykırdım En dipsiz kuyulara adını, Ezberlettim seni kurtlara kuşlara Sense beni sokaklara vurdun Ve en zehir şarkılara Bilirsin Rüzgara bıçak Yağmura ateş Buluta kurşun işlemez Sende öylesine vurdun ki beni Artık bana Hiçbir acı kâr etmez Neylersin Önce melekler terk etti bizi Sonra masmavi düşler Öpüşler, gülüşler çiçekler Büyüsü kalmadı artık kavuşmaların Bundan böyle Bizi her köşede Bambaşka bir cehennem bekler Sende bundan böyle İçi boş şarkılarla avut kendini En ucuz şarkılarla yıka kirli ruhunu....Açılırsın Taşlar yosuna sarılır bilirsin Sarmaşıklar duvarlara Geceler karanlığa Sende yalnızlığına sarılırsın Ve kadınsın Ağlayabilirsin gönlünce Gözyaşların pınarlar misali çağlar Ama unutmaki erkeğim ben ......Ve erkekler hep yalnız ağlar....... Üstüme gelme hayat...! Daha neyimi alacaksın..?!. Hep sevmişsindir aslında... Hep ama hep sevmişsindir... Birini sevmişsindir... Sadece birini... Her gelip giden gemiye aşık olan gibi değil Benim için sadece sen vardın Üstüme gelme hayat... Kıyarım kendime... Kocaman bir mahalleden daracık bir sokağa. Sokaktan ufacık bir eve evden odaya... Yağlarından tiksinir gibi Kaptırmışsındır kalabalıklara kendini... Gitgide yalnız kalmışsındır... Yalnız yaşanan gecelerde Gitmekle gelmek arasında dolanırken... Beynine silah gibi dayamışsındır korkuları.. Yalnız... Korkak... kekeme.... aşk işte Ben yazdıkça, aşkımı nasıl yaşadığımı sana gösterdikçe, mahvolmaktan aldığın hazzı hiç saklamıyorsun… Oysa akıllı erkekler sevgilerini derinlerindeki istiridyelerinin içinde yaşarlar… Arada bir aralarlar kabuklarını, kadın tam elini uzattığında kıstırıp can yakarlar… Kadın istiridyenin içindekine dokunamadığı gibi tam görememiştir bile… Kadın yanan canının derdinden çok istiridyenin içindekiyle meşgul olduğundan vazgeçmez erkeğinden… Derinlerine dalıp dalıp o istiridyeyi aralamaya çabalarlar… Böylece erkeklerinin içinde kalırlar… Erkek ise sürekli yüzünde pis bir tebessümle sevilmenin, ihtiras duyuluşun tadını çıkartır… Kadın ona böyle atıldıkça, istiridyenin kabukları açılıp kapandıkça, adam kadını sevgisinin yakınında tutar ama bütünüyle içine girmesine izin vermez… Çünkü bilirler, istiridyenin içindeki ele geçerse, kadının zaferi aşkının önüne geçecektir… Ele geçmek yerine, elleri ısırırlar… … Kadınlar sırnaştıkça, erkekler istiridyelerinin kabuklarının arasında sıkıştırıp kızartırlar, yaralarlar… Oysa sen…Oysa sen… İstiridyelerinin kabuğunu aralamak şöyle dursun, bütünüyle kırıp, sadece içindekiyle sana teslim olan bu adamı hiç sömürmedin… Ben en çok seni hiçbir kadına benzetemeyişimi sevdim… İçimdeki incileri didiklemeyişini, ele geçirebileceğini bildiğin halde, ganimeti alıp götürmeyişini, kolayca kazanılan bu zaferi küçümsemeyişini sevdim… Ne kadar ortada istiridyelerim, aramadan görebileceğin kadar ortalıkta… Dolaşmadan bulabileceğin kadar düz ayak… Ve yönleri, ağızları sürekli sana dönük… Kabuklarını açıp açıp kapatıyorlar… Ama elini kıstırmak için değil… Dikkatini çekmek için… Yoksa ben hiç kıyabilir miyim taptığım ellerine… Sen yaklaşınca hepsi imana geliyor, ardlarına kadar kasılıp kırılıyorlar… Meydana dağılmış inciler kalıyor sonra………. Hadi kır zincirlerini, ve saçından bir tel kopar… O saç teline bu sağa sola yuvarlanan incileri yakalayıp diz… Ve boynuna tak… Ya da açılmamış olan istiridyelerimin ağızlarını kanırt… İçindeki cenin incileri dağıt…Ve suyumu bulandır… Dibimdeki kumlarımın içine kaybet tüm incilerimi… Ben görmeyeyim…Bilmeyeyim… Çünkü sen narin boynuna takmadıkça, bana bu bedende ağır geliyor… Anla ki KADINI'ım bu adam!!! SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYOR *** Tutsak gibi, enkaz gibi, kendim gibi İçimden çıktım bugün, içimle konuştum Yüzünü ilk kez gören bir çoçuk gibi Gördüm kendimi gördüm Kırıldı ayna paramparça Paramparça ne varsa kadınım Kadınım Yandım yandım da doymadım be kadınım Olsan da yanımda tutuştursan ateşimi Kor kor olsam da tütsem senin uğrunda Dumanım çıksa seni anlatan Gök yüzüne ulaşsam Kuşlar seni tanısa bulutlar seni sarsa Güneş ısıtıp yağmurlar ıslatsa Ve ben senin külün olsam kadınım Rüzgarlar dağıtsa kainata yayılsam Sonsuza dek seni zikretsem oradaaan oraya.... Yalanmis ne varsa yasadigimiz. Ne varsa soyledigin, ne varsa hissedilen, her sey yalanmis. Bu kadar gec mi anlamaliydim? Bu kadar cok mu baglanmis olmaliydim? Neden en basinda degil de simdi? Ben miydim yuregine sectigin oyuncak? Kaybolan zamanlar, yitik umutlar gelir mi geri? Ruhsuzdum. Yapayalnizdim. Çaresizdim. Karanlik ve de tukenmistim gittiginde. Sustum, soyleyemedim. Icim agliyordu da bir damla gozyasi dokemedim. "Seviyorum" diyemedim. Topragin kokusunu, havanin kokusunu, ciceklerin kokusunu hepsini bir bir cektim icime bir Senin kokundu bilmedigim. Alakadar olmadigim ne varsa bildim. Hepsini ezberledim. Yalnizca Sendin bir kelime edemedigim. Sesini bilmedigim, yuzunu gormedigim, sadece hayal edebildigim bir guzelliktin. Dolasiyordun damarlarimda. Sen sadece kendini anlattigin kadardin. Bir de Seni icimde buyuttugum kadar. Suskundum. Tek basinaydim. Asiktim. Yanmis ve de kahrolmustum gittiginde. Yasamak bile istemedim. Olmeye de cesaret edemedim. "Seviyorum" diyemedim. Dur! deseydim, kal! deseydim kalİr miydin benimle? Gitme! Desem, dinler miydin beni? "Sevdim Seni hem de aklinin alamayacagi kadar"deseydim inanir miydin? Sen de beni en az benim kadar sever miydin? Of! Yaniyor icim. Sen boyle gitmemeliydin. Hani ben vazgecilmezindim. Hani ugrumda her seyi goze alirdin? Hani "cik gel!" desem en uzak yollardan bana varirdin? Hani imkânsizlik denen bir sey yoktu? Hani seven her engeli asardi? Yeminlerin, sözlerin hani? O büyük sevdan nerede hani? Saskindim. Yikik ve viraneydim sen gittiginde. Gitmezdin! Ya sevseydin ya da yokluguma dayanamaz gelirdin. Ama gittin ve ben bakakaldim arkandan. "Seviyorum"diyemedim. Yalanlarin, yanlislarin, hatalarin ve de pismanliklarin hepsi Senin olsun gelme! Gittigin yer, hiç olmadigin dunyamdan daha fazla mutluluk vermeyecek sana bilesin! Affim yok! Ne sana ne de yaptiklarina. Vazgeçmistim. Rest cekmistim. Savrulmustum. Harabe ve yok olmustum sen gittiginde. Yasamadiklarima pismanlik soyle dursun, yasadiklarima lanet olsun. Geri donme sansimiz olsa belki soylerdim. Tekbir sey kaldi icimde; "Seviyorum" diyemedim..(KADIN'ım) PLATONİK AŞK... ben sana KADIN'IM dedim... sana ulaşamıyacağımı bilerek,beni istemediğini bilerek,peşinde sürüklendim yıllar yılı.. ben sana AŞK dedim,havayı sevdan,yaşamı sen bildim, deli divane koştum,ardından, uykulara daldım hiç ayrılmadım... kovduğun kapından... yüzüme astar çektim sensizliği,perdesi oldu gözlerimin AŞK ın.. sen varsın diye bunca savaşım... ne yaptıysam ne ettiysem ben sana ulaşamadım,ördüğün duvarlarını aşamadım.. kapıdan kovdun bacadan girdim,yüreğini kapadın,olsun yine canım bildim... ben dedim ama sen...Kadın'ım olmadın.. yalvardım yakardım yüzüme bile bakmadın ama şunu bil ki...asla,asla ben sensiz bir an bile nefes almadım.... _FIGEN_ sevdası karşılıksız kalan erkeğin mektubu... ARA YERDE BULDUĞUM Biliyorum birazdan yatacaksın. Saçlarında gözyaşlarının nemi, Yanaklarında kalan tortularla, Yatağına uzanacaksın. Kipriklerin batacak gözlerine, Orda öylece... Gecenin en orta yerinde ağlayacaksın. Bir yıldız kayması bekleyecek gözlerin, Uzakların uzağına dalacaksın. Sonra bakacaksın ki bomboş odana, Tuttuğun yıldızdan utanacaksın. Üzerinde dünden kalma hatıralar, Yüreğinde dikişi sökülmüş yaralar, Bin kervan yüklü omuzlarınla, Kirli beyaz badanalı duvarlara haykıracaksın. Yokluğumun kaçıncı bin yılı, Sergüzeştiliğinin kaç bininci yıldönümü, Sayamıyacaksın. Pencerene konan bir yaralı güvercine, Bin vefa besliyecek, Onun kanatlarını kanat edinmek isteyeceksin ama... Feleğin kepçeli kollarına takılacaksın. Birazdan uzanacaksın yatağına... Bir düş bahçesine dalacaksın. Yıkayacaksın elini yüzünü. Bütün kirletilmiş ömrünü aklayacaksın. Terlemiş avuçlarını kanınla yıkayacaksın. Birazdan uzanacaksın yatağına... Uzak diyar ötesinde bir yar var diyecek, Türküler sıralayacaksın Gecenin kahrına inat. Bir dağ yamacına çıkacaksın, Şöyle derinden derine bir ooff çekecek, Ve elini kulağına atacaksın. Devranın çirkefliğine sövecek, Dişlerinin gıcırtısında hasreti ezeceksin. Uzanan ellerinle ellerimi tutacak, Mor menekşe yaylalarda gezeceksin. Kavrulan dört bir yanınla yanacak yanacaksın!.. Bilesin ki kadınım; İşte o demde bu adamı koynunda bulacaksın. Güvercin kanatlarını takınacak, Bulutların koynunda uçacaksın. Sen benim ara yerde bulduğum, Vay yoluna kurban olduğum!.. Kardelen misali açtıkça açacaksın. *** Görünen o ki kadınım, seninle biz, "hayat" denen bu metruk peronda, üzerinde adres yazmayan mektuplar gibi bekleşip, aşkımızı acılardan damıtarak yaşlanacağız. Köhne bir yük katarı gibi ayak parmaklarımızı ezerek önümüz sıra geçen bu yorgun asır, bizim asrımız değildi. Korkarım, tozu dumana katarak pürtelaş gelen yenisi de, o imanla beklediğimiz ahengin asrı olmayacak. Raylar üstünde alelade bir tımarhane bu... ...tıklım tıkış vagonlarında vahşi bir itiş kakış; dumanında genzi yakan bir ihtiras kokusu... Şüphesiz zamanla bu cinnet de ufukta yitip gidecek; lakin bizim için başka katar yok ömrümüzün içinden geçecek. Görünen o ki kadınım, seninle biz, "hayat" denen bu metruk peronda, herneyse boş ver sen bana genede aldırma.... *** Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğü "denizler altında 20 bin fersah" yolu katedip, "arzın merkezine" yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından... Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı... Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kainatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti. "Ah o gönül şarkıları" sustu önce... Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü. Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kalacak. Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; "seni seviyorum," -ki amentüsüdür itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde tutsak... Korkuyorum gülüm; "Seni seviyorum" desem sana, plastik kokacak. *** A kadınım, A hüznümün bahçesi!.. Görmem mi sanırsın; sesi kısık gözlerinin nicedir... dudakların buselere sağır... Oysa ben, haykırmak için sesine, solumak için nefesine muhtacım. Bilsen neler verirdim bakışlarından o kederi silebilmek, sana itimadın hazzını yeniden verebilmek için... Lakin öyle bir tufana yakalandık ki, birbirimize kavuşmak için çekiştirdiğimiz kement boğuyor bizi... Mübadele garında saadet ülkesine kesilmiş iki "açık" biletle mecalsiz bekleşiyoruz. Kudretim olsa, seni bu harabe istasyondan kapar, koştukça yelelerinden takvim sayfaları uçuşan bir kısrağın terkisine attığım gibi, o çok sevdiğin ihtişam romanlarının mağrur asrına taşırdım. Soyunurduk bütün o delik deşik kostümlerimizden, boyası akmış maskelerimizden... mecburi rollerimizden... "Devamsızlık yüzünden" tarihten kovulmuş iki muzip çocuk gibi, azad olurduk kendimizden... Benim boynumda alıçtan kolyeler, senin tebessümünde sümbülden gamzeler; çözüp dudaklarımızın mührünü, iççekişlerimizi toprağa gömer, her akşam ilk sana gülümseyen yıldızına ip dolayıp keyifle ayaklarımızı sallandırırdık dünyaya... Dilimizde, "kavuşmanın tadını/ ayrılık feryadını" taşıyan bir şarkıyla... Uşşak makamında...[img]http://www.***************/images/smilies/frown.gif[/img] Ve.. ahh bu şarkıların gözü kör olsun nidalarıyla... *** Ne olur benden önce ölme... biliyorum insanın zamanı kontrol edebilmek gibi bir lüksü yok ama ; ne olur benden önce kapatma gözlerini. Tahmin edemeyeceğin kadar çok korkuyorum seni kaybetmekten. Alışkanlık mı sevgi mi bilmiyorum ama düşüncesi bile gözyaşlarımın akmasına sebep oluyor. Senin olmadığın bir şehir olabilir belki senin olmadığın bir ülke, yanında başkaları olabilir. Başkasıyla mutlu olabilirsin. Hatta ben tamamen çıkabilirim hayatından. Ama senin nefes aldığını bilmem yeterli. Bana bir telefon kadar yakın olduğunu bilmek. Bir mesajla bir mektupla ya da bir arkadaş selamıyla ulaşabilmek isterim sana. Hiç olmazsa haberini almalıyım tanıdıklardan. Daha önce de söyledim sana, nerde kiminle olursan ol, mutlu ol diye ve lütfen benden önce kapatma gözlerini çünkü senin olmadığın bir dünyayı düşünemiyorum bile. Aradığımda ulaşamamak sana, uzandığımda sadece boşluğa dokunmak ve duyamamak sesini... Ne olur bu dünya da sensiz bırakma beni. İşte bu kadar çok seviyorum seni *** Başımı yastığa her koyduğumda düşünüyorum “değer miydi ? “ diye… Değer miydi çekilen bunca acıya ? Değer miydi bir şiirin en can alıcı mısrasını çıkarıp , bütün yazılanları anlamsız kılmana ? Saçma ve gereksiz bir soru benimki öyle değil mi? Duyguya önem vermedin ki sen hiç bu uğurda yazılanlar umrunda olsun… Ama ben yinede yazıyorum “Her harfin umrumda olduğunu bil “ diye inatla yazıyorum Kendim için , Her şeyin üstünde tuttuğum duygular için , Duygularım için , Duygusuzluğun için… Bıkmadan usanmadan yazıyorum işte ! Seni içimde susturmuş olsam da kalemim susmayacak ! Yüreğimde can çekişiyor olsa da sevdan , cümlelerim ölmeyecek! Bu mutluluğu yaşatmayacağım sana… Biliyorum… Cümlelerim ölürse sen yeniden doğarsın… Ne “ öl” ne de “ yeniden doğ “ Ölümle doğum arasında gidip gel işte… Boşluk ol! Hiçlik ol! Anlamsızlık ol! Çünkü ; Bundan fazlası fazladır sana… *** Aslında birseyler var söylemek istedigim … Ama söyleyemedigim … Bir söz saklı su iki dudak arasında ! Haykırıslarım esir alınıyor, daragacına sevk ediliyor … Bir cift sözüm var, birseyler var söylemek istedigim … Ama söyleyemedigim.. Korktugum.. Cekindigim .. İpler; celladım gibi haykırıslarımın tam imigindeydi , Bogulmak üzereydi… Kaybolmak üzereydi haykırıslarım ! Son istegim bir cift söz söylemekti… Birseyler söylemekti , Ama söyleyemedim … Hep saklı kaldı bende..Hep öksüz, hep yetim … Hep kimsesiz kaldı[k]; daragacındayken bile Haykırıslarım[la]… Biliyorum, söyleyecek birseylerim var, ama Ne ? Gözlerin, yüregin yokken ; Ardardına hic durmadan, basıımı kaldırmadan söylüyordum ; Belki kuskularımı ; ucurumun kenarındayken sevdam … Belki hasretimi; büyük bir bosluga sürüklenirken yüregim ..! Belki nefretimi ; yalnızlıga, cıkmazlara,terkedilmelere verirken kalp atıslarımı ! Belki öfkemi; günes(sen), geceyi(beni) aydınlatmamısken ! Söylemek istedigim birseyler var bu aska dair … ….Ama hep sustum…. Kalp atıslarımın, haykırıslarımın imigini ben sıktım..Ben mahkum ettim ölüme ; ! Susarak Sözlerimi ! Bir söz saklı su yürek cıkmazında … İki dudak arasında… Ayrılık sahasında… Daragacında !
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:33 | #22 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları adı uzerınde mektup
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:35 | #23 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları ADI BENDE SAKLI KADIN’IM GÜNAYDINIM’ sin... Fecri aydinlatan sözlerimsin sen... Karanligin odalarina süzme isiktir gözlerin.. Ceplerinde hüzün tasiyan adamin avuçlarinda sakladigi mavi bilyelerin içinde yasayan can... Sen perdelerime düsen günaydinimsin.. Sen yarim yamalak sözlerimin tamamlandigi yersin... Durma oralarda, gecemi gündüze çeviren kadin.. Günebakan çiçekleri gibi yüzünü bana çevir.. Solugunu rüzgar, suskunlugunu bahar yaptim kendime.. Gözlerinin sagnaklarindayim bulut bulut düsüyorum Yesil Cennetin kuruyan topraklara... Kalem oluyorsun yüregimde demlenen... Kahverengi gözlerim gibi kahve gözlerinle isik dagitiyorsun sehrime.. Alnima vuran isiksin.. Cünkü sen günaydinim, sen benim yasamimsin sabahima kanatlanan... AYDINLIĞIM’sin... Cemaline sinen nurlu gözlerine esir düsüm ben.. Esrik bir rüyayim karanliktan aydinligina saçilan.. Tut sevgili..Mihrabina al beni.. Gökyüzüne kanatlandir beni.Kutsa beni yüreginle.. Kutsal mabedinde yasamama izin ver... Duam olsun nefesin..Nefesim olsun gözlerin.. Katilasmis karanligimi erit yüzünde soluklanan günesle.. ilmekle beni isigina.. Kollarina al cocuksu sevinçlerimi... Ört üzerimi isiginla... Saçlarimin köklerinde dogsun gözlerin.. Alni pak sevdalara kazilsin adin.. Tipki karanliklarima birakilan aydinlik gibi... Sen hep burada kal. Gecemin sabaha gebe kalan aydinligi ol... Kusluk vaktim olsun sözlerin.. Perdelerim seninle gülümsesin...sehrim seninle isinsin.. Sen gelecege yürüdügüm yollara mevzilenmis çiçeklerin gökyüzüne bakan yanisin... Sen pencerelerime süzülmüs apaydinligimsin.... YOLLARIM’sin... Umutsuzlukta kaybettigim yillarin gelecege giden zamanisin sen.. Tozlu yollarimsin sana uzanan... Adimlarimsin bastigim her izinde adini sayiklayan... Rüzgar koynumda sana geliyorum.. Dudaklarimda senin en sevdigin sarki.... Bir de bohçamda sevgi azigim... Kilitledim geçmisimi karanliga... Ben sana kosuyorum.. Hem de yalinayak... Bilirim ki yollardaki dikenlerin çiplak ayaklarimin kanamasindan korkarsin sen... Dudaklarinla öpme sakin yollarima serilmis dikenleri.. Birak kanasin ayaklarim.... Yollarimsin bâd- i saba ile yikanmis.. Bulut bulut gölgelerinde ilerledigim varliginin bayram arifesindeyim.. Sana kavusmak, bir bayram sabahi... Toprak yagmuru sagarken dudaklariyla sen benim vuslatimsin hasretin omuzlarina vurulmus... Sen benim yollarimsin adinla onurlandirilmis.. Gözlerini mavi ufuklara çevir.. Toz bulutuyla sana gelmekteyim... Ellerimde mavi bilyelerim nefes nefese sana kosuyorum . Bekle beni.. Daraldi zaman.. Yaz yagmuru kadar mesafem kaldi sana.. Geliyorum.... Kaybolan yillarin cilasiz zamanlarindan senin için yollara koyuldum.. Zamansizligin patikalarini geçmisken bir dag kaldi aramizda... Üzüm baglarindan geliyorum sana.. Az kaldi sevgili.. Yollarimsin, adimlarima ömür diye sunulmus... SABRIM’ sin.. Aciya minnet eden bir cocugun ellerine tutusturulmus ekmek gibi bereketli yüzün.. Su gibi aziz, hayat kadar elzem ve nefes kadar sonsuz bir cansin sen... Aksam kuytularinda yalnizligin ayak dibinde düsmüs benligimin gözlerinde tekrar hayati kazanmasiydi.. Takâtim, dayanagim, sabrimsin sen.. Soguk ve yapay cocuklarla bastirilmamis cocuksu düslerimin yeniden sabirla örülüsüydü yüzündeki tebessümler.. Ezberimsin. evvelim , ezelim ve ebedimsin... Sebebim, nefesim ve ahirim.. Sen, çaresizligin ayak uçunda demlenen yüregime armagan edilen sonsuzluk hediyesi.. Sen, gögsümde tasidigim essiz paye... Sen benim aciya dayanma gücüm, Sen benim yüregime islenmis sabrimsin... HAYATIM’sin... ------------Velhasil; sen benim evvelim, Ezberim, ezelim, ebedimsin... Sen benim herseyimsin... " Sen dünden daha büyüksün içimde sevgili..... *** Böyle Sevdim Seni... Ben seni kocaman bi yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimdi olmalıydın, orada kalmalıydın. Bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin. Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaparak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni denizsiz düşünemedim. Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni böylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle. Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlama hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin. Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı. Seni severken yorumlamadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin. Sevdim işte ötesi yok... *** Her gökyüzüne baktığında Her yalnız kalışında Küçücük bir çocuğun sebepsiz ağlayışında Beni düşün beni unutma… Bir gün yalnız kaldığında Başını omzuna yaslayacak kimsecikler bulamadığında Gözünden akan her damla gözyaşında Beni düşün beni unutma… Bir yıldıza bakarken Bir nehir yavaş ve sessiz akarkenKalbinde bir ateş yanarken Beni düşün beni unutma… Akşam güneş batarken Sabahın ilk ışığı pencerenin önüne vururken Gökyüzünden bir yıldız kayarken Beni düşün beni unutma… Bir dostundan ayrılırken Sevdiklerinle vedalaşırken Ölümün yüzüne gülerken Beni düşün beni unutma… Sabah kalktığında günaydın diyecek kimsecikler bulamadığında Ayağa kalkacak dermanın kalmadığında Yanında ben bile olmadığımda Beni düşün beni unutma… Birde, birde beni düşünürken Seni sevdiğimi ve hep seveceğimi unutma *** ● ● ● Yaslarım Sırtımı(n) Yanlızlığ(ın)a ! Dağlardan uzak...Dar yollara yakındı gözlerim... Kanardı Asfalta her çarptığın da dizlerim...Dolu dizgin bir geçmişin... Yosun hırkalı gençliğiydim ! Geçti dedim...Artık yeter ! Saklanmakta yasak şemsiye altlarına ! Şehirler arası ıslanmakta... Yaslarım sırtımı; Yanlızlığa/Yaslarım sırtımın yanlızlığına... Yaşlarımı yırtamadım sayfa sayfa... ...Her sayfa da sen vardın;Her adımda da adın... Anlamadın işte..anlamadın KADINIM... Sen en çok bana sustun; ben en çok sana konuştum. Sana benzemeye başladığımdaysa bende içimi susarak döktüm. Yoksa içim dökülecekti. Susacak hiçbir şeyin kalmadığında ise içindeki sessiz diyaloglarla benden çekip gittin. Oysa bilmeliydin; bütün bir hayatı ürpererek yaşama cesaretiydi aşk. Ve yola çıkıldığında göze alınmalıydı aşkın adressizliği... Anlamadın ve bu hakkı bana TANIMADIN... *** Sevgiliye Gönderilmeyen Mektup Sana bu kaçıncı mektup ,gönderilmeyen Yazıp da okuyamadığım,okuduğumda ağladığım Bu nasıl bir sevda ki,ağlayıp ta anlatamadım Anlatayım.... Ellerim nasır,gömleğim ütüsüz Yamalı pantolonumdan utanır Sevdalara sığmasa da sesim,haykıramazdım Senin için en nezih kelimelerden şiirler yazdım Tarif edemedim diye gönlümün diliyle seni, Yırtıp attım........................... Kaç gül kopardım bahçelerden,al Kaç kez yemin ettim,tamam Gülümü vereceğim sevgimi söyleyeceğim Olmadı liseli kız olmadı,anlatamadım Sen eve dönerken ben bir köşede ,ağladım Bir bakış çok şey anlatır derler Anadolu yiğidi sevdalıysa, Ben sana bakamadım da doyasıya Gözümden sakındım seni................. En serin yaylalardan daha,serin Saçların savrulurken gözlerin ah..gözlerin Umudun başka gözlerde,ellerin başka ellerde Düşünsene seni severken deli ce.. Dokunsun başka bir ten tenine Nasıl anlatayım kıskanıyorum. SENİ ÇOK SEVİYORUM.................. Aralıksız batan sözcüklerinin, an be an yüzünü ölüme çevirdiği yerden yazıyorum sana. Dinleme. Ne bundan önce söylediklerimi ne de bundan sonra söyleyeceklerimi... Bu defa dinleme! Attığım her adımda bir parça daha yıkılan duvarların altında kalmaktan, ayıramadığın dakikaların geceler boyunca sinirini taşımaktan yoruldu ruhum. Ben çabuk yoruldum. Hiç bir masalın kahramanı olamayacak kadar uykum var. Sesinden esirgediğin yüreğin gibisin. Varlığının bir anlamı olsun derken, sen en çok da anlamsızlığa yakıştın nedense. Oysa bu değildi sana dair başlattığım yolculuğun sonu. Böyle olmamalıydı Adresimi de sil adımlarından;sanırım bundan böyle evde olmayacağım. Nefesimle çoğalacakken, nefesimi tıkadın sen! Geçen her günde, soyunurken tüm kelimelerim yavaş yavaş sana, sen, durdurak tanımadan yeni bir kıyafetle çıktın karşıma. Parmak uçlarımda kaybediyorum sıcaklığını. Yazdıkça uzaklaşıyorum sesinden, teninden ve bakışlarından Seni unutmak istiyor kalbim çok acıyor. Susuyorum ağlamıyorum sensizliğe alışıyorum artık kan yaşları akıtıyorum. Hava kararmaya başlayınca, daha çok arıyorum sanki seni. soğuktan mı korkum, karanlıktan mı, sensizlikten mi, yalnızlıktan mı, nöbetlerimden mi, çaresizlğimden mi... bil(m)iyorum....____________kahırdan artık hissetmiyorum... unutmaya başladım; kokunu, sevdiğin şeyleri, söylediğin şarkıyı, bana bakışını, sevişini, sarılışını... yaşadık mı sahi senle? gülüyordum galiba. sen yüzüme çok yakıştığını söylüyordun gülmenin. ben gülünce sen gülüyordun. sen gülünce denizler duruluyordu gözlerinde. şimdi fırtına var. gülmek bana yakışmıyor (mu) !!! edebiyatı seviyor(d)um. sana olan aşkımı yüreğimden sonra en iyi o anlatıyordu. ben de hep yazıyordum. bak yine yazıyorum... küstüm, gel____(me) artık. aşk acı çekmekse sev____(me) artık. kara gecelerde ben bulurum yoldaş kendime, kork____(ma) çekmem fişini hayatın!!! yoruldum, kuramıyorum artık. nolur, gel_____(me)!!! Bunların yalan olduğunu kimseye söyleme. Herkes ben gelmeni istemiyorum bilsin. Sen ne olur gel (be)me!!!
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:37 | #24 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Yüklemini Kaybetmiş Aşkın Gizli Öznesiyim " Uğruna dağları sırtıma yükleyip canımı “ canına “ adadığım kadın… " Yüzümü jilet gibi kesen ayazın beşiğine uzanmış gecenin en dar vaktinde yazıyorum yine. Gözbebeklerimde biriktirdiğim isyanların körpe kelimeleri dilimde öğütüp yine sana geldim elimde yüreğim, yüreğimde hasretin ile.. Unuttuğun sevdamı hüviyetimde saklayıp yalnızlığının orucunu senin gözlerinde açmaya geldim. Kapında kelimelerim diz çöküp yine senin gülüşlerinde solmaya geldim. Ölümü dudaklarına kuşanıp saçlarınla sevişen arsız rüzgar ile kör topal savaşmaya geldim. Elimde sevgi silahıyla, huzurunda gözyaşlarını yüreğimle silmeye geldim ey yar.. Unuttun mu sevgili, lacivert okyanuslara uzanan umuttu gözlerin. Yaralı yüreğimi güvenle dayadığım sevda uçurumuydu yüreğin. Sen, kelebeklerin gözyaşlarını kurulayıp gökyüzüne senin omuzlarından kanatlandığı sevda meleğiydin. Sen yüreğimde; yanık türkülerle büyütülmüş çocuğun sevdaya adanmış son kelimeleriydin .. Ömrümü ayak uçlarına eğip uğruna canımı adadığım taze baharların umut kokan tomurcuğuydun sen. Adınla başlayıp gözlerinde biten bir sevdaydın bende.. Ben sende di’li geçmiş zaman cümlelerine gömülmüş bir hatıra olsam da; ben hala sende “ yüklemini kaybetmiş aşkın gizli öznesiyim” Aynalar bile inkâr eder oldu yüreğindeki var oluşuma. Karanlıklar şahit oldu yüreğinde yavaş yavaş yok oluşuma.. Gözlerinde tozlandım, yüreğinde hasrete yakalandım. Ama sen bilmedin… Yüreğimi sensizliğin kirpiklerine asıp koynunda bir cocuk gibi ağladım, kınalı dağları yüklenip bağrıma yokluğun sancılarını dindirmek için bağrıma taş üstüne taşlar bastım.. Ama yüreğimin ıslaklığın silmedin.. Bırak silme gözyaşlarımı, aksın toprağa. Toprağın dudaklarından öpen her gözyaşım senin günahlarına kefen olsun. Bırak bilme hasretin kanayan yaralarını. Kangren olup bedenimi alacak olsa da bırak kanasın. Her damlası, yollarında susuz kalmış fidelerin canına can olsun. Gitmelere alışığım sevgili. İlk önce canımdan canı kaybettim bir Ekim günü. Kır saçlarına kurban olduğum anamı kaybettim bir sonbahar günü, sonra bir gün masmavi düşlerimi. Birisinin acısını yüreğime saklamışken ansızın bir Eylül günü düşlerimi kaybettim. Unutmadım acıları, unutmadım yüreğime sakladıklarımı. Her gece dualarıma ekleyip sancıları, taş kundaklara sardım kırık dökük hatıraları.. Ve sonra bir gün seni kaybettim. Yüreğimi bedenimden söküp kendini tozlu hatıralara gömdün.. *** KADINIM... Neden arayıp sormazsın beni? ... Gözlerim çakılı kalır zamana Günler erir yüreğimden Düşlerimden çıkaramam seni Yoruldum artık Sensizlikte seni beklemekten Biliyor musun? İnat ettim bende o günden beri Arayıp sormamak için halini Neyleyim Yine de Apansız sen geliyorsun aklıma İçimde uyanıyor yeniden En sıcak duygular Engel oluyor hep seni unutmama Sönmeye yüz tutmuş sevginin közü Alevleniyor birden İster istemez dökülüyor yaşlarım Hayaline tutsak gözlerimden Bir kağıt bir kalem alıyorum elime Bu yitikbu yılgın gecelerde En güzel sözcükleri yazıyorum En güzel duygularısevgi üstüne Seni çiziyorum dilsiz duvarlara Gözlerin bakıyor taa içine yüreğimin Kolların uzanıyor sarmak için beni İçinden koyu çaresizliğin Seni tüketiyorum soluk soluk Unutuyorum sayısını ayrımında değilim Kaç kez o şarkıyı dinlediğimin Yoksa bütün şarkılar mı aynı? Aynı dokunaklı sözler Dinledikçe Dinledikçe ki derinden derine Kollarına alır beni hüzünler. Sor Sor istersen İnanmıyorsan bana Suskun tanığı kederlerimin Kırık buğulu bir ayna Yemin etmiştim oysa Arayıp sormamak için halini Unuttum Unuttum iste demiştim Zamanın akışına bırakmıştım kendimi Kolay değilmiş meğer unutmak Seni düşüncelerimden çıkarıp Duygularımdan atmak Biz seninle neydik En güzel düşleri kurmadık mı bir zaman? ... En içten duyguları paylaşıp Mest olmadık mı o an? Şimdi Şimdi eski biz değiliz sanki Sanki her şey yalan Sanki hiç yaşanmamış o duygular Sanki yalnız benim Bu sevgide Unutulmaya mahkum olan. *** Ama öyle sıradan bir kadının değil, Özel bir kadının erkeği olmak. Sadece güzellikle işim olmaz,Ön yargılarla da. Kim demiş ki Erkekler aptal kadın ister diye, Ben çok zeki bir kadının Erkeği olmak istedim, O kadar zeki olsun ki hem, Neyi niçin yaptığımı da O kendiliğinden anlasın istedim, “Vallahi billahi” ile başlayan açıklamalar yapmak zorunda Kalmayacağım bir kadının Erkeği olmak istedim O kadar zeki olsun ki Benimle oynadığı oyunlarda beni yensin istedim. Bazı kadınlar anlatırlar ya Tavlada eşlerini nasıl yendiklerini, işte o da güzeldir ama, Tavla zar işi… Ben öyle bir kadın istedimki Satranç tahtasını bana dar etsin, Fillerimi, atlarımı Önüne katıp kovalasın istedim, Beni o kadın mat etsin istedim… Ben öyle özel bir kadın istedim ki, Sığınmasın, Ağlaşmasın, Benden minnet beklemesin, Hepsini söke söke kendi yapsın istedim, Kim demiş ki, Erkekler sığınacakları bir kadın istemez, Ben omzunda ağlayacağım bir kadın istedim. Ama beni buna pişman etmeyecek, O göz yaşlarının zayıflık değil, Duygu seli olduğunu bilen ve “Göz yaşına kurban olurum senin” diyebilecek bir kadının Erkeği olmak istedim. Hamarat olsun istedim tabi ki, Benide ateşlesin, Yapmadığım ötelediğim işleri bana yaptırsın istedim, Ama öyle klasik kadın yöntemi ile kafamın etini yiyerek, dırdır ederek değil, Bana örnek olarak, Beni utandırarak yapsın istedim bunu… Yetenekli bir kadın olsun istedim, Gerektiğinde hani, Benim elim bir türlü değmemişse bozuk prize, eline tornavidayı alabilecek bir kadın olsun istedim. Yardımsever bir kadın olsun istedim, Kendi parasınıda kazanan bir kadın olsun ama.. Benim verdiğim paralardan da zulaya atsın bir şeyler, fakat o paralarla mesela birilerine yardım etsin, Sonra da bunu bana anlatsın istedim.. ki böylece, benimde zengin gönlümüm yardımseverliğimin değerinide anlayabilecek bir kadın olsun istedim. O ay bütçede verdiğim açığın sebebi için kafamın etini yemesin birine el uzattığımı anlasın istedim… Delikanlı bir kadının erkeği olmak istedim, Hani, Koy yüz erkeğin içine Kızoğlan kız çıkanından… Sokakta biri laf attığında, Çantayı kafasına geçireninden olsun istedim. Şöyle gözüpek bir kadın. Kadınsı bir kadın istedim, Delikanlılık kalbinde olsun ama… Kendisi çok afilli bir kadın olsun istedim, Albenisi yüksek bir kadın yani, Çok bakımlı, Vücuduna saygısı olan, Kendine özen gösteren bir kadının erkeği olmak istedim, Bir gören , Gördüğü anda şöyle yamulup kalsın yani.. İşte öyle bir kadın olsun İstedim, Kıskançlıkta yapabilirim bu durumda tabi ki, İşte bunu da hoş görecek bir kadının Erkeği olmak istedim. Bana şiriler, öyküler yazdıracak kadar Ruhumda fırtınalar koparacak, Şiirlerimi ezberleyecek bir kadının Erkeği olmak istedim. Sinirli olduğumda üstüme gelmeyecek, Ama sonradan canıma okuyacak Bir kadının erkeği olmak istedim. Ben kendi falına baktırmak için Elinde fincanla dolaşan değil, Benim kahve falıma bakacak, Falımda bana bir kadın çıkarıp Sonra da… “Kim bu kadın bakayım” diye Şakadan hesap soracak Bir kadının erkeği olmak istedim. Kapris yapmayanı olurmu demeyin, Ben vallahi kapris yapmayacak Bir kadının erkeği olmak istedim. Ben, Kanaatkar, tok gözlü, bir kadının Erkeği olmak istedim, Öyle bana, “Ayşe hanımın kocası ne almış biliyormusun” Demeyecek bir kadının erkeği olmak istedim. Ben zenginliğide tatmış Ama günü geldiğinde bütün o serveti Elinin tersi ile itmiş, Gerçekten soğan ekmek yenecek günlerde de Bana destek olabilecek bir kadının Erkeği olmak istedim. Ben derdimi anlatmak istemediğimde Beni deşebilecek… Ama bunu, Beni sıkmadan yapabilecek bir kadının Erkeği olmak istedim. Ben, Onurum için mesela, Rütbe ve makamlarımı terk etmek istediğimde, “Ama biz ne olacağız, nasıl geçineceğiz” demeyen, “Aslanım benim seninle gurur duyuyorum” Diyebilecek bir kadının erkeği olmak istedim. Ben bir eşi, ya da sevgiliyi Sadece geleceğinin garantisi, Huzur ve güvenin timsali olarak görmeyen, Aşkın kıymetini bilen bir kadının erkeği olmak istedim. Ben, Kural tanımayan, Toplum kurallarının aşkı zehirlediğini bilen.. Aşkı için hani tahtını da bırakabilecek, Her şeyi ve herkesi, Elinin tersi ile itebilecek Bir kadının erkeği olmak istedim. Ben cilveli, işveli bir kadının Erkeği olmak istedim, Sokakta ve bir mecliste tam bir hanımefendi, Geceleri ise, Koynumda bir yosma olabilecek Bir kadının erkeği olmak istedim. Ben, Sır tutabilecek bir kadının, Ben, Halden anlayacak bir kadının Erkeği olmak istedim… Şefkatli olsun istedim ben o kadını, Yeri geldiğinde anne gibi olabilecek, Mesela, Ben uyurken üstümü örtecek bir kadın olsun istedim, ve örtüp gitmesin hemen, Birde uykumda yanağımdan öpsün istedim.. Ben, Bir söylüyorsam sevdiğimi, İki defa söyleyen olsun istedim. Durup durup sarılan, Yanağımdan makas alan bir kadın istedim. Ben yıldızları birlikte seyredebileceğim… Dizine yatabileceğim ve o sırada saçımı okşayacak Bir kadının erkeği olmak istedim Ben sofrada mum yakabilecek, Şarkımız çaldığında Gözümün içine bakıp gülümseyecek, Yatmadan önce her gece Beni dansa kaldırabilecek Bir kadının erkeği olmak istedim. Ben böyle istedim işte dostlar Ben de böyleyim, Var biliyorum… Siz ne olur Yerini söyleyin … __________________ Bütün çığlıklar dudaklarımda Yaşadığım şehir alabildiğine sefalet, alabildiğine acımasız. Ay doğdu diye cama çıktığımda, uzak dağların ardına saklandığını görüyorum. Bazen önünde kara bir bulut, bazen de kocaman bir dağ. Her susuşumun ardında bir yalnızlık var. Lugatım pasaklı cümleciklerle doldu taştı. Bu gece koynumda hüznüm var. İç çeke çeke avuçluyorum gözyaşlarımı. Etrafımdaki herşeyi savurarak geceye küfrediyorum. Lanetler yağdırıyorum, Haykırmak istiyorum, İçimdeki kan pıhtısını kusana dek… Hıçkırıklarım çok derinden geliyor. Çocukluğumdan geliyor sanki göğsüme çarpa çarpa... Taze, el değmemiş bir yalnızlıkta sen istemez misin? -Sararmış geceden sonra taze kalan bir tek yalnızlığım var benim. Sana çok ihtiyacım var. Ürkek bir ceylan gibi geceye her sığınışımda kollarımda sen olsan! Kahrolduğum, lanetler yağdırdığım gecelerimi senle unutsam.. Muamma... __________________ Benimle Ağlar Misin ? Hayat hep güzel anlardan oluşmuyor sevgilim.Bazen, en güçlü dediğimiz insanlar bile yaşadıkları şeyler karşısında tökezleyebiliyor, düşebiliyor. İnsanız sonuçta, duygularımızla yaşıyoruz. Bazılarımız daha fazla... Bazılarımız tepeden tırnağa duygu olabiliyor.Belki daha kırılgan, belki biraz daha fazla alıngan. Ama seviyoruz öyle değilmi ? Çünkü bizi sevdiklerimizi oldukları gibi kabullenebilme olgunluguna eriştik. Biz sevdiğimizi, her haliyele, zayıflıklarıyla, çocukluklarıyala sevdik. Olurda sevgilim, gün gelir hayat oyunlar oynarsa bana, dayandığım duvarlar yıkılırsa, tutundugum dallar kırılırsa ve ben isyan edip yaşadıklarıma akıtıverirsem göz yaşlarımı, BENİMLE AĞLARMISIN ? Hatalarımız olur bazen, hiç olmayacak yerde, hiç olmayacak zamanda, bizden beklenmeyen, hiç olmayacak hataların sahipleri olabiliriz. Yanılırız öyle değilmi ? Dogru bildiğimiz yollar bizi hiç ummadığımız sonuçlara götürebilir. Hiç tahmin etmediğimiz kişiler bizi hiç istemediğimiz olaylara sürükliyebilir. Nekadar dirensek de , insanız, şaşarız. Hatalarıyla vardır insan. Yeterki ders almayı bilsin. Yeterki o hatayı birdaha tekrarlamasın. İşte o noktada biri gerekir insana..... Kendi hatasının hesabını kendisine verirken insan, birini arar yanında. Destek olması için, umut vermesi için. olurda sevgilim, gün gelir hiç beklemediğin bir hata yaparsam, bana bu hatayı düzeltme ŞANSI VERİR MİSİN ? Terk edesi gelir insanın bazen herşeyi... Hayatı dar gelir, gitmek ister bilinmeyen diyarlara. Herkeze yabancılaşıverir birden. İçinde bulundugu ortam mutlu etmemeye başlar. Dostlardan uzaklasır, içine kapanır. Öyle zorki bir hayat mücadelesiki yaşadıgımız, yenilgiyi kabul etmek istemeye biliriz. Biraz daha güç toplamak ve belki bu hayat mücadelesine yeniden başlaya bilmek için çekip gidesi gelir insanın. Sana da bu olmuştur biliyorum, sen de bir çok kez " ALIP BAŞIMI GİDECEĞİM " demişsindir.. ben böyle nir tercihle yüz yüze kalmadım henüz. Yenilmek bana göre değil, teslimiyet kanımda yok. Yinede aklımdan geçmiştir ve bir gün böyle bir tercihle karşı karşıya kalabilirim. Olurda sevgilim, gün gelir " ŞİMDİ GİTMELERİN ZAMANIDIR. ŞİMDİ BAMBAŞKA DİYARLARDA BAMBAŞKA HAYATLARI KURMANIN ZAMANIDIR " dersem, BENİMLE GELİR MİSİN ? *** Merhaba canım beni hatırladın mı? Yine de heyecan verici seni sevmek… Dokunmak senin dokunduğun ne varsa… Koltuğun hep oturduğun yerine oturmak mesela… Masanın bir santimetrekaresine bile dokunduğun için şanslı hissetmek ya da… Saçının bir teline bile zarar gelsin istemem fakat… Nerede saklanıyorsa birden çıkan ve beni dağıtan dökülmüş saç tellerinin üstüne bırakıyorum şu sıra avuntularımı… Her şey bitiyor sana dair… Tek tek… Azar azar… Birlikte aldığımız zeytin ezmesi misal… Kavanoz dibinden zar zor çıkarıyorum artık… Ve en kötüsü; temas ettiğin aldığın ne varsa mana yükleyip duygusal bir bağ oluşturuyorum aramda… Yoksa aktif oksijen içeren deterjan beni niye ağlatsın balım… Yo hayır balım değilsin artık… Telefon defterimde ‘balım’ı adınla değiştirdim önce… Sonra sildim tamamen… Kolay olmadı lakin “kaydı tamamen silmek istediğinize emin misiniz” sorusuna “yes” tuşuyla onay vermek… Tamamen değil ama bir kısmı kalsa… Üzmeyen üşütmeyen ağlatmayan yaralamayan kısmı kalsa… Kalmaz ki!.. Silince her şey geçecekmiş gibi geliyor… Hep böyle midir?.. Yani her ayrılık halinde… Mutlak bir öfkeyle dahası ısıran acıtan bir yalnızlıkla… Aşkım’lar canım’lar birtanem’ler resmi bir isme mi dönüşür ilk çaresizlikte... Sahi ben ne oldum senin telefon defterinde?.. ***
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 03:39 | #25 (permalink) |
Ne Kadar Silersen Sil Ya Yırtılır Defterin,Yada İzi Kalır Cümlelerin. | Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Bak mektup uyduruyorum Sevgili seni bekledim seni gözledim zamanımın her dakikasında bir türlü gelmedin beklettin sadece hala seni bekliyorum sevgili... Al işte bu da aşk mektubu adı da üstünde Ne de güzel yazdım he saniyeler içerisinde sevgiline hediye et ben yazdım dersin |
07.06.2014, 03:40 | #26 (permalink) | |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Alıntı:
sevgilisi olan etsin ben sapım
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! | |
07.06.2014, 03:42 | #27 (permalink) |
Ne Kadar Silersen Sil Ya Yırtılır Defterin,Yada İzi Kalır Cümlelerin. | Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Tamam öyleyse kalsın burda satarsın |
07.06.2014, 04:24 | #28 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Göz kırparken kız kulesi ...... Tüm hayatımın kilit noktası olan kız kulesi Bu duvarda çivilerle yazılmış olan ; Bilmiyorum okur musun sana dair yazılan ,kelimelerim yetersiz kaldığı bu cümleleri........ Hiç işte ,koca bir hiç sevgili senden arta kalan ... Sisleri dağılmış bir sabahın yalnızlığından yazıyormm... küf tutmuş telefonlar,paslı sözler sonumuz duyulmayanları duyanların sonu zamanı dünyaya henüz gelmemiş cesedinden bile geberene kadar alkol istiyorsun seni bu kötü hikayelere ...bu kötü şehirlerde alıştırdılar neden hiç tanımadığın insanlardan çıldırıncaya kadar merhametsizlik bekliyorsun.. Bak !! iyi adamlar yalnızlıktan ölüyor ! iyi kadınlarsa kötü adamların balkonlarından yeryüzüne bakarken ! büyük bir şehir büyük bir kaostur artık öğren! bir masalın tüm renklerini bir mezarlığın son sonbaharına çağıran bilmezsin ama öğren! burada benim için kara atların çektiği kara bir at arabasıdır artık hayat bilmezsin giderim Ay'a adanan gün ışığında ölemez ! Görkem *** Küçücüktük oysa ki.. ip atlar top peşinde koşardık.. sokaklarda oynadık biz.. kirlendik.. hava kararmadan eve döndük.. mahalle arkadaşlarımız vardı.. komşularımız vardı, kapıları açık olan.. evdeki yemekler çekici gelmezdi çoğu zaman; komşu teyzenin yaptığı börek, kızarttığı patates, mercimek yemeği ya da yeşil salata hep daha tatlı gelirdi.. salçalar balkonlarda kurutulur, yoğurtlar güğümlerle gelen sütlerden mayalanırdı.. eskiciler vardı eskileri alan.. komşuda yemek pişince bir tabak da size gelirdi ve tabaklar asla boş gönderilmezdi.. ailenin küçük çocuğu komşulara yollanır “müsaitse annemler akşam çay içmeye gelicek” diye haber verilirdi.. küçücüktük oysa ki.. hangi ara büyüdük neden engel olamadık.. geçen zamanda neler yaptık ne zaman aşık olduk da acısını çektik.. annelerimizin kıyamadığı bir damla gözyaşını neden başkaları için döktük.. ne zaman “hayat telaşesi” denilen hengamenin içine balıklamasına daldık bilemiyorum.. bilmek de istemiyorum sanırım... küçücüktük oysa ki.. mahalle arkadaşlarımız pencerelerden çağırırdı adımızı seslenerek.. "anneeeeeee noluuuuuuuuuur"larla izin alırdık.. ve oyun vakti bittiğinde "anne 5 dakka daha nooooooooooluuur" oysa hava kararmış olurdu yemek vakti gelmiş olurdu.. küçücüktük oysa ki.. tek derdimiz 5 dakika daha oynayabilmekti.. ya da en büyük kaygımız bayramlarda hangimizin daha çok para topladığıydı.. patlayan şekerlerimiz vardı.. şemsiye çikolatalarımız.. topu olan mutlaka oyunda olurdu.. hiç mi topun sahibi olamadık acaba yoksa yıllar geçtikçe topların havası mı söndü.. küçücüktük oysa ki.. DAHA GİDECEK ÇOOK YOLUMUZ VARMIŞ... (alıntı) Hiç işte ,sıradan birgün daha herzaman ki gibi Merak ediyormuşsun ,öyle diyorsun mektubunda. Halimi hatırımı sormuşsun Anlatayım hemen ... Ben yine aynı benim,yani bıraktığın gibi ,yani bildiğin gibi işte... Yine aynı çiçekcinin önünden geçiyorum her sabah ver akşam iş dönüşü... Aynı şarkılar kulağımda,yemek yediğimiz aynı lokanta ,bilirsin işte boğazıma dizilen aynı lokmalar...Belki daha az ve daha tatsız.. İş yerimde aynı hala aynı patron. Ve aynı umursamaz ben... Okuduğum gazete de aynı ,senden sonra haberlerde aynı . Ne olacaktı ki başka ? Sen gidecektin ben susacaktım...Yine bir iş dönüşü, güneş batarken bir kıyıya yaklaşıp ,sigaramı yakıp sana bakacaktım... Sessizlik olacaktı ,fonda ki müzik çığlık çığlığa bağıracaktı... Yani bıraktığın yerde asılı kaldım işte... Ben çayımı yine 2 şekerli içiyorum .Biraz daha koyu ,biraz daha acı. Ziyanı yok ,sigara ve yokluğun kadar yakmıyormuş anladım... Kelimelerde ki sessizlikte aynı ,bazen gecenin bir yarısı gölgeni görür gibi oluyorum... Saçma değil mi?Sayısını unuttuğum günlerin özleminde ,uydurma sözcükler gibi ,sanki hayal gibi. Emin ol yazdıklarım kadar gerçek ,yani sen gibi ,ve ben gibi... Odam yine aynı,hatırlar mısın bir resmimiz vardı . Ucu yanmış ama aynı çerçevede duran . O bile hala aynı komidinin üzerinde .Aynı gülümsemede... Ne bileyim kıyamadım işte . Sakladım Senden tek hatıra diye ... Bazen bir kadeh şarapla un ufak oluyorum . Resminde, gözlerinde.. Sen bana bakma ,ben yine aynı ,ateşte kül olup yeniden alev alan deliyim ...Böyle işte... Hayat devam ediyor . Sensizliğe alışmanın bilmem kaçıncı yılındayım... Unutmak istemedim,unutmam çünkü kendimi bilirim... Dalgınlığıma geldi yazmadım. Saçlarım daha kısa,gözlerim daha kısık,yüzümde ki çizgiler daha belirgin artık...Ne görüyorum,ne duyuyorum . Senden sonra ki günlerin izi var dalga dalga işte...Ne diyeyim ,herşey aynı ,aynıda sen eksiksin birtek... Özledim demişsin ,bende özledim ...Sadece özledim... Soldurma yüzünü hemen . Gözlerin hep gülsün ... Ben mutluyum ,mutluluk buysa...Hoşçakal... Birisi_Görkem Hani bulutlara karışmış o sislerin arasından kaybolan uçağın ,yada rüyalarında görmekten korkutuğun en hisli sabahların eteğinden uzanıp kızkulesine koşmak vardır ya; Sende duyuyor musun şu ayaz gibi soğuğu? Sesinde bir hüzzam şarkısı ,rüzgarında kavuşamayan aşıkların gözyaşları var. Denizin dalgasına karışmışken savrulursun ya Sende koy sesini dalga olsun kulağına değen vuslat şiirleri. Aşk şimdi kapıyı çalmayacak belki Çatlamış dudağınla, yarı kapalı gözlerinle bir ışık saçarsın uzaktaki gördüğün o eşssizliğe. Kızkulesi burası; Sen varsın,ben varım,milyonlarca insanın tutkusu var. Sesimin ulaştığı her şarkı var. Birde ne var bilir misin ? Bende saplanmış o ilk bakışın , tam da şurda ki bankta bir simit bir çayın unutulmayacak hikayesi var... Anbean *** *Yabancısı olduğum koca şehir… Sende yaşamadım sadece nefes aldım ben. Bir gün çekip gideceğimi bilirken böylesi bir veda hiç gelmemişti aklıma… Şimdi hesabını sorduğun her bir nefesimi avuçlarına bırakarak çekip giderken senden tek bir şeyi yanımda götürüyorum kendimle beraber. Oysa hiçbir şey almayacaktım senden… Koca şehir! Çocukluğumu çalan şehir genç kızlığımı yutan şehir sana öylesine derin bir öfke kusarken ve senin zindanlarından kaçmak için kendi içimde tüneller kazarken ne varsa senden bana hepsini sende bırakarak firar etmeyi planlarken kendime festival ila edecekken bu gidişi hıçkırıklara boğuluyorum ve yumuluyorum yastığıma… *Nerden bilirdim çekip giderken bende benden başka izler taşıyacağımı… Nerden bilirdim koca şehir bir gün en güzel anlarımı da kâbuslarım gibi sende yaşayacağımı nerden bilirdim felaket sahası senin sevdama şahit olacağını… *Nasıl başlamıştık biz? Her şey çok güzel olacaktı. Hani hayatının aşkıydım ya öyle diyordu bak yok işte… Hani nefes alamazdı bensiz hani yaşayamazdı ya? Ne de güzel yaşıyor… Hani beni hiç bırakma derdi ya… Ama… Ona dair yaşanmamış anlarımdan çok söylenmemiş sözlerim var son sarılışı olmayan ayrılığımıza dair… *Sevdiği için ayrılığı göze alabilenler… Gereksiz bir göze alış oldu bu ayrılık… Ve yok eden bir bitiş… Şimdi gidiyorum koca şehir senden… Hani daha bir yakın oluyorum ya ona mesafe hesabından… Çok yanlış… Bu şehirden gittikçe o şehre daha çok uzaklaşıyorum aslında ondan… Daha çok büyüyor içimdeki boşluk… O boşlukta kaybolan hayallerim/iz… Adları oldu imkânsız. Ve tenimde bana karşı bir savaş… Onun izleri… Acımasız! Tarifi imkânsız bir şeyler var içimde… Sadece yazmak ve haykırmak istiyorum ki şuan yapabileceğim tek şey yazmak. Ama biliyorum yazamıyorum da. Hatta saçmalıyorum. Çünkü ben son zamanlarda yazdıklarımdan çok yazamadıklarımla yaşıyorum… Aslında haklıydı o benim için aşk yazmaktan ibaret… Ama bir o kadar da haksız… Yazamadıklarımın tutkuları yazdıklarımdan daha felaket. Yazamadığım duygularım duvarlara fırlatır yazarsam eğer ölümü olur nefeslerin… *Ne çok devrik cümlelerim olmuş son yazışımdan bugüne ne çok yarım kalmışım… İşte bu yarım kalmışlığımda saklı sana bırakamadıklarım ey koca şehir… İşte o yüreğime yüklediğim hatıralarda saklı sana olan orucumu bozmamın sebebi… Hani diyordum ya “Seveceksen adam gibi seveceksin gideceksen adam gibi gideceksin” diye. Ona inat adam gibi sevdim adam gibi gittim… Giderken ve git derken ben esasen kendimi terk ettim… Gerçek gidişin vakti ise yeni geldi aslında. Bu şehri bu sahili bu parkı bu odayı bırakıp giderken… Yani şimdi… Avuçlarına bıraktığım gül kokusu nefretlerle yüreğime yüklediğim boğazıma düğümlediğim anılarımla ruhumdan tenime onunla olan savaşımla o hiç bilenmeden onunla oynadığımız santraçta aldığım kalelerle kaybettiğim piyonlarla ve dizimin dibine biriktirdiğim şah-mat keşkeleriyle beynimde aslında pişmanlıktan hiçbir eser taşımayan o en büyük pişmanlığımla tam da şimdi gidiyorum… Yüreğimin en derinlerinde ise gözümü her yumuşumda hatırlıyorum dediği bu şehrin sokaklarına senin sokaklarına son bakışlarımda sakladığım o en derin haykırışım fırlamak istiyor. Hadi dinle çınlasın sokakların bu haykırışla Antalya: -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..” -“ Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!.. Zorlu sevdam hoşça-kal!..”
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 04:27 | #29 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Sen...Yüzümdeki gülüşlerin,ellerimdeki terlemenin,yüreğimdeki deli atışın sebebi...Her gece uykum,her sabah güneşim.Yıldızım,ay'ım,akan kanım.Bitmeyen masalım.Bahçedeki çiçeğim,çiçekteki rengim.Gökyüzüm,denizim,mavim sen... Sevdamın adresi,aşkımızın menzili,içkimdeki tat,yaşadığım hayat sen...Sebebim,niyetim,geleceğim,geçmişim,bilinmezl iğim,belirsizliğim,kararlılığım,kararsızlığım sen...Bitmez yolculuğum,sonsuzluğum.Sen,gözüm,elim,yüreğim.Bebe ğim sen... Hani gidecek olsan,yollarına sererim tüm kır çiçeklerini.Bilirim basamazsın çiçeklere de yine kalırsın benimle.Üzülecek olsan,içim erir,kalırım öyle.SENİ ÜZEN BİŞEY BENİ BİN ÜZER İNAN.Kırıyorsam seni,bu benim dengesizliğimdendir,şaşırmışlığımdandır.Kendimle kavgalıyım ben.Bir yanım sana tutkun,bir yanım çok bencil.Kayboluşlara vuruyorum kendimi,seni üzdüğümü bilmeden.Her kayboluşum yara açıyor sende biliyorum.Ah ben,nasıl da vurdumduymaz olabiliyorum bazen...Bakma bana birtanem,içimdeki aşkın büyüklüğünü ölçme bunlarla.Seviyorum diyorsam seni,öyle.Gereğinden fazla 'erkeğim'bazen,bağışla... Seni bilirim ben,bir tek seni.Seni söylerim,seni duyarım her yerde ve her zaman.Sensiz olmaya gücüm yok artık,sensizliğe katlanmak benim harcım değil.Seni her şeyinle,ay parçası yüzünle,duruşunla,gülüşünle,bakışınla,konuşmanla,ç ocukluğunla,olgunluğunla,kızgınlığınla,şaşkınlığın la,güçlülüğünle,zayıflığınla kabul etmişim bi kere.NE DEĞİŞ,NE DE DEĞİŞTİR BENİ.Biz böyle sevdik birbirimizi.Seni sen yapan ne varsa kabulümdür hepsi. Seni özlemek diye bir şey de var bu hayatta ve bu bazen öylesine dayanılmaz oluyor ki...YOKLUĞUNU YAŞAMAYI BECEREMİYORUM,ÜZGÜNÜM.İçimdeki o 'fazla erkek'yokluğunda çekiliyor bir köşeye ve ben güçsüzlüğümle başbaşa kalıyorum.Katlanamıyorum anla,sensizliği 'yok' hükmünde sayıyorum.Sensizlik diye bir şey yok,öyleyse sensiz kalmak da yok. Şimdi hangi denizin kıyısındaysan,hangi göğün altındaysan önce o sonsuz maviliğe sonra da başını yukarı kaldırıp yıldızlara bak.Aşkımı,yüreğimi,içimdeki seni mavilere yükleyip gönderiyorum,tut onu.Tut ve bırakma...Ben maviyi sende buldum,beni BAŞKA RENKLERLE KANDIRMA... *** Bırakıp gitmek istiyorum her şeyi, herkesi… Yüreğim yanıyor, içim acıyor. Canım çok yanıyor Tanrım… Elimde bir oyuncak, çocukluğuma geri dönmek istiyorum. Sorumsuz, sorunsuz, mutlu… Okadar uzak ki umut ettiğim şeyler bana. Okadar zor ki bu yüreğin tamiri. Bir tanem, bebeğim, gözlerini, bana sarılmanı özledim. O kadar özledim ki seni, isyan edesim geliyor. Sen şimdi kaçıncı uykunda, sarılıyorsun yanındaki bedene. Mutlu musun? Ben aklına geliyor muyum? Düşünüyor musun beraber geçirdiğimiz saatleri? Ona da bana baktığın gibi sevgi dolu bakıyor musun? Ona da bana sarıldığın gibi sıkı sıkı sarılıyor musun? Ona bakarken de gözlerin parlıyor mu? Ben yalnız ben çaresiz, senin bana gelmeni bekliyorum. Karşılık beklemeden, sadece beni sarmanı beklerken, seni sevmeye, seni içimde büyütmeye devam ediyorum… Sen biriciğim, sevdiğim, meleğim… O kadar işledin ki içime, o kadar tanıdıksın ki, bırakamıyorum unutamıyorum seni!!! Ne yapacağımı, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Sadece bana gelmeni, bana sarılmanı bekliyorum, küçük bir çocuğun sevgi beklediği gibi… Geldiğinde, yüzümü gömeceğim göğsüne, doyasıya sarılacağım sana… Yine alacağım o sevgi dolu yüzünü ellerimin arasına. Bana sarıldığında nefes bile almayacağım, ürkütmemek için seni. Sen yeter ki gel, yeter ki sevgini esirgeme benden. Yine git sonunda ,istersen. Sesimi çıkartmayacağım… *** Bir başıma bu kentin sokaklarında yürüyorum.Üşüyorum.Ne kadar uzaksan bana o kadar soğuyor hava.Sen yoksan,sıcaklık hep mevsim normallerinin altında.Bu yüzden meteoroloji raporları bile umrumda değil.Kar mı yağıyor yoksa yağmur mu,bana ne?Ben senin hasretinle sırılsıklamım zaten,daha ne kadar ıslanabilirim ki? Burada mısın değil misin belli değil.Bazen gidişlerin kahramanı oluyorsun,bazen sonsuz kalışların.Doyumsuz gecelerdesin kimi zaman,bazen de yalnız karanlıklardasın.Bitmek bilmez bir şarkısın;ama,ben mi notaları yanlış basıyorum da sen bu şarkıyı söylemiyorsun?Neden susuyorsun? Aşkın sessizliği ne kadar korkunç olur bilir misin?Bir tek kelimeye hasret geçen gecelerin hesabını soracağın kimse de yoktur üstelik.Kendi kendiyle konuşana deli derler ya,beni çoktan akıl hastanesine kapatmaları gerekirdi.Hem de iflah olmaz hastalar bölümüne... Yokluğuna alışmaktan korkuyorum,ne kadar kötü...Yokluğunu yürüyorum sokaklarda.Yokluğunu içiyorum kadeh kadeh.Hiç gelmeme ihtimalin bir idam mahkumuna dönüştürüyor beni.Hiçbirşey yapmadan beklerler ya hücrelerinde,ölümün soğuk nefesini hissederek...Anlamlı olan bir şey yoktur onlar için.Belki de bir an önce ölmektir akıllarından geçen,bu bekleme işkencesi bitsin diye...Bu yokluk hissi öldürecek beni... Gelebilme ihtimalin ise yüreğimdeki kuşları havalandırıyor,kanat seslerini duy.Gelmek iste yeter ki,yorulmayasın diye kuşlarım taşır seni bana.Bir görsem yüzünü,ah bir dokunsam sana...Göreceksin,sevdanın çiçek çiçek açtığını,umudun bir yangın gibi alev alev ikimizi birden sardığını.Anladım ki mümkün değil seni sensiz yaşamak.Ben o gönlü genişlerden değilim.Madem içimdesin,yüreğimde taşıyorum seni,o zaman yanımda da olmalısın.Sensiz yaşanmayacak bu aşk ötesi yok. Şimdi yalnız geceleri seviyorum.Seni yıldızlarda buluyorum.Daha bir dayanılır oluyor sensizlik sancısı.Mümkünü yok çıkmayacaksın aklımdan,bu yüzden gece,el ayak çekilmişken,hiçbir ses yokken seni düşünmek(yokluğunu değil ama)daha iyi.Bütünüyle sen oluyorsun o zaman her yerde.Ne kadar yakışıyorsunuz birbirinize,sen ve gece...ZAMAN GEÇER,HERŞEY UNUTULUR,BİR ÖRTÜYLE KAPLANIR ACILAR,AMA...''BİR TEK SENİ UNUTAMAM''. *** Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil. Aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru..! Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, büyütmek için? Kaç gece yalnız geçti hesaplasana... Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene..! Her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle. Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün. Bu kentin sokaklarında el ele dolaşabilirdik. Girmediğimiz sokak kalmazdı. Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni. Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik. Sonra bir filme gider, bir kitap okur, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik.Paylaştığımız her an beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık. Peki biz ne yaptık. Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken, bu yolda birer kaşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkum ettik birbirimizi. Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. Sana huzur vaat etmiyorum. Aşkta huzur arayan yanılır. Ben tutkunun, en koyu sevdanın sözcüğüyüm. Onlar adına konuşuyorum. Gözlerinin içine bakıp "Seni Seviyorum" demek istiyorum. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığıyla irkilmek istiyorum. Yaşama senin adınla anlam katmak, mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum. Seni istiyorum eey yar! Canıma bir can daha katmak için, ruhumun yalnızlığına, yüreğimin acısına son vermek için, daha mavi bir deniz, daha mavi bir gökyüzü, daha mavi bir sevda için... Seni İstiyorum, Yarın, Öbür Gün, Öbür Hafta, Öbür Ay, Öbür Yıl değil..... Şimdi! *** Senin varlığındı kalbimin kapılarını açan, sendin anahtarı kalbimin. Ne kelimeler yeter anlatmaya, ne de kağıt kabul eder kalemden dökülenleri. Sadece yaşadığım anlardan kalan anılarım yetebilir seni anlatmaya… Aşk yok, aşka inanmam dediğim anlarda çıktın karşıma. Önce gülüşündü seni bana çeken, sonrasında o gülüşün altındaki yaralı yüreğin… O gün, hani seni gördüğüm ilk gün; tren istasyonunda yağmur altında saatlerce oturduğumuz ilk gün. Sözde tren beklerken onlarcası geçip gitmişti de aldırmamıştık. Yağmur bedenimi ıslatırken, her damlada bir kat daha sana aşık olduğum gün… Yaşama döndüğüm, aşkın varlığının kanıtını gördüğüm gün… Ve sonra…. Sonu olmayan bir yaşam içinde asla gecesi olmayan bir gün gibi doğdun hayatıma. Oysa senden once “yağmurlar bile isyan ederdi akıttığım yaşlara onlar bile benim kadar ağlayamazdı”. Ya bu ben değilim, yada zaten ben bende değildim… Hayallerde yaşatılabilirdin, bir rüyada yer alabilirdin, belki de bir masal karamanı olabilirdin ama benim olamazdın... Sen gideli iki gün oldu.. Asırlara bedel iki gün.. Ellerim ceplerimde caddelerde yürüyorum. Birlikte dinlediğimiz şarkılar kulağımda. Ya da odama kapıyorum kendimi, görmek istemiyorum senden başkasını. O kadar çok alışmışım ki sana. Senin üzerine kurulmuş tüm hayallerim. Sen gittin, ben bittim, hayallerim yok artık geleceğe dair... Bil ki; içimde her zaman sıcacık kanayan bir yara olarak kalacaksın. Sana istediğim zaman söyleyemeyeceğim belki sevgimi ve ulaşamayacak uzattığım ellerim ellerine. Ama ne olursa olsun sana olan sevgim her an artarak yaşayacak bende." ...... İşte bitti; “Vazgeçtim Senden” ve belki de seninle birlikte kendimden… __________________ *** İnsanın içine işleyen bir ayaza ev sahipliği yapıyorsan, aklıma geldiğinde yayılan sıcaklığın, dışarıda iki metre karı bile eritebileceğini düşünüyorsam, Odanın bütün duvarlarında senin yüzünü görüp,bana baktığını hissediyorsam, Ve bu beni her gün hep aynı şekilde heyecanlandırıyorsa, İçtiğim çayın şekeri, kahvaltımın her lokması sen oluyorsan, Sevdiğin şarkıyı başa alıp, defalarca dinleyebiliyorsam, O şarkının her sözüne seninle ilgili bir anlam yükleye biliyorsam, Yorucu bir günün sonunda hayalin ile enerji doluyorsam, Ve o enerji ile hiç dinlenmeden günlerce çalışabileceğimi hissediyorsam , Uykudan yüzümde mutlu bir tebessüm ile kalkıp, benimle birlikte uyanan güne senin adını verebiliyorsam, Gün boyu saatleri, dakikaları sayıp “ neden geçmiyor bunlar?” diye hayıflanıyorsam, Ve Hep seni bulacağım günü bekliyorsam, Yazı yazarken seni düşünmekten kendimi alamayıp, aynı satırları defalarca tekrar yazıyorsam, Sonra sana bunu anlattığımda ne kadar güleceğimizi düşünüp keyifleniyorsam, Seninle ilgili planlar yapıyorsam, Sadece varsayımlara dayalı olsa bile, o planları mükemmelleştirmek için her ayrıntıyı dakikalarca düşünüyorsam, Yüzyıllardır sevgililerin kullandıkları klasik sözcükleri benim duygularımı anlatmaya yetmediğini fark ediyorsam, Ve yinede bunları söylemekten hiç ama hiç bıkmıyorsam, Aşkımın coşkusunu sana yansıttığında, senin de bana aynı coşku ile karşılık vereceğini hissediyorsam, Hayatının en anlamlı şeyi, NE ? diye sorduklarında tereddüt etmeden senin adını verebiliyorsam, Sen beni için vazgeçilmez olmuşsun demektir…! __________________ Özlemin alev alev yandığı saatler bunlar.Gün çekiliyor,ay parlıyor.Haydi,geleceksen şimdi gel.Umudunla,yüreğinle,sevdanla gel,yık karanlığımı.Hayata dair kötü olan ne varsa yık onları,beni yeni umutlara sürükle.Aşkın en koyusuna,en tutkulusuna götür beni. Bin yıldır bekliyor gibiyim seni.Bin yıldır karanlık bir odada tek başıma oturuyorum sanki.Kim girip çıkmışsa hayatıma,kim talan etmişse yüreğimi hepsini silmek için gel.Bir tek sen kal içimde.Seni bileyim bundan sonra.Sevdan yetsin bana.Senin aşkınla yaşamak istiyorum artık,öyleyse gel,bekleme gel. Seninle olmak,seni duymak,seni görmek,seni anlamak,seni yaşamak tarifsiz sevinçler yaratacak içimde biliyorum.Bu yüzden sesleniyorum sana.Dallarımdaki kurumuş yaprakları tek tek temizlemek istiyorum artık.Gelişinle yeniden yeşermek,yeni yapraklar açmak istiyorum.İster haber ver,ister verme;ama gel bekliyorum. İstanbul'u sokak sokak geçip gel.Her sokakta kendi izini göreceksin,şaşırma.Nereye gittiysem seni de götürdüm yoktun;ama,yanımdaydın.Hep yüreğimde hep aklımdaydın.Seni İstanbulsuz,İstanbul'u sensiz düşünemedim.Gel,bu kentin tarihine en ölümsüz sevdayı yazalım.Nice aşka mezar olmuş İstanbul,bu kez kabul etsin yenilgiyi.Haydi gel,biz İstanbul olalım. Korkma gel,başkalarında gördüğün ihanetler,ikiyüzlülükler,bitmek bilmeyen acılar yok bende.İlk kez bırak kendini kaygısızca.Yarını düşünmeden,'ya sonra'demeden gel.Kurtul seni saran tutsaklıklardan,sana yazdığım,seni yazdığım şiirleri okumak için gel. Bak,günler anlamsızca geçip gidiyor.Oysa ömür dediğin şey üç günlük.Birlikte ve severek tüketmek varken günleri,böyle koyu karanlıkta kalmak niye?Gel haydi,sensiz geçen günlere bir yenisini daha eklemek istemiyorum.Özlem yanıyor alev alev.Özlemin ateşini söndürüp aşkın ateşini yakmaya gel.Bekleme artık,geleceksen şimdi gel.GEL Kİ...ADIN EKSİLMESİN DİLİMDEN... __________________ Aşk bir yumak haline gelip boğazına sarılıverir insanın bazen. İşler çözülmez haldedir ve bu kördüğüm insanı istemediği şeyler yapmaya zorlar çaresiz. Birbiri ardına yapılan yanlışların en büyük nedeni ise kaybetme korkusudur. Bu korku bir kez girdi mi insanın yüreğine o andan sonra akıl ve mantık sürgüne gönderilmiş iki mahkuma dönüşüverir birden. Siz aşkınıza sahip çıkmaya çalıştıkça o kördüğüm giderek büyür ve bir süre sonra yumağın ipleri boğmaya başlar. Kurtulabilmek için çırpındıkça bir başka canavarın, kıskançlığın ellerine teslim olursunuz. Öyle bir canavardır ki kıskançlık, beraberinde tedirginliği, endişeyi ve huzursuzluğu da getirir. Beyni böcek gibi kemiren soruların başlıca kaynağı da kıskançlıktır. Terk edilme ihtimaliniz çoğaldıkça sorular artar. Kesin ve net yanıtı yoktur hiçbir sorunun. Onun bir başkasıyla olabilme ihtimalini, bir başkasıyla sevişebilme ihtimalini düşünmek, uykusuz gecelerin, verimsiz günlerin habercisidir. Mantık ve akıl sürgündeyken sizi terk etme ihtimali olan sevgilinin her davranışı, her sözü sadece ve sadece kıskançlık süzgecinden geçirilecektir. Bir zamanlar minik oyunların, aşka katılan tadın sebebi olan kıskançlık, sevgiliye düşmanlık duymanıza neden olacaktır artık. Ve düşmanlık insanın içindeki şiddeti körükleyecektir elbette. Kıskançlık ateşini bastırmaya kalkmak, başka şeylerle ilgilenir gibi görünmek bataklıktan çıkmaya çalışan insanın hareket ettikçe çamura daha da gömülmesine benzer. Yanlış, yanlış üstüne eklenir.Mantık ve aklın ardından benlik ve kişilik de çıkar sürgüne. Siz sevgiliyi kaybetmeme uğruna değişmeye çalıştıkça yüreğinizdeki huzursuzluk sizi yerinizde bir dakika bile oturamaz hale getirir. Üstelik değişmek uğruna yapılan hatalar sevgiliyi kaybetme ihtimalini daha da güçlendirir. Kıskançlığa tamamen teslim olmuşsunuzdur artık. Bu noktaya nasıl geldiğinizi hatırlamazsınız bile. Hangi olay, hangi kişi neden olmuştur bir önemi de yoktur artık. Şiddet yavaş yavaş kendini göstermeye başlar. Kendinize ya da ona zarar verme duygusunun kıyısında dolaşıp durursunuz. Bu duygudan kurtulmanın tek yolu, bütün bunlara konu olan sevgiliden kurtulmaktır. O sevgilinin diktiği ama üzerinize tam oturmadığını bildiğiniz halde giymekte ısrar ettiğiniz aşk giysisini çıkarmanın zamanı gelmiştir. Bu tutsaklığı yaşamaktansa kar altında çıplak kalmak çok daha iyidir. Ve elbette, üzerinize tam oturan bir giysi, bir yerlerde sizi beklemektedir... __________________ Biliyorum bir gün bu şehirden gidecek, beni mazine gömeceksin... Giderken elinde valizin ve yüreğinde bastırdığın bir sevinç olacak... Kaybettiğim mutluluk köz köz akarken gözlerimden, buruk bir vedayla yollayacağım seni yuvana... Önünde yürürken simsiyah ıslığımla, tayfanın fırtınaya duyduğu öfkesiyle, susarak haykırırken kaderime, ve düşerken bir hazan yaprağı gibi yolunun üzerine, sen, aldırmadan çiğneyip geçeceksin... Biliyorum beni mazine gömeceksin. Sen başka güneşlerin kızıllığında gülerken doya doya, seni sensiz yaşayan, kendini sana yazılan ama duyuramadığı şiirlerinin dizelerine asan, kalemine kanını mürekkep yapıp; seni sensizlikte arayah bu şairi hiç düşünmeyeceksin... Ama ben yinede; elini ilk tutabildiğim anla ısınıp, ilk öpüştüğümüz anla uçacağım... Sonra ayrılık bir yılan gibi yüreğime sızınca, sarhoş sızılar içinde kıvranacağım... Biliyorum, bir gün çevresini, şatafatlı gecelerde, iltifat kokan ağızların sardığı, yönünü bulamayan bir göçmen kuşa benzediğinin haberini getirecekler bana... Ben hatırlatıldığımda belki de: "Bir çocukluktu geldi geçti..." değinin haberini... Halbuki bende, o mutlu günlerde gizlice alıp sakladığım, muska niyetiyle hala göğsümde taşıdığım, bir kaç saç telin kalacak... Bu şehrin her köşesinde karşıma çıkacak, her kar yağışında lapa lapa, her yağmurda sağnak sağnak aklıma düşeceksin... Biliyorum... Ayaklarım birlikte gidilen mekanlara götürürken beni, ararken beni bekleyen bir masada gölgeni, hayal kırıklığımla sığınarak umuduma; gelmeni bekleyecek, SENİ HEP SEVECEĞİM... Biliyorum, son bir kez olsun geleceksin bu şehire... Ve beni görüp, belki de güleceksin; "Sen hala oralarda mısın?..." diye. Şiirlerimi uzattığımda ellerim titreyecek, bir sevda buseni vermeni bekleyeceğim... Sen omuz silkeleyip, her zaman yaptığın gibi: "Ne yapalım sevmek işte böyle" diyerek sevilmenin bencilliğinde, gülecek ve tekrar bu şehirden gidecek, beni mazine gömeceksin... __________________ Yüreğim ne dediyse onu dinledim ben. Kimi işaret ettiyse ona yöneldim. Şimdi sen diyor da başka bir şey demiyor. Ansızın bastıran bir yağmura hazırlıksız yakalanır ya insan, işte öyle ıslattı beni aşkın. Seni bekledim ben. Yüreğimdeki heyecanı, gözlerimdeki yeşili, dudaklarımdaki ateşi, ellerimdeki titremeyi, küçük dokunuşları sana sakladım. Ne sen beni bilirdin ne ben seni ama, bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin. Ve bir gün çıktın karşıma. İşte o gün sevdaya dair nekadar tortu varsa içimde eridi gitti. Çocuk oldum yeniden. Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip koşarım. Seni bulmanın coskusunu hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım. Seninle yep yeni bir hayatın başladığını biliyorum. O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin. Bilirim, bu şarkı korkutur bazen insanı. Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini. Ama zaten aşk öyle bir şey değilmidir? Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi? Bırak kendini bırak ki aşkınbüyüsü sarsın seni. Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak. Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa. Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım. Kaygısızca yaşayalım aşkı, eriyelim birbirimizde. Yüreklerimiz birbirimiz için atsın, soluklarımız birbirine karışsın. Tutkunun alevleri dalga dalga sararken bedenlerimizi. Gidersen... Gözümdeki son parıltıyı da alır götürürsün. Bir zemherenin ortasında titrerken bırakırsın beni. Ama merak etme ayakta kalırım ben. Tıpkı fırtınaların boynunu eğip yıkamadığı kavak ağacları gibi. Senden bana yadigar kalan her anıyı bir kez daha bir kez daha yaşarım. Aşkım da benden yadigar kalır sana.. __________________ Ne sen beni bilirdin ne ben seni ama, bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin. Ve bir gün çıktın karşıma. İşte o gün sevdaya dair nekadar tortu varsa içimde eridi gitti. Çocuk oldum yeniden. Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip koşarım. Seni bulmanın coskusunu hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım. Seninle yep yeni bir hayatın başladığını biliyorum. O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin. Bilirim, bu şarkı korkutur bazen insanı. Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini. Ama zaten aşk öyle bir şey değilmidir? Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi? Bırak kendini bırak ki aşkınbüyüsü sarsın seni. Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak. Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa. Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım. Kaygısızca yaşayalım aşkı, eriyelim birbirimizde. Yüreklerimiz birbirimiz için atsın, soluklarımız birbirine karışsın. Tutkunun alevleri dalga dalga sararken bedenlerimizi. Gidersen... Gözümdeki son parıltıyı da alır götürürsün. Bir zemherenin ortasında titrerken bırakırsın beni. Ama merak etme ayakta kalırım ben. Tıpkı fırtınaların boynunu eğip yıkamadığı kavak ağacları gibi. Senden bana yadigar kalan her anıyı bir kez daha bir kez daha yaşarım. Aşkım da benden yadigar kalır sana.. __________________ Yüreğim ne dediyse onu dinledim ben. Kimi işaret ettiyse ona yöneldim. Şimdi sen diyor da başka bir şey demiyor. Ansızın bastıran bir yağmura hazırlıksız yakalanır ya insan, işte öyle ıslattı beni aşkın. Seni bekledim ben. Yüreğimdeki heyecanı, gözlerimdeki yeşili, dudaklarımdaki ateşi, ellerimdeki titremeyi, küçük dokunuşları sana sakladım. Ne sen beni bilirdin ne ben seni ama, bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin. Ve bir gün çıktın karşıma. İşte o gün sevdaya dair nekadar tortu varsa içimde eridi gitti. Çocuk oldum yeniden. Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip koşarım. Seni bulmanın coskusunu hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım. Seninle yep yeni bir hayatın başladığını biliyorum. O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin. Bilirim, bu şarkı korkutur bazen insanı. Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini. Ama zaten aşk öyle bir şey değilmidir? Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi? Bırak kendini bırak ki aşkınbüyüsü sarsın seni. Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak. Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa. Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım. Kaygısızca yaşayalım aşkı, eriyelim birbirimizde. Yüreklerimiz birbirimiz için atsın, soluklarımız birbirine karışsın. Tutkunun alevleri dalga dalga sararken bedenlerimizi. Gidersen... Gözümdeki son parıltıyı da alır götürürsün. Bir zemherenin ortasında titrerken bırakırsın beni. Ama merak etme ayakta kalırım ben. Tıpkı fırtınaların boynunu eğip yıkamadığı kavak ağacları gibi. Senden bana yadigar kalan her anıyı bir kez daha bir kez daha yaşarım. Aşkım da benden yadigar kalır sana.. __________________ Yüreğim ne dediyse onu dinledim ben. Kimi işaret ettiyse ona yöneldim. Şimdi sen diyor da başka bir şey demiyor. Ansızın bastıran bir yağmura hazırlıksız yakalanır ya insan, işte öyle ıslattı beni aşkın. Seni bekledim ben. Yüreğimdeki heyecanı, gözlerimdeki yeşili, dudaklarımdaki ateşi, ellerimdeki titremeyi, küçük dokunuşları sana sakladım. Ne sen beni bilirdin ne ben seni ama, bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin. Ve bir gün çıktın karşıma. İşte o gün sevdaya dair nekadar tortu varsa içimde eridi gitti. Çocuk oldum yeniden. Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip koşarım. Seni bulmanın coskusunu hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım. Seninle yep yeni bir hayatın başladığını biliyorum. O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin. Bilirim, bu şarkı korkutur bazen insanı. Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini. Ama zaten aşk öyle bir şey değilmidir? Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi? Bırak kendini bırak ki aşkınbüyüsü sarsın seni. Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak. Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa. Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım. Kaygısızca yaşayalım aşkı, eriyelim birbirimizde. Yüreklerimiz birbirimiz için atsın, soluklarımız birbirine karışsın. Tutkunun alevleri dalga dalga sararken bedenlerimizi. Gidersen... Gözümdeki son parıltıyı da alır götürürsün. Bir zemherenin ortasında titrerken bırakırsın beni. Ama merak etme ayakta kalırım ben. Tıpkı fırtınaların boynunu eğip yıkamadığı kavak ağacları gibi. Senden bana yadigar kalan her anıyı bir kez daha bir kez daha yaşarım. Aşkım da benden yadigar kalır sana.. __________________ Ne sen beni bilirdin ne ben seni ama, bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin. Ve bir gün çıktın karşıma. İşte o gün sevdaya dair nekadar tortu varsa içimde eridi gitti. Çocuk oldum yeniden. Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip koşarım. Seni bulmanın coskusunu hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım. Seninle yep yeni bir hayatın başladığını biliyorum. O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin. Bilirim, bu şarkı korkutur bazen insanı. Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini. Ama zaten aşk öyle bir şey değilmidir? Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi? Bırak kendini bırak ki aşkınbüyüsü sarsın seni. Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak. Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa. Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım. Kaygısızca yaşayalım aşkı, eriyelim birbirimizde. Yüreklerimiz birbirimiz için atsın, soluklarımız birbirine karışsın. Tutkunun alevleri dalga dalga sararken bedenlerimizi. Gidersen... Gözümdeki son parıltıyı da alır götürürsün. Bir zemherenin ortasında titrerken bırakırsın beni. Ama merak etme ayakta kalırım ben. Tıpkı fırtınaların boynunu eğip yıkamadığı kavak ağacları gibi. Senden bana yadigar kalan her anıyı bir kez daha bir kez daha yaşarım. Aşkım da benden yadigar kalır sana.. __________________
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
07.06.2014, 04:30 | #30 (permalink) |
| Cevap: Gönderilmemiş Aşk Mektupları Yüreğim ne dediyse onu dinledim ben. Kimi işaret ettiyse ona yöneldim. Şimdi sen diyor da başka bir şey demiyor. Ansızın bastıran bir yağmura hazırlıksız yakalanır ya insan, işte öyle ıslattı beni aşkın. Seni bekledim ben. Yüreğimdeki heyecanı, gözlerimdeki yeşili, dudaklarımdaki ateşi, ellerimdeki titremeyi, küçük dokunuşları sana sakladım. Ne sen beni bilirdin ne ben seni ama, bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin. Ve bir gün çıktın karşıma. İşte o gün sevdaya dair nekadar tortu varsa içimde eridi gitti. Çocuk oldum yeniden. Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip koşarım. Seni bulmanın coskusunu hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım. Seninle yep yeni bir hayatın başladığını biliyorum. O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin. Bilirim, bu şarkı korkutur bazen insanı. Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini. Ama zaten aşk öyle bir şey değilmidir? Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi? Bırak kendini bırak ki aşkınbüyüsü sarsın seni. Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak. Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa. Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım. Kaygısızca yaşayalım aşkı, eriyelim birbirimizde. Yüreklerimiz birbirimiz için atsın, soluklarımız birbirine karışsın. Tutkunun alevleri dalga dalga sararken bedenlerimizi. Gidersen... Gözümdeki son parıltıyı da alır götürürsün. Bir zemherenin ortasında titrerken bırakırsın beni. Ama merak etme ayakta kalırım ben. Tıpkı fırtınaların boynunu eğip yıkamadığı kavak ağacları gibi. Senden bana yadigar kalan her anıyı bir kez daha bir kez daha yaşarım. Aşkım da benden yadigar kalır sana.. __________________ BENİ SEVMEYE NİYETLİ MİSİN ? Bitmez tükenmez martıların haykırışı var yüreğimde sana dair uçup gelen. Bir yarım sesle sesleniyorum beni duyar mısın? Ayın o acılı suratının ardından gün doğduğunda, kanatlarını çırpan bir küçük kuş olduğunda sabah, sen yüreğini geçmişin kirinden arındırıp benim ellerime koyacakmısın? Beni sevebilir misin? Niyetli misin buna ? Sen ilk yazın kuçağında uyurken yağmurlu serin akşamları düşünüp ödünç verilmiş yataklarda geçirdiğin sevişmeleri hatırlayıp kahrolacak kadar niyetli misin buna? Toğrağın iliğine ve kemiğine işleyen çok eski bir yağmur kadar beni içinde barındıracak mısın? Ay düşmüş toprakta menekşe kokulu öpüşmelerle geçikmiş iklimlerin ortasındayız seninle. Zaman durdu sanki birden tartışmalar bitti. Güneşe dönüyor ayçiçeği gün hızlandığında ve ben her güne uyandığımda sana dönmeye niyetli. Sana diyor ki gözlerim; sen bir kırlangıç gibisin. Hayatın sana verdiği uslanmaz ruhun içinde her baharda bana dönen ama güzün hep göç eden... Ve ben korkuyorum seni sevmekten. Bitmeyen şarkılarla avunmayacağım bundan böyle. Bak şimdi gökyüzüne, hayali bir gölgeye dönüşüyor benim bedenim. Her nefesinde solumaya başladın bile beni. Ve ben korkuyorum. Bir kasımpatı çiçek açıyor sarı taç yapraklarıyla. Ve gözlerim tiryakisi olduğum kahvenin tadında. Bunu biliyorum gece parçalanıyor, yıldızlar çıkıyor yüreğimden. Kirpiklerim titremeye başlıyor. Bu kız çoçuğu yüreğine yumulmuş ve bir daha ağlamak istemiyor, anlıyor musun? __________________ BENİ SEVMEYE NİYETLİ MİSİN ? Bitmez tükenmez martıların haykırışı var yüreğimde sana dair uçup gelen. Bir yarım sesle sesleniyorum beni duyar mısın? Ayın o acılı suratının ardından gün doğduğunda, kanatlarını çırpan bir küçük kuş olduğunda sabah, sen yüreğini geçmişin kirinden arındırıp benim ellerime koyacakmısın? Beni sevebilir misin? Niyetli misin buna ? Sen ilk yazın kuçağında uyurken yağmurlu serin akşamları düşünüp ödünç verilmiş yataklarda geçirdiğin sevişmeleri hatırlayıp kahrolacak kadar niyetli misin buna? Toğrağın iliğine ve kemiğine işleyen çok eski bir yağmur kadar beni içinde barındıracak mısın? Ay düşmüş toprakta menekşe kokulu öpüşmelerle geçikmiş iklimlerin ortasındayız seninle. Zaman durdu sanki birden tartışmalar bitti. Güneşe dönüyor ayçiçeği gün hızlandığında ve ben her güne uyandığımda sana dönmeye niyetli. Sana diyor ki gözlerim; sen bir kırlangıç gibisin. Hayatın sana verdiği uslanmaz ruhun içinde her baharda bana dönen ama güzün hep göç eden... Ve ben korkuyorum seni sevmekten. Bitmeyen şarkılarla avunmayacağım bundan böyle. Bak şimdi gökyüzüne, hayali bir gölgeye dönüşüyor benim bedenim. Her nefesinde solumaya başladın bile beni. Ve ben korkuyorum. Bir kasımpatı çiçek açıyor sarı taç yapraklarıyla. Ve gözlerim tiryakisi olduğum kahvenin tadında. Bunu biliyorum gece parçalanıyor, yıldızlar çıkıyor yüreğimden. Kirpiklerim titremeye başlıyor. Bu kız çoçuğu yüreğine yumulmuş ve bir daha ağlamak istemiyor, anlıyor musun? __________________ BEN SENİ SEVDİM Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözleri degil,yüregimdi seni gören. Sen damarlarimdaki kana karisip,geldin oturdun yüregime.Bir baska yerde olamazdin zaten.Sen benim en degerli yerimde,yüregimde olmaliydin,orada kalmaliydin. Çok aska ev sahipligi yapan bu yürek,ilk kez bukadar kolay kabullendi seni.Herhangi bir konuk degildin artik.Buyüzden ne agilama fasli vardi nede ugurlama.O yüregin gerçek sahibiydin.Simdi sonbahar kisa giriyoruz ya... Ben dört mevsim bahari yasadim seninle Çiçek çiçek açtin yüregimde. Gökkusagi zayif kaldi senin renklerin karsisinda.Taze bir yaprak gibi yesildin.Açelyaydin pembeliginle.Üzerine çig taneleri düsmüs sari güldün.Kirmiziydin bir ates gibi.Ve maviydin... En çok bu renkle anmayi sevdim seni.Denize tutkundum,denizi sensiz,seni denizsiz düsünemedim. Seni severken dünyayi da sevdim ben,insanlari da...Kendime bile dar gelirken, içinde herkeze olan bir hayatin sahibiydim artik. En kizgin, en tahammülsüz oldugum anlarda bile seni düsünmek yetti bana,içimdeki sevinç yüzüme yansidi,güldüm. Beni böylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygisiz,içten gülüsün ne demek oldugunu, nasil güzel bir sey oldugunu anladim seninle. Her seye ragmen sevdim seni.Güçlüydüm ve asamayacagim hiç bir zorluk yoktu. Koca bir kente,koca bir ülkeye kafa tutabilirdim.Sen elimden tuttugunda,patlamaya hazir volkan gibi hissederdim kendimi.Menzil sendin ve ben o menzile ulasmak için önüme çikan herseyi yok edebilirdim.Sana ulasmami engelleyecek herseyi eritirdim,kül ederdim.Sana ulastigimdaysa sakin bir göle dönüsürdüm.Ve o göle birtek sen girebilirdin. Sevdim ve hayrandimda... Her halin çekti beni.Durusunu,uyumani,gülmeni,kizmani, saskinligini,safligini,kurnazligini,çocuklugunu, olgunlugunu sevdim.Sesini de sevdim suskunlugunuda.Küçük oyunlarini,kaprislerinisitemlerini,korkularini sevdim.Seni ve o doyumsuz sevdani, uçari sevdani anlatacak kelime bulamadim çogu zaman.Sigmadin cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadi. Seni severken yorulmadim.Çünkü sen yasam kaynagiydin.Hergün yenilendim.Seninle çogaldim,büyüdüm.Eksik kalan neyim varsa tamamladin.Ölmeyecektim çünkü sen ölümsüzlügün ta kendisiydin. Sevdim iste ötesi yok... __________________ Boşuna akan ırmaklar mı var yüreğimizde, sebepsiz mi çoşkun bir denizde maviye hasretliğimiz? Ufuk ta görünen o ki mutluluk tek kişiliktir aslında. Karşımızdakinin çabasına ihtiyacı yoktur mutluluğun, Aşkında sevdiğin kadar büyüktür. Sevdiğin sürece meydan okur dünyaya. Hasretle beklenen gelmez hiç bir zaman o hasreti yalnız tüketirsin. Karşılık bulmuyorsa sevda umut değil kendini hükümdar sanan köleler üretir, dönemezsin. Ama boşuna geçmemiştir dolan vakit. Heba olan şiirleirn değildir. Türkülerin diliyle yas tutan geceler, sırdaşlığını hiç farketmez. Kıymetini bilmediğin kır çiçekleri yeniden açar o gül solarken. Ayrılanlar yıllar geçsede üstünden hep aynı acıyı çeker. Ama yollar hiç bitmez. Sonuna geldiğini zannetiğin yerler birer duraktır aslında. Ve sen yolculuğunu gönüllü bitirmişsindir o durakta. Güneş hep geç kalırmış gibi gelir, sen bir baharda mevsimler başka havada... Gerçeklerle düşler yerini kaybeder. Bir tek o kalır yüreğinden hiç gitmeyen. Aynı bakışlı resmine saatlerce dalışın kalır, sevdanın tutsaklığında acılarını dindiremeyen... Şöyle dimdik durup rüzgara karşı ''Ey hayat sen şavklı sularda bir dolunaysın, aslında yokum ben bu oyunda, ömrüm beni yok saysın'' diyerek çekip gitmek gelir aklına, Bedeninizin parçalanması hiç umrunda değildir, ama sevdiği uğruna ölenlerden olmak istemezsin. Çünkü yalnız yaşarken bir ihtimal daha vardır. Belki ölüme değil ama onun hayatına geç kalmışsındır. Uzaktır öyle kalacaktır belki. Hep bir umutla beklenirken sevda habercisi, yüreğini teselli etmekde sana düşer. Her şeye rağmen korkutmasın seni bu sevdanın ateşi. Her yangın önce başladığı yeri yakar. Sana küçük kendime büyük gelen yüreğimde yıllar geçsede senin adını yazar. Ve bil ki sevdiğim, uslanmaz ruhum yaşadıkça seni sever, seni sevdikçe yaşar.. __________________ Canımdan Çektiğin Adını Benim İçin Saklar mısın? Yüreğim bir ayraç misali takıldı bakışlarının arasına. Günlerden hangi cumartesiydi veya pazardı inan hatırlamıyorum. Anlamsız olduğum, sıkıldığım, boş boş etrafa bakındığım anlardan birinde avuç içlerimin arasına aldım sesini ve seni aradım. Yolculuklar neden daima alfabenin sonuna doğru başlar ki? İşte benimkisi de böyle bir yolculuktu. İlkin loş bir karanlıkta “merhaba” dediğim, sonrasında da adresini bilmediğim bir kapı aralığında söylediğim bir merhaba… Yüzünde küçücük çocukların kırılgan ifadesiyle aralık bir bakışta tutulmuştum gözlerine. Benim kadar derin bakıyordun. Öyle zamana borcun yoktu diğerleri gibi. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettirene kadar, içime doğru bakıyordun. İçim ne de çok ezildi gözlerimi kaçırdığım, başımı öne eğdiğim ve hatta ilk defa tenime dokunduğun zaman. Söylesem hangi izi taşırsın bedeninde benden kalan ve kim bilir hatırlar mısın sırılsıklam bedenine dokunduğum anda sana söylediklerimi? Canımdan çektiğin adını benim için saklar mısın? Saçlarım darmadağınık Oysa daha bu sabah senin için hazırlanmıştı her şey. Telefon defterine baktım, bir daha ve bir daha ve son bir defa. Seni aramak için sebepler yaratmaktan yorulan beynim sonunda uykuya verdi kendini. Aklım ve sen uykuya daldık. On altıncı boyuttaydık seninle. Buraya kadar gelmemize izin veren ikinci boyuttu. Sayende arada geçen zamanları algılama fırsatım bile olmamıştı. Çünkü her şey çok hızlı olmuştu. Oturdum… Elimdeki fincanda gittikçe soğuyan bir çayın ve vücuduna yavaş yavaş yayılan alkolün, az sonra bitecek hüznü yerleşmişti bakışlarımızın arasına. Sanırım ben, bir tek seni alamadım o bakışların isimsiz randevularına. Yapamadım… O resmin üzerime düşen gölgesinden sıyrılamadım. Hiç bilmeyecekti… Duymayacaktı... Yine kaldığı yerden alacaktı ellerini ellerine. Ama ben yine de yapamadım. Mevsim sancıları yine her zamanki gibi gri şehrin sokaklarında içimi acıtıyor. Eksiliyorum senden içeri, sana doğru. Hiç kendine boğulur mu insan? Mahkemede hem sanık hem tanık olur mu? Erteler mi arzunun dolaştığı bakışları gözlerinden? Terk eder mi o kırılgan titreyişi? Anlaşılmayacak biliyorum. Yine de seni satır aralarına gizliyorum, kimse bilmeden, kimse duymadan. Doğanın çam kokulu düşlerine emanet ediyorum o akşamı da. Işığın yerini küçücük ışıltılar almıştı hani. Neredeyse sana (d)okunacaktım.. Dedim ya günlerden hangi cumartesiydi ve belki hangi pazar, hatırlamıyorum. Artık ne önemi var ki!? Şimdi sana söyleyemediklerimi alıp yanıma gidiyorum. Arkamdan bakar mısın yoksa gelir misin düşünmek istemiyorum ve yine her zamanki ve hiç bilmediğin gibi “sana” yalan söylüyorum. Canımdan çektiğin adını benim için saklar mısın? __________________ İnsanlar gördüm kendilerine yabancı kendilerine garip kendilerine uzak. Hiç bitmeyecek bir yolun yolcusu gibiydiler. Ne dinlenebilecekleri bir mola yeri ve nede zaten varabilecekleri bir yer vardı. Ruhlarındaki kabullenmişlik çirkin yüzlerine yansımıştı. Birbirlerinin kopyası bu insanlar arasında bir yabancıydım ben. Beni aralarına hiç almadılar, zaten hiç girmek istemediğimi bilmediler ki. Tek kelime konuşmadım onlarla. Yine de onlarla aynı adımları atıyordum bilinçsizce. O hiç bitmeyecek sandığım yola çıkmıştım onlarla birlikte bir kere. Koyu gri bir havanın hakim olduğu o yolda ne bir tek yıldız gördüm nede bir tek yağmur damlası düştü yola. Ne sıcak vardı ne soğuk. Kara, kirli bir toprağın üzerinde atıyorduk adımlarımızı. O uzanıp giden yolda ne bir yeşil, ne de mavi yoktu. Görünen sadece uzayıp giden sonsuz bir grilikti. Yol uzayıp gittikçe, binlerce kişi katılıyordu bize. Amaçsız kalabalığa katıldıkça katılıyordu insanlar. Ses yoktu, gülüş yoktu, heyecan yoktu, sadece nefes almaya odaklanmış bir insan güruhu vardı. Bense içimde çoğalttığım sesimi, bir mutlu yüze sakladığım gülüşümü, bir sıcak yüreğe sakladığım sevgimi dışarı vurabilmek için çırpınıyordum. Ama hiç bir yüz, hiç bir ses bu cesareti vermiyordu bana. Bu bıktırıcı, bu tekdüze, bu amaçsız adımların atıldığı yolda bir başka seçenek olmalıydı. Hissediyordum, ben bu yola bu insan kalabalığına ait değildim. Aynı şeyleri hisseden benden başkaları da olmalıydı. Sonra hiç varılmayacakmış kadar uzakta bir kuşun havalandığını gördüm. Bir umut yakalamıştım sonunda. Adımlarımı hızlandırdım. Sıyrıldım kalabalıktan. Koşmaya başladım. Kuşa yaklaştıkça gri hava dağılıyor, güneşin ısısını hissediyor, gökyüzünün maviliği çiçeklerin her rengini görüyordum. Ve en sonunda seni gördüm. Ordaydın. Küçücük ama yemyeşil bir çayırın ortasında, gelincikler içinde öylece oturuyordun. Senin az ötende hava kurşun gibi griyken. Senin başındaki gök masmaviydi. Ve sen gözlerini o maviliğe dikmiş uzaktan gelecek birini bekler gibiydin. Ben gördüklerim hissettiklerimin karşısında donmuş ve öylece kalakalmıştım. Yüzüme bakıp sadece "HOŞGELDİN" dedin. Ve o ses yeniden hayata döndürdü beni. İçimdeki bastırılmış gülümseme yansıdı yüzüme önce. Yüreğimin atışı hızlandı, tenim ısındı sonra. Az önce terk ettiğim o kalabalık yanımızdan geçip giderken biz senle el ele gülümsüyorduk onların şaşkınlığına. Artık senle bir sevdanın iki ortağıydık. Şimdi içimde çoğalttığım sesimle haykırıyordum herkes duysun diye... Hiç kimse sevdama senin kadar yakışmadı ve sevdam hiç kimseyi senin kadar yaşatmadı yüreğimde... __________________ ÇAĞIR BENİ Aşk adına işlediğim bütün günahlarımı kutsal sayarak yağmalanmış gecelerimin hüznünü bir bohça gibi sırtıma vurarak tutkumu ve öfkemi,tutukladığım gözlerinin rengine boyayarak gelirim. Hiç saklamadım duygularımı ama bir çocuk var ki içimde, asırlardır uykuda.Asıl ben oyum asıl o uyandığında ben hayata daha çok sarılıyorum.Konuşmaya hasret o çocuk artık uyusun istemiyorum.Onu uyandıracaksan ve büyüteceksen gelirim.Hep seni, sana ve bütün ağırlığına rağmen taşıyacağıma, hep seni sen kadar uzaklarda bile yaşayacağıma inan… Hiçbir zaman senin gözlerinin gizliliğindeki güzelliği unutmayacağımı inan. Ve benim kuşatma altındaki düşlerimi ve düşlerimdeki gülüşlerimi de senin kanatmayacağına inanayım.İnandır beni gelirim.. Bakışlarımla okşayarak yüzünü gece yarısı hasretlerinin yoldaşı olurum, bölünmüş düşlerinde ve yalnız gecelerinde bak bana, hep konuk olurum sana..Şiirlerinde hep yeni umutları yeni sevdaları anlatan bir ozan gibi sana dair dizeler yazarım.Seni anlatmayacak her sözcüğü kullanılmaz kılarım.Salıveririm yüreğimi bir ezginin notalarına..Söyle şarkımı gelirim. Rotasını kaybetmiş bir gemi gibi fırtınadan fırtınaya sürüklenirken Kara Göründü diye bağıran bir tayfanın sesindeki mutluluğu taşırım ben limanım sensin.Bir tek sana sığınırım korku dolu dev dalgaların şiddetinden.Aç kapılarını gelirim.utangaçlığımı, güçsüzlüğümü, üzerini yalanlarla örttüğüm hatalarımı bırakarak acı ve gözyaşını unutarak umutlarımın da ellerinden tutarak gelirim. Biz seninle ölür gibi öpüşmeli öpüşür gibi bölüşmeliyiz hayatı..hesapsız mekanlarda ve zamansızca.ayın karanlık yüzünü düşün, güneşi kucakladığın anı düşün başını göğsüme yaslayıp sustuğunda belki de ömründe ilk defa geçmişteki hoyrat sevdalara inat sen de yum gözlerini Sevda ile dağla yüreğini..Ben sendeyim, kazındım bir kez yüreğine..bundan böyle ihanetin adının bile anılmadığı bir ülkede, hayallerini azaltmadan bir baharı ve sonraki bilmem kaç baharı benimle birlikte yaşam istiyorsan çağır beni..GELİRİM SEVGİLİM!!!Çünkü seni çok seviyorum ne yazık ki bunu sende biliyorsun.. __________________ Bazen öyle bir iliskiye tutulursunuz ki, ne sevebilir,ne terkedebilirsiniz. Kör kütük baglanmissinizdir aslinda... En güzel yillarinizin, aci tatli hatiralarinizin ortagidir; iç çekismelerinizin müsebbibi, yazilarinizin ilhami, sohbetlerinizin konusudur. Gözyaslarinizda, bilinçaltinizda, kahkahanizdadir. Korkunca saklandiginiz bir siginak,cosunca öptügünüz bir bayrak...Sevdaniz riyasiz, çikarsiz, karsiliksizdir.Sinirsiz ve nihayetsiz; "Ölmek var, dönmek yok"tur. * * * Lakin gün gelir anlarsiniz; içten içe bir seylerin kanadigini... Tutkulu sevdalarin gizli hançerleri baslar parildamaya...Surasindan, burasindan elestirmeye koyulursunuz: "Söyle görünse, öyle demese, degisse biraz ya da eskisi gibi olsa..." Baskalarini örnek göstermeye, "Bak onlar nasil yasiyor" demeye baslarsiniz. Hem birlikte yasayip, hem özgür olmanin yollarini ararsiniz. Askinizin gözü kör degildir artik, yanlisini görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya.." diye baslayan sohbetlerde açilir elestirinin kapisi; açildikça, bastirilmis itirazlar yükselir bilinçaltindan... Böyle süremeyecegini bilirsiniz. Degissin istersiniz. O, sevgisizliginize yorar bunu... Ihanete sayar. Tutkulu iliskilerde ihanetin bedeli ölümdür. "Ya sev böyle ya da terket" diye gürler... * * * Bir zamanlar bir gülücügüyle alacakaranligi isitan o rüya, bir kabusa dönüsür birden... Kapatir gönlünün kapilarini, yasaklar kendini size... Hoyrattir, bakmaz yüzünüze... Zehir akar dilinden, konusturmaz, suçlar,yargilar mahkum eder. Mühürler dudaklarinizi, yirtar atar yazdiklarinizi, siler sizi defterden... "Iyiligin içindi hepsi, seni sevdigim için..." dersiniz,dinletemezsiniz. Ayrilirsaniz asamayacaginizi bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. Ihanetten kirilmistir kaleminiz; severek, terk edersiniz... * * * "Madem öyle..."nin çagi baslar ondan sonra...Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep baskalarini seçmistir, madem ki kiymetinizi bilmemistir, o halde "günah sizden gitmistir". Lanet ederek bu karsiliksiz aska, çekip gitmeleri denersiniz. Askin göçmenlik çagi baslar böylece... Daha özgür olacaginiz limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzaga izlersiniz olup biteni... Etrafi bir sürü ugursuzla dolmus, kurda kusa yem olmustur. Deli kanlilar, eli kanlilar, ugruna ölenler, sirtina binenler sarmistir çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye... Ugruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "Bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsiniz bir süre... Ama sonra... ansizin kulagimiza çalinan bir sarki ya da kapi araligindan süzülüp gelen bir koku, hatirlatir onu yeniden... Yaban ellerde, baska kollarda ondan bahseder aglarsiniz. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, sarkisini dinlemeyi, yemegini yemeyi, elinden bir kadeh raki içmeyi... Karsi nehrin kenarindan hasret siirleri haykirirsiniz, sular kulagina fisildasin diye... Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bagirmak geçer içinizden...Dönemezsiniz. Göremedikçe baglanir, uzaklastikça yakinlasirsiniz. * * * Anlarsiniz ki bir çaresiz asktir bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarinda ölmek, kucagina gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda"kuskusu... Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. Sürünür gidersiniz... __________________ Gidişine değil sitemim, beni sensiz günlere mahkum etmene... Bende olduğundan beri ne zaman aynaya baksam , kendimi bulamıyorum. Gözlerimde gözlerini, dudaklarımda gülüşünü görüyorum. Hep nefesini soluyorum, tenimde bir ürperti beliriyor. Koca şehir susuyor sadece sesin çınlıyor kulaklarımda. Bakabildiğim kadar ileride, dokunabildiğimce yakındasın ama hasret kalıyorum bebek yüzlüm gülüşüne. İstanbul gibi bakıyorsun bana, gizemli ve buğulu. Hem içinde olup , hem yalnız yaşamak bilsen ne kadar zor geliyor. Hayat kavgasını sürdürüyor sevdam. Aşk can çekişiyor gecelerimde. Tenine susuyorum Marmara’nın derinliklerinde. Yeditepe çalıyor sanki seni benden, yavaş yavaş tüketiyor. Gökyüzüne yıldızlarla tutunan peçesini çıkarıyorum karanlığın. Pencereden yatağına süzülen ay ışığı olmak, yüzünü sürdüğün yastık olup düşlerine avuç açmak için. Bedeninde serilmeliyim gece gibi. Meleklerin uyurken bıraktığı gülüşü seyretmeliyim başucunda. Kalmamı istermisin, yıldızlar bir bir gömülürken sabaha ? Dokunmamı istermisin ayaz düşen tenine ? Hani utanmazlığın koynunda kendinle sevişmelerinde yanında olmamı istermisin ? Kuruyan teninde terden boncuklar yapabilirim, güzel bir melodideki piyano tuşlari gibi dokunabilirim vücuduna, kıvrımlarınla ahenkli yaşayabilirim seni. Rüzgarın dağlarla kucaklaşmasını, dalgaların kıyılara cilvelerini getir aklına. Önce, süzülmelerini hisset kumlara köpüklerinin, sonra kızışan rüzgarla tut ellerimi. Tüm gücünle sarıl biçare kimliğime. Açlığımı , susuzluğumu , sırlarımı bitir gecede. İçimde kıpırdanışların , yüreğimde sıcaklığın, dudaklarımda titreyişleri sevdanın, tenimin ürpertisinde nefesin olmalı... Dağıt hazan düşen yatağımı. Güneşim ol Eylül gözlüm. ‘Seni istiyorum’ diye yutkunduğum nefesimi al dudaklarımdan, sırlarımı çöz öpüşlerinle. Ay gibi yum gözlerini geceye, yıldız gibi kay geç düşlerimden. Tadını bilmediğim, tenine düşmedigim hayal olmaktan çık, dökül şehvetinle. Söyleyemem sana yanan tenimi, kıvılcımı düştü bir kez içime. Kıvranışlarım kadar sessiz uykusuzluğum. Her dokunuşumda kendime, haykırışlarım suskunluğum aslında. Kendime sarılıp yatağın bir ucunda tüm ürkekliğimle gelişini beklerim. İçimden akan ılıklığı, sıcak sevdayı sana sunmak , sadece hayalinle bütünleşerek yaşamak çok zor be aşkım... ‘SEN’ bendeysen, benimsen .. Neden geceler isyanım ? Kirpikten bulutlarını arala artık, güneş gözlerinde kapalı kalmasın, Uyan ! Dünya güneşe , ben sana kavuşayım. Seni seviyorum Eylül bakışlım... ****** Yazar : Arzu ALTINÇİÇEK __________________ ey bu şehrin güzeli, kalbimin yalanı, derviş yüreği hanemizden, sonu gelmez bir yolculuğun ıssız ve hoyrat, insan ve yalan kokan penceresinden unutulmuş yitik bir gençliğin küçücük bahçesindeki yaşama duacı beyaz papatyalara ve içli sarmaşıklara mecbur ettin bizi. Biz ki sevdayı yüreğimizin en derin, en soğuk ve penceresiz hanesinde saklardık. Korkardık yiğit ve cesur olacağımız yerde kaypak ve aşka müptela olmaktan. O kadar kendimizden uzak, o kadar yabancı şehirlerdeydik ki adımız anıldığında binlerce çiçek solar, binlerce kuş uçuşurdu çığlık çığlığa. Akşam olurdu çocuklar çekilirdi evlerine hayatın ağır bir işçisi gibi. Yıldızlar düşerdi, biz kalbimizin yabancısı olurduk. Kireç badanalı duvarlar arasından, fukara gönlümün gelgitleri arasında; gurbet ve hasret ortasında, şehirden ve insanlardan kaçan, olmayanı arayan bu gözler önünde eşsiz bir tebessüm, asil bir edayla görünüveren; hüznümün, gözlerimin ve yüreğimin perdelerini aralayıp hayatımıza düşen, bizi sarsan suret, güzellik, zarafet ve nezaket. Biçimsiz, kuralsız ve haşarı dünyalara sürgün ettin bizi. Yüreğimize el sürdün, gülümsedin yok ettin. Şimdi kalbim çıkışı olmayan bir zindan, gözlerim gardiyan, Yağmur yağar düşlerim silinir, yavru ceylanlara yol gösterir adım. Ellerimden çiçekler açmaz ama hüznümden bağ bahçe çoğalırdı. Adımlarımız dolaşırdı, biz hayatın köylüsüydük. Ey bilinmeyenim, hayata gülüp geçenim, Çocukları bilir misin? taş ve toprak avluda tarladan annesinin yolunu bekleyen, uzamış kirli saçları, lastik pabuçları, kırk yerinden yamalı elbisesi ve donuk bakışlarıyla umudu pörsümüş, yüreği büyümüş o çocukları. O çocukların buruşmuş gönlünü, dünyayı sığdırıp, çocukluğunu sığdıramadığı o gözlerini? Güneşi avuçlayamayan o ellerini? acıyla akran düşlerini? ayaza kesmiş hayallerini? solmuş, pörsümüş ve ertelenmiş uykularını? Mahcup delikanlının mazlum ve yetim sevdasını? gelinlik kızların çeyiz sandığını, gece uykularını? Annenin yüreğini, babanın direncini? Hayallerinden büyük bir şehirde sırtına hatıralarını ve tedirginliğini sarmış bir çocuk oldun mu? Sahi sen hiç yaşadın mı ?E benim günahım , beyaz yarim ,Dün bütün sayfalarını kopardım hayatın . Tecrit edilmiş ne varsa yaşamaktan yana özenle yakama yapıştırdım. Dudaklarıma bir sigara iliştirip usulca sokaklara açıldım. İnsanlar benim kadar yalnızdı. Çaresiz yürüdüm. Yanımdan geçen bir çocuğa ellerimi uzattım, saçlarını okşadım. Kuru yemişçinin önünde çekirdek çıtlatan serçelere selam verdim içimden. Gurbete sevkıyat yapan trene el salladım .... Kağıttan uçak yaptım, sana selam gönderdim. Sahi düşlerine uğradı mı ? __________________ Merhaba Sevgili Aslında neyi nasıl yazcağımı bilmiyorum.Sadece susamıyorum.. Bu arada Sevgili dedim ama kusura bakma ben hep bizi hep 'sevgili' gibi hayal ettim.Hayal ettiğim gibi seviyorum seni.Ve sen Hayal ettin bizi.. Bu mektubu okuyacağından da pek ümitli değilim.Daha öncekiler gibi bunu da es geçiceksin.Ya geri gelicek kapıma Yada çöp kutusuna atılacak.Ama yine de bir umut işte;Hani olur ya okursun belki diye yazıyorum sana içimdeki seni. Sustun.. Ben ne kadar konuştukça sen o kadar sustun.Gittin gitmesine Eyvalah! ama Neden gittiğini bir türlü bilemedim.Defalarca sordum sana ve defalarca cevapsız bıraktın beni.Ve birgün mutlaka seninde cevapsız kalacak soruların olacaktır..Senden de gidecek biri sende merak edeceksin neden bir anda gittiğini..Ama asla bilmeyeceksin. İşte o zaman iliklerinin zerresine kadar Anlayacaksın beni. Nefret ettin... Herşey o kadar güzeldiki birlikte hayal mi kurmadık? Binlerce defa birbirmize sevdiğimizi mi haykırmadık? Paylaşmadık mı neyimiz varsa? Sırlarımızı saklamadık mı ahirete? Sözler vermedik mi geri dönüşü olmayanlar yeminlerle birlikte? Sana ne zaman hatırlatsam bunları 'Sus' dedin.Defalarca susturdun beni.Konuşmak istemiyorum diye vurdun yüzüme yüzsüzlüğümü.Sadece tek birşeyi merak ettim.Öğrenmek istediğim tek şey buydu.'Neden?' .. Umarım Sevgili birgün sanada susar bir 'Sevgili'.. Seni susarak sevemiyorum.. Gittin gitmesine ama Ben hala Seviyorum Seni. Şimdi sustukların sana kalsın.. 'Hoşçakal'.. Eyvallah.... __________________
__________________ Kadının gücünü Hafife Alma. Her Yol Sana Çıkar Galatasaray ! |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |